@vahsikelebek0
|
Ben şok olmuş gözlerle meriçe bakmaya devam ederken o gülümseyerek elini çekti ve eymene baktı. "Biz aslında tanıştık daha önce" dedi eymene. Bende eymenin yanına oturdum. "A öyle mi? Nerede nasıl tanıştınız?" dedi bir bana bir meriçe bakarken. Ben birşey diyemeden meriç lafa atladı. "Okulda. Aynı bölümdeyiz biz. Şansa yanyana oturmuş bulunduk" dedi. Eymene baktım. Eymen de bana bakıyordu. "Şey değil mi? Geçen biriyle tanıştım demiştin. Mert falan diyordun. Meriç miydi o?" dedi. Bende kendime gelip başımla onayladım. "Mert mi?" dedi meriç. Bozulmuştu belli ki. "Kusura bakmayın isminizi hatırlayamadım anlatırken" dedim. Mahçup olmuştum biraz. İsmim hatırlanmasa çok bozulurdum. "Sorun değil. Bundan sonra umutamayacaksınız zaten." dedi ve gülümsedi. Anlamaz gözlerle bakarken tebessüm ettim sadece. "Neyse. Yeni sıfatlarla baştan bir tanışma yapalım" dedi ve beni kolunun altına aldı. " Bu güzel hanımefendi sana sürekli bahsettiğim Sevgilim Alya,Meriç" dedi ve boşta olan eliyle Meriçi gösterip yüzünü bana döndü. "Bu da yine sana bahsettiğim yakın arkadaşım Meriç,aşkım" dedi. Sessizlik olunca konuşma gereği duydum. "Tanıştığıma tekrar memnun oldum. Bu arada kardeşiniz rahatsızlanmıştı dün akşam,şuan iyidir umarım. Geçmiş olsun" dedim ve tebessüm ettim. "Teşekkür ederim. Şuan çok daha iyi. Özel hastanenin tüm imkanları kullandık" deyip güldü. "Götürmüşken bütün testlerini de yaptırdım. Bir kız kardeşim var 10 yaşında,çok değerli benim için. Öyle hasta görünce çok endişelendim" dedi ve tebessüm etti. "Kardeş ayrı oluyor tabi" dedim ve bir sessizlik oluştu. Sessizliği bozmak içim ben konuştum. "Eee yemekleri söylediniz mi? Çok açım valla" dedim eymene bakarak. "Yok hayatım söylemedik seni bekledik" deyip eliyle garsonu çağırdı. Garson yanımıza geldi. Eymen tavuk yemeği tercih ederken ben et yemeği tercih ettim. Meriç de benim yediğimin aynısından sipariş etmişti. "Ben sizin isminizi çok duymadım açıkçası eymenden,yeni mi tanıştınız?" Diye sordum. "Hayır yeni tanışmadık aslında,ben sadece senin geçici olduğunu düşündüğümden benden bahsetmesini özellikle istemedim" dedi. Çok net ve dobra konuşuyordu. Şuh bir kahkaha attım. Öyle bir kahkahaydı ki kafam geriye kadar gitti. "Geçici demek. Ne kadar açık sözlüsün öyle. Neyse görmüş oldun geçici olmadığımı. Sanıyorum ki bizim tanışmamıza da pek gerek yokmuş,anlaşılan siz de geçicisiniz" dedim ve tekrar şuh bir kahkaha attım. Meriç de kahkahalarıyla bana eşlik etti. "Anlaşmanıza sevindim yani umarım bu anlaşma şeklinizdir" dedi ve gelen garsonun yemekleri koyması için masanın üstünde yer açmaya başladı. Yemekleri koyana kadar hiç konuşmadık. Garson yanımızdan uzaklaştı. Meriç etinden bir çatal aldı ve beğendiğini ifade eden bir mırıltı çıkardı. "Damak zevkin çok iyiymiş Alya" dedi ve yemeğin tadını çıkartırken kapattığı gözlerini açıp gözlerime baktı. "Alya demem de bir sıkıntı yok değil mi? Alya" dedi. Bu çocuk neden beni geriyordu? "Hayır sorun yok tabi ki. Sizi bizi çoktan aştığımızı düşünüyorum zaten" dedim ve devam ettim. "Ayrıca da teşekkür ederim. Yapmakta iyi olmasam da damak zevkim iyidir evet" dedim ve eymenin sonradan söylediği şaraptan bir yudum aldım. "Alaz ne yapıyormuş hayatım? Nasılmış?" Diye sordu etmen ağzında yemeğini çiğnerken. "İyi sevgilim ne yapsın okula gidip geliyor işte. Ne diyeceğim? Bugün bir kızla çarpıştık. Ve çok garip bir kızdı. Yani telefonum yere düştü ve sürekli telafi etmek istediğini söyledi. Etti gibi de birşey hatta. Böyle saçma saçma sorular sordu" dedim yemeğimi yemeye devam ederken. "Nasıl bir kızdı?" Diye sordu Meriç. Yemekte olan bakışlarım Meriçe döndü. Eymen meriçi cevapladı. "Niye lan yavşayacak mısın?" Deyip güldü Eymen. "Yok ya ne yavşaması merak ettim sadece" dedi omuzunu silkerken. "Böyle sarışın bir kızdı işte. Çok da incelemedim." Dedim. Dediklerim de doğruydu. Aklımda bile yoktu kız. "Hoşlanmamışa benziyorsun" dedi Meriç tabağında ki eti sosa bulamak için tabağa sürterken. Kafasını tabağından kaldırıp bana baktı. Elimdeki çatalı tabağın kenarına bırakıp Meriçe baktım. "Pek hoşlandığım söylenemez" dedim. Çok huzursuzdum. Güvendiğim gözlere bakmaya karar verdim ve eymene döndüm. Seslendim. Kafasını çevirip gözlerime baktı. Gözlerine baktım. Güven dolu kahveliklere. Anlık olarak dudağına gittim ve öptüm. Geri çekildiğimde Eymen gülümsüyordu,Meriçi ise öksürük krizi tutmuştu. Masa da duran cam su şişesini açtı ve bardağa döküp dikledi. "Ben bi' lavaboya gidip geleyim" deyip doğruldu. "İzninizle" dedi ve lavaboya doğru boğazını temizleye temizleye uzaklaştı. "Sen çok sevmedin sanki Meriçi ha?" Diye sordu eymen. "Yeni yeni tanışıyoruz hayatım" dedim ve etimden bir çatal daha aldım. Biz sessizlik içinde yemeğimizi yemeye devam ederken Meriç geri geldi ve yerine oturdu. "Çok pardon,kusura bakmayın. Beklenmedik bir öksürük krizi vakası" dedi. Sorun olmadığını söyledim.
Yaklaşık 2 saat geçmişti. Biz yemeklerimizi yemiş üstüne tatlı söylemiştik. Meriç eymenle olan bir anısını anlatıyordu. O sırada eymenin telefonu çaldı. Telefon masadaydı. Gördüğüm kadarıyla babası arıyordu. Müsaade isteyip masadan ayrıldı ve dışarı çıktı. "Eee Alya" dedi Meriç bana bakarken. "Ne e'si meriç?" Dedim neyi kastettiğini anlamayarak. "Hiç. Eymenle çok yakışıyorsunuz gerçekten" dedi. "Teşekkür ederiz. Evet çoğu insan öyle söyler. Birbirini seven iki insanız neticesinde" dedim ve tatlımdan yedim. "Birbirinizi seviyorsunuz yani?" Dedi. Gerçekten imâlarını anlayamıyordum artık. "Elbette seviyoruz. Sevmesek niye birlikte olalım?" Dedim ve başımı dik tutarak yüzüne baktım. "Yani senin sevgini bilemem tabi ama eymene ne denli güveniyorsun?" Dedi. Saçmalıyor artık gerçekten. Kaşlarımı çattım. İçten içe sinirlenmiş durumdaydım ancak tepkimi ölçülü vermek adına susmuştum. Bu suskunluk birkaç saniye sürdü. "Çok güveniyorum. Öyle güveniyorum ki kendimden daha çok hatta" dedim. "Seni sevdim Alya. Eymen benim uzun yıllardır arkadaşım ve söylemeliyim ki bence o kadar güvenme" dedi ve tebessüm etti. Bu sefer sinirlice hiç beklemeden cevap verecekken meriçin arkasından gelen eymeni gördüm ve susmayı tercih ettim. Eymen de zaten yanımıza ulaşmıştı. Yanağımı öpüp yerine oturdu. "Sevgilim arayan babamdı. Otelin hesaplarına siber saldırı olmuş,acil beni çağırıyor" dedi ve kafasını eğerek gözlerime baktı. "Anladım. Kalkman gerekiyor yani" dedim ve kafamı çevirdim. Yüzüm düşmüştü. Elini çeneme koyup kendine çevirdi. "Asma güzelim suratını. Acil olmasa seni bırakıp gider miyim?" Dedi ve eliyle dudağımı büzüp öptü. Bir öksürük sesi duyduk ve eymen toparlandı. Dudağımı serbest bıraktı. "Tamam aşkım sorun değil" dedim ve gülümsedim. Tabi bu sahici bir gülüş değildi. Eymen ayağa kalktı. Onunla bende kalktım ve sarıldık. Meriç de doğruldu. Erkekçe ellerini sıkıp omuzlarını çarptılar. "Ağabeyciğim sende kusura bakma valla,ani oldu böyle de ama şey yapalım. Ben seni bırakayım ya iki dakika" dedi eymen Meriçe. O sırada eymenin telefon zil sesi duyuldu. Eymen telefonunu açtı. Karşı tarafı dinlemeden konuştu. "Geliyorum baba,çıktım" dedi ve telefonu kapattı. "Yok ağabey senin acelen var sen git ben taksiyle geçerim" dedi Meriç. Eymen başıyla onaylayıp tekrar bana dönüp bir öpücük kondurdu yanağıma. Koşar adım kapıya ulaştı ve çıkıp gitti. Aradan saniyeler sonrada arabasının sesi duyuldu. Biz de sandalyelerimize geri oturduk. Telefonumu elime aldım ne var ne yok diye. Bu gece hiç bakamamıştım. Tüm gece sessizdeydi. Kızlar grupta sohbet etmişlerdi,annemden bir çağrı vardı,instagramdan birkaç takip ve beğeni bildirimi falan vardı. Telefonuma bir bildirim düştü,mesaj. Eymendendi. "Orada birşey demek istemedim ama sende kalktın değil mi peşimden güzelim?" "Hayrola,arkadaşa pek güvenemiyoruz sanırım" yazdım cevap olarak. "Ah sevgilim. Ne kadar güveniyor da olsam gavat da değilim değil mi? Eğer kalkmadıysan kalk artık" yazdı. "Eymen gitti dostluk bitti sanırım" ded Meriç. Kafamı kaldırıp ona baktım. "Bence kalkalım artık" dedim. "Ya da siz dilerseniz oturmaya devam edin ama ben kalkıyorum" dedim. "Yok bende kalkayım ama müsade edersen ben bir lavaboya gideyim,beraber kalkalım" dedi. Başımla onayladım ve o da gitti. Onu beklerken tekrar telefonuma döndüm. "Meriç lavaboya kadar gitti,gelince beraber kalkacağız" yazdım ve eymene gönderdim. Eymenden cevap gelmedi. "Kalkabiliriz" diyen sese döndüm. Çantamı yan sandalyeden aldım ve ayağa kalktım. "Hesabı ödeyip çıkalım" dedim. "Hesap ödendi" dedi. Yine bir dejavu yaşanıyordu. Sorgulamadım ve kapıya yürüdüm. Kapıda dikilen valeden arabamı getirmesini rica ettim. Meriçde başka bir valeden taksi çağırmasını rica etti. Vale kulağında ki kulaklıktan birşeyler söyledi. Sanırım durakta taksi olup olmadığını soruyordu. Birkaç saniye sonra başını iki yana salladı vale. Taksi olmadığını bu ifadeden anlamıştım. Umursamayıp önüme döndüm. Vale arabamı getirmişti. Meriç yanıma geldi. "İyi akşamlar diliyorum o halde Alya" dedi. İki elide arkasındaydı. Bir tık vicdan yapıyordum. Ben şimdi arabama binip gidecektim ama o burada kim bilir ne kadar süre bekleyecekti. Laf arasında söylemişti: arabası tamirdeydi. Saat 11'e de geliyordu. İyi akşamlar dileyip arbanın kapısını açtım. Binmeden derin bir nefes aldım ve kafamı kaldırıp Meriçe baktım. "Evin neredeydi?" diye sordum. Sırıttı. "Neden soruyorsun?" dedi. Göz devirdim. "Yakınsa bırakayım diye sordum ama senin bekleyesin var herhalde,gidiyorum ben" diye arabaya binme pozisyonu aldım. "Dur dur tamam. 3 sokak aşağıda oturuyorum" dedi. "İyi hadi bin bırakayım ben seni. Yolumun üstü zaten hemen" dedim. O da bunu bekler gibi hemen bindi arabaya. Kontağı çevirip arabayı sürmeye başladım. "Eymen gerçekten babasının yanına mı gitti?" dedi birden bire. Anlık refleksle ona döndüm sonra hemen yola döndüm. "Yakın arkadaşım diyip de nasıl bu şekilde konuşabiliyorsun? Sanırım eymene seninle ardaşlığını bir gözden geçirmesini söylemem gerekecek" dedim. Ne bu güven suikasti anlamıyordum. Kaşlarım istemsiz çatıldı. Meriç bir dost muydu yoksa düşman mı çözemiyordum. "Onu hiç kötülemedim. Sadece sana birkaç basit soru soruyorum" dedi ve omuzunu silkti. "Hayır sen demek ki birşey biliyorsun ki benimle böyle konuşmaya cesaret ediyorsun" dedim. Sesim artık sinirli çıkıyordu. "Birşey bildiğim yok. Her neyse bu konuyu kapatalım olur mu? Şu gizemli paylaşımlar hakkında ne düşünüyorsun? Yeni paylaşımlar da yaptı" dedi. Yeni yaptığı paylaşımları görmemiştim. Yorumsuz kaldım. "Görmemişsin" dedi ve kafasını salladı. "Görmedim" dedim. Hmmladı sadece. "Nereden dönücem?" dedim. Önümde yol ayrımı vardı. Biri madenciler sokağına diğeri katarcılar sokağına çıkıyordu. "Madenciler" dedi sadece. Sola döndüm. Madenciler sokağı villaların olduğu sokaktı. Küçük,bahçeli villalar. "Şuradaki mor villa"dedi. Mor renkli villanın önünde durdum. "İyi akşamlar" dedim yüzüne bakmadan. Hala sinirliydim. Arabadan indi. Kapıyı kapatmadan eğilip bana baktı. "İyi akşamlar Alya. Tekrar görüşmek dileğiyle" dedi ve gülümseyip kapıyı kapattı. Hiç durmadan gazı fulleyip u dönüşü yaptım ve evime doğru sürmeye başladım. Giderken de eymeni aradım ama bir cevap alamadım.
Arabayı park edip indim. Kapıları kilitleyip kapıya ilerlerken biri tarafından çağırıldım. Arkamı dönüp baktığım da güvenliğin çağırdığını gördüm. Durup yanıma gelmesini bekledim. Elinde bir paket vardı. "Alya hanım kargonuz geldi. Dün geldi aslında ama vermeye fırsatım olmadı Alya hanım" dedi güvenlik Bekir bey. "Teşekkür ederim" deyip elinden aldım ve yoluma devam ettim. Çok uykum gelmişti. Direkt eve girip yatmak istiyordum artık. Bugün benim için yetti ve artmıştı bile.
Asansörün düğmesine basıp sabırsız bir şekilde beklemeye başladım. Gelince hemen binip 7. Kata bastım. Asansörden inip eve girdim ve ayakkabımı çıkarıp hemen odama gittim. Üstümü çıkarıp pijamalarımı giyip kendimi yatağa attım. Hiç sosyal medyaya bile bakmadan telefonu şarja bırakıp direkt gözlerimi kapattım.
Yatağımda güzelce gerinip güne başlamak için gözlerimi açtım. Telefonumu alıp yaklaşık 1 saat sosyal medyada gezindim. Sonra ayağa kalkıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp çıktım ve mutfağa girdim. Dolabı açıp kahvaltılıklar çıkarmaya başladım. Dün annemin aradığı aklıma gelince hemen telefonumu elime aldım ve annemi çaldırdım. Çağrıyı hoparlörlere verdim. Saat 10du. Uyanmıştır artık diyerek açmasını bekledim. "Efendim kızım" diyen sesini duydum. "Anneciğim dün aramışsın duymadım. Eymen ve bir arkadaşıyla yemekteydik. Eve de geç gelince arayamadım" dedim. Sesi günümü aydınlatmıştı. "Kimle tanıştırdı kızım seni? Tehlikeli biri değil değil mi? Kızım bak öyle biriyse sende Eymen de uzak durun kızım o kimse" dedi. Anneciğim ya. "Yok anne yok. Hem boşver sen onu siz ne yapıyorsunuz?" Dedim ve biz ondan bundan konuşarak neredeyse 1 saat konuşmuştuk. Ben sürede kahvaltıyı hazırlamış yemiştim bile. "Hadi görüşürüz anneciğim, hazırlanıp çıkacağım" dedim ve kapattık telefonu. Yemesine yedikte şimdi de toplama zamanıydı. Alazı aradım. Telefon kapanmaya yakın açıldı. "Efendim kanka" diyen uykulu ses kulağıma ulaştı. "Kanka sen hala uyuyor musun saat on bir buçuk olmuş" dedim. "Hmm evet kanka" dedim "İyi tamam" deyip kapattım cevap beklemeden. Hızlıca masaya toparlayıp makinedey koyulcaklari makineye,elde yıkanacakları elde yıkadım. Sürekli kahvaltılıkların kapaklarını kapatıp dolaba koydum. Saat 2 dersim için hazırlanmaya başladım.
Beyaz kumaş pantolon ve bebek mavisi askılı büstiyer giydim. Saçımı kalın maşa yapıp günlük makyaj yaptım. Beyaz askılı çantamı alıp içine defter,kalem,telefon ve rujumu attıktan sonra arabamın anahtarını da aldıktan sonra kapıya gittim. Okulda topuklu ayakkabı giymeyi sevmediğimden yüksek topuklu beyaz ayakkabımı giydim. Duvardan evin anahtarını da alıp çıktım.
Arabama binerken alaz aradı. Bindiğimde telefonu bağlayıp hemen cevapladım. "Kanka" dedi. Ben bu ses tonunu biliyordum. "He kanka" dedim bende eğlenen sesle. "Kanka beni de alsanaa" dedi. "Daha demin uyuyordun,hazır mısın?"dedim. "Hazırlanmam 5 dakika kanka hadi al beni bugün daha" dedi. Kahkaha attım. "Tamam tamam geliyorum. Hadi hazırlan sen. Bak çıkıyorum şimdi siteden" dedim. "Tamam hadi görüşürüz" deyip pat diye kapattı. Kendime kendime gülüp evine doğru sürdüm yavaş yavaş.
Alazla beraber okula gidiyorduk. "Senin dersin kaçta?" Dedim. "Saat 3 de başlıyor aslında da bir daha otobüsle uğraşmayayım diye senle geleyim dedim" dedi. "Okey" dedim ve yola odaklandım. "Kanka magazin sayfasında yeni fotoğraflar yayınlandı 2 gün önce. Gördün mü? Hiçte konuşamadık seninle" dedi. "Hayır görmedim. Duydum ama soylentisini. Bir açıp okusana bana ya" dedim. Meriç de sormuştu bilip bilmediğimi. Beni onaylayıp kendini doğrultup cebinden telefonunu çıkardı ve birkaç birşeye tıkladı. "Hastane önünde bir adamın resmi var kanka ilk fotoğrafta. Adam hastaneye giriyor" dedi. "Göster az bakim" dedim ve hemen kafamı alaza çevirdim. Hızlıca fotoğrafı gösterdi. Eymenin giydiklerine benziyordu. Arabanın hakimiyetini kaybettim sırada alaz boşta olan eliyle direksiyonu tutup şeritten çıkmasını engelledi. Yanımdan korna çalarak giden arabayla beraber kendime geldim. "Alya ne yapıyorsun?" dedi sesini yükselterek. Tekrar yola odaklanmıştım. "Ay kusura bakma,dün biraz yorgundum. Bir an gözüm şey oldu" diye açıklama yaptım. Gerçek düşüncelerimi söylemek istemedim. "Çek kenara ben süreyim bugün" dedi. "Yok ya tamam,kendimdeyim" dedim ve hızımı azaltarak sürmeye devam ettim. "Korkma ölmezsin" dedim ve kaşlarımı kaldırarak gülümsedim ona bakıp. "Önüne bak Alya önüne" dedi. Kahkaha attım. "Tamam hadi ikinci fotoğrafa geç" dedim merakla. "Yok kanka,inince bakarsın. Bugün ölmek istemiyorum" dedi. Bir kahkaha daha atıp başımla onayladım. Hızımı artırıp okula giriş yapmıştım artık. İkimizde arabadan indik. "Ben kafeterya da beklicem dersime var daha,sen git" dedi alaz. Başımla onaylayıp Önüme döndüm. Ben düz devam ederken alaz sağa doğru yürüdü. Fakülteye girip merdivenlerden çıktım. Sınıfa girdim. Kim var kim yok diye üstünkörü bir inceledim. Gözüm meriçte takılı kaldı. Gülümseyip el salladı. Gülümseyip baş selamı verdim ve arka sıralara doğru ilerledim. Sonra meriçi görmek istmediğimi düşünüp geri döndüm ve önlere oturdum. Bu sefer o arkamda kalmıştı. Dakik olan hocamız içeri girince bütün düşüncelerimi kapının dışında bırakıp derse odaklandım.
Yine blok dersin sonunda kan revan şekilde çıktım derstem. Düşünceme güldüm. Meriçe hiç bakmadan direkt kapıya yürüyüp koridora çıktım. Yanımda biri yürümeye başlayınca kafamı çevirdim. Meriçti. "Hiç selam sabahımız da yok Alya hanım" dedi. Sırıttığını hissedebiliyordum. "Yani var da yanınıza gelip selam verecek bir samimiyette olduğumuzu düşünmüyorum. Hatta yanlış anlamaya açık bir toplumda yaşıyoruz. Sizde biraz aramıza mesafe koyarsanız sevinirim. Haliyle eymen de yok yanımızda" dedim ve adımlarımı hızlandırdım. Aynı şekilde o da hızlandırdı. Hemen arabama binip burdan gitmek istiyordum. Aklımda alazın gösterdiği o fotoğraf dolaşıyordu. Diğer fotoğrafı da görüp düşünmek istiyordum biraz. "Samimiyet kurmaya çalışıyorum işte. Eymen değer verdiğim bir arkadaşım. Sevgilisine de yakın olmak çok isterim" dedi. Eymen ve ben bunu istemezdik. Bu şekilde arabamın yanına kadar gelmiştik. Araba anahtarının üstündeki tuşa basıp arabayı açtım ve arkamı döndüm. "Sohbete devam etmek çok isterdim ama acelem var. Sonra görüşürüz olur mu?" dedim ve arabanın kapısını açıp binerken onaylayan kafa hareketini gördüm. Hiç beklemeden hızla çıktım kampüsten. Arkaya sakin bir müzik açtım. Alazın gösterdiği fotoğraftaki kişinin giydikleri eymeninkine benziyor gibiydi. Eve kadar sabredemeyeceğime karar verdim ve arabayı müsait bir yerde kenara çektim. Arabanın önündeki yerden telefonumu elime aldım ve instragrama girdim. Magazin sayfasını açtım ve ilk fotoğrafa girdim.
Yine arkadan çekilmiş bir fotoğraftı. Devlet hastanesine girerken fotoğraflanmıştı kişi. Siyah bol pantolon ve haki bir gömlek vardı üstünde. Yan profili gözüküyordu. Kirli sakallı biriydi. Fotoğraf o kadar uzaktan çekilmişti ki yüzünü net göremiyordum. Eymene benzetmeden de geri duramıyordum. Eymeni düşündüm. Bana geldiği gün hastane diye gitmişti. Eymen o gün ne giymişti? Bir türlü hatırlayamadım. Aklım o gün çok bulanıktı zaten.
İkinci fotoğrafa geçtim. Sarışın bir kız profili vardı ama yüzük mozaiklenmişti. Sadece saçları gözüküyordu. Bir hastane kaydıydı. Kızın ismi Ela'ydı ama soyadı yine mozaiklenmişti.
Parçaları birleştirdim. İlk fotoğraftaki kişi hastaneye giriş yapıyordu ve bu kızda aynı hastane yatıyor gözüküyordu. Fotoğrafların üstünde yazan yazıyı es geçtim. Rehberi girip eymeni aradım. Çok beklemeden telefon açıldı. "Efendim aşkım" dedi. "Nerdesin Eymen?" Dedim. Sesim istemsiz gergin çıkıyordu. "Babamın yanındayım hayatım. Bir sorun mu var? Sesin sinirli geliyor" dedi. Sesimi düzenlemeye çalıştım. "Yok sevgilim. Bir sorun yok. Ya şey diyeceğim" dedim ve durdum "Ne diyeceksin güzelim? Dinliyorum seni" dedi. Ahizeden sesini duyuyordum ama ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Vereceği cevap karşısında kalbim küt küt atıyordu. Bir elimi kalbime koydum kalbimi tutmak ister gibi. Yalan söylerse nasıl kaldıracağımı bilemiyordum. "Eymen sen Meriçin kardeşini görmeye gittin ama ben diyorum ki bir çiçek mi göndersek ikimizin adına? Hangi hastaneydi?" Dedim. Amacım nereye gittiğini öğrenmekti o gün. "Tabi güzel olurdu ama çıktı hastaneden" diyen sesini duydum. Artık diyebilecek birşeyim kalmamıştı. Dosdoğru sormaya karar verdim. "Sen o gün hangi hastaneye gittin?" Dedim sesimi duygusuz tutarak. ".... özel Hastanesi'ne gittim hayatım" dedi. Gözlerim kapandı. Aldatma ihtimaline karşılık sağ gözümden bir damla yaş aktı. Kulağıma bana seslenen sesi ulaşıyordu ama cevap veremiyordum. Gözümü açtım ve derin bir nefes aldım. "Buradayım Eymen. Iıı ben şimdi kapatıyorum tamam mı yoldayım. Görüşürüz tekrar" dedim. "Sevgilim sesin çok kötü geliyor. Ne oldu? Nereye gidiyorsun? Eve mi? Oraya geliyorum" dedi. Boğazımı temizledim. Şuan kimseyle konuşmak istemiyordum. "Yok Eymen birşeyim yok,evet eve gidiyorum. Kızlar gelecek. Gelme sen. Ararım seni hadi öptüm" deyip hemen kapattım. Gözlerimi silip iç çektim ve yolu kontrol edip yola çıktım. Son hızla evime doğru sürdüm.
1 saattir kapalı olan televizyona bakıyordum. Olanları düşündüm. Aslında ortada net birşey yoktu ama huzursuz olmuştum. O gün eymen apar topar yanımdan kalkıp hastaneye gitmişti. Elle tutulur bir belirti yoktu ve kuruntu yapıyordum sadece sanırım. Sonuçta yemekteyken meriç de söylemişti özel hastane olduğunu. Eymen de özel hastaneye gittiğini söylemişti. Kalk artık bir toparlan. Kendine gel. Yok işte ortada birşey diyen iç sesimle ayaklandım. Telefonum çalıyordu. Arayan Eymendi.
"Alo" dedi açıp konuşmadığım için.
"Efendim" dedim sadece.
"Efendim mi? Alya her ne oluyorsa lütfen anlat bana ve halledelim. Senden rica ediyorum böyle yapma,soğuk davranma" dedi. İsteyerek yaptığım şeyler değildi ama aklım çok bulanıktı. Artık kendime bile tahammül edemiyordum. Bu yaptığım gerçekten çok saçmaydı.
"Bak kızlar gelmediyse ben geleyim oraya. Arkadaşların gelmeden bir görüşelim" dedi. Eyvah! Kızlar gelecek diye yalan söylemiştim. Şimdi gelirse yalanım ortaya çıkardı. Birşey uydurmam gerekiyordu.
"Aşkım zaten kızlar gelemeyecekmiş. Sen gel istersen" dedim. Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Bu buhrandan çıkmam gerekiyordu biran önce.
"Olur aşkım olur. Hemen geliyorum" dedi. Arkasından duyduğum tıkırtılardan anladığım kadarıyla çıkmıştı bile. Kıkırdadım. Telefon kapandı. Bende odama gidip üstümdeki pijamaları çıkarp siyah tayt ve uzun,kalın askılı siyah tişört giydim. Saçımın topuzunu dağıtıp tekrar hızlıdan bir ev topuzu yaptım. Sabah ki makyajım duruyordu hala.
Yarım saat geçti geçmedi eymenin arabasının sesi duyuldu aşağıda. Birkaç dakika sonra da kapı sesi yayıldı eve. Ayağa kalkıp kapıya gittim ve kapıyı yavaşça araladım. Eymenin yüzünü görmeyi beklerken bir buket şakayık karşıladı beni. Yüzümde genişçe bir gülümseme oluştu.
"Aşkıııım" dedim. Elindeki buketi kenara çekip o aşık olduğum yüzünü gösterdi. Kenara çekildim içeri girmesi için. Ayakkabısını çıkarıp içeri adımladı ve elindeki buketi bana uzattı. Elinden aldım ve beraber içeri yürüdük. Eymen koltuğa otururken ben elimdeki çiçeği yemek masasının üstüne bıraktım ve eymenin yanına oturdum. "Aşkım" dedi dudağıma öpücük kondurdu bana yaklaşıp. Tebessüm ettim. "Çiçekler için teşekkür ederim sevgilim" dedim ve sarıldım. "Seni çok seviyorum" diye devam ettim. Daha sıkı sarıldım boynuna. "Bende seni çok seviyorum birtanem" dedi ve geri çekildik. Meraklı bakışlarıyla karşılaştım. "Sevgilim sorun ne? İstemeden birşey mi yaptım ben sana? Ya da bir başkası sana birşey mi yaptı da öfkelisin?" dedi naif,sakin bir sesle. Yatar pozisyon alıp kollarımı beline doladım ve başımı göğsüne yasladım. Elimi saçlarımı koyup saçlarımla oynamaya başladı. Saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu. "Sevgilim sorun ne? Ailenle ilgili birşey mi? Bak ben seni her zaman dinlerim tamam mı? Elimden ne geliyorsa yaparım senin için. Hadi güzelim konuş benimle" dedi. İç çektim. "Biraz böyle kalsak olmaz mı?" diye mırıldandım. Eymenin cebindeki telefon kolumun altında titredi. Eymen umursamadı. Bende ona ayak uydurdum. Sonra telefon tekrar titredi. Yine umursamadık. Ama telefon ard arda 10 kere daha çalınca artık doğruldum ve eymende telefonunu çıkardı cebinden. Çok kısa baktıktan sonra telefonu sessize alıp orta sehpanın üstüne ekranı aşağı gelecek şekilde bıraktı. "Kimmiş?" Dedim. Gözlerime baktı. "Önemsiz biri" dedi ve eski pozisyonunu aldı. "Gel yerine güzelim" dedi ve kollarını açtı. Gözlerine bakmaya devam ettim. Gözlerim duvardaki saate kaydı. Saat 9'u geçiyordu. Bu saatte kimdi bu? Üstelik telefonu ters koymuştu sehpaya. Yutkundum. Yanımda koltuğun üstünde bulunan telefonun üstüne kırlent bıraktım. "Telefonunu alabilir miyim? Bir selfie çekelim" dedim. "Aşkım senin ki daha iyi çekiyor ya,senden çekelim" dedi. Eymen. Eymen yapma. Beni daha fazla işkillendirme. Lütfen. "Ya telefonum nerede bilmiyorum. Aratma işte bana aşkım. Senden çekelim bu sefer" dedim. Birşey demeden sehpanın üstünde ki telefona uzandı. Birşeyler yaptıktan sonra bana uzattı. Aldım. Kamerayı açarken üst panele baktım. İnternet kapalıydı. Şimdi kapatmış olabilirdi ama daha öncesinde kapalı da olabilirdi. Göğsüne yatıp tebessüm edip birkaç fotoğraf çektim. Hemen doğrulup resimlere bakmaya başladım. "Eymen hadi bunu senden paylaşalım" deyip üst paneli kaydırdım interneti açmak için. Elime atlayıp telefonu tuttu. Bırakmadım. "Aşkım çok bildirim geliyor da,şimdi açmayalım interneti. Ben eve gidince paylaşırım" dedi. İstikrarlı hanesine ekşi atmaya devam ediyordu. Eymen. Benim güzel gözlü sevgilim. Biricik aşkım. Kocaman denizde boğulmamak için çırpınırken sen beni o denize kendi ellerinle bastırıyorsun. Nefes almamı engelliyorsun. Neden yapıyorsun?
Hiçbir şey demeden telefonu bıraktım. Ayağa kalktım ve mutfağa ilerledim. Elim titrerken mutfak dolabının kapağını açtım ve içinden bardak aldım. Sürahiden çıkardığım bardağa su koydum. Gözümden bir damla yaş aktı. Dudağıma inmeden hızlıca elimle sildim. Suyu kafama diktim ve sert bir şekilde bardağı tezgaha bıraktım. Şimdi değil Alya. Hala hiçbir şey belli değil. Sakin kalmalısın diyen iç sesimle yüzüme bir gülümseme takınıp içeri döndüm. "Eymen ben bugün çok yoruldum sen eve dön ben biraz uyuyayım olur mu?" Dedim. Anlamaz gözlerle bana baktı. "Uyumak mı? Saat daha 10 Alya" dedi ve ayağa kalktı. Yanıma gelip ellerini omuzlarıma koydu. "Bebeğim senin neyin var?" Dedi boynunu kırıp. Üzgün gözlerle bakıyordu. "Neyim olacak? Dinlenmek istiyorum sadece biraz" dedim. Kollarını aşağı bıraktı. Yüz ifadesi üzgündü. Başını salladı ve sehpaya eğilip telefonunu aldı. Kapıya yürüdü. Önce peşinden gitmedim ama kapının açılma sesini duyunca adımlarım kapıya yönlendi. Ayakkabısını giymesini izledim ve doğruldu. Gözleri gözlerime değdi. Huzur bulduğum kahveliklere artık bana huzur değil felaketi vaaddediyordu. "Görüşürüz güzelim" dedi. Kollarım birbirine bağlı kapının eşiğinde bekliyordum. Benden bir hareket görememiş olacak ki bana hiç yönelmeyip arkasını dönmeyi tercih etti. İçim acıyordu. Seslendim. Arkasını döndü. Yalın ayak yanına koştum ve sarıldım. Hiç beklemeden kollarını belime doladı. "Seni seviyorum" diye fısıldadım kulağına. "Bende seni seviyorum birtanem" fısıltısını duydum. Nefesi kulağıma değiyor,içimi gıdıklıyordu. "Umarım hiç unutmazsın" diye fısıldadım sarılırken. "Kendimi unuturum sevgimizi unutmam güzelim" diye fısıldadı ve kulağımın biraz altına öpücük kondurdu. Ayrıldık ve eve geri koştum. El sallayıp kapıyı kapattım. Artık oturacak halim yoktu. Koltuğun üstünden telefonumu alıp odama geçtim. Üstümü değişip makyajımı sildim ve telefonu sessize alıp komodinin üstüne şarja bıraktım. Kendimi yatağa bırakıp cenin pozisyonu aldım ve uykunun beni esir almasını bekledim.
Sabah gözlerimi açtığımda çok yorgun olduğumu hissederek komodinin üstündeki telefonu alıp saate baktım. Saat sabah 7'yi gösteriyordu. Telefonu yerine bırakıp pencereye döndüm ve yatmaya devam ettim. Bugün ne yapacağımı bilemiyordum. Böyle yatmayla birşey olmayacağının da farkındaydım. Derin bir nefes alıp ayaklandım. Odadan çıkıp lavaboya girdim. Genel işlerimi hallettikten sonra çıktım ve mutfağa girdim. Canım kahvaltı hazırlamak istemiyordu. Kendime bir kahve yapıp cam kenraında olan koltuğa oturdum ve bacaklarımı kendime çekip kahvemi yudumlamaya başladım.
Bu magazin sayfasının paylaştığı fotoğrafların üstüne bir de eymenin garip davranışları eklenmişti. Kafamı allak bullak ediyordu. Sayfanın peşinde olduğu kişinin artık ben olduğumu düşünüyordum. Eymenin beni aldattığına asla inanmıyordum ama ihtimali ben kahrediyordu. Kendimi ipe asılı idam mahkumu gibi hissediyor,altımdaki tabureyi de eymen itecekmiş gibiydi. Herşey bir hareketine bakıyordu.
Düşüncelerime ara verip son yudumumu aldım kahvemden. Artık soğumuştu. İçim gibi. Ayağa kalkıp bardağı mutfağa götürdüm ve tezgaha bıraktım. Saat 9'a gelmişti. Aklımdaki düşüncelerimi bir kenara itip telefonumu almaya odaya gittim ve şarjdan çıkardım. Gelen bildirimleri es geçip eymeni aradım. Uzun çalışlar sonucu telesekreterin sözleriyle kapattım. Tekrar aradım. Yine cevap alamadım. Yatağıma çöktüm. Sürpriz yapabilirdim.
Evine gitmeye karar verip hemen dolabın kapağını açtım. Beraber evinde kahvaltı hazırlardık ya da dışarıya kahvaltı yapmaya giderdik. Üstüme kahverengi bol paça jean,kahverengi uzun kollu badi crop giyip gümüş renk kolye taktım. Saçlarımın topuzunu yıkıp at kuyruğu yaptım. Hızlıca bir makyaj yapıp dün takmış olduğum çantamı elime aldim ve kapıya gittim.
Ayakkabılıktan beyaz Spor ayakkabımı giyip,araba ve ev anahtarımı da alıp kapıdan çıktım. Asansörü es gecip merdivenlerden indim hızlıca. Arabaya binip çantamı sağ koltuğa bıraktım. Anahtarı takıp arabayı çalıştırdım ve siteden çıkış yaptım. Arabanın ekranından saate baktım. 11'e 5 vardı. Güzel. Şimdiye uyanmıştır bile.
Eymen Meriçin oturduğu tarafta, küçük villalarda oturuyordu. Oraya doğru son hızla sürdüm. Biraz ileride dikkatimi çeken bir pastane oldu. Arabayı yavaşlatıp sağa çektim ve çantamdan cüzdanımı alıp aşağı indim. Pastaneden içeri girdim ve tezgaha bakmaya başladım. "Ben yarım kilo kol böreği alabilir miyim?" Dedim ve tezgahın arkasında ki kıza baktım gülümseyerek. Başıyla onaylayıp böreği bölmeye başladı ve kutuladı. Ücretini ödeyip çıktım ve arabama bindim. Poşeti de çantamın yanına bıraktım ve yoluma devam ettim.
Eymenin evinin önüne geldiğim de çantamı arabada bırakma kararı vererek börek poşetini elime aldım ve arabadan indim. Yüzümde gülümsemeyle evine adımladım. Kapıyı çalıp biraz bekledim. Sonra bir daha çaldım ve sonra bir daha. Açan olmadı. Zile de basamazdım çünkü zili bozulmuştu. Evde mi değildi. Elimi cebime atıp telefonumu yokladım ama sanırım arabada bırakmıştım. Telefonumu almaya arabaya dönerken kafamı kaldırıp eymenin evinin üst katına baktım.
Ne demiş Can Yücel "Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.Demeyeceksin işte.Yaşarsın çünkü.Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın."
Ben kırılmıştım. Öyle bir kırılmıştım ki,artık nasıl birleşirdim bilinmez. Veya bu olayın nasıl bir açıklaması olurdu bilinmezdi. Gözlerimden yaşlar sicim gibi akmaya başladı. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmesi miydi yaşadığım yoksa bir ateşin içinde alev olmak mı seçim yapamıyordum. Umarım eymenin iyi bir açıklaması olurdu.
3. Bölüm sonuuuu. Nasıl gidiyor bilmiyorum ama umarım severek okuyorsunuzdur. Ben çok isteyerek yazıyorum. Yazı dilimde sıkıntılar olduğunun farkındayım ve her bölümde düzeltmeye çalışıyorum. Keyifli okumalar:)
|
0% |