Yeni Üyelik
7.
Bölüm

🦋 Korku 🦋

@vahsikelebek0

Yanılgı. Herşeyin iyi gitmesi benim için sadece bir yanılgıydı. Yaz sıcağının yansıdığı dingin denizken bu duyduklarımdan sonra karadenizin dalgalı denizine dönmüştüm. Meriçten duyduğum cümleler,duymak istediğim şeyler değildi.

 

"Meriç" dedim gözlerimden yaşlar akarken. İki elimi ellerinin arasına aldı. "Seni üzmek işten bile değil Alya. Sadece bize bir şans ver istiyorum" dedi ve alnını alnıma yaslayıp fısıldamaya başladı. "Seni mutlu ederim Alya,seni çok mutlu ederim. Bize bir şans vermeden bizim nasıl bir çift olabileceğimizi nereden bilebilirsin?" dedi.

 

"Meriç sen benim,sen benim vefat eden sevgilimin en yakın arkadaşıydın. Sen ve ben nasıl beraber olabiliriz?" deyip kendimi geri çekmeye calıştım ama buna izin vermedi. "Yapma Alya" dedi. "Meriç bırak" diye fısıldadım ve kendimi geri çektim. Artık karşı karşıyaydık. Gözlerindeki öfkeyi canlı canlı görüyordum.

"Tamam evet yakın arkadaşımdı ama öldü!" diye bağırdı bana. "Alya,Eymen öldü! Kabul et bunu. Üstelik senide aldattı Alya. Eymen seni aldattı! Anla artık bunu!" diye bağırdı. İçimde ök-fkeden oluşan bir yanardağ vardı. Patlaması an meselesiydi. Yoldan geçen insanların bize baktığını biliyordum ama anayol olduğu için ne yaya vardı ne de aracın içindekiler bizi izleyecek kadar duraklayabiliyordu.

 

"Seni aldatan birinin yasını tutacak kadar zavallısın Alya" dedi bana. Bana zavallısın mı dedi o? İşte bir yanardağın patlama anına şahitlik edecektim. Gözlerimden,imkanım olsa ateş fışkırtacaktım gözlerine bakarken. Onu dinlerken birbirine bağladığım kollarımı çözdüm ve onu omuzlarından ittim.

 

"Sen ne anlatıyorsun bana ya?! Sen ne diyorsun? Sana ne? Benim hayatımdan sana ne? Ben zavallı bir insansam uzak dur benden o zaman" diye bağırdım. Sinirimi alamayıp bir kere daha ittim onu. "Aldattıysa aldattı! Onun beni aldatmış olması benim ona olan duygularımı değiştirmez!" dedim. Sinirimin bağırdıkça artması ve benim birşeylere vurma isteğim yüzünden son gücümle bir kez daha ittim Meriçi omuzlarından.

 

Son itme hamlemle zaman durdu,hayatın akışı durdu. Belki de benim için hayat bitmişti,son düzlükteydim. Meriçi itmemle yerdeki taşa ayağı takıldı ve sırtüstü düştü. Kafası bariyerlere çarptı. Şoktaydım. Böyle olmamlıydı. Ben bunu yapmak istememiştim.

 

Şoktan çıkar çıkmaz Meriçin yanına çöktüm,dizlerimin üstüne. Kafasını kaldırıp bacağıma koydum. "Meriç,Meriç lütfen kendine gel. Meriç ne olur aç gözlerini,ne olur" dedim ağlarken. Ambulansı aramam lazımdı. Ya da hayır ben götürebilirdim,ambulansı beklerken çok zaman geçerdi. Ayağa kalkıp yola fırladım.

 

"Yardım edin! Lütfen yardım edin! Arkadaşım ölüyor lütfen" diye bağırmaya başladım ağlayarak. Kırmızı bir araç durdu ve içinden iri yarı bir adam indi. "Hanımefendi ne oluyor?" diye sordu. "Lütfen yardım edin,arkadaşım düştü. Kafası yaralandı. Arabamız şurada,oraya kadar taşımama yardım ederseniz çok iyi olur,lütfen" dedim. "Tabi tabi" dedi ve Meriçin yanına ilerleyip kaldırmaya başladı.

 

"Aman dikkat edin ne olur" dedim. Adam dikkatlice Meriçi kucaklarken bende arabanın arka kapısını açtım. Adam,Meriçi dikkatlice arka koltuğa yatırdı. Bende başına arabadaki yedek kıyafetlerinden koydum. "Çok teşekkür ederim,çok sağolun" dedim ve sürücü koltuğuna oturup hiç beklemeden anahtarı çevirip yola koyuldum.

 

Hastanenin önüne geldiğimde arabayı gelişi güzel park edip hemen arabadan indim. "Sedye! Sedye! Lütfen yardım edin!" Diye bağırdım arka kapıyı açarken. O sırada giriştekiler sesimi duymuş olmalı ki hemşireler sedyeyle beraber yanıma geldiler. İşlerini rahat yapabilsinler diye geri çekildim.

 

"Nasıl oldu?" Diye sordu hemsirelerden biri. Ağlamaktan nasıl konuşacağımı bilemedim ilk başta. "Kafasını,kafasını taşa çarptı,yere düştü" dedim. En kolay böyle açıklayabilirdim hemen durumu. Onlar sedyeyle içeri koştururken ben de arkalarından koşturmaya başladım.

 

2. Kata çıkmıştık. Meriçi odaya almışlar durumuna bakıyorlardı. Hastanenin normalde sıcak ama bana soğuk hissettiren koridorunda tek başıma oturup beklemek beni çok huzursuz hissettiriyordu. Ağlamalarım biraz olsun durmuştu. Alazı arayabilirdim aslında. Bu fikirle ayağa kalkıp elimi arka cebime atıp telefonumu çıkardım ve hemen alazı aradım. Çok sürmeden çağrım cevaplandı.

 

"Efendim Alya" dedi. "Alaz,Alaz ben çok kötüyüm" der demez ağlamaya başladım yine. "Dur dur ağlama,ne oldu? Birşey mi oldu sana?" dedi. Sesindeki şaşkınlığı ve telaşı telefondan bile anlayabiliyordum. "Bana birşey olmadı,Meriç yaralandı Alaz" dedim sesim ağlamamın etkisiyle titrerken. "Nasıl oldu bu?" diye sordu.

 

"Benim yüzümden oldu Alaz,herşey benim yüzümden oldu" deyip tekrar hüngür hüngür ağlamaya başladım. "Tamam,tamam dur ağlama. Taksiye atlayıp geliyorum hemen tamam mı? Otur ve sakince beni bekle. Hangi hastanedesiniz?" diye sordu. ".......... Özel hastanesi" dedim. Onayladı ve telefonu kapattı.

 

Ya beni şikayet ederse. Ama ben birşey yapmamıştım ki,yanlışlıkla olmuştu herşey. Kasti yapmamıştım. Ya birşey olursa. Eğer ona zarar verirsem kendimi asla affetmezdim,bu yükle de yaşayamazdım. Allah'ım lütfen ona birşey olmasın,lütfen.

 

Doktorlar içerdiden Meriçle beraber çıktı. Meriç yatakta yatıyordu ama gözleri açıktı. "Alya" diye fısıldadı. Hemen elini tuttum. "Ben buradayım tamam mı?" dedim ve tebessüm ettim. Tebessümümle akan gözyaşıma engel olamadım. Doktorun gözüne baktım. "Nereye götürüyorsunuz?" diye sordum yürürken.

 

"Düşmenin etkisiyle kaburgalarında birkaç kırık tespit ettik. Bunun için ameliyat olması gerekiyor. Kaybedecek zamanda yok çünkü kırıklar her an parçalanıp iç organlarına zarar verebilir" dedi. Başımla oanylayıp Meriçe döndüm.

 

"İyi olacaksın Meriç,sakin ol ve iyileşmiş bir şekilde çık ameliyattan tamam mı?" dedim. "Durun" diye fısıldadı hemşirelere. Hemşireler duraklamadı ancak Meriç bir elini kaldırıp hemşirenin eline koyunca hemşire ona döndü ve yine durun diye fısıldadı. Hemşireler durdu. Kaşlarımı çattım. Ne yapıyordu bu çocuk?

 

"Meriç ne oluyor?" dedim kızar ses tonumla. "Bu ameliyata bir şartla girerim Alya" diye konşuştu kısık sesle. Hali yoktu görüyordum. "Tamam,şartın ne ise kabul Meriç. Hadi müdahale etmede doktorlar işini yapsın" dedim. Elimi çekip gitmesine izin vermek istedim ama Meriç elimi bırakmadı.

 

"Şartımı henüz duymadın güzelliğim" dedi ve gülümseyebildiği kadarıyla hafifçe gülümsedi. "3 ay Alya,3 ay benimle sevgili olacaksın. Eğer sevgili olmayı başaramazsak,hala daha beni o gözle görmezsen tamam,çıkıcağım hayatından,bir daha geri dönmemek üzere" dedi. "Meriç" dedim boynum istemsiz omuzumu düşerken. Lütfen bunu yapma Meriç.

 

"Eğer kabul etmezsen ben de ameliyat olmayı kabul etmiyorum" dedi. "Hanımefendi lütfen hızlı karar verin,dakikalarla mücadele ediyoruz" dedi yanımdaki doktor. Meriç gözlerimin içine bakıyordu. Kendi mutluluğu için benim mutluluğumu göz ardı ediyordu. Ne kadar da bencilceydi. Göz yaşlarımla gözlerim kapandı ve başımla onayladım şartını. Eli elimden kayarken doktorlar da yanımdan rüzgar gibi geçip gitmişlerdi.

 

Koridorda koşarak yanıma gelen Alaza kaydı bakışlarım. Yanıma geldi ve oturdu. Artık sakindim ve ağlamıyordum. Düşündüğüm bundan sonrasıydı. Bundan sonra ne olacaktı?

 

"Evet anlat bakalım,neler oldu da Meriç bu hale geldi? Neden senin suçun? Senin ne gibi bir suçun var?" dedi. Yerde olan donuk bakışlarımı kaldırıp ona baktım. "Biz yol kenarında kavga ediyorduk. Bana 'zavallı' dedi Alaz. O öyle söyleyince de" dedim ve durakladım. Başımı önüme çevirdim tekrar. Alaz omuzumu sıvazladı.

 

"Bende onu öfkeyle ittim,sonra yere düştü. Kafasını bariyerlere çarptı. Sonrası malum işte Alaz. Sonu hastanede bitti" diye anlattım. "Tamam Alya. Senin bir suçun yok,herşey yanlışlıkla olmuş. Kendini suçlamayı bırak. Bu arada siz normalde kavga etmezsiniz,seni bu kadar kızdıran ya da şöyle sorayım,seni ve Meriçi bu denli kızdırıp kavga ettirecek konu neydi?" diye sordu.

 

"Kanka kısaca şöyle özetleyeyim: Birlikte olmak istedi ve bende reddettim. O da bu duruma sinirlendi işte. Konu bu" dedim. Sanırım Alaza söylemem gereken birşey daha vardı. Son olan durumlarıda onunla paylaşmalıydım. "Meriçin nesi var peki,nerede şuan?" diye sordu.

 

"Kaburgalarında hayati kırıklar varmış,ameliyata aldılar,bekliyorum işte bende" dedim ve kollarımı birbirine dolayıp yer fayanslarını izlemeye başlamıştım. Tepki gösterecekti ama söylemem de gerekiyordu. Sakalayacak halim yoktu. Meriç ameliyattan çıkınca belki de unuturdu. Bakışlarımı alaza çevirdim. O da benim gibi fayansları izliyordu. "Alaz" diye seslendim.

 

"Efendim" diye karşılık verdi. "Şöyle birşey oldu: Meriçi ameliyatan götürürlerken ameliyat olmak için Meriç şart koştu. Ama bak,mecburdum tamam mı? Eğer kabul etmeseydim ameliyat olmayacaktı ve düşünmeye fırsatım yoktu çünkü acildi" dedim hızlı konuşarak. Panik olmuştum gelecek tepkisinden.

 

"Neyi kabul ettin Alya?" dedi ifadesiz yüzü ve hiçbir duygu barındırmayan sesiyle. "Sevgili olmayı" dedi kısık sesle ve başımı eğdim. Sonra hemen geri kaldırdım ona doğru dönüp çaprazlama oturdum. "Ama 3 aylığına,eğer yapamazsak herşey bitecek ve bir daha bu konu açılmayacak" dedi ve gözlerine bakarak vereceği tepkiyi ölçmeye çalıştım. Ama hiçbir şey yoktu o gözlerde.

 

"Ne yaptın ne yaptın?" diye sordu. Anlamazlıktan mı geliyordu? "Sen gittin sevgili olmayı kabul mü ettin alya?" diye sordu yüzünü buruşturarak. Elimi koluna attım. "Alaz başka çarem yoktu,ameliyat olmayı kabul etmiyordu yoksa,doktorda acele edin dedi" diye açıklama yaptım.

 

"Sana kızdığım yok Alya,sen suçluluk psikolojisi ve hayat kurtarma politikasıyla ilerlemişsin ama o herifin sana sunduğu teklif de hatta teklif de değil zorunluluk denir buna" dedi ve sert bir nefes alıp verdi. "Bu herifin sana yaptığı bu şey tam bir adîlik Alya,seni nasıl buna zorunlu kılar aklım almıyor ya" dedi ve ayağa kalkıp volta atmaya başladı. Sanırım sinirini bu şekilde atmaya çalışıyordu.

 

Bende ayğa kalktım ve yanına adımladım. Elimi koluna koyup onu durdurdum. "Dur artık Alaz,biraz sakin ol tamam mı? Aslında ben bu sevgili olma olayını artık mantıklı bulmaya başladım" dedim. Sanki başka bir dil konuşuyormuşumda o da bunu anlamlandırmaya çalışıyormuş gibi bakıyordu bana. "Kızım ne diyorsun sen?" dedi kaşlarını çatıp.

 

"Şunu diyorum Alaz,eğer 3 ay içinde gerçek bir sevgili olamazsak,yani ben herhangi bir duygu beslemezsem ona karşı,bir daha bu konuyu açmayacak" diye açıklama yaptım ve ekledim. "Alaz bir düşün. Her fırsatta sevgili olmamız hakkında birşeyler yapıyor hep bana yakınlaşmaya çalışıyor. 3 ay sonra bunların hepsi son bulacak" dedim. Alaz mantıklı bulmuş gibi bakıyordu ama aklında birşeyler de olduğu belliydi.

 

"Tamam dediklerin güzel ama siz eskisi olmayacaksınız biliyorsun değil mi?" dedi ve bana eğildi sır verecekmişçesine. "Alya bu adam seni öpmek isteyecek,sık sık sarılmak isteyecek,beraber birşeyler yapmak isteyecek" dedi ve devam etti. "Yani şimdiki ilişkiniz gibi olmayacak hiçbir şey,eğer böyle bir beklentin varsa" dedi ve içime kuşku tohumlarını atarak geri çekildi.

 

Yüzüm asılmıştı. Yavaşça gidip kalktığım yere,alazın yanına oturdum. Eğer beni öpmek isterse ben ne yapardım? Kaçardım. Bir bahane bulurdum. O an kendimden utandım. Meriç içerde belki de canıyla uğraşırken ben göz göre göre kabul ettiğim şeyi düşünüyordum. Ben hangi ara bu hale gelmiştim?

 

"Peki araştırma işimiz ne olacak? Bu süreçte devam edecek miyiz?"" diye sordu Alaz. Ona döndüm. Ben o konuyu hep unutmuştum. "Alaz,sırayla gitsek olur mu? Bu kaza beni yeterince yordu. Biraz durmak istiyorum şuan sadede" dedim ve derin bir nefes aldım. Bu 3 ay da Eymenin beni gerçekten aldattığını öğrenmek isteyeceğim son şey bile değildi.

*** Meriç'in Bakış Açısı ***

Güzelliğimi havaalanına bırakmış eve gidiyordum. Güzel sevdiğim. Benim olacağı günü iple çekiyordum. Hala aramızda birşeyler olmuyordu ama herşey iyi gidiyordu. Artık Eymeni unutmaya çok yakındı. Eski sinir ve üzüntü krizlerini geçirmiyordu.

 

O günler sanırım en acı çektiğim günlerdi. Alyayla bir ilişki kuramadığım günler bile daha az acı çekiyordum. Onu öyle perişan görmek,buna birazda benim sebep olmam çok can sıkıcıydı. Onlar eymenle mutluluklarını yaşarken ben bar köşelerinde Alyanın resmine bakarak içki masası söndürüyordum. Çok içtim,hep içtim. Bu şekilde içimden atarım sandım ama olmadı.

 

Alyayla tanıştığımız,yani daha doğrusu onun benimle tanıştığı güne kadar her gece içtim. Benim derdimin dermanı aslında içki değilde meğerse onun tatlı gülümsemesi,naif sesi ve bıcır bıcır konuşmasıymış. Ben bunu sonra anlamıştım tabi. Telefonumun çalmasıyla arabaya başlı olan telefonumu cevaplandırdım.

 

"Efendim ozan" diye açtım telefonu. "Abi selam,müsait misin?" diye sordu. "Müsaitim Ozan,birşey mi oldu?" diye sordum. "Abi evet ya,birşey oldu aslında" dedi. Sesi sıkıntılıydı. Kaşlarım istemsiz çatıldı. "Bekle ozan" dedim ve arabayı sağ çektim. "Söyle şimdi,sorun ne?" dedim. Şuan herşey bu kadar güzel giderken bir sorun çıkmaması lazım,olmaz.

 

"Abi Alaz beyle Alya hanım,Aytaçla tanışmışlar" dedi. Hayır hayır hayır. Olmaz,olamaz,olmamalı. Aytaç denen adamı hiç görmemiştim ama benim için ozanın ayarladığı bir çalışandı,onu biliyordum. "Birşey anlatmış mı?" diye sordum. "Abi hayır" dedi. Biraz durdum. Nasıl böyle birşey olabilir ya? Ya herşey ortaya çıkarsa? Sinirle direksiyona vurdum.

 

"Ozan,hani güvenilirdi bu herif. Hani başımıza iş açmazdı sonra. Sen güvenilir diye bu herifi mi getirdin karşıma?!" diye bağırdım. "Abi öyle değil,bu adam Alya hanım ve Alaz beyin lise arkadaşıymış. Karşılaşmışlar. Yani nasıl olmuş bilmiyorum ama olmuş" dedi.

 

"Ozan o herife söyle,çenesini kapalı tutsun. Bir çuval inciri berbat etsin diye o kadar para vermedim ona. Önlemini al" dedim kelimelerimi bastıra bastıra. "Yok abi sorun yok,ben uyardım zaten. Bilgin olsun diye söyledim sana da" dedi. "Tamam,takipçisi ol bu işin,bu kadar zaman içinde birşey çıkmadı bundan sonrası için de izin vermem" dedim ve cevap beklemeden yüzüne kapattım.

 

Kontağı açıp tekrar yola koyuldum. Ona bu kadar yakınlaşmışken şimdi benden uzaklaşmasına izin veremezdim. Arabayı evin önüne park edip indim ve eve girdim. Kristal bardağa viski doldurup kendimi koltuğa attım.

 

Yine aklıma güzel kızım,Alya'm düştü. Cam gibi parlayan yeşil gözleri,kırmızı kiraz dudakları,pembeli elma yanakları,yay gibi ince uzun kaşları. Kusursuz bir fizik ve beline kadar salınan bal rengi saçları. Benim güzel sevdam. Zamanında Eymenin kalbimden sökmeye çalıştığı güzel kalp sancım. Aklım eski günlere gitti.

-Flashback-

Çok heyecanlıydım. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Eymenle kafede oturuyorduk. Ben çağırmıştım. "Anlatsana kanka ne oldu?" diye sordu. "Eymen. Bir kız var" dedim. "Olm londradan daha yeni döndün hangi ara gördün" deyip güldü. "Ya olm" dedi ve omuzuna yumruk attım.

 

"Eymen,o kadar güzel ki. Kalbimin sesini dışarıdan duyuyor gibiyim. Çok heyecanlandım" dedim. "Kimmiş bakalım bu kız? Tanıştınız mı?" dedi. "Henüz tanışmadım" dedim ve kaşlarımı kaldırdım. "Kaydımı türkiyeye aldırıyorum" dedim ve sırıttım. "Ne diyorsun olm sen? Ciddi misin?" deyip doğruldu.

 

"Aşık oldum abi,aşık oldum" dedim. "E nereden biliyorsun bu okulda okuduğunu?" diye sordu eymen. "Elinde broşür vardı,ayrıca okula giriyordu ve de burada okumuyorsa bu civarda ne işi var ki?" dedim. Haklı olduğumu düşündü ki başıyla onayladı.

 

"Evet haklısın. Merak ettim bu kızı da,görebilecek miyiz?"dedi. "Bilmiyorum kanka,ben bile görebilecek miyim emin değilim" dedim ve gülümsedim. "Neyse,gitmemede 5 gün kaldı" dedim. "Annemler de arayıp duruyor zaten ne zaman döneceğim hakkında. Ama şunu söyleyeyim: 5 gün boyunca her gün bu okuldayım bilgin olsun" dedim ve güldüm.

 

"Ben bir kahve daha alacağım,ister misin sende?" dedim eymene ve kalktım. "Yok istemiyorum,sen al gel ben bekliyorum" demesiyle kahve almaya doğru yürüdüm. "Bir americano alabilir miyim?" dedim ve beklerken etrafı incelemeye başladım. Gözüm kafenin açılan kapısına kaydı.

 

Bu oydu. Gördüğüm güzel kız. Yine büyüsüne kapılmıştım işte. Kalbim pır pırdı. Bir arkadaşını gördü ve el sallayıp yanına gidip oturdu. "Beyefendi kahveniz" diyen sesi duyunca arkamı döndüm ve baristanın tezgaha koyduğu karton bardaktaki kahveyi alıp Eymenin yanına döndüm.

 

Elimdeki bardağı hemen masaya bıraktım ve Eymene eğildim. "Eymen,arkanda sol masada oturuyor. Bak saçları uzun olan kız" dedim. Yavaşça arkasını döndü ve çaktırmadan baktı. "Bu kız,yabancı dil bölümünde okuyan kız. Şelalenin arkadaşıydı sanırım" dedi ve kahvesini içti.

 

"Sen tanıyor musun bu kızı?" dedim heyecanla. "Yok hayır tanımıyorum,şelale bizim bölümden bir kız. Onun yanında görmüştüm tesadüfen birkaç kez" dedi. Sesi ne kadar umursamazdı. "Anladım" dedim ve kızı izlerken konuyu değiştirdim.

-Flashback Sonu-

Bunları düşünürken bitirdiğim içkimi tazeledim ve yerime oturdum. Heyecanla nasıl salak gibi anlatmıştım. Sevgimi anlatmıştım. Ne olduysa ben londraya geri döndükten sonra olmuştu. İrtibatımız kesilmişti,zaten öyle her gün de konuşmazdık Eymenle ama olanlar olmuştu ben kaydımı okula alana kadar.

 

Telefonumun çalmasıyla bar köşesindeki tezgahın üstüne bıraktığım telefonu almak için ayağa kalktım ve oraya yürüdüm. Telefonu alıp arayana baktım. Güzelim arıyordu. Hemen açtım. "Efendim güzelim" dedim açtığımda. "Meriç ben şimdi indim uçaktan,ağabeyim almaya geldi beni eve geldik şimdi. Haber vereyim dedim" dedi.

 

"Tamam güzelim. Ben de senden sonra eve geldim,şimdide birşeyler hazırladım,yemek yiyeceğim" dedim. "Anladım. Tamam görüşürüz o zaman. afiyet olsun" dedi. "Sağol,eğlenmene bak,görüşürüz" dedim ve telefonu kapattım. Güzel çiçeğim. Şimdiden bile çok özlemiştim onu. Bir an önce 1 hafta geçse de geri gelse.

 

Gözlerimi açtığımda akşam olmuştu bile. Koltukta uyuyakalmıştım. Yere düşen telefonuma eğilip yerden aldım ve saate baktım. Saat 8 olmuştu. Alyadan gelen bir mesaj yoktu. Ben mesaj atmaya karar verdim. "Nasılsın çiçeğim?" yazan bir mesaj attım. Bir süre bekledim ama geri mesaj gelmeyince telefonu kapatıp oturur pozisyona geçtim.

 

Gözlerimi ovuşturup su almak için ayağa kalktım ve mutfağa gittim. Suyumu doldurup içtim. İçeri geçip geri oturdum. Telefonum çalınca ekrana baktım. Arayan ozandı. Bekletmeden açtım telefonu. "Söyle Ozan" dedim. "Abi bi' buluşup konuşalım mı? Önemli" dedi. Önemli. Güzel. İşte tekrar başlıyorduk.

 

"Tamam. ........ restoranta gel. Açım zaten" dedim ve telefonu kapattım. Araba ve ev anahtarımı alıp çıktım hemen. Arabaya atlayıp buluşacağımız restoranta doğru sürmeye başladım.

 

"Anlat bakalım Ozan" dediğim yemeğimi yerken. Ondan önce restoranta gelmiş yemeğimi sipariş etmiştim bile. "Ozan seni dinliyorum,anlatacak mısın artık?" dedim. "Yolunda gitmeyen şeyler var abi" dedi. Çatal bıçağımı tabağımın yanlarına bırakıp peçeteyle ağzımı sildim. Aslında içimde patlamaya hazır bir bomba vardı ama dışarıya yansıtmıyordum. Henüz.

 

Derin bir nefes aldım. Diyeceklerimi toparladım ve ozana baktım direkt. "Nasıl şeyler bunlar Ozan?" deyip yan oturdum ve bacak bacak üstüne atıp ellerimi kucağımda birleştirdim. "Alaz bey ve Alya hanım abi" dedi ve sustu. Sanırım diyeceklerini düşünüyordu. "Araştırma yapıyorlar" dedi. Kaskatı kesilmiştim. Ne demek araştırıyorlar? Neyden şüphe ettilerde araştırıyorlar?

 

"Birşey bulabilmişler mi?" diye sordum. Bulmamaları gerekiyordu. "Henüz değil ama yakınlaşmışlar" dedi. Sinirle elimi masaya vurdum. "Sana!" diye sesimi yükselttikten sonra ne yaptığımın farkına varıp etrafa baktım. Çok kalabalık değildi ama yine de birkaç masa doluydu. "Sana önlem al dememiş miydim? Sen karşıma oturmuş ne anlatıyorsun bana?!" dedim öfkeyle.

 

"Abi farkeder etmez seni aradım zaten" dedi. "Aytaç mı?" diye sordum. "Hayır onunla bir ilgisi yok abi. Alaz bey Eymen beyin ailesini araştırıyormuş. Biliyorsun,Alya hanım ve arkadaşlarını Eymen beyin ailesinden uzak tutmuştuk. Aslında ailesini bulmaları demek bütün herşeyin açığa çıkması demek" dedi. "Hadi ya! Öyle mi? Herşey açığa mı çıkar?" dedim ve sinirin getirdiği sesli bir gülüş attım.

 

"Çıkmasın o zaman Ozan. Hani bende sana bu işler için ödeme yapıyorum ya, yüklü yüklü maaş alıyorsun ya hani benden. Çözüm üret o zaman Ozan" dedim bende sinirle. "Bir şekilde engelle" dedim ve çevreme bakındım. Yüzüne baktıkça asabım bozuluyordu çünkü.

 

"Abi ben bu tarafa bir şekilde engelleri,yollarına hep taş koyarım ama bir yerde seninde yardımın lazım. Alya hanımın artık aklının bulanması lazım" dedi. Ona çevirdim kafamı hızlıca. "Ne demek istiyorsun sen?" Dedim. "Abi,acaba artık Alya hanımla daha mı sık vakit geçirseniz" dedi. Zaten yeterince bir aradaydık.

 

"Evlerimiz bile yan yana Ozan,genelde hep bir aradayız zaten. Yani daha ne yapabilirim ki?" Dedim. Elimden geldiğince beraber olmaya çalışıyordum onunla. Çokta ileri gidemiyordum. Söylemiştim bir kere bir beklentim olmadığını.

 

"Abi bak ben işlerin bu ayağını hallederim,önlerini keserim ama araştırmalarını bırakamam,pes ettiremem. Onlara oyalanacak birşey vermek gerekiyor. Akıllarının karışması gerekiyor. Çok üzgünüm ki biz ne kadar önlerini keserken keselim bir şekilde bir yerden bir ipucu bulacaklardır. Bugün değilse yarın,yarın değilse öbür gün. Mutlaka bulacaklardır" dedi.

 

"Evlerimiz yan yana Ozan. Genelde herşeyi birlikte yapıyoruz,her yere birlikte gidiyoruz. Yani daha ne yapabilirim?" Dedim. "Ama belli ki sana güvenmiyor abi,baksana haberin yoktu" dedi. Sesimi çıkaramadım. Çıkaramadım çünkü haklıydı. Benden yardım istememiş,haber bile vermemişti. Bana gerçekten güvenmiyordu. Benden şüpheleniyor olabilir miydi? Yok ya neyimden şüphelenecek? Şüphelenmesini gerektiren birşey yapmamıştım ki.

 

"Tamam ben halledeceğim. Sende görevini yap" dedim. "Anlatacakların bittiyse kalkalım" dedim. Başıyla onaylayınca kalktık. Hesabı ödeyip çıktım. Kapıdan çıktığımızda "İyi akşamlar. Birşey olursa mutlaka haberim olsun" dedim ve arabama bindim. Eve doğru sürmeye başladım.

 

Ne yapabilirim? Alya'yı nasıl kendime bağlayabilirim? Onun güvenini sarsacak ne yapmıştım da bana söylememişti? Güzel kızım,neden bana bu acıyı yaşatıyorsun? Kendini bir bana bıraksa o kadar mutlu olacak ki. Zaten biz beraberken çok mutluyduk.

 

Evin önüne park edip eve girdim. Çok yorgun hissediyordum. Zihnim öylesine doluydu ki direkt odama çıkıp kendimi yatağa attım. Gözlerimi kapattım. Alya. Ben Alya'ya mesaj atmıştım. Gözlerimi açtım ve telefonumu aramaya koyuldum. Odanın içini bir anda telefon zil sesi yankılandı. Bu benim ikinci telefonumun çağrı sesiydi ve bu telefonumun numarası sadece Eymen de vardı.

 

 

7. Bölüm sonu:)

Loading...
0%