@vahsikelebek0
|
Alazla yaptığım anlaşmanın üstünden 1 ay geçmiş,henüz hiçbir şey bulamamıştık. Bense,havalanında uçağa binmek için bekleme yerinde bekliyordum. Yaz ayı gelmiş,ailemin yanına gidecektim. "Erken gel olur mu? Seni özlerim" deyip ellerimi tuttu Meriç. Bu tavırlar çok hoşnut olduğum şeyler değildi ama anlık olarak verdiğim izinden ne yazık ki dönememiştim. Pişmanlı,belki. "Çok kalmak gibi bir planım yok Meriç. 10 gün kadar kalıp dönerim" dedim ve yüzümdeki tebessümle kol saatime baktım. "Ben artık gideyim,saat de gelmiş" dedim ve ellerimi çektim. Bozulduğunun farkındaydım ama açıkçası bu pek de umurumda değildi. Bavulumun çekçekini açıp,sırt çantamın da tek kolunu omuzuma atıp yürümeye başladım. "Sarılmadan mı gidiyorsun gerçekten?" dedi Meriç arkamdan. Durup derin bir nefes aldım ve yüzüme bir tebessüm yerleştirip ona döndüm. Sırt çantamı bavulun üstüne koyup yanıma gelen Meriçe sarıldım. Beni sımsıkı sarmıştı kolları. Saçıma bir öpücük kondurdu. Burnu,saçlarımın arasındayken derin bir nefes aldığını hissettim. Geri çekildik. "Görüşürüz o zaman" dedim ve sırt çantamı alıp bavulumu çekerek yürümeye başladım. Güvenlikten geçip son kez arkamı döndüm ve elleri cebinde beni izleyen Meriçe el salladım. Tek elini cebinden çıkarıp karşılık verdi. Önüme dönüp yürümeye devam ettim.
Vural ağabeyim beni arabasıyla almaya gelmişti. Arabanın yanında gri renk kumaş pantolonu, üstüne giymiş olduğu siyah gömleği ve şekillendirdiği saçlarıyla her zamanki gibi en yakışıklı haliyle bir şekilde beni bekliyordu. "Abimmm" diyerek sardım kollarımı beline. Hemen karşılık verdi. "Hoşgeldin abim" dedi ve başımdan öptü. Ayrılıp arabaya yerleştik ve havaalanından çıktık. "Eee abi nasıl gidiyor?" Dedim gülümseyerek. Yüzüm gerçekten gülüyordu. Çok özlemiştim ailemi. "İyi çiçegim,güzel gidiyor herşey. İşe gidip geliyorum işte. Sen neler yapıyorsun?" Dedi. Cıvıl cıvıl bir sesle anlatmaya başladım üstünkörü. Evin yoluna döndüğümüzde sohbetimiz de sonlanmıştı. "Annemmm" diyerek bahçede bizi bekleyen anneme koşarak sarıldım. "Hoşgeldin anneciğim" diyerek sarıldı bana. Ayrılıp eve girdik hep beraber. "Dağhan abim nerede?" Diye sordum koltuğa otururken. "Babanla beraber çıktılar kızım,gelirler birazdan" dedi. Başımla onayladım ve başka konulara geçip sohbet etmeye başladık. *** Yirmi gün kalmıştım ailemin yanında. On gün diye gitmiştim ama uzun kalmıştım işte. Ne kadar gerek olmadığını söylesem de Meriç beni almaya gelmişti. "Selam" diyerek sarıldım. "Hoşgeldin güzelim. Uzun zaman oldu" dedi gülerek. "Özlemişim" derken tekrar sarıldı. Güldüm. "Yirmi gün oldu sadece Meriç" dedim ve arabaya bindim. Meriçin de binmesiyle birlikte yola koyulduk. "Yirmi gün yeterince uzun bir süre hayatım" dedi. Hayatım mı? Her görüştüğümüzde sanki bir adım,yoğ birkaç adım ileri gidiyorduk sanki. Uyarmak ve uyarmamak arasında kalmıştım. "Hayatım mı dedin az önce?" Diye sordum. "Yani anlık olarak ağzımdan çıktı ama rahatsız hissettiysen,söylemeyebilirim" dedi bana bakıp,sonra tekrar yola döndü. "Rahatsızlık değil de biraz garip hissettim" dedim. "Bunları aştığımızı düşünmüştüm. Son konuştuğumuzda" dedi. Bana yürümesini kabul ettiğim günden bahsediyordu. Konuştuklarımızı düşündüm. -FLASHBACK- Donuk bakışlarım camı aşıp dışarıdaki insanların üzerinde geziniyordu. Mutsuzdum. Eymensiz geçirdiğim günleri saymayı bırakalı çok olmuştu ve ben artık ağlayamıyordum da. Elinde kupayla yanıma geldi Meriç. Üzerinde baş harfimin basılı olduğu kupayı bana uzattı. "Ne bu?" Diye sordum. "Bitki çayı. İyi gelir diye düşündüm" dedi. Daha fazla bekletmeden bardağı elinden aldım. "Daha iyi misin?" Diye sordu. Başımla onayladım ve o yanımda ki tekli koltuğa otururken başımı geri çevirip dışarıyı izlemeye devam ettim. "Alya biraz konuşalım mı?" Diye sordu Meriç. Oturuşumu hiç bozmadan cevapladım. "Konuşalım Meriç" dedim umursamaz ses tonumla. Kendimi o kadar boşlukta hissediyordum ki,hiçbir şey umurumda değildi. "Önemli birşey konuşmak istiyorum" dedi. Yine umurumda olmadı ve oturuşumu bozmadım. Meriç, henüz bir yudum alabildiğim çayımı elimden alıp aramızda ki sehpanın üstüne koydu ve oturuşunu benim tarafıma dönerek oturdu. "Ne yapıyorsun ya? Ne oluyor?" Diyerek kaşlarımı çattım ve kendime çektiğim bacaklarımı anlık sinirle aşağı indirip onun gibi,ona dönerek oturdum. Artık karşı karşıya,göz gözeydik. "Alya artık söylemek istiyorum sana" deyip ellerimi tuttu. Bakışlarım ellerimize kaydı. Şaşkın bakışlarım tekrar Meriçin gözlerine çıktı. Anlamaz gözlerle bakıyordum. "Ben sana aşık oldum" dedi bir anda. Ne? Gözlerim kocaman açıldı. Ne diyordu bu çocuk? İnsan en yakın arkadaşının sevgilisine nasıl aşık olabilirdi? Meriç bunu Eymene nasıl yapardı?
Kendime gelir gelmez ellerimi çektim ve hızla ayağa kalktım. Bir elimi başıma koyup oturduğu yerden bana bakan Meriçe baktım. "Sen ne dediğinin farkında mısın?" Dedim hayret akan sesimden. Hızla Meriç de ayağa kalktı ve yüz yüzeydik. Gözleri gözlerimdeydi. "O kadar farkındayım ki Alya,hiç bu kadar farkında olmamıştım" dedi. Sesinde hiç tereddüt yoktu. Kararlılık dolu bir tonu vardı. Arkamı döndüm ve başımı sağa sola olumsuz yönde sallamaya başladım ama bu benim istediğim dışında gelişiyordu. Duydumlarıma inanamamak bedenime bu şekilde yansıyordu. Meriç kolumdan tutup kendine çevirdi.
"Bak beni bir dinle. Ben senden karşılık beklemiyorum ki Alya,sadece artık içimde saklamak istemiyorum. Haykırmak istiyorum ya,seni sevdiğimi herkes söylemek istiyorum Alya" dedi sakin bir ses tonuyla. Sesi,beni sinirlendirmenin aksine yatıştırıyordu.
"Bak,bir iliskiye hazır olmadığının ben farkındayım Alya. Seni zorlayacak falan da değilim. Ben sadece seni sevmek istiyorum,sevdiğimi bil istiyorum,sevgimi hisset istiyorum. Alya,senden istediğim tek şey seni sevmeme izin vermen. Bak ben seninle herşeye varım tamam mı? Yas sürecine tamamım,mutluluğuna da tamamım. Ne olur,sadece bana bir şans ver,bize bir şans ver" dedi.
Yalvaran gözlerle gözlerimin derinliklerine bakarken tekrar ellerimi tuttu. "Alya lütfen,lütfen seni sevmeme izin ver. Seni hiç bir zaman hiçbir şeye zorlamam,seni sadece rahat ettirmek istiyorum,yanında olmak istiyorum,desteğin olmak istiyorum" dedi. Gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Hakkını yiyemezdim. Bu 3 ay boyunca yemeğim önüme hazır gelmiş,her gün okula bırakılıp okuldan geri alınmıştım. Ben ağlarken o da ağladı ben gülerken o da gülmüştü. Bunu farkediyordum.
"Meriç" dedim ve gözümden bir damla yaş aktı. "Benim hayatımda bundan sonra aşka yer yok" dedim. Gözlerinde ki o kırıklığı görmüştüm. Mutlu bir ailenin yaşadığı evin penceresine taş atıp kırmış ve mutluluğunu bozmuşçasına bir görüntü gibiydi. Onu hayal kırıklığına uğratmıştım. "Ben seni üzerim Meriç" diyerek kafamı eğdim ve ellerimi geri çekmek istedim ama izin vermedi.
"Senden gelen üzüntüye ben razıyım Alya. Senden gelecek olan herşeye razıyım,sadece izin ver bana" demesiyle bakışlarımı gözlerine kaldırdım. Sağ gözünden bir damla yaş akmıştı. "Seni mutlu etmeme izin ver" dedi fısıldayarak. Hayır demek çok istiyordum ama gözlerindeki kırıklığın ardında bir umut olduğunu biliyordum. Eymene bunu nasıl yaparım?
"Meriç aramızda Eymen var. Ben bunu Eymene yapamam" dedim. "Unuttuğun birşey var Alya" dedi. Meraklı gözlerle gözlerine bakmaya devam ettim. "Seni aldattığı gerçeği. Alya,Eymen seni aldattı. Bunu kabul et ve yas sürecini bitirmene yardımcı ol" dedi kısık bir sesle. Kırıldım. Ben bir vazoydum ve o da bana top atan çocuk. Beni kırmıştı. Bu beni öfkelendirdi. İçten içe ona hak verdim istemsizce.
Beni bırakmayacağı apaçık belliydi. Konuşma cesareti ve halini kendimde bulamadım. Başımla onaylamakla yetindim. Bunu görür görmez dudaklarının kıvrılmasıyla beraber gözlerinin de güldüğüne şahit olmuştum. -FLASHBACK SONU- "Evet sanırım aşmışız Meriç" dedim. "Biz ne zamana kadar böyle devam edeceğiz Alya? Yani ben sana her başka şekilde hitap ettiğimde sen böyle şaşıracak ve beni uyaracak mısın?" Dedi. Sesinden bariz bir şekilde hoşnutsuzluk ve sinir akıyordu. Ben kötü birşey dememiştim. "Birşey demedim Meriç,garip geldi sadece. Genelde hayatım demezsin" dedim ona bakarak. Saçmalıyordu.
"Tamam,bende birşey demiyorum. Sadece şaşırmanı anlamsız buldum." dedi. Uzunca kornaya bastı. "Yürüsene lan,neye duruyorsun?" Diye bağırdı arabanın içinde. Şaşkınlıkla onu izliyordum,onu ilk defa böyle görmüştüm. Meriçe ne olmuştu?
"Meriç sakin olur musun? Trafik bu sonuçta" dedim anlam veremeyek. "Araba sürmesini bilmiyorsa trafiğe çıkmasın o zaman" dedi yüzüme bakıp. Sesimi çıkarmadım. Mutlu gelmiştim ama gün, anlaşılan pek de mutlu geçmeyecekti. Uzatmak ve uğraşmak istemediğimden kafamı yan çevirip camdan yolu izlemeye başladım.
"Eve gitmeden bir yemek yiyelim mi?" dedi. Sesi uysal çıkıyordu. Sanırım saçmaladığının farkındaydı. "Hayır,eve gitmek istiyorum" dedim ona bakmadan. Bacağımın üstündeki elime elini koyduğunu hissettiğim anda başım ona döndü. Yola bakıyordu. "Yapma Alya,sadece biraz gerildim tamam mı? Lütfen yapma böyle" dedi ve bana bakıp tekrar yola döndü.
"Ben birşey yapmıyorum Meriç" dedim ve kafamı cama çevirdim. Elimi çekmek istemedim,bir de onun tantanasını çekemezdim. "Yoldan geldim Meriç,eve gitmek istiyorum,dinleneceğim" dedim ona bakıp. "Güzelim bende onu diyorum,yoldan geldin ve açsın" dedi. Elimin üzerindeki elini çekti ve yanağıma koyup baş parmağıyla yanağımı hafifçe okşadı.
"Tamam Meriç,ona da tamam. Gidelim yiyelim şu yemeği de eve gidelim artık" dedim. "Pekala güzelim,hangi mutfağı tercih edersiniz hanımefendi?" dedi sırıtarak ve elimi tutup öptü. Aslında gerçekten açtım ve saatlerdir birşey yememiştim ama canım restorant yemeği çekmiyordu.
"Ya aslında canım şey çekiyor benim Meriç,sahilde bir tane köfte ekmek satan bir yer var. Oraya gidelim" dedim. Bana baktı. Şaşkın olduğunu anlayabiliyordum. "Gerçekten ne olduğunu bilmediğimiz bir yemek mi yiyeceğiz?" deyip önüne döndü. "Meriç biraz daha düz sürmeye devam edersen dönüş sapağını kaçıracağız ve gideceğimiz yerin yolu bir saate çıkacak haberin olsun." dedim. Benim dediğimi dikkate alarak arabayı sağ kırdı ve köftecinin yoluna girmiş bulundu.
"Hem ayrıca da ne yemek istediğimi sordun bende sana söyledim,istemiyorsan hemen şuradaki sapaktan bir dönüş daha yap ve eve gidelim" deyip kollarımı birleştirdim. "Tamam güzelim tamam,sen nereyi istersen oraya gidelim. Ben senin için demiştim" dedi. Cevap verme gereği duymadım. "Şuradan döneceksin,ilerdeki ilk sapak değil ikinci sapaktan sağa dön,solda kalacak" dedim ve dışarıyı seyretmeye devam ettim.
Arabadan inip heyecanlı heyecanlı köftecinin yanına doğru Meriçi beklemeden yürüdüm. "Güzelim beklesene,ne bu heyecan?" dedi arkamdan meriç. Yanıma yetişti. "Sen otur ben siparişleri verip geleyim" dedim ve köfteci amcanın yanına ilerledim. "Süleyman amcacığım,nasılsın?" dedim. Aşağıdan bakıyordum süleyman amcaya. "Ooo güzel kızım,hoşgeldin. Hangi rüzgar attı seni buralara bakayım? Uzun zamandır da yoktun" dedi,yanına gelmemden hoşnut bir ifade vardı yüzünde.
"Evet gelemedim bir türlü süleyman amca,son zamanlarda hiç müsait olamadım" dedim ve kafamı yan yatırdım. "Olsun geldin yine sonuçta" dedi ve gizli bir sır verecekmişçesine bana eğildi. "Nerede bakalım senin ki?" diye sordu. "Benim ki kim süleyman amca?" diye sorma gafletinde bulundum. Ne yazık ki sorduktan sonra aklım başıma gelmişti. Eymeni soruyordu. Burası Eymeni mekanıydı.
"Eymen oğlumdan bahsediyorum be Alya kızım,o nerede? Sen tek gelmişsin" dedi. Yutkunmaya çalıştım ama boğazımda takılı kalan yumru buna izin vermedi. Eymenim. Benim güzel yârim. Çok özlemiştim onu. Sesini,bakışını,nefes alışını bile özlemiştim. "Süleyman amca senin haberin yok sanırım,nereden olsun tabi" dedim ve durakladım.
"Sekiz ay önce,şey ımm. Süleyman amca bir çırpıda söyleyeceğim. Eymen vefat etti" dedim. İlk defa kendi sesimden eymenin vefatını duyuyordum ve bu çok garip hissettirmişti. Süleyman amcanın üzüntüsünü yüzünden anlayabiliyordum. "Ah yavrum,ben özür dilerim. Duymamıştım güzel. Başın sağolsun" dedi. Gözleri ağlamaklıydı.
"Dostlar sağolsun,nereden bilecektin süleyman amcacığım" dedim. "Güzelim ne yapıyorsun iki saatir? Veremedin mi siparişleri?" diyerek yanıma geldi Meriç. "Geliyordum şimdi" dedim. "Hoşgeldin oğlum,bu kim Alya kızım?" diye sordu süleyman amca. "Alya kızım mı?" diye sordu Meriç anlamaz gözlerle bana bakarken. "Eymenle" dedim ve fazla beklemeden devam ettim. "Eymenle çok sık geliyorduk" dedim. Meriçten tepki beklemeden Süleyman amcaya döndüm.
"Arkadaşım Süleyman amca,bize iki yarım yaparsın,yanına iki kapalı ayran" dedim gülümseyerek. "Tamam kızım,sen geç otur arkadaşınla ben yapıp gönderiyorum hemen size" dedi. Onaylayıp meriçle beraber yerimize döndük. "Demek eymenle sürekli geliyordun" dedi. Yüzünden hiçbir şey okunmuyordu,düzdü.
"Meriç,bazen sınırını aştığını düşünüyorum. Bunu konuşmak istemiyorum" dedim. Ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. "Tamam,birşey demedim" dedi. Ekmeklerimiz önümüze kondu. Getiren çocuğa gülümsedim ve ekmeğimi ısırdım. Meriç eline aldı ve inceledi.
"Yesene" dedim ağzım doluyken. Bir ısırık aldı. Eymen beni buraya ilk getirdiğinde çok heyecanlıydı. Yemeklerimiz geldiğinde benim ilk ısırığımı almayı beklemişti. Beğenip beğenmeyeceğimi çok merak ediyordu. Gözümde canlandı âdeta.
"Çok güzelmiş güzelim" dedi Meriç. "Yaa gördün mü? Ön yargıyla geldin ama beğendin" dedim ve haklı çıkmamın gururuyla gülümsedim. "Evet sanırım haklısın" dedi. Yemeğimizi sessizlik içinde yemeye devam ettik.
Yanımızdan geçen insanlara bakarken bize doğru gelen birini farkettim. Yaklaştıkça bunun Aytaç olduğunu farkettim. En son bir ay önce görmüştüm sanırım. "Yine karşılaştık görüyor musun? Dünya mı küçük yoksa İstanbul mu bilemiyorum artık" diye gülerek elini uzattı Aytaç. Meriç anlamsız gözlerle bir bana bir Aytaça bakıyordu.
"Yaa evet,küçük sanırım" dedim ve devam ettim. "Gel köfte ekmek ısmarlayayım sana" dedim. "Yok canım sağol,bir arkadaşım gelecek beraber yiyeceğiz de. Size afiyet olsun" dedi ve yanımızdan uzaklaştı. Meriçe döndüğümde kaşları çatıktı. Ne olduğunu anlamadım. "Birşey mi oldu?" Diye sordum Meriçe. "Canım mı dedi o sana? Sizin ne yakınlığınız var da canım diyebiliyor o sana? Ben hiç görmedim de bu çocuğu daha önce" dedi. Yine kıskançlıklar başlamıştı. "Bir arkadaşım. Eskilerden. Kalkalım mı artık?" Diye sordum. Başıyla onayladı. "Sen arabaya kadar git,ben ödeyip geleyim" dedi. Hiçbir şey demeden yanından ayrılıp arabaya doğru yavaşça yürümeye başladım.
Aytaçı düşündüm. Bu ikinci karşılaşmamızdı. Aytaç beni ilk karşılaşmamız da Eymen olayını araştırmam için cesaretlendirmişti. Çok uzak bir ihtimaldi ama Aytaçın birşeyler bilme ihtimali olması aklıma düşüyordu. İlk karşılaşmamız sonra da bu,aklımı bulandırıyordu. Saçmalıyorsun Alya. Sadece kafamda kuruyordum. Sanırım aklımı deliriyordum.
"Hadi bin,canım" dedi ve arabaya bindi Meriç. Göz devirmeme sebep oldu bu tavrı. Aytaçın acısını çıkarıyordu. Arabaya bindim. Birşey söyleyip söylememekte kararsız kaldım. "Eve sürüyorum,canım" dedi. Alyacığım benim canım çok sıkılıyor,sen gel bana bir söv diyordu adeta. Tamam,bende söverdim o zaman.
"Senin derdin ne Meriç?!" diye çıkıştım sinirle. "Benim ne derdim olabilir Alya?! Herkes sana 'Canım' diyebilir ama ben bir hitap kullandığımda 'Şaşırdım' oluyor" dedi. "Aytaça ben mi söyledim Meriç,gel bana böyle de diye? Niye saçmalıyorsun?" dedim. "Ya o kim de sana gelip 'canım' 'cicim' diyebiliyor ya? Kim o? Sıfatı ne de bu kadar samimi konuşuyor?" dedi.
Sinirlenmenin hiçbir anlamı yoktu ve biz de asla anlaşamayacaktık. Yenilgiyi kabul ettim ve beyaz bayrağı çekmiş bulundum. Hiçbir şey demedim. Kafamı sağ çevirip camdan yolu izledim. Aradan 10 dakika geçti geçmedi,araba sağ çekildi. Dönüp meriçe baktım. "Ne oluyor Meriç?" diye sordum. Cevap vermedi,yüzüme de bakmadı ve arabadan indi.
Peşinden bende indim. Yol kenarındaydık,arabalar vızır vızır yanımızdan geçiyordu. Hızla,kaputa yaslanmış olan Meriçin yanına ilerledim. "Meriç ne oluyor dedim sana? Bugün neyin var? Sürekli benimle kavga ediyorsun?" dedim. Bana döndü. "Korkuyorum Alya,çok korkuyorum" dedi. Neyden korkuyordu ve korktuğu şeyin konumuzla ne alakası vardı?
"Seni korkutan şey ne Meriç?" Diye sordum. "Yani benim,biriyle yakın olmamdan ne diye korkuyorsun?" Diye sorguladım. "Bunu gerçekten soruyor musun Alya?" Dedi. Ağzımı büzdüm. "Evet Meriç,soruyorum" dedim ve bir adım daha yaklaştım ona.
"Alya benim değilsin çünkü" dedi üzgün bir ifadeyle. "Sen sadece seni sevmeme izin verdin,kendini bana teslim etmedin ki. Alya,ya bir başkasına benim sana baktığım gibi bakarsan. Ben ne yaparım o zaman? Nasıl dayanırım? Alya'm, güzelim. Benden uzak durduğun her an canım yanıyor güzelim,çabalıyorum ama elde var sıfır" dedi.
Ben ona söylemiştim,hayatımda aşka yer olmadığını söylemiştim. Şimdi bana bu şekilde gelemezdi,bana bu haksızlığı yapamazdı. "Meriç ben sana söy-" derken Meriç sözümü kesti. "Hayır Alya,söylemedin. Biz sadece benim sana olan sevgimi konuştuk. Ya güzelim" deyip bir eliyle bir elimi avucunun içine aldı.
"Sence de artık karşılık vermenin zamanı gelmedi mi? Sana kendimi sevdirmeye çalıştığımın farkında değil misin?" Dedi. "Meriç yapma" deyip elimi çektim. "Biz zaten sevgili gibi yaşıyoruz,sadece sıfatımız yok. Evlerimiz yan yana,sürekli beraberiz. Seni Alazdan daha fazla görüyorum,yani daha ne olması gerekiyor ben anlamıyorum ki" dedim.
"Biz yakın arkadaş gibiyiz Alya. Ben aylardır bir adım öteye gidemiyorum seninle,hep aynı yerde sayıklayıp duruyoruz" dedi. "Ağladığın da yanındayım, mutluluğunda yanındaydım ben her zaman herşey de yanındaydım Alya. Hiçbir zaman görmedin beni, görmüyorsun. Artık lütfen,lütfen beni gör,çabamı,seni ne kadar sevdiğimi ne olur gör artık güzelim" dedi.
Gözlerindeki bulutları görüyordum. Dolu dolu bir üzüntü vardı. Bunun sebebi olmaktan hiç hoşnut değildim. Son dedikleri beni derinden etkilemiş ve beni düşünmeye itmişti. Ben ona haksızlık mı ediyordum. Gereken ilgiyi göstermiyor muydum? Daha da fazlası ben ona,onu kullandığım hissini mi veriyordum? Eğer böyle hissettiriyorsam bu beni gerçekten çok üzerdi çünkü amacım bu değildi.
Ona istediğini vermeli miydim? Onun,beni sevmesine izin verdikten sonra bir de üstüne hiç istemediğim halde sevgili olma şansını da mı vermeliyim? Kafam çok karışıktı. Bunu istemiyordum. Eğik olan kafamı tekrar gözlerine çıkardım. Bir umutla parlıyordu. O umut parıltısını söndürmeli miyim yoksa gözlerine bir parıltı da ben mi eklemeliyim?
6. bölüm sonu:)
|
0% |