Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm:Yeni Sayfalar Ve Geçmiş İzi

@vanelyaa

 

 

Hepinize Selamlar

 

 

Asker kurgum geldi sonunda

 

 

Hayırlı uğurlu olsun

 

 

 

Yeni bir sayfa için hep affetmek mi gerekir?

Ya da

Yeni bir sayfa açmak için acı çektirmek mi?

 

Elimdeki siyah ve mavi tonlarında dosyalar ile sınıfa koşuyordum,bir elim karnımı sarmış tutuyordum.

Profesör girmeden koca sınıf kapısını yetişmiştim,içeri girdiğimde ilgi çeken yine ben olmuştum. Aslında ben değil,karnımdaki ikizler ile dikkat çekiyordum.

Üniversitedeki tek hamile kadın bendim ve boşanmak üzere olan kadın herkes karşı gelip boşanmamı istemesi artık ilgimi çekmiyordu.

O ünlü bir ceo olabilir ama benim için para değil,gerçek sevgi,sıcaklık,aşk önemliydi.

Onda bunların hiçbirine şahit olamadım,genç aklı evlenmiştim.

Öndeki tahta merdivenlere oturup bez çantamdan kalemlerimi çıkardım,yakında bir diş hekimi olarak işe başlıyacaktım.

Üstümdeki çilekli elbise düzeltip karnımı bir masa olarak kullandım,profesör tahtaya yazdıklarını not alırken herkes bana bakması ilgimi çok çekiyordu.

Derse odaklanmakta zorluklar çekiyordum ve bu tek dersimdi. Sonra eve gidip en sevdiğim yemeği yani fırında makarna yiyecektim,yiyecektik.

Oğlum ve kızımda benim karnımdan onları yiyorlardı,onları kollarıma almayı iple çekiyordum.

Tek korkum ardı o da babaların veliaht davası açması onlara yavrularımı vermek istemiyorum.

Aslında açsalar da beni sağ kolum olan biricik avukatım Didem'im vardı,dişli bir avukattı. Onun gibi bir arkadaşım olduğu için mutluyum her yerinden asalet akıyordu,çok güçlü bir kadındı.

Ben de onun dişçisiydim,yani doktoru biz birimize yeterdik.

Çantamdan cam su mataramdan alıp birkaç yudum aldım,daha çok su içmeliyim.

 

Profesör eşyalarını toparlayıp sınıftan çıktığında eşyalarımı toplayıp zorlukla kalktım,hafif topuklu ayakkabılarımı ile kapıya ilerledim.

Kapıdan çıktığımda karnıma hafif sancılar girmeye başladı,çok yaramazlar yerlerinde durmuyorlardı.

 

"Afacanlar şimdiden anlaşalım anneyi yormak yok sizi taşımak çok zor zaten karnım davul gibi yaptınız sayenizde çok kilo aldım" karnımı okşayarak

 

Onlarla konuşmayı seviyordum,Üniversite'nin bahçesine çıkıp bembeyaz olmuş Kars'ı inceledim. Kış erken gelmişti ama ben hala elbise giymeye devam ediyordum,elbiseleden vazgeçemiyorum.

 

Yavaş yavaş beton yıpranmış merdivenlerden indim,sıcacık evime gidip bir güzel yayılıp uyumak istiyordum.

Otobüs durağına yürümeye çalıştım ama bu afacanlar çok hareketlenmeye başlamıştı,boş bir banka oturup uzaktan otobüs izledim.

Çantamdan yumus atkımı çıkarıp kıpkırmızı olmuş suratımı sardım,hava soğuktu. Ellerimi siyah kabanımın cebine sokup durağa bakmaya devam ettim.

Beklerken afacanlarıma küçük bir şarkı söylemeye karar verdim,en sevdiğim şarkıydı.

 

"Nazende Sevgilim yatıma düştü" kızarmış ellerim okşayakarak

"Sende tekmenin yatıma düştü" gözlerim hafif dolmuştu.

 

Koray ile anılarım geldi,onunla ilk tanıştığımda ailemi karşıma alıp onunla bu Kars kaçtığım yıllar evlendiğimde gün ve bebeklerimize odayı hazırlarken telaşı aklımdaydı.

Ama,ama hepsi oyunmuş...

 

Akan sıcak yaşlarımı silip akan burnumu içime çektim,onun için ağlamaya değmezdi.

 

Karşıda duran kırmızı arabaya baktım,yolcu koltuğu pencere açıldığında esmer güzeli Didem gördüm.

 

"Leyla anne atla bakalım bu gün avukatın seninle" siyah gözlüğünü çıkarıp

 

Gülümseyerek arabaya ilerledim,arabaya bindiğimde sıcacık koltuğa gömüldüm. Beni doğmaktan kurtarmıştı,saçlarını her zaman ki gibi sıkıca arkadan dağınık bir topuzla toplamıştı.

Üstümdeki gri kömür göz rengi ortaya çıkarmış ve o güzel badem kokusu etrafa geldiğini duyurmuştu.

 

"Evet benim sincaplarım napıyor bakalım?" Yolla odaklanmış bir şekilde Didem

"Iyiz vallah ama bu sincaplar annelerini çok yoruyorlar" şikayet eder gibi

"Aa oluyor mu ama böyle?" Alayca gelerek "Ayıpmış yaptıkları onlara doğunca görecekler günlerini Didem teyzelerinden kaçamayackalar" bir eli ile karnımı mıncırdı

"Korkutma çocuklarımı" karnımı sarıp

"Ayy yemedik sincaplarını Leyla hanım" yanına aynalara dik dik bakarak

 

Pencereden dışarı izledim,her yerde kar vardı. Bazı arabalar yolda kalmışa benziyordu,kışın sevmediğim tarafı acımasız olması yaz gibi cıvıl cıvıl olmamasıydı.

Bizim apartmanın otopark girdiğimizde bir araba ilgimi çekmişti,jip vardı. Çamurlu ve çok büyüktü,ilk defa otopark böyle bir araba görmüştüm.

 

"Bir dağ ayısı var galiba" Didem arabayı inceleyerek

"Yorum yapamam ama olabilir" kıkırdadım

"Yemekte ne var bakalım aşçı Leyla?" Aç bir bakışla

"Fırında makarna" heyecanla arabadan indim

"O zaman ben markette bir içecek alıp geleyim bu gün kutlayacak sen meyve suyu ben içki ile" asansörün önüne kadar

 

Asansörün önünde o market yürüdüm ben de asansöre binip beşinci kata bastım,Rasim abi yine asansörü temizlenmiş olmalıydı ki o güzel deterjan kokusu içeri sarmıştı.

Rasim abi çok iyi biriydi,apartmanın kapıcı benim de babam gibi biriydi. Bana çok emeği vardı,onun gibi adamlar çok olmalıydı.

Bembeyaz bir kalbi vardı,hamileyken benimle çok ilgilendi. Marketten alıncaklarımı alıp kısa bir süre kiramı ödedi,o benim babamdı.

Asansörün eski kapıları gıcırdayarak açılırken yan tarafta duran kapıma ilerlerim,anahtarımı çıkarıp kapıyı açarken şu hafif topuklu ayakkabılarımı çıkardım.

İçeri adam attığımda merdivenlerden çıkan kurye bana doğru geldiğini gördüm,çantamı askıya asıp kurye baktım.

 

"Leyla Güneş Alaşan siz misiniz?" Kağıda bakarak

"Evet buyrun benim" bana uzatılan zaarfa bakarak

"Adliyeden gelen bir zarf var Leyla Hanım" merdivenlere doğru ilerledi

 

Zarf açıp içindeki kağıdı aldım,hızlıca açıp kağıdı başlığına takılan gözlerim akan yaşlar ile buluştu.

Mahkeme yazısı sonrası bulanık görüyordum,okumaya cesaretim yoktu. Yanaklarımdan akan yaşlar kağıtla buluştu,veliaht davası açmıştı.

 

"Veliaht davası olamaz ya yanlış görüyordum" kağıdı buruşturup

 

Karnıma giren sancılar ile bağırmıştım,kapıya dayanıp karnımı tuttum. Yere kanlar süzülmesini gördüğümde derin derin nefesler aldım,bir şey olmuyor.

 

"Didem" diye bağırdım apartmanın içine "Didem yetiş kan,kan" yerler kanlar içindeydi.

 

Koridora çıkacakken gözlerim bir anlığına siyaha büründü,nefeslerim kesik kesikti. Yürümekte zorlnıyordum,bedenimi kontrol edemiyorum.

Yere savrulurken belimde hissettiğim sıcacık el hissettim,gözlerimi hafuf açmaya çalışıyordum.

Kısık sesleri zar zor duyuyordum,hersey çok bulanıktı.

 

"Uraz oğlum yürü hastaneye" Zühre teyzenin sesiydi

 

Yerden kesilen ayaklarım ile savrulmak indiğimi hissedebiliyorum. Tek duyduğum "Seni yaşatıcam" kelimesi olmuştu,panik olduğunu nefes alış verişinde belliydi.

 

"B-Bebekle---" zorlukla yurkundum "B-Bebeklerim yaşı ya-cak dimi?" Ağlayarak

"Yaşayacak seni hiç bırakmıycam korkma yaşayacak sana söz veriyorum" Endişeyle

 

Koşuyordu,apartmanın yanındaki hastaneye gidiyor olmalıydık,vücudumu hissetmemeye başladım.

Kendimi kontrol edemiyorum,belki kendimi bırakmalıyımdır.

 

"Doktor yok mu?" Bağırarak "Lütfen doktor lütfen" sedye yatırarak

"Sakin olun beyefendi"

 

Gözümden geçen loş ışıklar görmek bile zordu,tek sıkıca tuttuğum şey vardı. O da bir eldi,tırnaklarımı geçirerek tuttuğum eldi.

 

"Sizi burdan sonra alamayız" bir hemşire

 

Sedyeden doğrulup elini hala bırakmadım,beni bırakmasını istemiyorum. Canım çok yanıyor,ben bu acı tek başıma çekemezdim.

 

"O da gelsin" zorlukla

"Tamam babası olduğundan izin veriyorum" kadın

 

İçeri girdiğimde bir elim onun kolunu tutuyordu,diğer elim demir kolları canımdan can alınıyor gibiydi.

 

"Derin derin nefesler alalım" loş ışığı açıp karnıma yöneldiler

 

Derin nefesler alırken çığlıklarım odayı sarmıştı,kolunu sıkıp onun yüzüne baktım. Tekrar derin nefesler aldım ve ıkındım,yüzümden akan buz gibi terler katılan yüz hatlarımdan yırtılmak istiyor gibiydim.

 

"Son defa hadi bakalım"

 

Tekrar derin nefesler aldım,alnımda dokunana sıcak bir avuç hissettim. Derin nefes alıp tekrar çığlıkla ıkındım,koluna geçen tırnaklarımı hissettim.

 

"Evet aynen böyle"

 

Geriye yaslanıp yavaşça nefesler aldım,ellerimi geri çektiğimde kolundan akan kanları izledim.

 

"Doktor bey" Hemşire elindeki bebek ağlamamıştı

"Leyla hanım" sesinde üzgünlük hissettim

"Noldu neden ağlamıyor?" Sedye doğrulup

"Leyla hanım nur topu gibi bir oğlunuz oldu ama kız gelişememkten ve nefessizlikten maalesef başınız sağ olsun"

"Yalan bu gerçek değil benim kızım yaşıyor lütfen tekrar vurun" telaşla

 

 

Doktor bey odadan çıkıp gittiğimde hemşirenin elindeki bebeğimi sarıp elimi verdiler,ciyak ciyak ağlıyordu.

 

"Leyla bana bak bi" yanımda ki erkek "Kızın hep seninle mesela benim babam gibi hep buradalar" kalbime dokunup "Ve sonsuza kadar sen onu görmüyorsun ama kalbinde hissediyordum en güzeli seni hep izlemeleri her zaman sen görmesende kızın seni hep izliyor olucak kardeşi ile"

 

Gözlerimden akan yaşları silip kolumdaki bebeğe bakıp bir ona baktım.

 

"Ama benim kızım korkar karanlıktan o daha küçük yalnız kalamaz o" kapıya baktım "O üşür annesini özler"

"Leyla yapma bunu" ellerimi tutup "Kendine yapma bunu"

"Bana söz vermiştin yani hepimizi yaşatacaktır" ellerimi çekip

 

Doğumhane'den çıkıp gitmişti,elimdeki oğluma bakıp kokusunu içime çektim. Sevmek bile istemiyordum ama onun bir suçu yoktu,o küçücük bir bebekti.

 

"Eralp'im,oğlum" Küçücük yüzünü okşadım

"Sen babana benzeme olur mu oğlum?" Yanaklarından öpüp bağrıma bastım

 

Onu benden hiç kimse alamazdı,o benim nefesimdi.

O benim oğlumdu sadece benim,sadece benim

 

Loading...
0%