Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10.Bölüm: Geç Gelen Pişmanlık

@varamayokgibi

Bazı hatalar vardır ki, bedeli hiçbir şekilde ödenemez, bir kefareti yoktur. İşte bunu anladığınızda herşey için çok geç olabiliyor çoğu zaman.

***

Bora, işlediği cinayetin ağırlığı altında eziliyordu. Evet, bir cinayet işlemişti. Birisinin umutlarını öldürmekte bir cinayetti, hatta cezaların en büyüğünü hakediyordu. Çünkü umutları katledilen insan ölmezdi, yaşardı. Lakin kan revan içinde kalmış umutlarının çaresizliği omuzlarına yük olur, onu yaşayan bir cesetten farksız kılardı.

Bora, hiç pişman olmayacağını sanmıştı, nitekim öyle de olmuştu. Aysima'yı arkasında bırakıp giderken, bir kere bile olsun geriye dönüp bakma gereksinimi duymamıştı. Çünkü geride bıraktığı kadın, kendisi için ayağına vurulmuş bir prangadan farksızdı o zamanlar.

Aysima'ya gerçekten aşık olmuştu, hatta ona yıldırım nikahı ile evlenmeyi teklif eden de oydu. İlk başlarda mutluydu ama zaman geçtikçe, sevdiği kadın bir fazlalık gibi gelmeye başlamıştı gözüne.

Öyle ki, Aysima'nın onun için yaptığı fedakarlıkları bile görmez olmuştu gözleri. Bora'ya göre, yaptıkları evlilik taşımak zorunda olduğu bir yüke dönüşmüştü sadece. Oysa ki, Aysima bir kere bile olsun şikayet etmemişti hiçbir şeyden.

Bora'nın davranışlarının farkında olan genç kız, ilişkilerinin son hızla ilerlediği uçurumu farketmiş ve evliliklerini kurtarmak için elinden geleni yapmıştı. Lakin o zamanlar bilmediği ama yaş aldıkça öğreneceği bir gerçek vardı: Bir ilişkinin yürümesi için tek bir tarafın emek vermesi yeterli değildi, olmazdı.

Bora, genç kadını yıllar sonra gördüğü o güne kadar, bir kere bile merak etmemişti. Çünkü içinde bir yerlerde, hâlâ hayatına başka birini almamış olmasının rahatlığı vardı. Bencilliğin sınırlarında dolaşan genç adam, Aysima'nın hayatının sonuna kadar kendi yasını tutacağını zannederek tatmin etmişti kendini.

Lakin, genç kadını beklediği gibi bulamamıştı, yıllar onda çok fazla şeyin değişmesine sebep olmuştu. Aysima, artık o eski Aysima değildi. Hissleri gözlerinden okunmuyordu artık, o buz gibi bakışların ardında neler olduğunu bilememek Bora'yı çileden çıkarıyordu.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi ikisinin ortak geçmişlerinden birisi daha dahil olmuştu hayatlarına. İskender.

İskender'in döndüğünü bilmek, Bora'nın kapana kısılmış hissetmesine neden oluyordu. Çünkü onun Aysima'ya olan hisslerini biliyordu. Ta yıllar öncesinden. O zamanlar kendisi ve Aysima'nın kendisine olan duyguları, bir engeldi İskender'in karşısında ama şimdi ne kendisi vardı Aysima'nın hayatında, ne de genç kadının kendisine olan duygularından eser kalmıştı.

Elindeki kadehi hırçın bir şekilde karşıdaki duvara savurdu. Aysima'nın doğum gününü kutlamak için gittiği o gece, onları birlikte görmüştü, kendisine buz gibi bakışlarla bakan genç kadın, İskender'e içten bir şekilde gülümsüyordu.

Kafasını elleri arasına alarak çılgın bir kahkaha attı. İçkinin dozunu fazla kaçırdığı o gecelerden birisi idi yine.

Genç adamın hali, içler acısıydı. O hayalleri için çabalayan genç çocuktan eser kalmayalı çok oluyordu. Bora, kendi elleri ile mahvetmişti hem kendisini, hem de katiyerini ama o kadar kördü ki, uçuruma götürdüğü kariyeri için bile Aysima'yı suçlamıştı zamanında.

Kazandığı tüm parayı gece kulüplerinde har vurup harman savuruyordu. Bu taşkın ve savurgan halleri yüzünden etrafındaki herkesi teker teker uzaklaştırmıştı kendisinden, herkesi kaybetmişti.

Bir tek Derin ve Pamir kalmıştı yanında, Derin de Pamir için katlanıyordu kendisine, biliyordu Bora.

Geniş kanepenin önündeki sehpanın üzerine bıraktığı telefonu alarak yine aynı numarayı çaldırmak için açtı telefonu ama hafif çakırkeyif olsa bile aklı başındaydı. Aysima, kendisini tüm sosyal medya mecralarından engellemişti, ona ulaşabileceği tüm yolları tek tek kapatmıştı.

Peki kendisi neden ısrarla ona ulaşmak için çabalıyordu ki? Yaşadığı neydi tam olarak? Pişmanlık mı? Hayır, sadece hazımsızlıktı. Bora, Aysima'nın kendisi dışında birine aşık olabileceği düşüncesini hazmedemiyordu.

Bu defa da aradığı yanıtı bulamayınca telefonda az önce kadehin yaşadığı kaderi yaşadı. Sinirini alamayınca sehpanın üzerindeki içki şişesini alarak tek seferde kafasına dikti.

Bedeni arkaya doğru devrilerek kanepeye yaslandı. Bakışlarını tavana dikti. Düşündü, geçmişi, bu günü... Bir tek gelecek hakkında bir şeyler üşüşmedi zihnine. Geleceğine baktığı zaman sadece koca bir boşluktan başka bir şey çarpmadı gözlerine. Bora, aptal bir adam değildi. Bu gidişle, kendisi için iyi bir sona varamayacağını biliyordu ama doğru yoldan sapalı çok oluyordu.

Toparlamak güçtü ve açıkcası toparlamakta istemiyordu.

Derin bir nefes alarak oturduğu yerden ayaklandı ve ayaklarını sürükleyerek banyoya doğru ilerledi. Soğuk bir duş hepsini hallederdi nasıl olsa.

***

Aldığı buz gibi duşun ardından azda olsa kendine gelince, üzerine siyah bir tişört ve aynı renk bir pijama altı giyerek geniş yatağa uzandı. Düşünceler tekrar zihnini kemirmeye başlayınca, en son ne zaman bu kadar çok düşündüğünü hatırlamaya çalıştı.

Son yıllarda hayatı iyice sarpa sarmıştı, düşünmeden hareket ediyor ve yaptığı şeylerin sonucunun nereye varacağını umursamıyordu.

Mutlu muydu? Çakırkeyifken belki ama zihni üzerindeki dumanı atlatınca koca bir boşluk vardı sadece. Sahi en son ne zaman gerçekten mutlu olmuştu? Tam hatırlamıyordu ama Aysima'nın hayatında olduğu zamanlardı.

Peki Bora neden hayatına güneşi getiren kadını bir kalemde silip atarak kendini yine zifiri karanlığa mahkum etmişti?

Gözlerini kapattı, daha fazla düşünmek istemiyordu çünkü her ne kadar hâlâ kendisini yeterince suçlu görmese de, yaptıklarının bir geri dönüşü olmadığını biliyordu. Öyleyse düşünmeye ne gerek vardı?

Gözleri kapandı ve genç adam karanlığa teslim oldu. Yarın yeniden uyanıp, harabeye dönmüş hayatında yine aynı yanlışlara tekrar tekrar düşmek için.

***

"Bu nasıl?"

Aysima Derin'in gösterdiği elbiseye bakarak bir "Tch." sesi çıkardı.

"Ee ama sen de hiç bir şey beğenmiyorsun." diye sızlandı Derin.

Aysima, söz konusu moda olunca gerçekten de kolay kolay bir şeyleri beğenmiyordu. Bu da yıllardır sektörde topladığı tecrübeden kaynaklanıyordu. Hayatının son 6 yılını, dünya devi markalarla iç içe geçirmişti ve bu da kıyafet konusunda aşırı seçici biri haline gelmesine neden olmuştu.

Ama yine kendisine zıt olarak, günlük tarz konusunda rahatlığına aşırı düşkün birisiydi ve bir tek ev giyimleri konusunda kendinden ve zihninin bir köşesindeki moda ikonu Ice'dan taviz verebiliyordu genç kadın.

"Ne yapayım Derin, beğenmediğim bir şeye nasıl beğendim diyebilirim ki?"

Derin, bıkkınca bir nefes alarak kafasını olumsuzca iki yana salladı. Aniden, aklına parlak bir fikir geldiği için heyecanlı gözlerle arkadaşına döndü.

"Şöyle yapsak, sen hayalindeki elbiseyi kendin çizsen, sonuçta okulunu o yönde okudun, aşırı becerikli olduğundan eminim."

Aysima, her ne kadar fikir aklına yatsa da kararsızlıkla baktı diğerine.

"Bilmiyorum ki... Biliyorsun, elime kalem almayalı yıllar oldu, paslanmışımdır."

"Sen hiç, bir pırlantanın toz toprak arasında kalınca parlaklığını kaybettiğini gördün mü, sadece içindeki o cevherin tekrar gün yüzüne çıkması için azıcık motivasyona ihtiyacı var." Kolunu Aysima'nın omuzuna sararak güven verircesine gülümserken "Sen en iyisini yaparsın, biliyorum." diyerek devam etti sözlerine.

Aysima, arkadaşından aldığı bu destekle 'Neden olmasın?' diye sordu kendi kendine. Sonuçta denemekten bir zarar gelmezdi, değil mi?

"Tamam," derken kafasını onaylarcasına aşağı yukarı salladı. "Hayalimdeki elbiseyi çizeceğim."

Aysima, tam olarak kendi markasını yaratmaya ve kendi moda evini açmaya karar vermişti. Ve son günlerde bunun için harıl harıl bir koşuşturmaca içerisindeydi. Bu konuda ona en çok destek olan kişiler ilk başta ailesi, daha sonra ise İskender, Derin ve kendisi her ne kadar yanında olamasa bile kalbi her daim kendisi ile olan Victor'du.

Genç adam, uzaktan bile olsa kendisi için elinden gelen her türlü desteği sağlıyordu Aysima için, onun ailesi ile birlikte Türkiye'de kalma kararı kendisini her ne kadar üzmüş olsa da bir noktada zaten bunun olacağının bilincindeydi ve bir taraftan da mutluydu. Çünkü Aysima'nın yıllarca çektiği aile özlemine en yakından şahit olmuştu.

Arkadaşlıklarına gelince, onların arasına değil mesafeler, hiçbir şey giremezdi ve ne olursa olsun, birbirlerinin kalplerinde daima oldukları yerleri korumaya devam edeceklerdi.

Kaç yıl geçerse geçsin ve ne yaşanırsa yaşansın.

"Harika!" diyerek şakıdı Derin, ardından çocuk gibi ellerini bir birine vurdu.

Son günlerde açılacak olan moda evinin işleri için koşturuyorlardı ve şimdi, Aysima'nın açılışta giymesi için elbise seçmeye çalışıyorlardı. Sonunda, Aysima elbiseyi kendisi tasarlamaya karar verdiği için ikisi de rahatlamıştı doğal olarak.

Derin aniden düşünceli bir ruh haline büründü ve onun bu hali Aysima'nın gözünden kaçmadı.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu elindeki dergiyi cam sehpanın üzerine bırakırken.

"Dikkat ettin mi," diye cevap verdi Derin düşünceli bir şekilde. "Medya artık seni eskisi kadar rahatsız etmiyor."

Aysima güldü.

"Malzeme vermiyorum, ondan. En ufak bir hareketimde akbaba gibi uçuşmaya başlarlar yine etrafımda ama bir açık yakalayamıyorlar, dolayısı ile bir haber değerim yok onlar için şimdilik."

Derin anlamışçasına kafasını salladı.

"Yurt dışında hâlâ fes etmediğin sözleşmelerin var, değil mi?"

Aysima olumlu anlamda kafasını sallarken "Evet," diye yanıtladı arkadaşını. "Tazminatı fazla olmayan çoğu sözleşmemden geri çekildim, sadece mağdur etmek istemediğim birkaç marka ve fes edersem yüksek bir miktarda tazminat ödemek zorunda kalacağım sözleşmelerim kaldı birkaç tane. Ara sıra yurt dışına gidip gelmem gerekecek bu sebeple."

"Tüm kariyerini geride bırakmak zor olmayacak mı senin için?"

Genç kadın, Derin'in bu sorusu üzerine düşünceli bir hal aldı bir süre. Ardında kafasını gülümseyerek iki yana salladı.

"Ulaşmak istediğim en yüksek zirveye ulaştım zaten, yani senin anlayacağın, zirvede bırakıyorum. Hem podyumlardan ve devamlı etrafımda dönen medyadan da sıkıldım işin özünde. Bundan sonraki hayatımı sevdiklerim etrafımdayken, sakin bir şekilde yaşamak istiyorum artık."

Derin, dilinin ucuna gelip içini kemiren soruyu sorup sormamakta tereddüt etti ama en sonunda sormaya karar verdi.

"Peki ya özel hayatın? Sonuç olarak tüm hayatını yalnız başına geçiremezsin."

Aysima, derin bir nefes alarak arkasına yaslandı.

"Pek parlak bir ilişki geçmişim yok, biliyorsun. O geçmiş, bana yeterince travma yaşattı zaten. Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yermiş derler ya, senin anlayacağın ben değil yorğurdu üfleyerek yemek, yoğurt yemeye tövbeliyim artık."

"Peki ya gerçekten sevebileceğin ve seni seven birisi karşına çıkarsa."

"Benim aşka karnım da, gözüm de tok Derin."

Genç kadının bu cevabı her ne kadar Derin'i üzse de, daha fazla üzerine gidip, eski yaraları tekrardan kanatmak istemeyerek sustu. Abisi için üzülmeden edemedi, Aysima'yı ikna etmek hiçte kolay olmayacaktı.

Ama genç kadına hak vermeden de edemiyordu. Bora, gençliğinin en güzel baharında girmişti Aysima'nın hayatına. Üniversitede imrenilen bir ilişkileri vardı ama ne zaman ki, o ilişki evlilik ile taçlanmıştı, işte o zaman işler değişmeye başlamıştı.

O günden sonra arkadaşının göz yaşları hiç dinmemişti. Derin, hiç mutlu olmamıştı bu birlikteliğe çünkü abisinin tüm gece odasının balkonunda oturup kaç sigara yaktığına yakından şahitlik etmişti. Oysaki İskender, sigara kokusuna bile katlanamayan birisiydi.

Bora'nın uçarı halleri, Aysima'yı öyle bir yıpratmıştı ki, sadece özel hayatında değil, okul hayatında da buhranlı günler yaşamıştı. Git gide gerileyen notlar, asılan dersler... Aysima bu şekilde universiteyi daha fazla yürütemeyeceğine karar verince okulunu dondurmak zorunda kalmıştı o zamanlar.

Daha iki aylık evliyken kocasını bar köşelerinden toplamaya başlamıştı.

Aslında, Bora ilk zamanlar hiçte kötü bir çocuk değildi. Ama şarkıları bir anda patlayınca, aniden gelen şöhreti kaldıramamıştı belki de. Evlendiği haberi basına düşünce, sosyal mecralarda yapılan yorumlar ve kendisi evli olduğu için, diğer iki üyeye daha fazla kayan ilgi ipleri koparan son nokta olmuştu.

O büyük aşk, bir anda havası sönen balon gibi ortadan kaybolmuştu sanki. Aysima'nın gözünden düşen tek bir damla gözyaşına kıyamayan adam, o gözleri hüzün denizine çevirmişti zaman geçtikçe.

Derin, Aysima'ya yaptıkları yüzünden Bora'dan hiç haz etmese bile sırf Pamir için yıllarca tek kelime etmemişti ama Pamir'i, ikisini kesinlikle aynı ortama sokmaması konusunda sıkı sıkı tembihlemişti.

Aysima ile boşandıktan sonra, etrafındaki en yakın kişiler yavaş yavaş sırt çevirmişlerdi Bora'ya. Bora şimdilerde, her şeyi olan ama aslında hiçbir şeye sahip olnayan bir adamdı.

"Ne düşünüyorsun yine kara kara?"

Aysima'nın Derin'in çehresindeki kara bulutları farkederek sorduğu soru üzerine diğeri hızla toparlanarak arkadaşına gülümsedi.

"Hiçbir şey."

Aysima pek inanmadı diğerinin bu söylediğine ama yine de sustu. Ses etmedi.

***

"O halde yarın buluşur bir karar veririz?"

Aysima, arkadaşını yolcu ederken ona sıkıca sarıldı.

Derin, onun bu sarılışına aynı içtenlikle karşılık verirken "Hı-hım..." diye mırıldandı onaylar bir şekilde.

"Seni Pamir mi alacak?" diye sordu Aysima.

"Yok, İskender gelecekti aslında ama telefonuna ulaşamıyorum şimdi. Taksi sipariş ettim az önce, onu bekleyeceğim."

"Ee söyleseydin ben bırakırdım, ne gerek vardı."

Derin gülümsedi.

"Zaten tüm gece işleri yetiştirmek için yeterince yoruluyorsun gerek yok."

İkili, bahçe kapısın önüne yanaşan taksiyi fark edince Derin Aysima'ya döndü. "Ben gidiyorum o zaman, yarın görüşürüz."

"Görüşürüz."

İki kadın bir birilerine el salladılar. Derin ağır adımlarla genç kadından uzaklaşarak Adem beyin kendisi için açtığı kapıdan dışarıya çıkarak taksiye yerleşti ve taksi hareketlenerek bir süre sonra ormanlık yolda kayboldu.

Aysima eve girmek yerine arka bahçeye doğru ilerletti adımlarını. Geçenlerde İskender ile yürüdüğü patikadan geçerek birlikte oturdukları banka kuruldu.

Temiz havayı derin bir şekilde ciğerlerine armağan ederek kuşların cıvıltılarına kulak verdi sessiz bir şekilde.

Gözlerini kapatarak bu anın keyfini çıkardı bir süre.

En son ne zaman bu kadar huzurlu hissettiğini hatırlamayalı çok olmuştu. Öyle ki, suratında beliren o eşsiz gülümsemenin bile farkında değildi o anlarda.

Aniden, duyduğu ayak sesleri ile suratındaki gülümseme hızla silinirken gözlerini açtı. Karşısında olmasını beklediği en son insanla karşı karşıyaydı.

Karmaşık duygular içerisindeyken, tek bir isim döküldü iki dudağının arasından.

"Bora?"

Genç adam, diğerinin kendisini gördüğü gibi sertleşen bakışlarını umursamamaya çalışırken "Merhaba." diye mırıldandı kısık bir sesle.

"Senin burada ne işin var?"

"Beni her yerden engellemişsin, sana hiçbir şekilde ulaşamadım."

"Ve?" diye sordu Aysima karmaşık bir surat ifadesi ile.

"Konuşmak istiyorum sadece."

"Konuşmak istiyorsun?" diye sorarken sesinde bariz bir alay vardı genç kadının. "Hangi konuda?"

Genç adam, diğerinin bakışlarında gördüğü ifade ile bakışlarını kaçırdı istemsiz bir şekilde.

"Ne konuşacaksın?" diyerek sorusunu yeniledi Aysima.

Hem sinirli ama daha çok şaşkındı o anlarda. Bora'yı ilk defa bu kadar bitkin bir halde görüyordu. Onun bir çok haline şahitlik etmişti gözleri ama bu hali ilkti. İkisi içinde.

Bora, onu şu an olduğu konuma neyin getirdiğini gerçekten bilmiyordu. Son birkaç haftadır dengesi iyice bozulmuştu ve bazı konularda durmadan git gel yaşıyordu.

"Konuşacak mısın artık?" derken sesi iyice sabırsızlığını ele veriyordu Aysima'nın.

"Otura bilir miyim?" diye sordu Bora gözleri ile genç kızın oturduğu bankı işaret ederken.

Aysima bir süre ne cevap vereceği konusunda tereddüt etse de hafif bir şekilde kafasını salladı.

"Teşekkür ederim." diyerek bankın genç kadından uzak bir köşesine kuruldu Bora.

Bir süre ikisi de sessizlik yemini etmiş gibi suskun bir şekilde doğayı dinlediler. Konuşacak çok şey vardı belki de aralarında ama telafisi olmadıktan sonra konuşmaya değer miydi?

Sonunda sessizliği bozmaya karar veren ilk kişi Bora oldu.

"Nasılsın?" diye sordu boğazını temizleyerek.

"Bora," dedi Aysima bıkkın bir şekilde. "Gerçekten nasıl olduğumu merak etmeye mi geldin?"

"Bana tahamül edemiyorsun değil mi?" diye sorarken suratını buruşturdu genç adam.

Aysima, derin bir nefes aldı. Bu konuşmanın gideceği yeri gerçekten çok merak ediyordu.

"Bak, medya peşimi yeni yeni bıraktı, seninle bir skandala daha imza atmak istemiyorum. Yeniden bir arada görülmemiz demek, çıkacak yalan haberlerin fitilini kendi ellerimizle ateşlemek demek ve ben bunu istemiyorum."

"Kısacası beni etrafında istemiyorsun."

"Nasıl anlamak istiyorsan."

"Bana karşı içinde en ufak bir duygu kırıntısı kalmadı, değil mi?"

Beklemediği soru karşısında bir süre sessiz kaldı Aysima, çünkü o anlarda karşısındaki adamın kendisine nasıl böyle küstahca bir soru sormasının şaşkınlığını yaşıyordu.

"Ciddi misin Bora? Gerçekten mi?" diyerek histerik bir şekilde güldü genç kadın. "Allah aşkına senin derdin ne? Böyle aptalca sorular sorarken ne gibi bir cevap duymayı bekliyorsun benden? Hayır Bora, seni hiç unutamadım, hâlâ aşkından geberiyorum falan mı?" Bakışlarını genç adama doğru çevirerek buz gibi bakışlarla ona baktı. "Sana o gece de söyledim, nefrette bir duygudur. Ben sana, nefret edecek kadar bile bir duygu kırıntısı beslemiyorum."

Hışımla oturduğu yerden ayaklanacakken bileğine sarılan elle elektrik çarpmışa döndü.

"Çek elini." diye tısladı bakışlarını genç adama çevirerek.

"Beni dinlemen lazım." diyerek itiraz etti Bora.

"Ya sen ne tip bir ruh hastasısın, neyini dinleyeceğim ben senin? Sen beni dinledin mi Bora? Geceleri akıttığım göz yaşlarına kulak tıkarken, beni dinlemek hiç geçti mi aklından? Sen beni ne zaman dinledin ki şimdi duyulmak istiyorsun benim tarafımdan?"

Duyduğu sözler karşısından Aysima'nın bileğindeki eli boşalarak yanına düştü genç adamın.

"Yıllardır nasıl bir birimizi yok sayarak yaşadıysak, bundan sonra da o şekilde devam edelim, tamam mı? Biz seninle geri dönülmez yollara sapalı çok oldu. İyi günler."

Genç kadın, sarf ettiği kelimelerin ardından arkasını dönerek banktan uzaklaşmaya başladı. Bora, onun arkasından bakarken, göğsünün bir köşesinde alevlenmeye başlayan pişmanlık ateşi ile olduğu yerde kaldı.




 

Loading...
0%