Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14.Bölüm: Bir Hevesti, Esti, Geçti

@varamayokgibi

Vardır herkesin hayatında bir hatası, söylerken dilini yakan bir keşkesi.

Bazı insanlar neden birilerinin en büyük hayal kırıklığı olmak için bu kadar çaba harcar ki? Oysaki, kemiği olmayan dillerinden akıttıkları zehrin karşılarındaki kişiyi ne kadar kırdığını fark etseler böyle davranmazlar belki de.

Kimi kandırıyoruz ki? Yaparlar, hatta daha beterini yaparlar.

Çünkü egoist, kendisinden başka kimseyi umursamayan o şahıslar, karşılarındaki kişide iz bırakmayı severler. Bunun hoş biri anı ve ya kalıcı bir acı olması umurlarında dahi olmaz. Çünkü hayattaki tek gayeleri kendi egolarının tatmin edilmesidir.

Tıpkı Bora gibi.

Bora gibi insanlar sevmeyi de bilmez özünde. Çocukken kendilerinden esirgenen sevginin hıncını masum insanlardan almayı severler mesela.

Oysaki, o kişinin, yaralarını sarmak için elinden geleni yaptığını görmezler. Kendileri için verilen çaba umurlarında dahi olmaz.

İşte bu yüzden, hayatta hep yalnız kalmaya mahkumdurlar. Kıymet bilmezler, bildiklerinde ise o otobüs çoktan kalkmış olur.

"Ölüyordun Bora, ölüyordun!"

"Gördüğün gibi hâlâ nefes alıyorum, Pamir."

Pamir, odada ileri geri gitmeyi durdurarak, uzandığı yatakta oldukça rahat bir yüz ifadesi ile kendisini izleyen arkadaşına baktı birkaç saniye, ardından sinirli bir şekilde yatağın karşısına konumlandırılmış koltuğa attı kendisini.

"Ne halin varsa gör, Bora. Yemin ederim bundan sonra umurumda değil."

Bora, bakışlarını odasındaki pencerenin tam karşısına dikilmiş yaşlı söğüt ağacının salınan dallarına dikti.

Son günlerde göz altları iyice çökmüş ve gözle görülür bir şekilde kilo kaybetmişti. Olay medyaya düşer düşmez imzaladığı sözleşmeler ardı ardına fes edilmeye başlamıştı ama umurunda bile değildi.

Yaşadığı olay, Aysima'nın moda evinin açılışı ile çarpıştığından kendi fan kitlesi bundan Aysima'yı sorumlu tutarak ona karşı bir linç kampanyası başlatmıştı.

Bora, bu durumdan elbette hoşnut değildi. Evet, o illeti Aysima ve İskender'i birlikte gördüğü için almıştı amma hırsına yenilip dozu ayarlayamaması tamamen kendi hatasıydı. Bazılarının komplo teorilerindeki gibi intihar söz konusu bile değildi.

Evet, leş gibi bir hayat yaşıyor olabilirdi belki ama sonuç olarak yaşıyordu. Nefes almak Bora için hem bir işkence, hem de bir lütuftu aslında.

Dibe vurduğu anlar çok olmuştu ama düştüğünde kalkmayı da bilmişti her zaman.

Her ne kadar artık kendisini düştüğü bataklıktan çekip alacak bir el olmasa dahi, bugüne kadar nasıl yaşadıysa, bundan sonra da yaşardı.

Bu hayatta, kaybetmediği tek şey Pamir'in arkadaşlığıydı. Her zorlukta, sonrasında yüzüne tükürse dahi yanında olmuştu. Pamir, Bora için yaslanabileceği yegane omuzdu.

Gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı ve açık pencereden süzülen kuş cıvıltılarının ruhunu okşamasına izin verdi.

"Özür dilerim." diye mırıldandı zar zor duyulan bir sesle. "Olayların bu raddeye geleceğini ben de tahmin etmemiştim."

Pamir, baş ve işaret parmakları ile şakaklarını ovarken, duraksayarak bakışları hâlâ pencerede olan arkadaşına baktı. Şu an gerçekten neler düşündüğünü o kadar merak ediyordu ki ama biliyordu, Bora ölse dahi paylaşmazdı içinden geçenleri.

Her zaman acısını içinde yaşayan bir tip olmuştu. Onu, annesinin cenazesinde bile ağlarken görmemişti, Pamir.

Derin bir nefes alarak yüzünü sıvazladı. Ses tonunu ayarlayarak tekrardan Bora'ya baktı.

"Bak, bunun bir sonu yok, anlıyor musun? Düzgün bir tedavi almazsan günün birinde bir sokağın köşesinde cesedini bulacaklar, istediğin bu mu? Her şeyini bu illete kurban verdin, elinde bir canın kaldı... Şimdi de onu mu koyuyorsun masaya?"

Bora, Pamir'in söylediği her bir kelimede ne kadar haklı olduğunu biliyordu ama kendisini o bataklıktan çıkamayacağına çoktan inandırmıştı. Belki de çıkmak istemiyordu. Gerçekten huzurlu olduğu tek alan o illetin kendisi için oluşturduğu dünya idi Bora için.

"Öleceksin Bora, şimdi, şu an kalkıp toparlanmazsan bir daha geri dönüş yolunu bulamayacaksın."

"Geride dönülecek ne kaldı ki, Pamir?"

"Sen döneceğin o evi kendi ellerinle ateşe verdin, Bora, bundan kimseyi sorumlu tutamazsın. Ama kariyerini kurtarmak, hâlâ senin ellerinde. Oğlum, senin en büyük tutkun müzikti. Yine yaparsın, istersen başarırsın kardeşim, yeter ki iste. Bak ben de yanında olacağım."

"Biz de yanındayız."

Bora, bakışlarını odanın kapısında dikilen ikiliye doğru çevirdi hızla. Şu an, orada olmasını en son beklediği kişiler tam karşısında durmuştu.

"Cengiz? Mirhan?"

"Her ne kadar sen arkadaşlığımızı tek bir gecede bitirmiş olsan dahi, iyi günde nasıl yanında olduysak, kötü günde de yanında olacağız kardeşim."

Bora, koca bir yumrunun boğazına oturduğunu hissetti. Tek kelime ederse ağlayacağını bildiğinden sustu.

"Topla kendini ağabey," diyerek Cengiz'in söylediklerine Mirhan da destek çıktı. "Henüz hiçbir şey için geç değil."

Pamir, suratında minnettar bir tebessümle Cengiz'e bakarak, hafifçe kafasını salladı. Onları ararken, gerçekten geleceklerini düşünmemişti. Hoş, gelmeseler bile onları suçlayamazdı. Zamanında Bora yüzünden az sıkıntı yaşamamışlardı.

"Ama yeniden bir araya geleceksek, tek bir şartımız var."

Cengiz'in söyledikleri üzerine Bora tek kaşını kaldırarak diğerinin devam etmesini bekledi.

"Tedavi olacaksın, Bora."

Cengiz'in söyleyeceklerini Mirhan tamamlamıştı.

"Bu illeti vücudundan tamamen temizleyeceğiz."

Bora, bir süre duraksayarak ne cevap vereceğini düşündü. Gerçekten de yapabilir miydi? Yeniden, temiz bir sayfa açmak mümkün müydü sahiden?

Odadaki diğer üç kişi dikkatle onun vereceği cevaba kitlenmişken genç adam ağır bir haraketle kafasını kaldırdı. Bakışları, kendisine merakla bakan üç kişinin üzerinde tek tek dolaştı ve en son Pamir'de durdu. Onun kendisine umut ve gizli bir yalvarışla bakan gözlerini görünce hafifçe kafasını salladı.

"Tamam, dediklerinizi yapacağım."

***

Bize neler neler öğrettiler sevdalar üstüne
Aldatıldık, aldatıldık sevda böyle değil

Ne masallar ninniler söylediler dünya üstüne
Aldatıldık, aldatıldık dünya böyle değil

"Aç kızım, iyice aç sesi."

Derin'in söyledikleri üzerine Aysima gülümseyerek müziğin sesini biraz daha açmak için televizyonun kumandasını eline aldı. Sesi açtıktan sonra kumandayı tekrardan sehpanın üzerine bırakarak elindeki salata tabağı ile birlikte bahçeye açılan kapıdan geçerek dışarıya çıktı.

Hava güzel olduğu için Derin'lerin bahçesinde mangal keyfi yapmaya karar vermişlerdi. Ayrıyeten bugün bekledikleri iki misafir daha vardı.

Aysima, Derin'in de önerisi üzerine minik mangal partilerine Cengiz ve Mirhan'ı da davet etmişti. Elindeki salata tabağını bahçeye kurdukları masanın üzerine bırakırken Pamir'i mangalın başından çekip alarak onunla dans etmeye başlayan Derin ile sabahtan beri suratında olan gülümseme daha da büyüdü.

Onların aşkına, iyi anlamda her zaman imrenmişti. İkisi arasında çok özel bir ilişki vardı. Sanki birbirileri için yaratılmışlardı. Pamir Derin'in aksine oldukça olgun bir karaktere sahipken, Derin çocuksu, deli dolu ve biraz da pervasız bir tipti. İlk tanışmalarını hatırlayınca hâlâ kahkahalarla gülesi gelirdi Aysima'nın.

Pamir o zamanlar gözlüklü, saçları düzgün bir şekilde taranmış, tam bir iyi aile çocuğuydu. Derin ise asi, saçlarının bir tutamı her hafta başka renkle boyanmış, 5 yaşında bir çocuktan farksız davranan, üstelik her gördüğü yakışıklıya asılma potansiyeline sahip, oldukça ayran gönüllü bir kızdı.

Bir birine tamamen zıt bu iki karakterin günün birinde deliler gibi aşık olup evleneceklerini kim bilebilirdi. Aysima bile Derin'in en yakın arkadaşı olmasına rağmen bu ilişkiyi öngörememişti.

İlk başlarda bu ilişkiyi kendisinden sakladığı için çok kızmıştı ona ama şimdi umursamıyordu bile. Sonuçta arkadaşı mutluydu ve Derin mutluysa eğer, Aysima da mutluydu.

"Daldın gittin yine."

Aysima, duyduğu tanıdık ses ile daldığı düşüncelerden uzaklaşarak yanında durmuş bir yandan elindeki çileği yerken bir yandan gözlerinin altından kendisini izleyen adama baktı.

Gülümseyerek kafasını olumsuzca iki yana salladı.

"Sadece ikisinin ne kadar harika bir çift olduklarını düşünüyordum." diye mırıldandı Pamir ve Derin'i kast ederek.

İskender anladım dercesine kafasını sallarken masadan yeni bir çilek alarak Aysima'ya uzattı. Aysima eli ile hayır işareti yapınca çileği ağzına doğru götürerek koca bir ısırık aldı.

"Saçların iyice uzadı döndüğünden beri."

Aysima'nın aniden söyledikleri üzerine duraksayarak genç kadına baktı ve onun gülümseyerek kendisini izlediğini görünce yutkundu. Elini istemsiz bir şekilde iyice uzamış olan saçlarının arasından geçirdi.

"Böyle daha çok yakışıyor sana."

Aysima gülümseyerek elini genç adamın saçlarına doğru götürerek diğerinin saçlarını karıştırdı.

Genç kadının eli saçlarına değdiği anda kalbi yerinden çıkacakmışçasına atmaya başlayan İskender ise diğerinin bu hareketi üzerine öylece donup kaldı.

Aysima dağıttığı saçları birkaç defa okşayarak düzelttikten sonra elini geri çekti. O an genç adamın kendisine kitlenen bakışları bakışlarına değdi. İkisi de utangaç bir şekilde bakışlarını kaçırdılar.

"Köfteler hazırrrrr!"

Derin'in sesi ile toparlanarak masada bir şeylerle ilgileniyormuş gibi yaptılar. Aysima, yanaklarını basan sıcaklığı fark edince "Ben meyve sularını getireyim." diyerek masadan uzaklaştı ve eve girdi.

Eve girdiği gibi doğruca lavaboya koştu. Kapıyı arkasından kilitledikten sonra aynanın karşısına geçerek suyu açtı. Aynadaki yansımasına bakıp kızaran yanaklarını fark edince iyice sıcaklayarak birkaç kere ellerini yelpaze gibi sallayarak kendisini sakinleştirmeye çalıştı.

"Kendine gel, Aysima. Kendine gel." diyerek uyardı kendisini. Neden bu tür bir tepki verdiğini elbette biliyordu ama hissetmeye başladığı duygular onu panikletmekten başka bir işe yaramıyordu. Uzun zaman olmuştu, bu şekilde hissetmeyeli.

"Aysima?"

Dışardan Derin'in sesini duyunca "Geliyorum." diye seslendi ve ardından suratına birkaç defa su çarptı. Son kez aynadaki yansımasına baktıktan sonra derin bir nefes alarak lavabodan ayrıldı.

Mutfaktan aldığı meyve suları ile birlikte yeniden bahçeye geçerken suratına bir gülümseme yerleştirmeyi ihmal etmedi.

Masada, İskender'in yanındaki yerine oturmadan hemen önce meyve sularını masaya yerleştirdi.

"Mirhan ve Cengiz gelemiyormuş."

Derin'in söyledikleri üzerine meraklı bakışlarla ona baktı. O sırada İskender'in tabağına servis yapması dikkatinden kaçmadı.

"Neden ki?"

"Bora'yı ziyaret etmeleri gerekiyormuş, biliyorsun, Bora'yı yeniden gruba geri alıyorlar. Bazı evrak işleri çıkmış onunla ilgili."

Sorusunu Pamir yanıtlamıştı.

"Anladım."

Gariptir ki, artık eskisi kadar kötü hissetmiyordu onun ismimi duyunca.

Elinin üzerine dokunan eli fark edince bakışlarını İskender'e doğru kaldırdı ve onun merakla kendisine baktığını gördü.

"İyi misin?" genç adamın dudaklarını oynatarak sorduğu soru üzerine gülümseyerek yanıtladı onu.

İskender, aldığı cevaptan tatmin olmuş bir şekilde önüne dönerken, Aysima'da diğerinin tabağına bıraktığı köfteleri yemeğe başladı.

"Aysima?"

Bakışlarını kaldırarak Pamir'e baktı.

"Bora konusunu açmam seni rahatsız ettiyse özür dilerim."

Genç kadın gülümseyerek kafasını salladı.

"Sorun değil, Pamir. Gerçekten. Geçmiş geçmişte kaldı. Biz farklı yollara sapalı yıllar oldu. Herkes kendi yolunu çizdi sonuç olarak. Bora'nın ilk döndüğüm zamanki fevri hareketlerinin sebebini de kullandıklarına yoruyorum."

Aysima'nın söyledikleri üzerine Pamir ağır bir şekilde kafasını salladı.

"Haklısın. O illet onu tamamen farklı birisi yapmıştı."

"Farklı biri yapmıştı demeyelim de..." diyerek araya girdi Derin. Çatalındaki köfteyi ağzına atarken kafasını kaldırarak Aysima ve İskender'e baktı sırasıyla. "Sadece gizlediği kişiliğini deşifre etmişti diyelim."

"Bu konuyu kapatalım artık." diyerek kardeşine baktı İskender. "Köfteler soğuyacak."

İskender'in uyarısı ile Bora konusu o masada bir daha hiç açılmamak üzere kapandı.

Keyifli geçen bir yemeğin ardından Derin ve Pamir bulaşıkları halledeceklerini söyleyerek içeriye geçerken, İskender de bir iş görüşmesi yapacağını söyleyerek Aysima'yı bahçedeki havuzun başında yalnız başına bıraktı.

Genç kadın, şezlonglardan birisinin üzerine oturarak, bakışlarını havuzun dibini aydınlatan ışıklara dikti.

Her ne kadar Bora'nın yaşadığı her şeyi sonuna kadar hakkettiğini düşünse de onun toparlanmaya çalıştığını bilmek kendisini mutlu etmişti. Parlak olmasa bile sonuçta bir geçmişleri olmuştu ve o geçmişin tamamen hüsran olduğunu söylemek haksızlık olurdu aslında.

Konu Bora değildi işin özünde. Onun yerinde her kim olursa olsun, birisi yıllardır içinde olduğu enkazdan kurtulmak istiyordu ve verdiği çaba için gerçekten taktiri hakkediyordu.

"Ne düşünüyorsun?"

Duyduğu soru ile aynı anda omuzlarına bırakılan ceket ile irkilmeden edemedi genç kadın.

Kafasını kaldırarak İskender'i görünce gülümsedi. Oturduğu şezlongda kayarak genç adama oturması için yer açtı.

İskender, kendisi için açılan yere oturduktan sonra yandan bir şekilde genç kadına baktı.

"Bora konusu canını sıktı değil mi?"

Aysima kendisini yıllar önce, İskender'e her derdini anlattığı o parkta buldu sanki. Güldü.

İskender o gülüşte takılı kalırken Aysima bakışlarını yeniden havuzun ışıklarına dikti.

"Önceleri olsaydı belki, ama artık Bora konusu geçtiğinde canım sıkılmıyor. Yabancı birisinden bahsediyormuşçasına tepkisiz kalbim."

"Senin için o süreci atlatmanın ne kadar zor olmuş olabileceğini tahmin edebiliyorum."

"Zordu." diyerek onayladı İskender'i Aysima. "Ama deliler gibi aşık olduğum için değil, sadece çocuk olduğum için."

Sustu. Kısa bir sessizliğin ardından devam etti.

"Bunu bugün daha iyi anlayabiliyorum. Victor bir keresinde bana acılarınla yüzleşmezsen asla iyileşemezsin demişti. Haklıymış. Keşke bunu daha önce fark etseydim."

"Ona çok aşıktın."

"Belki de aşk sanmıştım ama..."

"Ama?"

"Hevesmiş, esmiş, geçmiş."

"Peki sen?" diye sordu Aysima meraklı bakışlarını genç adama dikerken. "Sen hâlâ aşık mısın?"

İskender bu sorunun üzerine bakışlarını Aysima'nın bakışlarına kilitledi. Dili ile söyleyemediklerini bakışları anlatsın istedi. O kadar derindi ki bakışları Aysima bir an, çok kısa bir an o bakışlarda kaybolduğunu hissederek ürperdi.

O sırada, koca bahçeyi Derin'in son ses açtığı şarkının sözleri doldurdu.

Bize neler neler öğrettiler sevdalar üstüne
Aldatıldık, aldatıldık sevda böyle değil

Genç adam, tek kelime etmeyerek ayağa kalktı ve elini Aysima'ya doğru uzatırken suratına bir gülümseme yerleştirdi.

"Dans edelim mi, Serçe?"

Aysima, elini İskender'in eli arasına bırakırken hafifçe kafasını salladı.

"Edelim."

Ne masallar ninniler söylediler dünya üstüne
Aldatıldık, aldatıldık dünya böyle değil

Loading...
0%