Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.Bölüm: Geçmişin İzleri

@varamayokgibi

Siyah, Audi marka pahalı araç büyük malikanenin önünde durdu. Saat gece yarısına geliyordu. Anne ve babası büyük ihtimalle uyuyor olmalıydılar.

Onları son görüşünün üzerinden 2 sene geçmişti. Anne ve babasının bakışlarındaki kırgınlığı her hatırladığında ruhu eziliyordu. Hiç
değmeyecek birisi için onları karşısına aldığı günler geliyordu aklına.

Tüm yaşananlara rağmen, olanları bir kere olsun yüzüne vurmadıkları için onlara minnettardı. Ailesi, Aysima'nın bu hayattaki en büyük şansıydı. Sevdiği adam tarafından terk edildiği o gece yine bu evin kapısında bulmuştu kendisini. Bardaktan boşalırcasına
yağan yağmurun altında, kırılan
gururunun ağırlığı yüklenmiş omuzları ile birlikte annesine bakmıştı.

Aslışah hanım, kızının bakışlarında gördükleri ile tek kelime etmeden kollarını açmıştı. Karısının kollarında hıçkırarak ağlayan kızını kızgın gözler, sıkılı yumruklarla izlemişti Ergun Erdemir. Gözlerinden sakınarak büyüttüğü kızları, uğruna ailesini bile karşısına aldığı çocuk tarafından hayal kırıklığına uğratılmıştı. Gardını düşürmemek için 'Kendi düşen ağlamaz.' demişti kendi kendine ama baba yüreği, fazla sürmemişti kızgınlığı.

Aysima, eğilerek aracın camından bekçi kulübesini görmeye çalıştı. Küçük kulübenin camından dışarı yansıyan zayıf ışığı görünce kontağı kapatarak arabadan indi.

Ağır adımlarla devasa büyüklükteki demir kapının önüne yaklaştı. Demir parmaklıkların ardından görünen, her köşesi çocukluğunun en güzel hatıralarını barındıran büyük bahçeye baktı.

Eli zili buldu. Birkaç saniye geçmeden bekçi kulübesinin kapısı açılarak iri yarı bir adam dışarı çıktı. Adam kendisine yaklaşmaya başladıkça suratında bir gülümseme belirdi genç kadının.

"Adem abi?"

Kırklı yaşların ortalarındaki adam, gözlerini kısarak kapıdaki kişinin kim olduğunu görmeye çalıştı. Suratındaki tatlı gülümseme ile kendisine bakan genç kadını görünce hayretle gözleri irileşti.

"Aysima?"

"Benim, ben. Aç hadi kapıyı."

Adem bey, hızlı adımlarla kapıya yürüdü. Devası kapıyı açarak genç kadının geçmesine izin verdi.

"Ben Ergun bey'e haber vereyim." diyerek telaşla kulübesine doğru ilerleyecekken koluna sarılan elle olduğu yerde kaldı.

"Gerek yok Adem abi, sürpriz yapacağım. Sen evin yedek anahtarlarından birini ver yeter."

Adem bey, anlayışla kafasını salladı. Kemerine takılı olan anahtarlardan birini çıkararak genç kadına uzattı.

Aysima, minnet dolu bir gülümseme ile anahtarları alarak Adem beye teşekkür etti. Büyük malikanenin önüne doğru uzanan patika ile ilerlerken, geçmişin tozlu raflarından sıyrılan bir takım hatıralar doluştu zihnine.

Çocukken ne kadar da mutluydu.

Büyüdükçe mutluluğu azar azar eksilmiş, buzlarla kaplanmıştı dört bir yanı.

Sahi, bu kadar soğuk muydu büyümek?

Büyük malikanenin önüne gelince duraksadı. Anahtarı kilide sokarak kapıyı açtı. Uzun ve geniş holde ilerlerken, annesinin isteği üzerine çizdirdikleri aile portresinin önünde kısa bir duraksama yaşadı.

Adımlarını hızlandırarak amerikan tarzı mutfakla iç içe olan salondan geçti. İkinci kata çıkan merdivenlerin önüne gelince derin bir nefes aldı.

Ayağındaki stilettoları çıkararak eline aldı. Merdivenleri ikişer ikişer çıkarak koşar adımlarla kendi yatak odasına girdi.

Kapıyı ardından kapatarak sırtını kapıya yasladı. Hiçbir şey değişmemişti. 18 yaşındayken nasılsa, hâlâ öyleydi odası. Annesi tek bir eşyanın bile yerini değiştirmemişti. Giderken ardında bıraktığı parfümleri hâlâ makyaj masasının önünde öylece duruyordu. Banyo kapısında asılı olan, yarısı yırtılmış grup posteri bile hâlâ bıraktığı gibiydi.

Sırtını yaslandığı kapıdan ayırarak iki kişilik, geniş yatağa doğru ilerledi. Yatağın uç kısmına oturarak tam karşısındaki, yarısı yırtık postere dikti bakışlarını.

Acı bir gülümseme yerleşti dudaklarına. O posteri oraya astığı gün dün gibi aklındaydı. Anılar taze olduğu kadar, acıları da tazeydi.

İnsan bir kere yara aldıysa gönlünden, iyileşmesi zaman almazdı. Bu, kendisini teselli etmek isteyenlerin uydurduğu bir şeydi sadece. O yara, sizinle mezara kadar giderdi. Kabuk tutardı belki ama her zaman sızlamaya devam ederdi.

Genç kadın, kendisini sırt üste yatağa bıraktı. Güçlü durmak için o kadar zorlamıştı ki kendini, yorgun düşmüştü bedeni. Gözleri yavaşça kapanırken sol gözünden süzülen bir damla yaş yanağından kayarak siyah çarşafın üzerinde minik bir leke bıraktı.

Uyumaya ihtiyacı vardı. Uyursa geçecekti.

***

Çalan telefonun ardından açılmamak için direnen göz kapaklarını araladı. İlk birkaç saniye nerede olduğunu algılayamadı. Gözleri hâlâ tavana dikili haldeyken eli ile inatla çalmaya devam eden telefonu aradı. Eline geçen telefonu kaldırarak kurduğu alarmı kapattı.

Ağır hareketlerle yatakta doğruldu. Fazla içmemişti ama başı deli gibi ağrıyordu. Saat 7'e geliyordu. Babası yarım saat sonra sabah koşusu için evden ayrılacaktı. Eski bir futbolcu olan Ergun bey, hâlâ bu kadar genç görünmesini yaptığı sporlara borçluydu muhtemelen.

Aysima, azmini babasından aldığını düşünürdü hep. Genç kadın, uzun ve fit vücudunu babasından, güzelliğini ise kendi zamanının en ünlü kadın oyuncularından olan annesinden almıştı. Bu kadar güzel genlere sahip olduğu için anne ve babasına minnettardı.

Genç kadın, aldığı hızlı bir duşun ardından kurulanarak, dolapta bulduğu kıyafetlerden rahat bulduklarını hızla üzerine geçirdi.

Kapıyı sakin hareketlerle kapatarak aynı sakinlikle aşağı kata indi. Salonla birleşik olan mutfağa geçerek etrafa bakındı. Ailesine güzel bir kahvaltı ile merhaba demek istiyordu. Buzdolabında buldukları ile hızlı ama pratik bir kahvaltı sofrası hazırlayarak çayı demlemeye koyuldu. Erdemir ailesi için çay denildiği zaman akan sular dururdu.

Merdivenlerden gelen ayak seslerini duyduğunda, çayın altını kapatarak kahvaltı masasının yanına geçti. Suratına kocaman bir gülümseme yerleştirerek anne ve babasının salon kapısından girmesini bekledi.

Birbiri ile konuşarak salona giren ikilinin kendilerine bakan kızlarını fark etmeleri birkaç saniye sürdü. İkisi de yaşadıkları şokla oldukları yerde kaldı. Aysima, suratındaki gülümsemeyi bozmadan anne babasına yaklaştı ve kollarını açarak onlara sarıldı. Yaşadığı şoku ilk atlatan Aslışah hanım oldu. Kollarını kızına sıkıca sararak ağlamaya başlayan annesini yatıştırmak için sırtını okşadı Aysima.

Dolu gözlerle kendisine bakan babasının yanağına bir öpücük kondurdu.

"Evine hoş geldin." diye fısıldayan babasına, dolu gözlerle baktı Aysima.

"Hoş buldum."

***

Kahvaltı oldukça neşeli geçmişti Erdemir ailesi için. Ergun bey ve Aslışah hanım, kızlarının anlattıklarını yüzlerindeki gururlu ifade ile dinlemişlerdi. İkisinin de suratında memnun bir gülümseme vardı.

Onu görene kadar hâlâ bazı şeyleri atlattığına dair şüpheleri vardı her ikisininde ama bugün gördükleri ile bu düşünceler silinmişti akıllarından.

Kızları mutlu bir şekilde hayatına devam ediyordu.

"Derin size selamlarını iletti." dedi genç kız tabağındaki son peynir parçasını çatalına geçirerek ağzına atarken.

Ailesi Derin'i liseden beri tanıyordu. Aklı başında, tatlı bir kızdı. Zor zamanlarında Aysima'ya destek olmak için elinden geleni yapmış, bir an olsun yanlarından ayrılmamıştı.

"Dün Pamir ile evlendi."

Aysima, çatalını tabağının yanına bırakarak ailesinin tepkisini ölçmek istercesine bakışlarını üzerlerinde gezdirdi.

Annesi birkaç saniye duraksayarak ardından tabağındaki salamı kesmeye devam etti.

Masaya bir sessizlik çöktü. Her üçü de konuyu devam ettirirlerse eski defterlerin açılmasından çekiniyordu.

Pamir'in kim olduğunu ailesi biliyordu. Aysima, Bora'nın da düğünde olduğunu, hatta hiçbir şey olmamış gibi kendisi ile konuşmaya çalıştığını söyleyecek cesareti bulamadı kendinde. Konuyu değiştirmek istercesine annesine baktı.

"Anne, bildiğin iyi bir iç mimar var mı? Odamı yeniden dekore ettirmek istiyorum. Bir süre daha burada olduğuma göre, odamı çocuk odasından bir yetişkin odasına çevirsem iyi olacak."

Aslışah hanım heyecanla kızına baktı.

"Burada mı kalacaksın? Ne kadar süre?"

"Bilmiyorum. İki belki üç ay. Kendime biraz tatil verdim. Son zamanlarda gelen hiçbir anlaşmayı kabul etmedim. Sizi özlemiştim, ailecek doğru düzgün zaman geçirmeyeli uzun zaman oldu."

Ergun beyin suratındaki mutluluk uzaktan bile belli oluyordu. Kızı ile vakit geçirmeyi çok özlemişti. Çocukken, her hafta sonu mutlaka baba kız birlikte zaman geçirirlerdi. Kızı büyüdükçe, geçirdiği vakitlerin süresi de zamanla azalmaya başlamıştı.

"Ben bir etrafıma sorup soruşturayım, evde değişiklik yapmayalı uzun zaman oldu. Şu an piyasada olan en iyi iç mimarlar kim, bilmiyorum."

Aysima anlayışla kafasını salladı. Aklına gelen şeyle tekrar annesine baktı.

"Sahi yardımcılarımız nerede?"

"Annen hepsine 1 haftalık izin verdi." diye cevapladı babası. Çayından bir yudum alıp şefkatli gözlerle baktı kızına. "Özlemişim elinden çay içmeyi."

Aysima gülümsemekle yetindi.

Günün geri kalanında genç kadın, ailesi ile doyunca vakit geçirmiş, eskileri yad ederek bolca gülmüşlerdi. Akşam yemeğini dışarda yemeyi teklif etmişti babası. Elit bir mekan yerine babasının çokça sevdiği bir kebapçıya gitmişlerdi. Ergun bey masayı donattırmış, ek olarak rakı da sipariş etmişti. Sık içen birisi değildi ama "Eh, bugün içmeyeceğim de ne zaman içeceğim?" diyerek elindeki kadehi kızına doğru kaldırmıştı. Aysima, onları ne kadar özlediğini fark etmişti. Çalan bir aşk şarkısına eşlik ederek, parlayan gözlerle annesine bakan babasına baktı. Ergun bey, hâlâ ilk günkü gibi aşıktı karısına. Genç kadın, imrenmeden edemiyordu. Günün birinde, babasının annesine baktığı gibi bakan birisi olacak mıydı kendisine? Aşktan yana kalbi o kadar kırgındı ki buna ihtimal dahi veremiyordu. Aşkından ölüyorum diyenlerin, nasıl arkasına bile bakmadan çekip gidebildiğini acı bir şekilde tecrübe edinmişti.

Oldukça keyifli geçen bir gecenin ardından, evlerine geçmiş ve çakırkeyif olmanın getirdiği uyku mahmurluğu ile hızlıca odalarına çekilmişlerdi.

Aysima, yine yalnızlığı ile baş başa kalmıştı. Kısa bir duşun ardından üzerine siyah saten pijamalarını giyerek yatağına bırakmıştı kendini. Yemekteyken çektirdikleri bir fotoğrafı Victor'a göndermiş, telefonu kapatarak komidinin üzerine bırakmıştı.

Ellerini karnının üzerinde birleştirerek 16 yaşındayken tavana yapıştırdığı fosforlu yıldızları izledi bir süre. Ardından ağır hareketlerle yataktan doğruldu, çıplak ayaklarını sürükleyerek banyo kapısına yaklaştı. Hala banyo kapısında asılı duran, yarısı yırtılmış posteri tek hareketle yerinden kopardı. Elleri arasında buruşturduğu posteri makyaj masasının yanındaki çöp kovasına attı.

Gözleri buğulandı. Derin bir nefes alarak ellerini gözlerine bastırdı. Hayır, kesinlikle ağlamayacaktı.

Kendini durduramayarak bu defa makyaj masasının çekmecesini açtı. Üzeri işlemeli ahşap kutuyu dikkatlice çıkararak masanın üzerine bıraktı. Elleri birkaç kere açmak için harekete geçtiyse de kendinde o cesareti bulamayarak tekrar aldığı yere geri bıraktı.

Yeniden yatağına dönerek çarşafı kaldırıp altına girdi. Gözlerini sıkı sıkı kapatarak uyumaya çalıştı. Düşünmek istemiyordu, düşünmek acı vericiydi. Zayıf düşmek istemiyordu.

***

7 sene önce

"Heyecanlı mısın?"

"Hem de nasıl."

Genç kız kıpır kıpırdı. Bugün 18 oluyordu. Babası doğum günü hediyesi olarak ilk defa arkadaşları ile dışarı çıkmasına izin vermişti.

Derin'in abisi, bir gece kulübünün işletmecisiydi. Onlar için localardan birini özel olarak hazırlatmıştı.

Aysima, kısa lacivert elbisesi ile adeta bir peri kızını andırıyordu. Bukle bukle omuzuna dökülmüş kestane rengi saçları ve hafif makyajı, bu görüntüyü tamamlıyordu.

El ele içeriye giren iki genç kız içerideki birçok kişinin dikkatini çekmişti. Derin de, dizlerinin bir karış üzerinde biten nar çiçeği rengindeki elbisesi ile arkadaşından geri kalmıyordu.

Derin, içeriye doğru bakınarak abisini aradı gözleri ile. Kendilerine doğru ilerleyen, takım elbiseli yakışıklı genci görünce kocaman gülümsedi.

"Hoş geldiniz." diyerek kendilerine elini uzatan gence kibar bir gülümseme ile karşılık verdi Aysima. Kendine uzatılan eli sıkarak cevap verdi. "Hoş bulduk."

"Ben İskender."

"Memnun oldum, ben de Aysima."

Genç adım elinin içinde kaybolan minik ele baktı birkaç saniye ardından hızla kendini toparlayarak kardeşine döndü. Onun imalı bakışlarla kendisini izlediğini görünce elini içeriye doğru uzattı. "Geçin hadi, sizin için sahneye yakın bir loca ayarladım, bugün amatör bir grup sahne alacak. Yakından izleyin istedim."

"Teşekkür ederiz abi." diyerek bir koluna arkadaşını diğer koluna ağabeyini takarak hızla insan kalabalığına doğru koşturdu genç kız. Aysima arkadaşının hızına ayak uydurayım derken az kalsın takılıp düşecekti ki kendini son anda toparladı.

Kendileri için ayrılmış locaya gelince masalarına geçerek deli gibi eğlenen insan kalabalığını izlemeye başladılar.

"Ne içmek istersiniz?" diye sordu genç adam ortaya doğru.

"Mümkünse alkolsüz bir şeyler."

Babasına söz vermişti Aysima, zaten bu şartla kapmıştı izni.

İskender, anlayışla kafasını salladı.

"Hemen geliyor. Siz keyfinize bakın. Merak etmeyin, korumaları haberdar ettim, gözleri masanızda olacak, kimse sizi rahatsız edemez."

Aysima genç adama minnettarlıkla gülümsedi.

"Teşekkür ederiz."

Yanlarından ayrılan abisi ile arkadaşına iyice sokuldu Derin.

"Nasıl?" diye sordu abisinin ardından bakarken. "Çok yakışıklı bir abim var değil mi?"

Aysima gülerek arkadaşın omuzuna vurdu. Hangi anlamda sorduğunu anlamıştı tabii.

"Evet Derin, Allah sahibine bağışlasın."

Genç kız derin bir iç çekerek arkadaşına baktı imalı imalı.

"Yabancıya gitmese bari."

Aysima gülmekle yetindi. Doğrusunu söylemek gerekirse İskender gerçekten çok yakışıklı bir gençti ama Aysima'nın o tür ilişkilere ayıracak vakti yoktu. Onun hayalleri tamamen başkaydı. Büyük hedefleri vardı ve hiçbir şeyin kendisini yolundan çevirmesini istemiyordu.

Kızlar, kendilerine ikram edilen kokteyllerin tadına bakarken sahneye çıkan sunucu sahne alacak grup hakkında kısaca bilgi vermeye başladı.

"Karşınızda Geceye Haykıranlar."

Bir alkış fırtınası koptu.

Aysima Derin'e yaklaşarak kulağına uzandı.

"Bir tek biz tanımıyoruz galiba."

"Galiba."

Alkışlar eşliğinde sahneye çıkan grup yerlerini alarak şarkıya girdi.

Genç kız donmuş bir şekilde sahneye baka kaldı. Tam önlerinde gitarı ile şarkı söyleyen çocukta takılı kaldı bakışları.

Arkadaşının kolunu dürttü bilinçsiz bir şekilde.

"Derin," dedi gözleri hala gitarın simlerine her dokunduğunda kalbini titreten çocuğa bakarken. "Ben galiba aşık oldum."

***

Bora Atabey, oturduğu bar sandalyesinde içkisini yudumlarken, sabahtan beri kulağının dibinde bir şeyler konuşan kadının konuştukları ile pek ilgilenmiyordu. Aklı, son bir haftadır zihnini meşgul eden bir isimdeydi.

Aysima Erdemir.

Bir zamanlar kendi soyadını taşıyan kadının zihnini bu kadar meşgul etmesi sinirlerine dokunuyordu. Onunla ilk defa bu kulüpte karşılaşmışlardı. Farklı olan bir şeyler vardı genç kızda, insan kalabalığının içinde kendini hemen fark ettiriyordu. Dikkatini de bu sebeple çekmemiş miydi zaten?

Ona nasıl aşık olduğu, ilişkilerinin bir anda nasıl evliliğe dönüştüğü yarım yamalaktı hatıralarında. Her şey bir anda olmuş, kendini bir anda nikah masasında bulmuştu. İlk başta her şey güzeldi lakin zaman geçtikçe, sevdiğini düşündüğü genç kıza tahammül edemez hale gelmişti. Gerileyen kariyerinin tek sorumlusu olarak görmeye başlamıştı onu. Taşımak zorunda olduğu bir yük haline gelmişti karısı. Onu hayatından çıkarırken bir an bile tereddüt etmemişti.

Şimdi ne diye düşünüp duruyordu ki onu?

Boşalan bardağı tekrar barmenin önüne itekledi.

"Tekrar doldur."

"Bora, çok içtin bu gece. Senin için bir taksi çağırayım.".

"Sinan," diyerek arkadaşının adını uzattı Bora. "Tekrar doldur dedim sana."

Sinan bir iç çekerek önüne iteklenen bardağı yeniden doldurdu.

Önüne bırakılan bardağı eline alırken hâlâ kafasını şişirmeye devam eden kadına çevirdi bedenini. Onu baştan aşağı süzerek bir 'cık' sesi çıkardı.

"İlgimi çekecek kriterlere sahip değilsin, git başımdan."

Duydukları ile sinirden kıpkırmızı kesilen kadın çantasını alarak ayağa kalktı.

"Terbiyesiz!" diye çemkirerek arkasını döndü ve oradan uzaklaşmaya başladı.

"Neyin var senin bugün?"

Sinan, elindeki bardağı kurularken bakışları oldukça bitkin görünen adamın üzerindeydi.

Bora, eli ile 'yok bir şey' anlamına gelen bir hareket yaparak tekrar içkisinden bir yudum aldı.

Ne kadar içerse içsin içinde alevlenmeye başlayan kıvılcımı bir türlü söndüremiyordu.

"Sikeyim!" diyerek bir küfür mırıldandı ağzının içinde.

Ne demişti kendisine?

"Hareketlerimden bir anlam çıkarmanı istemem. Nefrette bir duygudur Atabey ve ben sana nefret edecek kadar bile bir duygu kırıntısı beslemiyorum."

Gerçekten o da kendisi gibi tüm yaşananları silmiş miydi zihninden? Bora, o kadar bencil bir adamdı ki bu ihtimali düşünmek bile istemiyordu.

"Hassiktir!"

Genç adam kafasını yasladığı bar tezgahından kaldırarak bayık gözlerle Sinan'a baktı. Adamın, ağzı bir karış açık bir şekilde arkasına doğru baktığını görünce ağır hareketlerle oturduğu sandalyede arkasına doğru döndü.

Karşısında görmeyi beklediği son kişi eski karısıydı. Gözlerini açıp kapatarak gördüklerinin gerçekliğini teyit etmeye çalıştı. Aysima Erdemir, koluna girdiği adamla etrafa gülücükler saçarken kendisine doğru ilerliyordu.








 

Loading...
0%