Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2.Bölüm: Yakılan Mektuplar

@varamayokgibi

'Geçmişi ile yaşayanın, geleceği olmaz' diye bir laf vardır. Peki geçmişin pençesinden kurtulmak o kadar kolay mıydı gerçekten? O geçmiş, sizi her hareketinizde adım be adım takip ediyorsa eğer, onu geride bırakmanız mümkün olabilir miydi?

Aysima, kurtulamadığı geçmişinin pençesinde can çekişiyordu. Bir canavar tarafından göğsünden sökülüp alınan kalbinin boşluğunu bir türlü dolduramıyordu. Biter sandığı hiçbir şey bitmiyor, geçer sandığı acıları bir sarmaşık misali ayaklarına dolanıp onu geçmişin tozlu sayfaları arasına hapsediyordu.

Geçmişinin karanlık odalarından birinde kilitli kalmış benliği, esir tutulduğu kafesin demirleri arasından uzattığı pençeleri ile çığlık çığlığa haykırıyor, yardım dileniyordu.

Aysima, acı ile ilk tanıştığında henüz çok gençti, hayalleri, idealleri olan bir kızdı. Sonra bir çocuk girmişti hayatına, aşkın o mayhoş tadını hissetmişti damağında. Çok sevmişti, karşılık beklemeden, bir çocuğun en sevdiği oyuncağını taparcasına sevdiği gibi sevmişti hem de. Uğruna tüm hayallerini kapalı bir kutuya saklamış, anahtarını yüzdüğü aşk denizinin derin sularına fırlatmıştı. İnsan ne kadar yükseğe uçarsa, çarpılmanın şiddeti de o kadar büyük olur. Koparılan kanatlarının acısını yaşayamadan çarpılmıştı metrelerce yükseklikten aşağıya. Bora, onu kaldırdığı gökyüzünden kendi elleri ile itmişti ömrünün sonuna kadar yaşayacağı o boşluğun içine.

Gözlerindeki keder, her geçen gün daha da belirginleşiyordu. Onunla, aynı şehirde nefes almanın ağırlığı vardı üzerinde. Nefes alamıyordu. Aldığı her nefes boğazına oturuyor, yutkunmakta zorlanıyordu. Etraftakilere bunu yansıtmamak için sürekli gülümsüyor, onunla ilgili herhangi bir haber görmemek için sosyal medyadan olabildiğince uzak duruyordu.

Annesinin bulduğu iç mimar, 4 gün önce yenileme çalışmalarına başlamıştı bile. Genellikle açık renklerin hüküm sürdüğü bir oda istemişti genç kadın. Mobilya seçiminde de olabildiğince sade modellere öncelik tanımıştı.

Tavana yapıştırdığı fosforlu yıldızlarını sökülmesini, suratında kederli bir gülümseme ile izlemişti Aysima. Dönmek için her şeyini feda edebileceği mutlu çocukluğunun anıları ile dolu odası yavaş yavaş değişmiş, eski halinden eser kalmamıştı. Eski haline nazaran, daha ferah bir hale gelmişti.

Koyu bordoya boyanmış duvarları, kırık beyaz bir renkle kaplanmıştı. Kahverengi mobilyaların yerini, bej rengindeki, eskisine nazaran daha sade mobilyalar almıştı. Koyu renk perdeleri sökülmüş, yerine beyaz renk bir tül asılmıştı. Annesi, tavandaki avizeye kadar her şeyin değişmesini istemişti.

Odanın son hali, anne kızı oldukça memnun etmişti.

"Ellerinize sağlık," diyerek karşısındaki otuzlu yaşların sonlarında olduğunu tahmin ettiği kadının elini sıktı Aysima. "Hayal ettiğiminde ötesinde bir değişim oldu."

"Rica ederim." diyerek gülümsedi kadın. "Sizin odanızı yeniden dekore etmek benim için bir şerefti. Bizim camiada herkese nasip olmuyor dünyaca ünlü birisi ile çalışmak. Biz genel olarak sosyetedeki zengin aileler için çalışıyoruz ki onların da bir çoğu yeniliğe kapalı, sadece sahip olduğu zenginliği yaşadıkları evlere yansıtmak için çabalayan kişiler. Sizinle çalışırken gerçekten büyük bir zevk aldım."

Aysima gülümsedi. Hira hanım doğru söylüyordu. Çocukken, ailesinin statüsü nedeni ile bir çok sosyetik ailenin evinde bulunmuştu ve nerdeyse hepsi birbirinin aynısıydı. Geniş, şatafatlı, sıkıcı. Etraftaki eşya kalabalığı insanın başını ağrıtacak cinstendi. İnsanlar, sırf böbürlenmek için, evlerini, normalde beğenmeyecekleri ama dudak uçuklatacak cinsten para ödedikleri eşyalarla doldurmaya bayılıyordu.

"İnanın hislerimiz karşılıklı, benim için de sizinle çalışmak büyük bir zevkti. Gelecekte Türkiye'den bir ev alacak olursam dekorasyon konusunda kimden yardım alacağıma artık eminim."

Çalmaya başlayan telefon ikili arasındaki sohbetin sonlanmasına neden oldu. Arayan kişiyi görünce karşısındakilere mahcup bir gülümseme sundu genç kadın.

"Kusura bakmayın, bunu cevaplamam gerek."

Hira hanım, anlayış dolu bir gülümseme ile kafasını salladı.

Aysima, annesi ve Hira hanımı kapının önünde bırakarak, içeriye, salona doğru ilerledi. İnatla çalmaya devam eden telefonu cevaplayarak kulağına götürdü.

"Bil bakalım ben neredeyim!"

Victor'un heyecan dolu sesini duyunca gülümsemeden edemedi. Duyduklarını algılayınca, dudakları aralandı hafifçe.

"Şaka yapıyorsun?" diye sordu şaşkınlık karışık heyecanla. Duyduklarının doğruluğunu teyit etmeye çalışıyordu.

"Hayır, yapmıyorum. Beni fazla bekletme, seni havaalanında bekliyorum."

"Hemen geliyorum!"

Telefonu kapattığı zaman suratında güller açıyordu. Türkiye'ye geldiğinden bu yana içten bir şekilde gülümsediği ilk seferdi. Aslışah hanım, kızının suratındaki gülümsemeyi görünce şaşırmadan edemedi. Onu günler sonra ilk defa bu kadar mutlu görüyordu. İlk defa, sahte değildi gülümsemesi, gözlerine ulaşıyordu. Kızı anlamadığını zannediyordu ama anneler anlardı.

"Ne oldu kızım?" diye sordu heyecanla çıkış kapısına doğru hareketlenen kızını arkasından takip ederken.

"Victor gelmiş." diyerek cevapladı onu Aysima, üzerine portmantodan aldığı bej renk deri ceketini giyerken. "Beni havaalanında bekliyor, onu alıp döneceğim hemen."

Aslışah hanım anlayışla kafasını salladı. "Ben hemen hazırlık yaptırayım o halde."

Aysima, evden çıkmadan önce annesinin salona doğru "Şahika!" diyerek koşturduğunu gördü.

***

Victor, kollarının arasındaki arkadaşını daha da sardı. Suratlarındaki maskeden ve Aysima'nın kafasındaki siyah kep şapkadan kim oldukları farkedilmiyordu. Aysima'nın sessiz gelişi üzerine henüz Türkiye'de olduğu, basına yansımamıştı. Genç kadın, bahçeye her çıktığında evlerini gözetleyen gazeteci kalabalığı ile karşılaşmamak için oldukça sessiz bir giriş yapmıştı ülkeye. Görünen o ki, bu sessizlik fazla sürmeyecekti.

"Çok özledim." diyerek gözlerini genç kadının üzerinde gezdirdi Victor. Bakışları özlem doluydu. Aysima, onun asla sahip olmadığı kız kardeşiydi. İlk tanıştıklarında, ondan çok etkilenmişti, ama yaşadıklarını öğrendikten sonra onun bir aşka değil, omuzunu yaslayabileceği bir arkadaşa ihtiyacı olduğunu fark etmişti. O günden sonra, içinde oldukları sektörün tüm kötülüklerine karşı, bir ağabey şefkati ile sarıp sarmalamıştı onu. Aralarındaki bağ oldukça özeldi.

Victor, otuz üç yaşında, oldukça yakışıklı bir adamdı. Ailesi, moda dünyasının sayılıp seçilen isimlerindendi. Bu sebeple gözlerini, bu dünyanın içinde açmıştı genç adam. Düzgün burnu, bir erkekte görmeye alışkın olmayacağınız türdeki kalın, etli dudakları ve köşeli çenesi ile, oldukça karakteristik bir yüze sahipti. Genç yaşına rağmen, siyah saçlarının arasına karışmış beyazlar, ona farklı bir hava katıyordu. İnsana güven veren bir havası vardı Victor Menier'in.

"Ben de seni çok özledim." diyerek karşılık verdi Aysima. Ardından genç adamın koluna girdi. "Hadi gidelim, annem kim bilir neler hazırlatmıştır senin için."

Victor, Aysima tarafından havaalanının çıkışına doğru sürüklenirken "Türk yemekleri? Bayılırım!" diyerek karşılık verdi.

***

Araba, büyük malikanenin kapısından içeri geçerken bir ıslık çaldı genç adam.

Hayret dolu bakışları Aysima'nın gülümsemesine sebep oldu.

"Bana bir şatoda yaşadığını söylememiştin."

"Anne ve babamın geçmişinden tahmin etmen gerekirdi."

Genç kadın arabayı durdurdu. İkili arabadan inince kapının önünde bekleyen hizmetliler hemen koşarak bagajdaki bavulları aldılar. Ağır hareketlerle kendilerine doğru ilerleyen annesini işaret etti Aysima.

"Victor, bu annem."

"Anne, bu menajerim, aynı zamanda en yakın arkadaşım Victor Menier."

"Memnun oldum." diye mırıldandı Victor Aslışah hanımın elini dudaklarına götürürken. Ardından sitemli bakışlarla Aysima'ya döndü. "Annenin gerçek hayatta fotoğraftakilerden daha güzel olduğunu söylememiştin."

Aysima, kibirli bir şekilde burnunu kaldırdı.

"Bu genleri kimden aldığımı zannediyorsun?"

İkili aralarında şakalaşıp gülüşürken, Aslışah hanım, yarım ingilizcesi ile onların arasında ne konuştuklarını çözmeye çalışıyordu.

"Ee hadi içeri geçin, yolculuk yormuştur sizi."

Victor Aysima'ya baktı anlamak istercesine.

"Yolculuğun seni yormuş olacağını söylüyor, hadi eve geçelim, akşam yemeğine kadar dinlen biraz."

Genç adam kafasını salladı.

"Haklısın, biraz dinlensem iyi olacak."

Aysima, eve geçince Victor'u misafir odalarından en geniş olanına götürdü.

"Odadaki banyoda kullanılmamış havlu ve bornoz takımlarının olması lazım. Ayrıca çekmecelerde de yedek diş fırçaları var. Sen güzelce duş alıp dinlen. Akşam yemeğinden sonra dışarı çıkarız. Seni en sevdiğim gece kulübüne götüreceğim. Yıllar oldu gitmeyeli."

"Eğlenceye asla hayır demem, bilirsin." diyerek göz kırptı genç adam. "Özellikle yanımda bana eşlik edecek dünyalar güzeli bir kız varken."

Aysima utangaç bir şekilde gülümsedi.

"Zevzekliği bırak ve dinlenmene bak, gece uzun olacak."

Genç adamı odasında yalnız bırakarak aşağı indi. Mutfak kısmından enfes kokular yayılıyordu etrafa. Görünen o ki Şahika hanım yine döktürmüştü. Söz konusu lezzetti yemekler olunca, en lüks mekanların aşçıları bile ellerine su dökemezdi Şahika hanımın.

"Kolay gelsin." diyerek gülümsedi mutfakta olan koşuşturmacayı görünce. Annesi çalışanlara talimatlarını sıralarken herkes birkaç saniyelik kafasını sesin geldiği yöne çevirdi.

"Sağ olun küçük hanım." diyerek yanıtladı onu Şahika hanım. "Misafirinizin özel olarak istediği bir yemek var mı?" diye sordu hevesle.

"Yok Şahika hanım, yaptıklarınız kafi. Fazla yormayın kendinizi, Victor fazla yemek yiyen birisi değildir zaten."

***

'Fazla yemek yiyen birisi değildir?' mi demişti. Şu an hayretle izlediği adamın, arkadaşı Victor ile alakası yoktu. Annesi ve Şahika hanımın önüne koydukları her şeyi hevesle midesine indiren adam, arkadaşına hiç mi hiç benzemiyordu.

Kendisini hayretle izleyen Aysima'yı fark edince mahcup bir şekilde gülümsedi Victor. "Bir kereden hiçbir şey olmaz," diye mırıldandı önündeki sarmaları tek tek ağzına atarken. "Hem, hepsi çok lezzetli, tatlarına bakmazsam ayıp olur."

Genç adamın tabağına daha fazla sarma ekleyen annesini görünce. "Anne!" diye seslendi. "33 yaşında adamı bebek gibi beslemekten vazgeç."

"E ama Victor kendi halinden memnun, değil mi oğlum?"

Aslışah hanımın ne dediğini anlamasa bile hevesle kafasını salladı genç adam.

Ergun bey bu manzarayı, suratındaki keyifli bir gülümseme ile izliyordu. Victor'u sevmişti. Delikanlı çocuğa benziyordu. Aysima'nın anlattıklarından yola çıkarak anladığı kadarı ile, kızını her daim koruyup kollayan bu gence minnettardı.

Yemek kısmından sonra, Erdemir ailesinin geleneği olarak çay faslına geçilmişti. O kadar yemekle doymayan Victor'un, çayın yanında kaç tane baklava yediğini bir yerden sonra saymayı bırakmıştı Aysima.

Bu gece rahatsız bir uykunun Victor'u beklediği kesindi.

Babası ile futbol hakkında konuşan Victor'u salonda bırakarak ayaklandı.

"Victor," diye seslendi adama doğru. "Ben hazırlanmaya çıkıyorum."

Victor kısa bir an bakışlarını ona çevirerek kafası ile onayladı sadece.

Aysima, odasına çıkarak üzerindekileri çıkardı. Üzerine dolaptan aldığı kırmızı, bedenini saran kadife mini elbisesini geçirerek kızıl saçlarını açık bıraktı. Siyah, buğulu göz makyajı ve elbisesi ile aynı renk rujdan oluşan makyajını tamamlayınca odanın köşesindeki boy aynasında gördüğü aksine memnuniyetle baktı.

Bu gece, Aysima Erdemir'in geri döndüğünü tüm ülkeye duyuracaktı.

Yatağın altındaki kutudan çıkardığı siyah topuklu ayakkabılarını giyerek odadan ayrıldı.

Merdivenleri usul usul indi.

Salonun kapısında görünmesi ile tüm bakışlar kendisini buldu.

"Ben hazırım." diyerek gülümsedi kendinden emin bir gülümseme ile.

Victor ayaklanarak genç kadının yanına geçti. "Merak etmeyin, kızınız bana emanet." diye konuştu Ergun beye hitaben.

Yaşlı adam minnettarlıkla kafasını salladı.

İkili siyah Audi ile malikanenin bahçesinden ayrılırken, Ergun bey ve Aslışah hanım, onları salonun bahçeye bakan geniş penceresinden izlemekle meşguldü.

***

Black Pearl, İstanbul'un en gözde gece kulüplerinden birisiydi. Genellikle sosyetik isimlerin takıldığı mekanın kapısından gazeteciler eksik olmazdı. Aysima'nın burayı seçme sebeplerinden birisi de buydu. Sürücü koltuğundan inen Victor'un kendisi için kapıyı açmasını bekledi. Açılan kapıdan inince etrafta yükselen hayret nidaları, amacına ulaştığının göstergesiydi.

Victor, anahtarları valeye vererek girmesi için kolunu Aysima'ya doğru uzattı. Genç kadın, koluna girdiği adamla kulübün girişine doğru ilerledi. Hiç değişmeyen ortam, yıllar önceki o geceye götürdü kendisini. İskender'i düşündü bir an, şuan neredeydi acaba?

Gözleri ile etrafı tararken kendisine dönen bakışlar ile bacakları titredi.
Burada görmeyi beklediği son kişiydi Bora Atabey. Başını dimdik tutarak kendisine bakan gözleri görmezden gelmek için uğraştı.

Victor, kolundaki kızın kasıldığını hissedince meraklı bakışlarını ona doğru çevirdi. Genç kadının bir noktaya kilitlenmiş bakışlarını fark edince o da aynı noktaya çevirdi bakışlarını.

Gördüğü adamla gözleri seğirdi.

Kim olduğunu pek tabi biliyordu.

Elini, Aysima'nın koluna sarılmış elinin üzerine koydu destek vermek istercesine. Kendine dönen bakışlardaki çaresizlik canını acıttı. Gülümsedi genç kadına. Çok fazla şey vardı o gülümsemede. 'Ben buradayım.' diyordu bakışları sessizce.

Victor'un yönlendirmesi ile boş olan masalardan birine geçtiler. Aysima, sırtı Bora'ya dönük bir şekilde Victor'un karşısına oturdu. Sırtını delip geçen bakışların farkındaydı genç kadın.

Victor, pişkin bir şekilde kendilerine bakan adamın suratını dağıtmamak için zor tutuyordu kendini. Kendisine dikilen bakışlara aynı şekilde karşılık veriyordu genç adam. Ara sıra karşısındaki kadına kayan bakışları ile Aysima'yı kontrol ediyordu. Genç kadının gerilen omuzlarından onun bu durumdan ne kadar rahatsız olduğunu anlayabiliyordu.

"Hadi dans edelim." diyerek ayağa kalktı aniden. Elinden tutarak kaldırdığı kızı dans eden insan kalabalığının içerisine doğru çekti. Aysima, ilk başta rahatsız oldu hâlâ üzerlerinde olan bakışlardan ama sonra, ne olacaksa olsun diyerek kendini müziğin ritmine bıraktı.

Bora, karşısında sarmaş dolaş dans eden ikiliyi izlediği her saniye, bedenindeki sinirler gerildikçe geriliyordu. Daha fazla bu sahneye tahammül edemeyeceğini anlayınca içtiği içkinin de verdiği cesaretle yalpalayarak ayağa kalktı.

Karşısındaki kalabalığı yararak, savsak adımlarla onlara doğru ilerlemeye başladı. Bazen çarptığı bedenler sendelemesine neden oluyor, düşmekten son anda kurtuluyordu.

Sonunda ikiliye varınca, sırtı kendisine dönük olan adamın kolundan tutarak kendisine doğru çevirdi. Victor, suratına yediği yumruğun etkisi ile neye uğradığını şaşırarak geriye doğru savruldu.

Bir çığlık koptu firar etti Aysima'nın dudakları arasından.

"Victor!"

Yere düşen adamın yanına çökerek suratını inceledi endişeli gözlerle.

"Ne yaptığını sanıyorsun?!" diye bağırdı kafasını kaldırarak Bora'ya doğru.

"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun? Takmışsın piçin birini koluna aklı sıra beni kıskandıracağını mı düşünüyorsun?"

Aysima duydukları ile neye uğradığını şaşırdı.

"Ne saçmalıyorsun?" diye sordu sinirle.

"Aysima Erdemir," dedi Bora olduğu yerde öne arkaya sallanırken. "Hangi ara bu kadar ucuz oyunlara baş vuracak hale geldin?"

Aldığı alkolün dozundan, söylediklerinin farkında değildi.

Bora'nın, kalbini ilk kırışı değildi. Aysima, bakışlarını kendilerine bakarak fısıldaşan kalabalığın üzerinde gezdirdi.

Sakin hareketlerle ayağa kalktı genç kadın. Bora'ya doğru yürüyerek tam karşısında durdu. Titreyen bakışlarını, bir zamanlar hayranlıkla izlediği yüzün her bir zerresinde dolaştırdı usulca.

Bora, dibine kadar giren Aysima ile afalladı kısa bir an. Onu bu kadar yakından görmeyeli uzun zaman olmuştu. Zihni bulanıktı. Bakışlarını sabit tutmakta zorlanıyordu.

Suratına yediği ani tokat, bedeninde soğuk duş etkisi yarattı adeta.

"Allah belanı versin Bora Atabey," diye fısıldadı genç kadın suratına doğru. "Seni tanıdığım o güne lanet olsun." diye devam etti tiksinti dolu bakışlarla karşısındaki adama bakarken.

Saf bir aşkla sevdiği adama karşı yoğun bir acıma duygusu vardı şimdi içinde.

Arkasını döndü. Etraftakilerin yardımı ile ayağa kalkan Victor'un koluna girerek, başı dik bir şekilde terk etti orayı. Arkasında aylarca magazin sayfalarında dolaşacak dedikodular bıraktığının farkında bile değildi.

***

Yol boyu ikisi de konuşmadı. Eve geldiklerinde saat gece yarısına geliyordu. Victor, Aysima'nın bu sessizliğini nasıl yorumlayacağını kestiremiyordu.

"Aysima?" diye seslendi odasına girmek üzere olan kadının arkasından.

"Efendim?" diyerek kendisine dönen genç kızı inceledi.

"İyi misin?"

Genç kadının solgun çehresini aydınlatan bir gülümseme belirdi dudaklarında.

"Hiç olmadığım kadar."

Victor'un tekrar konuşmasına fırsat vermeyerek odasına girdi Aysima.

Kapıyı arkasından kilitleyerek doğruca makyaj masasına doğru ilerledi. Çekmeceyi açarak geçen sefer çıkardığı ama açmaya kıyamadığı ahşap kutuyu çıkardı. Banyoya ilerledi. Kutuyu açarak içindekileri küvetin içine boşaltı. Kurutulmuş güller, polaroid fotoğraflar, mektup olduğu belli olan kağıt parçaları... Aysima, tekrar odasına döndü. Komidinin çekmecesinden alkol ve çakmak alarak banyoya geri döndü. İçki şişesinin kapağını açarak küvete attıklarının üzerine boşalttı. Boşalan şişeyi banyo tezgahının üzerine bıraktı. Çakmağı ateşledi, ateşlediği çakmak ağır çekimde küvetteki eşyaların üzerine düştü. Düştüğü yeri alev alev yaktı. Anıları ile birlikte genç kızın içindeki kor da alevlendi. Yandıkça yaktı, yaktıkça yandı.

"Geçmişi ile yaşayanın, geleceği olmaz." diye fısıldadı kendi kendine. O gece, gözlerinin önünde küle dönüşen geçmişi ile, geçmişi geçmişe gömeceğini fısıldadı kendine.

 

Loading...
0%