Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.Bölüm: Böğürtlen Kafe

@varamayokgibi

Flashback•

"Böyle devam ederse fazla sürmez, köşeyi döneriz, ben size söyleyeyim."

Mirhan'ın söyledikleri ile 3 genç kafasını telefonda izledikleri videodan kaldırıp suratlarındaki umut dolu gülümseme ile birbirlerine baktılar.

Son yükledikleri şarkının izlenmesi 2 milyonu geçmiş, üstelik sosyal medyada trend haline gelmişti. Yapım şirketlerinden teklifler vardı ama henüz içlerine sinen bir teklif olmadığı için gece kulüpleri ve sosyal medya üzerinden ilerlemeye devam ediyorlardı.

Geceye Haykıranlar, 3 çocukluk arkadaşının çocukluk hayaliydi. Bora, Mirhan ve Cengiz. Tüm çocuklukları birlikte geçen bu 3 genç, her zaman isimlerini duyuracakları bir grubun hayali ile yaşamıştı. Lise son sınıfa geldiklerinde, mezuniyette söyledikleri şarkının sosyal medyada patlaması ile tanımaya başlamıştı insanlar onları.

Zaman geçtikçe çeşitli gece kulüplerinden sahne almak için teklifler gelmeye başlamıştı. Böylelikle gençler arasındaki popülerlikleri de gün be gün artmaya devam etmişti.

"Abi, Black Pearl'da sahne aldıktan sonra izlenmeler arasında dağlar kadar fark var farkında mısınız?"

"Herhâlde oğlum, boşuna İstanbul'un en prestijli kulüplerinden demiyorlar orası için. Sosyal medya ünlülerinin en fazla takıldığı mekan, her biri en az 1 hikaye paylaşsa ne kadar insan ediyor sen biliyor musun?"

Cengiz'in söylediklerini kafası ile onayladı Bora.

Mirhan, aniden aklına bir şey gelmiş gibi Bora'ya çevirdi kafasını.

"Harbi Bora, o gece bakıştığın kız ne oldu senin?"

Bora, tekrar aklına düşen bakışlarla duraksadı bir süre. Sahnenin tam karşısındaki locada oturmuş, parlak mavi gözleri ile kendisine bakan kız zihnini sık sık ziyaret eder olmuştu son zamanlarda.

"Bilmiyorum," diyerek omuzlarını silkti. "Büyük ihtimalle de asla öğrenemeyeceğim." diye devam etti iç geçirerek.

"O kadar dedik sana yaklaş diye, ne vardı bu kadar utanacak?"

"Oğlum görmedin mi İskender bey'in misafirleriydi. Kız benden rahatsız olsa biz bir daha zor geçerdik o kulübün kapısından."

Bora, sahneleri bittikten sonra kıza yaklaşmayı, en azından telefon numarasını almayı ummuştu ama kendisinden önce masaya yaklaşan ve kızlarla samimi bir şekilde sohbet eden adamı gördükten sonra vazgeçmişti. Black Pearl'da sahne alabilmek için çok çalışmışlardı, bir belirsizlik uğruna bundan vazgeçmeyi göze alamamıştı.

Lakin aradan geçen zamana rağmen, genç kızı bir türlü zihninden atamamıştı. Bakışları sık sık aklına geliyordu, kendisinden etkilendiğini hissetmişti. Aynı kendisi gibi, henüz ismini bile bilmediği ve belki de asla öğrenemeyeceği o kızın da kendisinden etkilendiğinden emindi. Ondan sonra birkaç defa aynı mekanda sahne almalarına rağmen, genç kızı bir daha görememişti.

Arkadaşının düşünceli halini gören Cengiz, ortamdaki kasvetli havayı dağıtmak için Bora'nın sırtını patpatladı.

"Üzülme be oğlum, kaderde varsa elbet tekrar karşılaşacaksınız."

"Hatta karşılaştınız bile."

Mirhan'ın söyledikleri ile iki genç kafalarını hızlıca ona doğru çevirdi. Genç adam, şaşkın bir şekilde ileriye doğru bakıyordu. Bakışlarını takip ettikleri zaman, kampüsün kapısından giren iki kişi ile şaşkın bir şekilde birbirlerine baktılar.

Aysima, yine koluna girdiği Derin tarafından bir yerlere sürükleniyordu. Evet, kendisi de heyecanlıydı ama o, Derin kadar uçlarda yaşamıyordu heyecanını. Üniversite ilk sınıf olmanın gerginliği vardı daha çok üzerinde. Nasıl hocalarla, nasıl bir sınıf ortamıyla karşılaşacağını merak ediyordu.

Kampüsün bahçesi cıvıl cıvıldı. Ders yılının ilk günü olduğu için herkesin özenerek hazırlandığı belli oluyordu. Etrafta koşuşturan öğrencilere kıyasla, kendisi oldukça sade giyinmişti.

Omuzlarını silkti. Babasının hep söylediği bir cümle aklına gelince gülümsemeden edemedi. Annesi, her zaman kıyafetlerinden şikayetlenir, genç bir kız olarak daha özenli giyinmesi gerektiğini söylenip dururdu. O anlarda babası her zaman Aysima'dan yana olurdu. "Benim kızımın parlamak için başka şeylere ihtiyacı yok, onun ışığı zaten yeteri kadar parlıyor." derdi.

"Hiyyy, Aysima, Allah'ım bu kampüs resmen yakışıklı kaynıyor."

Bakışlarını etraftan çekerek hülyalı hülyalı etraftaki çocukları süzen arkadaşına çevirdi. Gözlerini devirerek Derin'in kolundan bir çimdik aldı.

Derin irkilerek arkadaşına baktı.

"Ne yapıyorsun ya?"

"Az kapat şu ağzını, sinek kaçacak."

"O gece kulüpte senin ağzına kaçmadıysa benimkine de kaçmaz merak etme."

Derin'in tekrar o geceyi hatırlatması üzerine yanaklarının ısındığını fark etti. Hissettiklerinin tam olarak ne olduğunu ifade edebilecek kadar bir deneyimi yoktu ilişki konusunda ama o çocuktan etkilendiği, hatta çok etkilendiği kaçınılmaz bir gerçekti. Gece sonlanana kadar birbirlerini kesip durmuşlardı. Çocuk tam kendilerine doğru ilerleyecekken, Giray'ın masalarına yaklaşması ile ayaklandığı masaya geri oturmuştu.

Babası arayınca geceyi sonlandırmak zorunda kalan genç kız, eve gidince ilk iş grubun instagram sayfasını stalklamıştı.

"Ne oldu? Sesin çıkmıyor."

Suratına doğru eğilmiş, eğlenir bir surat ifadesi ile kendisine bakan Derin'in suratını itekledi. Doğru, çocuktan etkilenmişti ama öncelikleri başkaydı. Onu yolundan saptıracak her şeyi hayatından uzak tutma konusunda kararlıydı.

"Boş yapma Derin, senin yüzünden ilk derse geç kalacağız."

Bu defa kendisi sürüklemişti arkadaşını üniversitenin kapısından içeri. Şaşkın bir şekilde arkalarından bakan üç çift gözü geride bıraktıklarından habersizlerdi.

***

"Dışarısı gazeteci kaynıyor."

Annesinin söyledikleri ile baş ve orta parmağını kullanarak şakaklarını ovdu. Dün gece o kadar sinirliydi ki olayların gideceği yönü hesaplayamamıştı. Sabah odaya paldır küldür dalan Victor ile öğrenmişti tüm haber kanallarında boy boy Bora'yı tokatladığı fotoğrafların sergilendiğini.

Sinirli bir soluk verdi. Salonun ön bahçeye bakan büyük pencerelerine yaklaşarak araladığı perdeyi, bahçe kapısın önünde gördüğü insan kalabalığı ile hırsla geri kapattı.

"Allah seni kahretsin Bora!"

Ergun bey, oturduğu koltuktan düşünceli halde kızının suratından geçen duygu karmaşasını izliyordu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Odadaki gerginlik metrelerce öteden belli olacak cinstendi. Aslışah hanım, Şahika hanımın sık sık kendisine ikram ettiği kolonya ile sakinleşmeye çalışıyordu. Bora Atabey, yine bir gecenin içerisinde tüm hayatlarını tepe taklak etmişti.

Aysima, çalan telefonu ile bakışlarını yemek masasının üzerinde titreyerek hareket eden telefona kaydırdı. Arayan Derin'di. Şu an onunla konuşup konuşmak istemediğinden pek emin olmasa da Derin'in cevaplayana kadar aramaya devam edeceğini bildiğinden cevaplamaya karar verdi. Eline aldığı telefonu yanıtlayarak kulağına götürdü.

"Bir an hiç açmayacaksın sandım."

Genç kadının sesi oldukça endişeli geliyordu.

"Aysima," dedi birkaç saniye duraksamanın ardından. "Sen iyi misin? Haberleri az önce izledik."

"Değilim Derin," diye cevap verdi dürüstlükle. Yıllardır ilmek ilmek işlediği yeni hayatı mahvolmuş gibi hissediyordu. Ve suçlusu yine aynı adamdı.

"Pamir Bora'ya ulaşmaya çalıştı defalarca ama telefonu açmıyor. Her kanalda başka bir şey konuşuluyor, aranızda tam olarak ne geçti?"

Aysima, yorgun bedenini bitkin bir şekilde koltuğa bıraktı.

"Bilmiyorum Derin, gerçekten bilmiyorum. Black Pearl'daydık menajerimle. Bir anda gelip Victor'a yumruk attı, sonra da abuk sabuk konuşmaya başladı. Sinirlendim patlattım tokadı, o kadar sinirliydim ki ikimizin de statüsü ve nerde olduğumuz umurumda değildi o an. Sonra da olan oldu işte, boy boy manşetlerdeyiz adımın birlikte anılmasını istemediğim eski kocamla."

"Büyük ihtimalle alkollüydü, tutamamış yine çenesini." diye cevapladı Derin.

Alayla karışık bir homurtu çıktı Aysima'nın dudakları arasından. Bora'yı ilk tanıdığı andan beri vardı bu içki alışkanlığı, içkinin dozunu kaçırdığı zamanlar az değildi ilişkilerinde ama Aysima, elinden geldiğince kısıtlamaya çalışıyordu onu bu konuda. Evliliklerinde kavgaların ilk başlama sebeplerinden biriydi içki. Çünkü kendisine içmeyeceğim diye söz veren adam, zaman geçtikçe bu sözünü tutmamaya başlamıştı. Bu, evliliklerini sarsan fitili ateşleyen ilk olaydı.

"Aysima," sesin sahibi Pamir'di bu sefer. "Ben gerçekten onun adına çok özür dilerim."

"Sen neden özür diliyorsun Pamir, özür dilemesi gereken o. Gerçi onun özrünü falan da istemiyorum. Sadece bu olayı nasıl temizleyecek onu merak ediyorum."

Bakışları birkaç saniyelik ajansla hararetli bir konuşma içerisinde olan Victor'a kaydı. Yanağı morarmıştı. Sıkıntıyla gözlerini kapattı.

"Pamir," dedi Aysima oturduğu koltuktan kalkarken. "Bora'ya bana ulaşmasını söyle. Bu ikimizin de tek başına halledebileceği bir olay değil. Birlikte hareket etmemiz gerek. Yoksa magazin ne onun, ne de benim peşimizi bırakmayacak uzun bir süre."

Bu olayı bir şekilde çözmeleri gerekiyordu.

"Haklısın," diye mırıldandı genç adam. "Ben numaranı ona ulaştıracağım, merak etme."

"Tamam, ben kapatıyorum o zaman. Siz İstanbul'a dönünce haberdar edersiniz beni."

"Tamam, görüşürüz."

"Görüşürüz."

Kapattığı telefonu önündeki sehpanın üzerine fırlattı. Kollarını dizlerine yaslayarak ellerini birbirine kenetledi. Verdiği karar ne kadar doğruydu bilemiyordu ama geçmiş, sadece kendisine ait değildi. Mutsuz sonla bitmiş olsa bile o geçmişi paylaşan ikisiydi. Bu nedenle olaylarla yüzleşmesi gereken de sadece kendisi değildi. Üstelik olaylar Bora'nın patavatsızlığı yüzünden patlak vermişti.

Yanına çöken ağırlıkla bakışlarını sağ tarafına oturan Victor'a kaydırdı. Gözleri suratındaki morluğa kayınca yüzünü buruşturdu.

"Çok mu acıyor?"

Genç adam, sehpadaki bir noktaya dalmış bakışlarını Aysima'nın suratına çevirdi. Genç kadının suratındaki acı çeker ifadeyi görünce gülümsemeye zorladı kendisini. Onun, şu an nasıl bir duygu karmaşası içinde olduğunun farkındaydı. Aysima'yı çok iyi tanıyordu.

"Hayır, acımıyor. Ama söylemeden edemeyeceğim kalıbına rağmen eli oldukça ağır."

Duydukları gülümsemesine sebep oldu Aysima'nın. Bora, yapılı bir vücuda sahip değildi. Uzun boyuna rağmen, zayıf, çelimsiz denebilecek bir vücudu vardı. Kavga esnasında dikkate bile almayacağınız bir tipti belki de ama gerçekten çok iyi dövüşüyordu. Buna birkaç kere şahit olmuştu.

"Kapıdakiler bir cevap almadan gideceğe benzemiyor."

Hangi ara oturduğu koltuktan, pencerenin önüne geçtiğini fark etmediği babasına baktı. Suratındaki ifadeyi en son, yıllar önce evlerine geri döndüğü gece görmüştü Aysima.

Ailesini öyle bir belaya sokmuştu ki aradan yıllar geçse bile kabus gibi bir türlü peşlerini bırakmıyordu. Hissettiği suçluluk omuzlarına yüklendikçe ezildiğini hissetti.

"Gerçeklerin er yada geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır kızım. Zamanında bir karar verdiniz, her ikinizde. Şimdi verdiğiniz kararların doğurduğu sonuçlarla yüzleşmek zorundasınız. İnsanların, aranızda yaşananları sizden duyması gerekiyor. Geçmişten kaçamazsınız."

Babası haklıydı. Zaten bunun için Bora ile yüz yüze konuşmak istiyordu. Yoksa medya bulduğu her fırsatta onları sorularla köşeye sıkıştırmaktan çekinmeyecekti.

"Ben bir duş alıp kendime gelsem iyi olacak." diyerek ayağa kalktı. Başında korkunç bir ağrı vardı. Sıcak bir duşun iyi geleceğini düşündü. Belki o zamana kadar Bora'dan da bir haber çıkardı.

***

"Sen ne yaptığını sanıyorsun hayvan herif?!"

Kulağına doğru kükreyen arkadaşı yüzünden telefonu kulağından uzaklaştırmak zorunda kaldı. Kendini yeterince berbat hissetmiyormuş gibi sabahtan beri tanıdığı herkesten fırça yiyordu.

"Yetmedi mi ulan o kıza çektirdiklerin? Her ikiniz de yeni bir hayat kurmuşsunuz, ne diye kıza yeni hayatını zehir ediyorsun? Bir de geçen sana sorduğumda pişkin pişkin hiçbir şey hissetmiyorum diyorsun. Bok hissetmiyorsun Bora. Ne oldu, o kendinden büyük egon bazı gerçekleri kaldıramadı mı?"

"Pamir bir sus Allah aşkına."

"Susmuyorum ulan, bekle sen, İstanbul'a döndüğüm gibi ağzını burnunu kırmazsam namerdim."

Pamir hâlâ telefonda kendisine saydırmaya devam ederken daha fazla dayanamayarak telefonu suratına kapattı. Telefonu kapattığı gibi yapım şirketinden bir arama daha geldi. Sabahtan beri inatla şirketten kimsenin telefonlarını açmıyordu. Elindeki telefonu yatağın üzerine fırlattı.

Dün gece yaptıkları ile yüzleşecek cesareti bulamıyordu kendinde. Fazla içtiği için kontrolünü kaybetmişti. Gecenin anıları parça parça zihnine dolmaya başlayınca sıkıntı ile gözlerini kapattı. O adama neden saldırdığını gerçekten bilmiyordu. Instagram'da etiketlendiği bir videodan tekrar tekrar izlemişti yaptıklarını. Aysima'ya sarf ettiği kelimeler yenilir yutulur cinsten değildi. Ona bir özür borçluydu ama özür dileyecek yüzü var mıydı?

Odada yankılanan bildirim sesi ile yaslandığı pencere pervazından uzaklaşarak az önce telefonu fırlattığı yatağa doğru ilerledi. Pamir'den bir mesaj vardı.

"O telefonu suratıma kapatmanın hesabını vereceksin, o ayrı. Aysima seninle konuşmak istiyor. Numarasını atıyorum. Kıza ulaş."

Şaşkın bir şekilde mesaja baka kaldı. Ardından toparlanarak gelen numarayı telefonuna kaydetti. Yatağın üzerine oturarak kaydettiği numara ile bakıştı bir süre. Kendisi ile ne konuşmak istediğini deli gibi merak ediyordu ama arayacak cesareti bulamıyordu kendinde. Sonunda aramayı es geçerek mesaj kısmına girdi. Parmakları harflerin üzerinde gezinmeye başladı. Birkaç defa yazdıklarını sildikten sonra en son gönder tuşuna basarak beklemeye başladı.

***

Aysima, makyaj masasının önünde oturmuş saçlarını kuruturken gelen mesaj sesi ile masanın üzerindeki telefonuna baktı. Numara tanıdık değildi. Merakına yenik düşerek elindeki kurutma makinesini kapatarak masanın üzerine bıraktı. Gelen mesajı kaydırarak yazılanları okudu.

"Pamir benimle konuşmak istediğini söyledi."

Mesajın kimden geldiğini anlamak zor değildi.

"Vaktin varsa yüz yüze görüşmek istiyorum."

Cevap gelmesini beklerken ayağı ile parkede ritim tutmaya başladı. Ne zaman gergin olsa yaptığı bir şeydi bu. Yıllar sonra onunla yeniden bu şekilde konuşmak garip hissettiriyordu.

"Böğürtlen kafe, saat 17:30."

Gelen mesaja cevap verme gereği duymadan ayağa kalktı. Yatağa doğru ilerleyerek üzerindeki bornozu çıkardı. Omuzlarından sıyrılarak ayaklarının dibine düşen bornozu ayağı ile kenara itekleyerek, giymek için yatağın üzerine bıraktığı kıyafetleri ağır hareketlerle üzerine geçirdi. Yerdeki bornozu banyodaki kirli sepetine atarak odadaki boy aynasının önüne geçti. Teni her zaman olduğundan daha solgun duruyordu son günlerde. Umursamayarak odadan çıktı. Ortalıkta kimse görünmüyordu. Her zaman olduğu gibi mutfakta bir şeylerle uğraşan Şahika hanımı buldu bakışları.

"Annemler nerede?" diye sordu elindeki siyah renk, deri ceketi üzerine geçirirken.

Şahika hanım, kafasını doğradığı havuçlardan kaldırarak genç kadına baktı.

"Anneniz dışarı çıktı, Ergun bey de çalışma odasında."

"Victor?"

"Arkadaşınız da dinleneceğini söyleyip odasına çekildi."

Aysima kafasını salladı.

"Beni sorarlarsa geç olmadan geleceğimi söylersiniz." diye seslendi evin arka kısmına açılan kapıya doğru ilerlerken.

"Peki küçük hanım."

Arka kapıdan çıkarak garaj kısmına geçti. Garajın arka kısmındaki, üzeri bir örtü ile kapatılmış, eski, emektar arkadaşının yanına ilerledi. Üzerindeki örtüyü bir çırpıda sıyırınca boğazına kaçan tozlar öksürmesine neden oldu.

Motor kullanmayalı yıllar olmuştu. Babasının, kendisine 18.yaş günü hediyesi olan motosiklet, hâlâ ilk günkü gibiydi. Aysima, zamanında ona nasıl gözü gibi baktığı hatırladı. Motorun üzerine yerleşerek, elindeki kaskı kafasına geçirdi. Motoru çalıştırarak kumanda ile garajın kapısını açtı. Arka taraftaki kapıdan çıkarak orman yoluna doğru saparken bu hissi ne kadar özlediğini fark etti.

***

Böğürtlen kafe, İstanbul'un dışındaki ormanlık bir alanda yerleşiyordu. Genellikle şehir havasından bunalarak kafa dinlemek isteyenlerin ve seyahat etmeyi seven insanların ziyaret ettiği bir yerdi. Eskiden buraya sık sık geldiklerini hatırlıyordu. Gözlerden uzak olmak için burayı seçerlerdi hep.

Yasin abi'nin önüne bıraktığı sıcak çaydan yudumlarken, bu mekanın ne çok güzel anılarına şahitlik ettiğini düşünmeden edemiyordu.

Bora yine geç kalmıştı, her zamanki gibi. İç çekerek masanın üzerine bıraktığı telefondan saati kontrol etti.

17:53

Tam 23 dakikadır onun gelmesini bekliyordu. Çayından bir yudum daha alırken arkasından gelen ses ile gerildiğini hissetti.

"Kusura bakma, peşimdeki gazetecileri atlatacağım diye geciktim biraz."

Genç adam, yanından geçerek karşısına oturdu. Aysima onu süzmeden edemedi. Garip bir şekilde uyumlu giyinmişlerdi. Çift gibi.

Garip bakışlarla kendisini süzen adamın da kafasından aynı düşüncelerin geçtiğini anlamak zor değildi.

Bakışları buluşunca ikisi de toparlanarak rahatsız bir şekilde etrafa bakındılar.

İlk konuşan Bora oldu. Boğazını temizleyerek Aysima'ya baktı.

"Nasılsın?"

Sade bir soruydu belki başkaları için ama onlar için, arkasında gizlediği anlamlar büyüktü.

"İyiyim."

Bir süre ikisi de konuşmadı. Ne konuşacaklarını, nereden başlayacaklarını düşünüp durdular. Ara sıra kesişen bakışları ikisini de zor durumda bırakıyordu. Bir zamanlar saatler süren sohbetlerine, soluksuz kahkahalarına şahitlik yapan mekan, bu defa sessizliklerine eşlik ediyordu.

"Dün gece yaşananlar için özür dilerim."

Mahcup bir şekilde ensesini kaşıyarak bakışlarını kendisinden kaçıran adama baktı. Kızaran yanakları bu durumdan ne kadar rahatsız olduğunun habercisiydi.

"Keşke bir özürle hallolabilecek bir şey olsaydı." diye cevap verdi genç kadın.
"Ama bazı şeyler o kadar kolay telafi edilemiyor ne yazık ki."

Genç adamın etrafta dolaşan bakışları kendisini buldu. Aysima'nın gözlerinde titreşen mavi hareler, onun sadece dün geceyi kastetmediğini haykırıyordu.

Anladı ama anlamamazlıktan gelmek daha kolayına geldi Bora'nın.

"Seni zor duruma sokmak gerçekten istemezdim, olayın kapanması için elimden ne geliyorsa yapacağım."

Aysima, oturduğu yerde dikelerek genç adamın gözlerine baktı.

"Bu o kadar kolay kapanacak bir olay değil. Medya peşimizi bırakmayacak, bence en iyisi her şeyi itiraf etmek."

"Zamanında evli olduğumuzu ve evli olduğum kişinin sen olduğunu herkesin bilmesini mi istiyorsun?"

"Zamanında evli olduğunu zaten herkes biliyordu Bora, sadece o kişinin ben olduğumu kimse bilmiyor."

"Dediğin gibi, zamanında evli olduğumu herkes biliyor, senin aksine. Bunun benden çok sana zarar vereceğinin farkında mısın peki?"

"Bu bana verdiğin ilk zarar olmayacak."

Genç kadının dudaklarından dökülen kelimeler oldukça keskindi.

"Olan oldu artık, dün geceden sonra medya olayı eşeledikçe eşeleyecek. Onlar gerçekleri öğrenmeden, insanların her şeyi bizden duyması daha iyi."

Genç adam az önce duyduğu kelimelerin ağırlığı altında ezilirken kafasını salladı.

"Peki," dedi kollarını göğsünde kavuştururken. "Teklifin ne?"

Genç kız elini kaldırarak etraftaki masaları düzenleyen adama seslendi.

"Yasin ağabey, bize iki çay."

Ardından bakışları tekrar Bora'yı buldu.

"Sohbetimiz biraz uzun olacak."








 

Loading...
0%