Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.Bölüm: Asla Yaşanamayacaklar

@varamayokgibi

Bazı şeylerin telafisi yoktur hayatta. İnsanoğlu, kırdığı yerden kırılmaya mahkumdur. Paramparça edip üzerinde tepindiğiniz hayatların yükü ağırdır, her omuz taşıyamaz.

 

Bora, o yükün altında eziliyordu yıllar sonra. Gariptir ki, onu tekrar görene kadar zerre sızlamamıştı vicdanı, varlığını bile unuttuğu çok olmuştu ama geride bıraktığı enkazla karşı karşıya kalınca, bazı şeylerin gerçekliği karşısında çökmüştü omuzları.

 

Karşısında konuşan genç kadın her ne kadar metanetli görünmeye çalışsa da, gözlerindeki kırgınlığı fark etmemek için kör olmak gerekirdi.

 

Bora, o gözlerin bir zamanlar nasıl parladığını hatırlıyordu. Gözlerindeki o ışığı kaybetmişti Aysima. Bunu, onu ilk gördüğünde fark etmişti genç adam.

 

Şimdi tam karşısında oturmuş, gözlerini inatla kendisinden kaçırarak bir şeyler anlatan kadın, zamanında bakışları bakışlarından ayrılsa felaketi koparırdı. Kısa bir an, çok kısa bir an o günleri özlediğini fark etti Bora.

 

Aysima'nın; "Sen beni dinlemiyor musun?" diyerek isyankar bakışlarla kendisine bakması gülümsemesine sebep oldu.

 

Elini mahcup bir şekilde ensesine götürerek, ensesini kaşıdı.

 

"Kusura bakma, dalmışım."

 

"Hiç değişmemişsin biliyor musun? Hâlâ önemli konular konuşuluyorken bile aklın beş karış havada."

 

Genç adam, yaslandığı sandalyeden doğruldu. Ellerini masanın üzerine koyarak birbirine kenetledi. Suratına çarpık bir gülümseme yerleştirerek genç kadına baktı.

 

"Can çıkar, huy çıkmaz derler. Huyum kurusun."

 

"Bora..."

 

"Hmm?"

 

"Artık bu numaralarına kanmıyorum, biliyor musun?"

 

"Ne?"

 

"Yaşlanmışsın diyorum, eskisi kadar şirin gelmiyor bu hareketlerin."

 

Bora, şuh bir kahkaha patlattı. Kahkahası ormanın içinde yankılanarak, altında oturdukları ağaçtan birkaç kuşun göğe yükselmesine neden oldu.

 

Daha sonra ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı.

 

Aysima, genç adama 'Sen iflah olmazsın.' bakışları ile karşılık vererek kafasını olumsuzca iki yana salladı.

 

"Ne yapacağımız konusunda anlaştık o zaman?"

 

Genç kadının sorusu karşısında kafasını salladı Bora.

 

"Anlaştık."

 

"Kalkalım mı o zaman?"

 

"Kalkalım."

 

İkili ayaklanarak, ağaçtan yapılmış masaların arasından geçerek kafeden içeri girdiler. Yasin ağabey, yine her zamanki gibi kasanın arkasında uyukluyordu. Ellilerine merdiven dayamış adam kendisine yaklaşmakta olan ayak sesleri ile irkilerek toparlandı.

 

"Borcumuz ne kadar?"

 

Bora, tam elini cebini atıp cüzdanı çıkaracakken, yaşlı adamın sevecen ses tonu ile durmak zorunda kaldı.

 

"Bu seferlik benden olsun."

 

"Olur mu öyle şey abi-"

 

Yaşlı adam, Bora'nın söylediklerini görmezden gelerek kafasını salladı.

 

"Olur, olur. Sizi hatırladım ben, eskiden sıkça gelirdiniz buraya, sonra uğramaz oldunuz."

 

"Öyle oldu biraz." diye mırıldandı Bora.

 

"Kaç sene oldu, evlenip çoluk çocuğa karışmışsınızdır inşallah."

 

Duydukları üzerine, genç kadının boğazına bir yumru oturdu. Tırnaklarını avuç içine bastırdı sıkı sıkı. Kendince kalbindeki sızıyı fiziksel bir acı ile bastırmaya çalışıyordu.

 

Kendisi tek kelime etmezken, Bora buruk bir şekilde gülümsedi adama.

 

"Bizim mesele biraz karışık ağabey, bir ara gelip uzun uzun anlatırım."

 

İkisi de, yaşlı adama teşekkür ederek kafeden ayrıldılar. Araçlarını park ettikleri yere gelince adımlarını yavaşlatarak birbirlerine baktılar.

 

"Kendine iyi bak, sonra görüşürüz."

 

"Görüşürüz."

 

Genç adam, kendi arabasına doğru ilerlerken, Aysima eline aldığı kaskı kafasına geçirdi. Motoru çalıştırarak oradan uzaklaşırken, genç adamın bakışları hâlâ üzerindeydi.

 

***

 

Akrep ve yelkovan bir birini kovalıyordu. Saat gece 11'i gösterirken, koca malikanedeki herkes kendi kabuğuna çekilmişti. Aysima, eve döndüğü zaman herkesi salondaki kanepeye kurulmuş, merakla kendisini beklerken bulmuştu. Kendisine yönelmiş meraklı bakışlar arasında "Sonra." diye mırıldanmıştı merdivenlere doğru yönelirken.

 

Bazı şeyleri hazmetmek, hemen kabullenmek kolay bir şey değildi onun için. Ilık bir duşun ardından üzerine, saten, siyah pijamalarını giyinmiş ve yatağın sol tarafında kalan kitaplıktan bir kitap seçmişti okumak için. Eline gelen kitap, onu mazideki bir anıya götürmüştü.

 

•Flashback•

 

Genç kız, elindeki kitabı okumaya o kadar dalmıştı ki, sayfaların üzerine düşen gölgeyi bile fark edememişti.

 

"Ne okuyorsun?"

 

İrkilerek kafasını kaldırıp sesin sahibine baktı. Kalbi kulaklarımda atmaya başladı. Tepesinde dikilmiş gülümseyerek ona bakan genç, oldukça tanıdıktı.

 

Kendisine gülümseyerek bakan çocuğun suratına dik dik baktığını farkedince kendini toparlamaya çalıştı. Kitabı kapatarak ismini görebileceği bir şekilde ona doğru uzattı. Bora, genç kıza doğru eğilerek ilgiyle kitabı incelemeye başladı.

 

"Oturabilir miyim?"

 

Aysima belli belirsiz bir şekilde kafasını salladı. Neden konuşarak cevap vermediği konusunda en ufak bir fikri yoktu. Konuşma becerilerimi kaybetmiş gibiydi o anlarda.

 

'Neden buradaydı?'

 

'Neden onunla konuşuyordu?'

 

Sorular sinsice beynini kemiriyordu.

 

Yanındaki boşluğa kurularak sırtını kendisi gibi ağaca yaslayan genç, kitabı ondan alarak daha dikkatle incelemeye başladı.

 

'Payıma Düşen'

 

"İlginç bir isim. Konusu ne?"

 

Genç kız diğerine fark ettirmemeye çalışarak boğazını temizledi.

 

"İran'daki devrim öncesi dönem, devrim sırasında ve devrim sonrası yaşananları bir kadının hayatı üzerinden anlatan bir kitap. Uzun zaman önce okumuştum, kütüphanede görünce tekrar alıp okumak istedim."

 

"Kitapları sever misin?"

 

"Çok." dedi Aysima gülümseyerek.

 

Bora'nın gözleri çok kısa bir an genç kızın gülümsemesinde takılı kaldı. Ardından bakışları onu izleyen bakışlarla buluştu.

 

Gülümsedi.

 

Aysima, bu gülümsemeyi hayatı boyunca hatırlayacağından habersizdi o zamanlar.

 

"Bu arada, ben Bora Atabey." diyerek elini uzattı Bora.

 

"Aysima Erdemir." diyerek kendisine uzatılan eli sıktı Aysima.

 

***

 

Tıklatılan kapının sesi, onu daldığı maziden kopararak gerçek hayata dönmesine neden oldu. Elindeki kitabı tekrar kitaplığa yerleştirirken "Gir." diye seslendi kapıya doğru.

 

Açılan kapıdan içeriye doğru uzanan kafa gülümsemesine neden oldu.

 

"Müsait misin?"

 

"Gel Victor."

 

Victor, kapıyı tamamen aralayarak içeriye süzüldü. Elindeki iki kahve kupası vardı. İkili birlikte bahçeye bakan büyük pencerenin önündeki karşılıklı koltuklara kuruldu. Genç adam, kahvelerden birini Aysima'ya doğru uzattı.

 

"Teşekkür ederim."

 

Genç kadın, dumanı üzerinde tüten kahveden koca bir yudum aldı.

 

"Anlatacak mısın?" diye sordu Victor. Sesinde gizli bir merak tınısı vardı.

 

Aysima, ağır bir şekilde kafasını salladı.

 

Cümlelerini toparlamak için kahvesinden bir yudum daha aldı. Kahvenin o acı, mayhoş tadı damağına yayılırken elindeki kahveyi iki koltuğun arasına konumlandırılmış küçük, oval sehpanın üzerine bıraktı.

 

Öğlen baş verenleri Victor'a anlatırken, diğeri bölmeden, sakin bir şekilde dinledi genç kadını. Onun, konuşurken ne kadar zorlandığını fark ediyordu. İkisi için de, bu konuşmanın kolay geçmediğini anladı.

 

Aysima, anlatmayı bitirince derin bir nefes aldı. Ruhuna yüklenmiş ağırlık, bir nebze olsun hafiflemiş gibiydi o an.

 

"Sence onunla buluşarak yanlış mı yaptım?" diye sordu bakışları Victor'un dudakları arasından çıkacak kelimelerde kilitliydi.

 

Genç adam, yaslandığı yerden doğruldu. Kollarını dirseklerine yaslayarak ellerini birbirine kenetledi.

 

"Bu konuşmayı er ya da geç yapmak zorundaydınız." diye başladı düşüncelerini açıklamaya. "Hayatınız boyunca birbirinizden kaçarak yaşayamazsınız Aysima. Yıllar önce de eğer normal bir şekilde konuşarak bitirebilseydiniz, sen bu kadar yara almazdın. Bunun sorumlusu elbet sen değilsin, Bora'nın düzgün ayrılmayı bile beceremeyecek bir adam olması senin suçun değil ama sonuç olarak bu ayrılığın sende bu kadar etki bırakmasının sebebi ayrılırken sarf edilen kelimeler."

 

Victor haklıydı. Bora'nın ayrılırken sarf ettiği kelimelerin acısı aradan geçen onca yıla rağmen hâlâ tazeydi. Zihninin ücra bir köşesine kazınmış o kelimeler, belki de hayatı boyunca ona eşlik edecek, olur olmadık anlarda kendini hatırlatarak canını yakmaktan çekinmeyecekti.

 

"Haklısın, zaten ona bu kadar kızgın ama daha çok kırgın olmamın da sebebi bu. Bora geçmişimizi tek kelimesi ile silip attı, onun hatıralarımıza yaptığı saygısızlığı hayatım boyunca unutmayacağım."

 

Dolan gözlerini saklamak için kafasını yukarı doğru kaldırdı. İlk göz kırpışında yanaklarını ıslatarak gözlerinden süzülecek gözyaşlarını kirpikleri zorlukla zapt ediyordu.

 

Victor, diğerinin bu haline içi acıyarak baktı. Oturduğu yerden kalkarak genç kadının omuzlarını sardı. Aysima, kafasının onun omuzuna yerleştirdi. Diğeri, onu sakinleştirmek istercesine sırtını okşarken, genç kadının akmak için hazırda bekleyen gözyaşları genç adamın üzerindeki siyah gömleğe damladı. Victor, omuzunda hissettiği ıslaklık ile daha sıkı sardı arkadaşını, genç kadın sakinleşene kadar sırtını sıvazlamaya devam etti.

 

Aysima, az da olsa kendine geldikten sonra Victor'dan uzaklaşarak gülümsedi. Genç adamın bal rengi saçlarına küçük bir öpücük kondurdu.

 

"İyi ki varsın." diye mırıldandı diğerinin kıvırcık saçlarını okşarken.

 

Victor, gülümseyerek diğerinin saçlarını okşayan elini tutarak avuç içinden öptü.

 

"Sen de."

 

***

 

"Victor, Türkiye'den gelen tekliflerden bazılarını değerlendirelim diyorum, ne diyorsun?"

 

Victor, tabağındaki salamdan küçük bir dilim keserek ağzına atarken kafası ile onayladı onu.

 

"İyi fikir, son olaylardan sonra gelen tekliflerin ardı arkası kesilmiyor."

 

"Sen bugün inceleyip, uygun gördüklerini bana mail atarsın, akşam bakarım ben de, olur mu?"

 

Diğeri tekrardan kafasını salladı.

 

Kahvaltı masasında ikisi dışında kimse yoktu. Anne ve babası, bir aile dostlarını ziyarete gitmişlerdi.

 

Ortamda yankılanan zil sesi ile Aysima masanın üzerine bıraktığı telefonuna baktı.

 

Arayan Derin'di.

 

Telefonu eline aldı. Yanıtlayarak kulağına götürdü.

 

"Günaydın!" diye cıvıldayan ses gülümsemesine sebep oldu.

 

"Sana da günaydın, çiçeği burnunda gelin hanım."

 

Derin Aysima'nın söyledikleri ile kıkırdadı.

 

"Bu, çiçeği burnunda gelin hanım İstanbul'a giriş yaptı az önce ve akşam seni yeni evine yemeğe bekliyor. Önceden not düşeyim, itiraz kabul etmiyorum. Değil mi aşkım?"

 

"Etmiyor." diyen ses Pamir'e aitti bu defa.

 

Aysima'nın dudaklarındaki gülümseme büyüyerek tüm çehresine yayıldı.

 

"Ne haddime efendim kabul etmemek. Siz bana konum gönderin yeterli."

 

"Ben sana atıyorum konumu, ha bu arada, Victor'u da getirmeyi unutma. O kadar bahsettin ondan, ben de tanışmak istiyorum."

 

Aysima sağ eli ile telefonun mikrofon kısmını kapatarak Victor'a baktı.

 

"Arkadaşım Derin, eşi ile birlikte akşam bizi yemeğe bekliyorlar. Ne dersin?"

 

"Hayır demem."

 

Aysima aldığı olumlu cevapla telefonda bekleyen Derin'e döndü tekrar.

 

"Olur, geliriz."

 

"Tamam o zaman. Şimdi kapatıyorum, birazdan atacağım konumu."

 

"Tamam, görüşürüz o zaman."

 

"Görüşürüz!"

 

Kapattığı telefonu tekrar masaya bırakarak Victor'a baktı.

 

"Çayları bahçede içelim mi?"

 

"Olur."

 

***

 

Anne ve babasının, arka bahçede gözleri gibi baktıkları bir çiçek serası vardı. Seranın tam önüne kurulmuş çardak, Aysima'nın koskoca bahçede en sevdiği yerdi. Babasının eski, yaşlı ceviz ağacına onun için kurduğu salıncak hâlâ eski yerinde olduğu gibi duruyordu.

 

Aysima, o salıncağı ne zaman görse küçük Aysima'nın şuh kahkahaları yankılanırdı. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

 

Annesinin, en sevdiği servis takımından çaylarını yudumlarken, Aysima, eli ile eski salıncağı gösterdi Victor'a.

 

"Bu salıncağı babam ben 8 yaşındayken kurmuştu. Kaç defe düşüp bir yerlerimi incittiğimi hatırlamıyorum bile ama yine de etrafta birileri olmadan binmekten vazgeçmezdim."

 

Diğeri genç kadının anlattıklarını suratında huzurlu bir gülümseme ile dinlemekteydi.

 

"Bu serada annemle babamın emeği çok büyük, babam hiç öyle çiçek böcek adamı değilmiş ama sırf annem seviyor diye düğünlerinden 1 hafta evvel kurdurmuş bu serayı. Bu sera babamın anneme evlilik hediyesi bir nevi. Zamanla babamda alıştı buraya, birini gerçekten seviyorsan eğer, zamanla onun sevdiği şeyleri de sevmeye başlıyorsun sanırım. Şimdilerde ikisi birlikte bakıyorlar buraya, hatta babam annemden daha titiz burası konusunda."

 

"Birbirlerini çok seviyorlar, hâlâ. Bakışlarından belli."

 

Aysima, gülümseyerek kafasını salladı.

 

"Öyle, onlarınki büyük bir aşk hikayesi. Bir ara anneme sor, anlatır sana uzun uzun." Soğumaya yüz tutmuş çayından bir yudum alarak devam etti. "Hep onlarınkine benzer bir aşk hikayem olsun isterdim. Başlangıcı benzedi ama sonunu benzetemedik. İlişkinin yürümesi için, tek bir tarafın emek vermesi yeterli olmuyormuş, acı bir şekilde öğrenmiş oldum." Suratındaki gülümseme gittikçe silikleşmeye başladı. "O gün, onunla tekrar oturup konuşurken, o kadar çok şey geçti ki aklımdan. Keşke, dedim kendi kendime, keşke bizim hikayemizi de mutlu sonla bitirebilecek cesareti gösterebilseydi. Bora, benim en büyük hayal kırıklığım oldu ne yazık ki."

 

Victor, her zaman olduğu gibi sakince dinliyordu onu. Aysima'nın buna ne kadar ihtiyacı olduğunu biliyordu çünkü. Bu tür konuşmalar aralarında defalarca geçmişti. Genç kadının, geçmişte takılı kalması, geçmişi bir türlü atlatamaması onu çok üzüyordu. Çünkü biliyordu, geçmiş ile yaşayanın asla bir geleceği olamazdı. O, Aysima'nın kendisini geçmişe kilitleyen prangalardan kurtulmasını istiyordu.

 

"O gece, sana vurduğu gece eve döndüğümüzde, maziden kalan her şeyi, ondan en nefret ettiğim anda bile atmaya kıyamadığım hatıralarımızı gözümü bile kırpmadan ateşe verdim. Geçmişimi kül ettim. O küller havaya savrulunca, yıllardır içimde sönmek bilmeyen o ateş bir nebze olsun azalır sandım ama aksine, azalmak yerine harlandıkça harlandı. Bazen bu lanetten bir türlü kurtulamayacağımı zannediyorum."

 

Victor; "Onunla yüzleşmeden bitmeyecek bu. Yüzleşme derken, gerçek bir yüzleşmeden bahsediyorum." dedi dürüst bir şekilde. "İçinde kopan fırtınaları onun yüzüne doğru haykırmadıkça bitmeyecek Aysima. Çünkü sen hep susmuşsun, içinden geçenleri içine hapsetmişsin daima. Şimdi, yıllardır içinde birikenlerin dışarı taşması gerek. Sizin, düzgün bir vedaya ihtiyacınız var."

 

"Biliyorum ama bunları yapacak cesarete sahip miyim? Onu bilmiyorum. Belki onu affedebilirsem, biter her şey ama ben Bora'yı ölsem affetmem Victor. Sebebini en iyi sen biliyorsun."

 

Victor, o kara günü hatırladı. Aysima'nın kendisine umutla bakan gözlerinin aldığı cevapla saniyeler içinde nasıl ışıltısını kaybettiğini asla unutmayacaktı.

 

Genç kadının durgunlaşan bakışlarını yakalayınca oturduğu sandalyeden kalktı.

 

"Geldiğimden beri bana İstanbul'u gezdirmedin hiç, baban bir motorun olduğunu söyledi geçenlerde. Hadi akşamki yemeğe kadar bana bir İstanbul turu attır."

 

Aysima, onun yapmak istediğini fark edince ayak uydurmaya karar verdi. Victor, daima kendisini mutlu etmek için elinden geleni yapıyordu.

 

Kendisi de oturduğu yerden kalkarak kendisini bekleyen Victor'un koluna girdi. "Fazla hıza alışkınsındır umarım?" diye sordu alayla.

 

"Kullanan sensen sorun yok benim için."

 

İkili gülüşler eşliğinde garaja doğru ilerlemeye başladı.

 

***

 

"Hoş geldiniz!"

 

Derin, onları büyük bir sevinçle karşılamıştı.

 

"Hoş bulduk!"

 

Victor'un garip aksanı ile verdiği türkçe cevapla, genç kadından bir ciyaklama yükseldi.

 

"Ayyy! Aysima, bu çok tatlı! Değil mi Pamir?" diye sordu kendisine sarılırken.

 

Derin'in arkasında bekleyen Pamir'in gözlerini devirdiği fark etti Aysima.

 

Kıkırtısını zorlukla bastırarak onunla tokalaştı.

 

"Merhaba Pamir."

 

"Merhaba Aysima, hoş geldin."

 

"Hoş buldum. Tanıştırayım, bu menajerim ve yakın arkadaşım Victor."

 

"Memnun oldum."

 

"Ben de."

 

Derin tokalaşmakta olan ikiliyi görmezden gelerek Aysima'nın koluna girdi ve direk salona doğru sürüklemeye başladı kendisini. Aysima gözlerini devirmeden edemedi. Aradan kaç yıl geçerse geçsin, Derin her zamanki Derin'di. Büyük ihtimalle yaşlandığında bile bu huyundan vazgeçmeyecekti.

 

Victor ve Pamir arkalarından ilerliyordu. Ev oldukça mütevazı ve gösterişten uzak dekore edilmişti.

 

"Eviniz çok güzel, güle güle oturun."

 

"Pamir'in babaannesinin düğün hediyesi." diyerek gülümsedi Derin.

 

Salondaki yemek masasının üzerine çeşit çeşit yemekler dizilmişti.

 

Aysima Derin'in yemek yapmayı pek beceremediğini bildiğinden soru sorar gözlerle arkadaşına baktı.

 

"Annemin marifeti."

 

"Desene Halide teyze döktürmüş yine."

 

Aysima ve Derin yan yana otururken, Victor ve Pamir de, ikilinin karşısındaki sandalyelere yerleştiler.

 

Oldukça keyifli geçen yemek faslından sonra hepsi birlikte sofrayı toplamaya yardım etmiş, sonrasında da salona geçmişlerdi.

 

"Balayından dönerken İtalya'dan çok güzel şaraplar getirdik. Şarap eşliğinde film izlemeye ne dersiniz?" Derin'in heyecanla sorduğu soru üzerine Victor ve Aysima birbirine baktı kısa bir an. Aysima'nın bünyesi içkiye karşı zayıftı. Normalde ev dışında ve ya yanında Victor olmadıkça asla içmezdi ama bu defa yanlarındaki insanlar yabancı değildi, üstelik Victor da yanındaydı.

 

"Olur."

 

"Süper."

 

Kızlar atıştırmalıkları hazırlarken Pamir de şarabı çıkararak salonda oturun Victor'un yanına ilerledi.

 

Victor gözünün ucu ile şaraba baktı.

 

"İçki zevkin iyiymiş."

 

Pamir şarabı sehpanın üzerindeki kadehlere boşaltırken gülümsedi.

 

"Öyledir, teşekkür ederim."

 

Aysima ve Derin gelince seçtikleri filmi başlatarak yerlerine geçtiler. Aysima ve Derin ikili koltuğa otururken, Pamir ve Victor'da karşılıklı konumlandırılmış tekli koltuklara yerleştiler. Film ilerledikçe Aysima hafif çakırkeyif olmaya başlamıştı bile. Seçtikleri film yeni vizyona girmiş bir aşk filmiydi. Filmin ister konusu, ister şarkıları o kadar dokunmuştu ki yüreğine, genç kadın, birbiri ardında yuvarlamıştı kadehleri farkında olmadan.

 

Çalan zil sesi ile hepsi merakla birbirine baktı.

 

"Birini mi bekliyorduk?" diye sordu Pamir.

 

"Hayır."

 

Genç adam ayaklanarak kapıya bakmaya gedince Aysima, artık sabit tutmakta zorlandığı kafasını Derin'in omuzuna yasladı. Derin, merakla içeriye girecek olan kişiyi beklerken arkadaşının saçlarını okşamaya başladı.

 

İlk önce kararmış bir suratla Pamir girdi içeriye, ardından arkasında görünen kişi Victor ve Derin'in sinirli bir soluk vermesine neden oldu.

 

Bora, içeriye girdiği ilk an bakışları Aysima'nın yarı baygın bakan bakışları ile buluştu.

 

"Ooo," diye mırıldandı Aysima dili dolanırken. "Kimler gelmiş."

 

"Gel," dedi elini ona doğru uzatırken. "Gel seninle bir daha ağlayalım Atabey." diye devam etti gözünden akan bir damla yaşı elini tersi ile silerken. Ardından elindeki kadehi karmaşık duygularla kendisini izleyen Bora'ya doğru kaldırdı. "Yaşanmışlara, yaşanamamışlara ve asla yaşanamayacaklara."

 

 

Bir hevesle yazmaya başladığım bu hikayenin günü günden büyümesini, suratımda aptal bir gülümseme ile izliyorum. Hikayemi kütüphanesine ve okuma listelerine ekleyen, okunmaya layık gören herkese tüm kalbimle teşekkür ederim. Sizden tek bir ricam var, bölüm sonuna geldiğinizde o minik yıldızı parlatmayı unutmayın. Hatta eski bölümlere oy vermediyseniz eğer, geri dönerek o bölümleri de oylarsanız beni oldukça mutlu edersiniz. Yorumlarınız benim için çok değerli, hevesle bekliyor olacağım. Lütfen hikayeyi okurken, benim bir Türk olmadığımı da göz önünde bulundurarak okuyun ki, yaptığım yazım yanlışları fazla gözünüze batmasın. Profilimde ilginizi çekeceğini düşündüğüm diğer hikayelerime de göz atmayı unutmayın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın💖

Loading...
0%