Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5.Bölüm: Röportaj

@varamayokgibi

"Ne dedim, ne dedim?"

 

Genç kadın, suratındaki dehşet ifadesi ile yatağının çaprazındaki koltukta oturmuş, köy yoğurdu kaşıklayan arkadaşını dinliyordu.

 

Victor, yoğurdundan bir kaşık daha alarak Aysima'ya baktı.

 

"Kısaca dedin ki, gel seninle geçmişe, bugüne ve geleceğe ağlayalım. Türkçe konuştuğun için anlamamıştım, daha sonra Derin tercüme etti. Aslında daha uzun cümle kurmuştun ama kısaca anlamı buymuş. Derin öyle dedi."

 

Genç kadın kafasını kucağındaki yastığa bastırarak çığlık attı. Rezil olmuştu, resmen rezil olmuştu. Dün gece Bora'nın geleceğini bilse, hayatta içki sürmezdi diline ama olan olmuştu bir kere.

 

Kim bilir kendisi hakkında neler düşünmüştü. Onun kendisini takıntılı, kendisini unutamayan eski eş olarak hatırlamasını istemiyordu.

 

"Peki sonra ne oldu?" diye sordu suratına dökülen saçlarını elleri ile arkaya doğru iterken.

 

"Sonra da sen Derin'in omuzunda sızıp kaldın, Bora da bir süre sana baktı boş boş, ardından da hiçbir şey söylemeden çekip gitti."

 

Genç kadın zonklayan başını ellerinin arasına aldı. Öyle fazla da içmemişti aslında ama şarap fena çarpmıştı galiba.

 

"Hayatım boyunca hiç bu kadar lezzetli yoğurt yememiştim."

 

Aysima kafasını kaldırarak hayretle arkadaşına baktı. Onca olayın içinde tek düşündüğü yoğurt muydu gerçekten.

 

Genç kadının bakışlarını fark eden Victor, son kaşığı da ağzına götürerek 'Ne?' dercesine kaşlarını kaldırıp indirdi.

 

Diğeri olumsuzca kafasını sallayarak yataktan kalktı. Genç adama yaklaşarak onu oturduğu yerden kaldırdı. Victor, Aysima'nın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Omuzlarından kapıya doğru iteklendiğini fark ettiğinde neye uğradığını şaşırdı.

 

"Ne yapıyorsun?" diye sordu kafasını zorlukla genç kadına çevirerek.

 

"İzin verirsen hazırlanacağım, sen de o arada bir kase daha yoğurt yersin." diye cevapladı Aysima Victor'u alayla. "Şimdi dışarı." diyerek genç adamı açtığı kapıdan dışarı atarak kapıyı kapattı.

 

Victor, suratına kapanan kapı ile olduğu yerde kaldı. "Bu kız Türkiye'ye döndü döneli iyice kafayı yedi." diye mırıldandı kendi kendine. Ardından bir şey hatırlamış gibi gözleri parladı.

 

"Her neyse." diyerek merdivenlere yöneldi. "O zamana kadar ben de bir kase daha yoğurt yiyeyim bari."

 

***

 

Yanındaki adamla birlikte, meraklı bakışlar arasında dergi çekimi ve röportaj için anlaşma yaptıkları ajansa giriş yaptı Aysima. Suratında her zamanki kendinden emin ifadesi vardı.

 

EtrafTaki insanların kendisi ve Bora hakkında fısır fısır bir şeyler konuştuğunun farkındaydı. Bunun kolayca unutulacak bir olay olmadığını biliyordu zaten. Bugün, tüm dedi kodulara son noktayı koymak için buradaydı.

 

Üzerinde, siyah, vücudunu saran triko bir elbise vardı. Kahverengi kabanı giyinmemiş, sadece omuzlarına atmıştı. Siyah, dizlerinin üzerinde biten çizmeleri ile sade ama şık bir görüntü sağlamıştı.

 

Sonunda çekim alanına girdiklerinde tüm bakışlar kendisini bulmuştu. Heyecanlı bir şekilde kendisine yaklaşan adamı tanıyordu Aysima.

 

"Hoş geldiniz Aysima hanım."

 

Kendisine elini uzatan adam Türker Dikmen'di. Bugün röportajı yapacakları gazeteci oydu. Magazin dünyasında baya popüler bir isimdi kendisi. Ayrıca çekim yapacakları derginin baş editörüydü.

 

Aysima, kendisine uzatılan eli sıktı gülümseyerek. "Hoş bulduk Türker bey."

 

"Önce çekim mi yapmak istersiniz, yoksa röportaj mı?"

 

Dikmen'in sorusunu, "Mümkünse röportaj." diye yanıtladı genç kadın.

 

Otuzlu yaşların sonlarındaki adam anlayışla kafasını sallayarak elini ileriye doğru uzattı. "Önden buyurun lütfen."

 

Genç kadın Türker bey ve kendisi için ayrılan röportaj alanına geçerek karşılıklı konumlandırılmış lacivert renk koltuklardan birine yerleşti.

 

Victor, bir sandalye isteyerek Aysima'nın kendisini görebileceği bir yere oturdu. Diğerinin, gergin bir şekilde ayağını salladığını görebiliyordu. Bakışları buluşunca gözlerini kapatıp açtı güven verircesine. Bu, onların arasında 'Ben buradayım.' demekti.

 

"Başlayalım mı?"

 

Dikmen'in sorusu üzerine Aysima bakışlarını Victor'dan çekerek karşısındaki adamla buluşturdu. Olumluca kafasını salladı. "Başlayalım."

 

***

 

"Geçenlerde bir gece kulübünde Geceye Haykıranlar isimli grubun eski üyesi Bora Atabey'le aranızda bir olay yaşandı. Herkes bu olayın aslını oldukça merak ediyor. Bu konuda anlatabileceğiniz bir şeyler var mı?"

 

Genç kadın gelen soru üzerine derin bir nefes aldı. Bakışları bir kere daha Victor ile buluştu, diğerinin kendisine güven veren bakışları ile gözlerini tekrar karşısında oturan adama çevirdi.

 

"Aslında bugün, bugüne kadar kimsenin bilmediği bir gerçeği itiraf edeceğim." Derin bir nefes alarak devam etti. "Bizim Bora bey ile tanışlığımız eskiye dayanıyor. İkimizin de henüz kimse tarafında tanınmadığımız zamanlara." Gergin bir şekilde gülümsedi. "Daha doğrusu benim, kimse tarafından tanınmadığım zamanlar. O zamanlar, Geceye Haykıranlar'ın yıldızı yeni yeni parlıyordu. Belki hatırlarsınız, Bora bey, bir evlilik yapmıştı ama yeni yeni tanınmaya başladıkları için, magazinin pek ilgisini çeken bir olay değildi."

 

Türker Dikmen olumluca kafasını salladı. "Evet, grup popüler olduktan sonra bir süre konuşulmuştu kısa bir süre evli kaldığı."

 

"Evli olduğu kişi bendim."

 

Türker Dikmen de dahil olmak üzere stüdyodaki herkesten hayret nidaları yükseldi.

 

"Gençlik hatası." diye devam etti genç kadın. "İkimiz de çocuktuk o zamanlar, yaşadığımız duyguları aşk sanacak kadar toyduk. Aceleci davrandık, bu nedenle de pek uzun bir evlilik olmadı zaten. Anlaşmalı bir şekilde boşandık."

 

"O zamanlar kaç yaşındaydınız?"

 

"Ben 18, Bora 21."

 

"Peki o gece yaşananlar, aranızdaki kavganın sebebi neydi? Videolarda Bora bey sizi onu kıskandırmaya çalışmakla suçluyor ve size çirkin yakıştırmalar yapıyor. Arkadaşçasına biten bir ilişki için bu tepkiler fazla değil mi?"

 

"Bora alkollüydü o gece, alkollü olduğu zaman, kendini kaybeder, ne dediğini bilmez. Zaten ertesi gün bana ulaşarak özür diledi, aramızda hallettik olayı. Sadece insanların sorularına cevap aradıklarının ve biz cevap vermedikçe asılsız dedikoduların sonu gelmeyeceğinin farkındaydım. Bunun için bunu burada açıklıyorum."

 

Dikmen, anlayışla kafasını salladı. İstediğinden çok daha fazlasını almıştı. Yarın, tüm magazin yaptığı haberle çalkalanacaktı.

 

"Değerli vaktinizi bana ayırdığınız için çok teşekkür ederim Aysima hanım."

 

"Ben teşekkür ederim."

 

Dikmen, elindeki kayıt cihazını kapatarak, çalışanlara seslendi.

 

"Röportaj bitti, Aysima hanımı çekim için hazırlaya bilirsiniz."

 

***

 

Çekim alanından çıktıklarında gözleri yorgunluktan kapanmak üzereydi. Bugün sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarakda oldukça yorulmuştu. Kabanının cebindeki telefonu çıkararak aramalar kısmına girdi. Aradığı numarayı bulunca arayarak telefonu kulağına götürdü. Saniyesinde açılan telefonla birkaç saniye duraksadı.

 

"Bitti." diye fısıldadı kısa bir duraksamanın ardından. "Konuştuğumuz gibi, röportajı verdim. Ben birkaç haftaya gidiyorum zaten. Bundan sonrası sende artık."

 

Karşı tarafta da bir süre sessizlik oldu. Aysima tam telefonu kapatacakken diğerinin "Teşekkür ederim." diye mırıldandığını duydu. Cevap vermeyerek telefonu kapattı.

 

"Nasıl hissediyorsun?"

 

Yanında, kendisi ile birlikte yürüyen Victor'un sorusu üzerine bakışlarını ona çevirdi. "Özgür." dedi gülümseyerek. "Özgür hissediyorum."

 

***

 

Önünde durdukları asansörün kapısı açılınca şaşkın bir gülümseme yerleşti genç kadının suratına. Aynı ifade asansörden henüz inen ikilinin suratına da yer edinmişti.

 

"Cengiz? Mirhan?"

 

"Yenge?"

 

Mirhan, aniden söylememesi gereken bir kelime sarf etmiş gibi dilini ısırdı.

 

Aysima, onun bu şapşal haline gülümsemeden edemedi. Mirhan, aynı Mirhan'dı. Aradan geçen yıllar, o çocuksu suratından, hiçbir şey alıp götürememişti. Hâlâ aynı bebek yüzdü.

 

Cengiz ve Mirhan, zamanında Bora yüzünden az kahrını çekmemişlerdi. İkisi de terbiyeli ve saygılı çocuklardı. Genç kadın onları sever, her hafta sonu akşam yemeğine çağırırdı mutlaka.

 

"Uzun zaman oldu." diye mırıldandı ikisine de samimi bir kucaklama vererek.

 

"Öyle." dedi Cengiz suratında mahcup bir gülümseme ile. "Sen yurtdışına taşındıktan sonra koptuk iyice."

 

"Ondan sonra da yüzümüz olmadı seni aramaya." diye devam etti Mirhan.

 

Gülümsedi genç kadın, Bora onu sadece kendisinden değil, onun sayesinde kurduğu güzel arkadaşlıklardan da mahrum bırakmıştı yaptıkları ile.

 

"Tanıştırayım," diyerek sabahtan beri sessiz bir şekilde yanında duran Victor'u koluna girerek öne doğru çekti. "Menajerim ve aynı zamanda en iyi arkadaşlarımdan birisi, Victor."

 

"Memnun olduk."

 

Victor, kısaca kafasını sallamakla yetindi. Etrafta türkçe konuşulduğunda, hiçbir şey anlamadığı için gerildiğini biliyordu Aysima.

 

"Bir kahve için vaktiniz var mı?" diye sordu hevesle. Onlarla karşılaşmak, kendisine 18 yaşında olduğu o acı ama aynı zamanda tatlı günleri hatırlatmıştı. Yaptıkları ayak üstü kısa sohbet yeterli gelmemişti bu yüzden.

 

İki genç adam tedirgin bir şekilde birbirlerine baktılar. Ardından Cengiz, kolundaki saati kontrol etti. Çekimin saatine daha vardı. Gülümseyerek kafasını salladı.

 

"Bir kahve için vaktimiz var."

 

***

 

Aysima, Cengiz ve Mirhan ile birlikte ajansın kafeteryasına inerken, Victor onu arabada bekleyeceğini söyleyerek yanlarından ayrıldı. Üçlü, insanların meraklı bakışları arasında kafeteryadaki boş masalardan birine yerleşti.

 

Birkaç dakika sessizliğin ardından konuşmaya ilk başlayan Aysima oldu.

 

"Siz?" diye sordu merakına yenik düşerek. "Neden ayrıldınız?"

 

Bora'nın, uğruna kendisinden vazgeçtiği kariyerine neden grupla devam etmediğini aşırı merak etmişti.

 

"Bora'yı bilirsin," diyerek cevap verdi Mirhan, suratında hüzünlü bir gülümseme vardı. "Aklı bir karış havadaydı her zaman. Siz boşandıktan sonra ipleri iyice kopardı. Önceleri sen az çok zapt ediyordun onu ama sen gittikten sonra karşısında duracak biri de olmadı. Her gece içip dağıtmaya, grup aktivitelerini aksatmaya başladı. Grup popülerleşmeye başladıkça, bu yaptıkları daha da göze batar hale geldi. En sonunda Cengiz'le karşımıza alıp konuştuk, kendisine gelmesini, böyle devam edemeyeceğimizi söyledik. Egosuna dokundu söylediklerimiz, o da bize rest çekerek daha bizimle konuşmadan instagram'dan gruptan ayrıldığını paylaşmış, bizi de engellemiş her yerden ergen gibi. Ondan sonra resmi konular dışında hiç bir araya gelmedik zaten."

 

Duyduklarını hazmetmekte zorluk çekiyordu genç kadın. O sevip aşık olduğu adam ne hale gelmişti. Geceye Haykıranlar, üçünün çocukluk hayaliydi, nasıl öylece vazgeçe bilmişti her şeyden. Ne söyleyeceğini bilemeyerek eline aldığı kahvesinden bir yudum aldı.

 

"Ben," diyerek sustu. Bir süre ne söyleyeceğini bilemedi. Kendini toparladığında "Ben çok üzüldüm." diyebildi sadece. Bora resmen kendini mahvetmeye yönelik bir yaşam biçimi seçmişti kendine. Farkında mıydı? Ve ya farkındaysa umursamıyor muydu?

 

"Biz de çok üzüldük ilk başlarda ama böylesi hepimiz için en iyisi oldu. Çünkü ikimizde onun arkasını toplamaktan çok yorulmuştuk."

 

Cengiz'in söyledikleri üzerine anlayışla kafasını salladı. Bora, kolay bir insan değildi. Hiçbir zaman olmamıştı ama bunu hayatına dahil olmadıkça anlayamıyordunuz.

 

"Abi, çekimin vaktine az kaldı."

 

Mirhan'ın telefondan saati kontrol etmesi üzerine ayaklandılar. Aysima, tekrar her ikisi ile samimi bir şekilde kucaklaştı. Ayrılırken, çantasından çıkardığı kartı Cengiz'e doğru uzattı.

 

"Bu benim şahsi numaram, işiniz bitince mutlaka arayın. Yakında Avrupa'ya döneceğim, o zamana kadar vakit buldukça buluşalım. Sizinle karşılaşmak çok hoştu benim için."

 

"Bizim için de öyleydi." diyerek gülümsedi Mirhan. "Ayrıca," diyerek devam etti. "O davardan ayrıldıktan sonra hayallerini gerçekleştirdiğini gördükçe senin adına çok mutlu olduk. Hep mutlu ol Aysima, çünkü bunu gerçekten hak ediyorsun."

 

Genç kadın Mirhan'ın söyledikleri ile duygulanarak genç adama tekrar sarıldı. "Teşekkür ederim Mirhan."

 

Ardından, çocuklar asansörle yukarı kata çıkarken, Aysima ajansın çıkışına doğru ilerledi. Victor, ajansın tam önünde arabaya yaslanmış bir şekilde kendisini bekliyordu.

Loading...
0%