Yeni Üyelik
4.
Bölüm

"Kim demiş ki olmaz diye?"

@varamayokgibi

Bölüm şarkısı: Asu Maralman - Bal Gibi Olur🍯

3.Bölüm: "Kim demiş ki olmaz diye?"

***

"Hahahahaha."

Cihan, arkadaşının gülen suratına yumruğu geçirmemek için zor tutuyordu kendisini.

"Geçmiş olsun kardeşim, kız senin karizmayı fena çizmiş." Alpay, kahkahalarının arasında bunları zar zor söyleyebilmişti.

"Alpay gülme diyorum, çakacağım şimdi ağzına bir tane. Abi kız torpido gözünde makas taşıyor diyorum."

Alpay, teslim olurcasına ellerini yukarıya kaldırırken "Geçmiş olsun kardeşim." diyerek yeniden kahkahalara boğuldu.

Alpay ve Cihan arasındaki dostluk, çok ama çok eskiye dayanıyordu. Çocukluk arkadaşı olmalarının yanında ailelerininde oldukça yakın olması, onların aynı evin çocuğu gibi büyümesine neden olmuştu.

Her ne kadar zıt karakterlere sahip olsalar bile garip bir şekilde oldukça iyi anlaşıyorlardı.

Cihan'ın aksine Alpay, daha üniversitedeyken sevdiği kızın parmağına yüzüğü geçirmiş, üniversite biter bitmezde ilişkilerini evlilikle taçlandırmıştı.

"Babaaa." diye haykırarak odaya giren küçük kız ikisinin de dikkatini dağıtarak odanın kapısına bakmalarına neden oldu.

4-5 yaşlarında küçük bir kız çocuğu koşarak Alpay'ın kucağına atladı ve omuzuna düşen buklelerini havalı bir hareketle geriye doğru atarak şirin bir şekilde gülümsedi. Tabii önden iki dişi eksikken ne kadar şirin görünebilirse.

"Saçlarım nasıl olmuş baba? Annem yaptı." Alpay suratında sarhoş bir gülümseme ile kızına bakarken eğilerek saçlarından öptü koklaya koklaya. "Çok güzel olmuşsun Çiçeğim, tıpkı bir peri kızı gibi görünüyorsun."

Küçük kız, babasının iltifatı üzerine utangaç bir şekilde kıkırdadı.

Cihan, onların bu haline gülümserken elini ileriye doğru uzatarak küçük kızın saçlarını karıştırırken "Benim fikrimi sormayacak mısın cimcime?" diye sordu hafif alıngan bir sesle.

Çiçek, suratını buruşturarak saçlarının arasındaki eli uzaklaştırırken "Ya Cihan amca ne yapıyorsun, saçlarım bozuldu." diye yakındı.

Cihan, küçük kızın bu haline suratını buruştururken "Aynı anası." diye homurdandı Alpay'a doğru.

"Seni duydum Cihan."

Selin'in kapının önünden gelen sesi ile genç adam hafifçe yutkununca Alpay bu defa daha büyük bir kahkaha patlattı.

Küçük kız babasının kucağından inerek annesine doğru koşarken "Vallahi kıracağım çeneni Alpay, gülme artık." diye uyardı onu Cihan.

Alpay arkadaşının bu uyarısı üzerine dudaklarına görünmez bir fermuar çekerken kızını kucağına alan Selin, "Yemek hazır." diyerek oradan uzaklaştı.

Onun kapının önünden uzaklaşması ile Cihan derin bir nefes aldı. Şu an uğraşmak istediği son kişi hamilelik yüzünden hormonları iyice tavan yapmış cazgır bir Selin'di.

Geçen hafta yaşadığı olay yeniden aklına gelince istemsizce suratını buruşturdu. Kız fena geçirmişti yalnız yumruğu. Suratındaki morluğu kapatmak için bir hafta boyunca kız kardeşinin kapatıcısını kullanmıştı gizli gizli. Kadının teki yüzünden şu yaşında girdiği halleri düşününce sinirleri bozuluyordu.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Alpay suratında hafif bir gülümseme ile. Uzun zaman sonra ilk defa Cihan'ı bu kadar düşünceli görüyordu.

"Benim bir şekilde bu kadını kafeyi satmaya ikna etmem lazım, yoksa ömür billah dedemin maskarası olurum."

"E kadın satmamakta gayet kararlı diyorsun. Bu defa caziben de seni kurtarmayacak gibi."

Arkadaşının iması üzerine Cihan gözlerini devirirken içeriden "Cihan, Alpay!" diye seslenen kadını duyunca ikisi de alel acele ayaklanarak odadan çıktı ve salona doğru ilerleyerek Selin'in hazırladığı sofraya oturdular.

Genç kadın her ikisine de ölümcül bakışlar atarken önündeki çorbayı kaşıklamaya başladı.

***

"Hayır dedim Tahir. Hayır, hayır ve hayır."

Genç kadın, burnunu havaya dikmiş bir şekilde turuncu renk kanepesinde yayılmışken, hem yayıncısı, hem de yakın arkadaşı olan Tahir ile görüntülü konuşma yapıyordu.

Yeni kitabın tanıtılmasına çok az bir zaman kalmıştı ve Tahir, her yeni kitabın basımında olduğu gibi bu defa da onu kimliğini deşifre etmesi için ikna etmeye çalışıyordu.

"Yemin ederim katır inadı var sende, hatta katır bile senin yanında daha mülayim kalır."

Tahir'in sözleri üzerine Sare umursamaz bir şekilde omuzlarını silkti.

Genç adam Sare'nin bu umursamazlığı karşısında sinirli bir şekilde suratını ovuşturdu. Zaten bu konuşmayı yaparken hiç umudu yoktu ama şansını denemek istemişti yine de.

Sonunda pes etmiş bir şekilde iki elini de yukarıya doğru kaldırdı.

"Tamam, sen kazandın, yine."

"Kazanamayacağın bir savaşa girmen senin hatan."

Tahir gülerek kafasını salladı. Sare haklıydı, onun ne kadar inatçı olduğunu bildiği halde defalarca yaptıkları bu konuşmayı tekrardan yapmak onun hatasıydı.

"İlk baskı hazır olunca imzalar için arayacağım seni. Şimdi kapatıyorum. Kendine dikkat et."

"İyi geceler."

Genç kadın laptopun kapağını kapattıktan sonra onu önündeki sehpaya bırakarak ayağa kalktı.

Üzerindeki ördekli pijamalar onu olduğundan daha küçük gösteriyordu. Saçlarını gelişi güzel bir şekilde topuz yapmıştı.

Ayaklarını sürükleyerek yatak odasına doğru ilerledi. Bugün yeterince yoğun geçmişti ve oldukça uykusu vardı. Genç Kayahanlı yediği yumruğu sindirememiş olacaktı ki, o günden sonra tekrardan kayıplara karışmıştı.

Sare, onun kafasında yine ne gibi tilkiler döndüğünü merak ediyordu.

Her hamlesine karşı hazırlıklıydı çünkü o bilmese bile, Sare, Cihan Kayahanlı'yı çok iyi tanıyordu.

Genç adam o kadar iyi bir oyuncuydu ki, Sare zamanında onun kurduğu tuzağa düşme gafletinde bulunmuştu.

Bu hatası, tüm üniversite hayatını cehenneme çevirse dahi Sare, genç adama karşı kin tutmuyordu.

Kızgındı sadece. Oldukça güzel geçebilecek zamanları kötü bir anı olarak hatırlamasına neden olan genç adama oldukça kızgındı.

Sare asla kinci bir insan olmamıştı. Bir kere doğasına tersti. O hep, hayat dolu, her zaman bardağın dolu tarafından bakmaya çalışan birisiydi.

Evet, biraz sinirli ve bolca küfürbaz bir insan olabilirdi ama onun siniri en fazla 5 dakika sürerdi. Küfür etmeyi de uzun zaman önce bırakmıştı zaten.

Günün birinde, Cihan ile tekrar karşılaşabilecekleri aklının ucundan dahi geçmezken, şimdi genç adam kendisini tavlayabilmek için kırk takla atıyordu.

Bu Sare'nin hoşuna gitmiyor muydu? Eh, tabiki gidiyordu. Sonuçta zamanında kendisi için o tür aşağılayıcı ve gurur kırıcı kelimeler sarf eden adamın gözlerinde gördükleri oldukça tatmin ediciydi genç kadın için.

Gerçek kimliğini öğrendiğinde nasıl dumura uğrayacağını merakla bekliyordu genç kadın.

Kendi kafasında dönen tilkileri susturmak için kafasını iki yana salladı ve yatağın üzerindeki pikeyi kaldırarak altına girdi.

Üzerini örtmeden önce komodinin üzerindeki göz bandını alarak gözlerine geçirdi ve kafasını yumuşak yastığa koyduğu an uykunun o tatlı kolları tarafından esir alındı.

***

Aradan geçen iki haftanın ardından Sare her ne kadar rahatlamış olsa da gözleri ara sıra etrafta Cihan'ı aramıyor değildi. Merak ediyor değildi, sadece onun ne kadar istediğini elde etmedikçe vazgeçen birisi olduğunu bildiğinden, hangi ara nereden fırlayacağını bilmiyordu.

İlk baskı beklediklerinden daha hızlı tükenmişti ve çoktan ikinci ve üçüncü baskı için onay çıkmıştı. Geçen gece geç saatlere kadar ikinci baskının imzalarını tamamlamakla uğraşmıştı.

Kafedeki odasında oturmuş, kafasını masaya yaslamış bir şekilde gözlerini dinlendirirken aniden açılan kapı ile yerinden sıçradı.

"Dingonun ahırı mı burası Erdem, bu nasıl içeriye girmek?" diye sordu hafif sinirli bir şekilde.

Erdem, hafif mahCup bir şekilde kızarırken "Bunu görmen gerek." diyerek eli ile dışarıyı işaret etti.

Genç kadının kaşları çatılırken oturduğu yerden kalkarak Erdem'e doğru ilerledi ve birlikte kafenin içine doğru geçtiler. Gördüğü manzara karşısında ağzı bir karış açık kalan Sare sinirle Erdem'e döndü.

"Bu ne Erdem?"

Kafenin içi gül buketleri ile doluydu, öğleki güller ortadaki boşluğa sığmamış geriye kalanları kafenin önünü kaplayacak şekilde dışarıya dizmişlerdi.

"Bilmiyorum Sare, aniden bir kamyonetten bir sürü adam indi ve ellerindeki gülleri içeriye taşımaya başladılar. Biz de neye uğradığımızı şaşırdık."

"Kayahanlı..." diye tısladı genç kadın dişlerinin arasından. "Sen şimdi görürsün."

"Ne yapacağız tüm bu gülleri?" diye sordu Erdem şaşkın bir sesle.

"Bir kamyonet kirala Erdem."

"Kamyonet mi?"

"Hı-hı." diye mırıldanırken şeytani bir şekilde gülümsüyordu genç kadın. "Emrivaki nasıl olur gösteririm ben şimdi onlara."

Ardından, diğerinin meraklı bakışlarını görmezden gelerek tekrardan odasına doğru ilerledi.

Diğer tarafta ise Cihan, aldığı haberin ardından arkasına yaslanarak diğerinden gelecek aramayı bekliyordu. Genç kadının kendisini arayacağından emindi, tamam geçen defa güllerini almamış olabilirdi ama her kadın gülleri severdi sonuçta. Geçen defaki sinirini evinin önüne kadar gitmesine sayarak bu defa bir kamyonet gül göndermişti kadına.

Şirketteki, ayda yılda bir uğradığı odasında oturmuş olacakların hayalini kurarken odaya dedesinin girmesi üzerine toparlanarak ayağa kalktı.

Tekin bey, torununa eli ile otur işareti yaparak kendisi de çalışma masasının önüne konumlandırılmış tekli koltuklardan birine oturdu.

"2 hafta oldu hâlâ ses yok senden."

Dedesinin imasını görmezden gelerek kocaman gülümsedi Cihan.

"Tam şu dakikalarda önemli bir telefon bekliyor." diyerek elindeki telefonu işaret etti.

Tekin bey, torunu şüpheli bakışlarla incelerken "Hadi bakalım." diye mırıldandı kendi kendine.

Tam o anda genç adamın telefonu çalmaya başladı. Cihan, yabancı numarayı görünce sırıtarak telefonu dedesine doğru çevirdi. Ardından yanıtlayarak kulağına götürdü.

"Alo."

"Şu an şirkette olduğunu varsayıyorum."

Genç kadının sesini duyunca sırıtması daha da büyüdü.

"Tam üzerine bastın."

"Dışarı baksana."

Cihan diğerinin söyledikleri üzerine kaşlarını çatarak oturduğu yerden ayaklandı. Torununun değişen yüz ifadesini görünce Tekin bey de onunla birlikte ayaklanarak pencereye doğru yürüdü.

Dede torun pencerenin önüne varak dışarıya bakınca gördükleri manzara karşısında şaşkına döndüler. Bir kamyon, şirketin tam karşısına bir kasa gül boşaltarak oradan uzaklaşmaya başladı.

Tam o sırada, yolun karşısındaki arabadan inen genç kadın, Cihan'ın olduğu pencereye doğru el salladı gülümseyerek. Kulağındaki telefondan Tekin bey, bunun Böğürtlenin sahibi olduğunu anladı.

"Nasıl?" diye sordu Sare hâlâ gülümseyerek Cihan'a doğru bakarken. "Umarım hediyemi beğenmişsindir."

"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordu genç adam dişlerinin arasından.

"Yaptığın emrivakiyi sana aynen iade ediyorum." derken yüzündeki gülümseme silinerek suratı düz bir ifade aldı genç kadının.

Ardından telefonu kapatarak cebine koydu ve arabasına binerek oradan uzaklaştı. Torunu fırtına gibi odadan çıkarken Tekin Kayahanlı, suratındaki gülümseme ile uzaklaşmakta olan arabanın ardından bakarken "Olur mu, olur." diye mırıldandı kendi kendine.

 

 

Loading...
0%