Yeni Üyelik
5.
Bölüm

"Sen abayı yakmışsın."

@varamayokgibi

Cihan şirketteki çalışanların meraklı bakışları arasında kendisini dışarı attığında, Sare'nin arabası çoktan gözden kaybolmuştu bile.

Genç adam, şirkettin önüne boşaltılmış olan bir kamyonet güle sinirli bir bakış atarak yeniden şirkete doğru ilerledi.

Bir birileri ile fısıldaşmaya başlayan çalışanların yanından fırtına gibi esip geçerken "Toplatın şu gülleri şirketin önünden!" diye gürlemeyi de ihmal etmemişti.

Asansöre bindikten sonra boğazını sıkmaya başladığını hissettiği kravatını gergin bir şekilde iki yana doğru çekiştirerek gevşetmeye çalıştı.

Asansörden iner inmez doğruca şirketin en üst katındaki, ayda yılda bir uğradığı ofisinin kapısını sekreterinin suratına kapatmadan hemen önce "Odama kimseyi almayın!" diye tembihledi.

Kendisini çalışma masasının önünde karşılıklı konumlandırılmış ikili koltuklardan birisine atarak kafasını koltuğa yasladı.

Gözlerini kapatarak üzerindeki siniri bir az olsun atmaya çalıştı ama siniri geçmek yerine gözünün karşısına gelen manzara yüzünden katlanarak artıyordu.

Sinirliydi ama bu siniri tam olarak kimeydi bilmiyordu. Bugüne kadar kendisine bu şekilde davranan ikinci bir kadın olmamıştı.

Ondan gelecek tek bir gülü bile yıllarca saklayacak kadınlar tanıyordu. Ama bu çatlak kadın, o kadar gülü bir çöp gibi kendisine iade etmişti. Akıl alır gibi değildi.

Cihan hiçbir zaman bir kadının peşinde koşmak zorunda kalmadığından şu an ne tür bir yol izleyeceği konusunda en ufak bir fikri yoktu. Genelde kendisi ikna eden değil, edilen taraf olurdu çünkü.

"Kadın bütün dengemi alt üst etti." diye mırıldanarak şakaklarını ovuşturdu.

Belli ki hanımefendide geleneksel yöntemler işe yaramıyordu.

"Ne tür şeylerden hoşlanıyor ki?"

Cihan, bunu onu etkilemek için değil de, gerçekten merak ettiğini fark ettiğinde dehşete düşmüş bir şekilde kafasını iki yana salladı.

Suratının iki tarafını hafifçe tokatlarken "Kendine gel oğlum." diye mırıldandı kendi kendine.

"Sen koskoca Cihan Kayahanlı'sın."

"Kendini teselli ediş şeklin gözlerimi yaşarttı kardeşim."

Cihan, duyduğu ses üzerine hızlı bir şekilde odanın kapısına doğru döndüğünde kendisine acıyan gözlerle bakan Alpay ile iyice morali bozuldu.

"Sen ne zamandır ordasın?"

Alpay gülerek kendisine doğru yaklaştı ve Cihan'ın karşısındaki koltuğa yerleşirken "Kendinle yaşadığın iç çatışmaya şahitlik edecek kadar." diyerek güldü.

"Siktir git, Alpay!"

Alpay onaylamaz bir ifade ile arkadaşına bakarken kafasını iki yana sallayarak onaylamaz bir ses çıkardı.

"Çok ayıp, Çiçek burada olsa ağzına acı biber sürerdi kesin."

Çiçeğin adını duyunca Cihan'ın ifades8 yumuşayarak suratında hafif bir tebessüm belirdi.

"Yapar." dedi gülümseyerek kafasını sallarken. "Anası kılıklı."

Alpay öne doğru eğilerek ellerini bir birine kenetledi. Kollarını dizlerine yaslayarak "Ne olacak kardeşim senin bu halin?" diye sorarken yüz ifadesi oldukça ciddiydi.

"Ne varmış halimde?"

Alpay omuzlarını silkti.

"Bilmem, sen daha iyi bilirsin."

"Vallahi seni küfürle boğarım Alpay, tek kelime dahi etme."

Alpay yeniden arkasına doğru yaslanırken "Tamam, sen bilirsin." diyerek dudaklarına görünmez bir fermuar çekti.

Cihan meraklı bakışlarla arkadaşını süzerken "Sen neden geldin bu saatte? Normalde şantiyede olman gerekmiyor muydu?" diye sordu.

"Hani bu kız seni her yalnız bulduğunda zorbalıyor ya?"

Alpay bunları söylerken, suratında açıkça dalga geçer bir ifade vardı.

Cihan merakla tek kaşını kaldırdı.

"Eee?"

"Biz de dedik ki, bu akşam hep birlikte restoranına yemeğe gidelim. Hem Selin de çok merak ediyor seni peşinde pervane eden kızı."

"İlk söylediğin çok mantıklı olduğu için ikinci söylediğini görmezden geleceğim."

Cihan, Alpay'ın teklifini oldukça mantıklı bulmuştu. Hem belki Selin ve Çiçeğin de olduğu masada, daha iyi bir imaj çizebilirdi Sare için.

"Akşam size gelirim, oradan direk kafeye geçeriz o zaman."

Alpay, arkadaşının söylediklerini kafası ile onaylayarak ayağa kalktı.

"Ben gidiyorum o zaman," diyerek kapıya doğru yürüdü ve açtığı kapıdan çıkmadan önce "Akşam görüşürüz." diye ekledi.

Alpay gittikten yarım saat kadar sonra Cihan da şirketten ayrıldı. İlk iş bir alış veriş merkezine uğrayarak, gece için daha rahat ve sportif bir şeyler seçti kendisine.

Her ne kadar şirket işleri ile haşır neşir olmasa bile, genellikle klasik giyinmeyi tercih eden birisiydi. Uzun boyu ve düzgün fiziği sayesinde giydiği her şey onu karizmatik gösteriyordu ama Cihan'a göre, takım elbiselerin ayrı bir havası vardı.

Çocukken dedesinin her sabah aynı özenle giydiği takım elbiselere bakar ve iç geçirirdi. Babaannesinin dedesi evden çıkmadan hemen önce kravatına yaptığı o son dokunuşu ve ikisi arasında geçen o kısa ama oldukça anlamlı bakışmayı da yüzündeki çocuksu bir heyecanla izlerdi hep.

Cihan, tip olarak dedesinin gençliğine neredeyse birebir benzese de, karakter olarak ondan tamamen farklıydı.

Bazen, günün birinde dedesinin babaannesine beslediği duyguların bir benzerini besleyebileceği birisi ile karşılaşıp karşılaşamayacağını merak ederdi. Ama işin doğrusu Cihan, ne Alpay, ne de dedesi gibi olamazdı.

O hiçbir zaman bir kadına bağlı kalamayacağını düşünen tiplerdendi. Sorumluluk almak ona göre değildi. İster evlilik, isterse de iş konusunda.

O kendisini daha çok hayatını doya doya yaşamaya adamış birisiydi. Gerçi dedesinin ve ya dışardan bakan birisinin gözünde bir hayatı olmaya bilirdi ama Cihan bu şekilde mutluydu.

O girdiği her ortamda kızların ilgisini çekmekten büyük bir keyif duyan, egosu kendisinden daha büyük bir karakterdi.

Şimdi kadının biri, o çok güvendiği imajına öyle bir çizik atmıştı ki, genç adam neye uğradığını şaşırmıştı.

Elindeki poşetleri yatağının üzerine bırakarak içeresinden gece yemekte giyebileceği rahat ama şık bir şeyler seçti.

Kısa bir duşun ardından, duşa girmeden önce yatağın üzerine bıraktığı kıyafetleri giyindi.

Lacivert renk polo yaka tişört, geniş omuzlarını gözler önüne seriyordu. Pantolon olarak da taş rengi bir pantolon tercih etmişti.

Üzerini değiştirdikten sonra odanın köşesindeki boy aynasını karşına geçerek kendini süzdü. Her zaman yukarıya kaldırdığı saçlarına bu defa işkence etmemeye karar vererek alnına dökülmesine izin verdi.

Boy aynasının yanındaki küçük sehpanın üzerindeki parfümlerden birisini alarak üzerine sıktı. Aynadaki görüntüsüne bir kere daha baktıktan sonra hazır olduğuna kanaat getirerek evden ayrılmaya karar verdi.

Alpay'ların evine vardığında saat neredeyse akşam 8'e geliyordu. İki araba gitmek yerine hepsi birlikte Cihan'ın arabasında gitmeye karar verdiler.

Selin eşinin yardımı ile arabaya yerleştikten sonra, Alpay'ın Çiçeği diğer tarafa oturtmasını bekledi.

Genç kadın, hamileliğin 7.ayını yeni doldurmuştu. İlk hamileliğine nazaran bu hamileliğinde şişkinliği daha çok olduğundan hareket etmek için genelde Alpay'ın yardımına gerek duyuyordu.

Her ne kadar bazen bunun için kendini kötü hissetse de, Alpay eşine yardım etmekten oldukça mutluluk duyuyordu. Selin, ikisinden bir parça taşıyordu ve onun bu yaptığı karşısında kendi yaptıklarının lafı bile olamazdı.

Alpay karısını ve kızını arka koltuklara yerleştirdikten sonra dikkatli bir şekilde kemerlerini bağladı ve kendisi de aracın etrafından dolanarak sürücü koltuğunun yanındaki yolcu koltuğuna yerleşti.

Yolculuk boyunca Alpay ve Selin ikilisi Cihan ile olabildiğine dalga geçmiş, Cihan ise Çiçek ve Selin arabada olduğu için Alpay'a ettiği tüm küfürleri içinden etmek zorunda kalmıştı.

"Cihan amca?"

Cihan, dikiz aynasından Çiçek ile göz göze gelerek küçük kıza gülümserken "Söyle Çiçeğim?" diyerek yeniden yola odaklandı.

"Sen abayı yaktın mı?"

Çiceğin sorusu üzerine karı koca kahkahalara boğulurken Cihan kaşlarını çattı.

"O ne demek?"

"Annem sen gelmeden önce babama, Cihan abayı fena yakmış, dedi."

Cihan, ikiliye öldürücü bakışlar atarken bakışları Çiçek'le buluşunca ifadesi yumuşadı.

"Çiçeğim, sen annenle babanın her dediğini ciddiye alma, olur mu?"

"Ne yani, şimdi abayı yakmadın mı?"

Küçük kızın kafası karışmış bir şekilde sorduğu soru üzerine Selin ve Alpay yeniden bir kahkaha seline kapılırken Cihan bakışlarını sabır dilercesine yukarıya doğru kaldırdı.

Ardından dikiz aynasından yeniden Çiçeğe bakarken, "Yok Çiçeğim, yakmadım abayı kimseye." diye mırıldandı.

Küçük kız, aldığı cevaptan tatmin olmuş olacak ki, elindeki bebeği ile oynamaya devam etti.

Sonunda kafenin önüne geldiklerinde arabayı uygun bir yere park ettiler.

"Şimdi biz buraya kadar geldik ama acaba kız burada mı?"

Selin'in sorusu üzerine Cihan bu ihtimali hiç düşünmediklerini farkederek sessiz bir küfūr savurdu.

"Geldik zaten buraya kadar, burada yoksa da sonra bir daha geliriz."

Selin, eşini kafası ile onaylayarak arabanın kapısını açtı ve inmek için Alpay'ın yardım etmesini bekledi. Alpay arabadan inip kendisine yardım ederken ona yüzündeki mahcup bir ifade ile baktı.

Alpay, eşinin suratındaki ifadeyi görünce gülümseyerek saçlarının üzerine bir öpücük bıraktı. Bu öpücük, birçok şey ifade ediyordu.

Bu sırada Cihan da arabadan inerek arka kapıyı açtı ve Çiçeği kucağına alarak kapıyı kapattı.

Hepsi birlikte restorana doğru ilerleyerek kapıyı açtılar, kapının üzerindeki rüzgar çanının sesi içerideki birkaç müşterinin birkaç saniyelik kendilerine bakmalarına neden oldu.

O sırada Erdem de sese doğru döndü ve içeriye girenlerin arasında Cihan Kayahanlı'yı görünce anında soluğu onların yanında aldı.

"Merhaba Cihan bey, hoş geldiniz."

"Hoş bulduk Ertan."

"Erdem." diye düzeltti Erdem. "Yardımcı olabilir miyim?"

"Arkadaşlarımla akşam yemeğini burada yemeğe karar verdik. Bir mahsuru yoktur umarım?"

"Yok efendim, ne mahsuru. Size yardımcı olması için hemen bir garson yolluyorum. Buyurun, dilediğiniz bir yere geçebilirsiniz."

"Teşekkürler, Ertan."

Erdem burnunun üzerine kayan gözlüklerini yeniden gözlerine doğru iterken "Erdem." diye düzeltti diğerini.

Adamın bunu sırf kendisini gıcık etmek için yaptığını biliyordu. Ona malzeme vermeyecekti.

Genç adam, Cihan Kayahanlı ve arkadaşlarının yanından ayrılarak onlara yardımcı olması için garsonlardan birisini görevlendirdikten sonra hâlâ ofisinde olan Sare'yi Kayahanlı'nın burada olduğu konusunda uyarmaya gidiyordu ki, Sare yukarıdan topuz yapılmış ve kalemle tutturulmuş saçları ve üzerindeki polo yaka, üzerine yapışarak vücut hatlarını belli eden lacivert renk elbisesi ile odasından çıkarak kendisine doğru ilerlemeye başladı.

Genç kadın o kadar yorgundu ki, bakışlarını kaldırıp etrafta kim var kim yok diye bakacak takati dahi yoktu. Ağrıyan gözlerini ovuşturarak yanına vardığında Erdem vücudu ile onu saklamakta gecikmişti.

"Sare hanım, iyi akşamlar."

Sare duyduğu ses üzerine elektrik çarpmışçasına duraksadı. Sorgular bakışları Erdem ile kesiştiğinde genc adam gözlerini kapatarak hafifçe kafasını salladı.

Sare, Erdem'in arkasından kafasını yana doğru eğdiğinde gülümseyerek kendisine el sallayan Kayahanlı'yı görmek, beklediği en son şey bile değildi.

"Cihan beyyy," diyerek sahte bir gülümseme ile gülümsedi Sare. "Sizi burada görmek ne güzel."

Ardından bakışları Cihan'ın arkasındaki, merakla kendisini izleyenleri bulunca boğazını temizleyerek Erdem'in arkasından çıktı.

Cihan, genç kadının üzerindeki elbiseyi görünce garip bir ifade ile gülümsedi. Kader ve ya değil, ikisi de oldukça uyumlu giyinmiş görünüyorlardı o gün. Tabi bu benzerlik diğerlerinin de gözlerinden kaçmamıştı.

"Cihan, bizi tanıştırmayacak mısın?"

Selin'in imalı sorusu üzerine Cihan gülümseyerek kafasını salladı.

"Sare hanım, bunlar en yakın arkadaşım Alpay ve eşi Selin." Duraksayarak Alpay'ın kucağındaki Çiçeği kendi kucağına aldı. "Bu güzel hanımefendi de, onların biricik kızları Çiçek."

Sare Alpay ve Selin'i elbette tanıyordu. Sonuçta Alpay ve Cihan, üniversite de ayrılmaz ikiliydiler. Alpay'ın o sıralar Selin'e yanık olduğunu kampüste bilmeyen yoktu. Kadere bak, demek ki evlenmişlerdi.

Sare ikilinin aşk meyvesi olan küçük kıza büyük bir şefkatle bakarken "Memnun oldum." diye mırıldandı. Ardından ifadesini toparlayarak Cihan'a çevirdi bakışlarını.

"Kusura bakmayın ama benim artık gitmem gerekiyor. Arkadaşlar sizinle en güzel şekilde ilgilenecektir."

Bakışlarını arkadaki ikiliye çevirdiğinde genç kadının kendisini dikkatli bir şekilde incelediği gözünden kaçmadı.

"Tanıştığımıza tekrardan memnun oldum."

Selin kendisine uzatılan eli samimi bir şekilde sıkarken "Biz de." diyerek gülümsedi.

"İyi geceler."

Sare, onları arkasında bırakarak kafeden ayrılırken, Cihan genç kadın restorandan çıkarak arabasına doğru ilerleyip araca yerleşene ve arabası ile gözden kayboluncaya kadar onu izlemeye devam etti.

Çiçek, dikkatli bir şekilde Cihan amcasının ifadelerini inceledikten sonra çocuksu bir ifade ile kaşlarını çattı.

Sonrasında hafif sitemli bir ses tonu ile söyledikleri ise Cihan'ın şaşırmasına, anne ve babasının ise yeni bir kahkaha fırtınasına tutulmasına neden olmuştu.

"Ee ama sen abayı yakmışsın."

Loading...
0%