@varolmayaanyazar
|
Saate baktığımda gecenin 3'üydü. Derin bir nefes alırken başımı yasladığım ağaçtan çekip şakaklarımı ovdum. Bu saatte dışarda olmamın sebebi ailemdi, kavga etmiştik ve ben yine yaptığım en iyi şeyi yapıp kaçmıştım. Son günlerde en ufak bir olayda bile kavga ediyorduk ve bu belli bir süre sonra her zamankinden daha fazla can sıkıyordu. İstedikleri evlat olamadığım için pişman değilim onlar istiyor diye kendi benliğimden vazgeçemezdim değil mi? Telefonumdan gelen bildirim düşüncelerimden sıyrılmama sebep olurken telefonumu cebimden çıkardım. Tumblr'dan bildirim gelmişti, gelen bildirimi umursamadan spotify hesabıma girip yeni oluşturduğum playlistten rastgele bir şarkı açtım. Çalan şarkı istemsizce gülümsememe sebep olurken başımı yeniden ağaca yaslayıp gözlerimi kapattım. Şarkının nakaratına sessizce eşlik ederken başımda hissettiğim ağrı yüzümün buruşmasına sebep oldu. Derin bir nefes alırken artık eve gitmem gerektiğinin farkındaydım. Adımlarımı evimin olduğu sokağa yönlendirirken havadaki toprak kokusunu içime çektim. Toprak neden bu kadar güzel kokuyordu hiçbir fikrim yok ama beni sakinleştiriyordu bu koku. Sanki bir şeyler eksikmiş de toprak kokusu tamamlıyormuş gibi hissediyordum. Park ve evim arasında pek uzun bir mesafe yoktu eve yaklaştığımda ışıkların kapalı olduğunu fark etmemle rahat bir iç çektim, hoş bu saatte uyanık olmalarını beklemiyordum ama yine de ihtimâlleri göz önünde bulundurmam gerekiyordu. Yeni bir kavgayı kaldıracak gücü kendimde bulamıyordum bu baş ağrısıyla karşılık vermem imkansıza yakındı. Kapıyı ses çıkarmadan açtım ve içeri girdim. Yine aynı sessizlikte kapattıktan sonra odama geçip kendimi yatağa attım. Telefonumu cebimden çıkarıp komodinin üzerine bıraktım. Bir süre tavanı izledikten sonra zor da olsa kendimi uykunun kollarına bırakmıştım. Yerimde huzursuzca kıpırdanırken gözlerimi araladım, artık ne kadar sinirlendiysem başımın ağrısı henüz geçmemişti. Anlaşılan bugün hiç de güzel geçmeyecekti. Bu benim için totem gibi bir şey olmuştu. Ne zaman huysuz bir şekilde uyansam o gün asla güzel geçmiyordu, bu da hayatın bana oynadığı anlamsız oyunlarından bir tanesi işte. Komodinin üzerindeki telefonumu alıp bildirimlere kısaca göz attım. Sınıf grubunda okula ne zaman döneceğime dair birkaç soru vardı. Bu yıl son sınıf olduğum için sınava çalışma bahanesiyle okul idaresinden izin almıştım ama pek sınava çalıştığım söylenemezdi. Sınıf grubuna bir haftaya kadar döneceğimi söyleyip telefonun ekranını kapatıp kendimi yeniden yatağa bıraktım. Bir süre tavanı izledikten sonra aklıma gelen fikirle hafifçe sırıttım. Küçüklüğümden beri gezegenlere ve yıldızlara ilgim vardı ve şu an aklımda odamın tavanını gökyüzüne çevirme fikri vardı evet yanlış duymadınız odamın tavanını gökyüzüne çevireceğim. İçimde asla büyümeyen bir oğlan çocuğu vardı ve bu aslında onun hayaliydi, ben bugün onu ilk hayalini gerçekleştirecektim. Hızlıca banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım, ellerimle saçlarımı dağıttıktan sonra üzerimi giyinmek için hızlı bir şekilde odama geldim. Ev sessizdi, annemler işe gitmişti muhtemelen. Annem bir devlet dairesinde memurdu. Babamın kendine ait bir muhasebe bürosu vardı. Benim tıp okumamı istiyordu ikisi de. Bunun için yıllardır okul dışında etütler ve özel dersler alıyordum. Defalarca istemediğimi dile getirsem de anlamamakta ısrar ediyorlardı. Bu yüzden defalarca kavga etmiştik ama onlar yine bildiklerini okumaktan geri durmuyorlardı. Giyindikten sonra telefonumu cebime atıp anahtarlarımı da diğer cebime attım. Evden çıktığımda hafifçe esen rüzgâr yüzümü okşarken gülümsedim. Parti malzemeleri satan bir yerde aradığım şeyleri bulabileceğimi düşündüğümden dolayı Nergis teyzenin dükkanına gitmeye karar verdim. Nergis teyzeyi tanıdığımda 5 yaşındaydım. Sokakta oynadığım esnada bana yıldız figürlü bir oyuncak vermişti ve o günden sonra ne o beni ne de ben onu bırakmamıştım. Bulduğum her fırsatta yanına gidiyordum. Daha önce hiç evlenmemişti sevdiği adam şehit olunca kendini aşka kapatmış, kalbinin kapılarını bir daha asla kimseye açmamıştı. Belki de hiç tatmadığı evlat sevgisini benimle tattığı için bana bu kadar bağlıydı. Ben de ona fazlasıyla bağlıydım ve bu durumdan asla şikayetçi değildim. Dolmuş geldiğinde elimle durmasını işaret ettim. Biraz ileride durduğunda gözlerimi devirdim. Bir kez olsun tam önümde dursa ne olurdu acaba? Dolmuşa bindikten sonra ücreti uzatıp oturdum. Bu saatlerde pek dolu olmadığı için şanslıydım açıkçası, şu an ayakta gidecek halim yoktu sebepsizce kendimi çok yorgun hissediyordum. Kulaklığımı takıp rastgele bir şarkı açtım. ''Sen banasın'' şarkısı kulaklarıma dolarken gözlerimi kapattım. Gözlerimi açtığımda ineceğim yere yaklaştığımı fark ettim zamanlamam mükemmeldi. Dolmuştan indiğimde adımlarımı hızlandırıp Nergis teyzenin dükkanına girdim. Beni gördüğünde yüzünde sıcacık bir gülümseme belirirken ben de aynı şekilde gülümsedim ve ona sıkıca sarıldım. Bir süre sonra geri çekildiğimde yanaklarını sıkıp güldüm. ''Aman da benim Sultanım nasılmış bakalım?'' Yanaklarını sıktığımda geri çekilmeye çalışırken gülümsemeye devam ediyordu. ''Eşek sıpası kim bilir ne işin düştü de geldin yanıma.'' Bu aralar onu ihmal ettiğim için sahte bir kızgınlıkla omzuma vurdu. Her gün yanına uğruyorken son zamanlarda neredeyse hiç gelmemiştim. Ne dese haklıydı ama o sadece omzuma vurmakla yetinmişti. Yanağına uzun bir öpücük kondurduğumda o içten gülümsemesiyle bana baktı. ''Evde durumlar biraz karışık Sultanım affet.'' Cümlemi bitirdiğimde yüzünü düşünce dolu bir ifade kapladı onu bu şekilde görünce içimde bir şeylerin burkulduğunun hissettim. Beni üzgün görmek onu da üzüyordu. Yüzüme büyük bir gülümseme yerleştirip sandalyelerden birine oturdum. ''Ben iyiyim sultanım endişe etme, hem sana gülümsemek yakışıyor gül bakayım.'' Cümlemi bitirdiğimde benimle birlikte o da gülümsedi. ''Aç mısın kuzum bir şeyler hazırlayayım mı?'' Sorduğu soruyla başımı olumsuzca sallayıp sandalyede geriye yaslandım. ''Yok sultanım ettim ben kahvaltımı.'' Anladığını belirtircesine başını sallarken saçlarımı karıştırdı. Bunu bir başkası yapsa şu an kıyameti koparırdım ama söz konusu Nergis teyze olunca akan sular duruyordu. ''Nergis teyzem bana bir sürü yıldız lazım odamı gökyüzüne çevireceğim.'' Hafifçe kaşları çatıldığında bakışlarımı dikkatle yüzünde dolaştırdım. Bir süre sessiz kaldıktan sonra ayağa kalkıp merdivenlerden yukarı çıktı, yaklaşık 5 dakika sonra elinde büyük bir kutuyla yanıma geldiğinde kaşlarımı çatma sırası bendeydi. ''Oğlum bu kutunun içinde istediğin her şey var. Yıllardır saklıyordum sana kısmetmiş.'' Kutuyu açtığımda içinde istediğim her şeyin olduğunu gördüm. Ayağa kalkıp Nergis teyzeye sıkıca sarıldım, o da aynı şekilde bana sarılmıştı. Bugün kötü geçecek diye düşünürken yaşayabileceğim en güzel şeyi yaşamıştım resmen. İçeri giren müşteriyle geri çekilmiştik. ''Yıldız kızım sen mi geldin, bak bu Bulut. Sana hep bahsediyordum ya.'' Kısa bir tanışma faslının ardından bir süre muhabbet ettik. Yıldız'da bu yıl sınava hazırlanıyormuş ve hedefi veterinerlikmiş. Zeki bir kıza benziyordu. Orada kaç saat birlikte oturduk farkında bile değildim. İzin isteyip kalktığımda Yıldız'da benimle birlikte kalktı. Nergis teyzeye sarılıp dükkandan çıktık. Benim bineceğim dolmuş hemen geldiğinden çıkışta fazla konuşma fırsatı bulamamıştık. Hayatınızda birini ilk gördüğünüz anda onu daha önce tanıyormuş hissine kapıldınız mı? Kulağa saçma geliyor olabilir fakat şu an hissettiğim şey bu. Onu daha önce hiç görmediğime eminim fakat sanki tanıyormuşum hissini içimden atamıyorum. Eve geldiğimde henüz kimse gelmemişti. Depodan merdiveni çıkarıp yıldızları ve minyatür gezegenleri tavana yapıştırdım. Odamdaki perdeler siyah olduğu için güneşi engelliyordu perdeyi çekip yatağıma uzandım ve bir süre parlayan tavanı izledim. Bugün 5 yaşıma verdiğim sözü gerçekleştirdim. Gökyüzünü odama sığdırdım. Şu an bir yerlerde o çocuğun beni gururla izlediğine eminim. Telefonumdan gelen bildirim sesiyle telefonumu çıkarıp gelen bildirime baktım. Tumblr'dan bir mesaj gelmişti. Hızlıca mesajı açtım. Kimden : yokoluslarim Kime : ucurumunkiyisindayim ''Dün gece 3 sularında dışarıda dolaşacak ne derdin vardı bilmiyorum ama yanına gelmemek için içimde büyük bir savaş verdim. Seni uzaktan izlemek, sevmek ne kadar zor tahmin bile edemezsin. Şu an bunları yüzüne söylemek isterdim fakat o kadar cesur değilim. Gökyüzünü odana sığdırdın, imkansızı başardın. Belki bir gün beni de kalbine sığdırırsın ha buz prens, olmaz mı?'' Mesajı okuduğumda kaşlarımı çattım. Kimin oyunuydu bilmiyorum ve umurumda da değildi. Mesajı cevapsız bırakıp yatağıma uzandım. Şu an bunu düşünemeyecek kadar yorgundum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve gökyüzünün altında kendimi uykunun şefkatli kollarına bıraktım.
|
0% |