Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@vasoniacmp

BÖLÜM 2 - MEKTUP

______________________⚜️______________________

 

Herkes odalarına gitmişti. Benim oda arkadaşım Leconia Dchity’di. Leconia, Cennet Kralının kızıydı. Yakın bir arkadaşım sayılmazdı. Zaten zorbamın (Jaden Cox, onun en yakın arkadaşı, benim ise zorbamdı. Jaden, Doğal Güzellikler kraliçesinin oğluydu. Ama tipsizin tekiydi. Leconia onda ne buluyorsa artık.) en yakın arkadaşıydı.Ancak yine de bana yakın davranırdı. Odamıza girdiğimizde, Leconia bana direkt olarak sarıldı. Ve korktuğunu söyledi. Ben de ona sarıldım. “Korkman gereken bir şey yok. Sadece uyuyalım. Yarın düşünürüz bunları.” Leconia korkak bir kızdı. Bu sebeple her şeyden fazla korkuyordu. Ben uyuyalım dediğimde, “Bende senin yanına yatabilir miyim?” diye sordu. “Yatabilirsin” dedim.

Sabah uyandığımızda ikimizin de başucundaki sehpaların üstünde mektup vardı. Leconia hemen yataktan atlayıp başucuna koştu. Ve açtı. “SCARLETT! ACİLEN MEKTUBUNU AÇMALISIN!”.dedi. Bende mektubu açtım. İçinde şunlar yazıyordu:

“Katliamın kilidi açıldı.

İhanetlere ve intikamlara

Hoş geldiniz.

1)Okuldan dışarı adım atan ölür

2) Öğretmenlere veya özel görevlilerinize

Söylerseniz onlarla birlikte ölürsünüz.

3)Ailenize bir şey yazmak yok.

Lasyde Xabxej Jalmsnd

Janlf”

Benimkinin içinde bir not daha vardı.

“Sana gönderdiğimiz görevleri yapmazsan

herkes asıl kimliğini öğrenir ve işin zorlaşır

Bu okula asıl gelme nedenini biliyoruz.

-LASYDE XABXEJ JALMSND JANLF”

“Bu bizle dalga mı geçiyor!? Ne biçim isim bu böyle!” Dedi Leconia.

“Bence ortak salona gitmeliyiz. Bu mektup diğerlerine de gelmiş mi diye bakarız.” Dedim.

Ortak salona gittiğimizde Druas, Antonio, Elijah ve Aide vardı salonda. Savaş kralının sarayından geliyordu. Ortak salona geldiğimizde Elijah koşarak yanımıza geldi ve;

“Sizde mektubu aldınız mı???” Diye sordu.

Ne diyeceğini merak ettiğim için;

“Ne mektubundan bahsediyorsun? Biz mektup filan almadık.”

Dedim.

Leconia, ne yapmaya çalıştığımı anlamış olmalı ki:

“Evet, ne mektubundan bahsediyorsunuz?” Dedi.

Elijah kısık sesle bir küfür savurdu ve arkasında Bona’nın durduğunu gördü.

“Eli, sende bu kadar saf olma, o mektup tüm prens ve tüm prenseslere geldi. Şu “Lasyde Xabxej Jalmsnd Janlf” kimse artık, deli biri olmalı.”

Elijah bize sinirli bir bakış attı. Sonrasında Noah koşarak odaya girdi.

“SİZDE MEKTUBU ALDINIZ MI!!??” diye bağırdı. Hemen arkasından oda arkadaşı Jaden girdi.

“Noah, biraz sakin olsana be oğlum, öyle odaya SİZDE MEKTUBU ALDINIZ MI!!?? Diye bağırarak girilir mi?!”

Tam bunları söylerken beni gördü ve dil çıkarıp göz kırptı. Bende ona sinirli bir bakışla karşılık verdim. Daha sonrasında;

“Evet Noah, mektup herkese geldi.” Dedim.

Noah rahat bir nefes aldı. Ve;

“Şüpheli var mı marmelat?” Diye sordu.

Bende hayır anlamında başımı salladım.

“Daha katilin bizden biri bile olup olmadığını bilmiyoruz.”

Bona; 

“Sanırım ben birkaç kişi tahmin edebiliyorum. birkaç teorim va-“

“ÇOCUKLAR! SİZİ ÇOK ÖZLEMİŞİM! NOAH! JADEN!”

Odaya Levi girmişti. Girdiği gibi de yaptığı şey Jaden’a sarılmak olmuştu. Daha sonrasında Leconia’yı görünce, (Leconia, Alison’un yakın arkadaşıydı…) hemen ona doğru koşup sarıldı.

“Senin için de üzgünüm…” dedi.

Leconia;

“O senin kardeşindi, asıl ben üzgünüm.” Dedi.

Noah; 

“Sebastian senin oda arkadaşındı. Seni görünce asıl o sevinecek. Hadi onun yanına gidelim!” Dedi.

Onlar odadan çıktığında, Bona konuşmaya başladı. Yüzü yine asıktı:

“Bence odalarımıza gidelim. Zaten gelen yok.”

Bona odadan çıktı. Ben ve Leconia yalnız kalmıştık. Ben biriyle yalnız kalmaktan korkuyordum. Belki de katil Leconia’ydı.

“Her neyse, haydi odalarımıza gidelim.”

Odalarımıza gittiğimizde, yatağımın üstünde bir not vardı.

“O da ne öyle?”

Mektubu Leconia da görmüştü.

“Hadi aç.” Dedi.

Korkuyordu. Yüzünden belliydi.

Mektubu açtım. Şöyle yazıyordu:

 

“Selam prenses. İlk mektubu sana gönderelim dedik.

Kan ve kılıç.*

Acı ve merhamet.*

Bona veya Jaden.*

Birini seç. Arkadaşın Leconia büyük ihtimalle mektubu zaten gördü. Bunu başka birine söylersen,

Bona ve Jaden ölür.

Onlardan birini öldürürken yanında biri olursa,

Bona ve Jaden ölür.

Eğer bizi kandırmaya çalışırsan,

Bona ve Jaden ölür.

Bunların yanında, sen de ölürsün.

Sana bir önceki mektupta da gönderdiğimiz gibi, eğer yapmazsan herkes asıl kimliğini öğrenir ve işin zorlaşır. Bu okula gelme nedenini biliyoruz.

İyi günler prenses ~

-Lasyde Xabxej Jalmsnd Janlf”

“Eğer yapmazsan herkes asıl kimliğini öğrenir ve işin zorlaşır” kısmı vurgulanmak için kanla yazılmıştı. Ben o kısmı Leconia görmesin diye hemen yırtmıştım. Okurken de söylememiştim.

“AH YİNE ŞU LANET OLASI LASYDE!” Dedim.

Leconia dedi ki,

 

 

 

 

______________________________________________________

*Tanıdık gelmiş olabilir, Acıların Hükümdarı kitabında Euria Vaseva’nın kullandığı bir cümle. Kan ve kılıç, acı ve merhamet, Euria ve Firari diye geçiyor.

 

“Hey Scarlett, baksana, çoğul kullanmış. Demek ki birden fazla katil var.”dedi.

“Doğru yere değindin, AMA BEN NE YAPICAM!? Jaden’ı da Bona’yı da öldürmek istemiyorum!”

Leconia;

“Benim söyleyebileceğim bir şey yok.”

Dedi ve yatağa yattı. Bona ve Xia’nın odası yukarı katımızdaydı.

Sanırım yukarı kata tırmanabilirdim. İki tane hançer, bir kılıcım vardı. Hançerleri aldım. Elbisemi çıkarttım ve geceliğimi giydim. Cama doğru ilerledim. Derin bir nefes alıp camı açtım.

Hançerleri duvara saplayıp saplayıp yukarı doğru çıkmaya başladım. Zordu ama, kapıları kullanamazdım. Özellikle Profesör Elodie beni yakalarsa, (ki o en katı öğretmen, kılıç derslerini o veriyor.) çok kötü olurdu. Sonunda pencerelerine ulaşmıştım. Xia uyuyordu. Bona ise yatağında oturup kitap okuyordu. Camı 3 kez tıklattım. Bona beni gördü. Camı açtı.

“Ne oldu?” Diye sordu. Yüzüm çok çaresiz gözüküyor olmalıydı. Bir şey olduğunu anlamıştı. İfadesi tedirgindi. İçeri girdim.

Ona mektubu gösterdim. Yüzündeki tedirginlik ifadesinin daha da büyüyeceğini düşünürken, tam tersi oldu. Onun yerine dudakları yukarı doğru kıvrıldı. “Oyunun adı ihanet ve intikam, değil mi?…” dedi.

Çok şüpheli konuşuyordu.

“Acı ve merhamet ha?” Dedi. “Ne de olsa oyunun adı ihanet ve intikam. Ne yemi yapıcaz? Bien sûr, nous nous vengerons de ces meurtriers salopes (Bona, burayı fransızca söylemişti, bu sebeple bende anlamamıştım.)

“Ne dedin ?” Diye sordum.

Bona, “Bir kısmı ayıptı, bu sebeple sadece bir kısmını söyleyeyim, tabii ki de o katillerden intikam alıcaz…”

Bona’nın ne demeye çalıştığını anlamamıştım… Katilleri bilmiyorduk bile...

“Çok heyecanlıyım !! Ne yapacağız biliyor musun, ben ölü taklidi yapıcam. Hatta bacağımın bir kısmını kılcınla kesebilirsin. Bacaktan fazla kan çıkar. Kılıcın ucu da kan olmuş olur, bence gayet güzel ölü taklidi yaparım.”

Bona’nın söyledikleri mantıklıydı. Sadece katilin bizi yakalama imkanı çok yüksekti. Bona’yı ilk kez gülerken görüyordum.

O sırada kapı çaldı.

“Saklan.” Bona kısık sesle bunu söyledi.

Bona kapıyı açtı. İçeri Kar Kralının (Nixie’nin annesiyle birlikte çalışıyorlardı) oğlu Nathan Smıth ve Jaden girdi.

“ Leconia Scarlett’ın odada olmadığını söylemek için bizim yanımıza geldi. O burda m-“

“Scarlett çık nereye saklandıysan. Seni tanıyorum. Ya saklanmış ya da camdan kaçmışsındır.” Dedi Jaden Nathan’ın sözünü bölüp. Bende saklandığım yerden çıktım.

“Ne var ya ?!” Dedim.

Jaden bıkkın bir nefes aldı.

“Neden kaçtın ? Katil seni yakalayabilirdi biliyorsun değil mi ?“

“Ben seni neden ilgilendiriyorum ki ? Madem beni tanıyorsun, o zam-“

Jaden sözümü böldü ve ;

“Senin camdan gireceğini biliyorum.”

Nathan aramızdaki diyaloğu kesti. “Ya suikastçinin oku varsa ? Ya katilin oku vardıysa ve seni duvarda gördüğünde seni vursaydı !?”

“Ben sizi neden ilgilendiriyorum ? Ayrıca Jaden, sanki aramız iyiymiş gibi davranma. Daha dün üstüme o domates çorbasını döküp saçlarımı karıştırdın .” Jaden kıkırdadı. Derin bir nefes aldım.

Daha sonrasında hışımla gidip camı açtım ve hançerimle aşağı doğru inmeye başladım.

Bona, Nathan ve Jaden’ın kavgalarını inerken duyabiliyordum. Bona notu Jaden’a söylemişti sanırım. Aşağı indiğimde Leconia yatakta oturmuş beni bekliyordu.

“Sonunda geldin. Üstüne artık bir elbise giy. Birazdan sabah olucak ve ortak salondan hangi dersimiz varsa ona gideceğiz.” Dedi.

Kan rengi ve siyah karışımı bir elbise giymiştim. Kafama da zümrütten bir taç takmıştım.

Ortak salona gittiğimizde Profesör Elodie bizi bekliyordu. “Evet, bugün bütün gün kılıç dersi alıcaksınız. Artık Prenseslerin de kılıç dersi alacağını duyurmuştum. Hadi beni takip edin.” Profesör Elodie’yi takip ettik. Büyük bir bahçeye gitmiştik. Evet, Noah, hangi prensesle kılıç dövüşü yapmak istersin bakalım ?

Noah, en iyi kılıç dövüşü yapan 2. Prensti. Birinci olan Jaden’dı. Ama kimse benim kılıç dövüşü yapabildiğimi bilmiyordu.

“Bona.”

Dedi Noah. Onlar Bona’yla kılıç savaşı yapmaya başlamışlardı. Miss Elodie 2. Olarak şöyle söyledi,

“Scarlett’la yapmak isteyen ?”

Jaden öne çıktı. “Gel bakalım Güzellikler Kralının oğlu…” diye mırıldandım. Jaden sırıttı.

Ortaya geçtiğimizde ,

“ Bence sana acımamam için hiçbir sebep yok”

İğneleyici bir tavırla söylemişti bunu.

“Asıl ben sana acıyacağım”

Dedim ve ilk hamleyi genelde hiç yapmadığım halde yaptım. Hemen kenara kaydı, ve kılıcı karnıma doğru yönlendirdi. Eğildim. Yüz ifadesi değişmişti, sanırım şaşırmıştı. Herkes bizi izliyordu. Kılıcımı hemen başına yönelttim. Tam kaçamadığı için yanağının bir kısmı yarıldı. Kan bordo rengiydi. En güzel kan rengi hem de. Dilimle dudaklarımı ıslattım.

Bir sonraki hamleyi o yaptı. İşte bu sefer hiçbir yerimi hedeflememişti. Ne yapacağımı bildiği için o hamleye göre yapmıştı kılıç vuruşunu. Kılıcı bacağıma doğru savurdu ve dengemi kaybettirdi. Miss Elodie tam yeter derken ayağa kalktım ve karnına doğru saldırdım. Kılıç karnını çizmişti. Daha sonrasında kılıcını ayağıma doğru savurdu tekrardan.

Ayağımdan kanlar akmaya başlamıştı. Ağzımdan da biraz geliyordu. Ona bir tekme vurdum. Darbe fazla gelmiş olmalı ki yere düştü. Kılıcı tam yanına sapladım. Çimlere.

Elimi uzattım.

“Tebrikler” dedi.

Gülümsedim ve ;

“Profesör Elodie, sorun değilse ben artık oturabilir miyim ?” Dedim. Çünkü Bona ve Noah kılıç dövüşlerini bizim gibi bitirmişti ve ben Bona ile konuşmak istiyordum.

“Tabii ki, çok güzel dövüştü Scarlett.” dedi Profesör Elodie. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

Bona’nın yanına geçtiğimde,

“Kılıç dövüşü yapabildiğini bilmiyordum.” Dedi.

“Kimse bilmiyordu.” Diye cevap verdim.

“Kimden öğrendin ? Yaptığın haraketler üst düzey kılıç ustalarının kullandığı hareketlerdi.”

Nasıl cevap verseydim ? Veya Bona bilse sorun olur muydu ? Hayır, Bona’ya söylememeliydim. Ama ne diyecektim ? Abimden mi ? Ancak Andrew uzun süre önce kaybolmuştu. Ama o da eskiden bu okula geliyordu. Yani o hareketleri ondan öğrendim desem bişey demezdi herhalde.

“Alo, dünyadan Scarlett’a !” Dedi Bona.

“Abimden.” Dedim.

“Senin abin mi var ?”

“Evet eskiden bu okuldaydı, ancak 9 ay önce kayboldu.”

“Bi dakka Andrew Vasonia’nın kardeşi misin sen ?!”

“Evet, neden ?” Sırrımı biliyor olamazdı. Andrew'ı tanıyor olsa bile Andrew bir tek kız arkadaşı Nyx’e söylemişti bunu. Nyx ve onun kız kardeşi biliyordu bizim sırrımızı bir tek. Nyx’in soyu karanlık soydu. Hatırladığım tek şey buydu onlarla ilgili. Bona’ya gelirsek, abimle yaşıttı Bona. Aramızda 2 yaş vardı. O 19 ben 17 yaşındaydım. Abimin kaybolduğu sene Bona bu okuldaydı. Ama Nyx ona söylemediği sürece bunu bilemezdi.

“Zamanı gelince söylerim.” Dedi. Gözleri yaşarmıştı. Ne olmuştu acaba ? Abimle yakın arkadaştılar belki.

“Ne oldu ?” Diye sordum. “. Yakın mıydınız ?”

“Dediğim gibi, zamanı gelince söyleyeceğim.” Dedi. “Ama nasıl bu kadar iyi dövüştüğünü şimdi anladım. O, o zamanın Jaden’ı gibiydi işte. Ama Jaden’dan da iyi dövüşüyordu. Onunla çok az kişi dövüşmeye cesaret edebiliyordu . Dövüşte senle aynı hareketleri kullanıyordu.” Dedi.

Abimle gurur duymuştum. Profesör Elodie seslendi ;

“ Scarlett, Elijah senle kılıç dövüşü yapmak istiyor, gelebilir misin !?”

Oraya doğru ilerledim. “Görüşürüz Bona !”

“Gizemlisiniz Leydim. Aranızda dövüşebilen tek prensesin Bona olduğunu sanıyordum.”

“Yanlış biliyormuşsunuz Sör Elijah…” dedim ve kılıcımı kınından çekip gülümsedim. Bu sefer ilk hamleyi karşıdakine yaptıracaktım. Bana doğru bir tekme savurdu. Yere düştüm. Ağzımdan kan gelmeye başladı.

“Eh, sen zor oynamak istiyorsan, biz de zor oynarız.” Dedim.

Kılıcın kabzasıyla karnına vurdum. Sonra da bir tekme savurdum. Büyük bir darbe vermiştim.

“HEY ! ÇOK BÜYÜK DARBELER VERİYORSUNUZ ! BİRAZ DAHA SAKİN !” diye bağırdı Miss Elodie.

“Sana diyor !” diye bağırdı Milou gülerek. Gülümsedim. Bana bir tekme daha savurdu Elijah.

“Hey ! Bende senin arkadaşınım !”

“Eee ?” Dedi.

“Biraz daha sakin davransana !?” Dedim ve bacağına bir tekme savurdum. Jaden’ın taktiğini uyguluyordum. Ama kılıçla değil, tekmeyle. Yere yuvarlandı ve kılıcı bacağına soktum. Acıyla bağırdı. Gülümsedim.

“BU KADAR YETER ! SCARLETT, DELİRDİN Mİ SEN ? AYRILIN !” Miss Elodie aramıza girdi.

Eğilip kulağına ;

“Sen kaşındın” diye fısıldadım ve gülümsedim. Daha sonrasında Bona’nın yanına gitmek üzere oradan ayrıldım.

O sırada Nixie yanıma gelip,

“Çok iyiydi be kızım ! Bana da bir ara öğretmen lazım. Ama ilk bi kılıcı kınından çekmeyi öğrenirsem….”

Kıkırdadım.

“Kendini kötüleme Nixie, eminim sende çok iyi yapacaksın.”

Nixie’nin yüzünde bir gülümseme belirdi.

“Tabii, öğrenirim.”

 Dedi. 

Bona’nın yanına doğru ilerledim. Yanında Xia ve Felix vardı.

Felix, “Vayy çok iyi kılıç dövüşü yapıyorsun, bana da öğretmen lazım !”

“Ablan daha güzel dövüşüyor Felix, ondan öğrensen daha iyi” dedim.

“Ama-“

Öksürdüm. O da sustu. “Eee, ne yapıyorsun Xia ?” Dedim. “Hiç, öyle Bona’yla konuşuyorduk” dedi.

“Bona ? Şu konuştuğumuzu ne zaman uyguluyoruz ?”

“Uyuyamadığım için konuştuğunuz her şeyi duydum Scarlett. Şifreli konuşmanıza gerek yok.”

Derin bir nefes aldım. “Pekala, ne zaman uyguluyoruz Bona ?”

“Bugüne ne dersin ?

“Tamam derim.” “O zaman bu akşam kütüphaneye. Xia, sen gelmiyorsun.”

Yüzü düştü.

LÜTFEN OKUMAYA DEVAM HATALARIMI YORUMLARA YAZARSANIZ ÇOK SEVİNİİRM!

Loading...
0%