Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Savaş Alanına Varış

@vatanugruna

Asena'nın ağzından:

Yayaktan zor da olsa bir şekilde ayrıldım ve kalkıp elimi yüzümü yıkadım.Bavulumu zaten dün akşam hazırladığım için yalnızca üstümü giyinip evden çıktım.Yol da yine ambulanslar vardı ama sayıları düne oranla düşüktü.Az da azalması beni mutlu etmişti.Ve evet hastaneye vardım.Şimdi bu hastaneden içeri girecek ve bir savaş bölgesine gidecektim.İçimdeki gurur ve mutluluk duygusu her geçen dakika artıyordu.Ölürüm korkusu asla yoktu içimde.Ne de olsa,vatan uğruna...

Yeliz yanıma geldi ve Ali Bey'in,ben ve Onur'u beklediğini söyledim.Ali Bey'in yanına gitmeden Ece'nin yanına uğramak istedim.İlk olarak Ece'nin odasına baktım ama orda yoktu, sonrasında babasının yanındadır düşüncesiyle babasının odasına gittim ve kapıyı tıklattım onay gelince içeri girdim.Ece beni görünce koşup sarıldı.Beni işaret ederek babasına"Baba bak bu abla sen yokken beni sakinleştirdi.Bi de bı abi daha vardı ama onu pek sevmedim."dedi.

Yatakta yatan asker bana kızıyla ilgilendiğim için teşekkür etti.Ben de ona bu yaptığımın insanlık görevim olduğunu söyledim.Daha sonrasında Ece ile vedalaşıp Ali Bey'in odasına gittim.Onur çoktan odaya gitmişti.Oda da 384 numaralı oda da olan, serumunu çıkardığım yaralı asker de vardı.Soran gözlerle Ali Bey'e baktım.Tek merakla bakan ben değildim.Üçümüzde Ali Bey'e merakla bakıyorduk.Ali Bey bunu farketmiş olacakki söze başladı:(Askere bakıp bizi işaret ederek)Sizinle savaş bölgesine gelecek gönüllü hemşirelerimiz bunlar.

Ali Bey devam edecekken Asker sözünü kesti ve: (Beni göstererek)Savaş bölgesine bu cılızlıkta bir kadın mı göndereceksiniz?Rüzgar esse düşecek gibi duruyor.Ayrıca orda bomba seslerini duyupta ağlar falan bir başkası gelsin bizimle.

Ben sinirlenip tam söze başlıyordumki,Ali Bey tekrardan sözd başladı:"Cılız dediğiniz kadın hastanemizin en iyi hemşiresidir.Hakkında bilgi sahibi olmadan ileri geri konuşmamanız daha doğru olacaktır." dedi.

Bu sefer ben söze başladım:"Babam büyük bir mafyaydı, evimden silah sesleri eksik olmadı hiç bir zaman, daha iki yaşında elime silah aldım ben.Ayrıca varsın o rüzgar devirsin beni,vatanımın rüzgarı devirsin beni.Siz ne derseniz diyin ben oraya sizinle gelicem ve vatan uğruna elimden geleni yapacağım." dedim.

Onur bana gurur duymuş bir ifadeyle baktı bende teşekkür etmek amacıyla gülümsedim.Asker de sözlerimden tatmin olmuş gibi duruyordu çünkü sesini çıkarmadı yalnızca bana baktı ve kafasıyla selam verdi.Ben de yaptığını yineledim ve ona kafamla selam verdim.

Ali Bey bu seferde askeri gösterip bize dönerek:"Bu gördüğünüz askerde savaş bölgesindeki Kıdemli Üstteğmen,aynı zamanda Adal Timi'nin başı."dedi.

Onur bu sefer soran gözlerle askere baktı:" Adal derken? "diye sordu.

Askerin cevap vermesine fırsat tanımadan Onur'un sorusunu "Adal,sadıklık demektir.Bir Türk timi de vatanına her daim sadıktır." diyerek cevapladım. Asker yalnızca "Bu doğru." diyerek söylediklerimi onayladı.

Oda da bir sessizlik oldu.Asker saatine bakıp konuşmaya başladı:"Araçlarımız gelmiştir,buyrun çıkış kapısına gidelim" dedi.Dördümüz de çıkış kapısına gittik ve evet araçlarımız gelmişti.Nazlı da oradaydı gelip bana sarıldı bende ona sarıldım.Gözleri dolmuştu.Ona gülümsedim.

-Üzülme kız n'olacak sanki" dedim

-Ne bileyim ya korkuyorum işte...Ama bak fırsat buldukça bana haber ver tamam mı yoksa oraya gelirim"dedi

İkimizde güldük.Ona fırsat buldukça haber vereceğimi söyledim ve araca bindik.Tüm hastane arkamızdan el salladı.Artık yola koyulmuştuk.Yüzümde bir tebessüm,kalbimde vatan sevgisi vardı.Yol daha uzar diye kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeye karar verdim.Kafamı cama yasladım ve birinin omzuma dokunduğunu hissedince o tarafa döndüm.Kulaklığımı çıkardım,Onur istersem onun omzuna kafamı koyabileceğimi söyledi ama ben bu teklifi reddedip tekrardan kulaklığımı takıp kafamı cama yasladım.Muhtemelen uyuya kalmıştım çünkü silah ve bomba sesleri ile irkildim.Savaş alanına yaklaşıyorduk.

(...)

Araç bizi bir dağın eteğinde bıraktı ve gitti.Burdan sonra ne yapacağımızı yanımızdaki askere sordum ama cevap vermektense eliyle gelin işareti yaptı.Biz de onu takip ettik dağın yan tarafına kadar biraz yürüdük.Asker,etrafta kimse var mı diye bir göz gezdirdi.Kimsenin olmadığına emin olunca.Bir arada duran yaprakları çekip aldı.Bu bir kamuflajdı.Yapraklardan oluşan kamuflaş kalkınca demir bir kapı belirdi.Asker bu kapıyı cebinden çıkardığı anahtarla açtı.İçerisi zifiri karanlıktı,Onur tırsmış olarakki bir kaç adım geriledi.Asker kapıdan içeri girdi, ben de ondan sonra içeri girdim.Onur hâlâ girmiyordu, çıkıp onu kolundan tuttum ve birlikte kapıdan içeri girdik.Asker demir kapıyı kapattı.Bir anda içerisi aydınlandı çünkü asker şalteri açmıştı.Biraz ilerledikten sonra asansör benzeri bir şey gördük ve askerin işareti ile asansöre bindik ve yukarı doğru hareket etmeye başladık.Bir süre sonra asansör durdu.Asansörden indiğimiz yer yine karanlıktı ama daha sonrasında ilk girdiğimiz yer gibi burası da aydınlandı.Yaptığımız şey çok acayipti,bir dağ içerisindeydik.Mağara gibiydi ama bu dağın dışında değil içinde olan bir oyuktu.İçerisinde bulunduğumuz yerin tavanında kapıya benzer bir metal vardı.Asker bir kaç taşa basarak o kapıya ulaştı ve açıp yukarı çıktı.Onun yaptığının aynısını yaparak bende yukarı çıktım.Onur da zorla olsa da yukarı çıktı.Asker biz çıktıktan sonra yeniden aşağı indi ve ikimizinde bavulunu alıp tekrardan yanımıza geldi.Daha sonra savaş çadırlarına doğru ilerledi.Yanımıza bir kadın ve bir erkek asker geldi.Kadın olan söze başlayarak:"Ben Yıldız Ören timin,Astsubay Kıdemli Üstçavuşuyum.(Yanındaki erkek askeri göstererek)Bu da abim Oğuz Ören.Kendisi timimizin Astsubay Başçavuş'udur."dedi.

Yıldız Hanım sözlerini bitirince bu sefer ben söze başlayarak:"Ben Asena Korkmaz,bir devlet Hastanesi'nde hemşire olarak çalışıyordum şimdi ise burada vatan uğruna savaşan askerler için çalışacağım.(Onur'u göstererek)Gördüğünüz bu kişi de Onur.Onur da benimle aynı hastanede çalışıyordu ve o da savaş alanına gelmek için gönüllü oldu."dedim.

Yıldız Hanım bana, Oğuz Bey ise Onur'a el uzattı.Biz de ellerini tutup sıktık.

Oğuz Bey:Şimdi yemek saatimiz buyrun beni takip edin.

Hepimiz Oğuz Bey'i takip ettik ve üzerinde Adal Timi yazan bir odadan içeri girdik.Oda da sabah bizimle gelen askerle birlikte 5 kişi daha vardı.Oğuz Bey'in bize gösterdiği yerlere oturduk ve herkes yemek yemeye başladı.Yemeğini en başta sabah bizimle gelen asker bitirdi ve odadan dışarı çıktı.Kadın askerlerden biri söze başladı ve:(Sırayla masa da oturan tanımadığımız askerleri göstererek)"Bu Üstteğmen Murat,bu Teğmen Emir,bu Astsubay Kıdemli Üstçavuş Derin ve bendeniz Astsubay Çavuş Elfida Kıran"diyerek herkesi tanıttı.

Bu sefer Onur konuşmaya başladı:"Memnun olduk.Ben de hemşire Onur.Bu da mesai arkadaşım hemşire Asena"diyerek bizi tanıttı."

Bir süre öyle oturup sohbet ettik.Onur Teğmen Murat'a yönelerek:"Teğmen Murat affınıza sığınarak kaç yaşındasınız?" diye sordu.

Teğmen Murat:"Adal timi ile birlikteyken hiçbirimize rütbe kullanmak zorunda değilsiniz yalnızca isimlerimizle hitap etmeniz yeterli.Ve sorunun cevabına gelirsekte 24 yaşındayım."dedi.

Daha sonra konu olsun diye mi biz merak etmeyelim diye mi bilmem herkes yaşını söyledi.Emir abi ve Oğuz abi de 24 yaşında;Yıldız,Derin ve Elfida da 22 yaşındaymış.Yani erkek askerler benden iki yaş büyük,kız askerler ise benle yaşıtmış.Herkesin aynı yaşlarda olması çok değişikti.Ben ve Onur da kendi yaşlarımızı belirttik.Beni zaten bilirsiniz 22 yaşındayım.Onur da 23 yaşında.Koskaca tim de yaşı farklı olan tek kişi Onurdu.

(...)

Hava kararmaya başlayınca Elfida bize odalarımızın yerini gösterdi.Zaten kızlar bir odada erkekler bir oda da kalıyordu.Onur kendi odasına gitti ve benle Elfida da kızların odasına gittik.Timde bulunan kızlar ve yemekhane şefi dışında başka kız yoktu.Yemekhane şefinin ismi Melahat'mış.Melahat abla yatağına yatıp,uyuya kalmıştı.Yıldız da küçük bir tezgahta kahve yapıyordu.Bana yönelip"Kahveni nasıl alırsın canım?" diye sordu.Bende"Siz nasıl içiyorsanız bende öyle içerim"dedim.Yıldız haricinde üçümüzde masaya toplandık.Yıldız da elinde kahve tepsisiyle geldi ve hepimize kahvelerimizi servis etti.Kahvemden bir yudum aldım,tam da sevdiğim gibi sadeydi.Kızlar çok samimi gelmişti.Bana karşı çok iyi davranıyorlardı.Görende 10 senedir arkadaşız sanardı.Uzun uzun sohbet ettik,birbirimize hayat hikayelerimizi anlattık.Dışardan bazı sesler geldi.Bu ses bir hayvana aitti ama bu hayvan can çekişiyordu.Hemen dışarı koştum.Bir kurt vardı,bir bozkurt.Ayağı bir tuzağa sıkışmıştı.Kızlar bana odanın kapısından bakıyordu.Bozkurdun yanında diz çöktüm.İlk olarak sakinleştirmek amacıyla kafasını okşadım ve daha sonra hafifçe ayağını tutup tuzaktan çıkardım.Arkamda duran Alp Bey'den sargı bezi istedim.Bir iki dakika sonra elinde sargı bezi ile geldi ve o da yanımda kurdun önüne diz çöktü.O kurdun ayağını tutarken bende sargısını yapıyordum.Kurdun pençesi elime battı ve anlık olarak bı canım acıdı.Alp Bey de kafasını kaldırıp bana baktı.Bende kafamı kaldırınca göz göze geldik.Öylece birbirimize baktık.Sanki gözrenklerimizi çözmeye çalışıyorduk.Arkadan kızların gülme sesi gelince irkildik.Alp Bey sendeleyerek ayağa kalktı ve iyi geceler diyip gitti.Bende biraz daha kurtla kaldım.Ona bir isim bulmak istedim.Çok asil duruyordu.Doğru ya asil, onun ismi Asil olmalıydı.Hareket edip ayağına zarar vermemesi için onu bir ağaca bağladım ve odaya geri döndüm.Herkes yataklarına geçmiş uyuyordu.Bende yatağa geçtim ama uyumadım.Öylece tavana bakıp düşündüm.Beni düşüncelerimden sıyıran bir şarkı oldu.

Kıskanır rengini baharda yeşiller

Sevda büyüsü gibisin sen Firuze

Sen nazlı bir çicek

Bir orman kuytusu

Üzüm buğusu gibisin sen Firuze

Sezen Aksu'nun şarkısıydı.Sezen Aksu'nun sesini duyunca aklıma hep Serçem gelirdi.Bugün de öyle olmuştu.

Biraz daha çalan şarkıyı dinledim ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

 

 

 

 

 

 

​​​​

Loading...
0%