@vebirokuyucu
|
Önümdeki tabakla bakışıyordum. Çatalla zeytini bir o yana bir bu yana atıyorken annemin sesini duydum.
"Kızım oynama tabağınla. Hadi bitir yemeğini." dedi. Dudaklarımı büzdüm. Sabahın 8'inde kaldırıp nasıl kahvaltı yapmamı bekleyebilirlerdi.
Bu halime güldüler, tabiki Koray hariç. O gözlerini devirip tabağına geri döndü.
"Bugün için bir planınız var mı?" diye sordu Ekrem amca. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Yarın okul açılıyordu. Heyecanlı mıydım bilmiyorum fakat bildiğim bir şey varsa o da hiç kolay olmayacaktı.
Annem de planının olmadığını söyledi ama Ekrem amcayla bir yere gideceklerini tahmin edebiliyordum. Daha yeni evlenmişlerdi ve bizim okulumuz yüzünden balayına gidememişlerdi.
Koray "Duygu'ya mahalleyi gezdireyim diyorum. Biraz öğrensin burayı." dedi ezici bakışlarla. Aklınca "Buranın sahibi benim!" demeye çalışıyordu. Benim onun mahallesine meraklı olduğumu düşünüyordu sanırım.
"Bencede iyi olur abiciğim. Nede olsa artık burda yaşıyorum." dedim gıcık bir sesle. Yüzünü buruşturunca güldüm. Aslında hiç merak etmiyordum mahalleyi ama yaşayacağım yeri görmem lazım değil mi? Ona abi demek hoşuma gitmese de gıcık olduğunu görünce hoşuma gidiyordu.
Annem ile Ekrem amca gülümseyerek bize bakıyorlardı. Sanırım anlaşmaya başladığımızı düşünüyorlardı. Kim onlara gerçeği söylemek ister?
•••••
Geçen seferkine oranla daha hızlı hazırlamıştım. Yaklaşık 5 dakika kadar.
Koray'ın "Hadi da Duygu! Her seferinde seni beklemek zorunda mıyım ben ya?!" diye alt kattan bağırmasını duydum. Ne yapabilirdim süslenmek biraz zaman alan bir işti.
Kırmızı bir crop ve siyah bir etek giymiştim. Etek dizlerimin biraz üstünde bitiyordu. Biraz açık giyinmiştim ama sorun olacağını düşünmüyordum.
Aşağıya inince Koray'ın salonda bir o yana bir bu yana yürüdüğünü gördüm. "Napıyorsun?" diye sordum garip bir şeye bakıyormuş gibi. Sesimi duyunca bana baktı. "Çok şükür kızım ya." dedi. Anlaşılan beklemekten gına gelmişti çocuğa.
"Uf sen de! Sürekli aynı şeyleri diyip diyip duruyorsun." dedim sıkılmış bir sesle. Kafasını sallayıp dışarıya çıktı. Arkasından şokla baktım. Resmen başından savmıştı beni.
Ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım. Hızla koşup ona yetiştim. Yanına geldiğimi görünce göz ucuyla bana baktı. Önüne döndükten sonra tekrar bana baktı. Baştan aşağıya süzdü.
"Bir sorun mu var Koray?" diye sordum garip bakışlarının ardından. Derin bir nefes aldı. Kafasını iki yana salladı. "Yok bir şey." dedi. Yürümeye başlayınca onu takip ettim. Giydiklerime canı sıkılmış olamazdı değil mi?
Genel olarak eski zamanlarda gibiydi mahalle. Tek katlı müstakil evler, sokakta oynayan çocuklar, köşelerde oturan gençler, balkondan balkona konuşan teyzeler... Bu haliyle çok güzel görünüyordu. Samimi bir havası vardı.
Birkaç kişinin Koray'ı fark etmesiyle adını bağırmaya başladılar. Etraftakilerin gözleri üstümüze çevrildi. Koray yanına gelenlerle ayaküstü sohbet etmeye başladı ama kısa süre sonra muhabbet bana geldi.
Içlerinden birisi kim olduğumu sordu. Koray bana kısa bir bakış atıp soruyu soran kişiye döndü. "Üvey kardeşim. Babam yeniden evlendi ya." dedi biraz alaycı bir söylemle. Kendimi tanıtma ve Koray'ın karizmasının çizilme fırsatını kaçıramazdım.
"Evet, Duygu ben. Abiciğim bana mahalleyi gezdirmek istedi. Ayrıca beni herkese tanıtmak için biraz heyecanlı." dedim karşımdaki topluluğa. Kafamı Koray'dan tarafa çevirince şok olmuş surat ifadesini gördüm.
"Koray, oğlum sen cadı gibi bir kız dememiş miydin? Gayet tatlı ve sevecen." dedi bir başka kişi. Yazıklar olsun, beni insanlara nasıl tanıtmış.
"Öyle zaten Mert ama o yönünü bir bana gösteriyor anlaşılan." dedi dişlerinin arasından. Güldüm. "Biraz şakacı birisi." diyince bu sefer herkes güldü. Koray'ın gözlerinden ateş çıkmasına az kalmıştı.
"Herneyse, gelmişken tanıyayım. Bu az önce duyduğun üzere Mert." dedi. Mert'e dönünce göz kırptı. Gülümsedim. "Bu Osman." dedi ilk konuşan kişiyi işaret ediyordu. Gülümsedim. Osman da "Merhaba." diyerek karşılık verdi. "Diğerlerini tanımana gerek yok, boşver." diyince çocuklar bozuldu. "Aşk olsun abi. Ayrıca biz tanıştık zaten." dedi Yavuz. Kendisi bakkalın oğluydu, bakkala gittiğimde tanışmıştım.
Koray direkt olarak "Bakkalda mı?" diye sordu. Aklı bazen çalışıyormuş, öğrenmiş olduk. Kafamı olumlu anlamda salladım. Herkese gitmemiz gerektiğini söyledi. Giderken görüşürüz demeyi de ihmal etmedi.
Birkaç saat böyle gezdik. Yolumuza devam ederken ileride dün akşam gördüğüm grubu gördüm ama yanlarında fazladan bir kişi daha vardı. Koray'a döndüğümde telefonuna baktığını gördüm. "Koray." diye seslendim. Bana "Ha." diye cevap verdi. Öküz diye boşuna demiyorum.
"Sizin grubunuz gibi başka gruplar da var mı?" diye sordum. Kafasını telefondan kaldırdı. Kaşlarını çatarak bana baktı. "Evet, tabiki de var. Neden sordun?" dedi. Gözlerimi önüme çevirince yol kenarında oturan gruba baktım. Onlar da zaten bize bakıyordu -biraz sinirli gibilerdi- fakat Koray onları fark etmemişti.
"Peki, şu grubu tanıyor olma ihtimalin yüzde kaç?" diye sordum ileriyi işaret ederken. Kafasını işaret ettiğim tarafa çevirince kaşları daha da çatıldı. O sırada grup ayaklanıp yanımıza gelmeye başladı. Sanki biraz ürkütücü görünüyorlardı.
Korkuyla "Koray." diye seslenince beni arkasına aldı. Önümü kapattığı için hiçbir şey göremiyordum.
"Oo Koray bey sizi buraya hangi rüzgar attı?" diye sordu birisi. Dün akşam bu çocuğun sesini duymamıştım. Fazlalık kişi buydu.
"Öylesine geziyorduk İlhan. Olay çıkartma." dedi Koray. İlhan dediği adam kahkaha attı. Sanırım hiç iyi şeyler olmayacaktı.
"Benim çöplüğüme kendi ayaklarınla geliyorsun ve olay çıkmasın diyorsun." dedi İlhan. Bu sefer Koray güldü.
"Senin çöplüğün mü? Lideriniz Ateş değil miydi ya ben mi yanlış hatırlıyorum. Ha Ateş?" diyerek dün akşam bakıştığım çocuğa döndü. Adının hakkını veriyordu gerçekten ama şu an konumuz bu değil.
Koray'ın arkasından kafamı çıkararak Ateş'e baktım. Baktığımı hissetmiş gibi bana baktı. Koray Ateş'e doğru bir adım atıp "Bana bak Ateş! Soruma cevap ver!" diye bağırınca irkildim.
Koray'ın kolunu çekiştirerek "Koray hadi gidelim." dedim. O sırada İlhan'ın bakışları bana döndü. "Bu kim Koray? Yeni sevgilin mi?" diye sordu. Göz devirdim. Ordan bakınca Koray'a bakacak kadar salak gibi mi gözüküyordum?
"Yeter İlhan! Uzatmayı kes. Iki haftadır burda yoksun diye olan biteni bilmiyorsun bari boş konuşma." dedi dün benim hakkımda 'iyi kız' diyen çocuk. Bu çocuğu sevdiğimi söylemiştim değil mi?
"Ne oldu Semih, bir anda Koray'ın tarafına mı geçtin?" dedi İlhan üste çıkarak. Kavga izlemek her zaman hoşuma giderdi ama olayın merkezinde olunca hiç hoş değilmiş.
"İlhan!" dedi Ateş âdeta kükreyerek. Sonra İlhanla göz göze geldiler, kısa bir süre bakıştılar ve İlhan arkasını dönüp gitti.
Ateş dönüp bana baktı ardından ekibine baş işareti yapıp yanımızdan ayrıldılar.
Şaşkınlık içinde Koray'a döndüm. "Az önce ne oldu burda?" diye sordum. Hala arkalarından bakıyordu. Sesimi duyunca bana döndü.
"Uzun hikaye. Kısaca düşmanız, bunu bilsen yeter." dedi ve geldiğimiz yöne yürümeye başladı. Benim düşmanım değiller sonuçta. Ayrıca düşmanımın düşmanı dostumdur demişler değil mi? Sırıtarak bunları düşünürken Koray birden arkasını döndü.
"Ateşle olan bakışmalarınızı gördüm. Umarım sadece gözleri güzel diye bakmışsındır. Aksi halde..." dedi ama cümlenin devamını getirmedi. Tekrar arkasını dönüp yürümeye başladı.
Hızla koşup ona yetiştim. Önüne geçip "Aksi halde ne olur Koray efendi?" diye diklendim.
Gözlerimin içine bakıp "Hiç iyi şeyler olmaz. Unutma, benim düşmanım senin düşmanın. Kabul etmesek de biz kardeşiz. Sen benim tarafımdasın." dedi ve yürümeye başladı. Tabiri caizse arkasında mal gibi kaldım.
|
0% |