@vebirokuyucu
|
Kapının açılıp kapanma sesini duyunca kafamı o yöne çevirdim. Içeri giren hocayı görünce ayağa kalktım. Etrafa bakınca benden başka ayağa kalkan kimse olmadığını ve herkesin tip tip bana baktığını gördüm. Hızla yerime oturdum. Rezilliğimi hissediyordum ne yazık ki. Hocanın "Sen yeni öğrenci olmalısın." dediğini duyunca başımı salladım. "Kendini tanıt istersen." diyince ayağa kalkıp kalkmama arasında kaldım ama az önceki rezilliğimi hatırlayınca aynı hataya düşmemem gerektiğine karar verdim. Tam ağzımı açıp konuşacağım sırada kapı açıldı hem de öncesinde tıklatılmadan. Gelene bakınca Koraylar olduğunu gördüm. Koray sınıfa kısaca göz gezdirdi. Gözleri beni bulunca yürümeye başladı. Yanımdan geçip arkama oturdu Enes ile birlikte. Diğerleri de yan taraftaki sıralara oturdular. Hoca "Nerde kalmıştık? Yeni öğrencimiz bize kendini tanıtıyordu." diyip bana dönünce bu anın bir an önce bitmesi için dua etmeye başladım. O sırada birisinin "Hocam onun kendini tanıtmasına gerek yok. Biz arkadaşı tanıyoruz. Koray'ın üvey kardeşi mertebesine yerleşti birkaç gün önce." diyince inanılmaz utandım. Alışık olmadığım bir ortam olunca bir şey diyemedim. Sınıftaki herkes gülüyordu. Harika bir de dalga konuları olmuştum. Bana laf atan çocuk kafasına gelen zıp zıp top ile gülmeyi kesti. Canı acımış olacak ki kafasını okşadı. Ardından Koray'a doğru baktı. Onun attığını tahmin etmiş olmalıydı. Ki Koray'ın "Düzgün konuş. Bir daha uyarmam ona göre." demesiyle topu onun attığı kanıtlanmış oldu. Çocuk hemen önüne döndü. Koray'dan tırsmış olmalıydı. Hocanın "Tamam yeter bu kadar şamata. Derse dönüyoruz." demesiyle herkes derse döndü. Arkamı dönüp Koray'a baktım. Beni kollaması hoşuma gitmişti ama şu anki bakışlarından anladığım kadarıyla konuşmamız gerekiyordu. Dersin geri kalanını dinlemedim. Ilk dakikadan mutsuz olmuştum burda. Eski okuluma hiç benzemiyordu burası. Koca bir sene nasıl geçecek merak ediyorum. Zil çalınca Koray ayağa kalktı. Bana dönüp "Peşimden gel." diye emir verdi. Göz devirip peşine takıldım. Aynı kattaki boş bir sınıfa girmiştik. Adeta ateş saçan gözleriyle bana bakıyordu. "O ağzın sadece bana sataşmak için mi açılıyor?! Millet sana bir şey diyince niye kendini korumuyorsun kızım?!" diye bağırınca yerimde sıçradım. Haklı olabilirdi ama yeni girdiğim ortamda laf yiyince kendimi nasıl koruyacaktım? "Bağırma bana! Kimseyi tanımıyorum etmiyorum ne yapmamı bekliyorsun?!" diye çıkışınca elleriyle alkış yaptı. Parmağıyla beni gösterip "İşte sınıfta da böyle çıkışmalıydın. Bir bana mı bu asiliğin?!" dediğinde bulunduğumuz sınıfın kapısı açıldı ve içeriye Koray'ın tayfası girdi. "Abi az sessiz olun. Sesiniz dışarıya kadar geliyor. Allah'tan en uçtaki sınıf da kimse duymaz." dedi Enes sakin bir tavırla. Bu çocuk nasıl sürekli pozitif kalıyor çok merak ediyorum. "Ne sakinliği Enes? Hanımefendi bana gelince taramalı tüfek gibi lafları sıralıyor, millete gelince sus pus oluyor." diyince daha da sinirlendim. Beyefendiye açıklama yapıyorum gene de anlamıyor. Bu sırada tayfası pür dikkat bizi izliyordu. "Söylüyorum ya niye anlamıyorsun? Ayrıca Enes haklı biraz kıs şu sesini." dediğimde şok olmuş şekilde bana baktı. "Sorun sesimin yüksekliği mi şu an? Sana millete karşı kendini koru diyorum senin anladığın bu mu?!" dedi sonlarda çıldırmış gibi bağırarak. Anlaşılan Koray sakinleşmeden konuşamayacaktık. Sınıftan çıkıp kapıyı sert bir şekilde kapattım. Içerden "Yavaş!" diye bağırdığını duydum. "Sana girsin o kapı!" diye karşılık verdim. O sırada koridorda bana bakan yüzleri görünce "Ne bakıyorsunuz?" diye bağırdım. Hepsi irkilip sınıflarına girdi. Koray sinirimi tepeme çıkarmıştı resmen. Adama ilk kez böyle bir şeyle karşılaştığımı söylüyorum gene de anlamıyor. Insanca konuşma desen o da yok. İlla kavga edelim istiyordu sonra bana kavgacı diyordu. Hızla okul binasından çıktım. Okulun arkasına doğru gittim. Nihayet kimsenin olmadığı, yalnız olabileceğim bir yer bulmuştum. Hırkamı çıkarıp yere serdim. Üstüne oturup sırtımı duvara yasladım. Aklıma eski okulum gelince gözyaşlarıma hakim olamadım. Birer birer düşmeye başladılar. Arkadaş ortamım, eğlenmelerimiz ve belki de Fırat... Şu durumda olmaktansa onu bile görmeyi yeğlerdim. Kendimi çok yalnız hissediyordum. Koray nasıl bu okulda popülerse ben de kendi okulumda öyleydim. Herkes beni tanır ve sayardı. Okulum özel okul değildi fakat gene de okulun çoğu zengin sayılırdı. Ortamım on numaraydı, hep zenginlerle doluydu. Partiler, eğlenceler, etkinlikler, alışverişler... Orası ile buranın hiçbir ortak yanı yoktu. Burası daha çok fakir denmese de çok iyi durumda değildi ve nerdeyse herkes serseri tipliydi. Yani partiyi bırakın normal zamanda bile katlanılmayacak insanlarla doluydu. Burası tehlikeydi ve ben tam göbeğine düşmüştüm. Yan taraftan ses gelince gözyaşlarımı silip o yöne baktım. Enes'i görünce rahatladım fakat gene de beni bu şekilde görmesini istemezdim. Bir şey söylemeden yanıma oturdu. Bir süre ikimiz de konuşmadık, ben ağlıyordum o sessizce oturuyordu. Ağlamama dayanamamış olacak ki kolunu omzuma atarak beni kendine çekti. Kollarımı boynuna dolayıp daha içli ağlamaya başladım. Enes sadece sırtımı sıvazladı. Yaklaşık 10 dakika kadar sonra ağlamam durdu. Günlerdir dışarıya gülüyor, içime kan ağlıyordum. İçimde tuttuklarımı boşaltınca rahatlamıştım. Burnumu çekip Enes'den ayrıldım. "İyi geldi. Teşekkür ederim." diyince güldü. Kafasını salladı önemsiz der gibi. "Anlayabiliyorum." dedi. Gözlerimi kısıp ona döndüm. "Ben de bunu anlamıyorum. Onların içindeki tek anlayışlı kişisin." dediğimde güldü. "Aslında onları tanısan düşündüğün gibi olmadığını anlarsın. Tabi sana karşı önyargılı olmasalardı." dediğinde hak verir gibi kafamı salladım. "Hala adları bilmiyorum gördüğün üzere." dedim alayla. Gerçekten hiçbiri adını söyleme nezaketi göstermemişti. Koray da sağolsun tanıştırmamıştı. "Aman boşver. Tanışınca sanki bir şey olacak." diye teselli etmesi beni mutlu etmişti. Gülümsediğimde ayağa kalktı. "Hadi bakalım doğru sınıfa. Kaçarak hiçbir şeyden kaçamazsın. Aksine üstüne gitmelisin." dedi ve elini uzattı. Elini tuttuğumda beni yerden kaldırdı. Yere serdiğim hırkayı elime aldım. Bir daha üstüme giyemezdim. Enes yürümeye başladığında onu takip ettim. Bahçede kimse yoktu demek ki zil çalmıştı. Sonradan sınıfa girmekten nefret ettiğimden bahsetmiş miydim? Sınıfın olduğu kata çıkınca durdum. Gözlerim büyük ihtimalle kızarmıştı. Bu şekilde sınıfa girip onları sevindiremezdim. Onlar derken Koraylardan bahsetmiyorum, sınıfın geri kalanını diyorum. Korayla inkar etsek de birbirimize alışmıştık, arada yaptığımız kavgalar da kardeşliğimizin tuzu biberiydi. Enes'e "Tuvalete gideceğim. Sen istersen beni bekleme gir içeriye. Ben gelirim birazdan." dedim. Kafasını salladı ve sınıfa girdi. Kapının arkasından hocanın geç geldiği için kızdığını duydum. Muhtemelen ben de azar yiyecektim ama umursamadım. Hemen tuvalete gittim. Aynadan kendime bakınca haklı olduğumu anladım. Yüzümü yıkasam da biraz belli oluyordu. Keşke makyaj çantam yanımda olsaydı diye sevinirken sınıftan çıkmadan önce hırkamın cebine koyduğum kapatıcı aklıma geldi. Koray çağırmadan önce teneffüste tuvalete giderim diye koymuştum. Iyi ki de koymuşum. Insallah kırılmamıştır diye dua ederken hırkamın cebini açtım. Fermuarlı olduğu için düşme ihtimali zaten yoktu. Bakınca kırılmadığını görünce sırıttım. Ilk defa şans benden yanaydı. Kapatıcıyı gözaltılarıma sürüp yaydım. Yanımda sünger olmadığı için elimle düzelmiştim. Idare eder gibi gözüküyordu. Aynadan kendime son kez bakıp tuvaletten çıktım. Sınıfın kapısının önüne gelince derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım. Karşımda ilk derste olan hoca yoktu. Çatık kaşlarına bakılırsa azar yiyecektim ama bu sefer susmayacaktım. Eski okulumdaki rahatlığı mum ile arayacağım kesindi. Buranın işleyişini az çok çözmüştüm. Bu sefer oyunu onların kurallarına uygun oynayacaktım. Onlara Duygu'nun kim olduğunu gösterecektim.
|
0% |