Yeni Üyelik
11.
Bölüm

|11.Bölüm|”Bağ Evi Kaçamağı”

@venus.77

Bugün bir çılgınlık yapıp bölümü erken saldım aşklarım 🤭 #NazÇın olacağız artık gitgide. Asıl bundan sonra okuyacağız Nazlı ve Çınar'ı 😌

 

lütfen bol bol yorum yapararak beni eleştirmeyi unutmayın iyi/kötü anlamda. Keyifli okumalarrrr🫶🏻

 

Kapı açıldığında ikimiz de birbirimize endişeyle bakıyorduk. Gelen kişi abimdi. Bizi görünce kaşları çatıldı önce bana ardından Çınar abiye baktı.

"Hayırdır"dedi sorgulayan bir tonda. Korkudan yutkunup Çınar abinin bizi kurtaracak bir fikir bulması için dualar ediyordum. Nihayet boğazını temizledi ve "Senin yanına gelmiştim, acil lavaboyu kullanmam gerekiyordu. Evde olmadığını öğrenince de çıkıyordum zaten. Asıl sana hayırdır oğlum? Noluyor ne bu tavırlar?"dedi abimi abluka altına almaya çalışarak.

Merakla abime baktım. Mahçup bir bakışla "Yok la oğlum, ne tavrı. Ben Nazlı'ya bir şey oldu sandım."dedi. Tabi tabi biz de yedik. Çınar abi yavaşça kafasını sallamakla yetindi. "Neyse, gidiyorum ben."diyerek kapının kolunu tutmuştu ki abim onu durdurdu. "Çocuk gibi küsecek misin la, geç içeri geliyorum ben."diyerek tabiri caizse mutfağa doğru tükürdü Çınar abiyi.

Abim üzerini değiştirip mutfağa geldi. Bana bakıp "Bi çay yapsan be Nazo."deyince su ısıtıcıya yöneldim. O ikisi de sigaralarını yaktılar her zamanki gibi.

"Bu haftasonu annemler şehirdışına çıkacak. Biz bizeyiz kardeşim." Abim neşeli bir sesle Çınar abinin omzuna vurdu. "Niye ki? Bir durum yok değil mi?"dedi soran gözlerle. Abim geriye yaslanıp sırtını kıtlattı. "Yok kirvem, düğün varmış bizim pederin biraderi aradı. Oraya gidecekler İstanbul'a." Çınar abi anladığını söyleyip "Nazlı bir su verir misin abicim?"dedi bana dönerek. Raftan bir bardak alıp dolaptan aldığım sürahiden su doldurdum. Yavaş ve dikkatli adımlarla ona doğru uzattım. Bardağı kavramaya çalışan parmakları -yanlışlıkla olduğunu düşündüğüm bir şekilde- parmaklarıma değdi. İçim ürpermişti. Biz önceden de böyleydik de şimdi mi fark ediyordum acaba? Kafam allak bullaktı. Duygusal boşlukta olduğumdan olsa gerek, her şeyi yanlış yorumluyordum. Ellerimi hemen çekip çayı demlemek için çaydanlığa uzandım.

"Diyorum ki bi yerlere mi gitsek?" Abim, yine bir şeyler peşindeydi. "Nereye mesela kardeşim?"dedi merakla Çınar abi de. "Ne bileyim oğlum, kamp olur, butik otel olur..pansiyon bile olabilir. İki günlüğüne kaçalım işte." Abimin planı kulağa hoş geliyordu ancak o ayı sadece kendini düşünüyordu. Kesin yine pis emeller peşindeydi. Gökçe ablaya uçurup planı bozmak da bana düşerdi tabiki. Sinsice gülümseyip onları dinlemeye devam ettim.

"Aslında Çameli'nde Taş Konaklar var, hem yakın hem de güzel. Oraya gidebiliriz. Ama iki erkek olarak bizi alırlar mı bilemem."dedi muzipçe gülerken. Abim ise hemen atladı. "Orası olmaz oğlum ya, kalabalıktır şimdi. Bize daha sakin bir yer gerek. Hem Gökçe ve Nazlı da gelecek bizimle."

"NE?"


Çınar abiyle aynı anda aynı soruyu yöneltmemiz abimi güldürdü.

"Bacımı evde bırakıp gidecek değilim. E Gökçe de beni tek göndermez. Mecbur hep beraber gideceğiz."diyerek soru işaretlerini yok etti.

İçimi tuhaf bir duygu sardı. Daha önce ailem olmadan bir yere gitmemiştim. Abim giderdi genelde böyle mini tatillere, gezmelere.. Hem mutluydum hem de ara ara aklıma gelen aldatılma duygusuyla baş etmeye çalışıyordum.

"O zaman bizim köydeki bağ evine gidelim. Hem sakin hem de çok güzel bir yer. Okey de oynarız."diye fikrini sundu Çınar abi. Abim de sanki bu anı bekliyormuş gibi coşkulu bir şekilde onayladı onu.

Çay hazır olunca bardaklara koyup servis ettim. Yanına annemin yaptığı kekten de ikram ederek masaya geçtim. "Gökçe ablanın ailesi izin verecek mi abi?" Sorumla beraber abim bana döndü. "Kız kıza olacağı için tabiki verecek. Telefon çalarsa sen Gökçe ablanın arkadaşısın."diyerek göz kırptı. Vay şere*siz! Demek bu yüzden götürüyordu beni. "Valla çakalsın oğlum sen!"Çınar abi gülerek abime baktı. "Baya iyi plan."

Abimin yüzünde gururlu bir ifade belirdi. "Yarından sonra bizimkileri uğurladıktan sonra çıkarız o zaman."dedi onay beklercesine. Çınar abi "Ben önce bizimkilerle konuşayım kardeşim.."dedi. Abim de kafasını salladı. "Annemlerin haberi olacak mı abi?"diyerek çayımdan bir yudum daha aldım.
"Sen söylemezsen olmayacak Nazo."deyince ailemizden gizli gideceğimizi anladım. Bu beni daha da cezbetmişti. Eee, bilirsiniz gizli saklı şeylerin halay başı bendim.

***
 

Cuma 
 

"Yiğit! Hadi annem geç kalacağız!" Annem ayakkabısını giymeye çalışıyor bir yandan da Yiğit'e sesleniyordu. "Bir bitmedi bunun da alacağı! Hay dinozoru batasıca!" Hepimiz onun bu haline gülerken Yiğit belirdi birden kapıda. "Geldim geldim geldim."dedi hızlıca. Valizlerden birini abim diğerini de ben aldık ve aşağı indik hep birlikte.

"Nazlı'm, annem, evimiz abin sana emanet yavrum. Dikkat edin emi. Kapıları güzelce kilitleyin, mukayyet olun birbirinize." Annem bugün bu cümleyi kaçıncı defa söylüyor sayamamıştım. Bıkkınlıkla gözlerimi kapayıp açtım. "Tamam anne, ezberledim bunları zaten." Beni duymazlıktan gelip yanaklarıma sulu iki öpücük bıraktı. Boynumu koklayıp sıkıca sarmaladı beni. Gören de bir daha görüşmeyeceğiz sanır! Duygusal top diyince de sen be annem!

Aynı şeyleri abime söylerken ben de babamla sarılıp vedalaştım. "Hadi yavrum dikkat edin kendinize"diyerek sırtıma hafifçe vurdu babam. Yiğit'i de koklayarak öpüp yanaklarını sevdim. Babam arabayı çalıştırıp apartmanın önüne getirdi. Valizleri yerleştirildikten sonra annemle Yiğit de bindi. İstemsizce gözlerim dolmuştu. Buğulu bakışlarımın arasından yavaşça uzaklaşan arabayı izledim. Köşeyi dönüp gözden kaybolana kadar bekledim.

Abim ellerini birbirine sürtüp "Eğlencemiz başlasın!"dedi. Gözlerimi silip peşisıra ilerleyerek asansöre girdim. Eve çıkıp önceden hazırladığımız el çantalarımızı aldık. Her yeri ve her şeyi kontrol ettikten sonra harçlıklarımızı, birikimlerimden bir kısmını ortaya koyup birleştirdik. Ne olur ne olmaz diye bir kısmını da yanıma aldım. Ayakkabılarımızı giyip evden çıktık. Kapıyı besmele çekip üç kez kilitledikten sonra her şeyin güzel olmasını umarak çantamı astım koluma.

Çınar abi izin almıştı ailesinden, onun arabasıyla gidecektik. Önce bize gelecekti. Sonra birlikte Gökçe ablayı alıp ardından gideceğimiz Bağ evine doğru yola çıkacaktık. İçimdeki küçük kıpırtılar eğlenceli bir kaçamak olacağını söylüyordu.

Gökçe ablayı da aldıktan sonra yola çıktık. Kulaklığımı takmış sevdiğim müzikleri dinliyordum. Müzik sesini bölen bildirim sesiyle telefonun kilidini açıp baktım. Batuhan, yine fake bir hesaptan ulaşmaya çalışıyordu. Rezil. O hesabı da engelleyip çıktım. Eda'nın attığı mesajlara göz gezdirdim. Çok pişman olduğunu, bensiz kendini çok kötü hissettiğini, beni üzdüğü için kendinden nefret ettiğini söylüyordu sürekli. Ona karşı acımasız mı davranıyordum bilmiyorum ama içimden gelmiyordu henüz konuşmak.

Gökçe ablanın dürtmesiyle kulaklığımı çıkarıp ona döndüm. "Aşk olsun Nazlı, ben burda konuşuruz diye düşünüyorum sen takmışsın yine kulaklıklarını."diyerek sitemini dile getirdi.

Mahçup mahçup ona bakarken abim laf attı. "Aşkım, sen daha tanımıyorsun Nazlı'yı. Asosyalin tekidir o. Arada bi ilgisini çeken bir şey olursa konuşur." Ön çaprazımda olduğu için uzanamadım, şöyle ensesine sağlam bir şaplak yemeyi hak etmişti aslında. Tam konuşacaktım ki Çınar abi atıldı. "Asıl sen tanımıyorsun onu. Çenesi düşüğün teki."dedi dikiz aynasından bakıp gülerken. Hemen ardından "Yani şeyden biliyorum Peri-Gökçe yenge falan konuşuyorlardı baya. Peri anlatmıştı."diyerek düzeltme gereği duydu. Hepimiz onu onaylarken abim dostane bir şekilde ensesine dokundu. "Geçecek kardeşim, üzülme."diye teselli etti.

Çınar abi ise, hiç istifini bozmadan sürmeye devam etti. "Okeyi aldınız değil mi?"diye sordu Gökçe abla. Abim Çınar abiye bakıp "Aldın dimi kanka?"diyerek teyitledi. Çınar abi sakin sakin kafasını salladı sadece. Peri abladan nefret ediyordum! Çok üzüyordu onu. Keşke ona yardım edebilseydim. Gerçi, gönül işiydi bu. Kimse kimseye yardım edemezdi ki..

Mola için benzinlikte durduk. Gökçe ablayla lavaboya girip ihtiyacımızı giderdik. Abimler de içecek ve atıştırmalık aldıktan sonra arabada buluştuk. Çınar abi ortaya "Bir saatlik yolumuz kaldı. Yalnız bir markete uğramamız lazım, evde yiyecek bi şey yoktu."diye konuştu. Hep birlikte onu onaylayıp neler alacağımızı kararlaştırdık.

Yarım saat daha yol katettikten sonra zincir marketlerden birini görünce durduk. Hep birlikte inip markete girdik. Çınar abi alışveriş arabası alıp geldi arkamızdan. Gökçe abla abimin koluna girip "Biz soğuk ürünler reyonuna bakalım."dedi. Ardından bize dönüp "Siz de meyve-sebze, ekmek abur cubur falan alın."diyerek abimi de yanında alıp gitti. Çınar abiyle birbirimize bakıp gülümsedik. "Nereden başlayalım?"diye sordu. Gözüme kestirdiğim abur cubur reyonunu işaret ettim. Gülümseyerek arkamdan geldi. Çikolata kısmına elime uzatmıştım ki "En sevdiğinden, bolca."diyerek kutunun yarısını aldı neredeyse. Şaşkınlıkla ona baktım. Nereden biliyordu benim en sevdiğim çikolatayı?
Çok kurcalamadan bir kaç farklı atıştırmalık daha attım sepete. "Şimdiki rotamız neresi kaptan?"diye sordu ciddi bir tonda. Düşünürmüş "hmmm"dedikten sonra "Ekmek alalım biraz da"dedim. Kafasını sallayıp arabayı reyonların arasında ustalıkla sürdü.

Çok garipti. Birlikte alışveriş yapıyorduk. Çınar abi bir şekilde hep hayatımızdaydı ancak bu sene..hiç olmadığı kadar yakındık. Sürekli konuşuyor, dertleşiyor, bir araya geliyorduk. Beni fazlasıyla mutlu ediyordu varlığı. Bazen kafam karışsa da genel olarak ikinci abim olarak görüyordum onu.

"Ekmek de tamam. Şimdi biraz meyve sebze alalım."diyerek önüme geçti bu kez. Yürüdükçe hareket eden, küçük şekilli poposunu istemeden kestim. Sonra kendime kızıp hemen kafamı başka yöne çevirdim. Ne oluyordu bana yahu!

Meyve ve sebze de aldıktan sonra abimlerle ortak bir noktada buluşup eksik var mı diye kontrol ettik. Sanırım her şey tamamdı. "Bir dakika."diyerek yanımızdan ayrıldı Çınar abi. Geri döndüğünde elinde birkaç paket tatlı vardı. "Şimdi tamamız."

Asfalt yol, yerini tozlu topraklı dar bir patikaya bırakmıştı. Neyse ki Çınar abinin arabası yerden yüksekti. Gözlerimle etrafı taradım. Geniş bir ova, çitlerle kaplanmış yer yer meyve ağaçları ve tarlalarıyla hoş bir çiftliği andırıyordu. Araba durduğunda hepimiz indik. Poşetleri alırken Çınar abi elindeki kilitle ahşap büyükçe olan kapıyı açtı. Ev, iki katlı ve oldukça genişti. Önünde oturmak için geniş bir alan yapılmıştı. Uzun demirlerin üzerinde de üzüm bağı vardı o yüzden gölgede kalıyordu kapının önü.

Ayakkabılarımızı çıkarıp içeri adım attık. Çınar abi hepimize birer terlik çıkardı. Ev tahmin ettiğimden de genişti. Ahşaptan yapılmış yer yer kerpiç olduğunu düşündüğüm malzemeler göze çarpıyordu.

"Mutfak şu tarafta"diyerek eliyle soldaki kapıyı işaret etti. Elimizdekileri bırakmak üzere oraya geçtik. Kapıyı açınca çok tatlı bir mutfak bizi karşıladı. Koyu kahverengi mutfak dolapları, eski ama sağlam bir buzdolabı ve üzerinde çaydanlık olan bir ocak vardı. Poşetlerin içindekileri yerleştirirken evin ne kadar temiz olduğunu fark ettim.

Çınar abi görüş açıma girdiğinde ona dönüp "Ev ne kadar temiz, hep geliyorsunuz galiba?"dedim.

"Biz geleceğiz diye annem önceden gelip temizledi."

"Biz temizlerdik niye yordun kadını Çınar abi ya. Çok mahcup hissettim şu an."

"Aynen Çınar ya, yazık kadına kim bilir nasıl yorulmuştur."diyerek bana destek çıktı Gökçe abla.

"Kızlar, tamam artık. Bunu sonra tartışırız, benim sigaram geldi."dedi ve cebinden sigarasını çıkardı. Abim de ona eşik etmek için dışarı çıktı. Anlaşılan evin içinde içilmiyordu.
"Zıkkım için"dedi arkalarından Gökçe abla. Gülerek ona baktım. "Beni de alıştıracak pi*ler"diyerek gülümsedi.

Birlikte akşam için pratik bir şeyler hazırlayıp dolaba kaldırdık. Bir de çay yapıp demlenmesi için bıraktık. Çınar abi ve abim içeri girdiğinde biz de girişteki salonda oturuyorduk. Çantalarımız yerdeydi. "Odalarınızı göstereyim."diyerek yukarı doğru adımladı Çınar abi. Hepimiz onu takip ettik. Merdivenlerden yukarı çıktığımızda dört tane kapalı kapı karşıladı bizi. İlkini gösterip "Burası senin için kardeşim"dedi abime doğru. Yan taraftaki odayı işaret edip "Burası da size kızlar"dedi. Diğer iki kapıyı açıp banyo ve tuvalet olduğunu belirttikten sonra kapattı. Ee, kendi nerede yatacaktı?

Sanki beni duymuş gibi "Ben de aşağıda salonda kalacağım."dedi.

Eşyalarımı yerleştirmek için odaya gireceğim sırada abim omzumdan yakaladı. "Hoooop dur bakalım."dedi beni geriye çekip. "O kadar kaçamak yapmışız bari sevgilimle uyuyayım."diyerek sözde bize ayrılan odaya girdi. Gökçe ablaya baktığımda o da halinden oldukça memnun görünüyordu. "İyi, öyle olsun."diyerek diğer odaya girip kapıyı kapadım.

İçeriye girdiğimde karşımda tek kişilik bir karyola ve hemen yanında aynı renkte komodin vardı. Sol tarafımda ise ahşap gardrop ve küçük bir aynalı masa vardı. Duvara gömülü bir dolap daha gözüme çarptı sanırım yüklük olmalıydı. Duvarlardaki tabloları inceledim. Genel olarak gökyüzü ve meyvelerin olduğu antika görünümlü eserlerdi.

Avize küçük ama işlemeli parlak taşlarla bezenmişti. Halı ise el dokumasına benziyordu. Kendimi antik bir müzeye gelmiş gibi hissediyordum.

Odanın kocaman bir camı vardı ve bütün manzara gözlerimin önüne serilmiş gibiydi. İçimi kaplayan huzurla mest olurken kapı çaldı. Gökçe abla kapı aralığından kafasını uzatıp "Birazdan bizi çaya çağır olur mu? Yoksa abin odadan çıkarmayacak."dedi fısıldayarak. Gülümseyerek kafamı salladım. Kapıyı kapatıp gitti. O gittikten sonra çantamı açıp içindekileri boş olduğunu düşündüğüm dolaba yerleştirdim. Şarj aletimi çıkarıp komodinin üzerine bıraktım, ardından cebimden çıkardığım telefonumu kontrol ettim. Eda'nın bir milyonuncu özür mesajını okumaktan gına gelmişti artık. Ona, pazartesi günü yüz yüze konuşmayı teklif edip biraz olsun susmasını sağladım.

Odanın camını havalanması için açıp diğer odanın kapısını çaldım. Birkaç saniye sonra abimin "Gir."dediğini duyup kapıyı açtım. "Hadi, çay içelim."diyerek onlara baktım. Yatağın karşısındaki iki kişilik koltukta sarmaş dolaş oturuyorlardı. Abim "Tamam geliyoruz."diyerek kafasıyla kapıyı işaret etti. Bu çık demek oluyordu sanırım. Sırıtarak arkamı dönüp kapıyı kapatarak merdivenlere yöneldim.

Aşağı indiğimde karşımdaki manzarayla bir süre olduğum yerde kalakaldım. Çınar abi üzerini değişiyordu. Allah'ım, bu sırt ve omuzlar gerçek miydi? Sporcu gibi görünüyordu. "Ayyy" Utanıp gözlerimi kapattım hemen.

Çınar abinin gülüşünü duydum. Parmaklarımı hafif aralayıp giyinmiş mi diye kontrol ederken hala gülerek bana baktığını fark ettim, giyinmişti bile.

"Küçük röntgenci seni."dedi bundan keyif aldığını gösterircesine. Kaşlarımı çatıp ofladım. "İstemeden oldu Çınar abi, kusura bakma."diyerek mutfağa kaçtım. Çay olmuştu. Dolaptan atıştırmalık çıkarıp tabaklara böldüm. Bardakları da hazırlayarak çayları doldurdum. Abim için kesme şekeri de tepsiye koyduktan sonra içeri götürdüm.

Abimler inmiş salonda oturuyorlardı. Ortadaki masaya tabakları bırakıp çayları dağıttım. Herkes çayını içerken Çınar abi üşüyüp üşümediğimizi sordu. Aslında biraz serindi ama dondurucu soğuk da değildi. "Bence iyi Çınar, ama romantik bir hava olsun derseniz şömineyi yakmanıza hayır demem Samet bey."diyerek abime flörtöz bakışlar attı.

Çayımdan büyük bir yudum alıp tadını çıkardım. Ne güzel bir nimetti böyle! Hem ekonomik, hem leziz hem de her şeye yakışıyor. Ben içimden çaya methiyeler dizerken abimle ikisi odun kıracağız diyerek dışarı çıktılar. Biz de bardaklarımız elimizde onları izlemek için dışarıyı gösteren pencereye tünedik.

"Abim senin yanında ne kadar mutlu. Çocuk gibi oluyor."dedim gülümseyerek onu izlerken. Gökçe abla da içini çekip "Karşılıklı güzelim, karşılıklı."dedi.

Çınar abi elindeki baltayı ustaca tomruğa geçirirken abim tekrar denemek için sırasını bekliyordu. Onun bu haline gülmeden edemedik. Eline baltayı alıp Çınar abinin onu konumlandırmasını bekledi. Arkasına geçip ayak açısını ayarladı önce ardından dirseğini nasıl kıvıracağını gösterdi dokunarak. Sonra da kenara geçip abimi izledi. Bu kez başarmıştı! Onunla birlikte biz de olduğumuz yerde sevindik.

"Vay be. Hayat çok garip."dedi Gökçe abla. Sorarcasına ona baktığımda devam etti konuşmaya. "Buraya gelmeyi çok istiyordu Peri, laf arasında anlatmıştı Çınar bağ evlerini. Kime niyet, kime kısmet."

Sessiz kaldım. Ne diyeceğimi bilmiyordum. "Çınar abi çok üzülüyor."diyebildim sadece. Gökçe abla da kafasını sallayarak onayladı. "Peri onun için doğru insan değildi. Umarım hayat ona, doğru kişiyi buldurur." Bakışlarımı tekrardan abimlere çevirdim.
"Umarım."

 

 

Loading...
0%