Yeni Üyelik
12.
Bölüm

|12.Bölüm| “Aşkta Kazanan Kumarda Kaybeder.”

@venus.77

 

Nihayet geri dönebildimmm😍 sabırla bekleyen herkese teşekkür ederim, şimdi daha iyiyim. Herkese keyifli okumalar🫶🏻

 

 

Akşam için hazırladıklarımızı dışarıya kurduğumuz masada yedik hep birlikte. Gökçe abla sağolsun, bana mutfakla ilgili küçük püf noktalar öğretiyordu. Yemekten sonra abimler sigara faslına geçince biz de sofrayı topladık. Hava soğuduğu için salona geçip oturmaya karar verdik.

"Kahve var mıdır acaba ya?" Gökçe abla merakla mutfağa doğru yöneldi. Ben de arkasından ona yardım etmek üzere gittim. Dolapları kurcaladık biraz, nihayet kavanozlardan birinde Türk kahvesi bulabilmiştik. "Bir an yok diye çok korktum."gülerek kavanozu salladı. "Bu kadar çok mu seviyorsun?"dedim duvara yaslanıp onu izlerken.

Kafasını sallayıp gülümsedi. "Nöbetlerde beni ayakta tutan mucize bu."dedi. Dolaptan kahve fincanı çıkardım iki tane. Abimlere de içmek isterler mi diye soracaktım ki içerden sesleri duyurdu.

"Kızlar içecek bir şeyler var mı? İçimiz ısınsın."

"Ben en iyisi çay demleyeyim, bizimkiler çay bağımlısı, ben de dahil."diyerek su ısıtıcıyı doldurdum. Kaynamasını beklerken demliğe yeteri kadar çay koyup bardakları hazırladım.

Gökçe abla kahvesini ve aldığımız çikolatalardan birini alarak içeri geçti. Ben de çayın demlenmesi için ocağın altını yakıp içeri geçtim.

"Film mi izlesek?" Abim onay bekleyen bakışlarla bize bakınca herkesten olumlu sesler yükseldi. "Siz filmi seçin o zaman, biz de atıştırmalık bir şeyler hazırlayalım."dedi Gökçe abla bana dönüp. "Aynenn. Korku filmi seçmeyin ama ben korkarım."diyerek abimle Çınar abiye döndüm. Onlar da gülerek geçiştirdiler beni.

İçeri döndüğümüzde film çoktan seçilmiş, ışıklar kapatılmıştı. Abim, Gökçe ablayı kanatlarının altına almış ortadaki üçlü koltukta yayılmıştı. Çınar abi ise hemen yanındaki koltukta oturuyordu. Bense karşısındaki tekli berjere bağdaş kurmuş, bir elimde en sevdiğim çikolata diğer elimde çayımla filmi izliyordum.

Filmin ilerleyen dakikalarında üzerime çöken ağırlıkla mayıştım. Göz kapaklarımın kendi kendine kapandığını hissettim fakat uykuya direnerek izlemeye devam ettim. Birkaç dakika sonra izlendiğimi hissederek bakışlarımla etrafı kolaçan ettim. Çınar abi bana mı bakıyordu? Yok canım, karanlık ve uykusuzluktan yanlış görüyor olmalıydım. Daha fazla dayanamayacağımı hissedip elimdekileri sehpaya bıraktım. "Benim uykum geldi, size iyi seyirler."diyerek yukarıdaki odama doğru yol aldım.

Banyoda işlerimi halledip odaya geri döndüm. Pijamalarımı giyinirken üşüdüğümü fark ettim. Hava oldukça serindi burada, bu yüzden pencereleri kapattım. Komodinin üzerindeki telefonumdan gelen sesle dikkatim o yöne dağıldı.Yatağa oturup elime aldım telefonumu. Ekranda bir sürü bildirim vardı. Tahmin edersiniz ki Batuhan'dan başkası değildi. Hala ne istiyordu benden anlamıyordum. İlayda'sıyla mutlu mesut yaşasındı işte. İçimde ona karşı duyduğum tek bir duygu vardı;tiksinti. Bana çok güzel bir ders vermişti, saçma sapan bir ilişkidense kaliteli bir yalnızlık yaşamak daha iyiydi.

Yazdığı hesapları da engelledikten sonra instagrama girdim tam o sırada bir yeni mesaj geldi.

Cinardemirer20: "Film sarmadı galiba?"

Nazliyilmazz1: "Yok, ondan değil. Uyku bastırdı sadece Çınar abi 😅"

Cinardemirer20: "Hala uyanık olduğuna göre pek başarılı olamamış uyku"

Nazliyilmazz1: "Çınar abi yaaa🫣"

Cinardemirer20: "Tamam tamam uyu hadi, sabah görüşürüz ufaklık"

Nazliyilmazz1: "İyi geceler Çınar abi."

Telefonu bırakıp yatağa uzandım iyice. Üzerimi örtüp ellerimi göğsümde birleştirdim ve kirli beyaz tonlarına boyanmış tavanı izlemeye başladım. Bu sırada düşünceler hücum ediyordu zihnime. Yarın ne yapacağız ?Batuhan'dan kurtulacak mıyım? Eda ile barışsam her şey eskisi gibi olur mu? Çınar abi Peri abladan neden ayrıldı? Çınar abinin sırt kasları ne ara bu kadar gelişti? Pürüzsüz sırtı gözümün önünden gitmiyordu. Onu ilk kez öyle görmüştüm. Hoşuma gitmesi normal miydi? Belki de aldatılmanın verdiği bunalım yüzünden kendimi kaybetmiştim. Onu düşünme. Hayır. Unut o sırtı. Çınar'ın sırtından sanane? Peki ya dağınık siyah saçları? NE DİYORUM BEN!

Yatakta doğrulup kendime sağlam bir tokat attım. Kafayı yemiştim artık. Yanaklarım alev alev yanıyordu. Bunları düşünmek hem hoşuma gidiyor hem de utanmama sebep oluyordu. Aklımı kaybedecektim, insan abi dediği adam için böyle şeyler düşünür müydü? Örtüyü başıma kadar geçirip utanç dolu hislerimle kendimi uykunun serin kollarına bıraktım. Bu gece fazla uzamıştı benim için.

***

Sabah olduğunda odanın kapısı aniden açıldı. "Samet uyan la artı-" Çınar abi beni fark edince neye uğradığını şaşırdı. Refleksif bir hareketle açılan üzerimi örtmek için pikeyi boynuma kadar çektim. Halbuki çıplak bile değildim!

"Öz-özür dilerim." hızlıca arkasını dönüp uzaklaştı. Sanırım abimin odalarımızı değiştirdiğini bilmiyordu bu yüzden bodoslama dalmıştı içeri. Neyseki giyiniktim. Fakat yine de yanaklarımda yükselen ateş kendini belli ediyordu fazlasıyla. Yutkunup üzerimdeki örtüyü bi kenara attım. Ellerimi yanaklarıma bastırıp derin nefesler almaya çalıştım. Heyecan mı yapmıştım ben?


Kalkıp odanın pencerelerini açtım. Hava güneşliydi. Kuş cıvıltıları, uzaklardan gelen hayvan sesleri aklımın bir nebze olsun dağılmasına yardımcı oldu. Elimi yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdikten sonra abimlerin odasının kapısını çaldım. İçerden ses gelmeyince tekrar tıklattım. Acaba uyanmamışlar mıydı hala. Arkamı dönüp aşağı kata doğru ilerledim. Aşağı indiğimde salon topluydu. Mutfaktan tıkırtılar geliyordu. Çınar abi miydi yoksa? Onunla karşılaşıp tekrar utanç komasına girmek istemiyordum. Bu yüzden ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım.

Evin önünden patikaya doğru uzanan toprak yolda biraz yürüyüş yapmak belki iyi gelirdi. Ellerimi hırkamın cebine sokup ağır ama tempolu adımlarla yürümeye başladım. Etrafta bir sürü ağaç, çeşit çeşit çiçek vardı fakat hemen hepsi solmaya yüz tutmuştu. Önümüz kıştı neticede. Etrafımda dolanan arılardan kaça kaça birkaç metre daha yürüdükten sonra arkamı dönüp bağ evine baktığımda epey uzaklaştığımı fark ettim. Geri dönmek için adımımı atmıştım ki çok yakınımdan gelen havlama sesiyle yüreğim ağzıma geldi. Korkuyla etrafı tararken arkamdan bir iki tane büyük köpeğinin koşarak bana doğru geldiğini gördüm. Vakit kaybetmeden kaçmam lazımdı. Beynim durmuş gibiydi.

Çok büyük adımlarla koşarak eve doğru gittim. Hem ağlıyor hem yardım çığlıkları atıyordum. "İmdaaat!" Köpekler bana çok yaklaşmıştı. O kadar korkuyordum ki, yere düşsem belki de yakalayacaklardı beni. Arkama baka baka koşarken aniden sert bir şeye çarpmamla dengemi kaybettim. "Nazlı!" Çınar abinin sesiydi. Kollarıyla belimi kavramış, düşmemi engellemişti. Korkudan hızla atan kalbim bu kez heyecan pompalıyordu sanki tüm vücuduma. "Köpek..köpekler.. yetişecekler kaçalım."dedim kesik nefeslerimin arasından.

"Sakin ol, çök hemen yere."diyerek eliyle omzumdan bastırdı. Yola öylece çökmüştük. "Ne yapıyorsun ısıracaklar bizi!" Söylediklerimi duymazlıktan gelip eliyle sus işareti yaptı. "Çok terlemişsin, niye koştun ki. Çoban köpeği onlar. Yere çökersen zarar vermezler." Dalga mı geçiyor diye yüzünü inceledim fakat oldukça ciddiydi. Bu sırada köpekler yanımıza kadar gelmişti. Put misali hiç kıpırdamadan hatta nefes bile almadan olduğum yerde durmuş, gitmeleri için Allah'a yalvarıyordum. Çınar abi ise oldukça rahat görünüyordu. Gerçekten de bize hiçbir zarar vermemişlerdi. Tek yaptıkları üzerimizi koklayıp biraz hırladıktan sonra gitmek olmuştu.

"Gördün mü bak."dedi bizden uzaklaşan köpeklerin arkasından bakarken. "Zarar vermediler." Kaşlarım çatıldı. "Verebilirlerdi ama." Gülümseyip ayağa kalktı. Üzerini çırptıktan sonra elini tutmam için uzattı. Utana sıkıla elinden tutup ayağa kalktım. Bana baktığını hissedebiliyordum. Ne düşünüyordu acaba? Korkak tavuğun teki olduğumu mu? Ya da ondan kaçmaya çalıştığımı anlamış mıydı yoksa? Kafamdan zibilyon tane düşünce geçerken "Acıkmadık mı ya."diyerek arkasını döndü. Evin geniş kapısını iterken "Abinleri kaldıralım da karnımızı doyuralım artık. Ben hazırladım kahvaltıyı."dedi.

İçeri girdiğimde masanın üzeri doluydu. Bunların hepsini o mu hazırlamıştı gerçekten?

"Vay vay vay, Çınar abi.. böyle hünerlerinin olduğunu bilmiyordum."

"Eee Nazlı'cığım herkes senin gibi yemek yakacak değil, var bizde de bir şeyler."

"Off ! çok gıcıksın Çınar abi! Yemiyorum yaptıklarını da, tek başına tıkın hepsini!" Kollarımı göğsümde birleştirip hırslı bir şekilde yanından geçiyordum ki kolumdan tuttu.

"Gel buraya gel, küstün mü sen? Hala büyüyememiş koca bebek seni."

"Bırak kolumu ya! Allah Allah. 18 olmama çok az kaldı ayrıca, sen kendine bak."diyerek kolumu kurtarmaya çalıştım. O ise ısrarla çekiyordu kendine doğru. Sinirlenmeye başlıyordum artık. Aniden aklıma gelen çılgın düşünceyle kolunu ısırdım ve fırsattan istifade kaçmaya başladım. "Aah!" İnlemesi tüm salonu doldururken abimlerin uyanmasından korkup merdivenlere göz attım. Yukarı kaçsam peşimden gelir, çok ses çıkarırdık bu yüzden salonun içinde koşmaya başladık. Ben önde o arkada ipini koparmış köpekler gibi koşuyorduk.

"Tamam artık Çınar abi duralım! Ödeştik bak!" Omzumun üstünden dönüp ona baktım. Asla ikna olmuşa benzemiyordu. "Ödeşmedik hanımefendi! İzi çıktı dişlerinin! Saçlarını yolacağım senin!" Korku ve gülme arasında gidip gelirken Çınar abi çevik bir hamleyle önüme geçti. Arkamı dönüp kaçacağım sırada duvarla yüz yüze geldim. Ben şimdi naneyi yemedim mi hığ?

Adım adım arkaya kaçarken sırtım duvarla buluştu, o ise hala üzerime doğru geliyordu. Nabzım yükselmişti. Göğsüm hızlıca inip kalkarken ona baktım. Yaklaştı, yaklaştı ve tam burada, tıpkı kitaplardaki gibi bir yakınlaşma hayal etmiştim ki "Yaramaz seni" diyerek saçımı karıştırıp arkasını döndüğü gibi uzaklaştı.

Bu yaptığı kafamı karıştırmıştı. Bazen o kadar yakın davranıyordu ki ona abi dediğimi bile unutuyordum. Bazense kendimden, düşüncelerimden utanıyordum onun tavırları sebebiyle. Tuhaftı, aklımı kurcalıyordu, sertti ama bazen çok nahif. Neydi bende bu kadar yer edinmesine sebep olan? Bunca yıl görememiş de şimdi mi fark etmiştim? Ben kesinlikle normal değildim, o zaten deliydi.

Kahvaltıdan sonra okey oynamakta karar kıldık. Abimle Gökçe abla, Çınar abiyle de ben eşleşmiştik. Kaybeden mangal yapacaktı. Hayatta belki şansım yoktu ama oyun konusunda kesinlikle iddialıydım. Bu masaya onları gömecektik! 11 serilik oyunumuzun ilk yarısında biz epey bir farkla öndeydik. İkinci yarısında ise abimler atağa geçmişti. Son bir kaç oyunumuz kalmıştı.

Çayımdan bir yudum alıp, taş çektim ortadan. Şansıma okey gelmişti. Istakama dizdiğim taşları kontrol edip bitebiliyor muyum diye baktım. Ortada daha çok taş vardı. Biraz da dönsem fena olmazdı sanki. Bıyık altından gülümseyip en küçük taşımı abime doğru yolladım.

Abim şansına söverken Gökçe abla ona "Aşkta kazandın aşkım boşver, kumarda kazansın bu fukaralar da."diyerek güldü. Çınar abiyle birbirimize bakıp güldük. Hiç beklemediğimiz bir anda ortaya okeyi atıp bitti Çınar abi.

"İşte bu beeee!" Bağırarak abimlere döndüm. "Ne koyduk ama!" Sevinmenin dozunu biraz abarttığımı abimin şakayla karışık kafama vurmasıyla anladım. "Yavaş gel Nazo." Kafamı ovalayıp ona kötü kötü baktım. Çınar abi de abime sinirli sinirli bakıyordu. Abim ona dönünce hemen bakışlarını kaçırdı. "Hile mi yaptınız lan doğru söyleyin?" Istakalarımızın altına, masanın kenarlarına baktı taş saklamış mıyız diye. "Bizde hile olmaz kirvem."dedi Çınar abi yüzünde mağrur bir gülüşle.

Biz taşları toplarken Gökçe ablayla abim de mangal yapmak üzere kalktılar. Abim sızlana sızlana arkasından giderken "Sizle sonra hesaplaşacağız hainler! Bu burada bitmedi!"diyerek parmağını salladı bize doğru. İkimiz de onun bu haline güldük.

Taşların neredeyse hepsini torbaya atıp ıstakaları da birleştirerek çantasına koyduk. Masadaki bardakları almak için eğildiğim sırada Çınar abiyle kafalarımız tokuştu. İkimiz de acıyla yüzümüzü buruşturduk. Burası fazla mı sıcak olmuştu?

"Ben bir duş alayım." Çınar abi geri çekilip yukarı gitmek üzere doğruldu. "Ben de biraz hava alayım."dedim elimdekileri mutfağa götürmek üzere alırken. "Dikkat et, köpekler olabilir yine."dedi gözlerini gözlerime dikip. "Tek başına çıkman tehlikeli." Ona bakıp kafamı salladım sadece. "İstersen bekle beraber çıkalım."dedi.

"Abim.."dedim mutfağı işaret ederek "Yanlış anlamaz mı?"

"Yanlış bir şey mi yapıyoruz sence?"

Sorduğu soruyla birlikte afallayıp ne diyeceğimi bilemedim. "Hayır tabiki." Sorarcasına bakmaya devam edince "Tamam bekleyeyim seni."diyebildim. Elimdekilerinden kurtulmak için hızla mutfağa gittim. Abimler etleri marine ediyordu. Beni görünce abim "Gel kız yardım et abine!"dedi. Ona dilimi çıkardım. "Bileğimin hakkıyla yendim Samet bey, şimdi de gezmeye çıkacağım Çınar abiyle."diyerek sıvışmaya çalıştım.

"Nazlı?" Tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu şüpheyle. Kesin yanlış anlamıştı işte. Offf! Keşke hiç söylemeseydim, ne yapacaktım şimdi?

"Bu oyunun rövanşı da var unutma! Ayrıca bu kadar kolay da kurtulamayacaksınız haberiniz olsun."

İçimden derin bir oh çekip, abime gülümsedim. "Görürüz canım."gıcık bir ifadeyle mutfaktan çıktım hemen. Yukarı çıkıp üzerimi değiştirmek için odaya girdim. Altıma kotumu, üzerime de orta kalınlıkta bir bluz giydim. Saçlarımı serbest bırakıp önlerden tutturdum toka ile. Parfümümden de birkaç fıs süründükten sonra aynaya baktım. Yüzümü canlandırmak için birazcık allık azıcık da ruj sürdüm. Kirpiklerimi de kıvırdıktan sonra hazırdım. Çantama telefonumu da attıktan sonra odadan çıktım.

Çınar abi de çoktan çıkmış, hazırlanmıştı bile. Dağınık saçları biraz ıslak görünüyordu. "Kurulamayacak mısın?"saçlarını işaret ettim gözlerimle. "Rüzgarda kurur ya."dedi elleriyle karıştırıp. "Hasta olursun, kurut bence."dedim ısrarla.

Geri dönüp banyoya girdi. Birkaç saniye sonra kurutma makinasının sesi duyuldu.

Merdivenlerden inip salondaki koltuğa oturdum. Telefonum çalınca çantadan çıkarıp kimin aradığına baktım. Annem arıyordu. Panikle abimin yanına koştum. "Annem arıyor ne yapacağız!" Telaşım onu korkutmuş gibiydi. "Salak mısın kızım sakin ol. Anlaşılacak yalanımız şimdi. Aç telefonu konuş işte her zamanki gibi."

Dediğini yapıp telefonu açtım. Kalbim panikle çarpıyordu. "Efendim anne." Annem kızmak için aramış gibi saydırdı durmadan. Vay efendim neden ilk çalışta açmamışım da, ben bu kadının yüreğine indirmek için mi uğraşıyor muşum da bilmem ne. Tek düşündüğünü biricik oğluyla biricik(!) kızının aç kalıp kalmamasıydı. Onu zar zor ikna edip, isteği üzerine abime uzattım telefonu. O benim aksime, oldukça rahat ve kendinden emin konuşup birkaç saniye içinde kapadı telefonu. "Üstüne ceket al abiciğim, soğudu hava."dedi telefonu uzatırken. "Tamam abi olur."diyerek Gökçe ablaya baktım. Garibim tüm iş yükünü omuzlamıştı. "Kolay gelsin Gökçe ablacığım." Diyerek öpücük attım ona. "Görüşürüz fıstığım."diyerek karşılık verdi o da.

Çınar abi aniden kapıda belirdi. "Gençler size kolay gelsin, ben Nazlı bacımı da alıp gezmeye gidiyorum."dedi abimlere dönüp.

"Görüşürüz kardeşim Nazlı sana emanet."dedi abim el sallarken. Gökçe abla da görüşürüz dedikten sonra evden çıktık.

Sabah benim yürüdüğüm yoldan farklı bir yere doğru yürümeye başladık. İkimiz de oldukça sessizdik. Ellerimiz ceplerimizde, etrafı süzerek ilerlemeye devam ettik.

"Rahatsız ediyor mu yine o kılkuyruk?"

"Kılkuyruk?"dedim sorarcasına ona bakıp. "Batuhan'ı mı kastediyorsun?"
Dişlerini sıkıp "Adını anma o şerefsizin."dedi.

"Çınar abi, sinirlenmeye gerek yok artık. Geçti gitti. Ders oldu bana da. Artık kimseye güvenmeyeceğim, kimseye duygu beslemeyeceğim. Tekrar üzülmek istemiyorum."

Adımları yavaşladı. Uzanıp elini omzuma koydu. "Şansına çürük biri denk geldi diye aşka küsme sakın. Bak benim de yaşadıklarıma. Herkesin başına gelen şeyler bunlar. Abinle Gökçe'yi örnek al, yıllardır birlikteler evlenecekler."dedi gülümseyip. Kafamı salladım sadece.

Elini çekip tekrar cebine attı. Bu kez soru sorma sırası bendeydi. "Siz neden ayrıldınız ki? Ne yaptı Peri abla? Biraz kısa kestin sanki?" Sorularımı bekliyormuş gibi güldü.

"Ben de ne zaman sorguya çekeceksin diyordum."

"Hadiii! Anlat lütfen!"

"Seni kıskandı işte. Bana güvenmiyordu, telefonumu kurcalıyordu sürekli, hesap soruyordu. Ben gelemem böyle şeylere. Ayrılmak en doğrusuydu bizim için."

"Beni mi kıskandı? Beni?"

"Ne o? Niye şaşırdın bu kadar?"

Kafamı eğip omuzlarımı düşürdüm. "Çok güzel bir kız, beni neden kıskansın ki? Zeki, güzel benden daha iyi her anlamda. Onda olmayıp bende olan ne olabilir ki?"dedim yakınan bir tonda.

"Benim sana olan ilgim."

Dediğini tam anlayamamıştım. O kadar kısık bir sesle söylemişti ki. "Ha?"dedim kafamı ona çevirip.

"Manyak işte. Saçmaladı kendince."

Söyledikleriyle birlikte yüzüm düştü. "Ha benden güzel yani, benden iyi her konuda?"
Çırpınırcasına "Hayır hayır, öyle demek istemedim."dedi.

Hızlı hızlı yürüyüp öne geçtim. "Ben anlayacağımı anladım." Kafamı çevirip ona bakmadım bile.

Büyük adımlarla yanıma yaklaştı. Beni durdurup eliyle çenemi ona doğru çevirdi.

"Hayır Nazlı. Sen güzelsin. Gözlerin, burnun, yanaklarında beliren o iki minik çukur..saçların.. o kadar güzelsin ki..insan bakmaya kıyamaz."

Kalbimin sesini duyuyor muydu acaba? Çünkü benim beynimde yankılanıyordu hızlı hızlı.

"Çınar abi-"parmaklarını dudağıma bastırıp beni susturdu.

"Bir şey demene gerek yok. Gerçekler bunlar."

Yutkunup, koyulaşan göz bebeklerine diktim gözlerimi. Hep mi böyle güzeldi yoksa ben mi fark edememiştim bu güzellikleri?

Loading...
0%