Yeni Üyelik
5.
Bölüm

|5.Bölüm|”Küskünlük ve Gri bulutlar”

@venus.77

Omuzlarımı düşürüp bir kaç metre daha yürüdüm ve nihayet parka ulaştım. Eda köşedeki kamelyaya oturmuş, sofrayı bile kurmuştu hatta. Beni görünce gülümseyip el salladı. Yanına varıp önce ona sarıldım. Modumun düştüğünü fark etse de bir şey demedi. Sepetten yiyecekleri ve çayımızı çıkartıp masaya koydum. Karşılıklı oturup kahvaltımızı etmeye başladık.

"Anlat hadi. Ne konuştunuz Çınar abiyle o gün? Ayrıldın mı harbiden Batuhan'dan?"

Çatalımı patatese batırıp ağzıma küçük bir lokma aldım. "Ne yaptığımı sordu, ben de senin sevgilin olduğunu söyledim inanmadı. Kızdı işte yalan söyleme diye sonra da ayrılırsam abime söylemeyeceğini söyledi ben de tamam dedim hatta sen de duydun." Çayından bir yudum alıp "Çınar abiye bak sen, seni ispiyonlar sanmıştım. Lisenin başından beri bodyquardlık yapıyorlar abinle, bu hatanı saklaması.. ne biliyim ilginç."dedi.

"Öyle valla sağolsun."diyerek omzumu silktim. "Batuhan'dan ayrıldım diye biliyor ama ben ayrılamadım. Çok ısrar etti, hiç görüşmeyiz bi süre dedi ikna etti beni." Anladığını gösterir biçimde kafasını salladı. Önündeki poğaçadan uzatırken "E süper o zaman, niye moralin bozuk senin?"dedi. Bir tanesini alıp ısırdım. "Buraya gelirken abimle Çınar abiyi gördüm, senin yanına geleceğimi söyledim sorduklarında. Bana inanmadı, benim de biraz sabrım taşmıştı bağırıp çağırdım. Sen kimsin de karışıyorsun demeye getirdim, o da ne b*k yersen ye diyip gitti." Eda şaşkınlıkla gözlerini açıp "Samet abi duydu mu yoksa?!"dedi.

"Hayır, o eve çıkmıştı duymadı da. Ne bileyim karnıma yumruk yemiş gibi oldum. Hani annelerimiz çöpü dök der dökmeyiz ama "iyi onu da ben yaparım" dediğinde üzülür bir garip hissederiz ya, hah. Onun gibi bir şey."

"Kanka ne garip benzetmeler yapıyorsun ya. Beynin yanmış senin evde durmaktan."dedi suratımda iğrenç bir şey varmış gibi bakarak. "Kendini kötü hissetme s*ktir et. Reşit sayılırsın, seni hala çocuk gibi görüyorlar. En doğrusunu yaptın boşver."

"Haklısın galiba." dedim ve sessizce kahvaltımızı yapmaya devam ettik.

"Okullar da açılıyor, hem dershane hem okul çok yorulacağız"dedi ayaklarını kaldırıp bağdaş kurarken. Keyifsizce somurttum. "Off bir de o var dimi? İyi bir yer kazanamazsam annem oklavayla girişir valla o kadar para verip dershaneye gönderdik, kazanamadın mı diye"

"Nedir bu ebeveyn terörü ya? Daha 17 yaşındayız omuzlarımızdaki yüke bak."sinirle çatıldı kaşları.
"Aynen öyle, çocuksun diyorlar ama bir yetişkin sorumluluğunu üstümüze atmayı da iyi biliyorlar"diyerek ona katıldığımı gösterdim.

Biraz daha okul ve okuldakiler hakkında sohbet edip, parktaki çocukları izledikten sonra ayaklandık. O kendi evine giden yola saparken ben de Yiğit'i almak için apartmana daha yakın olan parka çevirdim rotamı. Yerdeki sararmış yaprakları çiğnerken hafif esen rüzgarın tüm vücudumda dolaşmasına izin verdim. Rüzgarın değdiği her noktam memnuniyetle gevşedi. Sen rüzgar estirmeyi bilir miydin Denizli? Hoşnut bir gülümseme yerleşti dudaklarıma. Bakışlarım ayaklarımda, omuzlarım düşmüş, beynimde sahipsiz onlarca düşünceyle yürümeye devam ettim.

Çocuk sesleri git gide artınca parka geldiğimi anlayıp kafamı kaldırdım. Gözlerimle etrafı tararken; sarı saçı, bal gözleri ve minik burnuyla heyecanlı heyecanlı oyun oynayan küçük kardeşimi nihayet gördüm. Yanakları al al olmuştu, sanırım koştuğu için. Arkadaşları beni görünce duraksadılar, o da bakışları takip edip beni gördü. Gülümseyip bana doğru koştu. Ben de ona kollarımı açıp bekledim olduğum yerde. "Ablacığımmm"güzel yanaklarına birer buse kondurup saçlarını karıştırdım ellerimle. Terlemişti. "Hadi bakalım eve çıkalım mı artık canımın içi?"diyerek eğildim dizlerimin üzerine. Minik gözleri birden üzüntüyle kaplanır gibi oldu. Kafasını sağ omzuna yatırıp "Biraz daha oynayayım abla lütfen"dedi. Kalbimden ılık, yumuşacık bi şeylerin aktığını hissettim, kıyamazdım ki... "İyi öyle olsun, bekliyorum o zaman burada"diyerek bankları işaret ettim. Sevinçle ellerini çırpıp onu bekleyen arkadaşlarının yanına koştu. Çocukları izlemek huzur veriyordu insana. Ne kadar masum, nasıl da habersizlerdi içlerinde yaşadıkları dünyadan..

Etrafı süzmekle geçen dakikalarımın ardından çalan telefon sesiyle eğildiğim bankta doğruldum. Ellerim aceleyle cebime gitti. Ekrandaki Annem yazısını görünce hemen açıp kulağıma götürdüm telefonu.

"Efendim anne"

"Nazlı, gelmiyor musun artık kızım merak ettim. Yiğit de gelmedi hala" sesi telaşlı geliyordu. Sanki görebilecekmiş gibi kafamı salladım.
"Geleceğiz anne birazdan, Yiğit azıcık daha oynamak istedi kıramadım, onun yanındayım şu an" Söylediklerim onu yatıştırmıştı. Yarım saate evde olmamızı söyleyip telefonu kapadı.

Telefonda hiç bildirim olmaması canımı sıkmıştı. Batuhan tatildeydi, gezip tozmak dinlenmek onun da hakkıydı ama insan bir kuru mesaj bekliyordu en azından. Sıkıntıyla oflayıp instagrama girdim. Anasayfama düşen fotoğraf kaşlarımın istemsizce çatılmasına neden oldu; Batuhan, yanında üçü erkek olmak üzere yedi kişiyle birlikteydi. Gözlerim fotoğrafın her noktasını tararken nihayet birinin üzerinde durdu. Batuhan'ın hemen yanında, uzun ve incecik oldukça güzel , esmer bir kız... Kolları Batu'nun omuzlarında gülümsüyordu tüm dişlerini sergilercesine.. Midemde tuhaf, rahatsız edici bir his peyda oldu, Bir elimi karnıma götürüp sardım. Diğer elimle de fotoğrafa tıklayıp etiketli olan kişilerden kız olanlara baktım sırayla. Hepsinin biyografi kısmında Denizli ve farklı üniversiteler yazıyordu, sadece birininkinde Ankara Üniversitesi...

Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Nabzım yükselmişti. Kıskanıyor muydum ben?

Önümde dikilen minik ayaklar dikkatimi çekince telefonu kilitledim ve cebime attım. "Gidelim mi Yiğido?"dedim gülümseyerek. "Hı hım"dedi tüm sevimliliğiyle. Yerimden kalkıp sepeti elime aldım, boşta olan elimle de kardeşiminin elini tutarak bir kaç metre ilerideki apartmanımıza doğru ilerlemeye başladık.

"Abla ben okula gitmek istemiyorum"dedi Yiğit aniden yolun ortasında durup. "Aah? O niyeymiş küçük adam?"dedim dizlerimin üstüne eğilip tam gözlerinin içine bakarak. "Arkadaşlarımla oyun oynamak istiyorum, okula gidersem oynamamam"dedi haklı olduğunu düşünen bir ciddiyetle. Gülmeden edemedim bu haline. "Ama okulda da arkadaşların olacak, teneffüslerde oyun oynayacaksınız hatta eve bile gelmek istemeyeceksin çok seveceksin okulunu."

Küçük kollarını göğsünde birleştirdi. "Ama sen mutsuz mutsuz geliyordun okuldan."dedi kaçamak bakışları gözlerime değerken. "Güzel bir yer olsa mutlu olarak gelirdin" Bu ufak ayrıntıların kafasında yer edinmesine bir hayli şaşırmış ve istemeden de olsa yanlış örnek olduğum için üzülmüştüm. Hislerimin yüzüme yansımasına engel olup olabildiğince içten bir gülümseme bahşettim. "Ablacığım, ben okulumu çok seviyorum sadece bazen yoruluyorum ve uykum geliyor o yüzden mutsuz görünüyorum ama aslında çok mutluyum. Bir sürü arkadaşım var okulumda. Hatta onlardan biri de Eda ablan, biliyorsun" Kaşları şaşkınlıkla havalandı. "Gerçekten seviyor musun?" Kıkırdadım ve başımı sallayarak onayladığımı gösterdim. "Hadi artık eve çıkma zamanı yoksa annem ikimize de kızacak"diyerek tekrar elini tuttum.

***


Abimle annemin küslüğü hala devam ediyorken babam işten dönmüş, günün yorgunluğu gözlerinden okunuyordu. Akşam yemeğinde hepimiz sessizdik. Ortamda elle tutulur bir gerginlik vardı. Sanki gri bir bulut tavana yerleşmiş, her çatal kaşık sesinde şimşeğini çakıyordu masanın üzerine. Annem, abimden özür bekliyordu kendince abim de annemden çokça anlayış. Babamsa hiç karışmayarak en iyisini yapmıştı çünkü bilirsiniz ki kavgayı ayıran kişi mutlaka dayak yerdi.

Çaylarımızı da içtikten sonra herkese iyi geceler dileyip odama çekildim. Sakin bir gün olmasını umarken Çınar abi sayesinde kaotizmi derinlerime kadar hissetmiştim. Ona hem kızıyor, hem de kendimi suçluyordum söylediklerim yüzünden. Eda'nın uyarıları aklıma geldiğinde kendimi suçlamayı bırakmam gerektiğini fark ettim. Ben hatalı değildim, hayatımı yaşamaya çalışıyordum sadece.

Biraz twit okuyup, biraz da video izledikten sonra Batu'nun hala yazmamış olduğu dank etti kafama. Neyse, bu sefer de ben yazayım dedim içimden. Eril enerji diyince de ben tabiki. Acaba yazmasam mı ikilemi içinde nihai karara varıp whatsappa girdim. Sohbetimizi arşivden çıkarıp mesaj bölmesine tıkladım.

Nazlı:"Batuuuuuşşş" (21:00)

Nazlı:"Bir tatile gittin unuttun beni 🥲" (21:01)

Mesajım iki tik olmuş, son görülmesi 2 saat önceydi. Mesajıma dönmesini bekledim bi süre. Can sıkıntısından telefonu bırakıp kitaplığımdan bir kitap aldım. Kaldığım sayfayı açıp okumaya başladım. Bitirdiğim cümleyi tekrar okumaya başladım. Ne kadar uğraşsam da okuduğumu anlayamadığımı fark ettim. Umutsuzca kitabı kapatıp komodinin üzerine bıraktım. Tekrar telefonu alıp sessizde mi kaldı acaba diye kontrol ettim çünkü hala bildirim gelmemişti ve saat 21:30 olmuştu.İnstagrama girip hikayeleri izlemeye karar verdim çünkü beynim şu an sadece bunu yapabilecek kadar doluydu. Anasayfa yenilendi ve karşıma Batuhan'ın gönderisi düştü. 2 dakika olmuştu paylaşalı. Bana cevap vermeden post mu atmıştı??????

 

 

 

Herkese selam, normalde dün paylaşacaktım ama ailevi bir sağlık durumundan dolayı buralara giremedim, bölüm bekleyen herkesten af diliyorum💓 Bundan sonra daha düzenli bölüm atmaya çalışacağım 🌸 yorumlarınızı bekliyorum 😍

Loading...
0%