Yeni Üyelik
6.
Bölüm

|6.Bölüm| “Kahve Falı”

@venus.77

Medya:Nazlı'nın dinlediği müzik 🎶

Sevgili okurlarım🥺 kitabımı beğenip oy verdiğinizde aşırı motive oluyorum ve bölümleri daha çabuk tamamlayıp atabiliyorum. Lütfen iyi/kötü fikirlerinizi yorumlarda belirtin💓

Not2:Bölümleri kısa tutma sebebim günlük 1 bölüm attığım için. Eğer uzun isteriz derseniz bana biraz zaman gerekli. Her gün değil 3-4 günde bir bölüm şeklinde yapabilirim.

Not:3 Stokta bölümüm yok🥲 taze taze yazıyorum 🤪

 

Keyifli okumalarr🫶🏻


 

Gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Yanlış görüyor olamazdım. Mesajıma bakmıyordu. Fotoğrafı incelerken yorum butonundaki yükselen sayılar dikkatimi çekti. Tıklayıp yazılanlara baktım. Üstlerde aile ve yakın arkadaşlarından gelen yorumlar vardı. En alttaki yoruma takıldı gözüm birden.

İlaydax20: Bu yakışıklılığın zekatını vermelisin 💯 🤪

O kızdı. Ankara'da, Batuhan'la aynı üniversiteye gidecek olan kız. Telefonu yatağıma fırlatıp başımı ellerimin arasına aldım. Sinir dalgası tüm vücudumu ele geçirmişti. Ağlamamak için dişlerimi sıktım. Kafamda birleşen parçalar, olası bir aldatma hikayesi oluştursa da Batuhan'ın mantıklı bir açıklama yapacağını düşünerek sakin kalmaya çalıştım. Ama kafamda sürekli aynı denklem dönüyordu.

Kızlı erkekli tatil

Bakılmayan mesajlar

Cevapsız aramalar

Karşı cinsten gelen laubali yorum...

Aldatılıyordum.

Evet kesinlikle aldatılıyordum. Ama Batuhan, benim sevgilim Batuhan.. bunu yapmazdı bana. Evet bazen yalan söylediği olur, bencillik de yapar ama aldatmak.. Batuhan için bile fazlaydı bu. Boğuluyordum sanki düşüncelerimin zehrinde. Kalkıp odamın camına kadar yürüdüm. Kafamı dışarı çıkartıp tek tük parıldayan yıldızları izledim bi süre.

Orada, o şekilde ne kadar kaldım bilmiyorum, telefonumdan yükselen bildirim sesiyle kendime gelip yatağıma döndüm. Ekranda Batuhan'dan gelen mesaj vardı.

Batuhan:Kusura bakma anca gördüm mesajını (22:47)

Batuhan:İyiyim sen nasılsın? Napıyorsun? Karışıyor mu yine o Çınar iti? (22:49)

Ona o kadar öfkeliydim ki... İçimden hiç cevap vermek gelmiyordu. Mesajlarını okuyup uygulamadan çıktım. Telefona kulaklıklarımı takıp müzik açtım. Kafamı rahatlatmaya ihtiyacım vardı. Kafamla şarkıya eşlik ederek zihnimi susturmaya çalıştım. Belki de biraz dans etmeliydim? Tabi sonra alt komşu Hüseyin amca kavgaya gelirdi gecenin köründe bu neyin dansıymış diye.

Müzik birden kesilince telefonu elime aldım. Batuhan arıyordu. Lütfetti beyimiz(!) kapımın kilitli olduğundan emin olup, telefonun sesini de kısarak aramayı yanıtladım.

"Nazlı, niye cevap vermiyorsun?" Sesinde endişeden çok hesap soran bir hava vardı. Bu öfkemi daha da körüklemişti.

"Ooo Batuhan bey, rahatsız ettik sizi" Dalga geçer gibi bir sesle konuştuğumu fark ettiğini, sesli sesli solumasından anlamıştım.

"N'oluyo? Ne bu tavırlar şimdi, gideceğim dediğimde sesini çıkarmadın şimdi mi hesap soruyorsun?" Dünyada toksik diye bir kavram olmasaydı, Batuhan ve ben yine toksik diye adlandırılırdık. Bundan artık emindim.

"Tatiline lafım yok. Mesajıma bakmayıp post atıyorsun üstüne üstlük İlayda denen kız da sana yavşakça yorum yapıyor! Umarım mantıklı bir açıklaman vardır."

Bir süre karşıdan ses gelmedi. Hatta telefonu kapattığını düşünerek elime almıştım ki sesini duyunca tekrar kulağıma yasladım.

"Sen ne art niyetli birisin ya! İyiki bi tatile gittim. Bütün sene sınava çalıştım ben gecem gündüzüme karıştı. Uykusuz gezdim günlerce. 4-5 günlük tatilime mi göz diktin? Ayrıca İlayda aile dostumuzun kızı. Ne var yorum yapmışsa? Ben sana bi şey dedim mi o itoğlu it Çınar yüzünden?"

Söyledikleri karşısında dumura uğramıştım. Sessizliğimi fırsat bilip saydırmaya devam etti.

"Bravo valla sana. Bütün hevesimi dizdin kursağıma. Ben kimseyle arkadaş olmayayım, tatile çıkmayayayım ama Nazlı hanım Çınar abiciğine kızmak yerine bana kızsın! Yaptığım onca fedakarlığa rağmen! Kendin gidemiyorsun diye kimse gitmesin istiyorsun, bencilsin sen! İstediğin oldu dönüyorum yarın eve!"

"Ya tamam du-!"

Dıt dıt dıt...

Ve telefon yüzüme kapanır. Her zamanki gibi haklı olduğumu sandığım bir konuda yine özür dileyen taraf olmak bana düşmüştü. Söylediklerini tekrar tekrar canlandırdım kafamda. Aslında haklıydı.

Kendi kendime evham yapmıştım. Belki de onun fırsatlarını, hayatını kıskanmıştım. Ailesinin biriciğiydi o. Maddi problemleri yoktu. Özel dersler, dershaneler, istediği her şey iki dudağının arasından çıkacak söze bakıyordu. Tek çocuktu zaten. Hatta belki de onu kıskanmaktan da öte kendime, yanıma yakıştıramıyordum. 3 çocuklu bir ailenin ortanca ve tek kızıydım, babam devlet memuru annem emekli ev hanımıydı. Çok kötü değildi durumumuz ama her istediğimizin yapılması gerçeklikten çok uzaktı.

 

O, limitsiz kredi kartlarıyla oynayan biriyken ben hayalleri bile taksite bölünen, mutluluğu peşin peşin tadamamış biriydim. Bunaydı belki de tüm öfkem.

Telefonun şarjı bitmek üzereydi. Gelen bildirime sinirlenip şarja taktım ve ağlamaya başladım. Şarjım bitti ve ağladım ama kendime ağlıyordum. Yaşadıklıklarıma, en çok da yaşayamadıklarıma..

Batuhan'ı tekrar arayıp özür diledim. Ona, onu tatili boyunca rahatsız etmeyeceğime dair söz verip gönlünü aldım ve geri dönmekten son anda vazgeçirdim. Eşşşek inadı vardı bu çocukta! Nihayetinde barışmış, sorunumuzu halletmiştik. İlayda'yı tatil sonrası konuşmak üzere kafamdaki en yüksek rafa kaldırdım. Onunla sonra ilgilenecektim.

***
 

Sabah sıcaktan yatağa yapışmış vaziyette sızlanarak kalktım. Dün gece uyumamamıştım geç vakte kadar. Saat 13:30 olmuştu ve ev çok sessizdi. Babam işe, kardeşim parka abim de muhtemelen dışarı gitmişti. Kafa dinleyebileceğim için mutluydum. Pijamalarımı çıkarıp dolaptan keten şort ve beyaz bir tişört çıkardım. Saçlarımı tepeden toplayıp perçemlerimi tel tokayla sabitledim. Uyumadan önce aldığım kararla, sosyal medya detoksu yapacaktım. Kesinlikle Batuhan'a yazmamaya çalışma detoksu değil. Ya da öyle, her neyse.

Minik makyaj aynamdan suratımı inceledim. Yüzüm bembeyaz fakat göz altlarım mosmor olmuştu. O kadar krem sürüyoruz nereye gidiyor anlamıyorum! Göz rengim bu sabah kahve olmaya karar vermişti galiba, tabi güneşe çıkınca ela olacaktı yine. Burnumun üst kısmındaki hafif kavisi parmağımla doldurup, estetik yaptırsam ne kadar güzel olacağımı düşündüm. Sonra aklıma ameliyat videoları ve ücretleri gelince, kafamdan silip attım hemen bu fikri. Hayat, insana; kavisli burunla yaşamayı öğretiyordu işte.

Telefonu şarjdan çıkarıp şortun cebine attım ve kapının kilidini sessizce açıp çıktım odadan. Kaşına kaşına tuvalete yol aldım. Bu esnada yine kimseyi görmedim ya da onlar bana görünmemeyi tercih etti, bilmiyorum. Tuvalette işlerimi halledip rotamı mutfağa çevirdim. Hayret kapı kapalıydı. Annem galiba sarımsaklı bir yemek yapıyordu ve koku diğer odalara dağılmasın diye kapamıştı.

Mutfağa girip "Napıyon gızzz"diye bağırmıştım ki masada oturan dört kişiyi fark ettim. Abim, Gökçe abla, Çınar abi ve sevgilisi. Dördünün de gözü üzerimdeydi. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından Gökçe ablanın o bilindik kahkahası doldu kulaklarıma.

"Çok seviyorum bu kızı ya! Böyle doğal olacaksın işte! Gel buraya bal görümcem benim"diyerek yanındaki sandalyeye pat pat vurdu. Abim "görümce" llafından rahatsız olmuş olacak ki yüzünü ekşitti. Hala yüzümdeki utanç ifadesini silememiştim. Ezile büzüle Gökçe ablanın yanına gidip oturdum. "Hoş geldiniz hepiniz.."dedim hepsiyle tek tek göz teması kurup. "Ev sessiz olunca kimse yok sanmıştım, annem de mutfaktadır herhalde diyip dalıverdim öyle pat diye kusura bakmayın."

"Sorun yok güzelim, biz bizeyiz zaten utanma."dedi Gökçe abla kolunu omzuma atıp. Ona gülümseyip önümde birleştirdiğim ellerime çevirdim bakışlarımı, çünkü tam karşımda Çınar abi vardı ve ona kırgındım. Göz göze gelmek istemedim.

"Ben Peri bu arada canım"diyerek elini uzattı Çınar abinin sevgilisi. "Çınar senden bahsetmişti, benim de görümcem sayılıyorsun sanırım"dedi kocaman gülümseyip. Kızıl saçları, yeşil gözleri ve beyaz teniyle adeta perileri andırıyordu. Çok güzel bir kızdı. E tabi Çınar abiye de böylesi yakışırdı.
"Çok memnun oldum, adının hakkını veriyorsun Peri abla."diyerek uzattığı elini sıktım. Hafif utangaç bir kıkırdama döküldü dudaklarından. Sessizce teşekkür edip Çınar abinin paketine uzandı. O da sigara içiyordu anlaşılan.

"Sen yengeç burcu musun abla?"diye sordum merakıma yenik düşüp. "Ya da haritanda kesin yengeç etkisi var."

Sorumun üzerine Peri ablanın güzel gözleri kocaman açıldı. "Evet! Nereden bildin?"dedi sigarasının dumanını üflerken, , tüm ilgisini bana vermişti.
"Öyle bi vibe aldım da senden."diyerek gülümsedim. Gökçe abla hemen araya girip "Periiii, benim görümcem astrolojide çok bilgili. İlk tanıştığımızda benim doğum haritası mı ne, ona bakmıştı. Seninkine de baksın hatta."dedi.

"Bırakın burcu murcu da, annem Yiğit'le birlikte pazara çıkmıştı. Yemek yapacakmışsın akşama öyle söyledi."abim soğuk ve kontrollü bir sesle, yüzüme dahi bakmadan konuşmuştu. Allah Allah? Niye böyle yapıyordu ki? Gökçe ablayla olan samimiyetimizden mi rahatsız olmuştu acaba?

"Yine yakmasın kardeşim ortalığı, ben en iyisi yemek söyleyim"diyerek pis gülüşüyle sonlandırdı konuşmasını Çınar abi. İyice tilt olmuştum buna da! Kaşlarımı çatıp öfkeli gözlerimi gözlerine diktim. Bakışlarını benden kaçırıp abime döndü. Abim de ona katılıp gülmeye başladı.

"E biz varız ya, hep birlikte yaparız" Canım Gökçe ablam ya, abim almasa da seni ben alacağım kız!
"Aynen öyle, kız daha küçük. Üzerine gitmeyin. Dersini çalışsın. Hem daha kahvaltı bile yapmamıştır."diyerek beni savundu Peri abla da.

"Siz nerdeydiniz ya? Sizi Allah mı gönderdi?"dedim ikisine birden ellerimi uzatıp. "Canım yengelerimmm"diyerek hayali öpücükler attım ikisine de. Ardından ben de kendime hızlıca sandviç hazırladım, bardağıma da çayımı doldurup kenarda sessizce kahvaltımı yaptım. O esnada Gökçe ve Peri abla ne yapacaklarına karar kıldılar. Malzemeleri çıkarıp başladılar bi şeyler pişirmeye. Abimle Çınar abi de salona geçip televizyonu açtılar. Onlar gidince biz burç muhabbetine kaldığımız yerden devam ettik. İkisi de bana karşı oldukça sıcakkanlı ve iyi niyetlilerdi. Konuşabileceğimiz bir çok ortak nokta çıkmıştı ortaya. Hatta birbirimizin numaralarını kaydedip gurup bile açmıştık.

"Pilav da hazııııır."diyerek ocağın altını kapattı Gökçe abla. Peri abla da salatayı bitirmiş, üstüne kapak örtmüştü. Ben de onları engin astroloji bilgilerimle etkilemiş, adeta mest etmiştim.

"Ellerinize sağlıkkkkk, mis gibi kokuyor hepsi."dedim minnetle gülümseyip. "Birlikte yiyelim akşam gitmeyin sakın."
İkisi birbirine kaçamak bakışlar atıp sessizce beklediler. Muhtemelen sevgililerinden bi onay bekliyorlardı. "Amaaan boşverin onları takıyorsanız kafaya. Kız kıza oturacağız derim annemler de çok ister hem"diyerek rahatlamalarını sağladım. Ancak abim, mutfağa gelip yarım saate çıkacaklarını söyleyip kabul ettirmedi ne yazık ki bu teklifimi. Ben de onlar gitmeden hemen önce Türk kahvesi hazırladım üçümüze.

"Ellerine sağlık fıstık, bol köpüklü olmuş"dedi Peri abla kahvesini yudumlarken. "Afiyet olsun"diyerek ben de içmeye başladım kahvemi. Gökçe abla ise "Ayyy tuzlusunu abine yapmak nasip olur mu ki"diyerek hülyalara dalmıştı. Peri ablayla birbirimize bakıp güldük. Gökçe abla kahvesini hızlı hızlı içip ters kapadı. Ona anlamsızca bakarken "Peri kahve falı bakıyor"dedi. "O yüzden kapattım" diyerek fincanını işaret etti. Peri ablaya dönüp "Ailemizde bir falcı bir büyücü var çok iyi parayı kırarız burdan"dedim parmaklarımla hem kendimi hem onu gösterirken. Dediklerime ikisi de gülmüştü. "Bana da bakar mısın abla?"dedim en masum bakışlarımı atarak. O da başını olumlu anlamda sallayıp gülümsedi.

Fincanımı kapatıp soğuması için bekledim. Bu sırada Gökçe ablanın falına bakılmıştı bile. Dedikleri doğruysa eğer bu yaza nişan vardı! Gökçe abla sevinçli sevinçli dinledi hepsini. İçimi kemiren merak duygusuyla birlikte fincanı Peri ablanın önüne uzattım. Önce uzun uzun yüzümü inceledi ardından gözlerimi süzdü bi süre. Bir kaç saniye sonra fincanımı açtı. Kaşları havalanmıştı yüzü şaşkınlıkla bakarken. Ağzını açıp bir şey diyecek gibi oldu fakat hemen kapatıp fincanı incelemeye başladı.

"İçinde kimseye dökemediğin bir sıkıntın var, sıkışmış gibisin"dedi kaşları çatılmıştı bu kez. "Hayatında olmaması gereken biriyle bi şeyler yaşamışsın/yaşayacaksın. Yakın çevrene dikkat et, kandırılma durumun olabilir." Söyledikleri tüylerimin ürpermesine sebep olmuştu. "Fincanın ağız kısmında biri var, bir erkek. Bekliyor orada. Sırtı kambur gibi. Zararlı görünmüyor." Kafamı aşağı yukarı sallayıp devam etmesini bekledim sessizce. "Derin bir üzüntü yaşayacaksın, haneni etkileyecek. Mide sorunların varsa hastaneye gitmeyi ihmal etme, biraz önemli görünüyor. Bir de yolculuk görünüyor ama yalnız değilsin yanında biri var." Allah Allah nereye gidecektim acaba? Ve daha önemlisi; kiminle gidecektim?

"Bir şey daha var, ama onu şimdi söylemeyeceğim çünkü sen yaşadığın zaman "buymuş" diyeceksin zaten, başta üzülüp sonra şükredeceğin bir şey. Bu kadar canım gördüklerim." Gülümseyerek fincanımı bıraktı. "Teşekkür ederim Peri ablacığım"dedim önünden alarak. Sigarasını yakıp içine bir fırt çekti hemen. Gökçe abla "Kıııız, kim o çocuk?"dedi sinsice gülümseyip. "Kim olacak abla yaa. Yok biri."dedim panikle. Peri abla yine gözlerimin içine uzun uzun baktı. Gülümsedi. Sanki yalan söylediğimi anlamış gibiydi. Ben de ona gülümseyip kafamı öne eğdim hemen. Ürkütüyordu beni.

Ulan keşke baktırmasaydım diye geçirdim içinden. Meraktan çatlıyordum, ne demek istedi o son söylediklerinde? Yanımdaki kim? Beni kim kandırıyor? Ailem niye üzülecek ve bu kız benim reflü hastası olduğumu nereden biliyor????

Loading...
0%