Yeni Üyelik
8.
Bölüm

|8.Bölüm|”Özgürlüğe doğru bir adım”

@venus.77

 

Herkese iyi geceler🌸 dün yolculukta olduğum için bölüm yazamamıştım, o yüzden telafi için bugün 2 bölüm paylaşıyorum. Beni takip edip yorum yazarsanız çok mutlu olurum🥺

Keyifli okumalar🫶🏻

 

"Bunu yapma Çınar abi." Bir cesaretle gözlerimi gözlerine diktim. Yalanım da ortaya çıkmıştı, çok utanıyordum ama beni buna mecbur eden oydu. Sinirliydi, burnundan soluyordu. "Beni, hepimizi salak yerine koydun."dedi sessizce bağırarak. "Ben senden özür diledim be günahını almışım diye! Nasıl yalan söyledin bana? Hiç mi utanmadın?"

Ağlamamak için dilimi ısırıyordum. "Nolur Çınar abi, yalvarırım söyleme abime. Okulumdan olurum nolur." yalvaran bakışlarımı sinirden küçülmüş göz bebeklerine sabitledim. "Bütün bu yalanlar, yalvarışlar.. o it için mi Nazlı?"sorusuyla birlikte kafamı olumsuzca salladım hemen. "Hayır abi, yemin ederim değil. Ben..ben sadece bir süreliğine diğerleri gibi olmaya çalıştım. Benim yaşıma gelip de sevgilisi olmayan kimse yok. Hayatı yaşamak istedim sadece. Valla kötü bir niyetim yok, Onun da öyle. Bana hiç zarar vermedi istersen tanıştırayım se---" cümlemi bitiremeden Çınar abi yumruğunu sıkıp masaya vurdu. "Lan.. lan tanıştırmak ne Nazlı! Deli mi edeceksin sen beni? Ne tanışması!" Etrafa bakındı, sonra tekrar bana döndü. "Sana son bir şans veriyorum, ondan ayrılıp okuluna odaklanıyorsun. Yoksa gider herkese anlatır üstüne okuldan ben alırım seni! Ona göre."

O kadar canım acıyordu ki.. Aslında Batuhan'a eskisi gibi yoğun duygular beslemiyordum son zamanlarda yaptıklarından dolayı fakat seveceğim kişiyi bile seçememek.. çok zoruma gidiyordu. İlişkimi bitirip bitirmeme lüksüm bile yoktu.
"Hayır."dedim benden bile beklenmeyecek bir cesaretle. "Kendi rızamla başladım, kendi rızamla bitireceğim bu ilişkiyi. Ve sen göreceksin, Batuhan'la evleneceğim." Çınar abi şok olmuş bir suratla bana bakıyordu. "Durma hadi söyle herkese. Okulumdan olursam da olurum. Batuhan iş kurana kadar beklerim evde ve onunla evlenirim. Zorla başkasına verecek hali yok ya ailemin." Kendime inanamıyorum.. bunları ben mi söylüyordum gerçekten?

"Yanlış yapıyorsun Nazlı."dedi kafasını sağa sola sallarken usul usul. "Çok canın yanacak." Yutkundum. "Yanlışsa da kendi yanlışım olur. Tecrübe edinmiş olurum." Aslında içten içe ödüm kopuyordu abime, aileme söyler diye. Fakat başka çarem de kalmamıştı, bunu yapmak zorundaydım artık. Çınar abi, blöfümü yemiş gibiydi. Hala bana hata ediyorsun bakışları atsa da benim kararlılığımdan emin olmuştu.

"İlişkini asla onaylamıyorum.."diye söze girdi tekrar. "Ama en ufak bir şeyde haberim olacak. Sana zarar vermeye kalkarsa anasını s***erim onun!" Yine sinirlenmişti.. gözleri alev saçıyordu etrafa, oysa gülümserken bebekler kadar masumdu yüzü. Karakteristik küçük burnu, şekilli kalın dudakları, güzel gözleriyle tatlı bir bebek gibiydi. Ona serserilik katan dağınık saçlarıydı. "Bir şey mi var yüzümde?"dedi afallamış bir sesle. Ne yapıyordum ben? Az önce Çınar abiyi mi kesmiştim????

"Ha yok, yok abi. Ben dalmışım sadece. Dediklerini düşünüyordum." Kafamı hemen öne eğip parmaklarımı kıtlatmaya başladım. "Nazo? Ne bu hal, kendini utandıracak bir şey mi yaptın kıtlatıyorsun yine parmaklarını çubuk gibi." Abimin sesiyle yerimde sıçrayıp yüzümü ona çevirdim. "Bir şey yok abi, sıkıntıdan öyle. Farkında bile değildim." Külliyen yalan! Çınar'ı süzerken yakalanmıştım ve delicesine utanıyordum! Çınar mı dedim? Çınar abi yani. Abim o benim.
"İyi öyle olsun." Sesinde; yemedim ama, neyse diyen bir tonlama vardı. "Hesabı hallettim ben, kalkalım mı?" Çınar abiyle yanlışlıkla göz göze geldik. Ben hemen kafamı çevirdim o ise söze girdi. "Otursaydık biraz daha" abim yüzüne bıkkın bir ifade yerleştirip yaka silkmeye başladı. "Gökçe aradı nasılsın dedi, azıcık rahatsızım dedim başladı yine acile gel diye. Onun yanına gitmemiz lazım yoksa bir hafta kafamı ütüler." Çınar abiyle tekrar göz göze geldik, ama bu seferki bilinçliydi. Bana göz kırpıp gülümsedi. Ben de gülümseyerek karşılık verdim. Plan işe yaramıştı.

Hep birlikte şehir hastanesinin yolunu tuttuk. Gökçe abla hemşireydi hastanede. Lobiyi geçip onun çalıştığı dahiliye bölümüne yöneldik. Koridorda elinde bir sürü evrakla yürüyordu hızlı hızlı. Bizi görünce aceleci bakışlarla yanımıza geldi. "Doktor beye dosyalarını verip geleceğim hemen beni şurda bekleyin."dedi karşıdaki sol odayı gösterirken. Dediğini yapıp odaya girdik. İçeride kimse yoktu bizden başka. Bir kaç sandalye, küçük bir masa ve sedye vardı. Abim sedyeye uzanıp ellerini karnına koydu. "Offf bi serum merum mu yesem napsam?" Çınar abi başında dikilip "Aynen kardeşim, şöyle ortaya karışık bir şeyler yaptırayım sana."dedi gülerek. Abim de ona gülerek karşılık verdi. Ben de boşta olan sandalyelerden birine oturup Gökçe ablayı beklemeye başladım.

Birkaç dakika içinde yanımıza gelmişti bile. "Aşkıııım"dedi abime koşarken. "Hasta mı oldun sen??" Abim iyice rollenip başını salladı. Küçük Emrah edasıyla "hı hı" dedi. Sözde istemeyerek gelmişti buraya, yersen(!). Gökçe abla önce ateşini sonra nabzını kontrol etti. Ardından şikayetlerini sordu. Abim de "Karnım ağrıyor, ishal olmuşum. Ne yesem ne içsem gidiyor hemen. Hiç halim yok."dedi sızlanarak. Bize aslan kesilen abim bir anda küçük bir kedicik oluvermişti!

Gökçe abla telefondan birilerine ulaşıp bir şeyler istedi. 5 dakika içinde odaya elinde serumla çalışan gelmişti. "Hah, çok teşekkür ederim Batu. Dediğim ilaçları ekledin değil mi içine?"dedi ona doğru dönüp. 20li yaşlarında bir erkekti. "Evet abla ekledim hepsini. Geçmiş olsun."diyerek çıktı. O çıkar çıkmaz Çınar abinin bakışlarını üstümde hissettim. Ona döndüğümde yüzünde yine o ifade oluşmuştu, suçlayan.

Gökçe abla abime serum taktı. Alnına ve burnuna öpücükler kondurdu ve üzülerek "Benim artık gitmem gerek. Yokluğumu anlarlarsa sıkıntı çıkar."dedi. Hala gözü abimdeydi, bakışlarından merhamet akıyordu. Ne güzel seviyordu abimi..

"Sağol bitanem, git sen işine. Zaten benim yüzümden uğraştın."dedi abim mahcup mahcup. Çınar abi de araya girip "Aynen git sen yenge. Biz göz kulak oluruz bu yaramaza."dedi abime muzipçe bakıp. Gökçe abla bana doğru dönüp "Samet'im size emanet bal görümce."diyerek odadan çıktı.

O gittikten sonra serumun bitmesini bekledik. Kimse konuşmuyordu. Bitmeye yakın Çınar abi görevli birinden yardım isteyip serumu çıkarttırdı. Abim biraz daha kendine gelmiş gibiydi. "Gökçe ablayı sakın kaçırma abi. Kız sana bebeği gibi davranıyor."dedim tüm içtenliğimle. "Farkındayım Nazo, farkındayım."dedi. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Mahcubiyet gibi..

Çınar abi bizi eve kadar bırakıp geri döndü. Yukarı çıktığımızda annemle Yiğit evdeydi. Babamız henüz gelmemişti. "Nerden geliyorsunuz böyle?"dedi annem meraklı meraklı. "Dışarı çıktık abimle sonra da hastaneye uğradık."dedim. Annem endişeyle yaklaştı yanımıza. "Hastane mi? Ne oldu ne hastanesi bi şey mi oldu?" Telaşlanıvermişti hemen. "Önemli bi şey yok anne, serum yedirdi gelinin." Abimin sözünün üzerine annem de ben de şaşkınlıkla ona baktık. "Gelinin dedi!"diye bağırdı annem. "Vallaha gelinin dedi! Düğünümüz var a dostlar"diyerek oynamaya başladı evin içinde.

Abim yüzüne "dilim kopaydı da söylemeseydim" bakışı yerleştirip kaçarcasına odasına gitti. Annemin yüzü gülüyordu. Küskünlüğü falan geçmişti. Damadın geliyor desem ağzıma sıçacak olan kadın gelininin haberine pek seviniyordu nedense (!)

"Yiğido!"bağırarak odaları gezinmeye başladım. "Nerde o küçük dinozor?" Yakınlardan gelen küçük kıkırtı gülmeme neden olup yerini belli etse de çaktırmadan aramaya devam ettim. Kapının arkasına saklanmıştı muhtemelen. Sessizce gidip gıdıklayarak çıkardım onu oradan. "Yaa..abla...yapmaaa...hahaha duuur..gıdıklanıyorum ahhaha."küçük kahkahası tüm evi doldurmuştu. Yanaklarından iki küçük makas alıp rahatlaması için bıraktım.

"Nasıl geçti okulun şebek." Sorumla birlikte koltuğa, yanıma oturup anlatmaya başladı. "Güzeldi. En başta annem gitmesin istedim ama sonra gitsin istedim çünkü sürekli bana koşma, terleme diyor. Oradaki öğretmen abla öyle değil. O bize izin veriyor." Öğretmen abla diyişine gülmek istesem de, yüzünün aldığı ciddi ifadeye saygı duyarak istifimi hiç bozmadım. "Yaa?"dedim devamını anlatmasını beklerken. "Sonra yemek yedik, evin içinde piknik yapmak gibiydi aynı. Bir de arkadaşlarım oldu bi sürü. Sonra yüksek sesli şarkılar geldi dışarıdan ama sözsüz sadece şarkı olan şarkılar. Biz o seslerden biriyle dışarı çıktık." Anlattıklarına içimden anıra anıra gülerken, dışımdan sadece kafa sallıyordum. Dudaklarımı ısırmaktan kanatacaktım artık. "Sevdin mi okulunu peki?"soruma kafasını olumlu sallayarak yanıt verdi.

Akşam yemeğinden sonra hepimiz salona geçmiş çaylarımızı içiyorduk. Batuhan'ı hala aramamıştım. İçimden gelmiyordu. En son konuştuğumuzda İlayda'yı ölümüne savunmuş beni de itin münasip yerlerine sokmuştu tabiri caizse. İlgisizliği iyice artmış, mesajları da seyrelmişti. Okulun ilk zamanları diye tolerans göstersem de, içten içe mutsuz ediyordu bu halleri.

"Çayımı doldursana yavrum sana zahmet." Babamın sesiyle kendime gelip çayını doldurmak için bardağına uzandım. Geri bırakırken annem yine o bilindik moduna girmişti. "Yaza nişanımız olacak Allah'ın izniyle."diyiverdi. Abim içtiği çayı püskürtmemek için zor duran bir ifadeyle öksürmeye başladı. "Helal helal!"dedi annem kızarcasına.
"Oğlanın gönlü var mı?"asırlardır konuşmayan babam nihayet varlığını bildirmişti. Annem, tam var demek için ağzını açmıştı ki abim konuşmaya başladı. "Baba, gönlüm var da.. ne işim var ne maddi gücüm. İstemesi ayrı dert sözü nişanı ayrı..bunun düğünü var, beyaz eşyası var.bilmem nesi var. Nasıl altından kalkacağız?" Babam yerinde doğrulup boğazını temizledi. "Bak oğlum, biz bir aileyiz. Senin, kardeşlerinin her şeyini yapmakla yükümlüyüz. Sen istiyorsan eğer gerisini düşünme."dedi gülümseyerek. Abim yüzünü yere eğdi. "Ama nasıl olacak ki baba? Zaten her şey çok pahalı?"soruları bir bulut gibi havada asılı kalırken annem "Benim kıyıda köşede birikmişim var, baban da çalışıyor. İkimiz de sağız, ölmedik ya! Olacak bi şekilde."dedi mağrur bi ifadeyle.

"Olmaz anne. Kardeşlerimin rızkını benim yüzümden harcatmam. Ben işe gireyim hele bi. Ondan sonrası kolay." Abimin söyledikleri içimi yumuşacık etse de yüreğim burkulmuştu sanki. "Abi.. olur mu öyle şey. Söz konusu senin mutluluğun hepimiz elimizi atarız. Ben de okuldan sonra işe girerim."dedim hevesle. Abim daha sözünü etmeden babamla annem aynı anda konuştu. "Sen okuluna bak." Oflayarak kollarımı göğsümde birleştirdim. Yiğit koşarak çıktı ve geri döndüğünde elinde küçük metal kumbarasını getirdi. "Abi al, bunları da kullanabilirsin."dedi gülümseyerek. Hepimizin gözlerinin dolmasına sebep olmuştu. Abim ona sarılıp gerek olmadığını söylerken annem konuyu dağıtmak için Yiğit'e döndü. "Hadi bakalım yatağına, yarın okulun var!" Yiğit gözlerini kocaman açıp "Yarın da mı var? Her gün okul mu olur ya!"dedi isyan dolu bir sesle. Hepimiz onun bu haline gülerken annem yatırmak üzere odasına götürdü.

Çay faslından sonra odama geçip yarın okula giyeceklerimi ve çantamı hazırladım. Dişlerimi fırçalayıp pijamamı da giydikten sonra kitabımı alarak yatağa uzandım. Telefonumun titremesiyle kitabı bırakıp ekran kilidini açtım.

Batuhan:Nazlı? Niye bakmıyorsun telefonuma? (22:00)

Beyefendinin anca aklına gelebilmiştik. Nedense gündüzleri meşgul geceleri müsait oluyordu. Onu hiç umursamadan İnstagrama girdim. Herkesin hikayesini tek tek izledikten sonra karşıma önerilerden İlayda'nın hesabı çıktı. Gayri ihtiyari tıklamış ve hesabına göz gezdirmeye başlamıştım. Sayfası kilitliydi. Sadece profil fotoğrafı görünüyordu. Biyografisinde ise link vardı. Merakla tıklayıp bağlantıyı açtım.

Twitter hesabının linkiydi bu. Hesabı herkese açıktı. Profilinde yine aynı fotoğraf ve kapak resminde birbirine tutuşmuş iki el vardı, siyah beyaz. Demek sevgilisi vardı.. gerçekten günahını almıştım kızın. Twitlerini okumak üzere aşağı kaydırdım. Genel olarak komik sözler, biraz müzik , biraz da haber paylaşımı yapmıştı. Sadece bir fotoğraf yayınlamıştı orada.

Çift bilekliği takmıştı sevgilisiyle. Gülümseyip , içimin rahatlamasıyla sayfasından çıktım. Ardından Batu'yu aradım ama açmadı. İyi geceler mesajı atıp bedenimin yatağına üzerinde yayılıp gevşemesine izin verdim. Her bir kasım, rahat yatağımın içinde kaybolup gidiyordu adeta. Bugün benim için özgürlüğüme atılan ilk adımdı. Derin bir nefes aldım ve düşüncelerimin arasında kaybolarak uykuya bıraktım kendimi.

***
 

Sabah olduğunda alarmdan önce uyanıp okul için hazırlanmaya başladım. Hızlıca bi kahvaltı yapıp durağın yolunu tuttum. Eda'da oradaydı beni görünce gülümseyip kollarını açtı. Ona sarılıp gülümsedim ben de. "Özledim seni nerelerdesin?"dedi. "Ben de seni özledimmm. Dışardaydım dün." Yanına geçip beklemeye başladım otobüsü. "Yaa, tek mi çıktın?"merakla bana bakıyordu. Güldüm. "Abimler çıkardı." Anladığını gösterircesine kafasını salladı ardından "Abinler?"diye sordu. Kafamı salladım ve "Sametle Çınar"dedim. "Abim çıkarmak istedi ben de hala şaşkınım."diye ekledim.

"Allah Allah. Saksı mı düştü kafasına noldu?" Eda benim gibi şaşırmıştı. "Ben de öyle düşündüm ama gayet normaldi, sadece hastaydı biraz." Sözlerimin üstüne gülüp "insafa gelmiş desene."dedi. "Ayyynen öyle."diyerek cevap verdim. Otobüs geldiğinde beklemeden bindik. Zilin çalmasına 20 dakika vardı. Rahatça yetişeceğimizi umarak kulaklığımı taktım. Sakin bir müzik açıp okula gidene kadar eşlik ettim içimden.
(Pinhani-Sakinleştim🎶)

Okula vardığımızda neredeyse herkes içerideydi. Biz de koşarak sınıfımıza geçip yerlerimize oturduk. İlk ders Coğrafya'ydı. Bu dersi ne seviyor ne sevmiyordum. Garip bir dersti.

Öğle molasına kadarki derslerde büyük bir dikkat harcayıp uyumamıştım hiçbirinde ve haliyle çok acıkmıştım. Eda'yla birlikte kantine inip tavuk döner sırasına girdik. Ödemeyi yapıp dönerlerimizi beklerken Eda garip davranmaya başladı. Elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor gibi bir hali vardı. Ona gözlerimi dikip sorarcasına bakınca "şşşş" işareti yaptı. Arkasını dönüp birine baktıktan sonra bana geri döndü. "O burda. Sessiz ol."dedi fısıldayarak.
"O kim?"diye sordum merakla. Koluma cimcik atıp beni durdurdu. Yemeklerimizi alıp bahçeye çıktık. Gölgede bir bank bulup yerleştik.
"Bu sefer olaylar sende anlat bakalım Eda hanım." Karşılıklı oturmuş dönerlerimizi yerken, keyif içinde Eda'nın anlatacaklarını bekledim. Lokmasını yutup başladı konuşmaya.

"E şubesinden biri var. Ondan hoşlanıyorum bi süredir. Şimdiye kadar nasıl fark edemedim anlamıyorum."dedi hayıflanarak. Ağzımın doluluğunu umursamadan gülümsedim. "Vaaay. Eda hanım aşık olmuş ha." Yüzü kızardı. Bakışlarını kaçırıp "Aman Nazlı dalga geçme."dedi utanarak. "Tipi nasıl ben göremedim ki."diyerek çevreye bakındım. Gözleri kantin kapısına kilitlenmişti adeta. Tahminimce hoşlandığı çocuğa bakıyordu. Bakışlarını takip ettiğimde sarışın, uzun boylu bir çocuk gördüm. Onu daha önce hiç görmemiştim. 3 senedir aynı okulda mıydı bizimle?

"İşte.."dedi iç çekerken. "Benimki geliyor." Bir elini masaya yaslayıp yüzünü avucunun içine alarak çocuğu hayran hayran süzdü. Ben en son 11.sınıfın başında böyleydim. Daha sevgili değildik Batuhan'la. Bizim heyecanımız ne ara sönmüştü böyle? Sakince yemeğimizi yemeye devam ediyorduk ki Eda'nınki yanımıza doğru yürümeye başladı. Eda panikle lokmasını boğazına kaçırıyordu neredeyse. Sırtına vurup yardım etmeye çalıştım ardından suyumdan uzattım. Nefesi normale döndüğünde adını bilmediğim o çocuk yanımıza gelmişti çoktan.

"Konuşabilir miyiz?"diye sordu beyaz dişlerini göstere göstere gülümseyip. Eda heyecandan bayılacak gibiydi, panikle yerinden kalktı. Sonra geri oturdu sonra tekrar kalkıp "E-Evet."dedi. Ancak çocuk ikimizin de şaşıracağı bir şey yapmıştı. Eliyle beni işaret edip konuştu.

"Yanlış anladın, seninle değil, onunla."

Loading...
0%