@venus.77
|
"Bana mı diyorsun?"kaşlarımı çatarak hala bana bakan gözlerine diktim gözümü. Hiç tereddüt etmeden "evet, sen."dedi. "Konuş."dedim kollarımı göğsümde kavuşturup geriye yaslanırken. Eda'ya bakıp sonra yine bana döndü. Alnında boncuk boncuk terler birikmişti. "Özel." Ne saçmalıyordu bu çocuk? Umarım bir aşk üçgenin içinde bulmazdık kendimizi. En yakın arkadaşımı sırf bu yüzden kaybedemezdim. Eda'ya baktım, üzgün görünüyordu. Ona sorarcasına kafamı salladım, hafifçe gözlerini kapatıp geri açtı. "Peki, konuşalım bakalım."diyerek ilerideki ağaçların altına doğru ilerledim. Büyük adımlarla beni takip ediyordu. Kimsenin bizi duyamayacağından emin olduğumuz bir mesafede durduk. "Seni dinliyorum."soğuk tavrım onu da germişti. Rahat görünmüyordu. "Hemen söze gireceğim. Ben, lisenin başından beri sen-" ellerimle onu durdurup susmasını sağladım. Kafamı hızla sağa sola sallayıp "Sakın!"dedim dişlerimi sıkarak. Afallamıştı. Ne dediğimi anlamlandırmaya çalışıyor gibiydi. İşaret parmağı saçlarına gitti, hafifçe kaşıyıp kaşlarını kaldırdı. "Sevgilisi mi var?" Bu sefer şaşıran ben olmuştum. "Kimin?" Sorumu beklemiyor gibiydi. "Eda'nın. Kimden bahsediyoruz anlamıyorum. Eda senin arkadaşın değil mi?" Kafama sıçayım! Yanlış anlamıştım. Fakat en az benim kadar suçlu biri varsa o da karşımdaki şapşaldan başka biri değildi. Derin bir nefes alıp bakışlarımla çevreyi taradım. Eda bizi izliyordu. "Bana bak çocuk, madem Eda'yı seviyorsun niye beni çağırdın?" Ayağıyla önünde duran kuru yaprakları çiğnemeye başladı. "Öncelikle adım Ahmet." Memnun oldum dememi falan mı bekliyordu? Susup devam etmesini bekledim. "Eda beni görünce rahatsız olmuş gibi görünüyor hep. Yanında da en çok seni görüyorum. Bana yardım edersin diye düşündüm." Onu anladığımı göstermek için kafamı usulca salladım. "Benden duymuş olma ama o da senden deli gibi hoşlanıyor." Söylediklerim Ahmet'in gülmesine sebep olmuştu. Renkli gözleri parlamaya başlamıştı adeta. Kaşları havalandı. "Sahi mi?" Gülümseyerek onu onayladım. "Bekle, önce ben konuşacağım onunla. Sonra sen gelip konuşursun." Kafasını sallayıp ellerini cebine attı. O, orada beklerken Eda'ya bir şaka yapmak üzere yanına doğru yürüdüm. Bilerek suratımı da düşürdüm ki inandırıcılığım artsın. Benimle buluşan güzel gözleri endişeyle kaplanmıştı. "Ne oldu? Ne dedi sana? Ne konuştunuz?" Soruları art arda sıralamıştı. Gayet sakin adımlarla yanına ulaşıp, oturdum banka. "Kanka yaa."dedim suratımı düşürerek. "Allah kahretsin benden hoşlanıyormuş."dediklerim sanki bir okmuş da, her yerine saplanmış gibi öylece durdu. Yüzünde acı çektiğini gösteren bir ifade belirdi. "Yaa."diyebildi sadece. İçimden kendime küfürler savurdum, hay yapacağım şakaya! "Şaşırmadım aslında. Her zaman ana karakter sen olursun. Senin hayatın, senin sınavların, senin dertlerin, senin Batuhan'ın senin Çınar'ın şimdi de senin Ahmet'in.. ben anca figüranım yanında! Bir kere ya sadece bir kerecik rol çalmasan olmuyor mu? Bırak da başkaları da yaşasın bu hayatı!" Bağırdığı andan itibaren gözyaşları çeşme misali akmaya başladı. Sözünü bitirir bitirmez yanımdan ayrılıp koşarak okul binasına girdi. Neler demişti öyle? En yakın arkadaşım, gerçekten hakkımda bunları mı düşünüyordu? Ahmet, merakla bizi izlerken Eda'ya yetişmek üzere yukarı çıktım. Merdivenleri tırmanırken ona nasıl açıklayacağımı kafamda toparlamaya çalıştım. Merdivenlerin son basamağını da atlayıp sınıfımızın olduğu taraftaki koridora yöneldim. Sınıfa baktığımda Eda cam kenarındaki masaya geçmiş, elleriyle, damlayan göz yaşlarını siliyordu. Omuzlarımı eğip, mahcup mahcup yanına geçtim. Beni görse de istifini bozmadan burnunu çekti. Yanına sokulup kafamı onun omzuna yasladım. Koluna girip yavaş yavaş okşadım. "Edoşum.."derin bir nefes alıp devam ettim. "Özür dilerim. Şaka yapmak istemiştim sadece. Ahmet benden hoşlanmıyor, senden hoşlanıyor. Yardımcı olurum belki diye benimle konuşmuş." Eda, içini çekmeye devam ediyordu. "Niye benimle konuşmamış ki?"dedi fısıltıya yakın bir tonda. "Senin, ondan rahatsız olduğunu sanıyormuş. O yüzden bana sormak istemiş senin hayatında biri var mı diye." Söylediklerim onun ilgisini çekmiş olmalı ki, bana doğru döndü. Ellerini kucağında birleştirdi. "Sizi gülerken görünce..bir an sandım ki..."devamını getirmedi. İkimiz de sustuk. "Asıl ben özür dilerim sana çok kötü bi şey yaptım."diyerek tekrar ağlamaya başladı. "Önemli değil Eda, bu şakayı yapmamalıydım haklı olan sensin. Unuttum bile ben dediklerini." Hıçkırıklarının arasından düzensiz bir nefes alıp verdi. Kafasını sağa sola salladı ve "Hayır o değil. Bir anlık sinirle Çınar abiye sosyal medyadan mesaj gönderdim. Batuhan'dan ayrılmadığını anlattım." Ciddi olup olmadığını anlamak için yüzüne baktım uzunca. Ciddiydi. "Neden yaptın ki bunu?" Sesimde bariz bir kırgınlık vardı. Yaşadığımız ilk tartışmada beni gammazlamış mıydı yani? Ya Çınar'a değil de abime söylemiş olsaydı! Bunu düşünmek bile istemiyordum. Yüzünü yerden kaldırmadan, ağlayarak cevap verdi. "Dedim ya, bir an ihanete uğramış gibi hissettim ve canını yakmak istedim. Özür dilerim ne olursa olsun bunu yapmamalıydım." söylediklerinden sonra şok içinde kalmıştım. "İstersen tekrar mesaj atıp seni kıskandığım için yalan attığımı söyleyebilirim." Geri çekilip ellerimle onu durdurdum. "Hiç lüzum yok. Çınar abi gerçeği biliyor zaten." Soru soracak gibi oldu ancak ona fırsat vermeden devam ettim "Bir süre konuşmayalım mümkünse." Ve yanından kalkıp sırt çantamı da alarak sınıftan çıktım. Arkamdan bağırdığını duyabiliyordum ama umrumda değildi. Koridorda Ahmet'i görünce "Eda'nın sana ihtiyacı var."diyerek sınıfı işaret ettim. Öğretmenlere görünmeden okuldan çıkmam gerekiyordu. Öğleden sonraki derslere girmeyecektim. Nöbetçi öğrencinin tanıdık olması sayesinde hiçbir sorun yaşamadan okuldan kaçtım. Bir süre avare avare yürüdükten sonra otobüs durağına çevirdim rotamı. Eve gitmek istemiyordum, kafamı dinleyebileceğim bir yere ihtiyacım vardı. Nereye gideceğimi düşünürken aklıma Eda ile piknik yaptığımız park geldi. Hem eve de yakındı. Otobüste giderken Batuhan'ı aradım. Onunla konuşmaya ihtiyacım vardı. Doğru düzgün konuşamıyorduk hiç. Telefonu yine uzun uzun çaldı. Nihayet açtığında nefes nefeseydi. "Spordayım...sonra arayacağım."diyip kapattı hemen. Telefonumu cebime atıp camdan dışarıyı izlemeye koyuldum. O sırada titreşim hissettim, telefondan geliyordu. Mesaj gelmişti instagramdan. Cinardemirer20: Arkadaşının daha yeni haberi olmuş galiba ☺️ (14:18) Cinardemirer20: *Fotoğraf* (14:19) Çınar abi, Eda'nın ona attığı mesajı ekran görüntüsü alıp bana göndermişti. Bu konu midemi alt üst ediyordu. O kadar boktan bir histi ki.. Nazliyilmazz1:Bu konuyu hiç konuşmasak olur mu? (14:20) Mesajım saniyeler içinde görüldü olmuştu. Soru işareti atmıştı hemen. Bu kez ben ona görüldü atıp telefonu kilitledim. Parka vardığımda neredeyse boştu. Gözüme kestirdiğim bir banka geçip oturdum. Kendimi berbat hissediyordum. En yakın arkadaşımın benim hakkımdaki gerçek düşüncelerini öğrenmiştim ve daha da kötüsü, hiç düşünmeden beni satabileceğiyle yüzleşmiştim. Midemde lavlar kaynıyordu sanki. Kendimi sıkmama rağmen gözyaşlarımı durduramadım ve sessiz sessiz ağlamaya başladım. *** Gözyaşlarım dinmişti ama hala içimde derin bir boşluk vardı sanki. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes almak istesem de aklım hala Eda'nın söylediklerinde ve gözümün önüne gelen ekran görüntüsündeydi. Bunu nasıl aşacağımı hiç bilmiyordum. O benim güvendiğim tek arkadaşım, dostumdu. Nasıl bu hale gelmiştik biz böyle? "Demek buradasın küçük kaçak." Sessiz kaldı bir süre, o da benim gibi düşüncelere dalmıştı sanırım. "Öncelikle yaptığın şaka değil eşşek şakasıymış, bunu bil."dedi ciddiyetle. Kafamı sallamakla yetindim. "Ama arkadaşının da karnı doluymuş ki böyle bir patlama yaşamış demek ki. Hiç ona, onun sana ayırdığı şekilde vakit ayırdın mı?"diye sordu. Söylediklerini düşündüm biraz, sanırım Eda'nın söylediklerinde haklılık payı vardı biraz da olsa. "Hayır, genelde o benim dertlerimle ilgilenir."diye cevap verdim. Çınar abi anladığını gösteren bir hareketle konuşmasına devam etti. "Haklı yanları var elbette ama yine de kimse en yakınını bu şekilde satmaz, satmamalı da. Biz de abinle çok kavga ettik, küstük ama hiç sırtımızdan vurmadık birbirimizi." Kafam iyice allak bullak olmuştu. Eda haklı mıydı haksız mı? Ben mi özür dilemeliydim yoksa o mu? Çınar abi iyice karıştırmıştı kafamı. "Bu yaşlarda normal böyle şeyler ama dediğim gibi arkadaşının ayıbı büyük. Sen de haksızsın o da. Dua et ki Samet'e yazmamış." Şimdi kafamda oturmuştu bir şeyler. İçimden geldiği gibi olacaktım ama yaptığını da hemen affedecek değildim. "Sana destek olmak için buradayım, okulu kırıp geldim bak. Hala ağlayacaksan gideceğim çekemem ben sulu gözlüleri." Omzuna şakayla karışık bir yumruk attım. "Of Çınar abi ya!" Omzunu yalandan tutup acımış gibi sesler çıkardı. "Elin de amma ağırmış." Söylediklerine gülmeden edemedim. "Gel hadi o beğendiğin fincanlarda bir kahve ısmarlayayım sana." Teklifiyle birlikte gözlerim saate gitti. Evde olmam gereken vakte daha vardı. Hem zaten Çınar abiyle gidiyordum, ne olabilirdi ki? Arabasıyla geçen gittiğimiz kafenin önünde durduk. Şansımıza boş yer vardı park için. Birlikte inip bizi kendine çeken nostalji tufanına doğru adımladık. Çınar abi girer girmez çalışanların çoğu onu selamladı. Tanıyorlardı anlaşılan. "Bize her zamankinden iki tane"diyerek benle kendini işaret etti. Geçen sefer oturduğumuz yerde değil bu kez karşı tarafa geçmiştik. Çok yoğun değildi içerisi. Oturur oturmaz sigarasını yaktı. İçerde yaksaydın abi ya? Sessizce kahvemin gelmesini bekledim. O sırada gramofondan çok sevdiğim eski bir parça çalmaya başladı. Gözlerimi kapatıp şarkının beni derinlerine çekmesine izin verdim. Ritmik bir şekilde yerimde sallanmaya başladım. Haykırsam göklere Artık yanımda beni benden çok seven Dünyalar benim olsa da yine de istemem Yalnız sensin benim yüzümü güldüren Gözlerimi açtığımda Çınar abi bana bakıyordu gülümseyerek. "Kız bücür, sen nereden biliyorsun bu parçayı?" Gülerek ona baktım. "Beni yaşımla yargılama abiciğim. Biz bu işe pazartesi başlamadık."dedim cool göründüğümü düşündüğüm bir ifadeyle. Kahvelerimiz yine aynı fincanlarda gelmişti. Mutlulukla kahvemi önüme çekip, buharıyla birlikte yayılan kokuyu içime çektim. Mis gibiydi. Çınar abi'ye döndüğümde beni izlediğini fark ettim yine. Acaba Batuhan konusunu mu açacaktı yine? "Nazlı ya, sana bir şey soracağım."dedi. Kafamı memnuniyetle sallayıp "Sor abi."dedim. "Bir insanı kırmadan nasıl ayrılırsın?" Söyledikleriyle birlikte kaşlarım havalandı. "Peri abladan ayrılacak mısın?" Şaşkınlığım sesime de yansımıştı. Kafasını salladı sadece, ardından bir sigara daha yakıp derin bir nefes çekti içine. Dumanı karşıya üfledikten sonra bana döndü tekrar. "Anlaşamıyoruz ama bitirmeye de cesaret edemiyoruz ikimiz de. Sanırım bir erkek olarak bana düşüyor bu da." Söylediklerine kesinlikle katılmıyordum. İlişkinin cinsiyetimi olurdu hiç? "Bence ilişkinizi tekrar gözden geçirin, birbirinizi anlamaya çalışın..hatta Salda Gölüne götür bence onu. Kafa dinlemiş olursunuz, başbaşa vakit geçirmek ikinize de iyi gelir."diyerek fikrimi belirttim. Söylediklerim pek hoşuna gitmemiş gibiydi. Teşekkür edip konuyu kapattı. Kahvelerimiz bitince hesabı ödedi ve kafeden çıktık. Arabaya bindik ve şehir içinden giderek evin yolunu tuttuk. "Bak bizim üniversite.."diyerek eliyle işaret etti Çınar abi sanki bilmiyormuşum gibi. "Çok kaliteli hocalar var, tavsiye ederim." Kafamı sallayıp "Yok abi valla buraya en uzak şehri yazacağım. Bıktım"dedim sitemkâr bir sesle. Omuz silkti sadece. Bizim evin olduğu sokağa girince Çınar abiye durmasını söyledim. Ailem okuldan otobüsle eve döndüğümü bildiğinden beni bırakması yakayı ele vermeme sebep olurdu. O da anlayışla karşılayıp, beni bulduğu parkın orada indirdi. Teşekkür edip vedalaşacağım sırada Gökçe ablanın sesiyle arkamı döndüm. Peri ablayla birlikte bizim eve gidiyorlardı galiba. Onlara gülümseyip el salladım, Gökçe abla bana gülümserken Peri abla pek memnun görünmüyordu halinden. Çınar abi de arabadan inip yanıma geçtiğinde, onlar da tam karşımızdaydı. Peri abla, biraz daha yaklaşıp Çınar abinin önünde durdu. Bir bana bir ona bakıp en sonunda Çınar abiye hayal kırıklığına uğramış gibi baktı. "Tahmin etmiştim."dedi ve arkasına bile bakmadan hızla uzaklaştı yanımızdan. "Ne oluyor ? Hiçbir şey anlamadım. Birisi anlatacak mı?" Çınar abi de arabasına atlatıp gaza kökleyerek mahalleden çıktığında Gökçe ablayla kalakalmıştık. Gökçe abla derin bir nefes aldı ve donuk bir ifadeyle konuşmaya başladı. "Anlaşılan bazı bağlar kopacak" |
0% |