@verahare
|
BU HİKAYEMDE BENİ YALNIZ BIRAKMAYAN, SİZ GÜZEL OKUYUCULARIMA MİNNETTARIM.İYİLİK VE GÜZELLİK HER DAİM SİZİNLE OLSUN. SEVGİLER...
Üç ay sonra...
Karısının dudaklarını parmağının boğumuyla okşayıp öptü Cihan. Kalçasına kadar uzanan ipeksi saçlarını ensesinde toplayıp gevşek bir şekilde topuz yaptı. Yüzündeki teri sildi. Geceliğin açıkta bıraktığı karnına dokundu. Dayanamayıp karnına öpücükler kondurdu. Neşe gözlerini aralayıp ona baktı.
"Günaydın." diye mırıldandı uykulu sesiyle.
"Nasılsın bugün miden bulanıyor mu yine?"
"Şimdilik iyiyim." deyip doğruldu Neşe. "Krep yapar mısın bana?"
Karısının yanağını okşayıp, "Yaparım." deyip burnunu öpüp yataktan çıktı Cihan. Krepi yapmaya başlarken camdan, mandalina ağaçlarının diplerindeki çimenlerin arasından papatyaların açtığını gördü. Pencereye yanaştığında bütün bahçenin papatyalarla kaplandığını görünce tebessüm etti. Neşe çok sevinecekti. Krepleri yapıp, mandalina reçelini kaseye döktü. Yumurtaları haşladı, domates ve salatalıkları doğrayıp tabaklara özenle dizdi. Hazırladıklarını bahçedeki masaya taşıdı.
"Kahvaltı hazır güzelim." diye merdivenlerden seslendi. Neşe'den ses çıkmayınca yine bayıldığını düşünüp, merdivenleri fırtına gibi çıktı. Kapıyı açtığında Neşe'yle karşı karşıya geldiler.
"Çok korkmuş görünüyorsun." dedi Neşe.
Cihan ses etmeden sarıldı ona, göğsünün içine saklamak ister gibi. İki canına da bir şey olacak diye ödü kopuyordu. "Senden ses çıkmayınca yine bayıldığını düşündüm." dedi titrek bir sesle. Daralan göğsünü tutup, "Kahvaltı hazır bahçede."
Kocasının yüzünü güzel elleriyle avuçlayıp, "İkimizde iyiyiz." deyip alnını öptü Neşe. Elini tutup bahçeye indiler. Papatyaları görünce heyecanla güldü. Gidip kokladı onları. "Çok güzeller!" Cihan yanına gidip, eğilip bir papatyayı dalından koparıp kulağının arkasına iliştirdi. Karısı beyaz elbisenin içinde kuğu gibi görünüyordu. Beraber masaya oturdular. Neşe iştahla krepleri yerken, hamileliğin onu daha tatlı, daha bir sevecen yaptığını görüyordu Cihan. Onu izlerken, lösemi olduğunu öğrendiği gün zihninde canlandı. Saçları için binbir gözyaşı döküşlerini, kirpiksiz gözlerine bakıp elinde tuttuğu aynayı öfkeyle duvara fırlatmasını, umut edişini, yılmadan savaşmasını, birbirlerine inanmaları...
İnsan umutsuz olmamalı diye geçirdi içinden. "Can bağım." dedi karısına sıcak bir sesle.
Başını kaldırıp, kocasının az önceki sözlerine tebessüm etti Neşe.
Kahvaltıdan sonra, doğacak oğulları için bebek odasını düzenlediler. Kapıya; yıldızlar, bulutlar yapıştırdılar. Mavi beşiğin yanına sallanır emzirme koltuğu ve karşısındaki komodinin üzerine çocuk hikayelerini dizdiler. Beşiğin yanındaki duvarda; çiçekler, balonlar, minik kelebekler bulunuyordu. Oğlunu bir an önce kucağına almak, minik yumuşak ellerini öpmek, eşsiz kokusunu içine çekmek için sabırsızlanıyordu Neşe. Yan yana uyuduklarını hayal ettikçe kalbi hızlı hızlı atıyordu. Ellerini karnına koyup gülümsedi.
~~~~~~
Fidan başarılı bir iş kadını olmuştu. Kendine ait küçük bir terzi dükkanı açmıştı. Çalışanlarını hep kadınlardan seçmişti. İstediği her türlü elbiseyi dikebiliyor, gözü arkada kalmadan dükkanı çalışanlarına emanet edip kızıyla istediği her yere gidebiliyordu. Birçok erkek müşterilerinden evlilik teklifi aldığı günler de oluyordu. En büyük darbeyi erkeklerden yemiş bir kadın olarak evlilik tekliflerini kesin bir dille ret ediyordu. Kızıyla beraber mutluydu o. Neşe onun hayatının merkeziydi.
"Anne."
Her duyduğunda yüreğinden sıcacık bir şey akıyor, bu sıcaklık bütün bedenini kaplıyordu. Dönüp kızına baktı. Uzun sarı saçları omuzlarından dökülmüş, ışıl ışıl mavi gözlerinin içi parlıyordu. Kızını kucaklayıp yanaklarına öpücükler kondurup, "Annesinin güzeli." deyip kızını gıdıklamaya başladı Fidan. Kızı kıkır kıkır gülerken, başını okşayıp yanaklarını öptü. Sonra yanındaki çırağına dönüp, "Sevgi yeni diktiğim elbiseyi mankene giydirip camekana koyun." deyip çıktı. Dükkanın önündeki arabasının kapısını açıp, kızını kucaklayıp ön koltuğa oturtup emniyet kemerini takıp direksiyona geçti. "Önce evimize gidip yaptığım pastayı alalım." evlerine doğru giderken kızının en çok sevdiği Barış Manço'nun çocuk şarkılarından bir tanesini açıp arabayı sürmeye başladı. Evin önünde durduklarında, mavi panjurlu evine uzunca baktı Fidan. Hayalini kurduğu; denize bakan bir evi vardı artık. İçinde sadece kızıyla beraber yaşadığı sıcak bir yuva... Kendi ayaklarının üzerinde kimseye muhtaç olmadan kızıyla beraber yaşamak ne güzeldi! Hayalini kurduğu hayatı yaşıyordu artık. Neşe; hem maddi, hem manevi olarak büyük bir destekte bulunmuştu ona. Her ay Neşe'den aldığı borç parayı, dükkandan kazandığı parayla ödüyordu borcunu. Neşe ne kadar istemese de Fidan ısrar ediyordu parayı alması için.
Bahçede oturmuş portakal suyunu yudumlarken, korna sesini duyup başını çevirdiğinde Fidan'ı gördü. Yavaşça kalkıp dostuna gülümsedi Neşe.
"Nasılsın kardeşim?" diye sordu Fidan Neşe'ye sarılıp.
"Çok iyi." dedi Neşe. Fidan'ın kızına bakıp gülümsedi. Eğilip küçük elleri tutup öptü. "Teyzesinin gülü." deyip saçlarını okşadı.
"Çikolatalı pasta yaptım sana." dedi Fidan.
Neşe'nin gözleri parladı. "Canım çekti." diye konuştu.
Cihan güldü. "Ben tabakları getireyim."
Masaya oturduklarında zarfın içine koyduğu parayı Neşe'ye uzattı Fidan.
"Fidan..."
"Bak sen bu parayı almazsan; evden çıkarım, dükkanı işletmem, arabayı da sürmem bir daha." dedi Fidan ciddi bir sesle. "Ben senden borç aldım. Şimdi de borcumu yavaş yavaş ödüyorum."
Neşe kırgınca, "Hani biz kardeştik?" diye mırıldandı.
Fidan gülüp, Neşe'ye sarıldı. "Her zaman kardeşiz. Ama ben emeğimle bir şeyler yapmak istiyorum Neşe. Lütfen anla beni. Emeksiz hiçbir şeyin tadı tuzu olmuyor kardeşim inan bana. Çalıştıkça, para kazandıkça özgüvenim artıyor. Kendi ayaklarım üzerinde durmak öyle güzel ki!"
"Seni; kendi ayakları üzerinde, kimseye muhtaç olmadan durduğunu görmek beni de çok mutlu ediyor." diye açıkladı Neşe.
Fidan gülümsedi. "Biliyorum."
"Anne."
Bahçede koşup oynayan kızına baktı Fidan. El sallayıp, avucuna kondurduğu öpücüğü ona yolladı. Kızı onun kalbiydi. Ona hamile olduğunu öğrendiğinde öfkelenişini, kürtaj olmak için hastaneye gidişini hatırladı. Midesi kasıldı. Az kalmıştı. Dolan gözlerini yumdu. Hiçbir zaman unutmayacaktı. Kızını kendinden çok seviyordu. Tüm korkularının, kaygılarının boşuna olduğunu görmekse yüreğini ferahlatıyordu. Kızı sayesinde iyileşmişti. Gelecek korkusu olmayan bekar bir anne olmak güzeldi. Toplumun önyargılarına, 'bekar anne olmak zordur. Evlensen rahat edersin.' baskılarına karşı başı dimdik duruyordu. İlerde kızının onunla gurur duyacağını da biliyordu. Kızı büyüdüğünde babasıyla ilgili gerçeği anlatacaktı ona. Neşe'nin onu anlayacağını biliyordu. Psikopat, şiddet uygulamaktan haz alan bir babayla yaşamaktansa, babasız yaşamanın çok daha sağlıklı olduğunu anlayacaktı elbet. Gelecek Fidan'ı korkutmuyordu.
"Sen, gördüğüm en güçlü annesin Fidan. Neşe çok şanslı bir çocuk. Sevgi dolu, güçlü bir anneye sahip."
Fidan dostuna gülümsedi. "Şanslı olan benim asıl. Seninle karşılaşmasaydım diye düşünüyorum bazen. Şimdi kimsesizler mezarlığında olacaktım. O kadar çok değersizleştirilmiştim ki, kendimi basit, sıradan, yaşamaya hakkı olmayan biri gibi görüyordum. Hep yanımda oldun sen. Bana inandın, güven verdin. Beni tanımazken evini açtın bana. Senin sayende hayata güzel bakmayı öğrendim. Her kadının senin gibi bir dosta ihtiyacı var." dedi Fidan Neşe'ye sarılıp.
~~~~~~~~
Sidar'ın gömleğini ütülerken, terleyen yüzünü elinin tersiyle sildi Zeynep. Kocası arkadan sarılıp, boynunu öptü. "Ne güzelsin sen." deyip kendine çevirip dudaklarından öptü onu. Ayrıldıklarında alınlarını birbirine yaslayıp, "Sen; çok iyi bir eş, çok iyi bir arkadaşsın."
Zeynep güldü. "Sende öylesin kocacım." deyip Sidar'ın yüzünü avuçladı. "Seni seviyorum."
"Dayı biz hazırız. Aşağıda sizi bekliyoruz." dedi Lavin. Eskisi gibi şarkı mırıldanmaya başlamıştı. Artık psikoloğa da gitmiyordu. İyileşmişti artık.
"Geliyoruz." dedi Sidar.
"Lavin tamamen iyileşti." dedi Zeynep mutlulukla.
Herkes mandalina bahçesinde toplanmış, Elif'in doğum günü için hazırlık yapıyorlardı. Balonları şişirip, bahçeyi süslediler. Köfte patates kızarttılar. Limonata yaptılar.
Leman, mavi gözlerine tutulduğu sevgilisiyle birlikte geldi bahçeye. Elif için küçük bir kutu dolusu kitap hediye edecekti. Sevgilisi bahçede erkeklerin yanında otururken, dün parmağına takılan tek taşı gösterip, "Dün evlenme teklifi etti bana." diye heyecanla gülümsedi.
Zeliha bebeğini emzirirken, "Bakayım yüzüğüne." dedi. "Ne güzel!"
"Düğün için kendinize elbise bakabilirsiniz." diye konuşup güldü Leman.
"Aramızdaki tek bekar da evleniyor. Vay be!" diye kahkaha attı Derya.
"Bıktım bekarlıktan. Size bir yere gidelim gezelim diyordum, siz se bana kocanızla gezeceğinizi söylüyordunuz." dedi Leman.
"Ama canım evlilikle bekarlık bir olmuyor ki." dedi Zeynep. "Evlenince anlarsın bizi."
"Tabii kızım. Evlenince ister istemez değişiyor insan." dedi Derya.
Elif'in doğum gününe Emel ve Güney'i de çağırmıştı Zeynep. Ardından Batu ve Nihal'de gelmişti. Büyük masada toplanıp, birlikte yemek yediler. Yemekten sonra Dicle müziği açtı. Zeynep Elif'e pembe prenses modeli tüllü bir elbise giydirmişti. Doğum gününü kutlayıp dans ettiler. Hareketli müzik çalınca, Neşe ve Cemre hamile oldukları için oturmak zorunda kaldılar. Kadir ile Cihan eşlerinin yanına oturup oynayanları izlediler. Mizgin ve Elif balonları tek tek patlattılar.
Sabah sahilde yürüyüşe çıktılar. El ele tutuşup kocasına sarıldı Neşe. Denize karşı oturup, ufku izlediler. Birbirlerinin yüzünü okşayıp, kalplerini titretecek uzun bir öpüşmeden sonra nefes nefese kaldılar. Başını kocasının göğsüne yasladı Neşe. Cihan'ın eli karnının üzerinde dolaştı. Dün gece yatmadan önce oğulları için isim arayışına girmişlerdi. Kararı vermişti Neşe. Cihan'ın çok seveceğini biliyordu.
"Adı Umut olsun." dedi Neşe. "Bizim umudumuz."
Cihan karısına tebessüm etti. "Olsun Can Bağım..." dedi.
Son...
|
0% |