Yeni Üyelik
41.
Bölüm

Baktıkça öpesim geliyor

@verahare

Demek lise arkadaşın ha? Ya da aşkın mı demeliyiz?"

 

Zeynep hışımla Derya'ya döndü. "Bi kere lise aşkım değildi!"

 

Derya kahkahayı bastı. "Hemende kızarır. Ne dedim sanki."

 

"İnşallah bir erkek seni sever de dilinden kurtulurum."

 

"Seviyor ki." dedi Derya usulca.

 

Oda birden sessizliğe büründü. Derya'nın şaka yaptığını sandılar. Zeliha hepsinden önce davranıp,

 

"Kim bu adam?"

 

"Annem için menekşe aldığım bir çiçekçi vardı. Şansa o gün dükkan kapalıydı. Bende başka bir çiçekçiye uğradım." dedi Derya. Tatlı bir gülüş yüzünde belirdi. "Artık menekşeleri oradan alıyorum."

 

"Yani sevgilin mi?" dedi Leman.

 

"Evet sevgilim. O da benim gibi yurtta büyümüş. Öğretmen, ama atanamadığı için çiçekçi olmuş. Adı da Güven."

 

"Avukat hanımın dilinden kurtuldum çok şükür." dedi Zeynep. "Nasıl bir tip?"

 

"Dur fotoğrafı var." cebinden telefonu çıkarıp, fotoğrafı açıp kızlara gösterdi Derya.

 

Kızların hepsi telefona odaklandılar. Kumral, güleç yüzlü, yakışıklı adama bakıp Derya'ya döndüler.

 

"Yakışıyorsunuz." dedi Zeynep.

 

"Darısı başına Leman." dedi Zeliha.

 

"Hayırlısı be gülüm." dedi Leman. Aklı sürekli uğradığı kitap kafenin sahibindeydi. Tam bir haftadır bakışıyorlardı. Ah o mavi gözler...

 

"Yarın eski bir öğrencimin kınasına gideceğim. Ve nikah şahidi olacağım. İki gün boyunca nasıl bir elbise giyeceğim hiçbir fikrim yok." dedi Zeynep.

 

"Bulursun sen ne giyeceğini." dedi Leman.

 

"Giyecek bir şeyim yok. Alışveriş yapmak da istemiyorum."

 

"Hadi hadi kalkın biraz alışveriş çılgınlığı yapalım. Gardıropları yenileyelim. Yaz geldi ama içimiz hep kış gibi. Bu soğuk kıyatlerden kurtulma zamanı gelmedi mi sizce?" dedi Leman. "Biraz kendimizi şımartalım yahu!"

 

Kızıyla birlikte odaya daha yeni giren Fidan kızları ayakta görünce, "Bir yere mi gidiyorsunuz kızlar?" diye sordu.

 

Zeynep Fidan'ın koluna girip, "Gidiyoruz." dedi. "Yeni yeni elbiseler, ayakkabılar alacağız kendimize." deyip odasına geçti. Elif'i resim yaparken görünce, "Hadi bir tanem alışveriş yapmaya gidiyoruz."

 

"Saçlarım için kelebekli tokalar da alacak mıyız?"

 

Zeynep güldü. Elif'in yanaklarını öpüp, "Hemde bir sürü alacağız."

 

Evden çıkıp arabaya bindiklerinde, Fidan gelmesi için Neşe'yi aradı.

 

Sancıdan iki büklüm bir halde yataktan çıkıp telefonu kaldırdı Neşe. "Efendim?" dedi dişlerini sıkıp.

 

"Sesin iyi gelmiyor ne oldu?"

 

"Regl oldum."

 

"Yaa. Bizimle alışverişe gel diye aradım seni ama..."

 

"Gelemem siz gidin."

 

"İstersen yanına geleyim. Canın ne çekiyorsa yaparım sana."

 

"Sağol. Cihan evde zaten birazdan hastaneye gideceğiz."

 

"Kendine iyi bak canım."

 

"Görüşürüz." deyip telefonu kapattı Neşe.

 

Alt tarafındaki sancı dayanılmazdı. Vücudundaki hararet ve üşümeye mide bulantısı da eklenmişti. Yatakta iki büklüm otururken Cihan'ın odaya girdiğini görmedi.

 

"Neyin var?"

 

Acıdan dişleri sıkıp, "Regl oldum. Hava cehennem gibi sıcak, ayaklarımda üşüyor." dedi Neşe boyun damarları çektiği acıdan gerilip.

 

Karısının yanına gidip yanına oturup sırtını okşadı. "Hastaneye gidelim iğne yapsınlar." deyip, komodinin üstündeki tokayı alıp karısının saçlarını toplamaya çalışırken saç diplerinin ter içinde kaldığını gördü.

 

Neşe daha fazla dayanamadı. Mide bulantısı yukarıya doğru yükselince yataktan fırlayıp lavoboya koştu. Kusmaktan nefret ediyordu. Elleriyle lavabonun kenarlarına sıkıca tutunurken saçlarının yüzünden çekildiğini gördü, sırtı okşandı. Bittiğinde,

 

"Sen giyin. Ben hallederim burayı." dedi Cihan.

 

"Ama..." diye itiraz edecek oldu Neşe.

 

"Geliyorum Neşe." dedi Cihan. Eldivenleri takmaya başlamıştı bile.

 

Neşe daha fazla duramayıp çıktı. Perdeleri çekip soyundu. Pedini takıp dizlerine kadar gelen siyah şortu giydi. Tişörtünü giyinirken Cihan geldi.

 

"Kimliğin nerede?"

 

"Askıdaki çantamda."

 

Arabaya geçtiklerinde Neşe ellerini karnına bastırmıştı. "Bir de demezler mi 'evlenince geçer' geçtiği yok! hatta eskisinden daha çok sancı çekiyorum. Kadın olmak ne zor!" diye sinirle söylendi.

 

Karısının sitemi yol boyunca sürdü. Her ay olduğu gibi. Asabi halleri daha bi tatlı oluyordu.

 

"Çekilecek sancı değil bu. Bir de hiç sancı görmeyen kadınlar var. Ne vardı bende onlardan biri olsaydım."

 

Cihan başını karısına çevirdi. "Geçecek gülüm birazdan." dedi yatıştırıcı bir sesle.

 

"Her ay regl olan sen değilsin ama." diye çıkıştı Neşe.

 

"Çünkü kadın değilim." dedi Cihan. Karısının bu halini anlıyordu.

 

Elinde olmadan ağlamaya başladı. "Keşke olsaydın o zaman belki halimden anlardın."

 

Cihan istemsizce güldü. Hastanenin acil servisine geldiklerinde karısının koluna girip onu sandalyeye oturtup gidip hasta kaydını yaptırdı.

 

"İğne yaptırmaktan nefret ediyorum." dedi Neşe kocasının kolundayken. Sedyeye uzandı. Perdeler çekilirken hemşirenin iğneyi yapmasını bekledi.

 

İğneden sonra ağrıları hafiflemişti. Hatta gülümsemeye bile başlamıştı. Kocasına dönüp,

 

"Regl döneminde çok mu asabiyim ben?"

 

"O kadar sancıyı ben çeksem, herhalde senden daha asabi olurdum.." bir eli direksiyondayken diğer eliyle karısının saçlarını okşadı. "Biraz daha iyi misin?"

 

"Evdeki halime göre gayet iyiyim. Eve gittiğimizde sıcak su torbası yapacağım. Canım ne kadar tatlı şeyler çekiyor bir bilsen. Hava ne çok sıcak. Bu haldeyken çalışan kızları düşünemiyorum bile."

 

Eve geldiğinde ılık bir duş alıp pijama takımını giyip yatağa girdi. Cihan'ın hazırladığı sıcak su torbasını ayaklarına koydu. Komodinin üstündeki çikolatalardan birini alıp yemeğe başladı. Regl döneminde hem asabi hem de çok hüzünlü oluyordu. Anne babasını deli özledi birden. Onlarla bir kez daha vakit geçirmeyi ne çok isterdi.

 

"Gel bir şeyler ye."

 

Başını kaldırıp kocasının elinde tuttuğu tepsiye baktı. İçinde karışık meyve ve kahvaltı vardı. Doğrulup yer açtı. Beraber kahvaltılarını yapmaya başladılar.

 

"Senin bu boynunda ne var bilmiyorum. Baktıkça öpesim geliyor." deyip karısının ılık boynunu öptü. Kahvaltıdan sonra beraber uzandılar.

 

Elini Neşe'nin karnına götürüp, "Burası mı ağrıyor?"

 

"Hafif bir ağrı var. Bacaklarım da uyuşuyor."

 

Cihan yavaş bir şekilde karnına masaj yapmaya başladı."Böyle iyi mi?"

 

"Çok iyi."

 

Karısının boynunu öpüp, saçları yüzünden çekti. "Akşam film izleyelim mi?"

 

"Komedi filmine ihtiyacım var."

 

"Buluruz."

 

"Cihan, Hanım'ın mamasını verdin mi?" diye sordu Neşe meraklanarak.

 

"Verdim. Şu an aşağıda mamasını yemekle meşgul."

 

"Dudaklarını özledim." dönüp kocasının dudaklarına uzandı. Uzun bir öpücükten sonra ayrıldı. Başını kocasının koluna indirdi.

 

"Gün geçtikçe daha bi çekici oluyorsun karıcığım."

 

"Sende gün geçtikçe daha açık sözlü oluyorsun." dedi Neşe. Geçen gece kocasının yatakta öpüşürlerken ona söylediği sözleri yeniden duyar gibi olunca yüzü yanmaya başladı.

~~~~

 

Gecenin bir vakti evlerinin önünde bir taksinin durduğunu görünce annesinin geldiğini anladı. Masadan kalkmadı. Avludan geçen annesine bakmayıp önündeki nikah şekerlerini paketlemeye koyuldu. Kapı açıldı. Başını çevirip annesine baktı. Yüzünde makyajın bile gizleyemediği yorgunluk vardı.

 

"Eskiden bana kapıyı sen açardın."

 

Emel nikah şekerlerini işaret edip, "Hemen yetiştirmem lazım. Ondan açamadım kapıyı. Başka bir niyetim yoktu."

 

"Değer mi be kızım, üç kuruş verecekler diye gözünün nurunu akıtmana değer mi hiç? Otur dersini yap. Ne bilim televizyon izle."

 

"Bütün gün o aptal kutuya bakamam. Her gün saçma dizi, filmlerle insanların beynini kemiriyorlar. Ayrıca ben üç kuruş para için değil vakit geçsin diye bu işi yapıyorum anne. Hiçbir arkadaşım yok. Kimse benimle arkadaş olmuyor."

 

"Niye ki?"

 

"Bilmiyorum anne. Zaten artık umrumda da değil."

 

"Benim yüzünden mi?"

 

"Artık önemli değil anne."

 

"İşi bıraktım. Artık pavyonda şarkı söylemeyeceğim.."

 

Emel'in yüzü çarpılmış gibiydi.

 

"Bak ben pavyonda sadece şarkı söylüyordum tamam mı. Öyle erkeklerin masasına geçip içki içip onlarla birlikte olmuyorum. Sadece şarkımı söyleyip evime geliyorum." dedi Çiçek doğruyu söyleyip.

 

"Neden bıraktın?"

 

"Yoruldum."

 

"Şaka yapmıyorsun değil mi anne?"

 

Çiçek güldü.

 

"Bu işin şakası olur mu kızım. Kökten bıraktım. Bugün genç bir kız geldi pavyona. Evden kaçmış on dokuz yaşında. Erkek arkadaşı kandırıyor farkında bile değil. Zavallı kız pavyonun ışıklarına, pahalı hediyelerin seline kapılmıştı. Ne yapıp ettiysem kızı ordan gitmesi için ikna edemedim." dedi içi ezilerek. Kızının saçlarını okşadı, "Mükemmel bir anne değilim. Ama... işte anneyim ben içim kaldırmıyor artık böyle şeyleri."

 

"Sen nasıl bu işe başladın anne?"

 

"Abim yüzünden. Cehennemden çıkmaz inşallah pislik!"

 

Emel merakla annesine baktı. "Nasıl yani. Ailen mi seni zorladı?"

 

"Tabi ailem zorladı. Abim pavyon sahibinden yüklü bir miktarda borç para almıştı. Parayı ödeyemeyince de beni kullandılar. Pavyon sahibi aynı zamanda tefeciymiş bir gün eve silahlı adamlar geldiğinde babam beni önlerine attı sesi çok güzeldir deyip onların eline verdi. Oğlunu öldürmesinler diye beni öldürdü. O günden sonra hepsi benim için öldü. Sırtımdan ne çok paralar kazandılar bilsen küçük dilini ısırırsın kızım."

 

"Bunlar nasıl olur, Bir baba kızını böyle bir cehennemin içine nasıl atar? Aklım almıyor! Demek sen o yüzden dedemle görüşmüyorsun."

 

"Neden görüşeyim. Onu affetmemi bekliyor. Ama affetmem. Kendime ihanet etmem." dedi Çiçek sinirle solurken. Sonra birdenbire gülümsedi. "Eşyalarını toparla buradan taşınıyoruz."

 

"Ne?"

 

"Artık kendimize ait bir evimiz var. Hemde iki katlı. İçi meyve dolu bir bahçesi var. Beğeneceğini düşünüyorum. Artık kimse bizi evden atmakla tehdit edemeyecek kızım. Alsınlar evlerini başlarına çalsınlar."

 

"Ben seni çok yanlış anlamışım anne. Sanıyordum ki.. Özür dilerim, çok özür dilerim ne olur affet beni!"

 

Çiçek kızına sımsıkı sarıldı. "Ne affetmesi ne özürü sen benim kızımsın. Lütfen sil gözyaşlarını. Hiçbir şey senden daha önemli değil anlıyor musun?" kızının gözlerinin içine baktı . "Bankada param var. Alt kattaki dükkanı da kiraya verdim mi hiçbir sıkıntı çekmeyiz. Ben evi temizlettirdim. Yeni eşyalarda aldım eve. Odanda kitaplık bile var. Sen sadece kendine ait eşyaları topla şimdi. Bende elbiselerimi toplayayım, bir an önce çıkalım şu mahalleden."

 

"Ceylan'ın yüzünü görmeyeceğim artık. Keşke okulda da görmesem ne güzel olurdu."

 

"Ceylan mı? o kızın sonu hiç hayırlı değil. Acıyorum ona sadece. Yazık."

 

Gece annesinin koynunda uyurken mutluluktan ne yapacağını bilmiyordu. Kalkıp oynayası geliyordu, pencereyi açıp çığlık atası geliyordu. Kimseyi ne yaşadığını bilmeden asla yargılamamak gerektiğini anladı. Görmek ve bakmanın aynı şey olmadığını yeni yeni anlıyordu. O sadece annesinin pavyonda şarkı söylediğini biliyordu. Nasıl böyle olduğunu ise yeni öğrendi.

 

Bölüm sonu...

 

 

Loading...
0%