Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Bırakma beni

@verahare

Balkona konan kuşlar için bayat ekmekleri koparıp sırasıyla dizdi Neşe. Hanım'ın yanına gelip, miyavlamasıyla başını eğip ona baktı. Kollarını uzatıp onu kucakladı. Parmaklarını başındaki tüylerin arasından geçirirken, mutfağa geçip mama paketini dolaptan çıkardı. Son mamayıda mama kabına boşaltıp salona geçti. Elindeki mamayı yere indirdi. Hanımı biraz daha sevip onu mamasıyla başbaşa bırakıp, odasına geçip İspanyol paça siyah kot pantolonunu giyindi. Gardıroptan fırfırlı kayık yaka kırmızı bluzunu alıp kafasından geçirdi. Saçlarını özenle tarayıp, dudaklarına kırmızı ruju sürdü. Telefonu alıp Cihan'ı aradı. Beraber kahvaltı yapmak istiyordu.

 

Cihan nefes nefese kalmış bir halde telefonu açıp hopörlörün sesini yükseltip, telefonu yere indirdi. Yaralı elini sararken,

 

"Neredesin?" diye sordu Neşe sıcak bir sesle.

 

"Bahçedeyim." dedi Cihan asabi bir sesle.

 

Neşe onun sinirli sesini ilk kez duydu.

 

"Bir şey mi oldu Cihan?"

 

Cihan etrafına baktı. Kanlı yumruğunu silerken dişlerini sıktı. "İlla bir şeyler olması mı lazım? Bahçedeyim işte işlerim var!" dedi. Sesi az öncekinden daha yüksek çıkmıştı.

 

Neşe'nin bütün sevinci uçtu. İçinde kalbinin derinliğinde bir şeyler ezildi. "Sana kolay gelsin öyleyse." dedi durgun bir sesle. Cihan'ın cevap vermesine müsaade etmeden telefonu kapattı.

 

"Mandalinalar benden daha mı önemli sanki." diye kendi kendine konuşup odadan çıktı.

 

"Neden kendi kendine konuşuyorsun? Burada ben varım konuşsana benimle." diye güldü Fidan.

 

"Hanım için mama alıcam. Sende gelmek istiyorsan beraber çıkalım."

 

Fidan yüzünü buruşturup, "Midem çok bulanıyor. Bugün yorgunum da. Uzanıcam birazdan."

 

"İstediğin bir şey var mı?" diye sordu Neşe ayakkabılarını giyip.

 

"Var. Dışarda olumsuz bir şeyle karşılaşırsan lütfen müdahalede bulunma. Tamam mı? başına bir bela gelecek diye korkuyorum."

 

Neşe istemsizce güldü. "Yine dünkü mesele mi?"

 

"Benim o adama kanım hiç ısınmadı."

 

"Önyargılı davranmıyor musun?"

 

"Hayır."

 

"Tanımadığım için hakkında bir yargıya varamam. Hem zaten bir daha evime falan alacak değilim onu."

 

"Cihan görseydi ne derdi acaba?"

 

Fidan'ın söyledikleri Neşe'yi kızdırdı. Ona cevap vermeden evden çıktı. Tanımadığı bir insana yardım etmesinin nesi yanlıştı anlamıyordu. Yardım ettiği kişi erkek değilde bir kadın olsaydı Fidan'ın böyle konuşmayacağını biliyordu.

 

"Yardım ettim sadece. Ne var ki bunda?

Sen olsan yardım etmez miydin?"

 

"Etmezdim." dedi Fidan açıkça. "Ne olur ne olmaz. Hem senin sevgilin var. Senin onu eve alıp yardım ettiğini bilse haklı olarak kıskanır. Ağzınızın tadı bozulur. Hem bir şey söyleyim mi ben o adamın sana nasıl baktığını gördüm."

 

Neşe kaşlarını çattı. "Nasıl baktı ki?" dedi kuşkuyla.

 

"Senden hoşlanmış gibi bir hali vardı."

 

Daha fazla konuşmak istemeyip, "Ben çıkıyorum." deyip evden hızlı adımlarla çıktı Neşe. Kapıdaki arabasına bindi. Sokağın köşesini dönünce Yağız'ı siyah lüks bir arabayı yıkarken gördü. Çocuklar olduğu için arabayı yavaş sürüyordu. Yağız'ın da kendisine baktığını gördü. Neşe onu hiç tanımamış gibi davrandı.

 

Elindeki hortumu yere tutup, "Merhaba." dedi Yağız.

 

Kısa bir bakış fırlatıp, "Merhaba." deyip uzaklaştı Neşe. Dikiz aynasından Yağız'ın ona bakmakta olduğunu gördü. İçinden, "Niye bakıyor ki. Fidan haklı mıydı acaba?" diye geçirdi. Bir an onu eve almakla kendini suçlu hisetti. Yanlış mı yapmıştı bilmiyordu.

 

"Prenses miyim ben bütün erkekler bana aşık olsun?" dedi kendi kendine. Kafasındaki olumsuz düşünceleri fırlatıp atmak istedi. Telefon çalınca kulaklığı takıp konuşmaya başladı.

 

"Nerdesin?" diye sordu Cihan.

 

"Çok mu önemli nerede olduğum?"

 

"Evet."

 

"İşim var. Sonra konuşalım."

 

"Kızdın sen."

 

"Niye kızayım ki!Sonuçta senin bir işin var. Benim gibi boş boş oturmuyorsun evde. Bende evde oturmayıp, okul okuyor olsaydım zor görürdün sen benim yüzümü."

 

Cihan böyle bir konuşmayı beklemediği için ağzından bir kahkaha koptu.

 

"Kurban olurum sana ben!"

 

"Olma. Kurban falan olma. Kimse kimseye kurban olmasın." diye kızıp telefonu kapattı Neşe. Marketin önünde durup arabasından indi. Hanım için bir kaç paket mama alıp marketten çıktı. Telefonu yeniden çalınca kimin aradığına bakmadan,

 

"Ne var?" diye sesini yükseltti.

 

"Benim Fidan. Cihan'a cevap vermiyorsun diye beni aradı. Nerede olduğunu merak ediyor."

 

"Tek başıma gezemez miyim ben?"

 

"Gezebilirsin tabii ama... Cihan merak etmiş seni. Arayıp nerde olduğunu söyle bari."

 

"Sonra görüşürüz." diyerek telefonu kapattı Neşe. Cihan'ın şu an gönderdiği mesajları okumaya başladı.

 

'Neredesin?'

 

'Özür dilerim.'

 

'Ne olur aç şu telefonu artık!'

 

'Aradığında müsait değildim. En olmadık zamana denk geldin. İş için değil. Başka bir sebepten dolayı gelemedim yanına.'

 

Okuduğu mesajların hiçbirini yanıtlamadı. Sabah onu aradığında baya sinirlenmişti.

 

Sahile gidip oturdu. Dalgaların hafifçe yükselip, bükülüşünü izledi. Günbatımına kadar orada oturdu. Cihan'ın sabahki sesini duyar gibi oldu. Ellerini kulaklarına bastırmak istedi. Başını çevirince, Batu'yu bir kızla el ele yürürlerken gördü. Batu'da onu görünce gülümseyip yanına gittiler.

 

"Nihal'le tanıştırayım seni." deyip siyah saçlı, orta boylu, güleç yüzlü kızı işaret etti Batu. "Hayatımın kadını."

 

"Merhaba." deyip Nihal'e elini uzattı Neşe.

 

Uzatılan eli gülümseyerek kavradı Nihal. "Merhaba." dedi içtenlikle. "Batu bana senden çok bahsetti. Ama bu kadar güzel olduğunu söylemedi."

 

"Teşekkür ederim."

 

Pamuk şeker satan genci görünce, "Pamuk şeker ister misiniz kızlar?" diye sordu Batu.

 

"İsteriz isteriz." dedi Nihal.

 

Beraber pamuk şekerlerini koparıp yerlerken,

 

"Nerede tanıştınız Batu'yla?" diye sordu Neşe.

 

"Kitap kafede garsonluk yapıyorum. Orada karşılaştık."

 

"Nasıl yaktı beni bir bilsen!"

 

"Sen çarpmasaydın bana üstüne kahve dökülmezdi bi kere. Acelen neydi öyle. Hem senin yüzünden azar işittim patrondan. Neredeyse atacaktı beni işten." diye şakayla karışık sitemde bulundu Nihal. Batu onu kendine çekip başını öpünce aşkla gülümsedi ona.

 

Neşe bir anda fazlalık olduğunu hissetti. Onları başbaşa bırakmak için ayaklanıp,

 

"Gitmem lazım. Bir ara bana da uğrayın olur mu?"

 

"Gitme. Beraber yemek yiyeceğiz daha." dedi Batu.

 

Nihal, "Kalsana. Yemekten sonra gezeceğiz. Beraber eğleniriz." dedi Neşe'ye.

 

"Başka zaman hep birlikte eğleniriz. Şimdi gitmem gerek." deyip arabasına doğru ilerledi Neşe. Batu'da hemen arkasından gitti.

 

"Aslında hiçbir işin yok. Biliyorum ben."

 

"Elbette işim yok. Ama başbaşa kalsanız daha iyi olur." deyip arabasına bindi Neşe. Camı açıp dostuna gülümsedi. "İyi bir kıza benziyor."

 

Batu başını çevirip Nihal'e baktı. "Evet. İyi bir kız." dedi ona gülümserken.

 

Neşe kontağı çevirip, "Kendinize iyi bakın." dedi.

 

Mahalleye geldiğinde tekeri patladı. "Hay aksi!" inip patlak tekere baktı. Lastik değiştirmeyi bilmediği için arabayı sokağın köşesinde bırakmak zorunda kaldı.

 

"Yardıma ihtiyacın var gibi."

 

Başını çevirince Yağız'ı gördü. Patlayan lastiğe lanet etti.

 

"Bagajın kapısını aç. Lastiği değiştireyim."

 

"Cihan sonra değiştirir. Zahmet etme."

 

Kızın ağzından başka bir erkeğin adını duymak öfkelendirmişti onu. Ellerini yine ellerinde görmek istiyordu. Dün olduğu gibi, nefesini duyacak kadar yakın olmayı istiyordu ona.

 

"Bugün iyi gördüm seni."

 

"Çok iyiyim. Avluda çay içiyordum. Gel beraber içelim." dedi Yağız. Kızın kararsız bir biçimde başını yere eğip düşündüğünü görünce,

"Dün yaptıklarına karşılık bir teşekkür olarak düşün." dedi.

 

"Teşekkürlük bir şey yok." dedi Neşe. O sırada İsra'nın yanlarından geçtiğini gördü. Bakışlarını ondan çevirip kararsızca adama baktı. Avlu duvarına konan siyah bir güvercini görünce adımları avluya gitti. Avlunun güvercinlerle dolu olduğunu görünce ağzından sevinçli bir gülüş koptu. Paçalı beyaz bir güvercini eline alıp, başının tepesini öptü.

 

"Ne güzeller!" dedi güvercini havaya uzatıp.

 

"Senin olsun."

 

"Gerçekten mi?"

 

Yağız ona bakıp, içtenlikle güldü. "Hepsini alabilirsin." dedi.

 

"Hepsine nasıl bakarım?" diye güldü Neşe. Elindeki güvercini sevip, "Ama bunu almak istiyorum."

 

Çaylarını içmeye koyuldular. Gece gibi siyah gözlü kızın gözlerinde kayboluyordu Yağız. Bardağa değen kırmızı dudakların güzelliğini izledi. O gittikten sonra bardağı saklayacak, dudakların izlerine bakıp dokunacaktı.

 

"Cihan kim?" diye sordu birden. Kızın, bardağı masaya koyup heyecanla gülümsediğini gördü. "Sevgilim." sözcüğünü duyunca, masanın altındaki ellerini yumruk yaptı. Öfkeyle kısılan yeşil gözlerini yere eğdi. Dişlerini birbirine bastırdı. O sevmişse kendisinin olmalıydı kız. Başkasının değil.

 

Neşe saatine bakıp, "Çok geç olmuş. Gitmem lazım." deyip ayaklandı.

 

Yağız, "Biraz daha kalsaydın." dedi. Hep kalmasını istiyordu.

 

"Yoo. Çok bile kaldım." güvercini işaret edip, "Götürüyorum." dedi.

 

"Bekle yemini vereyim sana. Sen sonra evde verirsin." dedi Yağız.

 

Elindeki güvercinle evine gitti Neşe.

~~~

 

Cihan'ın arabadan inip, evine girdiğini görünce arkasından gitti İsra. Sargılı elini görünce,

 

"Ne oldu sana?" telaşla koşup karşısına geçti. Sargılı elini tutup, dolu dolu olmuş gözleriyle ona baktı.

 

Cihan sertçe elini çekip, "Ne olduysa oldu. Sanane. Ben seni merak etmiyorum. Sende artık beni merak etme. Git evimden. Bir daha da karşıma çıkma!"

 

İsra öç alma hırsıyla, "Sevgilin görürde kıskanır diye korkuyorsan eğer, boşuna korkma. O şimdi başka bir erkeğin evinde." dedi.

 

"Ne saçmalıyorsun sen! Her şey bitti, şimdi de iftiralara mı başvuruyorsun?" diye bağırdı Cihan.

 

İsra küçümseyici bir kahkaha patlatıp, "Hiçbir şeyden haberin yok senin. Neşe dün Yağız'ı evine aldı. Bugünde Yağız onu." deyip bütün zehrini akıttı. Cihan'ın kurşun hızıyla evden çıkışını kayıtsızca izledi.

 

Kapının gürültü ile çalmasıyla korktu Neşe. Elindeki güvercini koltuğa koyup kapıya koştu. Cihan'ı beyaz tişörtü kan lekesiyle dolu, bir eli sargılı görünce ufak bir çığlık attı.

 

"Ne oldu böyle sana?" korkudan titreyip sargılı elini avuçlarının içine aldı. Gözlerinden yaşlar boşandı. Elleriyle Cihan'ın yüzünü avuçladı. Kendini kaybetmiş gibi ona sarıldı.

 

Cihan buz gibiydi. Onu kendinden ayırıp, "Dün ne oldu burada?" dedi.

 

Neşe hiçbir şey anlamadı. Alık alık ona baktı sadece. "Hiçbir şey olmadı." dedi. Yağız aklına bile gelmedi.

 

"Dün herifin birini evine aldın mı?"

 

"Dün... dün kavga oldu bu sokakta. Yağız diye bir adamdı. Niye soruyorsun bunu şimdi! Çok mu önemli senin için?"

 

"Bugünde sen onun evine gittin öyle mi?"

 

Neşe iyice öfkelendi. "Evet gittim. Ne var bunda?" diye sesini yükseltti.

 

"Sen çıldırdın mı, Yağız'ı evine nasıl alırsın. Kim olduğunu biliyor musun ki alıyorsun evine. Nasıl konuşursun onunla. Evine nasıl gidersin!" diye bağırıp sargılı elini duvara vurdu. Avucu kanla doldu.

 

Neşe korkup geri adım attı. Titreye titreye ağladı. "Kiminle görüştüğümü sana soracak değilim!"

 

"Soracaksın!" sesinin son perdesiyle bağırıp, bütün gücüyle ikinci defa duvara yumruk attı Cihan. Ona bir zarar gelsin istemiyordu.

 

"Bitti. Anlıyor musun? Her şeyi bk ettin. Sende artık bir yabancısın. Defol git evimden!" kısık öfkeli bir sesle konuştu Neşe. Cihan'dan korkmaya başladı. Sevgiyle bakan adam gitmiş, onun yerini bir canavar almıştı sanki.

 

"Ne diyorsun Neşe?" hayal kırıklığıyla konuştu Cihan.

 

"Bitti diyorum. Bitti!"

 

"Yağız'ı tanımıyorsun. Nasıl bir şerefsiz olduğunuda bilmiyorsun. Kime ne yaptığını da."

 

"Yağız'ı tanımıyorum. Ama seni iyi tanıyorum. Bu yüzden seni bırakıyorum. İsra'yla birbirinize daha çok yakışırsınız." deyip kapıyı Cihan'ın yüzüne sertçe çarptı.

 

Cihan öylece kapının önünde dikildi. Terk mi edilmişti yoksa Neşe öfkeden mi öyle konuşmuştu bilmiyordu. Birdenbire vücudundaki bütün gücün eridiğini hissetti. Dizlerinin üstüne çöktü. Gözyaşları usulca aktı.

 

"Sen ne yaptın Neşe!" dedi Fidan. "Delirdin mi?"

 

"Duymadın mı nasıl bağırdığını?" dedi Neşe, nefes nefese koltuğa otururken. "Hiç kimse benimle böyle konuşamaz!"

 

"Senin için endişelenmişti. Bunu göremedin mi sen?"

 

"Endişelenmedi. Hesap sordu. Yağız'ı eve nasıl alırmışım, yok nasıl onun evine gidermişim."

 

"Herif iki günde ayırdı sizi."

 

"Saçmalama. O bizi ayırmadı. Ben ayrıldım anlıyor musun?"

 

"Cihan'ın neden böyle öfkelendiğini düşünmedin mi? Yağız'ı tanıdığı için böyle konuştu. Uzak dur artık ondan. Yanına da yaklaştırma."

 

"Yeter ama. Cihan bitti sen başladın şimdi. Ne bu canım, iyice saf yerine koydunuz beni. Sadece yardım ettim ben." ayağa kalkıp, "Yarın diğer evime taşınıyorum. Bu mahallede işim yok artık. Eşyalarını hazırla."

 

"Sen ciddisin."

 

"Ciddiyim tabii." deyip odasına gitti Neşe. Kendini yatağa attı. Başını koyduğu yastık gözyaşlarıyla ıslandı. Ne zaman gözünü kapatsa Cihan'ın ona bağırdığını görüyordu.

 

Sabah hazırlandıktan sonra kapıyı açtı Neşe. Cihan'ı görünce şaşırdı. Yerde oturmuş, sırtını duvara yaslamış bitkince uyuyordu.

 

Fidan'a dönüp sessiz olmasını işaret etti. Fidan başıyla onu onayladı. Neşe önde o arkada basamakları inerlerken, Fidan Cihan'ın uyanmasını dileyip, yüksek sesle hapşırdı.

 

"Sessiz olsana!" diye sessizce kızdı Neşe.

 

Fidan onu dinlemedi. Diğerinden daha yüksek bir şekilde hapşırdı. Cihan her yeri tutulmuş bir halde uyanıp onlara baktı. Neşe'yi elinde valizle görünce, ayağa fırlayıp onu kolundan yakaladı.

 

"Bırak beni!" diye çemkirdi Neşe.

 

"Bırakmam can bağım. Bırakmam." deyip valizi elinden alıp, ona sımsıkı sarıldı Cihan.

 

"Bırakma. bırakma." deyip evden çıktı Fidan.

 

"Seni daha yeni bulmuşken niye bırakayım ki? nefesim tükeninceye kadar bırakmayacam seni. Can bağımsın sen benim. Bırakmam seni." diye fısıldadı kulağına.

 

Bütün öfkesi o anda uçup gitti. "Bırakma beni!" dedi nefesi yüzüne çarparken. Sımsıcak dudakları kendi dudaklarının üstünde hissetti. Ayakları yerden kesilince, refleks olarak bacaklarını beline doladı. Her basamakta daha şiddetli öptüler birbirilerini. Koltukta uzanmış, boynu sayısız öpücükle dolarken, "Seviyorum seni!" dedi Neşe heyecanlı titremeyle ellerini Cihan'ın başında gezdirirken. Göğsünün üstünde Cihan'ın kalp atışlarını hissediyordu.

 

Koltukta otururlarken Neşe'yi kucağına alıp çenesinin altını öpüp, "Can bağım." dedi Cihan.

 

"Ben senin can bağın mıyım?"

 

Kadının dudaklarından uzunca öpüp, "Öylesin." dedi Cihan.

 

"Eline ne oldu Cihan?"

 

"Bahçedeyken yan evin oğlu, gelip işçi kızlardan birine laf attı. Sonrası malum işte." yüzünü avuçlayıp, "Sana bağırmak istemedim. Yemin ederim Neşe. Bir daha sesimin sana yükseldiğini işitmeyecek kulakların."

 

"Gel doktora gösterelim elini."

 

"Ufacık bir sıyrık. Bundan bir şey olmaz."

 

"Benim için bari gidelim hastaneye."

 

"Tamam gideriz. Ama önce senden istediğim bir şey var."

 

"Nedir?"

 

"Bu mahalleden taşınıp, eskiden yaşadığın eve gidekceksin."

 

"Yağız yüzünden mi gitmemi istiyorsun?"

 

"Onunla alakası yok. Çok yakında bende bu mahalleden taşınıcam."

 

"Ben hiçbir şey anlamadım."

 

"Anlayacaksın gülüm." deyip sevdiği kadına sarıldı.

 

Bölüm sonu...

 

 

Loading...
0%