Yeni Üyelik
20.
Bölüm

Can bağım

@verahare

Yatağında uzanmış gözlerini tavana dikmiş düşünüyordu Neşe. Ölmeyecekti. Doktorların dediğini yapıp hemen hastaneye yatıp yarım kalan tedaviye başlaması gerekiyordu. Cihan'a ne diyecekti. Elinde olmadan ağladı. Ölmeyecek olmasına sevindi. Komodinin çekmecesinden yapılacak listesini çıkarıp yazdıklarını tek tek içinden okudu. Dudaklarında yarım bir gülümsemeyle listeyi yırttı. Kapı çalınca

 

"Müsait değilim." dedi cılız bir sesle.

 

Cihan ses etmeden kapıyı açıp odaya girdi. Batu ona her şeyi anlatmıştı. "Neden bana hastalığından bahsetmedin?" deyip sıkıca sarılıp başını göğsüne yasladı. "Neden sana yabancı kalmamı istedin Neşe?" sesi titriyor gözlerinden yaşlar boşalıyordu.

 

"Seni üzmek istemedim. Bana acımanı istemedim."

 

İkindi vakti birlikte tekneye binmiş ayaklarını denize daldırmışlardı. Cihan önceden aldığı tek taş yüzüğü pantolonun cebinden çıkarıp kutusunu açıp Neşe'ye uzatıp "Birlikte direnelim mi?" diye sordu.

 

Neşe elinde olmadan ağladı. "Hastayım ben. Doktorlar küçük bir umut verdiler ama yine de belli olmaz. Belki iyileşemem.."

 

Sevdiği kadına burukça bakıp "Aşığım sana ben" dedi Cihan "Hem ben inanıyorum sende inan iyileşeceğine." yüzüğü yeniden işaret edip "Birlikte direnelim mi?" diye tekrardan sordu.

 

"Direnelim."

 

Yüzüğü ince parmağa nazikçe geçirdi Cihan. "Bana dünyaları verdin can bağım."

 

"Saçlarım uzadıklarında seninle evleneceğim."

 

"Bugün hemen tedaviye başlayacaksın seni hiç yalnız bırakmayacağım."

 

"Her şeye yeniden başlamak yorucu olacak ama bizim için savaşacağım."

 

Akşam eve geldiklerinde Neşe'nin saçlarını kendi elleriyle kazıdı Cihan. Sonra tıraş makinesini kendi saçlarına götürdü.

 

Neşe "Yapma" dediyse de Cihan onu dinlemeyip saçlarını kazımaya devam etti.

 

Fidan'la vedalaşmak hiçte kolay olmamıştı.

 

"Hemen iyileş tamam mı doğumda yanımda olmanı istiyorum Neşe."

 

Elini Fidan'ın karnına götürüp "Kendinize iyi bakın" dedi Neşe.

 

Fidan dayanamayıp ağladı "Her gün ziyaret edeceğim seni."

 

"Oraya gelmeni istemiyorum Fidan. Beni o şekilde görmeni istemiyorum. Telefonlaşırız." deyip Fidan'a sarıldı Neşe. "Komodinin üstüne para bıraktım lazım olur diye."

 

Hastaneye yattığında Cihan'la Batu vardı yanında. Damar yolu açılırken Neşe'nin canı acımıştı. Onu izleyen Cihan'ın da yüzü acıyla buruşmuştu. Neşe ona bakarken aşk acıyı bölüşmek galiba diye içinden geçirmişti. Kemoterapiden sonra Neşe yatağından yorgunca uzanmıştı.

 

 

Uzun acılı günler birbirini kovaladı. Neşe iyice zayıflamıştı. kusuyor, ağlıyor iştahı kesiliyordu. Yatağında yorgunca uyuyordu. Saçsız başına bakıp nefretle elindeki aynayı duvara fırlatıyordu. Böyle anlarında onu tek yatıştıran Cihan oluyordu. İsteği üzere onu Cihan yıkıyordu. Neşe'yi kucaklayıp içi kır çiçekleriyle dolu küvete koyup sırtındaki morlukları okşayıp öperek yıkıyor seviyordu.

 

"Hava çok güzel istersen denize götürürüm seni"

 

"Çok kalabalıktır şimdi orası." dedi Neşe.

 

"Bizde arabayla dolaşırız."

 

"Peki."

 

Neşe'yi giydirip başına siyah yazma bağladı Cihan. Spor ayakkabılarını giydirirken telefonu çaldı.

 

Leman Zeynep'in kolunu kırdığını söylemişti ona.

 

"Bir şeyi yok ya?"

 

"Bizde uzanıyor şimdi haberin olsun istedim Cihan." dedi Leman.

 

Cihan telaşla telefonu kapattı.

 

"Ne olmuş "diye sordu Neşe yorgunca.

 

"Zeynep'in kolu kırılmış Leman'ın evinde şimdi."

 

"Git bak nasıl olduğuna" dedi Neşe.

 

"Ama seni yalnız bırakamam Neşe."

 

"Bir şeyim yok iyiyim ben. Geldiğinde gezeriz. Zeynep'inde senden başka kimsesi yok."

 

Neşe'yi alnından öpüp "Hemen geleceğim."

 

"Selam söyle."

 

Cihan gittikten sonra yatağa uzandı Neşe. Çok yorgundu kılını dahi kıpırdatamıyordu. kapı çalınca "Gel" dedi cılız bir sesle.

 

Yağız'ı elinde bir demet kırmızı gülle görmeyi hiç beklemiyordu. Onunla baş başa olmaktan korkmaya başlamıştı.

 

"Geçmiş olsun." deyip gülleri Neşe'ye uzattı Yağız. Neşe'nin gülleri almamasına içerledi.

 

"Teşekkür ederim." diye mırıldandı Neşe.

 

"Hasta olduğunu bilmiyordum."

 

"Bilmen gerekmiyordu."

 

"Neden böyle ters konuşuyorsun benimle ne yaptım sana ben?"

 

"Lütfen çıkıp gider misin birazdan Cihan gelir seni burada görürse iyi olmaz"

 

"Seni seviyorum."

 

"Eski nişanlını sevmiyor muydun?" diye sordu Neşe. Yağız'ın renginin değiştiğini görüp "Nasıl bir canavar olduğunu öğrendim"

 

"Değiştim artık seni seviyorum senden istediğim beni sevmen Neşe."

 

Neşe elindeki yüzüğü gösterip "Buradan çıkınca Cihan'la evleneceğiz. Rahatsız etme bizi."

 

Yağız nefretle yüzüğe bakıp "Seni seviyorum."

 

Neşe'nin tepesi atmak üzereydi "Ama ben seni sevmiyorum. Sadece sana yardı ettim diye kafanda neler kurmuşsun böyle. Sevmiyorum seni anlasana sadece Cihan'ı seviyorum ben. Kalbimde ondan başkası olamaz."

 

Yağız tehditkar bir sesle "Beni sevmediğine pişman edeceğim seni Neşe." diye öfkeyle bağırıp gülleri duvara fırlatıp odadan fırtına gibi çıktı.

 

 

~~~~~~

 

Dikiş kursundan çıktıktan sonra giyim mağazalarından birine uğradı Fidan. Mankenin üstünde gördüğü kırmızı renkli kısa kollu etekli salopeti denemeye karar verdi. Eleman kızlardan biri ona yardımcı oldu. Fidan elbiseyi alıp kabine girdi. Çıktığında aynadan aksine bakıp elbisenin kendisine çok yakıştığını görüp memnuniyetle gülümsedi. Hamileliği için daha nice elbiseler aldı kendine. Elleri dolu bir şekilde çıktı mağazadan. Taksiye binip deniz kenarına geldi. Banklardan birine oturup durgun denizi izledi. Önünden bebekli çiftler geçince kendi bebeğini düşündü. Zihni, onu hastane odasına bacakları ayrık bir sekilde çatala uzanmış bebeğini aldıracağı güne götürdü. Kabustan uyanırmış gibi sıçradı. Nefes nefeseydi. Elleri refleks olarak karnına gitti. Yüreği daraldı. Kendini boğuluyormuş gibi hissetti bir an. Yaşamı boyunca o günü unutamayacağını biliyordu. Kahredici bir şey bu. Her seferinde de kahredecek.

 

"Bakın kimleri görüyorum!" dedi Demir.

 

Bebeğinin babasıyla aylar sonra ilk kez karşılaştı. Küçümseyici ses tonu, yeşil gözlerindeki iğneleyici bakışlar hiç değişmemişti. Değişen tek şey Fidan'ın ona korkusuzca bakmasıydı. Bu, adamı şaşırtmıştı.

 

"Çok değişmişsin, şekil falan. Bu sefer sağlam bir yere kanca attın anlaşılan." deyip Fidan'ın yanına oturdu Demir.

 

Tiksinerek baktı adama. "Sen hiç değişmemişsin. Aynı şerefsizlikle devam ediyorsun." dedi Fidan korkusuzca.

 

Adam pişkince sırıttı. "Kendini öldürdüğünü sanıyordum hep. O gece nasıl yalvardın bana hatırlıyor musun?" Fidan hiç unutmayacaktı o geceyi. Ona inanıp kendini teslim edişini, işi bitince de kirli bir mendilmiş gibi bir köşeye fırlatışını hiç unutmayacaktı. Adama çaresizce yalvarıp ağladığını da unutmayacaktı.

 

"Hiçbir erkek için ölecek değilim. Boşuna beni yaralamaya kalkışma Demir. Eskiden olsa beni istediğin gibi yaralayabilirdin. Ama artık eskide yaşamıyoruz." Küçümseyerek bakıp, gözlerini nefretle kıstı. "Sen nesin ki? Artık hiçbir erkek beni yaralamaya cürret edemez!" deyip kalktı. "Korkak, savunmasız kız yok artık karşında."

 

İstediğini alamayanların hırsıyla Fidan'ı kolundan sertçe kavradı Demir. "Dilin çok uzamış senin." dedi sinirden titreyen sesiyle. "Namuslu güçlü kadını oynamayı bırak. Bu üstündekileri alacak paran mı var lan senin! Seni gördüğümde açlıktan nefesin kokuyordu. Benim gibi kim bilir kaç tane erkekle birlikte olmuşsun."

 

"Seni adi herif!" bütün hıncıyla adamın yüzüne tükürdü.

"Bırak beni!" diye avazı çıktığı kadar bağırdı Fidan. Etraftan geçen birkaç tane erkeğin dikkatini çektiğini bilmiyordu. Bütün öfkesini gücünü bir elinde toplayıp Demir'in suratına indirdi tokatını.

 

Etraftaki genç adamlar çığlığına kayıtsız kalmadı. "İte bak! kadını taciz ediyor." diye bağırışıp koştular. Demir, istemeden Fidan'ı bırakmak zorunda kaldı. Kaçmaya fırsat bulamadı. İlk darbeyi kafasından aldı. Tekmeleri, yumrukları, küfürleri yedi. Fidan'a uyguladığı şiddetin aynısını şimdi o yaşıyordu. Kimsesizliğinden, sahipsizliğinden faydanlanmıştı Fidan'ın. Ona ne yapsa, kimsenin ondan hesap soramayacağını düşünerek yapmıştı. Ama bugün yanıldığını görüyordu.

 

Demir'in, yerde kalabalık bir erkek grubu tarafından dövüldüğünü görmek Fidan'ı mutlu etmişti. O da yalvarmıştı 'vurma' diye. Demir onun yalvarmasından zevk alıp daha hızlı, daha istekli bir şekilde vurup tekmelemişti onu. Hafif bir kız olduğunu söyleyip, onu aşşalayıp dövmüştü saatlerce. Şimdi bu sefer onun dayak yediğini görünce içi soğudu. Kalabalık grup Demir'i yüzü gözü kan içinde üstü başı yırtılmış bir halde yerde bıraktı. Genç adamlardan biri Fidan'a bakıp, İyi misin abla?" diye sordu.

 

"Sağolun. Çok sağolun." Neredeyse mutluluktan ağlayacaktı. Sayıları az da olsa duyarlı adamların olduğunu görmek mutlu etmişti onu.

 

Herkes dağıldıktan sonra Demir'in yanına yaklaştı. Yüzü kana boyanmış, yerde ölü gibi yatıyordu. Fidan ona lağım faresi görmüş gibi baktı.

 

"Nasılmış dayak yemek Demir, atmak kadar zevkli mi?" dedi. "Sende beni böyle dövmüştün. Sana ne kadar 'vurma' diye yalvardıysam, sen o kadar şiddetli vurmuştun bana." deyip, ağız dolusu tükürüğünü bir zamanlar Demir'in ona yaptığı gibi yüzüne fırlattı. "Etme bulma dünyası bu. Bana yaptıklarının aynısını sana da yaşattılar işte. Ne diyeyim, Allah gün yüzü göstermesin sen ve senin gibilerine." Arkasını dönüp yürürken birden Demir'e döndü. "Sakın bir daha bana bulaşmaya kalkma. İt herif!" diye bağırdı.

~~

 

Akşam Zeynep'in yanından ayrılıp, evine gidip Zeynep'e lazım olan elbiseleri valize doldurdu Cihan. Zeynep'e bakamadığı için suçlu hissediyordu kendini. Telefonu çalınca açtı.

 

"Söyle gülüm."

 

Cihan'ın sesini duymak Neşe'yi ağlattı.

 

"Neredesin?"

 

"Evdeyim. Zeynep'e elbiselerini götüreceğim."

 

"İyi misin?"

 

"Ben iyiyim. Ama senin sesin pek iyi gelmiyor. Bir şey mi oldu?"

 

"Yağız buraya geldi. Bir sürü şey saçmaladı."

 

Öfkelense de bunu sesine yansıtmadı. "Korkma gülüm." dedi şefkatli bir sesle.

 

"Onu ret ettiğim için beni seninle tehdit etti. Korkuyorum Cihan. Sana zarar verecek diye korkuyorum. Kendine dikkat et."

 

Neşe'yi dinlerken evden çıktı. Valizi bagaja koyup arabasına bindi. Kontağı çevirecekken Yağız'ın arabanın önünde dikildiğini gördü. Aldırış etmeden gülümsedi.

 

"Sakin ol gülüm. Çıktım yanına geliyorum şimdi."

 

"Oh."

 

Neşe'nin rahatladığını duydu. "Ben sana evlendiğimizde mandalina bahçesindeki evimizde yaşayacağımızı söyledim mi hiç?"

 

"Şimdi söyledin." diye gülümsedi Neşe gözyaşlarını silip.

 

"Saçlarına her gün çiçekler takacağım. Bebeğimiz olduğunda gece senden önce kalkıp kucağımda sallayıp uyutucam. Bilmediğim ninnileri bile ezberliyeceğim."

 

"O günleri yaşayabilecek miyiz Cihan?"

 

"Yaşayacağız can bağım. Hemde upuzun yaşayacağız. Sen yeterki inan."

 

"İnanıyorum." dedi Neşe. Telefon aniden kapandı. Çaresizce, "Alo, alo?" diye konuştu.

 

Biten şarja lanet edip arabadan indi Cihan. Yağız'ın karşısına geçti.

 

"Ne istiyorsun?"

 

"Senden bir şey istemem, alırım." dedi Yağız tehditkar bir sesle ellerini yumruk yapmış saldırmaya hazırken.

 

Vahşi bir kaplan gibi Yağız'ın üstüne atladı Cihan. "Ne diyon lan!" fırsat tanımadan ağzının üstüne en kuvvetli yumruğunu indirdi. Defalarca vurdu.

 

Cihan'ı üstünden atıp ayağa kalktı Yağız. Ağzındaki kanı tükürüp, sert yumruğunu Cihan'ın karnına indirdi. Ağzından kanlı tükürükleri saçarak, "Seviyorum lan! Senden daha çok seviyorum Neşe'yi."

 

Yağız'ın yakasına yapışıp başını onunkine sertçe gömdü. "Sevdiğim kadının adını ağzına alma. Sen hiç kimseyi sevemezsin oğlum." birbirlerine öldürücü darbelerle saldırdılar. Küfürler, tehditler havada uçuştu. Her ikisi de ölmekten beter ettiler birbirilerini. Sonunda Cihan galip gelip Yağız'ı yüzü gözü kan içinde bırakıp ayaklandı. İki büklüm bir halde tükürüp, "Bir daha evleneceğim kadının adını ağzına alayım deme. Yoksa ben senin canını alırım." dedi kesik kesik nefes alıp verirken. Son bir kez daha tekme attı gövdesine. Sendeleyip arabasının yanına gitti. Kapıyı açacağı sırada iki el silah sesi karıştı geceye. Yağız haince sırtından vurdu Cihan'ı. Cihan'ın kanı akdenizin sıcak toprağına aktı.

 

Neşe göğsüne hançer saplanmış gibi oldu bir an. Yatağından fırlayıp cama koştu. Sabırsız bir bekleyiş içine girdi. Cihan'ı bekledi. Saatler geçti Cihan gelmedi. İçindeki umut kırıntısına tutunup, "Gelecek. İşi çıkmıştır belki." dedi. Cihan'ın sözlerini hatırladı. "İnanıyorum ben. Biz upuzun yaşayacağız..."

 

Bölüm sonu.

 

 

Loading...
0%