Yeni Üyelik
24.
Bölüm

Kına

@verahare

Gelinlik mağazasında kabinin önünde durmuş, Neşe'nin denediği yirminci gelinliğin nasıl göründüğünü merak ediyordu kızlar.

 

"Neşecim çıksan diyorum artık." diye seslenip kapıya vurdu Fidan. Kızı huzursuzlanınca hafifçe sallamaya başladı. "Annesinin canı." dedi sevecenlikle kızına gülümseyip. "Daha kendimizi elbiseler alacağız. Anne kız kombini yapacağız seninle."

 

Balık modeli, dantelli V yaka gelinliğin içinde kuğu gibi naif ve duru görünüyordu Neşe.

 

"Harikasın!" dedi Fidan.

 

"Nefes kesici görünüyorsun!" dedi Zeynep.

 

Neşe hafifçe güldü. "Bende çok beğendim. Aradığım gelinlik tam da bu işte."

 

"Şimdi sıra kınalıkta." dedi Fidan. "Onu da beğen, sonra direk elbise almaya gidiyoruz."

 

Orta yaşlı kadın yanlarına gelip içten bir şekilde gülümsedi onlara. "Mağazama hoşgeldiniz kızlar. Buket ben!" dedi. Annesinin kucağında usulca duran bebek gözüne çarpınca, "Allah bağışlasın çok tatlı maşallah. Kucağıma alabilir miyim?" diye sordu.

 

Fidan kızını tanımadığı insanların kucağına vermek bir yana dursun, elinden gelse kimseye göstermek bile istemiyordu. Dışarısı o kadar çok kötüydü ki aynı anda binbir kötü düşünce gelip geçiyordu aklından. Kararsızca Buket'e bakarken bebeğine hamile olduğu zaman Neşe ile denize gittiği günü hatırladı. Tanımadığı bir kadının denize girmek için bebeğini onun kucağına verdiği günü hatırladı. Biraz yumuşadı. Ses etmeden kızını kadının kucağına verirken,

 

"Düşürmezsin demi?" diye sordu kaygıyla.

 

Mağaza sahibi şen bir kahkaha patlattı. "Altı çocuk annesiyim kızım ben. Şu kucağımdaki melek kadar dört tane torunum var." Neşe bebeğe sevgiyle baktı. "Sen ne tatlı şeysin öyle ha!" Fidan'a döndü. "Kızın aynı sen." Biraz daha sevdikten sonra bebeği annesine verdi. Neşe'ye döndü.

 

"Üzerinizdeki gelinlik sıfır. Ve size çok yakışmış. İsterseniz kınalığa bakalım."

 

Buket'in gösterdiği kırmızı renkli, ince askılı, kalp şeklinde yakası olan kabarık kınalığı denemeye karar verdi Neşe. Kabine girip büyük bir hevesle giyinmeye başladı. Aynadan aksine bakıp kıkırdadı.

"Kızlar yemin ederim harika oldum!" coşkunca güldü.

 

Gelinlik mağazasından çıkıp giyim mağazasına uğradılar. Fidan buz mavisi yarım kollu, eteği dizlerinin altında olan elbiseyi aldı. Kızı içinde yine aynı renkte olan buz mavisi tüllü uzun yarım kollu elbiseyi aldı. Zeynep Elif'e onun çok beğendiği leylak rengi prenses modeli elbiseyi aldı. Kendine de pudra renkli güpürlü yuvarlak yaka, eteği uzun elbiseyi aldı.

 

Kuaföre biraz geç gittiler. Derya, Leman ve Zeliha gelmişlerdi. Zeliha'nın karnı burnundaydı. Saçının yapılmasını beklerken aşerdiği peynirli krakeri iştahla yiyordu.

 

"Kızım az ye az." diye Zeliha'ya takıldı Derya aynadan ona bakıp gülerken.

 

"Hele bir evlen, hamile kal o zaman aşermenin nasıl bir şey olduğunu hatırlatıcam sana." diye çıkışıp çantasından üçüncü kraker paketini çıkardı Zeliha.

 

"Oy oy kızdın mı sen? e ama ben sana takılıyorum be kızım. Hem bak yeşil yeşil erikler aldım sana. Tuzla yersin diye tuz bile aldım kız. Askıda çantamda git al." dedi Derya.

 

Zeliha'nın gözleri parladı. Kalkıp askıdan Derya'nın çantasını alıp açtı. Bir kiloya yakın erik vardı. Koltuğa oturup erikleri tuzlayıp yemeye başladı. Yanında şaşkınca onu izlemekte olan Elif'e dönüp bir avuç dolusu erik verdi.

 

Neşe saçlarını dağınık topuz yaptırmış, önceden aldığı kristal incili tokayla saçlarını süsletmişti. Yüzüne çok hafif bir makyaj yaptırdı. Kadife kırmızı renkli topuklu ayakkabısını giyip Cihan'ın gelip onu almasını bekledi. Kızlar saçlarını yaptırdıktan sonra kuaförden çıktılar.

 

Kuaföre girdiğinde Neşe'yi sırtı dönük bir şekilde ayakta cama karşı durduğunu gördü Cihan. Kalbini sıkıştıran bir heyecana tutuldu. Çiçeği tutan eli terledi. Titreyen bacaklarıyla ona doğru yürüdü. Omzuna kuş tüyü gibi hafif bir öpücük kondurup arkadan sarıldı.

 

"Çok güzelsin." diye fısıldadı kulağına.

 

Neşe'nin tüyleri heyecanla ürperdi. Ona döndü. Lacivert takım giymişti. "Bu ne yakışıklılık Cihan bey! İnşallah çok kız gelmez kınaya. En mutlu günüm en kıskanç günüm olacak galiba."

 

Cihan keyifle güldü. "Sen varken dişi sinek bile yanıma yaklaşamaz gülüm."

 

Kendini Cihan'a yaslayıp ellerini omuzlarına indirdi. Gözlerinin içine tutkuyla bakıp, "Emin ol benden başkası sana bu kadar yaklaşamaz." Dudaklarından küçük bir öpücük alıp geri çekildi. "Çıkalım artık."

 

"Önce çiçeğini vereyim." deyip papatya buketini uzattı Cihan. Ceketinin cebinden siyah takı kutusunu çıkardı. Pırlanta kırmızı taşlı takı setini görünce.

 

"Hepsi kırmızı! Sen nerden biliyordun hangi kınalığı aldığımı?"

 

"Zeynep'e önceden söylemiştim. Hangi renkte kınalık alırsan haber edecekti." deyip önce yüzüğü sonra kolyeyi ve küpeyi taktı Cihan.

 

"Çok güzeller!"

 

"Sen daha güzelsin."

 

Kınayı mandalina bahçesindeki evin önünde yaptılar. Büyük bir kalabalık vardı. Cihan'ın bütün tanıdıkları gelmişti. Genç kızlar genç erkekler uzun bir halay oluşturmuşlardı. Kadir'in Cemre ile birlikte geldiğini görünce sevinçle kalktı Neşe. Kadir bayağı değişmişti. Sağlıklı bir görünüşü vardı. Tamamen iyileşmesine çok az bir zaman kalmıştı.

 

"Hoşgeldin abi." özlemle Kadir'e sarıldı Neşe.

 

"Abisinin gülü." deyip Neşe'nin makyajı bozulmasın diye başının tepesini öptü Kadir. Sonra Cihan'a dönüp, "Aldığın nefes kadar kıymetini bil kardeşimin." dedi.

 

"Neşe benim başımın tacıdır." dedi Cihan.

 

O sırada Batu geldi yanlarına. "Hadi kalkın. Sandalyeye çakılıp kaldınız. Oynayın biraz yahu!" deyip Neşe ile Cihan'ın koluna girip halaya soktu onları.

 

Yoruluncaya dek oynadılar. Akşam yemeği için uzun bir sofra kuruldu. Cihan Neşe rahat etmez diye onu eve götürdü. Kendi elleriyle yemeği hazırlayıp masaya kurdu. Yemek dökülmesine karşın temiz bir çarşaf bulup Neşe'nin dizlerini örttü.

 

"Aç bırakma kendini ye. Zaten çok zayıfsın."

 

"Çok yiyimde sonra kilo veremeyim demi?"

 

"Zaten yediğin kuş kadar bir şey. Kilo falan almazsın." deyip eline aldığı kaşığı nohut pilavına daldırdı Cihan. "Hadi gözünü seveyim. Canım benim için biraz ye."

 

"Tabağın hepsini bitiremem ama."

 

"Peki. Ne yapalım."

 

Yemekten sonra Cihan'a dönüp, "Bende yemek yapmayı öğrenicem. Fidan'la konuştum. O öğretecek bana. Ama ne kadar yemek yapmayı öğrensemde senin yemeklerin kadar lezzetli olmayacak." dedi Neşe.

 

"Bulduğum her vakitte yemekleri ben yapıcam. Ve hatta ev temizliğinde de sana yardım edicem. Kadınsın diye yemek ve temizlik yapmak senin görevin değil ki."

 

"Oleyy!" diye sevinçle gülüp ellerini birbirine vurdu Neşe. Cihan'ın yanaklarını hızla öpüp, "İşte benim erkeğim." dedi.

 

Yüzünü avuçlayıp merhametle okşadı. Gözlerinin içi güldü. Dudakları kıvrıldı. "Sen beni böyle seviyorsun ya, sanki kalbim gül bahçesine dönüyor." Alnını öpüp, "Senden önce ben hiç yaşamamışım. İyi ki varsın kadınım." diye fısıldayıp ellerini öptü.

 

"İyi ki varsın adam."

 

Evden çıkıp düğün alanına geçtiklerinde dans müziği çalmaya başladı.

 

"Dans eder misin benimle?" diye sordu Cihan elini uzatıp.

 

Elini Cihan'ın avucuna bırakıp, "Daima." dedi Neşe tatlı bir sesle.

 

Beraber dans etmeye başladılar. Fotoğrafçı bol bol fotoğraflarını çekiyordu. Cihan Neşe'nin kulağına ezberlediği şiiri fısıldamaya başladı.

 

Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?

Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar?

Bakışlarında beni dinlendiren bir şey

var;

Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin...

 

Bir yelkenliyim şimdi ben senin limanında

Fırtınalardan geldim sende dinleniyorum.

Bu huzur, bu sessizlik hiç bitmesin diyorum;

En eşsiz dakikalar sürsün senin yanında...

 

Hiç yumma gözlerini, ışığın eksilmesin,

Gündüzüm aydınlığım ipek böceğim benim!

Güz bahçemde açılmış o son çiçeğim benim!

 

Yorgun kalbim seninle elem nedir bilmesin;

Ayırma gözlerimden çocuksu gözlerini,

O sakin o yalansız, o kuytu gözlerini.

 

 

Ümit Yaşar OĞUZCAN

 

Aşkla baktı adama. Dudakları onu delice öpmek istedi. Güzel seven bir adamla birlikte bir ömür sürdüreceğini düşününce heyecanla titredi. Öpmek, hep öpmek istiyordu onu. Başını göğsüne yaslayıp gözlerini kapadı.

 

Kınayı Zeynep yoğurup yuvarladı. İsteyen her genç kıza kına verdi. En son tutacağı tepsiyi de kına koyup üzerlerine mum dikip yaktı. Evden çıktığında hüzünlü kına türküsü söylendi. Fidan Neşe'nin yüzünü kırmızı duvakla örttü. Hiçbir acıklı şarkı Neşe'yi ağlatamazdı. O aksine gülümsüyordu. Sevdiği adamla beraber birçok acı yaşamışlardı. Şimdi gülümsüyordu. Başını çevirip baktığında duvağın arkasından Cihan'ın da gülümsediğini gördü. Gülmeyi hak ediyorlardı.

 

Bölüm sonu...

 

 

Loading...
0%