Yeni Üyelik
47.
Bölüm

Sen beni yakında deli edeceksin

@verahare

Düğün salonuna girdiklerinde büyük bir kalabalıkla karşılaştılar. Beyoğlunda gezersin şarkısı çalıyordu Ela mavi renkli prenses modeli kınalığın yanlarını tutmuş coşkuyla Tarık'la oynuyorlardı. etraflarını çember biçiminde ören arkadaşları onları alkışlıyorlardı

 

"Burası boş." deyip boş olan masayı Zeynep'e işaret etti Sidar. beraber masaya oturduklarında Ela'nın annesini kendilerine doğru ilerken gördü Zeynep. Yanakları al al tombul tatlı bir kadındı Dürdane hanım.

 

"Hoş geldiniz."

 

Zeynep ayaklanıp Dürdane hanıma içten sarılırken "Hoş bulduk. Hayırlısı olsun." dedi gülümserken.

 

"Geldiğin için sağ ol kızım." deyip Zeynep'i dirseğinden kavrayıp biraz kendine çekip "Kocan mı yoksa?" diye sordu Dürdane hanım.

 

Zeynep utanarak gülümsedi "Arkadaşım." kısık bir sesle konuştu.

 

Dürdane hanım Sidar'a dönüp "Nasıl oğlum?" diye sordu.

 

"Teşekkür ederim , siz nasılsınız efendim?" dedi Sidar.

 

"Çok iyiyim." deyip yeniden Zeynep'e döndü Dürdane hanım. "Aman bu gün arkadaşın yarın kocan olur. bak Ela'yla Tarık'a. Temiz bir çocuğa benziyor kaçırma sen bunu. Mesleği var mı mesleği?"

 

Zeynep iyice şaşırdı ağzından "Diş hekimi." sözcüğü döküldü.

 

"Aman ne iyi. sen öğretmen o doktor. hiç kaçırma sen bunu."

 

Kaçamayacağını anlayınca "Olur olur kaçırmam." deyip kurtuldu Zeynep.

 

"Ha şöyle aferin."

 

Dürdane hanım gittikten sonra Zeynep rahat bir nefes verip sandalyesine oturdu. Elay'la Tarık yanlarına geldi.

 

"Bu ne şıklık hocam. "diye gülümsedi Ela Zeynep'e

 

"Abartma canım."

 

"Valla çok şıksınız." dedi Ela. sonra Sidar'a döndü "Hoş geldiniz."

 

"Hoş bulduk."

 

Ela gözleri biraz kıstı "Sizinle sanki daha önceden karşılaşmıştık ama nereden hatırlayamıyorum."

 

Tarık Ela'ya döndü "Gittiğin diş doktoru işte."

 

Ela'nın yüzü birden aydınlandı "Aa evet. ne tesadüf yine karşılaştık. korkularımı yenmeme büyük yardımda bulunmuştunuz o zaman."

 

Sidar gülümsedi "Önemli değil."

 

Ela "Niye böyle uzakta oturmuşsunuz bizim masanın yakınında oturun." deyip Zeynep'in koluna girip kendi masalarının yanına gitmeye başladılar. "Sevgiliniz mi?"

 

Anası bitti kızı başladı "Evet canım sevgilim."

 

"Doğrusu çok yakışıyorsunuz."

 

"Eveet senden de tam not aldığıma göre yerime geceyim ben." deyip sandalyeyi çekip oturdu Zeynep.

 

Ela güldü. 'Hümeyra'nın Sevdim seni bir kere' şarkısı çalmaya başlayınca Tarık gelip onu dansa kaldırdı. Onları izlerken Sidar'ın nerde kaldığını merak etti Zeynep. Telefonunu öylesine açıp bakarken "Benimle dans eder misiniz?" başını kaldırıp genç adama baktı. Kayıtsızca "Birazdan arkadaşım gelecek." Sidar'ı görünce sevinçle ayaklandı "Hatta geldi." deyip ona doğru yürüdü.

 

"Telefon çaldı kaldırmak zorunda kaldım. çok sıkıldın mı?"

 

"Yo hiç sıkılmadım."

 

"Dans edelim mi?"

 

Elini adamın avucunu koydu. Belinde hissettiği el onu ürpertti.

 

"Titriyorsun."

 

"Pek dans etmeyi bilmiyorum."

 

"Ben iyi biliyorum. Rahat bırak kendini gevşe biraz."

 

Çıkışır gibi "Nereden iyi biliyorsun kızlarla çok dans ettin herhalde." ani kıskançlığın getirdiği utançla sustu birden. Yüzünü ateş bastı. Ne hakla hesap soruyordu ki. Eğer zamanında onu ret etmeseydi ilk dans ettiği kadın kendisi olacaktı. Belindeki elin kıpırdadığını hissetti. Bu sefer daha sıkı dokunduğunu duydu. Ve biraz daha yakınlaştı. Teninin kokusu burun deliklerinden içeri süzüldü. Bir türlü cesaret edip kafasını kaldıramadı.

 

Küçük çeneyi avucunun içine alıp hafifçe kaldırıp kadının gözlerinin içine baktı. "Ne hırçın kadınsın. Kim bilir nasıl seversin sen beni." birdenbire kıskanmasını sonra sanki suç işlemiş gibi mahcup oluşuna tebessüm etti. Az önceki bakışları belleğinden hiç silinmeyecekti. "Bakışlarını içmek isterdim kana kana." deyip dudaklarını yanağına hafifçe bastırdı.

 

Yüzündeki ılık dudaklar ve yumuşak sakal yüzünü gıdıkladı. İstemeden gülümsedi. Bu adam onun eksik yanıydı. Yanındayken bir bütün olduklarını hissediyordu. Kalp atışları hızlanıyor karnındaki kelebekler kanına karışıyordu sanki. Yerinde duramıyordu. Bu sefer o öptü. hemde her iki yanağından. "Buradan çıktığımızda denize gidip kumsalda yürüyelim."

 

"Bu saatte emin misin?"

 

"Eminim canım içimden geldi. Deniz şimdi ne soğuktur. Akdeniz akşamında ıslak kumsalda yürümek gibisi yok."

 

Kınalar yakıldı türküler söylendi. Hem Ela'nın hem Dürdane hanımın gözü yaşlıydı. Zeynep dayanmayıp Ela'nın kulağına eğilip "Sevdiğin adamla evleniyorsun ağlama bu kadar." dedi.

 

Tarık Ela'nın elini öpüp "Ağlama bir tanem." dedi yumuşak bir sesle.

 

Ela'nın babası kızının yanına gelip onu alnından öptü. "Ağlama sakın. Ben kızımı ağlarken görmek değil gülerken görmeyi istiyorum gül bakim biraz. " Ela zar zor gülümsedi. Babası rahatladı "Ha şöyle. Bu gün en mutlu günümüz bizim."

 

Kına bitince Zeynep'le Sidar çiftleri tebrik edip düğün salonundan çıktılar. Arabayı denize doğru sürdü Sidar. denize geldiklerinde ayakkabılarını çıkardı Zeynep.

 

"Cam falan batar ayağına."

 

"Bir şey olmaz." deyip Sidarın koluna girdi Zeynep. Deniz kalabalıktı. Ateş yakılmış gençler oturmuş gitar çalıp Akdeniz Akşamlarını söyleyen genç kıza eşlik ediyorlardı. Hava sıcak deniz serindi. Sidar'la el ele ıslak kumsalda yürüdüler.

 

"Verdiğim romanı okudun mu?"

 

Adamın elini bırakıp önüne geçip yürümeye devam ederken "Okudum." dedi usulca. "En çok sevdiğim alıntıyı okuyayım mı sana?"

 

"Oku."

 

Dudakları buruk bir gülümsemeyle kıvrıldı. Pişmanlıkla doldu "Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin." bitirdiğinde adamla göz göze geldiler. Ellerini kavradı "Geçen zamanı getiremem. Ama şimdiki zamanı bütün zamanlarımı seninle geçirmek isterim." içinden geldiği gibi davrandı. Dudaklarını sol yanağına hafifçe dokundurup geri çekildi. Temas içini soba gibi sıcacık etti. Kan damarlarından taşacaktı sanki. Heyecanı saç diplerine kadar yaşadı. Aynı heyecanı adamın gözlerinde de gördü.

 

Sabah yorgun bir halde yatağından çıktı. Neşe bebeğin yan odada avaz avaz ağladığını işitince bir şey olduğunu düşünerek panikle odadan çıktı. Cihan'la Neşe'de gelmişlerdi. Fidan kızını pış pışlıyor "Ağlama bir tanem ağlama canım." diyordu gözleri dolup.

 

"Bir şey mi oldu?" diye sordu Zeynep Fidan'a yaklaşıp bebeğe baktı.

 

"Aşısını yaptırdık. Ondan böyle." dedi Fidan. "Her seferinde içim kıyılıyor vallahi." deyip kızını öpüp kendi odasına gitti.

 

"Sen düğüne gitmedin mi daha?" diye sordu Neşe Zeynep'e bakıp.

 

"Şimdi giyinip çıkacağım."

 

"Sidar mı alacak seni evden?"

 

"Hı hı düğünden sonra ailesiyle tanıştırmaya götürecek beni. Annesi yemek yapmış öğle yemeğine davet etti beni." deyip odasına gitti Zeynep. Yarım kollu eteği uzun mavi elbiseyi giydi. Saç maşasını prize takıp ısınmasını bekledi. Yüzüne hafif bir makyaj yaptı. Isınan maşayı alıp bir tutam saçını maşaya sarıp dalgalı model yapmaya başladı. saçları bittiğinde önü kapalı siyah saten ayakkabısını giyip odadan çıktı.

 

"Bu ne güzellik Zeynep hanım." diye güldü Cihan. Neşe'nin hazırladığı kahvaltıyı işaret edip "Bir şeyler ye öyle git."

 

Beraber kahvaltıya geçtiklerinde Neşe bebeği Fidan'ın kucağından alıp sevdi Zeynep. Minik sıkılı yumruğuna öpücükler kondurdu. "Oy canım küçük meleğim benim." dedi şefkatle.

 

"Ayakkabımın altına ilk senin ismini yazdım hocam." dedi Ela tebessüm ederek.

 

Zeynep inanamadı şakınca gülümsedi "Şaka yapıyorsun"

 

Ela beyaz topuklu ayakkabısının altını ona gösterdi. Zeynep adını seslice okuyup istemeden güldü. Böyle şeylere inanmayan bir kadındı.

 

Ela seslice nefesini verdi. "Çok heyecanlıyım birazdan lise aşkımla evleneceğim."

 

"İnşallah hep mutlu olursunuz."

 

"Amin."

 

Ela'nın nikah şahidi Zeynep oldu. Tarık'ın nikah şahidi Zeynep'in yanına oturduğunda Sidar'ın kıskandığını görebiliyordu Zeynep. İmzalar atıldıktan sonra Ela'yla Tarık'a sarılıp tebrik etti. Düğün bir kaç saat sonra bitti. Tarık üstü açık gelin arabasının kapısını Ela'ya açıp direksiyona geçti. Zeynep'le Sidar arabanın arkasında durmuş kalabalıkla beraber alkışlıyorlardı. Ela bir kez arkasına baktı. O sırada araba çalıştı. Önüne dönüp gelin çiçeğini Zeynep'e doğru fırlattı birden. Çiçeğin kendisine doğru fırlatıldığını görüp ani şaşkınlıkla çiçeği tuttu Zeynep. Başını çevirdiğinde Sidar'ın ona tebessüm ettiğini gördü.

 

"Gidelim annem yemekleri çoktan hazırlamıştır."

 

Yoldayken oyuncakçıya uğrayıp Mizgin'e kırmızı renkli atlıkarıncalı müzik kutusunu aldı Zeynep. yarım saat sonra büyük bahçesi olan üç katlı evin önünde indiler. Zeynep'in heyecanlandığını görünce,

 

"Rahatla biraz bizimkiler sıcak insanlardır."

 

Birlikte avlu kapısından geçtiler. Mizgin bahçe salıncağına oturmuş çikolatasını ısırıyordu. Onları görünce salıncaktan atlayıp Sidar'ın kollarına koştu. arka bahçeden elinde bir tabak dolusu kırmızı dutla gelen genç kız onlara gülümsedi.

 

"Kardeşim Helin." dedi Sidar Zeynep'e.

 

"Merhaba."

 

"Hoş geldin" deyip Zeynep'e sarıldı Helin. "Hadi eve geçelim."

 

İkinci kata çıktılarında kapıda Sidar'ın annesi ve kucağında küçük oğluyla yengesi duruyorlardı. Esmer tatlı yüzlü başında beyaz yazması haki yeşili elbiseli yaşlıca bir kadındı Annesi.

 

Oğlunun yanındaki kıza içten gülümseyip "Hoş geldin kızım." dedi Berivan hanım.

 

"Hoş buldum." deyip ince yumuşak eli öptü Zeynep.

 

Berivan hanım Zeynep'i beğeniyle süzdü.

 

"Merhaba." deyip Zeynep'e sarıldı Esra.

 

"Merhaba"

 

Salona geçtiklerinde Lavin Japon balığına yem veriyordu. Onları görünce "Hoş geldiniz hocam." diye gülümsedi.

 

"Nasılsın Lavin?" diye sordu Zeynep.

 

"İyi çok iyi." dedi Lavin dudaklarında yarım gülümsemesiyle.

 

Dicle ellerinde yeni aldığı edebiyat dergisiyle salona geçti. Zeynep'i görünce neşeli bir tavırla ona sarıldı.

 

"Bu senin"

 

Mizgin Zeynep'in uzattığı paketi açtı. Atlıkarıncayı görünce kıkırdadı. Zeynep'i yanaklarından öptü.

 

"Teşekkür ederim."

 

"Beğendin mi?"

 

"Çok."

 

Mardinin meşhur yemekleriyle donatılmış sofraya hep birlikte oturdular. Zeynep Sidar'ın yanına oturmuştu. Berivan hanımın ısrarıyla gereğinden fazla yemek yedi. Yemekten sonra Sidar'ın abise de gelmişti. Oğlunu karısının kucağından alıp sevmeye başladı. Zeynep'e dönüp,

 

"Bizim kızların öğretmenisin demek." dedi Süleyman.

 

"Evet."

 

"Dersleri nasıl peki?"

 

Her iki öğrencisine bakıp "Çok iyi." dedi Zeynep.

 

Uzun bir sohbetten sonra Sidar Zeynep'i yaşadığı eve çıkardı. Odaları tek tek gezdi. mavi koltuklar bej rengine boyanmış duvarlar kütüphane odası her şey çok güzeldi. Zeynep'in merak ettiği ama en çokta çekindiği bir yer kalmıştı. Yatak odası. Gidip bakmak istedi ama çekindiği için girmedi odaya. Sidar'da hiç oralı olmadı.

 

"Sana kahve yapayım mı?"

 

"Olur." deyip kütüphane odasına gitti Zeynep.

 

~~

 

Siyah mini elbisesini giyip saçlarını dağınık topuz yaptı Neşe. Merdivenleri inmeye başladığında terliklerin şıpırtısını duyup başını kaldırdı Cihan. Yüreği hop etti. Nefes kesiciydi. Ona bakarken gözbebekleri genişliyordu.

 

"Sen beni yakında deli edeceksin."

 

Neşe başını yana yatırıp muzipçe gülümsedi ona.

 

"Can bağım benim." gözlerinden öptü karısını. Boynunun kokusunu içine çekti. Parmaklarını beline bastırıp onu dudaklarından öpmeye başladı.

 

Neşe hemen geri çekildi. Yüzü Cihan'ın sıcak yüzüne değerken "Şimdi gelirler." dedi nefes nefese.

 

Cihan diretti. "Gelsinler." deyip karısının yüzünü avuçlarının içine alıp yeniden dudaklarını öpmek istedi.

 

Neşe gülüp onun kollarının arasından sıyrıldı. Koşar gibi evden çıkıp Cihan'ın yaptığı et ızgarayı tabaklara doldurup masaya taşıdı. Cihan'da bahçeye geldi. Onun somurttuğunu gören Neşe istemsizce güldü. Eve girip yaptığı çoban salatayı tabaklara doldurdu. Araba sesini duyunca evden çıktı. Kadir'le Cemre el ele yüzlerindeki mutlulukla onlara doğru yürüyorlardı.

 

"Hoş geldiniz" deyip Kadir'in boynuna sarıldı Neşe. "Çok şükür bütün kötü günler geri kaldı." Kadir iyileşmişti.

 

Neşe'nin yanağını öpüp "Nasılsın güzelim?" diye sordu Kadir.

 

Capcanlı bir sesle "Çok iyiyim." dedi Neşe

 

"Nasılsın?" diye sordu Cihan Kadir'in elini sıkıp.

 

Kadir genişçe gülümsedi. Cemre'nin belini kavrayıp onu yanağından öpüp "Yeniden doğmuş gibiyim." dedi. Ekledi "Üçünüzün sayesinde." minnetle doldu gözleri.

 

"Hayır. Sadece Cemre sayesinde kendinize olan inancınız sayesinde iyileştin abi." dedi Neşe. "Seni yeniden böyle görmek çok güzel."

 

"Seni de."

 

Birlikte sofraya oturdular. Yemekleri yerlerken Kadir yarıda bıraktığı üniversiteyi okuyacağını söyledi. Cemre'nin evinde yaşayacaklardı.

 

"Nikah işlemlerini başlattık." dedi Kadir Cemre'nin yanağını öpüp.

 

Neşe'nin ağzından sevinç çığlığı koptu.

 

"Nikah şahidimiz olur musunuz?" diye sordu Cemre.

 

Neşe'yle Cihan birlikte "Oluruz" dediler

 

Bölüm sonu.

 

 

Loading...
0%