Yeni Üyelik
38.
Bölüm

Sevince

@verahare

Güzel bir gezinin ardından evlerine geri dönüyorlardı. Radyodan Erkin Koray'ın 'Sevince' şarkısı çalıyordu. Cihan sesi biraz daha açtı. Kısık bir sesle şarkıya eşlik etti. Karısına dönüp, "Sende söyle."

 

"Ben mi? Ay çok berbat bir sesim var. Şarkı söylemeye kalksam sağır olmayı dilersin kocacığım."

 

"Boşver söyle sen şarkılarını." diye ısrar etti Cihan.

 

"Olmaz gülersin bana."

 

"Gülmem. Niye güleyim ki?"

 

"Ama bazen kocalarda karılarına güler."

 

Karısının elini kavrayıp yüzünü onunkine çevirip, "Beraber söyleyelim." dedi tebessüm ederek.

 

İnce omuzlarını indirip kaldırırken, "Peki sen istedin ne yapalım." deyip genzini temizledi.

 

Şarkının geri kalanını birlikte söylemeye başladılar.

 

Öyle bir yol tutmuşum ki sorma

İnandım ki sevince vardır dünya

Sevincedir günlerin bir başka

Durma dostum sen de yer ver aşka

Sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan

Aşık oldum galiba yavaştan

Ooo sevince

Ooo sevince

 

Şarkıyı bitirdiklerinde kocasının tepkisini ölçmeye çalıştı yüz ifadesine dikkatlice bakarken.

 

"Benim sesim seninkinden güzelmiş. Bunu da öğrenmiş oldum karıcığım." deyip keyifle gülümsedi Cihan.

 

"Söyledik herhalde sana."

 

Yüzündeki gülüş genişlerken, karısını kendisine çekip başının tepesini öptü. "Ama şunu da bil ; kulaklarım sesini duyamayacaksa sağır olmayı dilerdim."

 

Eve vardıklarında ikindi vaktiydi. Arabadan inip bagaj ve arka koltuğa koydukları hediyeleri çıkardılar. Avlu kapısını açtıklarında Fidan'la kızını gördüler.

 

"Aaa!" Fidan kucağında kızını pış pışlarken birden onları görünce şaşırdı kaldı.

 

Neşe koşar adım yanına gitti. Hediyeleri yere bırakıp bebeği Fidan'ın kucağından alıp hasretle kucakladı. "Teyzesinin prensesi."

 

"Nerden çıktınız böyle. Hani on gün sonra gelecektiniz?"

 

"Hepinizi çok özledim." dedi Neşe heyecanla Fidan'a sarılıp. "Hele prensesimin hasretinden öldüm." deyip bebeğin mis kokusunu içine çekti uzun uzun. Bebeği havaya uzatıp, "Ne kadar büyümüşsün sen böyle!"

 

Zeynep onları gördüğünde evden koşarak çıkıp Cihan'a sarıldı. "Hoş geldiniz."

 

"Hoş bulduk." dedi Cihan. Kardeşinden ayrılıp dikkatlice baktı ona. "Şükür sapasağlamsın. Kırığın çıkığın yok."

 

Öğrenciler kavga ederken onlar yüzünden merdivenlerden yuvarlanıp kolunun kırılmasını abisi hiçbir zaman unutmayacaktı anlaşılan.

 

"Ya abi."

 

"Ne yalan mı? Ne zaman okula gitsen yüreğim ağzıma geliyor. Allah'ım inşallah eve sağ sağlim gelir kardeşim diyorum hep. Öğrencilerin anne babalarının canıysa, sende benim canımsın."

 

Zeynep onu yanağından öptü. Sonra Neşe'ye döndü.

 

"Işık saçıyorsun gelin hanım." deyip Neşe'ye sarıldı.

 

"Abin elleriyle besliyor karısını görümce." diye güldü Neşe.

 

Salona geçtiğinde bir duvarın boydan boya içi rengarenk kumaşlarla dolu bir raf gördü. Dikiş makinesini kumaşların karşısındaydı.

 

"Başladın demek ha?"

 

Fidan kapının eşiğinde dururken, "Başladım. Az da olsa müşterilerim bile var. Kendimi burada geliştireceğim. İşler büyüdüğü zaman kocaman bir dikiş dükkanı açacağım. Yapacağım bunu."

 

"Senin adına çok sevindim Fidan."

 

"Biliyorum kardeşim."

 

Neşe beyaz kumaşı işaret edip, "Ölçülerimi alıp bana şu beyaz kumaştan bir elbise diker misin?"

 

Fidan içten güldü. "Dikerim." hayali sadece kocaman bir terzi dükkanı açmak değildi. İçinde sadece kızıyla yaşayacağı tapusunun kendisine ait olduğu denize bakan bir ev ve kendisine ait mor renkli bir vosvosunun olmasıydı.

 

"Bana araba sürmeyi öğretir misin?"

 

"Hani korkuyordun sen?"

 

"Şimdi korkmuyorum ama. Öğretecek misin?"

 

"Tabi ki öğreteceğim Fidan. Sana bir şey söyleceğim hastalığımdan dolayı liseyi yarıda bırakmak zorunda kaldım. Seninde liseyi yarıda bıraktığını biliyorum. Ben hem liseyi hem üniversiteyi okuyacağım. Seninde okumanı istiyorum."

 

"Okuyalım. Ama ben kesin çok zorlanırım. Lisedeyken derslerim çok da iyi değildi."

 

"Zeynep çalıştırır. Bende mükemmel değilim ya. Birlikte çalışacağız." dedi Neşe bebeği öpüp Fidan'a verdi. "Banyoya gireyim."

 

Avluda otururlarkan, "Sidar'ı gördüm." dedi Zeynep.

 

Cihan anlamayan gözlerle bakıp, "O kim?" diye sordu.

 

"Eski lise arkadaşım. Hani lisedeyken bir gün ayağımı burkmuştum ya; yanımda bir çocuk vardı beni eve kadar getirmişti. Hatırladın mı o çocuğu?"

 

"Şimdi hatırladım."

 

"Sidar o işte. Yıllar sonra yine karşılaştık. Yeğenleri benim öğrencilerim."

 

"Eee?"

 

"Ne demek ee belki daha iyi anlarsın. Eskiden benden hoşlanıyordu. Galiba şimdide hoşlanıyor. Cumartesi günü balık yemeğe davet etti. Net cevap vermedim ama."

 

"Balığı bizim evde yiyin."

 

"Ne?"

 

"Duydun işte. Çatma kaşlarını hemen. Dünya o kadar pislik kaynıyor ki kardeşim neyin ne olduğu belli değil. Gelsin tanıyalım. O bize gelir biz ona gideriz." kardeşine sarıldı. "Cahil bir adam değilim. Seni kısıtlayacakta değilim. Sadece aynı şeyleri yaşamanı istemiyorum." bununla eski nişanlısını kast ediyordu. Kardeşinin canı yansın istemiyordu. "Hatta istersen şimdi çağır yemeğe."

 

"Olur mu ki?"

 

"Neden olmasın?"

 

Zeynep heyecanlandı. Telefonu eline alıp hızlıca tuşlara bastı. Sidar'ı akşam yemeğine çağırdı. Eve girdiğinde Neşe ona imalı bir şekilde gülümsüyordu.

 

"Neleri kaçırmışım da haberim yokmuş."

 

"Bu akşam yemeğe bize geliyor." dedi Zeynep. "Ben kuaföre gidiyorum saçlarımı kestiririm belki."

 

Zeynep gittikten sonra Cihan ardından hüzünle bakıyordu.

 

"Niye böyle endişeleniyorsun ki? Eskiden arkadaşıymış zaten. Zeynep güvenmese onunla görüşmek istemezdi ki. Olgun, aklı başında bir kadın o. Ne yaptığını bilir."

 

"İnsanlar sevdikleri için endişelenir hep."

 

Akşam olduğunda, Leylak rengi uzun yakalı elbisesini giydi Zeynep. Saçlarındaki kırıklardan ve çatallaşmış uçlarından nihayet kurtulmuştu. Saçlarını açık bıraktı.

 

Neşe odaya girip, "Çok güzel olmuşsun Zeynep!" dedi.

 

Avluda otururlarken bir arabanın kapılarında durduğunu görüp heyecanlandı. Kalbi yine hızlı hızlı atmaya başladı. Sidar'ı kapıda kızıl saçları olan küçük bir kızla el ele görünce ayaklandı. Ablasının en küçük kızı olduğunu anladı. Gidip karşıladı onları.

 

"İyi akşamlar." dedi Sidar Zeynep'e uzun uzun bakarken.

 

"Merhaba."

 

"Tanıştırayım yeğenim Mizgin. Ablamın en küçük kızı."

 

Zeynep yere çömelip küçük kızın ellerini tuttu. "Hoş geldin Mizgin."

 

Mizgin çekingen bir sesle, "Hoş buldum." dedi.

 

Birlikte bahçeye geçtiler. Mangal'ın başındaki adamın abisi olduğunu biliyordu.

 

"İyi akşamlar."

 

"Hoş geldin Sidar." dedi Cihan uzatılan eli sıkıca kavrarken.

 

"Hoş bulduk."

 

Cihan Mizgin'e dönüp, "Merhaba küçük hanım." dedi.

 

"Merhaba."

 

Zeynep, Elif, Neşe ve Fidan'la da tanıştırdı Sidar'ı. Elif Mizgi'ni alıp içeriye geçip oyuncaklarıyla oynarken,

 

"Sidar gelir misin?" diye seslendi Cihan.

 

"Geliyorum."

 

Sidar Cihan'ın yanına gitti.

 

"Abim ne diyecek acaba ona?" dedi Zeynep.

 

Salataları servis tabaklarına doldururken, "Aman Zeynep ne diyecek sadece sohbet edecekler görmüyor musun?" dedi Neşe.

 

Onları mutfak camından izlerken, "Öyle de olsa insan bir tuhaf oluyor." dedi Zeynep.

 

"O küçük kız kim?" diye sordu Fidan mutfağa girip. "Ne tatlı bir kız. Hemen anlaştılar Elif'le."

 

"Ablasının kızı. Annesi ölmüş. İki ablasıda benim öğrencilerim."

 

"Annelerine üzüldüm."

 

"Bende üzüldüm. Ama ne güzel sahip çıkıyorlar yeğenlerine. Kimilerinin umurunda bile olmuyor."

 

"Benim annem gibi."

 

Zeynep birden Fidan'a döndü. "Seni kast etmedim. Özür dilerim."

 

"Beni kast etmediğini biliyorum." dedi Fidan yatıştırıcı bir sesle konuşup. "Hadi bardakları tepsiye diz." dedi gülümseyip.

 

Birlikte yemek masasına oturdular. Sidar Zeynep'in karşısındaydı. Ona bakarken elinde olmadan tebessüm ediyordu. Bir ara Mizgin onu dürtüp neden sırıttığını sorunca kendini toparladı.

 

"Ailenlen mi yaşıyorsun yoksa.." diye sordu Cihan.

 

"Evimiz üç katlı. Bir katında ben diğer katlarda annem ve abim oturuyor." dedi Sidar.

 

Güzel bir akşam yemeğinden sonra Sidar'ı kapıya kadar geçirdi Zeynep.

 

"Her şey için teşekkür ederim Zeynep." dedi Sidar. Mizgin'i arabaya bindirip emniyet kemerini bağladı. Arabadan Sabahattin Ali'nin 'Kürk Mantolu Madonna' romanını Zeynep'in eline tutuşturdu.

 

"Bu senin. Lisedeyken sıranın altında unutmuştun. Hoca okuyup özetini çıkarın demişti. Sen kitabı bile kendin almadığını söylemiştin. Abin senin yerine almıştı."

 

"Ve sen benim yerime romanın özetini çıkarmıştın." dedi Zeynep.

"İtiraf ediyorum romanı hiç okumadım. Ama bu akşam okumaya başlayacağım."

 

"Biliyorum..."

 

Sidar gittikten sonra Zeynep eve girdi.

 

"İyi birine benziyor." dedi Cihan.

 

"Sağ ol abi."

 

"Dalga geçme abinle."

 

Zeynep gülüp odasına geçti. Yatağın üzerine oturup kitabın sayfalarını çevirmeye başlarken, bir papatyaya ve bir not kağıdına denk geldi. "Kimbilir... seninle sevdiğim romanları okumak da nasip olur belki?"

 

Bölüm sonu...

 

 

Loading...
0%