Yeni Üyelik
4.
Bölüm

🌱En güzel mahkûmiyetim🌱

@verahare

Uzun bir aradan sonra yazdım bölümü. Beklettiğim için hepinizden özür dilerim. Araya hastalık girdi hâlâ da hastayım. Umarım bölümü beğenirsiniz. Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

 

 

Eve gidene kadar babamın bana karşı duyduğu öfkeyi sessizce izledim. Elini koluma sarmış beni çekiştiriyordu.

"Anan dertten başka bir şey doğurmadı. Yemin ediyorum Efide sülaledeki hiçbir kız senin gibi dert olmadı başımıza" dedi babam bıkkınca.

Kendimi açıklamak niyetinde değildim ben ne söylesem onlar inanmak istediklerine inanıyorlardı. Bir an babam durunca bende durmak zorunda kaldım. Kısaca özet geçtim "Parmağım kesilince yardım etti yaramı sardı. Bunun için geldi dükkana. Hepsi bu kadar baba" dedim sıkılarak. Niye böyle sinirleniyordu anlamıyordum.

 

Eve gittiğimizde Raşit babamdan önce davranmış Kadir'le beni yan yana gördüğünü anlatmıştı. Kemal abim evin en büyük oğlu olan Ferhat abime dönerek "Görüyorsun işte değişmeyen tek şey Efide Hanım" dedi. Babam beni unutup en büyük oğluna kucak açtı. Boğazının gerisinden heyecanlı bir gülüş koparıp hoyratça sarıldı oğluna..

"Sen sarılmayacak mısın abine?" Dedi Kemal.

Onu umursamadım. Gözlerimi devirip açık cezaevinden izinle çıkan Ferhat abime öylece baktım. Saçlarındaki gri teller, ve biraz zayıflamış olmasının dışında pekte değişmemişti. Hiçbir zaman onu görmeye gitmemiştim. Yıllar sonra bile aynı nefretle baktı bana. Yanında oturan karısı da öyle bakıyordu. Onun kocasını ve babasını hapse yollayan bendim çünkü. Yıllar önce Ferhat abimin evine sürekli tekinsiz olduğu belli olan kız ve erkekler girip çıkıyordu. Evlerimiz karşı karşıya olduğu için kimin girip çıktığını rahatlıkla görebiliyordum. Bir gün evlerine gittiğimde abimin ondan bayağı küçük olan bir erkeğe küçük bir paket verdiğini gördüm. Beni gördüklerinde paniklemişlerdi. Ferhat abimin uyuşturucu sattığını gördüğümde donmuş kalmıştım. Bunların bizim çok uzağımızda olduğunu düşünürdüm. Böyle şeylerin haberlerde ya da filmlerde olduğunu sanırdım. İnsanın kendi ailesinin içinden böyle bir pisliğin çıkması korkunç bir şeydi. Ben orada donup kalırken birkaç tane adam eve dalıp 'kardeşimiz senin sattığın zehir yüzunden öldü' deyip abimi öldüresiye dövmüşlerdi. Meral yengem panikleyip babasını arayıp yardım istemişti. Çok geçmeden iri yarı adamlar eve girip abimin üstüne çullanan adamları geri püskürtmüşlerdi. Abim nefretle 'zorla mı sattım sanki? Almasaydı o da' demişti. O ve karısı paketledikleri zehirleri başka yere taşımak için harekete geçerken ben onların dalgınlığından fırsat bulup sıvışmıştım. Soluğu karakolda almıştım.. Abimi ve kayınbabasını ihbar etmiştim. Aslında bir çeteyi çökerttiğimi bilmiyordum. Abim, kayınbabası ve sayısını hatırlamadığım bir sürü kişi daha tutuklanıp cezaevine gönderilmişlerdi. Abim ceza alırken bana lanetler savurmuş jandarmanın kollarının arasından fırlamak beni öldürmek istemişti. Meral yengemin babası ise içerde şişlenerek öldürülmüştü. Herkesin hepsinin nefretini kazanmıştım. Yeğenlerim benim yüzümden babasız büyümüşlerdi. Benim yüzümden dedeleri ölmüştü. Yengem benim yüzümden kocasından ayrı kalmıştı. Ne yalan söyleyim hiçbir zaman pişman olmadım. Biri mutlu olacak diye ötekini kurban vermek doğru değildi. Ben daha fazla insanlar zehirlenmesin diye ihbar etmiştim onları. O yüzden hiç üzülmedim hatta keşke müebbet yeselerdi.

 

Ferhat ayaklanıp "Yeniden karşılaşmak ne güzel Efide" dedi buz gibi bir sesle.

Bana kollarını açmıştı sarılmak istiyordu. Yüzümü çevirip yanından geçtim. Raşit'e iğrenerek bakıp "Eve laf taşımayı ne zaman bırakacaksın sen?" Dedim kızgınca. Onun yüzüne baktıkça damarlarım kinle kabarıyordu. "Sıçan suratlı seni! Terlemiş attan beter kokan pislik" diye soludum. Raşit'in çiçek bozuğu yüzü kızarıp bozardı. Sararmış çarpık dişlerini gösterip burun kıvırdı. "Hadi çek git yoksa şimdi suratına kusacağım"

"Kız dediğin biraz yumuşak huylu olur güler yüzlü olur. Ama sende nerde..Anca hakaret et"

 

"Adamına göre muamele gösteriyorum" dedim çekinmeden.

"Kadir'i bu yüzden kovmadın demek" dedi Raşit. "Aranızda ne var?"

 

"Bana bak buradakileri kışkırtıp üstüme salmaya çalışma. Kadir'le benim aramda ne olabilir ki? Yardıma ihtiyacım olduğunu fark edip yanıma geldi hepsi bu işte"

İdris kızına sertçe bakıp "Kan gördügünde kötü olduğunu nereden biliyor bu Kadir?"

 

Sabrım taşmak üzereydi "Ne bileyim ben. Onu ben çağırmadım hatta kovdum bile ama Kadir ısrarla yaramı sardı. Sonra sen geldin işte" dedim.

 

"Rahatsız mı ediyor yoksa?"

 

Ferhat abime sinirle bakıp "Beni sizlerden başka kimse rahatsız etmiyor" dedim.

"Efide elimden bir kaza çıkmadan defol git odana" dedi İdris dişlerini sıkıp.

 

Hışımla gittim odama. Allah'a beni bu evden kurtarması için dua ettim. Evimizin giderek kalabalıklaştığını duydum. Bütün akrabalar abimi görmek için geliyorlardı. Acıkınca mutfaga gitmek zorunda kaldım. Kemal abimin karısı Serpil beni görünce

 

"Neden sende bir işin ucundan tutmuyorsun ha?" Diye azarladı beni.

"Sizi davet eden mi var yenge? Hepinizin evi ayrı tası ayrı. Ben sizin evinize karışmıyorsam sizde benim evime karışmayın yeter" diye konuşup yengemi şoklattım.

 

"Efide bacım Allah aşkına bari bugün yapma" dedi Kübra yatıştırıcı bir tonda.

 

Kübra ablama öylece bakıp "Bir şey yaptığım yok ki" diye parladım "Kendiniz yiyip içiyorsunuz bir zahmet işinizi de kendiniz yapın" dedim.

Kadriye Hanım dik başlı kızına "Sende bu evin bir insanı değil misin. Yardım etsen ölür müsün yani?"

"Valla kusura bakma anne. Parmağım kesik görüyorsun hiçbir işe elimi sürmem. Hem misafirler niye abimin evine gitmiyorlarda buraya geliyorlar?"

 

Kadriye Hanım pilavı karıştırırken "Sus Allah'ın cezası musibet. Abin yıllar sonra gelmiş sen onun için neler diyorsun böyle. Abin sana onca yaptığın kötülüge rağmen sarılmak istedi sense yüz çevirdin abine"

Hayretle "Ben mi kötülük yapmışım abime? Bunu duymaktan nefret ediyorsunuz biliyorum ama yine de söyleyim. Senin oğlun gençleri zehirleyen bir katil anne" dedim sakinlikle. Herkes suspus oldu. Meral yengemin yüzü kasıldı. Elinden gelse bana saldıracaktı. Ama bunu yapamayacağını biliyordu. Kendimi son nefesime kadar savunacağımı biliyordu o. Annemse kıpkırmızı kesilmişti. Ona göre abimin tövbe etmesi her şeyi temizlemişti. Ama öyle kolay değildi. Her pisliği yapıp tövbe etmek sizi günahlardan arındırmıyordu. Tövbe eden insan önce işledigi günahtan utanmalı pişman olmalıydı. Abimin hiç pişman olmuş gibi bir yanı yoktu.. O sadece bir kez daha hapse girmek istemiyordu. Hapis yatmayacağını bilse yine uyuşturucu satardı o.

Meral görümcesine bakıp "Sen bizi dillere düşürdün. Kocamdan ayırdın beni. Yemin ediyorum Efide gece gündüz bana seni rezil edecek bir fırsat istiyorum dua ediyorum hep. O gün geldiğinde bende seni dillere düşüreceğim."

 

"Bu isteğin hiçbir zaman gerçekleşmeyecek Meral" dedim.

 

 

Esma yengesine kızgınca bakıp "Efide aklı başında bir kız. Kardeşim hakkında doğru konuş Meral"

 

"Demek aklı başında bir kız öylemi? O yüzden mi bekaret kontrolüne götürdünüz?"

Yengemin acımasızlığına şaşırmadım. Yalnız ailemin hatası yüzünden bu duruma düşmek kanımı donduruyordu.

 

"Meral anladık Efide'den haz etmiyorsun ama kızıma haksız yere bulaşma. Hem ne demek o gece gündüz rezil olman için dua ediyorum. Efide hiç kimseye rezil olmadı olmayacakta" dedi Kadriye Hanım uyarıcı bir edayla.

 

Öylece anneme baktım. Beni şimdi değil eskiden savunsaydı bana inansalardı şimdi bu konuşmayı yapmamış olacaktı. Öfkemden kendimi yiyecektim ama sinirlerim yıpranmış olduğundan dolayı geri geri yürüyüp yatak odama geçtim.Sadegül yatağımın üstüne kurulmuş telefonda takılıyordu.

"Çık odamdan giyineceğim"

Sadegül "Midem çok kötü bulanıyor abla. İzin verde biraz daha burada kalayım. Yemin ederim bakmam sana gözlerimi kaparım. Hem sende olan bende de var."

 

Başkasının yanında soyunmaktan çekiniyordum. Annem ve kız kardeşlerim rahatlıkla birbirlerinin yanında üstlerini değiştirebiliyorlardı. Hatırlayınca bile yüzümü ateş basıyordu. "Sadegül lütfen çık sen buradayken üstümü değişemem" dedim.

 

Sadegül arkasını dönüp "Yemin ederim sana bakmayacağım rahmimdeki oğlumun hayrını görmeyim bak" dedi.

 

"Tövbe de deli. Ne biçim annesin sen insan hiç evladının üstüne yemin eder mi deli?" Dedim sert bir dille.

 

Sadegül "Ee yemin ettirmek zorunda bırakıyorsun" dedi.

 

Sadegül'e inanıp üstümü çıkarmaya başladım.Gardıropumdan rahat ettiğim eşofman takımımı çıkardım. Bir yandanda kardeşimi kontrol ediyordum.

 

Sadegül boy aynasından kardeşine baktı. Nefis esmer bir ten, zayıf vücut ama hatları dolgundu. Memeleri dolgun, kalçaları sıkıydı. Beli incecikti. Sıksan kırılacak gibiydi. Bacakları sütun gibiydi. Hele sırtını perde gibi örten kapkara saçları, vahşi orman yeşili gözleri... Sadegül baktıkça kıskandı ablasını. Kalbine kıskançlık iğneleri batıp duruyordu. Efide çirkin değildi. O güzelliğini ustalıkla saklıyordu sadece. Kendi vücuduyla ablasınınkini kıyasladı. Onunla hiçbir zaman boy ölçüşemeyeceğini gördü. Açık açık tüm benliğiyle kıskandı ablasını. Göğsünün ortasında bir sıkışma zuhur etti. Kemiklerine kadar acıdı canı. Ablasının gösterişsiz sade görünümünün altında gizli bir cennet saklıymış meğer. O ve ailesindeki bütün kadınlar Efide'nin çirkin olduğunu söyleyip dururlardı. Ama öyle olmadığını apaçık gördü.

 

Tamamen giyindiğimde "Dönebilirsin" dedim Sadegül'e

Sadegül dönüp "Kadir yanına kadar gelmiş bugün." Dedi.

Kardeşimin imalı sesine karşılık "Sana da hesap vereceğim yani" dedim ters ters bakıp.

 

Sadegül rujlu dudaklarını kıvırıp "Yok canım ne hesap vermesi estağfurullah. Sadece neden yanına geldi merak ettim.Belki sende gönlü vardır belki de bu yüzden ısrarla kahvehanesini kapatmıyordur. Seni daha sık görebilmek için bundan daha iyi fırsat olamaz"

"Haddini aşma artık.Kadir kim oluyorda beni sevecek ha? Kala kala eli silahlı birine mi kaldım ben?" Bütün öfkemin hedefine Sadegül'ü koymuştum. "Bak kulağını aç beni iyi dinle. Hiçbir kuvvet beni Kadir'le yan yana getiremez. Benim kalbim onunkine denk değil. Sen hiç çöplükte çiçek açtığını gördün mü?" Hayatımda ilk kez büyük konuşmuştum. İlk defa birini kınamıştım. Ve kınadığım başıma gelmeden ölmeyecektim. Kadir ve Ben yan yana. Aklımdan geçen görüntülerle panikledim. "tövbe tövbe" dedim hızlı hızlı.

Sadegül bir kahkaha savurup "Yüzün nar gibi kızardı abla. Utanma senin gibi bekar olan bütün kızlar öyle bir adama sahip olmak ister."

Sabırla iç geçirip "Kimseye sahip olmak gibi bir niyetim yok. Kime neyi yakıştırırsan yakıştır. Ama sakın beni birilerine yakıştırmaya kalkma bir daha" dedim tok bir sesle.

~~~~~~~

 

 

 

Saatler sonra telefona kurduğum alarm çalınca uyandım. Sabah ezanı okunuyordu. Kalkıp abdestimi alıp namaz elbisemi giyindim. Namazımı kıldıktan sonra avuçlarımı açıp Allah'a göğsümü ferahlatması için yakardım. Bu evden bu insanlardan kurtulmak için duamı ettim.

Birkaç saat sonra ev halkı uyanmıştı. Annemin kızarttığı yumurtalı ekmeğin kokusu odama kadar gelmişti. Açtım ama bizimkilerle yan yana gelmek istemediğim için dışarıda yapacaktım kahvaltımı. Her zaman uğradığım kitap kafeye gitmeye karar verdim. Gardıropumdan kahverengi feracemi ve ona uygun krem şalımı aldım. Saçlarımı örgüleyip ensemden aşağıya saldım. Tamamen giyindiğimde odamdan çıktım.

 

"Dün hiçbir işe elini sürmedin. Artık bugün bir işin ucundan tutarsın değil mi?"

 

Anneme dönüp "Yoo işinize falan yardım etmeyeceğim. Bugün kendime izin verdim. Kitap kafeye gideceğim önce bir güzel kahvaltımı yapacağım.Sonra birkaç tane roman alacağım. Ondan sonra da yetim çocukları ziyaret edeceğim" deyip evden çıktım.

 

Gittiğim kitap kafe denize bakıyordu. Kitaplar içinde kahvaltı yapmak sinirlerimi az da olsa yatıştırmıştı. Masamdan kalkıp kitap raflarına yanaştım. En üst rafta Muallim Naci'nin kitapları vardı. Onun şiirlerini seviyordum. Topuklarımı kaldırıp kitaba uzanmaya çalıştım ama nafileydi. Bir türlü ulaşamıyordum kitaba. Etrafıma bakındım tabure var mı diye.

 

"Leylam istediğin kitap hangi bölümdeydi?"

Duyduğum sesle sendeledim. Kadir'di. Demek bir sevgilisi vardı.

"Peki gece güzelim. Şimdi alacağım istediğin romanı"

 

Herifin ağzı iyi laf yapıyordu. Onu boşverip son bir kez daha var gücümle topuklarımı kaldırdım.

 

Kitap rafları arasında gezinirken Efide'yi görünce duraksadı Kadir. İçinden 'En güzel mahkûmiyetim' dedi. Sessizce yanına gidip istediği kitapa baktı. Yavaşça elini uzatıp aldı kitabı. Efide'yi şaşırttı. Kız ona dönünce ilk defa vahşi ormanı andıran iri yeşil gözlerini bu kadar yakından gördü. Bakışlarıyla damgaladı onu.

 

Şaşkınlıktan üst üste yutkundum. Çakır gözlerinin içine bakarken buldum kendimi. Yüzümün derisi yandı. Kulaklarımdaki kan fokurdadı birden. Daha önce hiçbir erkek bana böyle hisettirmemişti. Anlayamadığım şey ise Kadir'den haz etmezken onun beni bu denli etkilemesiydi. Her şey kontrolüm dışında gelişiyordu. Midemde buzdan düğümler oluştu. Gözlerim refleksle yere kayarken "Bu kitabı ben alacaktım" dedim kaşlarım çatılırken.

"İyi ya bende sana vermek için aldım. Malum boyun yetişmiyor yardım edeyim dedim fena mı?"

"Sanane adam benim boyumdan. Ayrıca ben kısa değilim sen fazla uzunsun. Bir doksan boy mu olur?" Ani çıkışlarım onu gülümsetti. Kitapı bana uzatırken,

"Bakışları canıma kast etse de şikayetçi değilim. Zira sevgilinin kaşları benim secde ettiğim yerdir"

 

Gözlerim kocaman açıldı. Kalbimin üstünde zalimce tepiniyorlar gibi oldum. Bu adam kafayı yemişti.

 

"Leyla, Muallim Naci'yi çok okumuştu da oradan hatırladım bu sözleri" aptal bir aşık gibi mırıldandı Kadir.

"Banane senin Leyla'dan" deyip tersledim onu. Ses etmeden gitti Kadir.

 

Olmuyordu işte. Efide'yi yenemiyordu. Herkesle başedebiliyordu herkesi yenebiliyordu. Ama Efide onun elini kolunu bağlamıştı. Ona karşı içinde hep savaş vermişti kazanan hep Efide olmuştu. Bu kız onda hüküm sürecek olandı.

Bölüm sonu.

 

Loading...
0%