Yeni Üyelik
1.
Bölüm

🥀Gül ve Silah🥀

@verahare

Merhaba güzel okuyucularım. GULFIROŞ'U buradan yayımlayacağım. Eski okuyucularım final konusunda beni baya eleştirmişlerdi. O yüzden finali değiştirme kararı aldım. Bölümler ara ara gelecek. Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

 

 

 

Doksanlar dönemi...

 

Teneke mahallesinin yorgun, köhne çatıları gün ışığıyla aydınlanmıştı. Eskici arabasını süren at nallarının çıkardığı sesler sokakta yankılanıyordu. Sokakta oturmuş çocuklarıyla birlikte süpürge yapan esmer yanaklı kadınları görmek her zaman mümkündü. Sefalet bu insanların kaderiydi. Genç kızların kimisi çiçekçi olur kimisi de daha çok para kazanmak uğruna dansözlüğe soyunurdu. Birçoğu okuma yazmayı bilmezdi anne babaları gibi.

 

"Cafer kahvehanedeki televizyonu bugün için caddeye kuracakmış. Cesur ve Güzel oynacak bu akşam. İzlemeye gideriz değil mi Alev?" Diye heyecanla sordu Kısmet.

 

Cesur ve Güzel birçok kızın olduğu gibi Alev'in de en çok sevdiği diziydi. Fakat televizyon Cafer'indi ve Alev ondan nefret ediyordu. "İstemem." Diye kestirip attı birden. Keskin bir duyarlılığa sahipti.

 

"Seni istedi sende ret ettin. Adam seni yemiyecek ya" diye araya girdi Gülnaz.

 

Kendini güçlü bir şekilde ifade eden bir dile sahipti Alev "Hiç kimse beni kendine isteyemez tamam mı. Ben eşya değilim Gülnaz. Lafını bil" kalbinin derinliklerinde nefret günyüzüne çıkmıştı. Neden bir kadına eşyaymış gibi davranıldığını bir türlü çözebilmiş değildi. Belkide bu sorgulama yeteneğini geçen sene kendisini taciz ettiği için kafasını patlattığı ve herifin şikayeti üzere nezarethaneye düşüp orada tanıdığı adlarına Feminist denilen kadınlar sayesinde kazanmıştı. Gün aydınlandığında Alev nezarethaneden çıkıp evine Feminist kadınlarda tutuklanıp cezaevine gönderilmişlerdi.

 

"Israr etmeyin Alev gelmeyecek" dedi Sevtap. Çok istediği halde gitmedi televizyon izlemeye.

 

Annesinin sözleri Alev'in gücüne dayanıklılık katmıştı. Bir kızın arkasında sağlam duruşlu bir anne olduktan sonra her türlü yorgunluğa her türlü zorluğa göğüs gerebilirdi.

 

Kuzenleri gittikten sonra, sımsıkı sarıldı annesine. Cafer'le evlenmeyi ret ettiği için birçok kişi onu kınamıştı. "Cafer zengin biri sana annene ve kardeşine gül gibi bakardı. Ayağına gelen fırsatı teptin Alev. Annen Çamaşırcılık yapmaya devam edecek sende çiçekçilik" demişlerdi. Kadınların baskısı o kadar çok artmıştı ki Alev annesinin ve kardeşinin yaşadıkları bu sefaletin sorumlusunu kendisi bilmişti. Fakat annesi bu savları geri püskürtmüştü. "Kızım mutlu bir evlilik yapacak parası var diye kızımı elin herifine kurban etmem ben." Demişti.

 

~~~~~~~

 

Sattığı güllerin parasıyla tren biletini almıştı Alev. İstasyondaki banklardan birine oturmuş trenin gelmesini bekliyordu. Sabırsızca tırnaklarını dişlemeye başladı. Üzerinde İspanyol kadınlarının giydikleri meşhur kostüm vardı. Kakava bayramı için diktirmişti bu kostümü. Fırfırlı, kırmızı ve siyah renkti kostümü.

 

"Bak şuna biletini almış bile. Ben sana demedim mi biletini ben alacağım diye?"

 

Diyen dayısına döndü. Çalınmış bir parayı istemiyordu. "Kendi paramla almak istedim" diye kestirip attı. Dayısına dalgınca baktı. Köse sevimsiz bir suratı vardı. Güneş yanığı teni esmer yüzünü daha da koyulaştırmıştı. İri gözleri cin gibiydi.

 

"Dayısının çiçeği" dedi Apo yeğeninin yanına oturup. "Eve gittim seni almaya anan çıktığını söyledi niye beklemedin bizi?"

 

"Heyecanlıyım evde oturmaktan çatlayacaktım neredeyse. Nerede kaldı bu tren?" Diye konuşup boş raylara çevirdi gözlerini.

 

Apo güldü "Ne bu heyecan kız?"

 

"İlk kez Kakava bayramına katılacağım dayı. Neredeyse bütün Romanlar orada olacak ve birlikte eğleneceğiz dilekler tutacağız"

 

"Ben kendime sigortası olan bir koca dileyeceğim valla"

 

Kuzeninin sözlerine güldü Alev. Kısmet hep böyle açık sözlüydü. Kısa, ufak tefek bir şeydi. Tatlı tombul bir yüzü vardı.

 

"Ne gülüyorsun kız? Sigortalı koca her kadına nasip olmaz"

 

"Sana da nasip olmaz ama" diye araya girdi Gülnaz.

 

Uzun boylu, balık etli, kaşları her ne olursa olsun hep çatık dururdu Gülnaz'ın.

 

Kısmet öfkeyle "Niye olmazmış bana bok atacağına kendine bak sen"

 

Gülnaz oralı olmadı.

 

"Yeter dalaşmayın yine. Göreceksiniz üçünüze de istediğiniz gibi koca bulacağım ben" dedi Apo.

 

Alev "Ben koca istemiyorum ki dayı" dedi ciddi bir tavırla.

 

Apo güldü "Kız seni bu güzellikle kocatırlar mı?" dedi "Göreceksin bak çok sağlam bir yere kapak atacaksın turnayı gözünden vuracaksın"

 

Kapak atmak?

 

"Benimle öyle konuşma dayı" dedi Alev sinirlenerek. Benliğini bezginlik kapladı birden. O kadar bunaldıki dayısının suratına kusma isteğine engel olmak istemedi bir an. Yüzünü çevirip ķızgın bir öfkeyle "Kapak atmak ne demek? Çok şükür hiçbir erkeğe muhtaç değilim ben. Kendime de aileme de bakabiliyorum ben. Yaşamak için bir erkeğe ihtiyacım yok." Hışımla kalktı. Kalbine taşkın kan dalgaları hücum etmişti. Öfkesi tamtazeydi "Bana köle cariyeymiş gibi davranamazsın dayı."

 

"Dur deli kız hemen celallenme. Ömür boyu mu evlenmeyeceksin?"

 

"Doğru adamı bulduğum zaman evleneceğim elbette"

 

"Peki ya Cafer?"

 

Dudakları öfkeyle titreşip buruştu Alev'in "O doğru adam olsaydı çoktan evlenmişti zaten" dedi.

 

Kısmet araya girip "Aman baba bu güzel günümüzde ne diye anarsın o iti?" diye kızıp saçlarını düzeltti.

 

"Ama Cafer'in parası var. Dördüncü pavyonu açmış. Bizim Nigar varya onun pavyonunda göbek atıyormuş. Gecede kazandığı paranın haddi hesabı yokmuş" dedi Gülnaz gözleri parlayarak "Benim vücudumla dansözlük yapılmaz ama sen çok güzel dansöz olurdun Alev"

 

Apo iç geçirdi. Alev'i dansözlüğe ikna edememiş böylelikle Cafer'in ona vereceği yüklü miktarda parayı da alamamıştı.

 

"Erkek eğlendirmem ben" diye kızdı Alev.

 

Kısmet araya girip hepsini yatıştırmaya çalıştı. Tren gelince Edirne'ye doğru yola çıktılar.

 

Kıyamet gibi kalabalıktı. Davullar, zurnalar ve darbukalar çalınıyor genç kızlar yeni elbiselerin içinde göbek atıyor mani söylüyor Kakava bayramını coşkuyla kutluyorlardı. Ellerinde söğüt dallarıyla yürüyorlardı. Büyük bir ateş yakılmıştı. Gençler ateşin üstünden atlıyorlardı. Alev'de atlamıştı ateşin üstünden. Piknikler yapıldı. Bir ara dayısını gördü. Çaktırmadan oynuyormuş gibi yapıp millete yanaşıp elini ceplerine atıyordu. Alev utançtan kıpkırmızı kesilmişti. Oradan uzaklaşarak delice dans etmeye başladı. Kuzenleri de ona eşlik ettiler. Sabaha karşı ellerindeki dilek fenerleriyle derenin kenarına gittiler.

 

Alev gözlerini yumdu. İçinden konuştu "Ne istediğimi biliyorsun Allah'ım" deyip dileğini tutup feneri suya bıraktı.

 

Günler sonra...

 

Sokakta yere serdiği halıyı iyice fırçalayıp yıkadı. Küçük kardeşi ayakkabılarıyla halının üstünden koşarak geçince "Geçmesene ulan üstünden görmüyor musun yıkıyorum. Görgülü ol biraz" diye kızdı. Kardeşi onu duymadı bile arkadaşlarıyla oyuna daldı. Halıyı yıkayıp kuruması için avlu duvarına astı. Avludaki kazanın altını yakıp suyu ısıttı. Kazandaki suyu kovaya doldurup eve taşıdı. Evin kapısını kilitleyip perdelerini örtüp odanın ortasına leğeni koyup içine oturup yıkanmaya başladı. Kalçasına değen kara saçlarını iyice köpürttü sabunla. Yıkandıktan sonra kırmızı fırfırlı eteğini ve siyah tişörtünü giyindi. Saçlarını tarayıp çiçekli yazmasını geçirdi başına. Koluna gül sepetini takıp evden çıktı. Annesi dışarıda komşularla beraber oturmuş süpürge yapmakla meşguldü.

 

"Akşama kadar kalma sokaklarda Alev. Etraf it kopuk kaynıyor zaten" diye seslendi Sevtap kızına.

 

Dönüp annesine bakıp "Tamam anne" dedi Alev.

 

"Ben bilirim o tamamları. Hele bir erken gelme görürsün o zaman sen. Korkuyorum kızım işte ne yapayım. Sen anne olduğun zaman anlarsın beni" dedi Sevtap kızına.

 

İzmir'in trafiğinde gül satmaya başladı Alev. Arabalara yaklaştığında kimi çingene deyip gülüp geçiyordu, kimisi de tek gecelik ilişki teklifi ediyordu ona. O zaman kan beynine sıçrıyor bildiği bütün küfürleri haykırıyor yüzlerine hınçla tükürüyordu.

 

İkindi vaktinde seyyar satıcıdan köfte ekmek alıp deniz kenarındaki banka oturup yemeğini yedi. Gül sepetini koluna takıp kalabalık bir caddeye girdi. Satışlar baya iyi gidiyordu.

 

"Abla bakar mısın?"

 

Alev dönüp liseli erkeğe baktı "Buyur?"

 

Genç biraz utanarak ilerdeki banklardan birinde oturan kız arkadaşını Alev'e gösterip "O benim sevgilim ve gülleri çok seviyor. Üzerimde gül alacak param yok borçla bir tane gül verir misin bana?"

 

Alev mahçup gence gülümsedi. Sepetten bir tane gülü alıp gence uzattı.

 

"Sağ ol abla"

 

"Benden olsun" dedi Alev.

 

"Yo olmaz sende ekmeğini böyle kazanıyorsun sonuçta"

 

"Ben bugün kazanmam gereken parayı kazandım fazlasında gözüm yok şükür. Hem içimden geldi lütfen al kırma beni."

 

Genç gülü alırken "Sana da gül veren adam olur inşallah abla" dedi.

 

Alev tebessüm edip yürümeye devam etti. Hep gül vermişti ama hiç gül almamıştı. Ona hiçbir erkek gül vermemişti. Bunun nasıl bir his olduğunu merak etti. Gül alan kadınların gülen yüzleri gözlerinin önüne gelince gülümsedi birden. Dalgınca yürüdü. Birden bağırışlar koptu. Daha önce duymadığı küfürler havada uçuştu. Çelimsiz bir adam koşarak geçti önünden. Ardından onun peşinden bir adam koşup Alev'e çarptı. Güller saçıldı yere. Alev çarpmanın şiddetiyle yere kapaklandı. Yüzü yere çarpmıştı. Acıyan yüzünü yerden kaldırınca gözlerinin önünde gül ve silahı gördü. Güller onundu ama silah kimindi? Bir elin silahı kaptığını gördü. Başını çevirince kendisi gibi adamında yerde olduğunu gördü.

 

Eşref birden ayaklanıp koşmaya başladı.

 

Alev çevredekilerin yardımıyla ayağa kalktı. Yüzü feci acıyordu. Eteğindeki cep aynasını çıkarıp yüzüne tutup dudağının köşesinde kurumuş kanı görünce öfkelendi. "Şehir eşkiyası" diye söylendi. Güllerinin harap olması ve kendisinin düştüğü hal sinirden ağlattı onu. Yere çömelip güllerini topladı kimse artık almazdı onları. Ama işte yine de kıyamadı güllerine. Ağlaya ağlaya yürüdü. Bir yandan da güllerini ve onu bu hale sokan adama içinden saydırıyordu. Akşam olmak üzereydi. Eve yürüyerek gitmeye karar verdi. Kestirme yolu kullanacaktı. Issız bir sokağa giriş yaptığında yine o adamı gördü. Kovaladığı adamı şimdi yakalamış öldüresiye dövüyordu. Belinden silahı çıkarıp bir şeyler söyleyip herifi kurşun yağmuruna tuttuğunu görünce çığlık attı. Sokakta onlardan başka kimse yoktu. Alev hiç bu kadar korktuğunu hatırlamıyordu. Olduğu yerde taş kesildi. Kaçmak istiyor kaçamıyordu. Adamın ona yaklaştığını gördü. Bir adım ve bir adım daha yanındaydı şimdi. Kara gözlerine bakınca dizleri titredi. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi çarptı. Göğüsleri hızlı hızlı inip kalkıyordu. Dipsiz bir kuyu gibiydi gözleri. Sanki bir girdaptı bu. Başı dönüp gözleri karardı birden.

 

Bölüm sonu...

 

 

Loading...
0%