@verahare
|
Emeğimin karşılığı olarak oy verin lütfen🌸🌸
Mahallelinin Eşref'e bakışları değişmişti. Kimse verdiği selamı almıyor, onu gördüklerinde yüzlerini tiksinerek çeviriyorlardı. Kahvehanesine de artık kimse ayak basmıyordu. Onu çok seven çocuklar bile annelerinin dolduruşlarına gelmiş ondan kaçmaya başlamışlardı. Geçtiği sokaklarda arkasında kalan kadınların sesleri hâlâ kulaklarındaydı. "Eşref bir kızı kirletmiş" bunun gibi daha bir sürü şeyler zırvalıyorlardı "Aman bacım kızlarınıza söyleyin sokağa sizden habersiz çıkmasınlar. Bu çete başının ne yapacağı belli olmaz. Horoz gibi. Bunun babası da böyleydi zaten"
Kendisine laf atılmasını belki kaldırabilirdi ama babasına kimsenin dil uzatmasına müsaade etmezdi. Topuğunun üstünden dönüp "Eğer babam hakkında tek bir kelime dahi işitirsem yakarım bu mahalleyi. Başınızı sokacak bir gecekondunuz bile olmaz." diye haykırmıştı. Karşısındakiler kadın diye bir şey de yapamıyordu. Bütün hırsını ellerinde toplayıp bir evin duvarını yumruklamaya başladı. Avuçları kan doldu. O kıza lanet etti. Kim getirmişti onu?
Saatçi Ramiz Eşref'i öyle görünce yakasına yapışıp onu zor durdurmuştu "Delirdin mi lan sen gir içeri" deyip onu dükkanına sokmuştu. "Ver şu elini manyak mısın lan sen elin evinin duvarından ne istiyorsun?"
"Duymadın mı dediklerini?"
"Duydum."
Eşref ilk defa kendini köşeye sıkışmış hissediyordu "Peki ne olacak Ramiz abi?" diye fısıldadı. Yardım ister gibi baktı.
"Olacağı şu evleneceksin o kızla" dedi Ramiz sakince Eşref'in elini sararken.
Eşref ayağa fırlayıp "Ona dokunmadım ki ne diye evleneyim. Yoksa sende mi inanıyorsun o karılara?" diye haykırdı göğsü titrerken. Yüzünde keder dalgaları havalandı.
Sakin bir tonda "Ben sana inanıyorum" dedi Ramiz. Eşref'i kolundan tutup oturttu "Bak oğlum o kızı ortada bırakamazsın. Adı çıkmış bir kıza isterse sütten çıkmış ak kaşık olsun artık hiç kimse iyi gözle bakmaz. Namus belası diye öldürürlerse kızı ne olacak? Bunun vebalini kaldırabilir misin Eşref?"
"Seni onlar gibi bilmiyordum." dedi Eşref kömür karası gözleri öfkeyle dolarken "Üniversite okumuş adamsın o okuduğun kitaplarda dedikodulara inanmamayı öğretmediler mi sana? Hocaların birbirini sevmeyen insanların mutlu olamayacaklarını öğretmedi mi ha Ramiz abi söylesene"
"Anlamıyorsun" diye mırıldandı Ramiz esefle başını sallayıp. Eşref'in haklı olduğunu biliyordu ama işler arapsaçına dönmüştü bir kere.
"Sende onlar gibisin" çocuk gibi küsüp çıktı oradan. Evine uğradığında annesini gördü.
"Mahalle çalkanıyor" dedi Hacer hanım soğuk umursamaz bir sesle konuşup. "Boş ver iki güne unutulur gider. Elinin kiri ne de olsa. Ama bir dahaki sefere dikkatli ol yosmalarını mahallene getirme yoksa mevcut olan itibarın yok olur gider"
"Yosma değil o" diye kükredi Eşref. "Nasıl bir kadınsın sen anne ha nasıl bir kadınsın böyle? Tanıyıp etmediğin kız hakkında neler diyorsun"
"Nasıl bir kadın mışım söyle de bileyim?" diye dikleşti Hacer hanım.
Zelihan annesinin arkasından "Kendinden ve kendi kızlardan başka bütün kadınları değersiz gören bir annesin sen" dedi bastırılmış bir öfkeyle.
Hacer hanım kızına döndü "Bak Zelihan sabrım taşmak üzere. Sınırlarını zorlama istersen"
"Zorlarsam ne olur yoksa yine zorla evlendirmeye mi çalışırsın yeğeninle"
Tehditle "Evlendiririm" dedi Hacer hanım.
Dikiş izleriyle kaplı bileklerini annesine sertçe gösterip "Bu sefer kökten kesirim onları" dedi Zelihan "Anla artık senin istediğin gibi değil kendi istediğimiz gibi yaşayacağız bu hayatı. Annemizsin diye kuklan olmayacağız senin"
Hacer hanım elini havaya kaldırdı "Bana bak"
"Bakıyorum"
Annesinin tokadının yakaladı Eşref "Ben sana bir daha bu kıza el kaldırmayacaksın demedim mi ana?"
Kolunu oğlunun elinden kurtarmaya çalışırken burnundan soluyup "Annenizim ben sizin" dedi Hacer hanım.
Annesinin elini sertçe indirip "Bak seni uyarıyorum ana. Bir daha bu kıza el kaldırdığını görürsem Rize'ye gönderirim seni. İzmir'i yasak ederim sana sınırına bile yaklaşamazsın" diye nefretle fısıldadı Eşref.
"Ne biçim çocuklarsınız siz"
"Biz senin cehenneminde yetişeniz. Bu cehennemi sen yarattın ana" dedi Eşref.
Hacer hanım hırsla çıktı evden.
Zelihan odasına gitti.
Odasında oturmuş bahçeyi izleyen kardeşinin yanına gitti Eşref. Kitaplığın üstündeki kırlangıç yuvasını işaret etti "Kırlangıçlar yuva yapmış kitaplığın üstüne" diye mırıldandı. Kardeşinin yüzünü avuçlayıp "Ben sağ olduğum sürece seni hiç kimse sevmediğin biriyle evlendiremez tamam mı?" dedi. Zelihan'ın bileklerini kestiği gün zihnine çakılmıştı. Cezaevinden çıkıp evine gittiği gün olmuştu olay. Zelihan kan dolu küvette solgun yüzü yana devrilmiş buz gibiydi.Beş dakika daha demişti doktor geç kalsaydın kardeşin yaşamazdı. O günden sonra annesinden nefret ettiği kadar kimseden nefret etmedi Eşref. Zelihan'la zorla evlenmek isteyen kuzenini ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkûm etmişti. Bir kez daha aynı şeyi yaşamak istemiyordu Eşref. Kötü anıları kovmak ister gibi yüzünü kırış kırış yaptı.Zelihan'ın bileklerini ellerine alıp okşadı öpüp sevdi "Ben asıl ne zaman biterim biliyor musun Zelihan? Sen ölürsen. Seni de toprağa gömersem tımarhanede çürürüm ben. Allah aşkına vur kır dök bağır çağır ama bir daha kendini öldürmekten bahsetme. Beni öldür ama bahsetme. Çünkü ben asıl o zaman çaresiz kalırım" sımsıkı sarıldı kardeşine kınalı saçlarını okşadı "Seni kaybetmek istemiyorum"
"Sinirlendirdi yine. O yüzden öyle konuştum. Bir daha öyle konuşmam abi. Üzülme sen"
Birlikte yere oturdular. Bir süre konuşmadılar.
"Kimdi o kız abi?"
"Bilmiyorum. Başımda bir bela dolanıyor o kesin"
"Bir kızı yarı yolda bırakmak sana göre bir şey değil abi"
"Ne diyorsun kız sen"
"Şunu diyorum sen mahallede ne duyduysan ben çok daha fazlasını işittim. O kızın ailesi yok mudur abi sormazlar mı kızlarına gece neredeydin diye? Bak sen eve biraz geç geldim diye nasılda korkuyorsun değil mi? O kız her kimse onunda annesi kardeşi korkmuştur. "
"Mahalleli biraz daha konuşur sonra sesleri kesilir"
"Pek susacaklara benzemiyorlar abi"
"Zelihan yeter derdin ne senin"
"Annem o kızı bulmaz mı sanıyorsun. Oğluna iftira atılmasına sebep olan kıza neler yapar bilmiyor musun? Belki anneme bile kalmadan ailesi kızlarına neler yapmıştır kim bilir"
Eşref "Yeter Allah aşkına gelmeyin üstüme yeter" deyip hışımla çıktı evden. "Gulfıroş..." (Gül satıcısı) öfkeden kendi kendine konuşup büyük adımlarla yürüdü. "Yaktın beni Gulfıroş yaktın"
~~~~~~~~
"Gidelim anne Allah aşkına gidelim bu şehirden" diye yalvardı annesine Alev.
Sevtap "Kız sen delirdin mi ne diye taşınayım buradan" dedi.
"Herifin biri kaçırdı beni diyorum sana. Daha neyini anlamıyorsun kadın gidelim diyorum. Canımız güvende değil anlasana artık" diye yakardı Alev.
"Kim ne diye kaçırdı seni. Bak yine yalan söylüyorsun o gece dayınlarda kalmışsın işte. Apo dedi bana. Ayıp değil mi gelinlik kız oldun dilinden yalan bitmedi"
"Dayımlarda falan kalmadım. Kardeşin yalancı bir pislik. Hakkari'den buraya herifin biri beni bayıltıp kaçırdı. Sonrada başka bir adamın yatağında kendimi yarı çıplak buldum" diye bağıra bağıra konuştu Alev.
Sevtap kızının psikolojisinin bozulduğunu düşündü. O günden beri durumu hiçte iyi değildi. "Keşke o gün çiçeğe çıkmasaydın kızım. Belki de birinin öldürüldüğüne şahit olmazdın değil mi?"
Alev çıldırmanın eşiğine gelmişti artık "İşte ben kendimi o katilin yatağında buldum diyorum sana. Niye inanmıyorsun anne. Böyle bir yalanı ne diye ortaya atayım deli miyim ben"
"Hayır sadece sinirlerin bozuldu o kadar. Adamın birini herifin birini öldürürken göreceksin sonra da biri seni kaçırıp o adamın yatağına koyacak. Alev sen kafayı tırlatıyorsun herhalde. Bu kadarı rüyada bile olmaz be." diye kızdı Sevtap "Yalan söylenir de bu kadarı da söylenmez tabii. Hadi git uyu toparla kendini. Ben kardeşinle dışarı çıkıyorum. Geldiğimde de bu yalanlarını işitmeyeceğim bir daha tamam mı?"
Alev çaresizce ağladı. Saatlerce yerinden kıpırdamadı. Kapı gürültüyle çalındı. Gidip kapıyı açtığında yine o adamı görünce geri geri kaçtı "Git buradan"
Nafiz öne atıldı "Dayının borcuna karşılık seni alacağım demiştim" saçlarından yakaladı kızı. Alev çırpınınca iki defa tokat attı ona. Elini dudaklarına bastırıp pencereye yanaştırdı.
Alev'in gözleri korkuyla büyüdü. Annesi ve kardeşi oturmuş süpürge yapıyorlardı. Onların birkaç metre arkasında iki adam bellerindeki silahları gösterip annesini ve kardeşini işaret ediyorlardı.
"Küçük bir işaretimle ikisi de geberir gider çingene kızı. Eşref'le evlenmeyi kabul edeceksin eğer etmezsen onların ölümlerini izletirim sana duydun mu beni. Seni de kerhaneye satarım. Günde sadece bir kadının kaç erkekle birlikte olduğunu biliyor musun? Kerhane filmlerde gösterildiğinden bin kat daha kötü. Ee sana da yazık olur çingene kızı. Tercih senin" dedi Nafiz ağzını yaya yaya konuşup.
Annesinin ve kardeşinin öldürülmesini düşünmek bile Alev'i çıldırtmaya yetmişti. Bu adamın acıması yoktu. Onun karşısında duracak gücü de yoktu.
Kızın sessizliği teklifini kabul sayıyordu. "Eşref'e tek bir itirazın bile olmayacak. Ufacık bir itirazında öldürürüm onları anladın mı beni" dedi Nafiz ters ters.
Alev göz yaşları içinde salladı başını.
Nafiz elini çekti "Güzel." pişkince sırıtıp "Her kadına nasip olmaz Eşref'le evlenmek" dedi.
"Neden ben?" diye sordu Alev cılız bir sesle.
"Çünkü seni seçtim"
~~~~~~~
Eski bir köşkün balkonunda oturmuş öylece denizi izliyordu Eşref. Tilda'nın tatlı sesiyle şarkısını mırıldandığını işitti.
Tilda yaptığı keki balkona taşıdı.
"Az önce mırıldandığın şarkı güzeldi"
Tilda burukça tebessüm etti "Eski bir Sefarad şarkısı." dedi.
Eşref'in kaşları merakla kalktı "Sefarad?"
"Sefarad yüz yıllar önce buraya göç eden Yahudiler" dedi Tilda çatalını kekine batırıp.
"Zaten herkes bir yerden göç etmemiş mi?" diye mırıldandı Eşref yorgun bir sesle.
Tilda Eşref'in yüzünü avuçladı "Keşke seni ben doğursaydım" dedi.
"Keşke senin oğlun olsaydım. Anne oğul geçinip giderdik değil mi Tilda?"
Tilda "Bir şeyler olmuş anlat bana çocuğum kim seni bu hale getirdi?" diye sordu.
Eşref'te anlattı.
Tilda önüne düşünceli gözlerle baktı.
"Nafiz yaptı onu bulduğum gibi geberteceğim"
"Toparla kendini Eşref."
"Ne yapacağım ben Tilda"
"Evleneceksin"
"Ben evlenemem sorumluluk alamam. Hele o kızla asla evlenemem"
"Kızı tanıyor musun?"
"Sadece çiçekçi olduğunu biliyorum o kadar"
"Sen vicdanlı bir çocuksun Eşref. Nafiz ortaya bir yalan attı ve herkes inandı. O kızın düştüğü hali bir düşün istersen. Nafiz ortaya bir yalan daha atacak ve düşmanların o kızı ne hale getirecekler kim bilir. Ama eğer sen sahip çıkarsan o kıza kimse tırnağını bile kanatamaz korkarlar senden. Sen zalimlerden olma oğlum."
"Benimle evlenirse de başını belaya sokmayacak mı? Bulurum o kızı onu da ailesini de alır başka bir şehre yerleştiririm olmaz mı Tilda?" hevesle konuştu Eşref.
"Kimse inanmaz ki artık sana. Dedikodular almış başını gidiyordur. Herkes te görmüş sizin yarı çıplak olduğunuzu. Kızın düştüğü hali ve itibarını düşün bir kere"
"Sevmeden evlenilmez ki" diye diretti Eşref. Tilda'da tıpkı kocası Ramiz gibi konuşuyordu. "Kocanla bir olup ağız birliğimi ettiniz?"
Tilda Eşref'in yüzüne doğrudan bakıp "Her seven evlendiğinde sonu güzel mi bitiyor sanıyorsun? Belki de siz çok mutlu olacaksınız. O kız belki de herkesten daha yakın olacak sana ne biliyorsun?"
Boynuna bir ip geçirilmişte nefes almaz olmuştu sanki. Nasıl bir kaderdi bu. Gulfıroş'a içten içe kızıyordu. Kaçarı yoktu. Belki kızın annesi de kendi anneleri gibi baskıcı ve tutucuydu. Sonra Ramiz'in sözleri aklına geldi. Namus belası diye belki de öldürmeye de çalışmışlardı kızı. Bildiği tek şey şuydu ikisi de günahsızdı.
Bölüm sonu. |
0% |