Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Artık ölmeye niyetim yok

@verahare

İki hafta sonra

 

Halide küçük ve bahçesi olan bir ev kiralamıştı. Bankadan kredi çekmiş bit pazarından ev eşyaları almıştı. Güzelyalı mahallesinin insanlarını sevmişti. Komşuları bile olmuştu. Çoğu zamanlar okuldan evine gittiğinde banyoya girer duş alır yaptığı kurabiyeleri tabaklara koyar sokakta evlerinin önünde oturmuş çay içen komşularının yanına giderdi.

 

Çalan telefonu kaldırıp soğuk bir sesle "Alo?" Dedi Halide.

 

"Ayperi'yi getirdim kapıdayız"

 

Heyecanlı adımlarla gidip kapıyı açtı. Ayperi gönülsüzce avludan geçiyordu. Tam iki hafta olmuştu onu görmeyeli. Boğazı tıkandı birden. Kollarını uzatıp "Gel buraya" yüreği yüreğine değdi. Öpüp kokladı uzunca.

 

Ayperi usançla öfleyip geri çekildi. Tahammülü yoktu annesine "Kırk sekiz saatin hemen geçmesini istiyorum"

 

Halide'nin dudakları aralandı. "Sana ne yaptım böyle benden nefret ediyorsun Ayperi? Kötü bir anne mi oldum. Babana kötü iffetsiz bir eş mi oldum? Sizi utandırdım mı hiçbir zaman?"

 

Ayperi gözlerini kaçırdı.

 

"Ama baban beni aldattı. Defalarca hemde. Nazan'ın babanın metresi olduğunu bile bile sevdin onu sen. Ama aynı şeyi ben yapsaydım benim erkek arkadaşlarımı da sever miydin acaba? Ama ben yapamam değil mi? Çünkü metres tutmak bir tek babanın hakkı öyle mi?"

 

"Saçmalama"

 

Halide "Doğru konuş benimle. Karşında çocuk yok senin terbiyeni bil" dedi kızıp.

 

Ayperi hayretle annesine bakakaldı. Eskiden böyle konuşmasına kızmazdı. Sakince uyarısını yapardı sadece.

 

"Odam neresi uyumak istiyorum"

 

"Kahvaltı hazırladım beraber yeriz. Sonra gezintiye çıkarız istersen denize gideriz"

 

"Uyumak istiyorum dedim"

 

Kızının öfkesine karşılık "Kahvaltı yapmadığını biliyorum. Ve uykunun olmadığı da" dedi.

 

"Ve bende seni dinlemiyorum" deyip hışımla odalardan birine attı kendini Ayperi. Anahtarı üç kez döndürdü. "Sakın beni rahatsız edeyim deme. Keyfimden değil mecburiyetten geldim buraya" diye bağırdı.

 

Halide üstüne gitmeyi denedi ama bunun Ayperi'yi daha da öfkelendireceğini bildiği için sakince mutfağa girdi. Kahvaltılıklar dolaba kaldırıldı. Demlenmiş içilmeyi bekleyen çay ocağın üstünde soğumaya bırakıldı. Ayperi seviyor diye abur cuburla doldurmuştu dolabı. Evden çıkarken bir kez daha Cemil'e lanet etti Halide.

 

 

 

"Kahve yapacağım gel"

 

Halide yan komşusuna döndü. Perihan orta boylu tatlı bir kadındı. İki çocuğu vardı biri kız diğeri erkek. Kızı mahallede terzi dükkanı işletiyordu. Oğlu polisti. Perihan'da Halide gibi duldu.

 

Beraber avluda oturup kahvelerini yudumladılar. Sohbet sohbet açmıştı.

 

"Gençsin güzelsin evlenmene bak kızım" dedi Perihan.

 

"Evlenmek gibi bir düşüncem yok" diye açıkladı Halide. Evlilik düşüncesi onu bunaltıyordu.

 

"Neyse ben daha fazla konuşmayayım kaderinde varsa zaten olur"

 

 

Kader

 

İyi de onun kaderi çoktan mezara girmişti bile. Mehmet öleli yıllar olmuştu. Onunla sadece bir kereye mahsus masumca el ele tutuşmuş birlikte kafeye gitmiş Mehmet'in ona yazdığı şiiri dinlemişti ağzından. Hepsi bu kadardı işte. Dudakları hiçbir zaman yanağına dememişti. Halide sevilmekten memnundu. Mehmet ona ailesinin vermediği değeri veriyordu. Halide her zaman Mehmet'in değerlisi olmuştu. 'Evlendiğimizde seni üniversiteye göndereceğim' demişti bir keresinde.

 

İçi kıyıldı ne çok isterdi Mehmet'in yaşamasını. Ayperi'nin babasının o olması için canını bile verirdi.

 

"Merhaba"

 

Tanıdık sesi duyunca başını çevirdi. Yine o adamı gördü. Yutkundu.

 

"Gel gel oğlum. Otur şuraya ben bizim uykucuyu kaldırayım" dedi Perihan ayağa kalkıp eve gitmeye başladı. "Murat kalk bak Rıza komiser geldi"

 

 

 

"Buraya mı taşındın?" Diye sordu Rıza.

 

"Görev yaptığım okul bu mahallede." Diye açıkladı Halide. Birden Berna bebek için aldığı hediyeler geldi aklına. Eğer Ayperi tartışıp kendini odaya kilitlemeseydi bugün Esma teyzenin yanına gidecekti onunla.

 

Halide "Berna için bir şeyler almıştım bekleyin getiriyorum hemen" deyip ayrıldı oradan. Kendi evine geçip küçük karton kutuyu kucağına aldı. Mama ve kıyafetler almıştı Berna'ya. Kapıya çıktığında Rıza'yı avlu kapısında durmuş başka yöne bakarken gördü. Uzun boylu, sırım gibi vücuda sahipti. Buğday tenli yüzü sivri ve köşeliydi. İçe çökük yanakları, dar bir alnı, kemikli çenesi vardı. Keskin bir yüz hattına sahipti. Siyah, fade kesimi saçları ona çok yakışıyordu.

 

"Getirdim"

 

Yüzü yüzüne dönünce iri kahverengi gözlerle karşılaştı. Gür kıvrık kiprikleri vardı. Halide Bu kirpikleri kıskandı bir an. Kendi kirpikleri düz ve kısaydı.

 

"Ne zahmet ettin"

 

"İçimden geldi." Diye mırıldandı Halide. "Başın sağ olsun."

 

"Sağ ol" dedi Rıza düz bir sesle. Ve kutuyu alıp arabasına binip gitti.

 

Halide arkasını döndüğünde kızını kapıda dikilmiş kollarını göğsünde kavuşturmuş hesap sorarcasına ona bakarken gördü. Bu bakışlar ona kötü bir şey yapmış gibi hissettiriyordu.

 

"Kimdi o?"

 

"Esma teyzenin komşusu."

 

"Burada işine peki?"

 

Halide sabırla Rıza'nın kim olduğunu anlattı.

 

"Daha boşanalı bir ay olmadı. Ama maşallah oynaş bulmuşsun kendine"

 

Halide sert bir tokat atmayı düşündü. Sonra vazgeçti "Orda dur bakalım küçük hanım. Bahsettiğin adam benim hiçbir şeyim. Ayrıca ben boşanmış bir kadınım. Bir erkekten hoşlanabilirim. Evlenebilirim. Aşık olabilirim. Boşanmış bir kadınsam bunların hepsini yapabilirim. Buna hiç kimse sende dahil engel olamaz tamam mı? Keşke bu ani çıkışlarını baban metres tutarken de gösterseydin. Ama yapmadın. Sen ve baban bir olup beni diri diri öldürdünüz. Ama artık ölmeye niyetim yok."

 

"Sürtük!"

 

Kapıda onları dinlemekte olan Suna içeri dalıp Halide'ye kalmadan bu küçük haini kollarından sarsmaya başladı "Lafını geri al hemen. Hangi hakla annene sürtük diyorsun? Kimsin kızım sen. Kendini ne bok sanıyorsun? Sen ablama dua et. Yoksa şimdi ellerimi boğazına sarar seni morartana kadar bırakmazdım."

 

Halide araya girmeye çalıştı. Suna'nın gözü karalığını biliyordu.

 

"Sen o erkek orospusu olacak babana bak önce. Baban elalemin karılarını sikecek metreslerini eve getirecek sen annene inat sırf o üzülsün diye o metreslerin götüne sokulacaksın öyle mi? Seni küçük hain yılan. O metreslerden birinin hamile kalmasını senin babanın gözünden düşmeni sabırsızca bekliyorum"

 

Ayperi ağladı "Babam öyle bir şey yapmaz. Ben onun ilk göz ağrısıyım. Bırak çek ellerini üzerimden" yalvaran bakışlarını annesine dikti. "Anne yardım et" dedi korkudan titreyip.

 

"Suna Allah aşkına bırak"

 

Suna ablasına dönüp "Önce özür dileyecek senden. Sana hangi hakla sürtük diyebiliyor bu gücü nereden alıyor bu götü kalkık?"

 

Kurtulamayacağını anlayan Ayperi "Özür dilerim" dedi öfkeyle

 

Yeğeninin yakasını çekiştirip "İnsan gibi özür dile. Öp annenin elini. Yoksa yemin ederim tokat delisi yaparım seni kızım. Annen gibi yumuşak biri değilim ben" son bir kez daha sarsıp bıraktı.

 

Annesinin karşısına geçip elini kavrayıp başını eğip dudaklarını değdirip alnına koydu Ayperi "Özür dilerim" dedi kendine duyduğu öfkeden ağlarken. Annesinin eli saçlarını okşamak için uzanınca hışımla koştu odasına.

 

Halide ne yapacağını bilmeden kös kös oturup kaldı koltukta. "Ne yaptın Suna?" Dedi sonunda.

 

Suna ateş gibi parlayan gözlerini ablasına dikip "Yeter artık abla. Yetti artık tamam mı? Baba kız bir olup senin içini kemirdiler. Sen de pısırık kadın bu olanlar karşısında. Kızın iyi bir dayağı hak ediyor. Kendini ne bok zannediyor. Seninle böyle konuşmasına izin verme bir daha"

 

Halide sinirden titreyip kalırken "İzin vermeyecektim elbette. Ama sen birdenbire ortaya çıkıp aramıza girdin"

 

"Senin akıl verme şeklini de biliyorum ben." Diye çıkıştı Suna.

 

Halide "Anne olunca anlarsın beni kardeşim" dedi üzgünce.

 

"Anneyim zaten." Dedi Suna birdenbire. Ablasının çarpılmış gibi olan yüzüne bakıp "Hamileyim"

 

Devam edecek.

 

 

 

 

Loading...
0%