@verahare
|
Birkaç gün sonra...
Suna'yı bembeyaz bir gelinlik içinde görünce gözlerinin içine kadar gülümsedi Halide.
Suna kendi etrafında dönüp "Nasıl olmuşum yakışmış mı abla?" Diye sordu heyecanlı bir sesle.
"Harikasın"
"Babamın elini öpmek istiyorum." Diye açıkladı Suna. "Belki hasta olmasaydı Fazıl'ın bana öyle davranmasına müsaade etmezdi"
Halide sessiz kaldı. Söylenecek çok şey vardı.
"Murat'la birlikte gideceğim. Şimdi Fazıl saçma sapan bir şey söyler Murat kendini tutamaz falan o yüzden sende gel bizimle abla"
Oraya hiç gitmek istemiyordu. Suna'nın beklenti dolu bakan gözlerine dayanamadı. Yumuşak bir sesle "Nasıl istersen" dedi Halide.
Suna'nın yüzü aydınlandı birden. Kollarını Halide'nin boynuna dolayıp "Canım ablam" dedi.
Camlı kapıdan Murat'ın elinde papatya demetiyle arabadan çıktığını gördü Halide "Murat geldi" deyip ayrıldı.
Karısını gelinlik içinde görünce heyecanlı bir gülüş koptu Murat'tan. Elinde çiçeklerle yürüdü ona. Vücudunun ısısını duyacak kadar yaklaştı karısına. Papatyayı uzatıp kulağının içine "Yeryüzünde bir yıldız" diye fısıldadı ve küçük bir buse kondurdu.
Suna'nın içi kıpır kıpır oldu. Şimdi yatak odalarında olmadıkları için hayıflandı. Sonra doktorun dediklerini hatırladı. Hamileliğin başında olduğu için tehlike diye kocasıyla münasebetten kaçınması gerektiğini hatırladı.
Babasının evine gittiklerinde abisini ve yengesini görünce yüzünü ekşitip kocasının elini tutup babasının olduğu odaya gittiler.
"Ne işin var burada?" Diye köpürdü Fazıl. "Herkesin diline düşürdün bizi"
Kocasının ellerini yumruk yaptığını fark edip "Murat lütfen bu benim meselem" dedi Suna. "Hatırım için karışma"
"Ne dediğini duymuyor musun Suna?" Dedi Murat nabzı deli gibi atarken "Kimse karımla böyle konuşamaz. Suna'yla konuşmadan önce iki defa düşün Fazıl. Şimdi elini kolunu kırmıyorsam Suna'nın hatırı içindir"
Fazıl'ın yüzü kireç gibi oldu.
Suna abisinin karşısında dikilip "Demek milletin diline düştük öyle mi abi? Ben sevdiğim adamla evlendim diye milletin diline düşüyorsam ne mutlu bana" dedi. "Sen bana çamur atacağına önce bir kendine baksana. Karını aldatan sensin."
Halide kapı eşiğinde durup izledi kardeşini. Suna babasının elini tutup öpüp alnına koydu. Murat'ta öptü elini. Halide Suna'nın ağlamasından korkmuştu neyseki korktuğu başına gelmedi.
"Ben annemizi ziyaret etmek istiyorum abla" dedi Suna odadan kocasıyla çıkıp.
"Suna bu halde gitmesek"
Mezarlığa gittiklerinde kocasının getirdiği suyla annesinin mezarındaki çiçekleri sulayıp dualar etti Suna. Gözlerinden yaşlar boşandı. Göğsü titredi boğazından yükselen hıçkırığa engel olamadı. Onu sakinleştirmek Halide ve Murat'a düştü. ~~~~~~~~~
Nazan'ın hamilelik haberi bomba etkisi yaratmıştı Ayperi'de. Nazan'ın ona karşı yapmacık sevgi sözcükleri ve annesiymiş gibi davranması hamilelik haberiyle son bulmuştu. Ayperi'yi asıl yıkan babasının ilgisizliğiydi. Öfke, keder, ama en çokta hayalkırıklığı istila etmişti onu. Kandırılmanın korkunç bulantısı onu boğulacakmış gibi ediyordu.
Kapı çalınca "Gel" diye seslendi. Babasını görünce yüzünü çevirdi.
Kızının yanına oturup "Neyin var?" Diye sordu Cemil.
Kırgınca "Neyim mi var? Beni görmüyorsun artık baba. İkinci bir çocuğunun olacağını öğrendiğinden bu yana beni unuttun." Diye sitem etti.
Kızına sarılıp tatlı bir sesle "Olur mu öyle şey sen benim en kıymetlimsin Ayperi. Yıllar sonra yeniden bir çocuğumun olacağını öğrenince böyle oldum işte. Şaşkın ve mutlu. Sen mutlu olmadın mı bir kardeşin olacağı için?"
Canı sıkılarak "Nasıl hissedeceğimi şaşırdım. Bebek daha doğmadan yerimi kaptı baba. Benim korktuğum şey annem gibi beni de hayatından çıkarman"
"Aa hiç öyle şey olur mu sen benim kızımsın." Deyip kızının ellerini alıp öptü Cemil.
"Uyumak istiyorum"
"Nazan'la evlendim ve ona balayı sözüm var Ayperi. Bu gece yurtdışına çıkıyoruz"
Parlayarak "Peki ya ben ne olacağım?" Diye sordu Ayperi göğsü deli gibi atarken.
"Balayı sadece çiftler içindir kızım. O yüzden biz gelene kadar istersen annende istersen burada kalabilirsin" deyip cevap beklemeden odadan çıktı Cemil.
Ayperi şiddetli bir şekilde ağladı.
~~~~~~~~~~
Murat ve Suna'nın düğünü çok güzel geçiyordu. Düğünlerinin bu kadar çok kalabalık olacağını düşünmüyordu ikisi de.
"Hayırlı olsun Perihan teyze" dedi Kenan.
"Darısı başınıza olsun" dedi Perihan Kenan'a. Yanındaki genç adama çevirdi gözlerini "Bu kim?"
"Kürşat bizim ekipten"
Kürşat "Merhaba teyze" dedi.
"Sende hoş geldin oğlum" dedi Perihan ellerini her iki adamın sırtına vurup "Etraf güzel kızlarla kaynıyor göz gezdirin illaki evlenmek isteyeceğiniz biri çıkar karşınıza" deyip ayrıldı oradan.
Kenan'ı bir gülme tuttu. Boş masalardan birini görünce "Bak şurası boş gidelim" deyip ilerledi.
Masaya oturduklarında "Takı töreni ne zaman başlar acaba?" Dedi Kürşat canı sıkkın bir halde.
Kenan ters ters bakıp "Sen niye böylesin ya sosyalleşsene oğlum biraz. Anladık aldatıldın ama travma gibi dolanma etrafta. Yani bi sen böylesin sanki. İki dakka dostumun düğününe geldim içine ettin yani"
Kucağında Berna'yla masaya oturup "Ne oldu?" Dedi Rıza.
"Yok bir şey abi"
Rıza konuşacağı sırada Berna birden zıplayıp "Halide Halide" dedi heyecanlı bir sesle. Dayısının kucağındayken kendini çekiştirdi kollarını uzattı ayakları havayı dövdü birden.
"Ne bu heyecan. Tamam sakin ol seni ona götüreceğim" deyip ayağa kalkıp uzakta Esma teyzeyle birlikte oturmuş konuşan Halide'nin yanına gitmeye başladı Rıza.
Rıza'nın ona doğru attığı her adımda içinde anlamdıramadığı duygular zuhur etti. Utançtan kirpiklerini birkaç kez kırpıştırdı. Boşanmakla ilgili yaptığı konuşmayı hatırlayınca göğüslerinin yandığını hissetti. Yabancı bir adamın yabancı bir kadına boşanmanın bazen iyi olduğu yönünde konuşması ne anlama geliyordu?
"Merhaba"
"Merhaba" deyip ayağa kalktı Halide gitmek için adımlarını attı.
"Halide kız nereye gidiyorsun?" Diye araya girdi Esma.
"Suna'ya bakayım belki bir şeye ihtiyacı vardır"
"Berna seni istedi diye geldim yanına" Diye açıkladı Rıza.
Dönüp Berna'yı kucağına almak için kollarını açtı Halide. "Gel bakalım küçüğüm" Kucağındaki bebekle Suna'nın yanına gitti.
"Maşallah ne tatlı bir çocuk bu" dedi Suna Berna'nın küçük ellerini öpüp sevdi.
Murat "Berna Rıza amirimin yeğeni oluyor" dedi.
"Yeğenimde inşallah kız ve umarım Berna kadar tatlı olur" diye fısıldadı Zerda Suna'nın kulağına.
Suna'nın yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. "İnşallah" dedi.
"Hadi gel dans edelim" deyip karısına elini uzattı Murat.
Berna büyülenmiş gibi "Dans" diye mırıldandı. Üst üste "Dans dans" diye tekrar etti.
Halide başının yanını öpüp "Dans edelim o zaman küçük hanım" deyip Berna'yla dans etmeye başladı. Kendi etrafında dönüp "En güzel dans eden biziz bence" diye hafifçe güldü.
"Halide kaçırılmayacak kadar iyi bir kadın iyi bir anne" dedi Esma yanında oturan Rıza'ya.
"Yani?"
"Yanisini sen bilirsin" deyip kalktı Esma. "İyi insanlar nadiren birbirine denk gelirler Rıza." Diye uyarıda bulundu.
Kenan kalkıp orkestra şefinin yanına gidip en sevdiği Ankara havasını çalmasını söyledi.
Coşkun bir halde parmaklarını şıklatmaya başladı "Halla halla" diye gür bir sesle konuşup Murat'ın önüne geçip gelmesi için işaret etti. Murat karşısına geçip kollarını açıp oynayınca "Kürşat sende gelsene" diye seslendi.
"Ben bilmiyorum"
Kenan Kürşat'ın yanına gidip "Lan bilmeyecek ne var? Hadi inat etme" dedi kolundan tutup kaldırdı. Birlikte karşılıklı oynadılar. Kenan'ın kendini kaptırıp oynaması Kürşat'ı güldürmüştü.
"Abi sende katıl bize" dedi Kenan Rıza'nın masasına doğru gidip.
"Lan oğlum git kendin oyna"
Kenan masaya oturup "Hatırlıyor musun bir keresinde 'Biz aile içinde aileyiz' demiştin bize."
Rıza genç adama öylece baktı. Hiç baba olmamıştı ama Kenan'ı oğlu gibi seviyordu. Birden ayaklanıp "Tamam lan tamam" dedi.
"Valla çok kral adamsın abi"
Karşılıklı oynadılar. Kenan ıslık çaldı. Daha sonra birçok kişi oyuna dahil oldu.
"Çok içmiyor musun?"
Yüzünü karşısındaki kadına kaldırdı.
"Sağlığına zararlı değil mi bu kadar içmek?"
Daha önce hiç kimse onun sağlığı hakkında endişelenmemişti. İçi bir garip oldu. Halide onu düşünüyordu demek.
"Berna'nın sana ihtiyacı var"
Rıza sesini çıkarmadı. Halide'nin kadife gibi sesi bedenine ruhuna ilaç gibi geliyordu. Bir an bu sesi her sabah kendi yatak odasında duyabileceği düşüncesi geçti içinden. ~~~~~~~
Ön masalardan birinde oturan kız grubunun içinde kömür karası saçları olan kıza dikkatle baktı Kenan. Zayıf ince bir yüzü vardı. Elmacık kemiklerinin mükemmel çıkıklığı göze çarpıyordu.
Kucağında bebeğini pış pışlayan kadının onunla konuştuğunu görünce meraklanıp bir iki adım daha atıp boş sandalyelerden birine oturdu. Kadınlar önde oldukları için fark etmediler onu.
"Biraz hanım gibi davransaydın şimdi senin düğününde olurduk Mühür Hanım"
Mühür. Adını öğrenmenin verdiği rahatlık yüzüne yayıldı.
Mühür "Ne dedim sanki ya regl oldum dedim hepsi bu kadar. Regl oldum demek ayıpsa erkeklerin de sünnet hakkında ulu orta yerde konuşmaları ayıp değil mi?" diye ciyakladı.
"Sırf adam senden soğusun diye yaptın biliyorum ben"
"Lütfiye abla öyle bir şey yok. Hem sana kim dedi bana görücü bul diye?"
"Adam kuyumcuydu eli yüzü temiz efendi biriydi. Bir daha böylesini bok bulursun sen"
"Aman ne büyük bir kayıp. Kel bir kuyumcuyu kaçırdım" diye sinirle güldü Mühür. Yanında oturan kuzeni de hafifçe sırıttı.
"Siz ikiniz gülün durun. Böyle çalım yaparsanız evde kalacaksınız. Hem ne olmuş adam kelse saç ektirir olur biterdi"
"Yani ben anlamadım evlenince de evde kalmayacak mıyız?" Diye kahkaha attı Mühür.
Lütfiye kıpkırmızı kesilip "Anne şu kızına bir şey söyle" dedi öfkeyle.
Naciye Hanım "Aman boşver kızım bu deliyi sen. Gitsin kuaförüne milletin kılıyla tüyüyle uğraşsın"
Gergince "Kusura bakmayın ama siz mutlu olacaksınız diye sevmediğim biriyle evlenecek değilim ben. Benim erkeğim bana kadın olduğumu hissettirmeli."
Şerife kız kardeşine kınayarak bakıp "Tövbe tövbe ne diyon kız sen?"
Mühür aldırmadı. Zerda masalarına yaklaşınca "Gel bir kadeh içelim kız" dedi. Masanın altına eğilip evden getirdiği çay bardaklarına gizlice nane likörü doldurup birini Zerda'ya uzattı "Şerefe kız" diye güldü.
Zerda da gülüp "Şerefe bacım" deyip içti nane likörünü.
"Baban görürse bacaklarını kırar kız." Dedi Naciye Hanım kızına ters ters bakıp. Zerda'ya dönüp "Aman kızım uyma buna sen"
Mühür ayaklanıp umursamaz bir tavırla "Ben avluya çıkıp bir sigara içip geliyorum" dedi. Hızlıca yürüyüp düğün salonunun avlusuna çıktı. Pantolonunun cebinden sigarasını ve çakmağını çıkarıp yaktı. Kendi kendine "İnsan sevmediği biriyle evlenip yatağına giremezki canım"
"Haklısın"
Arkasındaki adama dönüp "Ne?"
"Arka masada otururken konuşulanları duydum. Valla hak verdim sana" dedi Kenan. "İçimde ne güzel hisler uyandırdın bir bilsen"
Mühür'ün dudakları alayla bir şekilde kıvrıldı "Ağzın iyi laf yapıyor komiser"
"Polis olduğumu biliyorsun demek?"
"Murat'la komşuyuz biz. Seni birkaç kez onların evlerine girerken gördüm. Zerda cinayetçi olduğunu söyledi. Söylesene şimdiye kadar kaç tane ceset gördün?"
"Yav bırak şimdi cesetleri. Çok hoşuma gittin kız. Tam benim kafadasın" dedi Kenan hayran hayran "Mühür. Ne güzel bir ismin var"
Mühür gülümsedi. Bir doksan boylarında etkileyici bir yüze sahip adama "Senin ismin ne?" Diye sordu.
"Kenan"
"Sonra görüşürüz komiser Kenan"
"Nerede ne zaman?" Diye atıldı Kenan heyecanla.
"Dünya küçücük yahu kaderimizde varsa yine karşılaşırız seninle"
Devam edecek... |
0% |