@verahare
|
Sizden tek bir ricam var. Beğendiyseniz oy atmayı ihmal etmeyin lütfen. Ve düşüncelerinizi paylaşın. Bu benim için çok önemli. Gerek oy gerekse yorumlar beni yazmaya itiyor. İyi okumalar.
Güneşin bulutların arasından sızan ışınları genç kadının saten siyah elbisesini parlatıyordu. Hafif bir dalganın esintisi yüzünü yaladı kadının. İnce şalını dar omzuna atmış denize karşı oturmuştu. Tekne turuna çıkan insanları izliyordu. Birazdan yeni aldığı romanı okuyacaktı.
"İçi ölmüş Hanımımız da buradaymış"
Aldırmıyordu artık. Kocasının onu yaralamak için başvurduğu hiçbir söz ya da hareketi gözüne batmıyordu. Fakat yine de ona bakmaktan alamadı kendini. Başını arkaya çevirip baktı. Adamın dar, ince yüzü pişkince sırıtıyordu. Yıllar geçtikçe bu yüzün daha da çirkinleştiğini ayrımsadı Halide. Soluk benizli, kanca burunlu, gri gözlü, köse sevimsiz bir yüzü vardı. Dehşetle güldüğü zamanlarda Halide onun içine yine bir cin kaçacağını düşünür korkardı. Cin olayı yıllar önceydi ama Cemil ne zaman gülse Halide korkuya kapılıyordu.
"Rahat bırak beni lütfen" deyip önüne dönüp denizi izledi. Bu adamın yanında aitlik hissini hiçbir zaman tatmamıştı.
Kızının yalıdan yükselen sesiyle hışımla kalktı. Topallayan kocasını geride bırakıp eve geçti. Ayperi hizmetcileri azarlıyordu yine. Hemde bunu çocuklarının önünde yapıyordu.
"Sadece soğuk bir içecek istedim. Nerede kaldınız Allah'ın belaları" diye öfkeden titredi Ayperi. Beyaz yüzü kıpkırmızı kesilmişti.
Halide kızının bu kendini beğenmişliği karşısında ne yapacağını şaşırıyordu. Babasıyla beraber yurt dışına çıktığından beri çok değişmişti Ayperi.
"Tamam sen odana çık ben getireceğim içeceğini hemen" dedi Halide yatıştırıcı bir sesle. Kızı "Hah" deyip arkasını döndü birden. Bu yeni takındığı bir tavırdı. Kızının eteğine bulaşan kan lekesini görünce gözleri kocaman açıldı. Onu takip edip odasına çıktı hemen. Komodinin üstündeki pedleri ve ilaçları görünce "Bana neden daha önce söylemedin Ayperi? Bu ne zaman oldu?"
Ayperi anlamaz gözlerle annesine bakıp "Neden bahsediyorsun sen?" Burun kıvırdı. Annesine tahammülü yoktu.
"Ne zaman regl oldun? Benim niye haberim yok?"
"Senin de haberin olacaktı. Ama sen o gün yaşlı bunakları ziyaret etmekle meşguldün. Seni aradım derdimi anlatmak istedim ama sen benim sözümü kesip telefonu yüzüme kapattın anne"
Kızının haklı isyanı karşısında apışıp kaldı Halide "Sen beni aradığın sırada yaşlı bir kadın kalp krizi geçiriyordu Ayperi. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Özür dilerim seni dinlemeliydim."
Üst dudağı küstahça bükülüp "Boş ver. Nazan teyze beni bu konuda aydınlattı zaten" dedi. Ve arkasını dönüp tişörtünü çıkardı.
Halide midesinin kasıldığını, boğazının zonkladığını hissetti. Kızının ona sanki öç alırmış gibi sarf ettiği sözcükler kalbine saplanan ayrı bir ok gibiydi. Aynı anda ayrımsadı Halide. Kızı onu annesi olarak değil evlerine gelen istenmeyen bir misafir olarak görüyordu.
Çektiği acı yüreğini kanatsa da "Özür dilerim. Telefonu yüzüne kapatmak yerine seni dinlemeliydim Ayperi" dedi.
"Bu nasıl?" Ayperi gardıropundan çıkardığı mini, askılı, kırmızı, v yaka elbisesini gösterdi. "Bu akşam doğum günümde giyeceğim bunu"
Halide beğenmediğini söylemek istedi. Ayperi bu elbiseyi giyse kalçasının kıvrımları görünecekti. Açık giyinmeye karşı değildi o. Sadece vücudunu teşhir eden kıyafetlere karşıydı.
Ayperi annesinin sessiz kalışına öfkelenip "Çölden mi geldin sen? Senin bu bağnazlığın öldürecek beni"
Kızının hevesini kırmamak için "Ben çıkayım yattaki hazırlıkları kontrol edeyim" deyip odadan çıktı.
İlk işi aşağıya inip mutfağa geçip kızı adına bütün çalışanlardan özür dilemek oldu Halide'nin. Daha sonra yapılan hazırlıkları kontrol etti. Giyinmek için yatak odasına gitti. Odanın içinde bir oda daha vardı. Halide kendi odasına geçti. Kocasını kendi yatağında otururken görünce kaşları çatıldı.
"Çık giyineceğim"
Cemil alayla "Merak etme vücudun beni etkilemeyecek kadar kötü" dedi.
Halide tiksinen bir bakış attı kocasına "Hemen odamdan çık Cemil. Benimle uğraşacağına tuttuğun metreslerini düşün sen"
"Sana merakımdan girmedim odana. Ayperi'ye ne aldın onu merak ediyorum. Eğer yine saçma sapan edebiyat kitapları aldıysan söyle"
"Sen o edebiyat kitaplarına kurban ol be!" Diye çıkıştı Halide.
"Eskiden de böyledin sen. Bayılırdın hava atmaya. Yok edebiyat yok şiir... Ne oldu ha tüm bunlar seni benimle evlenmekten kurtaramadı."
Dişlerini gıcırdatıp yumruklarını sıktı Halide. Tüm bu rezilliğe kızının hatırı için katlanıyordu. Varlığının sebebi olan kızı için. Eğer bu adamı boşarsa Ayperi babasının seline kapılıp gidecekti.
"Ne aldın diyorum sana? İlla lafımı ikileteceksin değil mi?"
Kocasının kulak tırmalayan sesini kesmek ister gibi "Gümüş bir kolye" dedi hızlıca.
"Beni yine yanıltmadın. Senden bir şeyleri beklemekle salaklık ettim zaten"
Kapıdan çıkan kocasına "Peki sen ne aldın Ayperi'ye?"
Karısına üstten bakıp küstahça "Siyah jeep" dedi Cemil.
Halide korkarak bakıp "Kızımız daha yeni on beşine girdi. Ve sen ona araba mı aldın? Sen kafayı mı yedin Cemil?"
Omzunu silkip "Ayperi için ne yapsam az."
"Ona araba vermeyeceksin. Bununla hem kızımızın hemde başka insanların hayatını riske atıyorsun Cemil."
"Karışma işime. O benim kızım. Onu nasıl yetiştireceğimi sana soracak değilim"
"Sormanı bekleyen kim? Beni Ayperi'ye kötüledin sürekli. Kızım beni severdi ama sen onun aklını çeldin. Kızımı bana düşman ettin"
Cemil karısını duymamış gibi yapıp "Sana da bir sürprizim var karıcığım" deyip odayı terk etti.
Parti başlamıştı. Kızı deliler gibi yatta arkadaşlarıyla dans ediyor bağıra bağıra şarkı söylüyordu. Pasta kesildi Ayperi on beşine basmıştı. Hediyeler verildi. Babasının hediyesini sevinç çığlığıyla karşıladı Ayperi. Babasının yanaklarını öpücüklere boğdu. Annesinin hediyesine ise burun kıvırdı. Halide hevesle kolyeyi takmak isteyince Ayperi elbisesiyle uyumlu olmadığını söyleyip kolyeyi takmasına mani oldu. Nazan'ın. Yani babasının metresinin ona hediye aldığı kolyeyi severek taktı. O an ölmekten beter duruma düştü Halide. Kalbi kanamıştı. Boğazındaki yumru nefesinin kesmişti.
Günler geçtikçe Ayperi annesinden uzaklaşıyordu. Sürekli annesini eleştirecek bahaneler üretiyordu. Saçlarını, giyim tarzını, arkadaş çevresini... Annesini yerin dibine sokuyor babasına ise tapıyordu. Babasının ağzından çıkan her sözcüğü mantıklı ve değerli buluyordu.
"İmzala şunu hemen"
Halide Cemil'in masaya fırlattığı zarfa baktı "Ne bu?"
"Boşanma evrakları. Ben imzaladım sende imzala da bitsin artık bu eziyet"
Eziyet
"Artık sana katlanamıyorum"
Katlanmak
Olanca gücüyle tokat attı kocasına. O değil miydi sevdiği adamdan onu koparan? Abisini kıskandığı için sevdiği kadını ondan çalan o değil miydi? Abisinin ölümüne sebep olan o değil miydi? Halide'yle ilişkisi olduğu yalanını tüm kasabaya yayan o değil miydi? Halide'yi kaçırıp bir gece yanında tutup üstü başı yırttık bir halde kasabaya gönderen o değil miydi?
Onun sebep olduğu dedikodular yüzünden Halide'nin ailesi şereflerine leke sürdüğü için kızlarına şiddetin her türlüsünü yaşatmışlardı. Halide kendini savunmak için ağzını açtığında şiddet daha da alevlenmişti. Ve ne olduğunu anlamadan kendini Cemil'in karısı olarak bulmuştu.
Tüm bu kötü kadere Ayperi için katlanmıştı. Kızını bu lanet herifin pençesine bırakmak istemiyordu.
"Kızım için katlanıyorum sana Cemil"
"Boşa babamı anne"
İnanamayarak baktı kızına. Ayperi'nin nefretini gördü.
"Ayperi!"
"Biz sen olmadan daha güzeliz anne"
Halide kızının işaret ettiği yöne çevirdi başını. Nazan'ı Cemil'in yatak odasının penceresinden onları izlediğini gördü.
"Bu kadar gurursuz olma anne."
Her şeye kızı için katlanmıştı fakat bunun boşuna olduğunu gördü.
"Merak etme seni beslemeye devam edeceğim"
"Sen kimsinde benimle böyle konuşmaya cüret ediyorsun" Halide'nin öfkesi Cemil'i bile korkutmuştu. Kocası bir elini masaya dayamıştı. Halide elma tabağındaki bıçağı kaptığı gibi Cemil'in eline sapladı. Ne kızının acı çığlığını duydu ne de Cemil'in delirmiş gibi sağa sola koşuşturduğunu gördü. Buz gibiydi. Zarfı açıp boşanma evraklarını imzaladı.
Bölüm sonu.
|
0% |