@verahare
|
Kızının buhranlı halini gördüğünde keder dalgalarında boğulur gibi oldu Halide. Ayperi'nin avurtları çökmüş rengi solmuştu. Bitkin ve mecalsizdi. Ürkekti. Ve son derece pişmandı. Bakışlarında Beni affet anne diye çırpınışı vardı. Saçları bile solmuştu Ayperi'nin. Kuru sesi hep boğazına takılıp kalıyordu. Bir sonraki cümleyi söylemek için büyük bir çaba sarf ediyordu. Kendi varlığını annesine verilmiş en büyük ceza olarak görüyordu. Bu görüntüsü Halide'nin yüreğine sınırsız bir acı veriyordu. Annesine yaptığı bütün haksızlıklar onu kanatan sözlerden dolayı müthiş bir azap çekiyordu. Bütün bu pişmanlıkların hepsini gözlerinde taşıyordu. Gözlerinden ruhunun neler çektiğini apaçık görülüyordu. Toparlanmak zaman alacaktı. Tüm bu kötü hatıraları silmek için sihirli bir değneğe ihtiyacı vardı anne kızın.
"Özür dilerim anne. Senin yaşamını felakete sürüklediğim için yüreğine geri döndürülemez acıları saldığım için özür dilerim." Diye acıyla inledi.
Kızının arkasında korkunç alevler varmış gibi onu kollarından çekip aralarında boşluk kalmayacak bir biçimde sımsıkı sarıldı Halide. O da ağlamak istiyordu fakat kendinden önce kızını düşünmek zorundaydı. Saçlarını okşayıp yüzünü iki ellerinin arasına alıp "Bak bana Ayperi. Senin hatalarından ders alman ve beni yine eskisi gibi sevmen benim için yeterli kızım. Seni böyle görmek istemiyorum ben." Sürekli aynı sesi çıkaran satır gibi aynı şeyleri tekrarlayıp duruyordu Halide. "Gözlerindeki kederi sil artık kızım."
"Bu hale gelmemizin sebebi benim ama. Ben varlığım sana zulümden başka bir şey değil anne"
"Hiç de değil." Kızının ellerini avuçlarının içine alıp okşadı Halide. "Herkes hata yapar Ayperi. Hepimiz hata yapıyoruz. Bazen zalim bir makinenin dişleri arasında ezilmiş gibi hissederiz kendimizi. Tamam kabul ediyorum toparlanmak zaman alacak. Bir türlü iyileşmek nedir bilmez yaralarımız var. Hatta bunu kendi içimizde ebedileştirdik belkide. Ölümle bile geçmez sanıyoruz yaralarımızı. Ama geçecek kızım. Toparlayacağız çünkü biz ikimiz diriyiz ve hâlâ şansımız var. Umutlar tükenmedi daha."
"Yine eskisi gibi olur muyuz sence?"
Dudaklarında belli belirsiz bir tebessümle "Çok daha iyi olacağız sen ve ben birbirimizi eskiden olduğundan daha çok sevecek daha çok bağlanacağız kızım"
~~~~~~~~~~
Ayperi evine gittiğinde şoförlerinin Nazan'ın elini okşadığını gördü. Fazla yakınlardı. Onu fark ettiklerinde hızlıca ayrıldılar. Nazan masaya indirdiği dergiyi eline alıp gözlerine tuttu. Şoför Ekrem hiçbir şey olmamış gibi arkasını dönüp gitti.
"Annen nasıl?" Diye sordu Nazan.
"Sanane"
"Terbiyesizlik yapma"
"Sizin yaptıklarınıza ne demeli peki? Aldatıyorsun babamı" diye nefretle haykırdı Ayperi.
Nazan nefretle tokat attı.
"Ne oluyor Nazan?" Diye bağırdı Cemil hışımla onlara yürüyüp. Kızını kolunun altına alıp "Kızıma nasıl vurursun?" Diye köpürdü.
"Başım döndü birden Ekrem fark edip masaya oturttu beni. Bana yardımcı oldu sadece. Kızın bizi el ele görünce aramızda bir şey olduğunu söyledi. Utanmadan seni aldattığımı söyledi. Bende kendimi kaybettim işte" hararetle konuşup üstünlüğü ele aldı Nazan. "Ekrem benim düşmeme engel olmasaydı yere yapışacaktım. Belki bebeğimiz de tehlikeye girecekti. Ama senin kızın her şeyi yanlış anlamaya dünden razıymış"
Cemil inanamayarak baktı kızına "Gerçekten Nazan'a iftira mı attın?"
"Seni aldatıyor baba." Dedi Ayperi. Nazan'ın babasını aldattığına şahit olmuştu. Ekrem'le Nazan'ı dudak dudağa görmüştü.
"Saçmalama!"
"Ama baba.."
"Kes dedim sana. Böyle bir şeyi değil söylemek düşünmek bile ayıp. Nazan annenin yerini aldığı için böylesin sen. Tüm bu hırçınlığın sebebi bu değil mi?"
"Annem senden boşandığı için hâlâ seviniyorum. Çünkü sen onu hak etmiyorsun. Annem çıktığı zaman Rıza'yla evlenecekler."
Duydukkarı Cemil'in öfkelenmesine yol açtı "O komiserin aklı başında mı acaba? Bir katil ve polis hiç evlenebilir mi?"
Nazan "Sanane bundan Cemil sanane" diye kızdı.
Cemil karısını yatıştırmak için "Elbette banane canım. Biz boşandık Halide'nin ne yaptığı beni ilgilendirmez"
Ayperi daha fazla dayanamayıp "Ben artık teyzemlerde kalmak istiyorum. Annem de öyle istiyor"
Cemil itiraz edecekken
"Bencede artık orada kalabilirsin." Dedi Nazan bir çırpıda "Öyle değil mi Cemil?"
"Eğer gitmek istiyorsan sana engel olmam"
Ayperi burukça gülümsedi "Bavulumu hazırlayıp çıkacağım birazdan."
"Ekrem seni götürür"
"İstemem ben tek giderim." Dedi Ayperi buz gibi bir tavırla. Babasının cebinden para çıkardığını görünce "Gittiğim yerde senin parana ihtiyacım olmayacak baba. Parayla mutlu olurum sandım. Annemsiz bir hayatın daha iyi olacağına inandırdım kendimi. Ama aslında öyle değilmiş. Bu evin dışında gerçek temiz bir hayatın olduğunu gördüm. Aslında ne sen ne de ben annemi hak etmiyoruz."
"Nankör!" Nazan tokat atmak için yerinden sıçradı birden.
Ayperi hışımla geri çekilip "Bu kadına güvenmekle sonunu getireceksin baba" diye sönük bir öfkeyle mırıldandı. Seri adımlarla eve girdi. Bütün kıyafetlerini valize tıkıştırmaya başladı.
"Ayperi kızım.."
Duyduğu aciz sese karşılık hışımla başını kaldırdı Ayperi. Bir çift korkak gözlerle karşılaştı. Sesi kupkuruydu. Bir an babasının eski eşine ve şimdi ki eşine karşı uyguladığı şaşırtıcı tavırlarını gözden geçirdi. Halide'yi sürekli eleştiren, iğneleyen ve aşalayan bir dile sahipti. Ona karşı en iyi hali bile kötüydü. Sürekli soğuğuyla ısırırdı. Küçümseyici baķışları ona aklı yokmuş gibi davranması kötü uğursuz biriymiş hakaret etmesini hatırladı. Ve Ayperi'yi en çok acıtan şey ise babasının en büyük destekçisi olmasıydı. Geri döndürülemez olan bir acıydı bu. Göğsünü kaynatan kederin ıstırapları her geçen gün içini eritiyordu. İşte bu anda bütün kusurlarını, gerek tatlı anlayışlı diliyle gerekse bir bakışıyla kurutan annesini deli gibi özlediğini ayrımsadı.
"Nazan'ın siniri birkaç güne geçer o zaman yanıma alacağım seni"
Babasının bu kadar kör olmasına inanamıyordu. Nazan'ın emrine amadeydi. Artık kölesi olmuştu onun ve bundan kurtulamayacağı apaçıktı. Nazan'ın ani sert çıkışlarını sabırla sessiz bir iç çekişle kabul ediyordu. Nazan bu durumdan cesaret alıp Cemil'in zayıf noktalarını kollar her seferinde bu zayıf noktalara acımasızca basardı. Cemil cılız bir itirazda bulunduğu sırada ateş püskürür bezgince hamileliğini hatırlatır hasta biri gibi kaygılarından dem vururdu. Cemil'de donunaklı bir şekilde özür diler büzülüp kalırdı. Nazan'da şımarık çocuklar gibi kendini naza çeker her istediğini yaptırırdı ona.
"Benim yanım burası değil" deyip kararlı seri adımlarla babasının yanından geçti Ayperi.
~~~~~~~~
Mektup eline ulaştığında Berna'nın saçlarını taramakla meşguldü Rıza. Zarfın üstünde Halide'nin adını görünce gülümsedi. Berna'yı kucağından indirip oyun havuzuna koydu. Esma teyze kalp krizi geçirip öldükten sonra Berna'yla daha çok ilgileniyordu Rıza. Göreve çıkarken Berna'yı Perihan'ın isteği üzere onlara emanet ediyordu. Rıza henüz Halide'ye söylememişti Esma teyzenin ölümünü.
Mektubu ellerine alıp okuduğu zaman kalbini aşk bağları kuşatıyordu. Orada kaç dakika oturup kaldığını bilmiyordu. Kaç seferdir mektubu tekrar tekrar okuduğunu bilmiyordu. Doymuyordu. Ne de çok özlemişti onu. Umudu çiçeklenmişti. Halide onu seviyordu. Bütün damarları mutlulukla coşkunca kabardı birden. Allah'ın onlara bahşettiği mutluluğa şükretti. Etrafına bakındı kalem arayışına girdi. Komodinin çekmecelerini alt üst etti. Geçen gün Halide'ye mektup yazmak için aldığı bir düzine tükenmez kalemi yatak odasındaki komodinin çekmecesine koyduğunu hatırladı. Kalemi ve beyaz bir kağatı alıp salona geçti. Ne yazacağını bilmiyordu. Elleri ilk önce hangi kelimeyi yazacak bilmiyordu.
"Merhaba gözlerinde demlendiğim kadın. Çok uzun zaman önce solmuş olan düşlerimi yeniden canlandırdığın için sana ömür boyu minnet duyacağım Halide. İyi merhamet dolu yüreğini benimle paylaşmış olmanın sevincini üstümden hiçbir zaman atamayacağım. Ebediyete kadar benimle olmanın tadını özümsüyeceğim. Ben bedensem sen ruhsun. Dopdolu bir mutluluk var içimde. Avucunun içini öpmeyi ne çok özledim bir bilsen. Senin başkalarına geçen merhametli yanını çok özleyen bir tek ben değilim. Öğrencilerin seni sorup duruyorlar bana. Yani benim güzel kadınım Herkesin sevgilisi oldun. Bulunduğu ortama senden daha güzel izler bırakan biri daha yoktur. Bütün benliğimi senin dudaklarında eritecek kadar güçlü hissediyorum kendimi. Seni ateşli bir şekilde kucaklamak kalbimin en derininde saklamak istiyorum seni. Önüne kattığı her şeyi dalgalar halinde sürükleyen bir sel gibi senin tutkuların. Ve ben o tutku selinde boğulmak için can atıyorum. Senin körpe katışıksız duyguların benim sönük ruhumu zengileştirdi. Bazen ikimizin ruhları iç içe geçmiş gibi hissediyorum sadakatle birbirimizi ifade ediyoruz. Kıskançlık uyandıracak kadar ikimiz o kadar güzeliz ki. Su gibi taptaze hislerimiz. Manevi nitelik taşıyan ilişkimiz ateşli bir canlılığa sahip. Umutlar her gün yeniden doğuyor Halide. Sana artık Herkesin sevgilisi diye seslenmek istiyorum. Çok az kaldı kavuşmamıza. İkinci mahkemede çıkacaksın. Sen özgür olmadan benim özgür olmam mümkün değil biliyorsun. Sana söz veriyorum el ele çıkacağız oradan. Bu arada okumamı istediğin romanlardan bir tanesini okumaya başladım. Galiba evimiz senin sayende kütüphaneye dönüşecek. Çok az kaldı seninle beraber deniz kıyısında oturacağız meltemlerin yüzümüzü okşamasının tadını çıkaracağız. Sana söz hiçbir şeyimiz yarım kalmayacak." Diye mektubu bitirdi Rıza.
Kapı çalınca yerinden kalktı. Karşısında Berna'nın halasını gördü. Jülide küçümser gibi bakıp ona çarparak içeri girdi.
"Berna'yı almaya geldim" dedi.
"Tabii efendim"
Jülide mavi gözleri ateş saçarak baktı Rıza'ya "Tımarhanede yatmış biri olarak Berna'ya bakman ne kadar sağlık acaba? Yeğenimi sana verir miyim ben? Boşuna karşı çıkma Rıza Berna'yı alacağım senden."
"Bu çıkışların zamanında seninle yatmayı ret ettim diye mi Jülide?"
Jülide sert bir tokat attı Rıza'ya.
"Siktir git Jülide hiç çekemem seni"
"Berna'yla birlikte gideceğim zaten"
Dişlerini sıkıp "Berna'yı senin pençene bırakır mıyım ben?"
"Senin geçmişin bizimkinden daha mı temiz sanki? En azından benim annem senin annen gibi kocasını öldürmedi."
Kapının girişinde durmuş kardeşini ve Jülide'yi dinliyordu Meryem. Usul usul yürürken "Merhaba" dedi.
Jülide sindi birden. Sade ve oldukça şık giyimli Meryem'e korkarak baktı. Onun Rıza'yla görüşmediklerini sanıyordu.
Meryem'in ne yapacağını kestiremedi Rıza "Abla" dedi uyarırcı bir tonda.
Elini sertçe kaldırdı Meryem. "Rıza erkek olduğu için sana vuramıyor." Jülide'nin suratına elinin tersiyle vurdu Meryem. Ve saçına yapışıp yolmaya başladı. Jülide çığlık çığlığa yardım istedi Rıza'dan. "Kardeşin kardeşimi ölüme sürükledi" diye öfkeyle bağırdı Meryem. "Hangi hakla Berna'yı Rıza'dan alacağını söylersin? Anneme hangi cesaretle dil uzatırsın? Dünyada annem gibi kocasını seven bir kadın daha yoktu." Jülide'yi dayak delisi yaptı Meryem. Ellerinde yolunmuş saçlar ve Jülide'nin kanı vardı.
"Yeter" dedi Rıza ablasını Jülide'nin üstünden kaldırmaya çalışıp.
"Yetmez" diye bağırdı Meryem. "Hiç kimse aileme dil uzatamaz"
İnatla "Dava açacağım ve hakim Berna'yı bana verecek" dedi Jülide.
Deli bir kahkaha atıp "O zamana kadar iki çocuğunu kaybetmiş bir anne olacaksın Jülide"
"Yapamazsın"
"Sen buradan çıkıp evine varamadan çocukların ölüm haberini alacaksın"
"Abla saçmalama" diye bağırdı Rıza "Çocukları karıştırma bu işe"
Jülide Meryem'in dediğini yapacağını biliyordu. "Tamam vazgeçtim" dedi bir çırpıda. "Yeterki çoçuklarıma dokunma"
"Bir daha görünme gözüme."
Jülide düşe kalka çıktı evden.
"Bir anneyi çocuklarıyla tehdit etmek ne kadar adil?" Diye öfkeyle mırıldandı Rıza.
"Berna'yı senden alacağını acımasızca söylerken o ne kadar adildi? İçin rahat etsin diye söylüyorum sadece bir tehditti hepsi bu"
"Siz manyaksınız"
Meryem aldırmadı. Berna'yı kucağına alıp doya doya öptü. "Selma'nın küçüklüğü resmen" diye tebessüm etti. "Kurban olurum ben buna"
"Neden geldin?"
"Yıllar sonra iki kez yana geldik seninle. Birincisinde Selma'nın cenazesinde yan yana gelmiştik. İkinciside şimdiki an. Sana sarılmayı özledim" sımsıkı sarıldı kardeşine Meryem. "Seninle yan yana gelmeyi isteyen biri daha var."
"İstemiyorum"
"Yıllar oldu sencede afetme zamanı gelmedi mi? Annemize haksızlık ettiğinin farkında mısın?"
Rıza buz gibi bir bakış fırlattı ablasına.
"Babamız annemize ihanet etti"
"Öldürülmesi mi lazımdı?"
"Kadın kendi babasını ve abisini ihbar etti Rıza. O çatışmada babası ve abisini kaybetti. Sırf babamızı sevdiği için yaptı bunu. Babam da karşılık olarak annemizi aldattı. Bu da yetmiyormuş gibi boşanmak istedi."
Rıza bir an olsun annesini de anlamaya çalıştı. Sağlıklı bir evlilik değildi onlarınki. Annesi karanlık işler çeviren bir adamın kızıydı. Babası ise polisti. Kader Hanım kocasına aşık olduğu için kendi ailesini ihbar etmişti. Polislerle çatışmaya giren babasını ve abisini kaybetmişti. Onların yaptığı kirli işleri düşününce vicdan azabı duymuyordu. Kocasını ve çocuklarını seviyordu o. Onlar sayesinde iyi güzel sakin bir hayat sürüyordu. Rüya gibiydi hayatları. Kocasını kendi yatak odalarında bir kadınla basınca rüya bitmişti artık. Kader Hanım bir değil iki kez aldatılmıştı. Uğruna ailesini feda ettiği adam onu aldatmıştı. Ve günler sonra yeni bir tartışma çıkmış kocası boşanmak istediğini bu evliliğin hiç olmaması gerektiğini haykırmıştı yüzüne. Kader Hanımın gözü dönmüştü o zaman. Hiç acımadan kocasını kurşun yağmuruna tutmuştu. Daha sonra bu olanlara tek şahit olanın Rıza olduğunu görmüştü. Küçük çocuk dilini yutmuş gibi olmuştu. Ve seneler boyunca konuşamamıştı.
Bölüm sonu. |
0% |