@verahare
|
Bir hafta sonra...
Halide'nin evine gitmişti Rıza. Onun yatağına uzanmış kokusunun sindiği yastığı derin derin çekmişti içine. Kalbinde yatan özlemi onun yastığını koklayarak dindirdi. Halide'yi aşkla kucaklamak onu hissetmek için yanıp tutuşuyordu. Halide onun solduğu ve ölüp onu terk ettiği sandığı bütün iyi güzel huylarını uyandırmıştı. Kasvetli ve gri bulutlu sıkıcı hayatı bir anda mutlulukla hayat ışığıyla parlayıvermişti. Bunları Halide yapmıştı.
Doğrulup odanın içindeki eşyalara göz gezdirdi. Pencerenin köşesindeki küçük eski ahşap sandık ilgisini çekti. Sandığı kucaklayıp yatağa oturdu. Bir an Halide'nin özelini karıştırmanın ona haksızlık etmiş olduğu beyninde yankılandı. Yinede sandığın kapağını açtı. Kara kaplı bir defteri gördü. Sandıkta olan tek şey bu defterdi. Defteri açtığında günlük yazıyordu. Günlüğü okumaya başladı. Halide'nin babasının evindeyken yaşadığı kız erkek evlat ayrımcılığına en acı şekilde maruz kalışını öfkelenerek okudu. Mehmet'ten bahsettiği satırlara denk geldiğinde huzursuz bir kıskançlık yüreğini sıktı. Yinede okumaya devam etti. Mehmet'in Cemil'in ona kurduğu tuzak yüzünden ölmesini, Cemil'in Halide'yi kaçırdığını onunla nasıl evlendiğini Ayperi'ye nasıl bir şekilde hamile kaldığını okudu. Okudukça delirdi. İçinde sonsuz bir ateş gibi olan öfke doğdu. Günlüğün sonlarına geldiğinde 'Rıza'yla tanışmış olmaktan memnunum. Bunu henüz sesli olarak kendime bile itiraf edemedim ama onu seviyorum. Onu sevdiğimi yazabiliyorum artık' diye bitiyordu günlük.
Yerinden yavaşça kalktı. Cemil'in Halide'ye yaşattıklarını hayal ettikçe öldürme isteğiyle çarptı yüreği. Midesi sıkışmıştı. Ağzı kupruydu. Evden çıktığında Murat'ın kapısının önünde Ayperi'yi çirkin suratlı bir adamla konuşurken gördü.
"Sana kaç defa dedim paraya ihtiyacım yok baba" diye isyan etti Ayperi.
Rıza'nın kanı dondu birden. Cemil birkaç adım ötesindeydi. Dişlerini sıktı. Onu şu an öldürebilirdi. Öldürmek istiyordu. Fakat Ayperi'nin varlığı buna engel oluyordu. Peki Ayperi babasının annesine yaptıklarını bilse ne hissederdi ya da ne yapardı acaba?
"Merhaba Rıza abi" diye yüzünde sıcak bir tebessümle konuştu Ayperi.
Cemil Rıza'ya döndü. Çılgınlar gibi kıskandı onu. Adam yakışıklı bütün erkeklerin temsili gibiydi. Kusursuz bir yaratılışa sahipti. Atletiktik. Elinde olmadan çirkin suratını çelimsiz bedenini düşündü. Rıza'yla boy ölçüşemeyeceğini idrak etmesi çok sürmedi. Kızıştı birden.
"Merhaba" diye mırıldandı Rıza. O an Cemil'in üstüne atlayıp nefesini kesmek istiyordu.
Cemil alayla bakıp çarpık dişlerini göstererek "Eski karımla evlenecekmişsin öyle mi? Seni baştan uyarayım Halide sıkıcıdır. Bunu yıllar boyunca edindiğim tecrübelerime dayanarak söylüyorum" dedi küstahça. "Polis ve mahkum aşkı ha?" Diye zalimce gülümsedi.
Belindeki silahı alıp onu alnının ortasından vurması kaç saniyesini alırdıki. Rıza'nın içindeki öfke dışına taşmak üzereydi. Dondurucu bir sessizlik geçti aralarında.
Ayperi kızgınca "Annem hakkında böyle konuşma bir daha baba." Diye bağırdı. "O benim bencilliğim yüzümden katil oldu. Benim yaptığım salaklıklar yüzünden anladın mı?"
Cemil zalimce "Yine de eli kanlı bir katil ama. Bunu hiç kimsenin değiştirmeye gücü yetmez" diye konuştu.
İçini kaplayan bulantı Ayperi'yi bayıltmak üzereydi. "Keşke ölsen baba" diye tısladı.
Suna avludayken "Ayperi gel hadi kahvaltını yap" diye seslendi.
"Gidiyorum ben bir daha da buraya gelme" deyip seri adımlarla eve girdi Ayperi.
Sokakta onlardan başka kimse kalmayınca Rıza hınçla tekme savurdu Cemil'e. Onu yerden kaldırıp kurbanlık gibi arabasının arkasına sürükledi. Cemil'in yardım isteyen ağzına kuvvetli bir yumruk savurdu. Cemil'in ağzından kan boşandı birden. Onu bagaja tıkıp arabasına binip hızla uzaklaştı oradan Rıza. Halide'ye yaşatılanlar içini kıyıyordu.
Sokağın başındayken onları görmüştü Kenan. Rıza'yı takip etmeye karar verdi.
Issız bir ormana gelmişlerdi. Rıza bagajın kapağını açtığında Cemil dehşet içinde korkudan hem ağlıyor hem yalvarmaya başlamıştı.
Rıza'nın aklına Halide'nin kaçırıldığı zaman korktuğu, çaresiz bırakıldığı geldi. Ve bir öncekinden daha şiddetli oldu öfkesi. Onu yakasından tutup yere fırlattı. Kini dipdiriydi. Bu vicdanının sızlamasını büyük ölçüde engelliyordu. Bir kolunu Cemil'in çenesiyle göğüs kemiği arasındaki boşluğa koydu. Çelik gibi kolu Cemil'in boynunu büktü. Gırtlağındaki çıkıntının çatırdadığını duydu. Cemil devinmeye çalıştı. Ayakları toprağı dövünce toz bulutu havaya yükseldi. Rıza'nın boğazını sıkan kollarından dehşetle kurtulmaya çalıştı ama bir milim bile onu kendinden uzaklaştıramadı. Aksine Rıza'yı daha da öfkelendirdi. Ağzı havayı içine çekmek istiyordu. Ağzı tozla dolmuştu. Sonra kolun gevşediğini boğazının acıdan zonkladığını ihtiyacı olan havanın ciğerlerine süzüldüğünü hissetti. Başı dönüp yere devrildi birden. Kaburgalarına art arta tekmeler yedi. Kendini dokunulmaz sanıyordu. Kimsenin ona dokunamayacağını ne yapsa yanına kar kalacağını düşünmüştü. Hele Halide'ye yaptıklarına karşın ona hiç kimsenin hesap sorabileceğini hiç düşünmemişti. Şimdi ne çok yanıldığını gördü. En acı en dehşetli bir biçimde dokulmaz olmadığını öğrendi. Ve şimdi başına vücudunun her yerine tekmeler yiyordu. Yattığı yerden uzaktaki tarlaları görüyordu. Rıza'nın tepesinde dikildiğini görüyor hiç olmadığı kadar korkuyor. Kalbi kemiklerinin arasından fırlayacakmış gibi geliyor ona. Rıza onu bebek gibi kollarından yakalayıp ayağa kaldırıyor. Dişlerini sıkmış gözleri öldürme isteğiyle bakıyor ona.
Rıza "Bunu Halide'ye nasıl yaptın şerefsiz piç kurusu!" Yakasına yapıştı Cemil'i iri gövdeli bir ağaca sertçe çarptı. Defalarca yumrukladı. Halide meğerse yıllar boyu hapis hayatı yaşamıştı.
"Ben bir şey yapmadım" diye cılız bir sesle konuştu Cemil.
"Halide'yi kaçırmadın onunla zorla evlenmedin. Abini ölüme sürüklemedin öylemi?" Diye kinini kustu Rıza. Cemil'in yüzünü yumrukladı vurduğu yerden kanlar fışkırdı. "Ben onu incitmekten korkarken sen ona nasıl zulümler etmişsin" belindeki silahı çıkarıp Cemil'e nişanladı.
Kenan yerinden kurşun gibi fırlayıp "Abi dur" diye bağırıp Rıza'nın üstüne koştu. Onu belinden tuttu birlikte yere devrildiler. Silah patladı. Neyseki kimse vurulmamıştı."
Göğsü deli gibi titreyip "Bırak lan bıraksana beni" diye gürledi Rıza. Kenan'ın yanağına sert bir yumruk attı. "Siktir git!" Yerdeki silahı kaptı.
Rıza'nın silah tutan elini kararlılıkla tutup "Bırakmam bırakırsam öldüreceksin herifi" dedi Kenan güçlükle Rıza'yı durdurup. "Abi gözünü seveyim dur artık. Öldürürsen hapse girersin meslek hayatın biter daha da önemlisi Halide ablaya bir daha kavuşamazsın. Berna'yı düşün bir kere. Onun sana ihtiyacı var. Senden başka kimsesi yok küçüğün. Yazık değil mi?"
"İkna et onu" diye yalvardı Cemil.
Kenan nefretle ona dönüp "Çeneni eşekler tepsin. Sussana köpek" dedi.
Berna'nın ona olan ihtiyacı Rıza'nın elini kolunu bağladı. Sonra Halide.. Daha elele yürünmesi gereken sokaklar vardı. Birdenbire silahı beline soktu. Cemil'in "oh şükür" dediğini duyunca kaplan gibi üstüne atlayıp tekrardan dövmeye başladı. "Bunu yanına bırakmayacağım bekle ve gör" diye tısladı. Onu yakasından tutup kendine çekti. Bacaklarının arasına sert bir tekme attı ve Cemil'i orada köpek gibi ulurken bırakıp gittiler.
"Ne bok yemeye beni takip ettin? Sana mı kaldı bizi ayırmak ha"
"Ya ne yapsaydım durup öyle seyretse miydim seni? Zaten herifi öldürmekten beter ettin. Her yeri kırık içinde kaldı. Niye saldırdın ki ona?" Dedi Kenan.
Rıza'nın kaşları çatıldı "Sanane" diye ters ters baktı.
"Doğru tabii banane. Ama bu kadar pervasız olmak iyi bir şey değil abi." ~~~~~~~~~
Evine gittiğinde üstüne başına çeki düzen verdi Rıza. Halide'yle başbaşa görüşebilecekti. Onunla yan yana gelmek için gardiyanlara yüklü bir rüşvert vermişti. Cezaevine gittiğinde gardiyanın ona gösterdiği odada sabırsızca onu bekledi.
Rıza için hazırlandı Halide. Nohut büyüklüğünde kırmızı benekli açık yaka ebisesini giyindi. Hiç bu kadar heyecanlı hiç bu kadar istekli olmamıştı. Onun sıcak dudaklarını bir an önce ağzının içinde istiyordu. Bütün arzuları uyanmıştı. Koğuşun kapısı açılıp gardiyan onu çağırınca yerinden uçarcasına kalktı. O kadar hafifti ki uçabileceğini bile düşünüyordu.
"Bak sadece yarım saat tamam mı? Eğer anlarlarsa meslek hayatım biter. Zamanın dolduğunda zorluk çıkarma olur mu?"
Halide gardiyana "Zorluk çıkarmam" dedi. Ve yalnız başına kapıya yürüdü. Kapının kulpunu tutup indirdi. Rıza'yı görünce göğsü sıcacık oldu.
Yüzünde daha önce görülmemiş bir ifadeyle baktı Halide'ye. Tutkuyla sarılıp yüzünü omzuna gömdü. Yumuşacık saçlarının güzel kokusunu içine çekti. Halide'nin elleri başını okşadığında tarif edilmez bir mutluluk sardı içini.
"Seni çok özledim." Diye hasretle içini çekti Halide. Rıza'nın göğsüne ellini indirip gözlerinin içine bakıp topuklarını kaldırıp dudaklarına uzandı. Buna o kadar ihtiyacı vardıki. Birdenbire kendini Rıza'nın kollarında buldu. Ayakları yerden kesildi. Şimdide kucağında ve odada bulunan sandalyeye doğru ilerliyordu Rıza.
Kucağında Halide'yle sandalyeye oturup yüzünü öpücüklere boğdu Rıza. Nefesleri yetmiyordu onlara. Boynunu küçük küçük tutkuyla öpmeye başladı. Halide'nin dudaklarına uzanıp hoyratça öpmeye pamuk gibi olan yumuşaklığına sahip oldu. Burunlarından tıslamayı andıran sesler çıktı. Solukluğa ayrıldıklarında Halide'nin ipeksi saçlarını avuçlayıp tutkudan kısılan gözleriyle "Yokluğum cehennem gibi" diye onun ağzının içine fısıldadı. Halide'nin ellerini omuzlarında görmek sonra ellerinin gömleğinin düğmelerini sabırsızca açıp tutkuyla iç çekip çıplak göğsünü okşamak kalbini hazza boğdu. Halide titreyen avucunu Rıza kalbinin üstüne koydu ve hızla çarptığını hissetti. Dudaklarını emip ellerini daha da aşağılara indirdi. Çelik gibi olan karın kaslarına dokunmak içini arzuyla coşturmuştu. Göğsünün hava alma ihtiyacıyla inip kalktığını gördü. Ateşli parmaklarıyla kasların üzerinde küçük daireler çizdi. İkisinin gergin fısıltılar gibi çıkan sesleri tahrik edici boyuta yükselmişti. Halide dalgın bir sesle "Biliyor musun senden başka hiçbir erkeğin göğsüne dokunmadım ve hiç bu kadar detaylı bir şekilde incelemedim" diye itirafta bulundu. Eğilip kalbinin attığı noktaya sağlam sarsılmaz bir duyguyla öpücüğünü kondurdu. "Ben hiç bu kadar mahrem şeyler yaşamadım Rıza." Diye bir inilti koptu dudaklarından. Kulağına "Ben şimdi olduğu kadar hiç özgür olmadım başkomiser. Özgür ve cesur güzel ve hafifim artık. Şimdi ölsem gözüm arkada kalmaz biliyor musun?"
Baş parmağını Halide'nin dudağına nazikçe bastırıp "Şşş ölüm bizden çok uzakta güzelim" diye fısıldadı yüzüne. Sadece birbirlerine dokunarak böylesine güzel etkilere sahip olabilmek ne güzeldi. Kanları ateşlenmişti. Güzel büyüleyici hisler yaratmışlardı. Rüya gibiydi bu an.
"Cemil'in sana yaptıklarından haberim var"
Halide gerildi birden "Ne nasıl?" Diye konuştu.
"Günlüğünü okudum."
Halide'nin içi dağlandı. Gözlerine yaşlar hücum etti "Buna hakkın yoktu" diye titredi.
"Cemil'i bugün öldürecektim" diye mırıldandı Rıza. Halide'nin korkudan büyüyen gözleri içini burktu "Sen ve Berna ikinizin varlığı buna engel oldu."
"Ayperi'nin haberi var mı günlükten?" Olmamasını diledi.
"Yok günlük şu an arabamda"
"Onu yak Rıza yalvarırım yak gitsin."
"Cemil'i şikayet edebilirsin onun seni kaçırdığını zorla sana çocuk doğurttuğunu sana uyguladığı şiddeti Mehmet'in arabasının frenleriyle onun oynadığını Mehmet'i öldürenin Cemil olduğunu söylebilirsin. Şikayet edebilirsin"
"Kimse inanmaz bana. Yıllar geçti üzerinden elimde küçükte olsa bir kanıtım yok. Hem Ayperi bunları öğrenirse ne olur hiç düşündün mü Rıza? Kızım zaten ölü gibi vicdan azabı onu delirtti resmen. Kimse bana bir şey söylemiyor ama ben kızımın psikiyatri haplarıyla ayakta durduğunu biliyorum. Benim kızıma kötülük yapmaya hakkım yok. Sen Berna büyüdüğü zaman ondan anne babasının uyuşturucu krizine girip intihar ettiklerini nasıl saklayacaksan bende Ayperi'den günlüğümde yazılanları saklayacağım. Lütfen anla beni canım. Ve Cemil'e bulaşma ben onun bu dünyada da cezasını çekeceğine inanıyorum" deyip ellerini göğsüne yaslayıp "Öp beni" dedi.
Rıza dudaklarını aralayıp Halide'nin dudaklarını açlıkla öpmeye başladı. Arzusunun şiddeti o kadar büyüktüki hoyratça yutarcasına öpüyordu. Sanki ruhani bir güç tarafından kutsanmışlardı. Halide'nin içini eritip kaynatana dek öptü. İstekli ve uyumluydu ikiside. Halide'nin saçları yüzüne sürtündü. Soluk soluğa kalırlarken cebinden küçük bir papatya çıkarıp ona uzattı "Yasak olduğu için saklayıp getirdim cebimde solmuş"
Halide'nin içi sevinçle kabardı "Hayatımda aldığım en manidar hediye. Emin ol tıpa şişede ölünceye kadar saklayacağım ve mezarıma koyulurken verdiğin papatyanın da benimle gömülmesini vasiyet edeceğim."
Devam edecek. Diğer bölümde Mühür ve Kenan'ı okuyacaksınız tabii Kürşat ve Buket'i de..
|
0% |