@verahare
|
Annem bizi bırakıp gitmiş"
Suna yıkadığı çarşafları tele asarken yeğenine "Kusura bakma güzelim ama annen yanında olmak için canla başla çabalarken onu görmek istemiyordun." Dedi.
Ayperi'nin göğsü acıyla sızladı. Teyzesi haklıydı. Annesinden hep kaçmıştı.
Sıkıntılı bir ifadeyle "Sadece biraz daha onunla uyumak isterdim" diye açıkladı Ayperi.
Suna "O artık Rıza'yla uyuyacak. Kocasıyla." Burada durup yeğeninin karşısına geçip yumuşak bir tavırla "Ablamda bir kadın Ayperi. Anne olmadan öncede bir kadındı. Yeniden evlenmek onun en doğal hakkı. Gerçek sevgiyi ve aşkı Rıza sayesinde tattı. Şimdi hiç olmadığı kadar mutlu ablam. Lütfen olumsuz şeyler söyleyip ablamın kafasını karıştırma olur mu?"
Eski hatıraların görüntüleri zihnine üşüştü birden. Annesi onunla vakit geçirmek için her yolu denemişti. Kızından kopmamak için kocasının aşağılanmalarına metreslerine bile katlanmıştı. Biri nankörlük etmiş diğeri aldatmıştı. Baba kız Halide'yi yok saymışlardı. Babasının güçsüz sevimsiz varlığı annesinin üstüne kasvet gibi çökmüştü. Rıza'nın varlığı ise güçlü enerji dolu bir yaşam kaynağıydı. Aşkıyla Halide'yi yeniden ayağa kaldırmıştı. Onu karşılık beklemeden tüm inancıyla sevgisiyle beslemişti. Ayperi az önce yaptığı konuşmalardan utandı birden. Hangi hakla annesinin sürekli yanında olmasını istiyordu. Geç olsada anlamıştı. Mutluluk en çok annesinin hakkıydı. O Rıza'yla birlikte mutluydu.
Şimdi baba kız bir olup annesine yaptıklarını hatırlayınca derin bir utanç duyuyordu. Halide bir anne olarak kızını kurtarmak için gözünü kırpmadan katil olmuştu. Ruhu içine çekilir gibi oldu birden. Açık yüreklilikle "Annemin mutlu olmasını bende isterim." Dedi. "Keşke bunların hiçbirini yaşamasaydık" diye mırıldandı.
"Çok az bir hasarla kurtuldunuz ikinizde buna şükretmelisin."
"Doğru"
"Ayperi belki farkında değilsin ama Rıza babandan bile çok düşünüyor seni. Bunu birlikte yaşadığınız zaman anlarsın."
"Beni yanında ister mi o? Kız kardeşi hakkında çok kötü laflar ettim. Birlikte yaşamak iyi bir fikir değil bence"
"Özür dilersin"
"Çok kere özür diledim zaten. Rıza hoşgörüyle karşıladı beni. Fakat benim onların yanında yaşamaya yüzüm yok teyze yaşattığım onca şeyden sonra buna hakkım da yok"
Şefkatle "Ayperi ablamın yanında yaşayacaksın lütfen itiraz etme. Bütün hatalarının farkında olman çok iyi ve yeniden iyi biri olmak için çabalıyorsun. Boş yerine acı çektirme ablama. Eğer onlarla yaşamayı istemezsen bu evlilik gerçekleşmez anlıyor musun? Ablama bu kötülüğü yapma"
Zerda yanlarına gelince ikisi de sustular birden. ~~~~~~~~~
Kocasının kaskatı göğsünde uyanmanın keyfini çıkardı Halide. Yanağının altında atan kalbini dinlemek ne güzeldi. Minnet duyuyordu bunlara. Kalbinin derinlerinden gelen memnun ifadelerle mırıldandı. Kendi yumuşaklığı ve kocasının güçlü kuvvetinin birbirlerine karışması onu hazdan konuşamayacak hale getiriyordu. Vücudu tatlı tatlı sızlıyordu. Parmaklarını göğsündeki kısa seyrek kıların üstünde gezdirmeye başladı. Eti demir gibiydi. Dün yaptıkları şeyler gözlerinin önünden geçince dudaklarını ısırdı.
"Günaydın"
Başını kaldırıp şaşkınca "Sen uyumuyor muydun?" Diye sordu Halide.
"Sen uyanana kadar gözlerimi dinlendirmek istedim" dedi Rıza kısık derin bir sesle. "Gel buraya"
Birdenbire kendini kocasının kucağında bulmayı hiç beklemiyordu. Göğsünün derinliklerinden kopan iniltiyi bastıramadı. Hassas noktaları ürperiyor ruhuysa sarsılıyordu.
Ellerini kaburga kemiklerine götürmüş karısını yönlendirirken "Sen uyurken seni izledim belinin ince kıvrımlarını ve kalçanın zarifliğini zihnime kazıdım." Güçlü erkeksi bir biçimde gülümsedi. "Sadece sen ve ben olacağız" dedi pürüzlü bir homurtu çıkarıp.
Yüzünde titrek bir gülümsemeyle kocasına baktı. Yanakları kızarmıştı. Sarsıcı tutkular eşliğinde hareket ettiler. Mahremiyet ağları onları kuşatırken Halide kocasının fırtınalı gözlerine bakınca nefesini tuttu. Teninin tenine hakim olması katışıksız sıcaklığıyla onu sevip sarmalaması onu iyice hassaslaştırmıştı. Elleriyle karısının yüzünü kavrayan Rıza karısını kendisine yasladı. Onları ele geçiren alevden kaçmak yerine birlikte alevin içine girdiler. Vahşi aceleci ve mutluluk vericiydi. "Gönül avcısı" dedi Halide titrek nefesini salıp tırnaklarını kocasının göğsüne batırıp. "Gönlümü avladın" bu sözleri sanki kocasını kamçılanmış gibi yapmıştı. Rıza birdenbire sertçe doğruldu. Yüzünü iki ellerinin arasına alıp kıvılcım gibi gözlerine pembeleşmiş yanaklarına gül kırmızısı nemli dudaklarına gözleri parlayarak baktı. Vücutlarının arasında boşluk kalmayacak şekilde sımsıkı sardı karısını. Dudaklarını karısının dudaklarına hapsetti. Özlemle. İsteyerek. Tüm sevgisini göstererek. Ağır ve derin öpücükleriyle karısının aklını başından almaya yemin etmiş gibiydi. Bütün istekleri onun için ne ifade ettiğini tutkulu bir biçimde gösteriyordu. Hayatlarında böyle bir yoğunluğu ve samimiyeti hiç yaşamadılar. Karısının boynunu susar gibi öpüp "Seni mutlu etmek istiyorum."
Yepyeni bir arzuyla kocasına baktı. İçinde bir şeyler kenetlendi. Ona hükmetmesini seviyordu. Elmacık kemikleri kızarmıştı. Yumuşak bir iç çekip "Endişelenme beni mutlu ediyorsun." Deyip kollarını kocasının boynuna doladı. Omuzları gergindi. Durdurulamaz bir istekle omzunu dişledi. Tuz ve misk tadını aldı. Tutku kazanında kaynamış gibi hissetti kendini. Ciğerlerindeki hava azalıyordu. Sesi kocasının teninde titriyordu. Sesler odadan taştı. İçindeki kıvılcımlar alev almaya başlamıştı. Bağırarak birdenbire arkaya doğru büküldü Halide. İçindeki düzensiz nefesleri göğüslerini sarsarken kocasına baktı. Eril azminin partılarını görmek onu gururlandırdı. Onu hayata bağlayan şey kocasının kalbiydi. Yaşamını içine aktarırken onu büyülenmişçesine izledi. Son derece talepkârdı kocası. Halide kalbinin atışını boğazında hissetti. Mutluluğun ışıltısı ikisini kuşatmıştı.
Saatler sonra evden çıkıp hazırladıkları evraklarla birlikte evlenmek için belediyeye başvurdular. Bir hafta sonraya gün aldılar. Heyecandan yerinde duramıyordu Halide.
"Bir hafta sonra resmi nikahlı kocam olacaksın" dedi göğsünde bin yığın kelebekler havalanıyor gibiydi. Sevinçli sesini etrafına yaymaktan çekinmiyordu. "Ayperi beni merak etmiştir artık gidelim" dedi.
"Gideriz tabii de ondan önce seni bir yere götürmek istiyorum."
Arabaya bindikleri zaman "Nereye gidiyoruz?"
"Sabret biraz"
"Sabredelim bakalım"
Cebinden mavi fuları çıkarıp karısına uzatırken "Boynundaki izleri kapat güzelim"
Halide kıpkırmızı kesilirken fuları aldı. Kocasının izlerini örterken "Unutmuşum"
Dudakları kıvrılırken "O zaman cebimde yedek fular taşımaya alıştırmam lazım kendimi." Dedi Rıza. Karısının elini alıp avuç içine tutkulu bir öpücük kondurdu "Benden başkası görsün istemiyorum." Dedi kıskandığını belli edercesine.
Denize bakan papatya tarlasına geldiklerinde dünyalar Halide'nin olmuştu. "Çok güzeller sonsuz bir deniz ve papatyalar manzara muhteşem. Burası kimin acaba?"
Rıza "Babam annem için almıştı. Onun için evimizi buraya yapacaktı."
"Neden yapmadı?"
Rıza yaşadıklarını anlattı. Karısının kahrolduğunu görünce "Ağla diye anlatmadım. Başkasından duyacağına benden duy istedim. Evimizi buraya yapmamı ister misin?"
Halide'nin kendini toparlaması uzun sürdü. Hayatın acılarıyla kederleriyle tek başına mücadele etmek zorunda kalmıştı Rıza. Kocasının elini tutup okşarken "Evimizi buraya yapmanı isterim. Sana nasip olmadı ama senin çocukların bu bahçede koşup oynayacak ve biz ikimiz burada hüküm süreceğiz. Ve hergün bir öncekinden mutlu edeceğiz birbirimizi. Düğünümüzü de burada yapacağız" dedi umutlu sesiyle. Gözündeki yaşları güçlükle bastırdı. Gelecekteki evlerinde geçirecekleri neşeli hayatlarını düşledi. Rıza'yla birlikte etraflarına mutluluk saçtıklarını insanların onlara imrenerek baktıklarını geleceklerini düşlerken sırtından başlayıp tüm vücuduna yayılan ürperti onu titretmişti. Bu tutkulu iç döküşten daha fazlasıydı çünkü.
"Sen benim tek amacımsın Rıza. Sen benim sönmek üzere olan hayat ışığımı yeniden aydınlattın." Papatyaların içinde uzanıp ellerini kocasına uzattı. Kocası ellerini kavrayıp yanına uzanınca yüzü aydınlandı birden.
Kopardığı papatyayı karısının tamtaze yüzünde gezdirip onu kıvrandırdı Rıza. Karısının dudaklarına kondurduğu öpücükler kadife gibiydi. Onu yeniden hissetti. Karısının kuvvetle ona sarılması yeniden birbirlerine karışırken adını doğaya haykırmasını ömrü boyunca unutmayacaktı.
Bölüm sonu.
22
Bölümü tamamlamak isterdim ama biraz rahatsızım. O yüzden biraz kısa yazdım affedin.
Kızının saçlarını taramayalı uzun bir zaman olmuştu. Dünyevi zevklerin en güzeliydi bu. "Okulun nasıl alıştın mı bari?"
"Zamanla alıştım."
"Güzel buna sevindim." Diye yanıtlayıp kızının saçlarını avuçlayıp özlemle öptü Halide. Yüzündeki damarlar titreşti birden. "Yeniden bir aradayız ve eskisi gibi anne kızız"
İçini çekip yüzünü annesine döndü Ayperi. Capcanlıydı annesi. Gözlerinden hayat fışkırıyordu resmen. Yüzünde yeni bir gülümseme ifadesi belirmişti. Geniş yüzünün tamamını kaplayan bir gülüşe sahipti artık. Sesi kuşlar gibi şakır şakırdı. Aşk, mutluluk, sevinç, huzur.. bunlar onun karakterinin birer parçası olmuşlardı. Gençliği ve güzelliği yeniden dirilmişlerdi. Tüm bunların sebebi Rıza'ydı.
"Seni çok seviyor"
Halide'nin yüzü gelincik gibi kızardı. Eskisi gibi kızının kıskançlık ve öfke krizlerine girip onu suçlayıp sanki günah islemiş gibi hissettireceğini düşündü. Ama tam aksi oldu. Kızının yüzü aydınlandı birden. Bunu görünce içi hafifledi.
"Gerçek aşkı bulmana sevindim. Rıza abiyle birbirinizi bulmana sevindim"
Halide'nin yüzüne parlak narin bir gülümseme yayıldı. "Rıza'yı kabul etmene sevindim. Öz baban gibi olamaz tabii ama oda seni seviyor. Düşünüyor"
Ayperi ses etmedi.
Kapı çalınca yerinden kalktı Halide. Kapıyı açtığında kocasını gördü. Onun kadar kimse kanını devindiremiyordu. O kadar çekiciydiki kollarını boynuna dolayıp onu çılgınlar gibi öpme isteğini zor zapt ediyordu. Sonsuza dek ona aitti kocası. Şehvet çarpıntıları onları ele geçirmeden "Hayatımın özü geldi" deyip uzanıp yanağını öptü kocasının..
"Senden ayrı kalınca ölmüş gibi oluyorum" birlikte ısı derecesinden başka ısı derecesine geçmek istiyordu karısıyla. Arzularla dolu ruhunu besliyordu karısı.
"Annem kız istemeden evlenilmez" dedi Rıza. "Seni istemeye geleceğiz bu akşam"
Şaşkınca gülüp kocasının ciddiyetini tarttı Halide "Gerçekten mi Rıza?"
Rıza başını salladı hafifçe. "Karım olarak seni ikinci kez isteyeceğim Halide"
Kendini tutamayıp güldü "Bende ikinci kez evet derim kocama olur biter canım" kocasınında ona eşlik ettiğini görünce başını onun göğsüne yasladı. Birlikte içeri geçtiler.
Ayperi yüzünde hoşnut bir ifadeyle karşıladı Rıza'yı. "Hoş geldin" ona nasıl hitap edeceğini bilmiyordu Baba ya da abi mi demeliydi bilmiyordu. Zamana bırakmak en iyisiydi.
"Nasılsın küçük hanım?"
"İyiyim"
"Bizimle birlikte yaşamak istemen beni mutlu etti bunu bilmeni isterim" dedi Rıza.
"Umarım sizi pişman etmem"
"Bizi pişman edecek hiçbir sebep yok ortada." Diye yanıtladı Rıza. "Annenin yanında çok daha güvenli olacaksın."
"Teşekkür ederim"
Halide rahat bir nefes aldı. Kızının olumlu yönden değiştiğini görmek huzur vericiydi.
"Ben size soğuk bir şeyler ikram edeyim" deyip odadan çıkıp mutfağa seğirtti Ayperi.
Elindeki büyük kutuyu Halide'ye uzatıp "Bu akşam bu elbiseyi giyer misin?"
Kaşlarını tatlılıkla çatıp "Yahu sen benim vücut ölçülerimi nereden biliyorsun bakayım ha başkomiser?"
"Sen yokken gardropunu açıp elbiselerinin bedenlerine bakmıştım bir keresinde" dedi Rıza. Karısının gözleri bütün güzel duyguları dışa vuruyordu. Dudakları gökyüzüne açılan bir çiçek gibi hafif aralanmıştı. Birdenbire deli bir istekle o dudakları çılgınca öpmek istedi. Canlandırıcı dudaklarını. Bastırılmış isteklerle kalbini deli gibi çarpmasına sebep oluyordu karısı. Ateşli bakışlarıyla onu yeniden hayata kavuşturmuştu.
"Varlığınla kalbimi sevgiyle oydun. O kadar derinki izleri hiçbir zaman ulaşamayacaksın kocam"
Ayperi'nin getirdiği soğuk limonataları içtiler. Rıza gittikten sonra.
"Bu akşam beni istemeye gelecek ailesiyle" dedi Halide kızına.
"Yaa" diye mırıldandı Ayperi şaşkınca gülümserken.
Suna'yı da çağırmıştı Halide.
Rıza'nın aldığı kırmızı saten elbiseye dili tutulmuş gibi baktı.
"Çok güzel abla" dedi Suna. "Hadi denesene"
"Altına giyecek ayakkabım yok."
Gözlerini elbiseden kaldırıp "Benim su yolu taşlı sandaletim var zaten ayak numarımız aynı anne" dedi Ayperi. "Giyersin olur biter"
Halide kızına içtenlikle sarıldı. Güneş artık onların da üstüne düşmeye başlamıştı. Duygular sağlıklı ve besleyiciydi artık. Anne kıza tazelik katan duygular bolca mevcuttu.
Sevencenlikle ellerini ablasının omuzlarına indirip "Ve Mühür'e gidip saçlarını yaptırırsın" dedi Suna.
"Yok canım saçlarımı tarasam yeter" diye mırıldandı Halide.
"Bu gece senin gecen anne. Tüm gözler üstünde olacak pırlanta gibi parlamalısın" dedi Ayperi kalkıp annesinin koluna girirken "İlk önce banyoya gir sonra birlikte çıkarız"
"Ayperi haklı abla. Bir güzel hazırlanmalısın" dedi Suna.
"Pekala ikinizle birden mücadele edemem siz kazandınız" dedi Halide.
Suna "Bebeğimin cinsiyetini öğrendim" dedi birdenbire.
"Ne peki bizi ne bekliyor"
"Adını Karan koyacağız" dedi Suna gülümserken.
Kardeşine sarılıp "Hayırlı olsun bir tanem." Dedi Halide.
"Ay ben ona ne gömlekler giydereceğim pantolon askıları alacağım saçlarını jöleliyeceğim beyefendinin" dedi Ayperi sevecenlikle. Teyzesinin gergin karnını yumuşak hareketlerle okşarken "Bayram şekeri gibi olacak valla bu"
"Deli kız doğmamış bebeğe don biçtin bile" diye güldü Suna.
"Neyse akşam için giyeceğim elbiseyi ütülemem gerek" deyip odadan çıktı Ayperi.
Yeğeni odadan çıkınca ablasının yanına gitti Suna "İki gün boyunca ne yaptınız abla"
"Dini nikah kıydık biz. Rıza'nın evindeydik"
Suna inanamayarak bakıp "Yani siz şey oldunuz mu?"
"Birlikte olduk" diye açıkladı Halide.
"Hızlı evliler sizi"
Halide'nin yüzü kızarırken "Terbiyesiz" diye kınadı.
Muziplik edip "Aa ne dedim sanki. Kocan değil mi ne diye utanıyorsun. Ay belki yakında hamilelik haberini alırız abla" diye gülüp ablasına sarıldı Suna. "Artık sana da dantelli tangalar alırız" kahkahayı bastı.
Ağzını memnuniyetsizlikle çarpıtıp "Ne ayıp şeyler bunlar. Hiç yakışmıyor senin ağzına"
Suna ablasının utançtan kızarıp titreşen yüzünü avuçlarının içine alıp sıkarken "Aman abla kadınlar yan yana geldi mi böyle şeyler konuşup gülüşürler. Geçen Zerda'yla pazara gittiğimizde içgiyim satan tezgahın önünde üç beş tane kadın kulaktan kulağa fısıldaşıp gülüşüyorlardı. Bende renk renk aldım kendime. Kocamın sevdiği renklerden tabii" diye konuşup göz kırptı.
Kardeşine inanamayarak bakarken "Suna sen zıvanadan çıkmışsın" dedi sesi utançtan boğuk boğuk çıkarken.
"Bence sende kendi içgiyimlerin hakkında yeni fikirler edinmelisin. Nihayetinde evli bir kadınsın."
İstemeden içgiyimlerini düşündü. Ve kız kardeşine hak verdi. Elbiseleri gibi onlarıda değiştirmesi gerekti.
"Hadi çık git evine. Yeterince utandırdın beni"
"Bende kuaföre geleceğim seninle"
Halide banyoya giderken "Tamam o zaman elbisemi ve ayakkabımı çantaya koyar mısın?"
~~~~~~~~
Gelini için aldığı Trabzon hasır setli altını akrabalarına gösteriyordu Kader Hanım.
"Gelin güzel mi bari"
Kader Hanmın yüzü ışıdı. Cevap vereceği sırada annesi burnundan soluyarak lafa atladı birden.
"Dul kadının her yeri güzel olsa ne olurki. Her çiçek ilk açtığı zaman güzeldir. Eşsizdir. Hayranlık uyandırıcıdır. Tekrar tekrar açan bir çiçek ne kadar güzel olabilir ki?" Dedi Kudret Hanım hoşnutsuzlukla
"Anne Rıza'nın yanında böyle saçmalama sakın. Hatta bizim yanımızda da konuşma böyle. Hem ne olmuş dulsa? Başka bir gezengenden gelmiş gibi tavır takınma. Halide'de bizim gibi bir kadın"
"Anlamıyorsun. Dul kadın ikinci kocasına hiçbir şey veremez kızım. Çünkü ilk heveslerini aşklarını dokunuşlarını ilk kocasına vermiştir zaten."
Annesinin acımasızlığı karşısında "Onlar birbirlerini seviyorlar anne. Önemli olanda bu zaten. Hem dul dul diyorsunda seninde kızın bir dul ve bana sürüsüyle ikinci koca arayanda sendin anne unuttun mu?"
"Sen farklıydın Kader. Seninle evlenmek isteyen bir sürü erkek vardı. Sebebi babanın sahip olduğu konumdu."
Kader Hanım sabırla nefesini saldı "Sakın Rıza'nın yanında böyle konuşma içini kanatma oğlumun. Hatta sen gelme anne."
"Ya kim isteyecek kızı?"
Kader Hanım "Oğluma gelinimi ben isteyeceğim" dedi dik bir duruşla.
"Annenim Kader bu mu gösterdiğin sadakat?"
"Annem gibi davran o zaman" diye parladı.
Kudret Hanım "Anne gibi öyle mi? Babanın ve abinin ölümlerine sebep olduğunda seni ortada bırakmadım. Çocuklarına ve sana baktım. Şimdi sen nankörlük edip sana annelik yapmadığımı söylüyorsun ya ciğerimi parça parça ediyorsun kızım."
"Biliyor musun artık hiçbir şey hissetmiyorum anne. Oğlumdan ve kızımdan o kadar ayrı kaldım ki. Rıza'yı kazandım fakat Selma'yı kaybettim. O beni hiçbir zaman affetmedi. Şimdi onun kızına annelik yapacağım. Selma'ya yapamadığım anneliği onun kızına yapacağım. Berna için ayakta durmalıyım. Doğru bana ve çocuklarıma baktın. Ama unutmaki babamın ve abimin işlerini de ben üstlendim. Oğlum ve kızımda arkamdan geldiler. Yani anne senin bize baktığın kadar bende sana baktım."
Meryem ortamı yatıştırmak için "Lütfen yapmayın anne" dedi. Yengesine dönüp "Ceylan çocukları hazırla birazdan çıkacağız"
Kudret Hanım ayaklarının dibinde uzanmış kendisine gülümseyen Berna'ya baktı. Yüreği yumuşadı birden. Eğilip Berna'yı kucaklarken "Gel bakim kucağıma" dedi sevimli bir tavırla.
Ceylan "İnşallah Rıza'nın çocuklarını da seversin babaanne"
"Yaşlandım artık ömür yetmez bence"
"Orasını Allah bilir" dedi Ceylan. "Ama bence torun haberini duymak yakındır."
"Ne demek istiyorsun kız?"
Ceylan müşfik bir tavırla "Rıza ve Halide imam nikahı kıydılar bile. Benle kocamda onlara şahitlik ettik" dedi.
|
0% |