Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Seni seviyorum adam

@verahare

Görüşüne gelen Rıza'ya sımsıkı sarıldı Halide. Hoyratça sevdi onu. Göğsünde mutluluk dalgaları coşuyordu adeta. Ellerinin onun avuçlarında olmasını teninin sıcaklağını duymayı seviyordu. Onun gözlerine bakmayı aşk duygularıyla algılarını değiştirmesini seviyordu. Ona dahil her şeyi seviyordu "Seni seviyorum adam" dedi sıcak bir sesle.

 

Halide'yi kucağına çekti Rıza. İkisinden başka kimse yokmuş gibi davranıyordu. Elini ensesine götürüp kadife gibi yumuşacık tenini arzuyla okşadı. Halide'nin tüyleri kirpi gibi dikilmişti. Rıza onun ipeksi saçlarını okşayıp arkaya atarken "Seni çok özledim Halide" diye fısıldadı yüzüne. Onun kokusunu içine çekti vücudunun sıcaklığını duyunca biraz daha yaklaşıp tadını çıkardı. Huzurlu ve sıcaktı. İç çekerek yüzünü omzuna sürtüp "Şimdi dudaklarını öpmek yakıcı inlemeni duymak için çıldırıyorum ama maalesef yapamıyorum. Şimdi bu insanlar etrafımızda olmasalardı keşke." Diye iç geçirdi. Mahrem nefesi Halide'nin yüzüne yayılmıştı. Kulağını öpüp "Sen benim bağımlılığımsın"

 

Halide sessizce inledi. Onun soluğunu dudaklarında hissetti. Uyluklarından yayılan sıcaklık tüm bedenini sardı. Rıza'nın ihtiraslarının doyumuna ulaşmak istiyordu. Bir an özgür olmayı istedi. Rıza'yı istiyordu. Yarınki mahkeme nasıl sonuçlanacaktı bilmiyordu. Gergindi bunu ona yansıtmamaya çalışıyordu. Özgür olmayı ve vücutları birbirlerine dolanmış olarak aynı yatakta sabahlamayı istiyordu. Bu istekler için yaşıyordu artık. Rıza'yı istiyordu onu kocası olarak istiyordu. Soyadını en kısa zamanda alacaktı. Ve artık hayatını ruhsuz ve sessiz bir keder içinde geçirmeyecekti. Rıza diye bir gerçek vardı çünkü. İçinden 'Ne mutlu bana' diye geçirdi. Sonsuz bir mutluluk süreceklerdi. Çok az kalmıştı.

 

"Berna nasıl büyüdü mü biraz? Esma teyze ona çok iyi bakıyordur biliyorum ben. Sahi o niye hiç telefonuma çıkmıyor?"

 

Rıza gözlerini kaçırdı.

 

Halide'nin dudakları dümdüz bir çizgi halini alarak gerildi birden."Bir şey olmuş söyle Allah aşkına" dedi huzursuzca.

 

Üzgünce "Esma teyze kalp krizinden öldü" diye mırıldandı Rıza.

 

Halide "Ahh" diye inledi. Gözlerine yaşlar doldu. Çenesi titredi. Esma teyzeyi annesi kadar seviyordu. Onun sayesinde Rıza'yla tanışmıştı. Ve artık o yoktu. "Bana neden söylemediniz?" Diye isyan etti. Birdenbire kendini yorgun hissetti. Kolları ve bacakları külçe gibi ağırlaşmıştı.

 

"Ne yararı olacaktı ki?"

 

"O çok iyi biriydi ve artık yok. İyilerin erken ölmek gibi kötü huyları var" diye ağlamayı sürdürdü Halide. Hıçkırdı. Onu sakinleştirmek Rıza'ya düştü. Uzun bir sessizlikten sonra "Benim yerime mezarına çiçekler ek Rıza" dedi Halide.

 

Dudaklarını alnına bastırıp öptü "Her zaman emrine amadeyim" deyip Halide'nin yanaklarını şefkatle öpmeye başladı.

 

"Peki Berna'ya kim bakıyor?"

 

"Perihan yenge bakıyor ve Berna onların yanında çok mutlu. Suna'da sağ olsun çok güzel ilgileniyor Berna'yla."

 

"Herkes saklamış benden Esma teyzenin ölümünü" diye üzgünce mırıldandı Halide.

 

"Seni üzmek istemedik. Birgün hepimiz ölmeyecek miyiz? Ölüm bir başlangıçtır bitiş değil. Lütfen artık isyan etme güzelim."

 

Üzgünce başını salladı. "Ama sen beni bırakmazsın değil mi? Yani birini yarı yolda bırakmak gibi kötü huyların yoktur değil mi?"

 

Halide'nin sözleri Rıza'nın içini kanattı. Onun kadar kaybetmekten korkan birini tanımamıştı. "Dur hele Öğretmen Hanım daha kitaplar okuyacaksın bana. Benim çocuklarıma rahminde yer açacaksın. Ben senin güzel yüreğin hatırına bin yıl daha yaşarım Halide. Yüreğimin kökünden kuruduğunu sanırdım ta ki seni görünceye kadar. Sen geldin yüreğime umutlar ektin. Gülüşlerinle umutlarımı suladın. Bakışınla umutlarım filizlendi. Sözlerinle umutlarım dallandı koca bir çınar gibi oldu. Çın çın öten sesin yaşama kaynağım oldu. Varlığınla beni şereflendirdin. Beni dünyanın en güzel adamı yaptın. Sayende ellerim çiçekte tutuyor kitapta"

 

Dudakları kıvrıldı. Allah'a Rıza'yı ona verdiği için şükretti. Varlığı derin bir manaydı Rıza. "İyi ki varsın ve iyi ki benimsin" dedi huşu içinde kalıp.

 

Ve yarın olacaklardan hiç bahsetmeden ayrıldılar.

 

~~~~~~~~

 

 

 

 

 

Evine gittiğinde annesini koltukta otururken görünce şaşırdı. Simsiyah şalını saçlarının yarısını örtecek kadar takmıştı başına. Kara saçlarının arasında gümüş telleri vardı. Beyaz ince çehresi artık eskisi gibi capcanlı değildi. Teni solgundu. Yanaklarında göz çevrelerinde ve alnında ince çizgiler oluşmuştu. Fakat tüm bunlar güzelliğini gölgede bırakmıyordu. Belki eskisi kadar capcanlı değilsede hâlâ güzeldi. Eskiden ona sarıldığı zaman gül şurubunun kokusunu alırdı. Rıza merak ediyordu annesi hâlâ gül şurubu kokuyor muydu acaba.

 

Kader Hanım gergince yerinden kalkıp oğluna doğru bir iki adım attı. "Acılarının sebebi olduğum için özür dilerim." Dedi. Kocasını ve metresini kendi elleriyle öldürmüştü. Bugünkü aklı olsaydı aldatıldığını öğrendiği gibi çocuklarını alır kendilerine yeni bir hayat inşa ederdi. O zamanlar gençti fazlasıyla gururluydu. Kocasını sevdiği için babasını ve abisini ihbar etmişti. Kader Hanım o zaman onların öleceklerini düşünmemişti bile sadece tutuklanıp ceza alacaklarını sanmıştı. Babasını ve abisini öldüren kişinin kocası olduğunu öğrendiğinde bile onu sevmekten geri durmamıştı. Ta ki aldatılıp kocasının boşanmak isteyeceği güne kadar. Dünyada onun kadar kocasını seven bir kadın yoktu. Sevginin bu kadarı zehirliydi. Balın bile fazlası zehirliydi. Her şey ölçüsünde güzeldi. Kocasını öldürdüğüne pişman değildi. Onun pişmanlığı Rıza'ydı. Oğlunu kaybetmişti. Sonsuz acılarla doldurmuştu yüreğini. Oğluna en büyük kötülüğü yapmıştı. Selma daha bebekti Meryem okuldaydı en büyük oğluda mahalldeki çocuklarla maç yapıyordu. Kocasıyla yaptığı tartışmaya bir tek Rıza şahit olmuştu. Onun yüzünden yılarca konuşamamıştı.

 

Artık ona kızamıyordu bile. Belkide affetmeyi denemeliydi. Olaylara yabancı birinin gözünden bakınca Kader Hanımı haklı buluyordu Rıza. O aldatılmayı hak etmemişti. Evine kocasına çocuklarına sımsıkı bağlı bir kadındı o. Rıza küçük bir çocukken anneannesinin evlerine birkaç küfe dolusu sebze meyve erzak getirdiğini hatırlıyordu. Anneannesinin elini cebine atıp bir tomar parayı annesinin eline sıkıştırdığını ve bunun karşılığında annesinin sinirlenerek parayı annesine geri verip 'Anne ben para istemiyorum. Bu aldıklarınıda geri götür. Ben kocamın gururunu kıramam.' Diye öfkeli konuşmasını hiç unutmamıştı. Birçok kadın geçim sıkıntısı çektiğinde ilk olarak ailesine başvururdu. Kader Hanımsa kocasını küçük düşürmekten sakınırdı. Evlendiği zaman babasının evindeki bolluğu kocasının evinde bulamamıştı ama hiçbir zaman da şikayetçi olmamıştı. Elindekiyke yetinmeyi biliyordu. Kocasını ve çocuklarını sevdiği için katlanmıştı her şeye. Bazen ne yapsakta sevginin de yetmeyeceği şeyler vardır. Kader Hanım bunu acı bir şekilde öğrenmişti.

 

Sessizce annesine yaklaştı. Kalbindeki sızı gözlerine yansıdı. "ikimizinde pişman olduğumuz şeyler var ne kadarını telafi edebiliriz bilmiyorum anne. Ama ikimiz yaşıyoruz ve bir şeyleri değiştirebiliriz."

 

Kader Hanım sessizce göz yaşı döktü. O zamana kadar kontrol altında tuttuğu tüm duygular oğlunu görünce yüreğinden akan acı bir sele dönüşmüştü. Kollarını uzatıp "Oğlum" dedi hasretli bir çekişle. Sözcüğün tadına doymadı. Üst üstte oğlum dedi. Kendini hiçbir zaman affetmeyecekti. Kocasını öldürmek yerine boşanmayı kabul etseydi hayatları cehenme dönmezdi.

 

"Pişmanım Rıza. Eğer boşansaydım bunların hiçbiri olmazdı. Takvimler geriye dönse keşke."

 

Başını annesinin dizine indirip "Merak ediyorum hâlâ gül şurubu yapıyor musun? Senden başka hiç kimse gül şurubu yapmadı bana anne. Bana gül şurubu yapar mısın?" Diye sordu Rıza. Babasının ölümünden sonra amcaları Selma'yla onu yanına almıştı. Amcaları evden çıktığı zaman yengesinin ve yetişkin çocuklarının soğuk bakışlarına iğneleyici laflarına maruz kalıyorlardı. Bir ara annelerinin evi bastığını onları yanına almak için amcalarıyla mücadele ettiğini gördü. Rıza onu gördüğünde korkup kaçmış somyanın altına saklanmıştı. Amcalarının "Rıza seni istemiyor Kader. Babasının katilini istemiyor" diye bağırmıştı. O günden sonra birkaç defa gelmiş her gelişinde Rıza ondan kaçmıştı. Kader Hanım onları yanına alsada nefretten başka hiçbir şey kazanmayacağını acı bir şekilde öğrenmiş pes etmişti.

 

"Gül şurubu mu?" Diye gülümsedi Kader Hanım "Meryem'in çocuklarına yapıyorum sana da yaparım"

 

"Başımı okşa anne uyut dizlerinde yine eskisi gibi. Ve beni bir daha hiç bırakma"

 

Oğlunun başını okşayıp alnını öperken "Bırakmam" dedi Kader Hanım okşayıcı bir sesle.

 

 

 

 

Birkaç saat sonra oğlu derin uykuya dalmışken evden sessizce ayrıldı Kader Hanım. Kapının önüne park ettiği arabasına binip Halide'nin mahkemesine katılacak hakimle görüşmek için yola çıktı. Rıza'nın onu affetmesi kalbinde çiçekler açtırmıştı resmen. Evine gittiğinde Hakime Hanımın avaz avaz bağırdığını Meryem'in sabırla nezaketle "Bizi yanlış anladınız sizi tehdit etmiyoruz" dediğini duydu.

 

Kader Hanım seri adımlarla yürüdü. "Hoş geldiniz"

 

Gözleri ateş saçarak "Ne hoş gelmesi hanımefendi beni resmen kaçırttınız. Sizin karşınızda koskoca bir hakim var" diye çığırdı Esra. "En ağır cezayı almanızı sağlayacağım"

 

Kader Hanım tebessüm ederek tekli koltuğa oturdu "Sen hakimden önce bir kadınsın kızım" dedi. "Seni zorla getirmek gibi niyetim yoktu. Seninle görüşmek için defalarca kapına geldim ama her seferinde ret edildim. Kusura bakma zor kullanmaktan başka yol bırakmadın."

 

Esra etrafındaki silahlı adamlara kızgınca bakıp Kader Hanıma çevirdi gözlerini "Sizden korkmuyorum" dedi cesurca. "Kim olduğunuzu biliyorum ve korkmuyorum"

 

"Korkma zaten." Diye parladı Kader Hanım.

 

Esra yılgınca "Ne istiyorsunuz o zaman?" Diye konuşup yılgınca yaşlı kadının karşısındaki koltuğa çöktü.

 

"Şimdi aynı dili konuşmaya başladık. Yarın gireceğin davayı konuşalım seninle. Kızını tecavüzden kurtarmak için katil olan kadından bahsedelim.

 

Alayla "Tahliye et diyorsun yani?" Dedi Esra. "Ben cübbemi size vereyim o zaman davalara bakarsınız falan"

 

"Bir kadın olarak seninle konuşuyorum. Halide'yi serbest bırakmalısın. Eğer ceza alırsa dışarıdaki pislikleri cesaretlendirmiş olacaksın. O zevkine katil olmadı o kızını ve kendisini bir pislikten korudu sadece. Şimdi eğer sen Halide'ye ceza verirsen bu olayı duyan insanların adalete olan inancınıda yitirmelerini sağlarsın."

 

Esra "Daha karar vermedim" dedi gergince. "Kararı yarın hep birlikte öğreneceğiz"

 

"Karar şimdi verilecek" diye konuştu Kader Hanım. Keskin bakışlarını genç Hakimenin üstünden çekmedi.

 

"Beni tehdit etmeye kalkmayın. Ayrıca adaletten bahsedecek en son kişi sizsiniz bence. Kadınlık gururunuza yediremeyip kocanızı ve metresini öldüren sizsiniz. Ama insan dört tane çocuğunu hiç mi düşünmez anlamıyorum. Yerinizde olsam çok şükür ki değilim. Çocuklarımı alır kendi yolumu çizerdim"

 

Kader Hanım küçümseyerek bakıp "Kayıplarım kazandıklarımdan çok biliyorum. Fakat katil olmam beni kötü bir anne yapmaz. Dünyada hiçbir kadının benim yerimde olmasını istemem. Ardımda bütün ailemi bırakıp bir adamın peşine düştüm. Sevdim. Sevdiğim için ailemi feda ettim. Fakat yine de kötü ben oldum. Sevgininde yetmediğini kötü bir şekilde öğrendim"

 

"Korkunç bir vicdan azabı çekiyor olmalısınız"

 

Buz gibi baķış fırlatıp "Ben diyetimi ödedim" dedi Kader Hanım.

 

Hışımla ayağa kalkıp "Artık gitmek istiyorum" dedi Esra.

 

"O çok iyi bir kadın. Yerinde kim olsa aynı şeyi yapardı" diye ekledi Kader Hanım "Halide'yi hapisle cezalandırırsan kötü niyetlileri sevindirmiş olacaksın"

 

Esra ardına bakmadan seri adımlarla yürüdü.

 

Meryem önüne geçip "Bizim çocuklar bıraksın sizi" dedi yumuşak bir sesle.

 

"Sakın bir daha karşıma çıkmayın" evden çıktığında yarınki mahkemeyi düşündü. Doğru ve adil bir karar vermeliydi.

 

Devam edecek...

 

 

Loading...
0%