Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Arslan Karadağ

@verahare

 

 

 

Günler sonra hamile olduğumdan artık emindim. Her sabah gözlerimi mide bulantılarıyla açıyordum. Belim ve kasıklarım şiddetli bir şekilde sancıyordu. Kaynanamla hiç de iyi olmayan aramız, ev işlerine elimi sürmüyorum diye daha da kötü olmuştu. Bir zamanlar zevkle temizleyip kendime yuvam bildiğim evi sevmiyordum artık. Bekarken çalışıp kendi paramla yaptığım çeyizimlerimi bile görmek istemiyordum. Bana ne oluyordu anlamıyordum. Bazen kocamın üstümde açlıkla gezinen gözlerini oymak istiyordum. Kaynanamın susmak bilmeyen ağzını sonsuza dek tıkamak istiyordum. Halimden hareketlerimden şikayetçi olan kaynanam ve kocam anneme şikayet etmişlerdi beni. 'Kızına çeki düzen ver' demişlerdi.

Annem birkaç günlüğüne onlarda kalmamı teklif etmişti. Okşayıcı bir sesle ve merhamet dolu öpücüklere boğmuştu beni. Yatışmamı istemişti. 'Hele bir bebeğini kucağına al. Gör bak o zaman her şey düzelecek kızım' demişti. Benimse hiçbir seyin düzelmesini istemek gibi bir niyetim yoktu. Yalnızca bebeğimi istiyordum o kadar.


"Hadi bakalım doktora gitme vaktin geldi. Evde test yaptın hamilesin biliyorum fakat yine de doktora görünsen iyi olur " dedi Orhan az önce banyodan çıkan karısına. "Lavaboyu temizledin değil mi? Yanlış anlama ama kusmuk temizleyemem çünkü görüntüye dayanamayıp bende kusarım"

Soğuk bakışlarımı kocamın üstüne dikip yüzümü kuruladığım havluyu göğsüne sertçe çarptım "Temizledim merak etme" diye çıkıştım. "Benim pisliğim en azından suyla temizleniyor. Ama sen kendini ne yapsan temizleyemezsin. Ölsen bile zina yapan bir pislik olarak anılacaksın"

"Sana en pahalı hediyeler aldım. Güllere boğdum seni. Binlerce kez özür diledim." Dedi Orhan vefasız bulduğu karısına. Az önce ettiği sözlerden pişman oldu. Karısının içine işleyen dondurucu gözlerinden korktu birden.

Belirgin bir kinle bakıp "Ve tüm bu basit davranışlarınla kendini rezil ettin" diye lafımı yapıştırdım. "Her gün acaba kendini daha ne kadar küçük düşürecek bu diyorum" deyip evden hışımla çıktım.

Tedavi olduğum merkeze gittiğimizde içip kıpır kıpırdı. Göbeğim yarısına kadar açıktı. Gözlerimi ultrasondan ayıramıyordum bir türlü.

"Tebrikler hamilesiniz Mahru Hanım"

Bebeğim bana tutunmuştu demek. Yüzümü göremiyordum ama bugüne kadar en güzel gülümseme belirmişti yüzümde. Ruhumun üzerine çöken karabasan kalkmıştı nihayetinde. Yalnız değildim. Ben ve bebeğim vardık. Bundan sonra iki kişiydim. Yüreğim kabarmıştı. Uzun bir süreden sonra rahat bir nefes almıştım sonunda.

Birdenbire kapı sertçe açılınca irkildim. Kadının biri delirmiş gibi bana bakıyordu. Kesik kesik nefes alıyor göğsü hızlı hızlı inip kalkıyordu.

"Ne işin var burada? Seni kovmuştuk defol. Güvenliği çağırın"

Diye bağırdı doktorum ve aynı zamanda bu merkezin sahibinin karısıydı Hülya Hanım.

Defne doktor, Rahmi Beyin yaptığı hatayı karısına itiraf edişini tesadüfen duymuştu. "Oldu bir kere. Çeneni sıkı tut yeter" diye konuşmuştu Hülya Hanım. Rahmi Bey ise "Bu skandal duyulursa rezil oluruz belki merkezimiz kapatılır bile" demişti.

Doktor Defne bu hatayı öğrendiği günden beri vicdanı yüzünden uyuyamıyordu. Bu yanlışı öğrendiğini itiraf etmiş susması için yüklü miktarda para teklifi almıştı. İkna edemeyince de tehdit etmişlerdi onu. Defne'nin korkusuz olduğunu görünce de işten atmışlardı.

Ortada bir haksızlık vardı. Defne haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmak istemiyordu. Hasta bilgilerine ne yapıp edip ulaşabilmişti sonunda. Maalesef Arslan Beye yetişememişti. Telefonuna da ulaşamamıştı bir türlü. Mektup yazıp ev adresine gönderecekti.

"Mahru Hanım rahmindeki bebeğin babası kocanız değil" dedi bir çırpıda.

Hülya Hanım nefretle ayağa fırlayıp kapıya koşup "Güvenlik güvenlik" diye çığlık attı.

Donmuş bir haldeydim. Algılarım uyuşmuştu. Ne diyordu bu kadın?

Orhan "Ne demek bu? Yani karımın başka bir adamdan mı hamile kaldığını söylüyorsunuz? Öyle saçmalık olur mu lan?" Diye ağzından tükürükler saçıyordu.

Güvenlikler Defne'yi yaka paça götürürlerken "Yemin ediyorum bebeğin babası kocan değil. Bebeğinin babası Arslan Karadağ. Yalan değil bu"

Arslan Karadağ. Kimdi bu adam? Doktor Defne doğru mu söylüyordu?

Orhan ortalığı yıkıp küfürler savuruyordu. "Doğru mu lan bu doğru mu?" Deyip Rahmi Beyi yumrukluyordu. Belindeki kurusıkı tabancayı çıkarıp şakağına dayadı birden. "Ya bana gerçeği anlatırsın ya da karınla beraber gebertirim seni"

"Karınızın bebeği size ait değil. Maalesef karışıklık oldu. Hem siz bir bebek istemiyor muydunuz? Babasının kim olduğu ne fark eder?"

Orhan öfke ve kıskançlıkla doktoru yumrukladı.

Deli gibi korkuyordum. Başka bir adamdan hamile kalmıştım. Midem kasılmış çenem kilitlenmişti. Bir ara Orhan'ın koluma yapıştığını gördüm.

"Hemen kürtaj olacaksın" diye böğürdü Orhan. "El alemin piçinden hemen kurtacağım seni. Bu günahtan kurtulmalıyız bir an önce."

Bu sözler kalbimi kanatmıştı. Babası kimse kim artık bir önemi yoktu ki. Bebeğim bana aitti. Ve ben onu korumakla yükümlüydüm. Birdenbire nereden geldiğini anlamadığım bir güçle Orhan'ı itip odadan koşarak uzaklaştım. Hastaneden çıktığımda nefes nefeseydim. Ansızın önüme çıkan arabada Doktor Defne'yi gördüm. Arabanın kapısını açmış gelmem için işaret ediyordu. Orhan bana yetişebilir kürtaj olmaya zorlayabilirdi. Hiçbir şey yapamasa da karnıma bir yumruk atması bebeğimi öldürmeye yeterdi. O yüzden hızlıca bindim arabaya.

"Bu doğru mu gerçekten?" Dedim şoku atlatamadan.

"Doğru. Ve biliyor musun bu onların ilk hataları değilmiş. Polise gidip şikayet edeceğim onları başka çiftlerin hayatları kararmasın artık."

Panikle "Ben ne yapacağım?" Dedim. İçgüdüsel olarak ellerim kendiliğinden korumak ister gibi karnımın üstünde birleşti. "Bebeğim doğsun istiyorum" diye sızlandım.

Defne cebinden Arslan'ın ev adresini ve telefonun yazılı olduğu notu çıkarıp Mahru'ya uzatıp "Bu bebeğinin babasının adresi. Ulaş ona kendi aranızda konuşup halledebilirsiniz."

Orhan bebeğin ondan olmadığı için kürtaj olmamı istiyordu. Bebeğimin babası da karısı yerine benim onun bebeğini taşımamı istemeyecekti belkide. İçim kasılıyordu. Korkudan ölecektim neredeyse. Güvende değildik.

Günler sonra...

Aileme sığınmıştım. Babam aile üyelerinden büyükleri toplamış hamileliğimi sonlandırmak için konuşma yapıyordu. Onlara göre zinaydı bu. Bebeğim nefret tohumuydu. Herkes benden nefret ediyordu. Günaha bulandığımı bebeğimin doğmaya hakkı olmadığına karar verilmişti. Allah'ın verdiği canı almaya kalkışıyorlardı. Eğer Allah beni anne olmaya layık bulduysa benimde canım uğruna bebeğimi korumam gerekmez miydi? Kendimden vazgeçerdim ama bebeğimden asla.

Bahar "İnsanların yüzüne nasıl bakarız?" Dedi görümcesine suçlarcasına bakıp.

En büyük abimin karısına nefretle baktım. Yanıbaşımda olan ablalarımın sessiz kalışlarıysa daha çok canımı yakıyordu.

Nihan "Ama masum bir bebek o daha." Diye cılızca konuştu.

"O bebek zina ürünü hepsi bu" dedi Nazlı.

İkinci yengemin sözlerine karşılık "Zina değil" diye bağırdım. "Zina değil işte. Babasını görmedim bile"

"İçindeki can ona ait ama"

Gülay kardeşine sarılıp başını öptü "Yeter üstüne gitmesenize. Hem size ne oluyor?"

Yüzümü ablamın göğsüne sakladım. Korunmak istiyordum.

Meryem Hanım verilen kararı kocasından duymuştu. Yıkılmış bir haldeydi. Bir yere bir şeylere tutunmak istedi. Yanıbaşındaki kocasına ise hiçbir zaman tutunamamıştı. Gözünden yaşlar dökülüp "Bunca yıl" dedi yalvarırcasına "Senden hiçbir şey istemedim. Lafını ikiletmedim Yahya. Şimdi istiyorum. Mahru'yla bebeğine dokunmayın." Kocasının bakışları içini eziyordu. Bunca yıl bu zalim adama nasıl katlanmıştı bilmiyordu.

"Kızımız elin piçini doğursun bizde gavat diye anılalım. Yarın öbürgün kapımıza da boynuz dikerler." Diye tısladı Yahya. "Sen ne anlarsın ki?"

"Hakkınız yok" tokat öyle şiddetliydi ki Meryem Hanım kendini koruyacak zamanı bulamadı. Dudağı patlamış kanı diline bulaşmıştı. Yerden gözlerini kaldırdığında her iki oğlunu da mahçup bir halde gördü. Annelerini babalarından koruyamayan oğullar doğurmuştu. Sarsıcı bir acıydı bu.

Yahya eğilip karısının yazmasının üstünden saçını çekip "Sakın bir daha benimle böyle konuşma. Eskisi gibi mi olayım illa bir yerini kırıp öyle mi susturayım seni Meryem?"


Babamın getirdiği kara haberi uysallıkla dinledim. Şimdi Orhan'a götüreceklerdi beni. Orhan vakit geç olduğu için kürtaj yapacak doktor bulamayacaktı. Yarına kadar vaktim vardı.

"Yüzümüzü yere eğdirme Mahru. Ben bunca yıl şerefimizi korudum bunu senin bozmana izin verecek değilim."

Babam şereften bahsediyordu. Annemi aldatan babamdı. Kocası olan, sırf başları açık ve kısa etek giyorlar diye onlara hafif kadın deyip arsızca utanmadan bakan babamdı. Eve kolunun kıvrımında boru gibi sardığı çıplak kadın dergileri getiren yine babamdı. Kazandığı paranın çoğunu metresine yediren de babamdı. Tüm bunları yapıp bana şereften bahsetmesi midemi bulandırıyordu. Ben bu dünyada babamdan daha şerefsizini görmemiştim.

"Katil etme bizi Mahru hemen kurtul o piçten"

Ahmet abime öylece baktım.

Kız kardeşine kinle bakıp "Ne kocana ne de bize bunu yapmaya hakkın yok" dedi Mustafa sert bir sesle.

Benim hakkım neydi?

Bu dünyaya ben ve bebeğim hariç herkes sığıyordu.

Nefesimi kesmek istiyorlardı.

Hoyratça.

Bir korsan gibi hayatımı yağmalıyorlardı.

Elbirliğiyle öldürüyorlardı beni.

Annem ve ablalarım dışında kimsem yoktu. Onlar benden daha acizlerdi.

Babam kendi eliyle kocamın evine bıraktı beni. Bir katilden başka bir katile gidiyordum.

"Erkek adama başkasının dölünü doğuracağım denir mi? Orhan yine iyi dayanmış. Bu laf üzerine seni alnının ortasından vurması lazımdı. Ama işte sonunda hapis yatmak var. Sen uğruna hapis yatmaya da değmezsin ki"

Nefretle yüzüne tükürmek istedim. Biraz daha kalırsam kendimi tutamayacaktım. Zili çaldım. Kim o demeden açmışlardı kapıyı. Kapıyı itip eve girdim.

"Kabul ettin mi?"

Kuruyan boğazım canımı yakıyordu. Su içmek için mutfağa seğirttim. Kaynanam patatesleri dilimlemiş ocağın başında tavaya koyduğu yağın kızarmasını bekliyordu.

"Kurtul o piçten hemen adımızı boynuzluya mı çıkaracaksın?"

Diyen kaynanamı umursamadım. Buzdolabını açıp soğuk su dolu sürahiden iki bardak su içtim.

"Aldıracaksın onu. Beni bu utanca mahkum etmeye hakkın yok Mahru"

Diyen kocama alayla bakıp "Sen beni aldatırken benim ne hissettiğimi hiç düşündün mü Orhan? Ve en önemlisi tüp bebeği yapma fikri senden çıkmıştı unuttun mu? Sorun bende değil sendeydi. Ama sırf erkeklik gururun incinmesin diye sorunun bende olduğunu söyledin herkese. Ben senden boşanıyorum ve bebeğimi doğuracağım" dedim güçlü kararlı bir tavırla.


"Elin Arap'ına bak hele. Bize medeniyet dersi mi veriyorsun bedevi?" Diye çıkıştı Orhan. Karısının kolunu canını yakacak bir şekilde sıktı. Bir elini kaldırıp iki defa tokat attı.


Sanki içimde volkanlar patlıyordu. Öyle bir haykırdım ki sesim kaynanamı korkutup mutfaktan kaçırmıştı. Gözüm dönmüştü bir kere. Kızgın yağın çıtırdadığını duydum. Orhan bana bakmıyordu. Hınçla tavanın kulpundan tuttuğum gibi Orhan'ın yüzüne fırlattım yağı. Şimdiye dek duyduğum en korkunç sesti Orhan'ınki.

İçim soğumamıştı bir türlü. "Sen bana tokat atarsın, ben yüzünü yakarım" dedim öldürücü nefretimle. "Sen kim boksun bebeğimi öldüreceksin ha?"

Birazdan komşular sesleri duyacak eve geleceklerdi. Vakit kaybetmeden yatak odasına koşup komodindeki kimliğimi ve para cüzdanımı aldım. Koşarak odadan çıktığımda kaynanam kollarımdan tutmak istedi beni. Onu itip evden süratle ayrıldım. Kaynanamın ve kocamın çığlıklarını bana lanetler ettiklerini duyuyordum. Her şeyi saklayan gecenin beni de saklamasını istiyordum. Koşuyordum nefesim tıkanırcasına. Gidebilecek ve şu an güvenli olan tek bir yer kalmıştı oda memleketim Urfa'ydı.

Bölüm sonu.

Loading...
0%