Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Boş ol

@verahare

Boşanmadan Arslan'ın evine adım atmayacağımı açıkladığımda anlayışla kabul etti. "Ben hâla evliyim ve senin evinde olmaktan rahatsız oluyorum. Sanki seninle bir günahı bölüşüyorum gibi hissediyorum. Ben artık bu lanet evlilikten kurtulmak istiyorum" dedim yılgınca.

 

"O zaman seni bir an önce kurtaralım" dedi Arslan. "Orhan'ın telefon numarısını ver hemen gelsin boşanın"

 

"Bu saatte mi?"

 

"Sen numarasını ver bana"

 

Telefonumu uzattım ona. Arslan uzaklaştı benden. Bir süre sonra geri döndü.

 

"Uçakla gelecek tahminimce bir iki saate verdiğim adreste olacak." Dedi Arslan.

 

Ağzımda toprak tadı alıyordum. Bana zarar verecek miydi acaba. Ya da buna cesaret edebilecek miydi? Başkasının bebeğinin canına kast etmek öyle kolay mıydı? Kocam korkak bir adamdı. Bir keresinde onunla el ele sahilde yürürken birkaç tane erkek laf atmıştı bana. Orhan sadece küfür etmiş beni çekiştirmeye çalışmıştı. Şimdi hatırlıyorum da ben tek başıma kendimi savunmuştum. Bana laf atanların yüzlerine tükürmüştüm. Rastgele vurmuştum onlara. Orhan belimden yakalayıp beni uzaklaştırmıştı ordan. Eve gittiğimizde onu haşlamıştım. Orhan 'O kadar erkekle nasıl baş edebilirdim ki? Hem birinin belinde bıçak vardı gördüm' deyip kendini savunmuştu. Ona beş para etmez bir koca olduğunu bağıra bağıra söyledim 'geneleve düşsem kılın kıpırdamaz bile çünkü pezevenkten farkın yok' diye haykırmıştım yüzüne. Orhan o zaman üstüme gelip gücünün kuvvetini benim bedenimde ölçmüştü. Benden birkaç gün haber alamayan annem evimize gelmiş Orhan'la kaynanam elleri ayaklarına dolanarak annemi geri çevirmek için çabalamışlardı. Evde olmadığımı arkadaşlarımdan biriyle görüşmeye gittiğimi söylemişlerdi. Heralde annemin içine doğmuş olacakki 'Yalancılar!' Diye bağırıp eve dalmıştı. Beni yüzümün bazı kısımlarında çürüklerle görmeyi hiç beklemdiği için dudaklarından bir feryat kopmuştu. Orhan'la kaynanımı rezil etmişti. Elimden tutup götürmüştü beni. Akşam olduğunda babamla abilerim işten dönmüştü. Yanlarında Orhan'da vardı. 'Bu kadar açık giyinme diyorum inadına giyeceğim diye tutturuyor. Mahru damarıma basmaktan zevk alıyor.' Diye köpürmüş üstünlüğü ele almıştı. 'Sen söyle baba kadın dediğin yalnızca kocasına süslenmemeli mi?' Orhan olayları kafasında kurmuş kararlaştırmıştı. Babamla abilerim beni dinlemek istemediler. Orhan'a inanmak onun yaptıklarını desteklemek onlar için çok daha kolaydı. Ve konuşmama dahi izin vermeden beni Orhan'la geri yolladılar. Ben kapıdan istemeye istemeye çıkarken babam koluma yapışmış 'Neden bir tek senden şikayet alıyorum? Diğer iki kızımdan ses çıkmazken sen niye bu kadar sesini çıkarmak için çabalıyorsun?' Diye tıslamıştı.

 

Gergince nefesimi verdim. Orhan'ın nasıl biri olduğunu çözmüştüm. Ömürlük bir tecrübe gibiydi bu. Yanımda Arslan varken hiçbir şey yapamazdı bana. Çünkü eğer bana zarar vermeye kalkışırsa bu onun için çok kötü olurdu. Arslan babamla abilerim gibi değildi. Beni bir zalime teslim edecek biri değildi. O beni korumaktan çekinmeyen adamdı. Şimdi yanımda o dururken kaderin bizi neden daha önceden karşılaştırmadığını düşünerek iç çektim. Keşke dedim içimden keşke çok daha önceden karşılaşsaydık seninle Arslan Karadağ.

 

Arslan boşanmanın gerçekleşeceği yeri belirlemişti. Şimdi denize gelmiştik onunla. Rıhtımın ucunda iki kişilik masa ve sandalye vardı. Etrafımızda korumalar belirince sakin bir nefes aldım. Arslan'ın benim yüzümden birine zarar vermesini istemiyordum. Orhan geri zekalısı bir şey yapmaya çalışırsa korumalar buna asla izin vermeyeceklerdi. Karşı karşıya oturduğumuzda denizin serin havası beni üşüttü. Üstümde omuzları açık fırfırlı kırmızı elbise vardı. Kollarımı kendime sardım birden.

 

Mahru'nun ürperdiğini görüp "Üşüdüğünü neden söylemiyorsun?"

 

Sevecenlikle "Söyleyince üşümeyecek miyim?" Diye sorup kıkırdadım. Arslan'ın çarpık gülümsediğini ve ceketini çıkarıp ayaklanmasını nefessiz izledim. Omuzlarıma ceketini indirirken parfümünün ferahlatıcı kokusunu aldım. Bu kadar heyecanı kaldıramıyordu kalbim. O kadar hızlı çarpıyorduki kalp krizi geçireceğimden korkuyordum.

 

"Birazdan boşanmış bir kadın olacaksın"

 

Arslan'ın keyifli çıkan sesini duyunca ne yapacağımı şaşırdım. Benim kadar o da boşanmamı istiyordu. Hemde bunu saklamadan yapıyordu. Sözleriyle bakışlarıyla. Ne oluyordu böyle anlamıyordum. Ama bir şeyler oluyordu. İyi güzel şeylerdi bunlar. İkimizinde göz ardı edemeyeceğimiz bir sevinçti bu. Ve ben ona bakarken gülümsedim birden. Biz ikimiz birazdan olacakların sevincini yaşamaktan çekinmiyorduk.

 

Orhan birkaç tane korumalar eşliğinde getirildi yanımıza. Bilinçsizce ayağa kalkmak için hareket ettim. O an Arslan çevik bir hareketle bileklerimi yakaladı. Gözleri benimkilere kilitlenmişti.

 

"Bırak o önünde dursun" dedi Arslan .

 

Onu dinledim. Orhan ayakta dikilmiş bana kinle bakıyordu. Onunla yüz yüze gelince yüzünün yaktığım tarafa kaydı gözlerim. Açıkcası pişman değildim. Hatta o an başka fırsatım olsa heralde Orhan'ı öldürürdüm.

 

"Demek bu adamın bebeğini doğuracaksın öyle mi?"

 

Orhan'ın kulak tırmalayan sesini kesmek ister gibi bakıp göğsümü gere gere "Evet Arslan'ın bebeğini seve seve doğuracağım" dedim. Orhan'ın damarına basmanın zevkini sürdüm.

 

"Benim bebeğimin annesi nerede peki? Benimde hakkım yok mu o kadını görmeye?"

 

Arslan ifadesiz bir sesle "İlayda kürtaj oldu" diye açıkladı. "Bana inanmıyorsan İlayda'nın kürtaj olduğu hastaneye götürürüm seni doktordan öğrenirsin istersen."

 

"Ben kendisinden duymak isterim ve onu görmek istiyorum"

 

Arslan sabırla "İlayda yurt dışına gitti" dedi. "Ama sana telefon numarasını vereyim konuş inanmıyorsan"

 

Tiksinen bir bakış atıp "Demek bebeğimi öldürdü ha?" Sonra Mahru'ya dönüp düşmanca bakıp "Bak gördün mü kadın başka bir adamın bebeğini istemeyip kürtaj olmuş. Peki sen Mahru Hanım kocan yerine başka bir adamdan olan bebeği doğurmak için niye bu kadar heveslisin?"

 

"Çünkü doğmaya hakkı var. Çünkü ben bebeğimi her şeyden çok seviyorum. Hadi boşa artık beni boşa ki ucubeye çevirdiğim yüzüne bakmayayım" dedim soluk soluğa.

 

"Boşanma ancak Arslan Beyin bana para vermesiyle gerçekleşecek. Karım başka bir adamdan hamile kaldı her erkek bunu sineye çekmez. Ve sen Mahru yüzümü yaktın. Sayende kim yüzümü görse yön çeviriyor. Şerefim iki paralık oldu. Arslan Bey para verse çok mu?"

 

Net bir tavırla "Boşanmadan olmaz" dedi Arslan.

 

Utandım kocam Arslan ona para verirse boşanacağını söylüyordu. "Arslan buna mecbur değilsin" dedim.

 

"Ne kadar istiyorsun?"

 

"Arslan" diye uyardım onu. Ama o çoktan çek defterini çıkarmıştı bile.

 

"Tam üç milyon istiyorum"

 

Çeki yazıp sayfayı koparıp parmaklarının arasında tutup Orhan'a baktı Arslan.

 

Orhan Mahru'ya döndü. "Boş ol boş ol boş ol" dedi nefretle.

 

Uzun zamandır beklediğim an gerçekleşmişti sonunda. Beni tutsak eden zincirler bir bir kopup parçalanmışlardı. İşkence son bulmuştu nihayet. Arslan sayesinde boşanmıştım. Üstümdeki yükün ağırlığını omuzlarımdan kalkınca hissettim. O kadar hafiflemiştim ki yani kolumu kaldırsam kanatlanırdım heralde. Özgürlük ne güzeldi meğer. Kendimi tutamayıp bana söylediklerinin aynısını söyledim. Boş ol boş ol boş ol.

 

Çeki alırken pis pis sırıtıp "Arslan Bey sizi bir konuda uyarayım. Bu Arap kızı yani benim eski karım bir erkeği en koyu karanlıkta bile baştan çıkarır dikkatli olun" dedi Orhan.

 

O kadar utandımki yok olmak istedim. Arslan'ın masadan fırlayıp başını Orhan'ın yüzüne gömdüğünü gördüm. Çıt diye bir ses çıktı. Orhan burnunu tutmuş tuttuğu yerden kanlar boşanıyordu.

 

"Mahru'ya bir daha dilini uzatma." Midesine kuvvetli bir yumruk indirdi. "Ve sakın ola Adana'ya geleyim deme. Mahru'nun olduğu şehirde senin nefes almaya hakkın yok" diye kükreyip Orhan'ı öldüresiye dövdü Arslan. Ve adamlarına dönüp "Kaldırın bu iti gönderin İzmir'e" deyip Mahru'ya elini uzattı.

 

İşte şimdi çekinmeksizin Arslan'ın bana uzattığı elini kavradım sıkıca. Rıhtımda el ele yürüdük onunla. Serin havayı ciğerlerime çektim. Elinin sıcaklığını duyunca tutkulu bir çektim. Mutluluk gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı. Ayakkabılarımı çıkardım "Kumsalda yürümek istiyorum" dedim. Arslan ses etmedi. Diğer elimde tuttuğum ayakkabılarımı aldı elimden.

 

"Artık özgürsün" dedi Arslan.

 

"Bunu sana borçluyum sen olmasan asla boşanamazdım o pislikten"

 

"Geçti bitti artık"

 

Islak kumsalda yürümek güzeldi. Hâlâ el eleydik. "Arslan kızmasan bir şey soracağım?"

 

"Sor"

 

"Karın öldü mü yoksa?"

 

"Serçe'yi doğurduktan kısa bir süre sonra intihar etti"

 

Buz gibi dondum ne diyeceğimi şaşırdım. Bir şey dememek en iyisiydi heralde.

 

Arslan hiç kimseye anlatmadığı kendisi dışında hiç kimsenin bilmediği hikayelerini Mahru'ya anlatmaya başladı.

 

Az önce dinlediğim hikaye beni sarstı. Arslan'da benim gibi aldatılmıştı. Sessizce uzun uzun yürüdük. Sonra durdum O da durmak zorunda kaldı "Arslan sana hiç söylemedim ama seninle tanıştığıma çok mutlu oldum." Dedim. Önümde hiçbir engel kalmadığının sevincini içimde sürdüm.

 

Bölüm sonu.

 

 

Loading...
0%