Yeni Üyelik
16.
Bölüm

Nişan

@verahare

Her iki kadın yol boyunca hiç konuşmamışlardı. İlayda yediği tokatın acısını Bennu'dan çıkaracağına dair içinde yeminler ediyordu. Ama ondan da önemlisi içini kanatan onu huzursuz eden bir sancı göğsünü sıkıştırıyordu. Bir kadının öldürülmesine yol açacaklardı. Çok pişmandı ama artık bunun hiçbir faydası dokunmazdı. Kendi kendini kandırmayı denedi. Hem o söylemese bile Mahru'nun ailesi onun yerini elbette bulacaklardı. Paraya da ihtiyacı vardı.

 

"Yüzün neden böyle kasıldı?" Diye sordu Bennu bir eli direksiyonda diğer elinde sigara varken.

 

"Yaptığımız şeyi düşünüyorum"

 

Küçümseyici bir tavırla başını sallayıp "Pişmansın yani?"

 

"Sen değil misin? Mahru'nun ve bebeğinin hayatını tehlikeye attık."

 

"Onu ne sen ne de ben öldürmeyeceğiz. Boşuna üzülüyorsun tatlım." Dedi Bennu duygusuzca.

 

"Ama vesile olacağız"

 

Kızgın bir öfkeyle ani fren yaptı Bennu.

 

Başını cama sert bir şekilde çarptı İlayda. Elini alnına bastırıp öldürme isteğiyle Bennu'ya bakarken "Ne tür bir psikopatsın sen ha?" Diye bağırdı.

 

"Hemen in arabamdan. Seninle hiç uğraşamam. Neredeyse geldik ve birden pişman oldun bile. Git parasız pulsuz yaşa. Ortada kaldın mı Arslan mı yoksa Mahru'mu sana bakacak?"

 

İlayda parasız kalmıştı. Ona Bennu'dan başka kimse para vermezdi. Eli kolu bağlanmıştı. Bennu'yu kızdırmak onun şiddetine maruz kalmak istemiyordu. Sesini yumuşatarak "Kafam karıştı ne dediğimi bilmiyorum" diye geçiştirdi.

 

"Kadınların yaradılış sebebiyle kalpleri pamuk gibi oluyor. Her boka acıyorsunuz"

 

"Sende bir kadın değil misin? Bizden farklı mı yaratıldın?"

 

"Ben farklıyım. Kalbimi değil aklımı kullanırım ve ona göre hareket ederim. Kalbiyle hareket edenler yenilenler oluyor."

 

"Tüm bunlar Arslan için mi?"

 

Bennu'nun elleri titredi. Yutkunmaya korktu.

 

"Sessiz kaldığına göre"

 

"Seni hiç alakadar etmez"

 

"Seni sevmiyor sana o gözle bakmıyor diye çıldırıyorsun değil mi?"

 

"Kes dedim"

 

"Seninle değil Mahru'yla birleşeceği için deliye dönüyorsun. Onlar sevişirlerken sen yatağın boş tarafında Arslan'ı düşünerek iç çekeceksin. Ama Arslan bunu hiçbir zaman bilmeyecek değil mi?"

 

"Kes dedim Allah'ın cezası" diye çığlığı basıp İlayda'ya tokat atmak için hamle yaptı Bennu.

 

Bu sefer tokat yiyen o olmayacaktı. Bennu'nun ona vurmak için havaya kalkan elini çevik bir hareketle yakalayıp ona sert bir tokat attı İlayda. "Şimdi ödeştik işte." Diye tısladı.

 

Bennu inananayarak "Bana vurdun" diye konuştu. Afallamıştı.

 

"Bana attığın tokata karşılık verdim sadece. Beni başından atıp bu işi tek başına yapmaya kalkışırsan Arslan'a her şeyi anlatırım." Diye tehdit etti İlayda. "Görüyorsunki kalbim pamuktan değil bende aklımı kullanabiliyorum."

 

"Sürtük" diye tısladı Bennu yola devam ederken.

 

İlayda dudaklarını alayla bükerken "Sana benzer canım" dedi.

 

Yolculuk sessizlik içinde geçti. Bir iki saat sonra Orhan'dan Mahru'nun babasının evini öğrendiler. Eve gittiklerinde nargilesini içen yaşlı adamı gördüler.

 

"Gerisi bende. Sen git arabaya ben yalnız başıma konuşayım" dedi Bennu İlayda'ya.

 

Yahya kapısında iki güzel kadını görünce hemen doğrulup üstüne başına çeki düzen verdi. Ayaklanıp kapıya gitti "Buyrun hanımlar?" Dedi gözleri kadınların bacaklarında ve göğüslerinde dolaşırken.

 

İlayda kusacakmış gibi olup Bennu'nun kulağına yaklaşıp "Bu kart horoz bize yiyecekmiş gibi bakıyor. Ben arabadayım" deyip adeta kaçtı ordan.

 

Bennu herifin sapık gözlerine tahammül edemeyerek "Biraz daha bana öyle bakmaya devam edersen o bok gibi gözlerini oyarım senin. Ben öyle korkak kadınlara da benzemem tamam mı?"

 

Yahya böyle cesur kadın görmemişti. Etrafında hep korkak kadınlar olmuştu. Kadının onu ezmesine içerleyip "Hem evime geliyorsun hem bana hakaret ediyorsun. Siktir git o zaman"

 

"Kızın evli olduğu halde başka bir adamdan hamile kaldı buna ne diyorsun?"

 

Yahya deliye döndü resmen.

 

"Arap'larda katı bir namus anlayışı olduğunu biliyorum. Sizin kızınız bir istisna galiba ha?"

 

"O kahpeden bahsetme bana. Kendi mutluluğu uğruna hepimizi rezil etti. Vallahi yemin ediyorum onu elime geçirsem ellerimi boğazına saracak gözleri yuvalarından fırlayana kadar sıkacağım. Bir an önce ölmek için yalvartacağım onu"

 

Bennu duydukları karşısında çok mutlu oldu "Kızının yerini biliyorum"

 

Terslenip "Yerini bende biliyorum. Ama ona ulaşamıyorum. Her yerde korumalar var ve onu koruyorlar. Onu yalnız yakalayamıyorum"

 

"Ben sana kendi ellerimle kızını getireceğim merak ettme. Sadece bana biraz zaman ver. Bugün Adana'ya gel kalman için bir yer ayarlarım. Zamanı geldiğinde Mahru'yu sana vereceğim. Ama bilmek istiyorum ona tam olarak ne yapacaksınız?"

 

Nefretle "Öldüreceğim elbette" dedi Yahya.

 

Duydukları içini rahatlattı. Arslan'ın onu sevmesini ona başka gözle bakmasını yıllarca beklemiş ellerini semaya açıp tükenmeden dualar etmişti. Oysa Hüma'yı sevmişti. Şimdide Mahru ortaya çıkmıştı. Bu sefer olmazdı. Bir kez daha sevdiği adamı başka bir kadına bırakamazdı. Bazen aynadan yansımasına bakıyor yüzünde vücudunda kusur arıyordu. 'Çok mu çirkinim Arslan o yüzden mi beni sevmiyor' diye soruyordu. Kendi kendine soru soruyo aniden sinirlenip aynayı kırıyordu. Kendinizden bile çok sevdiğinizin birinin başka birine aşık olması onunla evlenmeye niyetlenmesi dünyadaki en büyük acıydı. Ölüm gibi bir şeydi bu. Ama bu sefer ölmeye hiç niyeti yoktu.

 

"Evli olduğu halde başka bir adamdan çok yapan bir kadın ne kadar düzgün olabilirki zaten?" Dedi Bennu "Kızın ölmeyi çoktan hakketmişti zaten" deyip Yahya'ya kalacağı evin adresini verdi. "Vakit kaybetmeden yola çık ve ben seni arayıncaya kadar ortalıkta görünme" deyip yol parasını uzattı.

 

"Merak ediyorum senin bu işte çıkarın ne?"

 

Bennu tiksinerek bakıp "Sanane" dedi usançla ve oradan ayrıldı.

 

Arabaya dönen Bennu'ya "Paramı ver artık" diye söylendi İlayda.

 

"Bankaya gidip istediğin parayı çekmem lazım. Parayı aldıktan sonra bir daha ortalıkta görünmeyeceksin"

 

İlayda alaylı gözlerini Bennu'ya dikip "Merak etme Arslan'ında gözüm yok artık. Kalbinde başka bir kadın varken bir erkeğin peşinde koşmak ahmaklık olur" deyip göz kırptı.

 

İlayda'nın aşağılayıcı sözlerine gücenmiş içi hınçla dolmuştu Bennu. Zehir vücudunu kaplamıştı. Nefsi intikam almak istedi bir an. Çenesi seğirirken "Eğer bir kez daha benimle böyle konuşursan seni yok ederim anlıyor musun? Bu kuru bir tehdit değil"

 

İlayda susmak zorunda kaldı. Bir an önce parasına kavuşup yurtdışına gitmek istiyordu.

 

~~~~~~~~~~

 

 

 

 

 

 

 

Nişanımız benim isteğim üzere deniz kenarında olacaktı. Arslan kuaförü, nişanlıkları ve ayakkabıları ayağıma getirmişti. 'Sen ve bebeğim yorulmayın' demiş bir kez daha beni kendine bağlamıştı. Nişanlığım bebe mavisi, v yaka modelli, tüllü, kolları uzun ve hafif kabarıktı. Eteği yere kadar uzanıyordu. Ayakkabım kristal taşlı ve düz tabandı. Hamile olduğum için düz tabanı tercih etmiştim. Kuaförüme saçlarımı yandan toplamasını söylemiştim.

 

"Girebilir miyim?"

 

Serçe'ydi. "Gel canım" dedim. O odama girerken bana anne diye seslenmeyi istemesi içimi dağlamıştı. Arslan dün gece bu konu hakkında konuşmuştu. Serçe'nin bana anne demesine elbette sevinmiştim. Ama bir o kadar da üzülmüştüm.

 

"Daha giyinmemişsin"

 

"Evet. Banyodan yeni çıktım da. Gelsene oturalım biraz" Onu ellerinden tutup yatağa yönlendirdim. Yüzüm ışıl ışılken "Baban bana dün güzel konulardan bahsetti. Bana anne demeyi istiyormuşsun. Şunu bilmeni istiyorum beni çok mutlu ettin gururlandırdın kızım."

 

Serçe'nin yüzü aydınlanırken "Anne" deyip sımsıkı sarıldı.

 

İçim kanadı Anne sevgisine hoyratça açtı bu küçük. O bana sarılırken onun istediği anne olabilmeyi umut ettim. Öyle özlem dolu sesiyle 'Annem' dediki içim ürperdi. Kollarımı onun bedenine sarıp "Kızım" dedim. İkimizde sevgiye açtık. O anne sevgisine bense babamdan görmediğim sevgiye açtım. Arslan'ın bana gösterdiği sevgi sayesinde açlığım dinmişti. Her gece yatağıma girdiğimde onun varlığına şükrediyordum. İyi ki diyorum iyi ki Arslan var. Onun olmadığı bir hayatı düşünemiyordum. Bakın gerçekten sevdiğiniz bir adamla birlikteyseniz eğer asıl ailenizin o olduğunu anlıyorsunuz. Arslan benim ailemdi.

 

Serçe odamdan çıktıktan sonra giyinmeye başladım. Nişanlığım mükemmeldi. Ama bir sorun vardı sırtımdaki fermuara elim yetişmiyordu bir türlü. Arslan'ın hizmetçilerle konuştuğunu duyunca gidip kapıyı açtım gelmesi için işaret ettim.

 

Uzuvlarına kan dolarken "Sen benim canımı almaya yemin mi ettin Mahru?" Dedi Arslan bütün vücudu kaskatı kesilip.

 

"Sahi o kadar güzel olmuş muyum?" Diye sorup sırtımı döndüm "Fermuarı kapatsana" dedim. Beni beğenmesi gururumu okşamıştı.

 

Arslan zor yutkundu. Belinin ince çukurunu öptü birden. Tapılasıydı. Sonsuza dek onundu. Teni manolya gibi beyaz ve yumuşacıktı. Elinde olmadan dilini sürtü. Mahru'nun iniltisi hiç silinmesin istedi kulaklarından. Ellerini Mahru'nun duvara yasladığı ellerinin üstüne kapatıp onu duvarla kendi arasına aldı. Kulağının memesini öperken "Seni koruyacığım." Diye fısıldadı. Boynuna sokulup sıcacık nefesiyle onu çaresiz bırakırken "Seni hiç incitmeyeceğim. Ve sana daha önce yaşamadığın hazları tattıracağım" dudakları memnuniyet ifadesiyle kıvrılıp "Dünyadaki tek kadın sensin ve benim" onu kendine çevirdi. Mahru anın seline kapılmıştı. Dudaklarıyla onun dudaklarını araladı. Öpücüğü neredeyse acı vericiydi. Ellerini bırakmadan onu kendine yasladı.

 

Tenim gıdıklanır gibi oldu. Bu kadar istenmek beni özel kılıyordu. Birdenbire gömleğinin yakalarını kavrayıp küçük dilimi boynuna sürdüm. Islak öpücükler kondurdum boynuna. Hayatımın dizginlerini elime almıştım artık. Keskin bir nefes aldım. Büyünün asla sona ermesini istemiyordum. Dünyevi ağırlıklardan ve acılardan arınmış gibiydim. Arslan saçlarımı okşayıp öpücükler kondururken ağzı kulaklarıma yapışmış sözleriyle beni sarhoş ederken onsuz bir hayat süremeyeceğimi idrak ettim. Benim hayatım ona onunki de benimkine bağlıydı. O beni baştan çıkarırcasına öperken nefesimi tuttum. Sırtım gerilmiş ve kirpiklerimin arasından ona bakıyordum. Ellerimi onun omuzlarına kaydırdım. Böylesine kaslı olmayı ne borçluydu acaba? Güçlü kollarına tutunup destek aldım yoksa dizlerim beni daha fazla taşıyamazdı. 'Bedenin tehlikeli bir savaşçının bedeni gibi biliyor musun?' Dedim ona. Söylediklerim onu çok mutlu etmiş olacakki bu sefer daha tutkulu öptü beni. Kıvrandım. Belimi saran ellerini seviyordum doğrusu. Güçlü kemikli eller. Dayanamayıp ellerimi onun saçlarının arasından gezdirdim. İçimde yükselen alevle başını göğsüme bastırdım birden. İkimizin nefesi yüzlerimizi yaktı. Ne kadar da canlı ve hayat doluydu. Durduramadığım heyecanla dudaklarımı ısırdım. Arslan'ın dudak çizgileri derinleşmiş yanakları koyulaşmıştı. Onu bu hale getiren bendim. Mutluluk dalgalar halinde ayak uçlarıma kadar yayılmıştı. Kulağına yaklaşıp "Sana bir değil bir sürü çocuk vereceğim" dedim. Duydukları karşısında gözleri haz ve gizemle dolmuştu. 'Benimde isteğim o yönde' deyip beni son kez öpüp odadan çıktı. Bayılacakmış gibi oldum. Kesik kesik nefes aldım.

 

Saatler sonra hazırdım. Beni gören herkes gözlerini benden alamıyorlardı. Emine hala bana nazar değmesin diye küçük bir tülün içine sakladığı şap taşını elbisemin iç tarafına iğnelemişti. Şule ıslık çalıp kulağıma Arslan ve benimle ilgili müstehcen şeyler söyleyince yanaklarım ısınmıştı. Bir tek Cemile somurtuyordu. Nedenini anlamıyordum ama önemli değildi. Arslan yanımdaydı önemli olan buydu.

 

"Kız Cemile Bennu nerede dünden beri?" Diye sordu Emine.

 

"Arkadaşı kaza geçirmiş İstanbula gitti" dedi Cemile.

 

 

 

 

Gelin arabasının önü beyaz papatyalarla süslenmişti. Arslan benim ve Serçe'nin elini tutarak arabaya yönlendirdi. Siyah takımı onu olduğundan daha çekici yapmıştı.

 

"İkinizde çok güzelsiniz hanımlar" dedi Arslan.

 

Gülümsedim. Elini tutup dudaklarıma götürdüm "Seni seviyorum" dedim..

 

Giriş müziği olarak mara despinayı çalmasını istemiştim önceden. Nişanımız çok kalabalıktı. Herkesin gözünün üstümde olduğunu hissediyordum. Ufak bir gerginlik yaşadım heyecandan susamıştım. Gelen hiçbir insan benim eski hayatımdaki hiç kimselere benzemiyorlardı. Giyimleri kuşamları farklıydı. Zenginlerdi. Hiçbir zaman onlardan biri olamayacaktım. Arslan'la dans ettiğimiz zaman ona misafirlerden çekindiğimi belirttim. Özellikle genç hanımların soğuk kıskanç bakışlarına maruz kalmak içimi sıkmıştı.

 

"Üzülme sen hepsinden daha üstünsün" dedi Arslan.

 

Ona tebessüm ettim.

 

"Onları boş ver güzelim. Sadece bize odaklan" dedi Arslan. Ve onun büyüsüne kapıldım. Bu çok özel bir andı. Onunla kurduğum bu bağ ömrüm boyunca unutamayacağım anlardan sadece bir tanesiydi. İkimizinde hayatı anlam kazanmıştı.

 

Bölüm sonu..

 

 

Loading...
0%