Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Tatlı

@verahare

Rüzgarla dalgalanan fildişi perdeden sabahın ilk ışıkları içeriye süzülüyordu. Arslan'la eve vardığımızda sarhoş gibi olmuştum. Birlikte merdivenleri çıkarken ikimizi karı kocaya benzettim. Taki ayrı odalara girene kadar. O odasına adım atarken 'Teşekkür ederim' dedim minnet dolu sesimle. Arslan sessiz kalarak gülümsedi bana. Hayatımda hiç kimse bana bu kadar güzel bir biçimde gülümsememişti. Benim uslanmaz kalbim ben yatağa girip gözlerimi kapayıncaya kadar uykuya dalıncaya kadar Arslan'la dolup taşmıştı bile. Tatlı heyecanlar içinde bir iki saat uyuyabilmiştim. Arslan'ın adını her içimden tekrar ettiğimde dilimin üstünde eriyen bir tatlı gibi oluyordu adı. Duygularımın kökeninde artık bu eve ait olduğum hissi yankılanıyordu. Bu zamana kadar kendimi hiçbir yere ait hissetmemiştim. Artık bekar bir kadındım. O kadar mutluydum ki pencereye çıkıp sesim kısılana kadar özgürlüğümü haykırmak istiyordum. Herkes şahit olsun istiyordum. Duvaların ötesinde ağaçlara konan kuşların bile.

 

 

 

Arslan'ın elinin sıcaklığını duyar gibi olunca göbek çukurum alevlendi. Yan yanaydık bizi ayıran tek şey duvardı. Ben duvar yokmuş gibi davranıyordum. Keskin yüz hatlarını, boynunun güçlü kaslarını, ellerinin dolgun damarlarını... hepsini zihnime kazımıştım. Yüreğim yerinden sökülür gibi oldu. Tarifsiz bir mutluluk içimde uzuyor gidiyordu. Karısıyla olan sırrını benimle paylaşmıştı. Alakam olmayan bir konudan bahsetmişti. Beni kendine yakın görmüştü demek. Bu düşünceyle ürperdim birden. O öylece içini bana dökerken Arslan'a gözucuyla bakmış huylarımızın birbirlerine benzer yanlarının ne kadar da bol olduğunu görmüştüm. Arslan'ın yaradılışı bana göreydi. Ne eksik ne de fazla. Beni eski kocamdan kurtaran adamdı o. Açıkçası Arslan bir kartal gibi Orhan'a saldırırken ben ömrümde ilk kez olsun öç almanın nasıl bir duygu olduğunu yaşamıştım. Arslan benim intikamımı almıştı. Bana zevk veren tabloyu ömrümün sonuna kadar izleyebilirdim. Sadece Orhan'ı değil apartmanda bana laf atan adamı ölesiye dövende oydu. O beni korumaktan bir an olsun çekinmeyen adamdı. Beni sahiplenmiş korumuştu. Yabancı olan adam beni aileme karşı korumuştu. Yutkundum. Kanım sanki şarap içmişim gibi kaynadı. Hafiften başımda dönüyordu. Arslan'ın adını sadece kendi kulaklarımın duyabileceği tonda fısıldadım. Ona karşı hissettiğim duygunun adı her neyse işte mayalanıp kabarıyordu.

 

Birkaç saat sonra aşagıya indiğimde Serçe'yle karşılaştık. Serçe bana yeniden gördüğüne sevinmiş bir ifadeyle baktı. Solgun yanaklarının pembeleştiğini gördüm. O günden sonra bana kızmış oldugunu düşünüyordum. Korktuğum başıma gelmedi neyseki. Rahatlamıştım. Bu küçük sevimli kızın iç ısıtan bakışları vardı. Kanseri yendiği kemoterapinin sonlandığı zaman saçları yeşerecekti. Saçının rengi neydi acaba? Gözlerinin rengini aldıgı gibi saçlarının renginide mi babasından almıştı? Ona bakarken badem gözlerinin kirpikleriyle süsleneceği günü hayal ettim. Solgun teni canlanacak tamtaze bir tene sahip olacaktı. Şimdiden onun baş döndürücü bir güzelliğe sahip genç bir kadın olacağını sezdim. Serçe nerede olduğumu hiç sormadı bana. Arslan'ın önceden onunla konuştuğunu sezdim.

 

"Hoş geldin" dedi Serçe elini Mahru'ya uzatırken.

 

Uzattığı elini memnuniyetle kavradım "Hoş buldum Serçe" dedim.

 

Serçe beni onunla ilgilenen hemşiresi Perihan'la tanıştırdı. Ben daha tanıştığımıza memnun oldum diyemeden, Serçe eteklerimi çekiştirip "Perihan bu haftasonu nişanlanacak. Emine hala evde kaldığı için dua etmişti Perihan'a." Deyince kıpkırmızı kesildim. Perihan hemşireye çocuğunun hatası yüzünden mahçup olan bir anne gibi baktım. Perihan hemşire hiç alınmışa benzemiyordu. Yüzünde hoşnut bir ifadeyle Serçe'ye bakarken aniden kahkahasını salıp 'Teşekkür ederim efendim" dedi. Duyduğum sözlerden sonra rahatlamıştım doğrusu. Perihan gidince gözlerimi Serçe'ye indirip

 

"Büyüklerle böyle konuşulmaz ayıp" dedim.

 

Serçe bana gülümserken "Emine halanın seninle babamın evlenmesi için ettiği dualarda mı ayıp yoksa?" Diye sordu.

 

Elim ayağım birbirine dolandı. Kalbimin üstüne bir ağırlık çökmüştü. Soluk almakta zorlandım bir an. Serçe'yi bırakıp bahçeye gittim. Göğsümde beliren yakıcı sıcaklık eritiyordu beni. Yanaklarım yanıyordu. Şu önümdeki havuza atlamak içimi soğutmak istiyordum.

 

"Kahvaltı hazır"

 

Emine hala'nın sesiydi bu. Arkamı dönüp "Geliyorum" dedim ona. İçimde yükselen merakla bu kadın beni daha ne kadar tanıdı da yeğeniyle evlenmemi istiyor diye geçirdim içimden. Sofrada daha önce tanımadığım iki insan vardı.

 

Arslan yanında oturan Mahru'ya çevirdi gözlerini "Kuzenim Koray ve arkadaşı Şule" dedi.

 

"Merhaba" dedim. Arslan'ın beni kim olarak tanıştıracağını merak ettim. Yüzüm kımıltısız öylece baktım ona.

 

"Sizi Mahru'yla tanıştırayım." Dedi Arslan. Ve candan bir tavırla "Bebeğimin annesi ve harika bir kadın" diye ekledi.

 

Duyduğum şeyler gururumun ateşini ısıtmıştı doğrusu. Benim harika biri olduğumu söylemişti az önce. Biraz utanmaktan kendimi alamadım.

 

Kahvaltıdan sonra bebeğimizin sağlık durumunu öğrenmek için yola çıktık. Adana'nın meşhur sıcağını duymuştum ama bu kadar sıcak olacağını tahmin edememiştim. Ansızın güneşe ateş eden haberi hatırlayınca gülmekten kendimi alamadım.

 

Mahru'nun kahkahasına tebessüm ederken "Ne oldu birdenbire?" Diye sordu Arslan.

 

"Güneşe ateş eden haberi hatırladım birden." Dedim. Arslan'ın alnındaki ince çizgiler aydınlandı. Oda benim gibi güldü. "Bu şehir çok sıcak" diye ekledim.

 

"İnsanları da öyledir." Dedi Arslan.

 

Az sonra hastaneydik. Arslan benimle birlikte doktorun odasına girmişti. O yanımdayken göbeğimi açacaktım. Onu göndersem olmaz mıydı? Daha sonra doktordan öğrenirdi bebeğimizin durumunu. Ama ben tuhaf biçimde onun yanımda durmasını sevmiştim. Doktor Burcu'yla hamileliğim hakkında kısa bir konuşma yaptıktan sonra uzanıp karnımı açmamı söyledi bana. Garip tuhaf bir duygu sardı benliğimi. Gözucuyla ona baktım. Arslan ise birazdan bebeğinin görüneceği ekrana kilitlenmişti. Rahatlayıp bluzumu göbeğimin biraz üstüne sıyırdım. Arslan'ın baktığı ekrana çevirdim gözlerimi. Bebeğim neredeydi anlamadım doğrusu. Benim gördüğüm siyah beyaz bir görüntüydü o kadar. Dayanamayıp "Bebeğim nerede?" Diye sordum.

 

Doktor Burcu bir süre sonra "Her şey yolunda" deyince ferahladım. Bana bakıp "İlk hamileliğiniz mi?" Diye sordu. Başımı hafifçe sallayıp onu doğruladım. Doktorum anlayan bir ifadeyle bana tebessüm edip "Bir aylık bebekler ultrasonda görünmezler" dedi. "İki hafta sonra yine gelin. Beslenmenize dikkat edin ve cinsel ilişkiden uzak durun" dedi.

 

Utançtan ne yapacağımı şaşırdım. Bakışlarım kendiliğinden Arslan'a kaydı. Onunla göz göze gelince kalbimin atışını duydum. Her yerim terlemişti. Bir yanlışı düzeltmek doktora karı koca olmadığımızı açıklamak için ağzımı açtım fakat sonra vazgeçtim. Neye yarardı bu? Karı koca olmadığımızı söyleyince doktor içinden neden öyleyse çocuk yaptın diye geçirecekti. O zaman sorular çoğalacaktı. Susmak en iyisiydi.

 

Hastaneden çıktığımızda yolun karşısında halka tatlı yapılan bir dükkan görünce durakladım birden. Hamileliğimden bu yana canım ilk defa özel bir yiyecek çekmişti. Arslan'a söylemekten çekindim. Doktorun odasında olanlardan sonra onunla bir daha konuşabileceğimi sanmıyordum.

 

Mahru'nun karşıdaki tatlıcı dükkanına durup baktığını görünce "Serçe için tatlı alacağım burada yalnız bekleme sende gel benimle" dedi Arslan. Mahru'nun çekindiğini bildiği için Serçe'yi bahane etmişti.

 

Arslan'ın peşinden gittim. Dükkana girdiğimizde birkaç adam onunla selamlaştı. Serçe'nin durumunu merak ettiler. Arslan "Kızım iyileşecek" demişti. Sonra bana dönüp "Sen masaya geç otur ben geliyorum" deyip yanımdan ayrılmıştı. Masalardan birine geçip masamda bulunan termostan soğuk su içmeye başladım. Daha suyumu bitiremeden Arslan elinde tatlı tabağıyla masaya oturdu. "Adana'mızın halka tatlısı meşhurdur. Afiyet olsun efendim" Ona teşekkür edip dışı çıtır çıtır içi yumuşacık olan tatlıdan bir ısırık aldım. O kadar mutlu olmuştumki İştahla bir tane daha yedim. Ve Arslan'ın elinde ağzına kadar dolu olan tatlı kutusuyla çıktık.

 

"Mahru sen iki canlısın ve bazen ben senin neyi canın çektiğini bilemem. O yüzden benden çekinme. Ne istiyorsan söyle yeter" dedi ilgili bir ses tonuyla.

 

 

 

Sessizce başımı salladım. Eve gittiğimizde doğruca odama çıkıp banyoya girdim. Ilık suyla yıkandım. Telefonum çalınca bornozumun kuşağını sıkıca bağlayıp çıktım.

 

"Alo?"

 

"Mahru benim Nihan ablan. Gizli bir hat aldım komşudan konuşmakla olmuyordu"

 

Nihan ablamın sesini duymak iyi gelmişti bana. "Nasılsın abla?"

 

"Orhan senden boşanmış haberi bugün kendisinden aldık. Nasıl oldu sana bir zarar vermedi değil mi?"

 

"Zarar veremedi. Arslan engel oldu buna." Dedim.

 

"Dur bir dakka annemle Gülay geldiler. Kapat telefonu görüntülü ara beni"

 

Telefonu kapatıp yatağamın üstüne oturup yerimi ayarladım. Görüntülü aradım. Onları görünce gülümsedim.

 

Meryem Hanım "Mahru söyle o adama seninle evlensin hemen" diye lafa giriş yaptı.

 

"Efendim?" Dedim yanlış duyduğumu umuyordum.

 

"Bugün Orhan geldi boşandığınızı söyledi babana. Kızın Arslan'ın kapatması olmuş deyip babanı çıldırtıp gitti. Eğer evlenirsen seni öldürmeyecekler Mahru"

 

"Ben kimseye benimle evlen diye yalvarmam anne" dedim sitemle.

 

Gülay "Kimse değil o bebeğinin babası. Hem bekar bir adam önünüzde hiçbir engel yokki." Dedi.

 

Nihan "Sana da bebeğini de zarar gelsin istemiyoruz." Dedi.

 

"Siz kafayı yemişsiniz. Ben kendimi küçük düşüremem anladınız mı?"

 

"Ölmek mi istiyorsun kızım?"

 

Annemin yakarışına acıyla güldüm. "Ben çok uzun zaman önce ölmüştüm zaten anne. Babamda abilerim de sözleriyle bakışlarıyla beni öldürdüler. Varsın bir kez daha öldürsünler ne çıkarki? Sadece gözlerimi yummuş olacağım hepsi bu kadar." Cevap beklemeden telefonu kapattım. Arslan'dan asla böyle bir şeyi istemem. Hiç kimseyi kendime mecbur hissettirmem. Onun bebeğini taşıyordum ona karşı özel ilgim vardı doğru. Ama evlilik bambaşkaydı. Her şeyi ölçülü ve yavaş yaşamak lazımdı. Ben şiddet gördügüm için Orhan'la evlenmiştim. Ondan daha yeni kurtulmuşken beni öldürmesinler diye Arslan'dan benimle evlenmesini istemeyecektim. Ölümden falan korkum yoktu. Tek korktuğum şey beni hamileyken yakalamalarıydı. Çünkü eğer bebeğime zarar gelirse işte asıl o zaman ölürdüm.

 

Bölüm sonu.

 

 

 

 

Loading...
0%