Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Yüzük

@verahare

Biri ne kadar uzakta olursa kalbimiz de o kişiyi o kadar çok özlermiş. Ama benim durumum tam tersiydi. Arslan yanıbaşımdaydı fakat bir o kadar da uzaktaymış gibi özlüyordum onu. Dün yemek masasında Bennu tarafından köşeye sıkıştırılmıştım. Tamamen çıkmazın içine düştüğümü düşünürken Arslan'ın beni sevdiğini itiraf etmesi beni rahatlatmış ve teselli etmişti. Hele teknede karnımı öpmesi bir oğlumuzun olacağını söylemesi belleğimde yeniden canlandırınca yüzümü ateş basıyordu. O dudakların bu sefer elbisemin üstünden değil de doğrudan tenime temas ettiğini hayal ettim. Nabzım hızlandı yine. Kirli sakalının göbeğimi ürpertip gıdıkladığını dudaklarının sıcacık oluşu... hasretle iç çektim. O günü iple çekiyordum. Beklentide olmak istemiyordum. Güneşin soldurduğu çiçek olmak istemezdim. İsteklerim artık doruktaydı. Bir can suyuna ihtiyacım vardı. Zaman... daha ne kadar zaman gerekliydi Arslan'ın bana evlenme teklifi etmesi için ne kadar zaman gerekliydi? Belki hissettiklerim isteklerim bazı kadınlar için gurursuzluk olarak nitelendirilebilirdi. Evlenmek için sabırsızlanan bir aptal olarak da görülebilirdim sizler için. Ama ben ne gurursuz ne de aptalım. Ben aşk ve tutku kadınıyım. Boynumda bir damar hızla atmaya başladı. Tuhaf dün Arslan tamda o taraftan öpmüştü. Elimi oraya götürüp gözlerimi yumdum. Yeniden duyar gibi oldum öpücüklerini. Eriyordum. İçimde alevler yükseliyordu. Yayılan sıcaklıkla vücudum ince ter tabakasıyla ıslandı. Arslan'ın saçlarımı okşayan becerikli parmaklarının ve dudaklarıma can veren haylaz uslanmaz dudaklarının bendeki etkisi tanımlanamazdı. Dayanılmaz bir teslimiyetti bu. Ona kapılmamak imkansızdı. Bazen onu alıp cam fanusta saklamak istiyordum. Benden başka hiçbir kadının gözleri onu görsün istemezdim. Sahip olma arzusu şiddetlenmişti. İçimdeki dürtüler meydana çıkıyordu.

 

Kapı çalınca sıçradım birden.

 

"Mahru müsait misin?"

 

Düşünmeden "Müsaitim" dedim. Ama üstümde ince askılı safir mavisi bir gecelik vardı. Şule'nin evine ikinci kez gidişimde bir sürü gecelik sipariş ettiğini görmüştüm. Bu geceliği beğendiğimi itiraf edince 'senin olsun' demişti Şule. Ne kadar itiraz etsemde Şule beni duymamış gibi yapmıştı. Elimde gecelikle çıkmıştım evden.

 

Manolya gibi bembeyaz tenine sarılmış safir geceliğin oluşturduğu tezatlık karşısında yutkundu Arslan. Mahru yatakta ve çarşafın yarısı bacaklarını örtmüştü. Göğsü ise geceliğin derin dekoltesi yüzünden meydandaydı. İncecik kumaş ve dantel ne kadar saklayabilirdiki onu. Onları avuçlarının içinde istiyordu. Eğer izin verecek olsa onu... düşündüğü ve istediği yüz kızartıcı anları unutmaya çalışarak "Neden aşağıya inmiyorsun? Niye sürekli ben seni aşağıya indirmek zorunda kalıyorum?" Dedi.

 

"Dedim ya teyzen ve kuzenin benden hoşlanmıyorlar. Yüz yüze gelmek istemiyorum sadece."

 

Arslan büyük adımlarla gelip yatağımın kıyısına çöktü. Yaylar ikimizin ağırlıyla isyan etti. "Gecelik sana çok yakışmış" deyince vücudum esnedi birden. Yanaklarım alevlendi. Uzanıp kulağımın arkasına kısa ve derin öpücük kondururken "Seni birden fazla gecelik içinde görmeyi isterim." Dedi soluğu omzumu yakarken. Göz gözeydik ve ikimiz birden bir kozanın içine sıkıştırılmıştık sanki. Yüzümü kavrayıp dudaklarıyla bana yeniden can verdi. Tatlı bilinçsizlik ve ilkel içgüdülerimiz bizi elegeçirmişti sanki. Bedenim esrik heyecan ve gerilime tutulmuştu.. açlığımız dinene kadar ayrılmadık. Bir ara ensemden tutup beni ne hale getirdiğini görmek için gözlerime baktı. "Ama beni bundan başka bir gecelikle göreceğini hiç sanmıyorum" dedim. Çapkınca gülümsedi "Karım olursan neden olmasın?" Dedi. Kalbimin atışları kemiklerimi ağrıttı. Ellerimi tutup öpücükler kondurup "Benimle nişanlanır mısın Mahru?" Diye sordu. Beni büyüsü altına almıştı bile. Gözlerimi kendininkine perçinlemişti. Mutluluktan ağlamak istiyordum. Bedenim haz dalgasıyla savruluyordu. "Zamanı geldiğinde sana soyadımı vermek istiyorum. Soyadımı almak ister misin? Mahru Karadağ olmayı istiyor musun?"

"İstiyorum" dedim nefesim sıklaşarak. Beni alnımdan öptü.

 

"İkimizde eski eşlerimiz tarafından kullanıldık. İkimizde unutulmaz yaralar aldık."

 

Başımla onu doğrularken "Evet maalesef kullanıldık" dedim.

 

"Bak ben seni seviyorum hatta kendimden bile çok seviyorum. Ama Mahru sırf çocuğumu taşıyorsun diye herkes senden nefret ediyor diye bu evliliği istemiyorsun değil mi?"

 

Onu yatıştırmayı umarak "Ben seni sevdiğim için yanında duruyorum Arslan." Dedim. Yüzündeki rahatlamayı görmek beni hem sevindirdi hemde yüreğimi burktu. "Peki ya sen sadece çocuğunu doğuracağım için mi yoksa beni sevdiğin için mi evlenmek istiyorsun" diye sordum.

 

"Sadece ama sadece seni sevdiğim için evlenmek istiyorum" dedi Arslan.

 

"İşte buna sevindim." Dedim. Ellerimi omuzlarına indirdim. Omuzlarının sıcaklığını ve kaslarının gerginliğini duyunca iç çektim. Kusursuz bir heykel gibiydi. İçimde yükselen alevle ona sarıldım. Daha da yandım. Heyecandan dudaklarımı ısırdım.

 

Saçlarımı avuçlayıp yüzüne sürürken "Gece rüyalarıma dadandığını saçlarının göğsümü gıdıkladığını biliyor muydun? Saçlarına tapıyorum" dedi hırlayarak. Ve yataktan çıkıp elini bana uzattı. Elini değilde kalbini tutuyormuşum gibi geldi bana. O kadar sıcaktı ki avucumun içi yandı. Elini cebine götürdü ve oval, etrafı kristal taşlarla çevrili safir elmas yüzüğü bana uzatırken dizlerim zangır zangır titredi. Göğsüm sanki koşuyormuşçasına hızla inip kalkıyordu. Yüzük parmağımdan yavaşça geçirilirken kalbimin duracağından korkmaya başladım. "Ellerin şimdi çok daha güzel" dedi. Doğru kelimeleri arıyordum dün ve bugün iki büyük adım atmıştı Arslan. Dün beni sevdiğini ilan etmişti. Bugünse bana nişanlısı olmayı teklif etmişti. Göğsümde keskin heyecanlar zuhur etmişti. Arslan açıkta kalmış boynuna yumuşak ve nemli öpücükler kondurdu. Omzumu emerken inildeyip ensesindeki saçlarını çekiştirip "Seni seviyorum beni her öptüğünde damarlarındaki gücü bana verdiğini bilmeni istiyorum. Her öpüşünde hücrelerimi harekete geçiriyorsun" dedim. Duydukları onu gururlandırmıştı. Ben kendimi hiç bu kadar hür hissetmemiştim.

 

"Birazdan nişan elbisesi almaya gideceğiz. Ben gelene kadar hazırlan"

 

Başımı salladım. "Nişanımız ne zaman olacak Arslan?" Dedim.

 

"Yarın"

 

Odadan çıktığı zaman nefesimi saldım. Yarın nişanlı bir kadın olacaktım demek.

 

 

 

 

 

Babası Mahru'yla evleneceğini açıkladığı zaman "Ona anne dememe izin verecek mi peki?"diye sordu Serçe.

 

"Evlenmemizi istiyorsun yani?"

 

"Neden istemiyeyim ki? O iyi bir kadın ve seni seviyor"

 

Arslan kızının olgun davranışı karşısında gururlandı. Onu dizlerine indirip zayıf ellerini okşarken anne sevgisinden mahrum kalışına içi yandı. "Mahru'ya anne diyebilirsin" dedi yumuşak bir sesle. "Buna sevinecektir emin ol" deyip kızının merakını giderdi.

 

 

Daha sonra aşağıya inip Mahru'yla yarın nişanlanacağını herkese ilan etti.

 

Cemile ateş gibi parlayan gözleriyle "Ne bu acele? Kimin nesidir bu kadın Arslan? Niyetin heves almaksa bu tantanaya ne gerek var?"

 

"Ne hevesi teyze? Mahru öyle bir kadın değil. Sevmiyorsun diye ona çirkin yakıştırmalarda bulunma bir daha" dedi Arslan soğuk bir sesle.

 

 

Bennu sessiz kaldı. Onun savaşı içinde sürüyordu. Ne yapıp edip onların evlenmelerini engelleyecekti. Yerinden sessizce kalkıp avluya çıktı. Bir Arap kızının bu kadar sevilmesini hazmedemiyordu. Avlu kapısında içeri geçmek için uğraşan genç kadın takıldı gözlerine. Çiftlik çalışanları olan iki kadın ona mani oluyordu.

 

"Yasak hanım burası artık yasak sana. Ekmeğimizden mi edeceksin bizi sen?" Diyordu kadınlardan biri.

 

Bennu meraklanarak kapıya yanaştı "Kimsin sen?"

 

İlayda terslenip "Sanane" dedi. Sonra hizmetçilere dönüp "Arslan o sürtük Mahru'yla eğlenip beni başından atamaz tamam mı? Söyleyin gelsin buraya"

 

Bennu "Kapıyı açın" diye emretti. Hizmetçilerin kapıyı açmadıklarını görünce sinirlenip onları bir kenara itip kapıyı açtı. İlayda içeri girmek isteyince onu durdurup koluna girip adeta sürükledi. "Şimdi söyle bana sen kimsin Mahru'yu nereden tanıyorsun?"

 

"Benim işim Arslan'la seninle değil tamam mı?"

 

"O artık seninle ilgilemeyecek kadar meşgul tatlım. Mahru'yla nişanlanacaklar"

 

"Evli kadınla nişanlanacak kadar aptal mı bu adam?" Diye çıkıştı İlayda.

 

Bennu "Evli mi?" Diye sesini yükseltti.

 

"Evli tabii ya ne sandın. Ama artık önemli değil benim için. Arslan paramı versin yeter bana. Buradan gittim ve evim soyuldu. Arslan'ın bana verdiği parayı hırsıza kaptırdım. Parasız pulsuz kaldım. Bir daha asla bir çocuğu yaşatmak için tüp bebek yapmayacağım" diye isyan etti İlayda.

 

Bennu'nun kafası iyice karışmıştı. Kavak ağaçlarını işaret edip "Gölgede oturup konuşalım seninle. Ve Arslan'ın sana bir kez daha para vereceğini sanmıyorum. Ama bana Mahru'nun kim olduğunu ve birbirlerinizle olan alakanızı doğrudan anlatırsan istediğin kadar parayı ben vereceğim sana. Kadın sözü" deyip elini uzattı.

 

İlayda bildiği her şeyi anlattı. Bennu eğer Mahru'yu yakalayabilirlerse ailesinin onu öldüreceğini öğrendi.

 

"Bu kocasının telefon numarası. Kürtaj oldugumu öğrendiği zaman arayıp küfürler etmişti bana. Numarısını silmedim. Mahru'nun ailesine o adam seni ulaştırır emin ol. Zaten aynı mahallede oturuyorlarmış"

 

Bennu heyecanlanarak telefon numarasını kaydetti. "Senden tek isteğim var parayı aldıktan sonra terk edeceksin bu şehri"

 

"Burası cehennem gibi zaten kalmak niyetinde değilim. Paramı verde gideyim"

 

"Parayı ben Mahru'nun ailesine ulaştığım zaman alacaksın"

 

"Sürtük beni kandırdın" diye çıkıştı İlayda. Bennu'nun attığı sert tokatla sendeledi.

 

"Paranı vereceğim dedim duymadın mı? Benimle birlikte İzmir'e geleceksin burada görünmemen gerek" dedi Bennu.

 

"Ama o kadının ailesi tehlikeli. Mahru'yu öldüreceklerini bile bile oraya gitmek beni huzursuz eder"

 

"Öldürsünler bizene" dedi Bennu soğuk bir nefretle. Evli olduğu halde başka bir adamdan hamile kalınca doğuracağım diye tutturmasaydı oda."

 

Bölüm sonu.

 

 

Loading...
0%