Yeni Üyelik
41.
Bölüm

Aldatılmak

@verahare

Kayık yaka, kolları dantelli Fransız modeli gelinliği giyiyordu Zülüf. Alışveriş yapmayı sevmediğinden dolayı, babası her şeyi ayağına getirmişti. Ayakkabılar, nişanlıklar, gelinlikler hepsi elinin altındaydı.

 

"Taç takacak mısınız?" dedi genç kadın taç koleksiyonunu gösterirken.

 

"Hayır." dedi Zülüf aynaya bakarken.

 

"Muhteşemsin Zülüf." dedi Yasemin sıcacık gülümserken.

 

"Damadın fotoğrafı yok mu?" dedi orta yaşlı kadın.

 

"Bir duvarı dolduracak kadar." dedi Yasemin kahkaha atarken."Çok seviyor evleneceği adamı."

 

Koltuk minderini hışımla kapıp Yasemin'e fırlattı Zülüf. "Sana kaç defa dedim milletin içinde konuşma böyle."

 

"Stres yapma, yoksa sivilceler basar yüzünü." deyip göz kırptı Yasemin.

 

"Git kız buradan."

 

"Gidiyorum ama kovduğun için değil." işaret parmağını sallayıp gülmeye başladı Yasemin, "Bugün evime uğramak istiyorum." deyip ceketini giydi, "Dışarıdan istediğin bir şey var mı?"

 

"Pamuk şeker." dedi Zülüf gülümserken.

 

~~

 

Turna Leyla'nın hediyelerini saydıkça, Leyla sevinçten zıplıyordu. Hayatında hiç bu kadar çok hediyeye sahip olmamıştı.

 

"Tam tamına kırk tane." dedi Turna Leyla'nın başını okşarken.

 

"Oleyy!" deyip Turna'ya sarıldı Leyla. "Bu sefer ben senin saçlarını tarayacağım." çekmeceden sarı tarağı alıp, yatağa tırmandı, "Senin gibi hiç acıtmayacağım."

 

"Biliyorum." dedi Turna tebessüm ederken.

 

"Mis gibi kokuyor." dedi Leyla saçları koklarken. Turna'yı taklit ediyordu.

 

"Beni mi taklit ediyorsun sen?" deyip Leyla'yı kucaklayıp gıdıklamaya başladı Turna, "Yerim kız seni." göbek çukurunu öpmeye başladı. Leyla gülmekten kırılıyordu. "Yeter bu kadar." deyip Leyla'nın ellerinden tutup yataktan kaldırdı. "Patates kızartması yapalım kendimize."

 

"Yumurtalı ekmekte kızartalım mı?"

 

"Hemde bir sürü kızartacağız." dedi Turna göz kırparken.

 

~~

 

Yine bagaj dolusu oyuncaklarla yurdun kapısından geçiyordu Kenan. Bir aydan fazla uğramamıştı yurda. Asiyecile sözlendiğinden beri, yurda gelmeyi aksatmaya başlamıştı.

 

"Torbada ne var?"

 

Çocuk sürüsü etrafına sarmıştı.

 

"Bakalım ne var." basket topunu çıkardı.

 

"Basketçi olacağım ben."

 

"Ondan şüphem yok." dedi Kenan küçük çocuğun başını okşarken, "Sarı kız nerede?"

 

"Gitti o." dedi küçük kız torbaya uzanmaya çalışırken.

 

"Nereye?"

 

"Çok zengin bir aile aldı onu. Benim oyuncağım vermeyecek misin Kenan abi?"

 

Torbayı yere bıraktığı gibi müdürün odasına gitti Kenan. "Elif nerede?"

 

"Yeni ailesinin yanında." dedi yaşlı adam.

 

"Ben... ben onu yanıma alacaktım." Nefes almak Kenan'a acı veriyordu.

 

Kapı iki defa tıkladı.

 

"Gel."

 

"Ben böyle nankör çocuk görmedim." kızıl saçlı, elleri, kolları, boynu mücevherle kaplı otuzlu yaşlarda kadın, Sarı kızın elinden tutmuştu, "Çocuk değil sanki canavar."

 

"Bırak beni ucube!" dedi Sarı kız elini kurtarmaya çalışırken.

 

"Ne kadar terbiyesiz gördünüz işte."

 

"Sana bırak dedim." deyip dişlerini kadının bileğine geçirdi.

 

Genç kadın çığlık atıp, kolunu zor kurtardı. Sarı kız koşarak odadan çıktı.

 

"Yaptığını görüyorsunuz değil mi?" derin diş izleriyle kaplı, kan toplayan bileğini gösterdi genç kadın, "Hayvandan farkı yok."

 

"Elif'in ilk ailesi olmadığınızı, onun zor bir çocuk olduğunu söylemiştim size." dedi yaşlı adam.

 

"Her şeyi verdim ona ben. Kendisine ait odası oldu. Oyuncaklar, elbiseler, gezmeler, özel okul... hiç bir şeyden mahrum bırakmadım onu."

 

"Ona sevgi verdin mi?" dedi Kenan.

 

"Kenan..." dedi yaşlı adam, "Sen karışma."

 

Kenan yaşlı adamı duymadı bile, "Soruyorum hanımefendi hiç sevgi verdiniz mi?"

 

Genç kadının kaşları çatıldı, "Ne biçim soru bu? Onun için her şeyi yaptığımı söyledim ya."

 

"Elif'i çalışanlarınıza yıkattınız, masalları da onlar okudu. Gece tek başına yattı. Saçlarını taramadınız, kıyafetlerini giydirmediniz, bugün ki dersin ne diye sormadınız, arkadaşların, öğretmenlerin nasıllar? bunları da sormadınız." Kenan kalkıp genç kadının karşısına dikildi, "Doğru değil mi?"

 

"Ben..."

 

"Siz sevgi vermemişsiniz hanımefendi. Siz Elif'i bir eşya gibi kullanmışsınız sadece." dedi Kenan odadan çıkarken.

 

"Ne var ne istiyorsun?" dedi Elif çamaşırlarını dolaba yerleştirirken.

 

"Seninle bir şey konuşacağım."

 

"Dinliyorum." dedi Elif. Kenan'a kızgındı.

 

"Yüzüme neden bakmıyorsun?"

 

"İşim var da ondan. Daha ödevimi yapacağım."

 

"Kızgın mısın bana?"

 

"Ne için kızgın olayım ki?"

 

"Uzun zaman gelmediğim için."

 

Elif çamaşırını katlarken duraksadı, "Gelmeni beklemiyordum ki." sesi titriyordu.

 

"Özür dilerim."

 

"Tam otuz beş gün gelmedin!" diye bağırdı Elif. Sinirden titriyordu. Göz yaşları hiç durmaksızın akıyordu.

 

Kenan Elif'i kucağına aldı. "Kurban olurum sana." deyip Elif'in ellerini öpmeye başladı.

 

"Çok yoruldum. Babamı annemi istiyorum. Küçük evimi istiyorum. Keşke... keşke onlarla beraber bende ölseydim."

 

"Sakın bir daha öyle konuşma." Kenan'ın yüreği ağzına gelmişti.

 

İki saatten beri, Elif'i ikna etmeye çalışıyordu Kenan.

 

"Neden bu kadar inatçısın?"

 

"İnatçı değil, gerçekçiyim. Asiye'de sıkılacak benden. Kaynananla baldızlarını saymıyorum bile."

 

"Asiye'de, annesi de, kardeşleri de seni çok sevecekler."

 

"Ben burada iyiyim." dedi Elif gözlerini kaçırırken.

 

"Gelmek istemiyor musun benimle?"

 

"Hayır." dedi Elif yanağını dizine dayarken.

 

"Pekala." dedi Kenan ranzadan kalkarken, "Ben gidiyorum öyleyse."

 

"Güle güle."

 

Kenan, Elif'i götürmek istediğini müdüre açıklamıştı.

 

Yaşlı adam güldü, "Elif bir tek seni dinliyor, seni seviyor. İkinizde ne haliniz varsa görün."

 

"Yaptığın babalığı asla unutmayacağım." dedi Kenan yaşlı adamın elini öperken. Uzun koridorda yürüyüp Elif'in kaldığı odanın kapısında durdu. "Müdürle konuştum benimle yaşaman için hiç bir sakınca görmedi. Ben şimdi gidiyorum eğer fikrini değiştirirsen müdürden beni ararsın." deyip kapıdan çıktı.

 

"Günde üç defa saçlarımı tarayacaksın." diye bağırdı Elif.

 

Kenan gülümsedi, "Seve seve Sarı kızım." deyip Elif'e döndü.

 

"Ona hiçbir zaman anne demeyeceğim."

 

"Tamam."

 

Kenan'a ilerledi. Mavi gözlerini ona dikti, "Beni ondan daha çok seveceksin tamam mı?"

 

Kenan Elif'in ayaklarının dibine çöktü "Sen benim ciğerimsin." deyip sarıldı.

 

~~

 

Yasemin oturduğu apartmana girdi. Üçüncü kata çıktı. Kapısının önünde, anahtarını çantasında ararken evden kahkaha sesleri gelince kaşlarını çattı.

 

"Yine mi arkadaşlarını getirdin Demir?" göz devirip anahtarı kilit gözüne soktu.

 

"Yeni kurbanın gerçekten çok safmış."

 

Kadının sesi yatak odasından geliyordu. Yasemin nefesi almayı unutmuş gibiydi. Adım atmak istemiyordu.

 

"Ama bu kadar sevgilicik oyunu yeter. Oyunda olsa seni başka bir kadınla paylaşamam."

 

"Bebeğim az daha sabret. Yasemin'in babası çok zengin. Adam kızına onca iş yerini devretmek istiyor, bizim sazan istemiyor. Onu ikna etmek çok uzun sürecek."

 

Yasemin'in dizleri tutmuyordu. Gördüğü manzara midesini alt üst etmişti.

 

"Pislikler!" boğazı yırtılacak kadar çığlık attı. Komidinin üzerindeki kahveyi Demir'e fırlattı. Genç kadının yüzünü tırmaladı. "Allah belanızı versin!"

 

Saatlerce ağladı. Apartmandaki hiç kimse onun göyaşlarını dur duramamıştı.

 

"Lütfen çıkar mısınız?"

 

Herkes ses etmeden evden çıkmıştı.

 

"Alo baba."göz yaşlarını sildi, "Beni duyuyor musun?"

 

"Ben asistanıyım."

 

"Telefonu babama ver."

 

"Parayı hesabına yatırdım Yasemin."

 

"Baba lütfen gel." dişlerini dudaklarına geçirdi. "Sana çok ihtiyacım var."

 

Yasemin'in babası yeni bahaneler üretmekte oldukça ustalaşmıştı. Kızı yaşındaki kadınlarla sevgili oluyordu. Ve şu an onlardan bir tanesiyle vakit geçiriyordu.

 

"Baba..."

 

"Hım?" sabırsızca söylendi adam.

 

"Allah belanı versin!" dedi Yasemin telefonu kapatırken.

 

Annesini aradı.

 

"Önemli değilse kapatalım."

 

"Önemli!" diye bağırdı Yasemin, "Kızınızım ben. Ne kadar istemeyerek yapmış olsanız da, ben sizin kızınızım." burnunu sildi, "Alo? Alo?" telefon çoktan kapanmıştı.

 

Apartmanın karşısındaki sahile yürüdü. Ayakları çıplaktı. Demir'in onu sevmediğini çok iyi biliyordu aslında. Sevmesini bekledi, umut etti. Anne babasının vermediği sevgiyi Demir'de aradı. Demir'in onu sevmesi için hep dua etti.

 

"Aldatılmayı hak edecek ne yaptım ben?" dedi banka otururken.

 

"Hiç bir şey." dedi genç adam tebessüm ederken.

 

Yan banktaki adama baktı Yasemin.

 

"Millet seni deli zannedecek." dedi genç adam Yasemin'in yanına gelirken. "Annem yine benden habersiz koymuş bunları." dedi çantasından banyo terliğini çıkartırken. "Giysene." terlikleri Yasemin'in ayağının dibine indirdi.

 

Sarı, eski model banyo terlikleri görünce kahkahayı bastı Yasemin. Bir terliklere baktı birde kaşlarını çatmış genç adama. Dahada gülmeye başladı. Sinirleri bozulmuştu. Terliğe baktıkça daha çok gülmeye başlıyordu.

 

"İyi misin?" dedi genç adam.

 

"Şu terlikler ne kadar da komik ya!" gülmekten yanakları ağrıyordu.

 

"He komik." dedi genç adam sırıtırken, "Giy bak yoksa ayağına cam falan batar."

 

Yasemin birden hıçkırarak ağladı. "Şerefsiz nasıl beni aldattı."

 

"Çok üzmüş seni. Ama geçer merak etme."

 

"Sen hiç aldatıldın mı ki öyle konuşuyorsun?!" çemkirmeye başladı Yasemin.

 

"Al burnunu sil." dedi genç adam mendilini çıkarırken.

 

Yasemin yine kahkahaya boğuldu.

 

"Anam işte." dedi genç adam tebessüm ederken.

 

"Özür dilerim." dedi Yasemin burnunu silerken.

 

"Çay içer misin?" termosta çay satan çocuğu işaret etti genç adam.

 

"İçerim."

 

"Ciwan." dedi genç adam.

 

"Ha?"

 

"Adım Ciwan"

 

"Yasemin."

 

"Adın da senin gibi güzel. Ben olsam değil seni aldatmak, hiçbir kadının yüzüne bakamazdım."

 

"Sapık!" dedi Yasemin çayını banka koyup kalkarken. "İnsan gibi konuşamıyoruz bile."

 

Adam güldü, "Allah'a karşılaşmamız için dua edeceğim."

 

"Hadi oradan sapık!" diye bağırdı Yasemin hızla yürürken.

 

~~

 

"Ne yapıyorsun burada?" dedi Zülüf Sirac'ın önünü keserken.

 

"Sen nereden çıktın?" dedi Sirac sinirle solurken. Gözleri dahada kararmıştı. "Dayı emin misin öldüğüne." dedi yaşlı adama dönerken.

 

"Tabi eminim oğlum, rahmetliyi beraber yıkadık."

 

"Nasıl öldü?"

 

"Araba çarpmış." dedi Yaşlı adam. "Kırılmadık kemik kalmamıştı vücudunda."

 

"İt oğlu it." deyip Zülüf'e laf atan adamın evinin camına yumruk attı Sirac.

 

"Ölmüş işte daha neye deli oluyorsun?" dedi Zülüf Sirac'ın ellerini tutarken. Babasının yaptığını çok iyi biliyordu.

 

"İzini buluyorum, it çoktan ölmüş oluyor." dişlerini takırdıyordu.

 

Sirac'ın yüzünü okşadı Zülüf. Gözlerine baktı, "Lütfen gidelim buradan." gözleri doldu. "Sen böyle olunca ben korkuyorum. Lütfen gidelim." deyip Sirac'ın elini tutup yürüdü Zülüf.

 

"Sen benim göz bebeğimsin." dedi Sirac arabaya geçerken.

 

Zülüf gözlerinden yaşlar boşaldı.

 

"Gözünden akan her bir damlaya kurban olurum ben." dedi Sirac Zülüf'ün başını ellerinin arasına alıp kendisine yaklaştırdı. Göz yaşlarından öptü. "Sen şimdi burada olmasan, ben gider o itin mezarını yakardım. İçim yinede soğumazdı. Sana hissettirdiklerini hafızandan silememek beni yerin dibine sokuyor." sinirden titriyordu.

 

Daha çok ağladı Zülüf. Sirac'ın boynuna sıkıca sarıldı "Parka götürsene beni. Biliyorsun yarım kalmıştı."

 

"Eğer o kızları dövmeseydin güzelce eğlenecektin."

 

"Ben öyle daha çok eğlenmiştim ama."

 

Sirac'ın kaşları çatıldı, "Tam birbirimize göreyiz ha Zülüf. Sen deli ben deli." deyip güldü.

 

~~

 

Kenan Elif'i Baran'ın evine bıraktıktan sonra, Asiye'yi dışarı çıkarmıştı.

 

"Ne oldu Kenan?" dedi Asiye gülümserken.

 

"Ben Elif'i evlatlık aldım."

 

"Elif?" dedi Asiye kaşları çatılırken.

 

"Sarı kız."

 

"Hah." deyip güldü Asiye, "İyi yapmışsın."

 

"Şaşırmadın."

 

"Sürekli ondan bahsediyorsun. Onu bir gün yanına alacağını biliyordum." deyip Kenan'ın elini okşadı Asiye. "Annemle ben konuşurum."

 

"Ya istemezse?"

 

Asiye çayını karıştırdı. "Senin evinde yaşarız o zaman."

 

BÖLÜM SONU.

 

 

Loading...
0%