@verahare
|
Turna Baran'la el ele sokakta yürüyordu. Çocuklar soğuk olmasına rağmen sokakta oynuyorlardı.
"Baran abi göndersene topu." diye bağırdılar top oynayan çocuklar.
"Geliyor." dedi Baran topu fırlatırken.
"Sende katılsana abi."
"Oğlum gidin oynamanıza bakın." deyip güldü Baran.
"Hadi be abi." dedi çocuklar hep bir ağızdan.
Çocukların hevesi kırılmasın diye kabul etti Baran. Ceketini çıkartıp Turna'ya uzattı.
Baran çocuklarla top oynarken, Turna video çekmeye başlamıştı.
"Golll!" diye sevinçle bağırıyordu Turna Baran'ın boynuna atlarken.
Ayşe teyzeyle Osman amca gülerek izliyordu onları.
"Hay deli kız." dedi Ayşe teyze onların yanından geçerken.
Turna Baran'a sarılırken, sokağın başında durmuş, her an öldürmeye hazır gibi duran Alaz'ı gördü. Nişanlandıkları akşam, Alaz içkisini içtikten sonra mahalleyi terk etmişti. Aynı bakışlarla onlara doğru yürüdü. Turna belli etmese de korkmuştu. Alaz'ı ikinci defa böyle görmüştü. Birincisinde lise çıkışında Baran'ın onu almaya gelemediği gündü. Alaz önünü kesip, çay bahçesine gidip konuşmak istediğini söylemiş, Turna kibarca onu reddedip yürümeye devam etmişti. O zaman Alaz bir çırpıda "Seni seviyorum," demişti. Turna sinirlenmiş, Baran'la arkadaş olduğunu bile bile hangi cesaretle böyle konuştuğuna deli olmuş, ses etmeden yürümeye devam etmişti. "Sadece bir şans." demişti Alaz Turna'nın önünü keserken. Turna o zaman Alaz'ı yerin dibine sokmuştu. Etmediği hakaret kalmamıştı. Mahalleye ilk geldiği günden bu yana Alaz'ın niyetinin farklı olduğunu biliyordu. Mesela hiç kitap okumamasına rağmen , Turna'nın okul çıkışı annesinin dükkanında olduğunu bildiği zaman, kitap almaya geliyordu. Hangi kitabın daha iyi olduğunu annesine değilde, Turna'ya danışıyordu. Turna onun yüzüne bile bakmadan "Danışman gereken kişi ben değilim." diyordu. Amacı Alaz'ın umut beslememesiydi. Ama Alaz hiç vazgeçmiyordu. Annesinin hasta olduğu gün, Turna bakıyordu dükkana. O gün Alaz yine kitap almaya gelmiş, ona danışmaya başlamıştı. Turna sinirle kalkıp Alaz'ın elindeki kitabı sertçe çekip, onu kovmaya başlamıştı. "Defol!" diye eliyle kapıyı işaret etmişti. "Çok seviyorum seni." diyordu Alaz Turna'nın kapıyı işaret eden elini hızla alıp öperken. Turna o zaman ağzına ne gelirse saymıştı. Hayatında ilk defa zıvanadan çıkmıştı. İşte Alaz ilk o zaman, ona öldürücü bakışını atmıştı. Bir daha da Turna'yı hiç rahatsız etmemişti.
Turna, Alaz'dan bakışlarını çekip, Baran'a daha sıkı sarıldı. Neyse ki Baran Alaz'ın bu bakışlarını görmemişti.
"Hadi gidip simit alalım." dedi Turna Baran'ın elini tutarken, "Teyzenler ne zaman gelecekler?"
" Birkaç güne gelirler." dedi Baran.
"Dayıların da gelecekmiş."
"Evet." dedi Baran.
"İpek abla içinde geliyormuş halan."
Baran gülümsedi, "Evet."
" Sen ne diyorsun bu işe?"
"Benlik bir şey yok ki. Herşey İpek'te bitiyor. O akıllı bir kız. Nasıl karar vereceğini çok iyi bilir."
"Ya halan..."
"Turna artık böyle şeyler kalmadı." deyip gülümsedi Baran, "Kumalık, berdel,beşik kertmesi... bu saydıklarımın hepsi, yıllar yıllar önce yaşandı."
"Neden İpek'le Sidar'ı kerttiler peki?"
"Babam annemi kaçırınca, halamla dayımı berdel yapmışlar kan davası olmasın diye. Fakat yinede husumet bitmemiş aralarında. O yüzden dedem, İpek'le Sidar'ı iki aile arasındaki dostlukları pekiştirmek adına onları kertmiş."
"Şimdi ne olacak peki?"
"Birşey olacağı yok. Dediğim gibi bunlar çok eskide kaldı. İpek'le Sidar evlenseler de, evlenmeseler de bu iki aile birbirlerini hiç bir zaman benimsemezler."
"Neden?"
Baran iç geçirdi.
"Çünkü babam annemi mutlu etmedi. Babamın ailesine göre de, annem babama göre layık bir eş değilmiş. Yani o yüzden bu iki aile bir birlerini hiç sevmezler."
"Biz çok mutlu olacağız." dedi Turna Baran'ın avuç içinden öperken.
"Hemde çok." dedi Baran saçları koklarken.
~~
Sirac eski çalıştığı motor tamirhanesinin önünden geçiyordu.
Tahir yağlı ellerini silerken, eski çırağına baktı.
"Çalışmak istiyor musun Sirac?" dedi.
Sirac, orta yaşlı olan eski ustasına baktı.
"Unuttum herşeyi. Pek anlayacağımı sanmıyorum."
"Giy şu önlüğü." dedi Tahir çiviye asılı olan mavi önlüğü Sirac'a fırlatırken. "Müşteriyle ben konuşucam. Sen sadece tamirle meşgul olacaksın. Yine müşterilerimle sataşmanı istemem." deyip siyah hurda motoru işaret ederken, "Hurdaya verecektim, vazgeçtim. Sen bunu baştan yenileyeceksin." dedi Tahir usta tamirhaneden çıkarken.
~~
"Yine muhteşemdin Zülüf." dedi Yasemin Konservatuardan çıkarken.
"Ya en iyi olacaksın, yada hiç!" dedi Zülüf önündeki teneke kutuya tekme atarken.
"Konservatuardan sonra ne yapmayı planlıyorsun?"
"Dans okulu açacağım." dedi Zülüf kayıtsızca. "Neden o kızın, onun eline girip oynamasına müsade ettin?"
"Hangi kız?" deyip güldü Yasemin.
"Esmer olan işte. Canan mıdır, nedir adı."dedi Zülüf sinirle solurken.
"Oturup izleyeceğin yerde, kalkıp girseydin Sirac'ın eline. Ben ne yapa bilirdim ki?" deyip ceketini giydi Yasemin. "Ama sen engel olabilirdin."
"Ben mi girseydim eline?" diye yüksek sesle konuştu Zülüf.
"Tabi sen girecektin eline. Baktın Canan Sirac'la oynuyor, hiç bozuntuya vermeden, Canan'a gülümseyerek, Sirac'ın eline girecektin. Meydanı ona bırakmayacaktın." deyip saçlarını topuz yaptı Yasemin, "Şimdi ne diye böyle konuşuyorsun? Şu haline bak. Neredeyse ağlayacaksın."
"Sessiz konuşsana!" diye bağırdı Zülüf yolun ortasında.
"Çileden çıkartırsın adamı sen kızım!"diye bağırdı Yasemin. "Ona aşıksın. Geberiyorum diyorsun onun için. Ama hiçbir şey yapmıyorsun." dedi Yasemin, "İki güne kalmaz, Canan'la Sirac'ı el ele mahallede yürürken görürsen hiç şaşırma"
"El ele mi?" diye mırıldandı Zülüf.
"Ne sandın? Canan işini biliyor kızım. Senin gibi değil o. Nasıl hareket edeceğini çok iyi biliyor." deyip Zülüf'e döndü Yasemin, "Peki ya sen Zülüf? Sen ne yapıyorsun? Ben söyleyeyim, hiçbir şey..." deyip Zülüf'ü ardında bırakıp yürüdü Yasemin.
"Ben ne yapacağımı bilmiyorum ki Yasemin." dedi Zülüf dudaklarına akan göz yaşlarını elinin tersiyle silerken.
Yasemin Zülüf'ün yanına gitti "Biliyorum." dedi tebessüm ederken. "Siz çok iyi bir çift olacaksınız." dedi Zülüf'ün gözyaşlarını silerken. "Buna inan Zülüf."
"Olacak mıyız sence?"
"Sana çok değer veriyor."
"Nereden anladın?"
"Seni kucağında taşıdı. Sabaha kadar baş ucunda bekledi. Seni eve bıraktıktan sonra, gidebilirdi de. Ama o yanında kaldı. Buda onun için çok değerli olduğunun kanıtı."
"Değerliyim yani onun için?"
"Evet." dedi Yasemin, "Düğün için elbise almalıyız."
"Sen al."
"Zaten ben alacağım. Hem senin için, hemde kendim için." dedi Yasemin imalı bir şekilde gülümserken.
~~
Herkes Çiğdem'in çeyiz sergisine bakmaya gelmişti tabi hediyelerle beraber.
"Ya çok güzel." dedi Çiğdem Buke'nin getirdiği gümüş işlemeli fincan takımına. "Patikler de var." deyip Buke'ye sarıldı Çiğdem.
"Kadir'le karşılıklı içersiniz kahvenizi." dedi İpek gülerken. "Bu da benle Zeynep'ten." dedi paketi Çiğdem'e uzatırken.
"Havlu seti." dedi Çiğdem.
"Al bakalım Çiğdem hanım." dedi Asiye kırmızı paketli kutuyu uzatırken.
"Bir tane daha makyaj setim oldu." dedi Çiğdem.
Ayşe teyze, torunu ve gelini Hatice'yle geldi.
"İnşallah beğenirsin." dedi Ayşe teyze beyaz paketi Çiğdem'e uzatırken.
"Bir daha öyle deme." dedi Çiğdem Ayşe teyzeye sarılırken. "Ne kadar güzel değil mi?" dedi kırmızı sabahlığı gösterirken.
Hasan'ın annesi Nur teyze'de gelmişti, "Aç bakalım." dedi poşetten çıkardığı beyaz peketi Çiğdem'e uzatırken.
Çiğdem paketi açtı, "Gecelik takımı." deyip Nur teyzeye sarıldı.
Turna Baran'la beraber seçtikleri tencere setini Çiğdem'e uzattı.
"Hemde kırmızı renk. En sevdiğim." dedi Çiğdem Turna'ya sarılırken.
~~
Yasemin aldığı elbiseleri, Zülüf'le beraber taşıyordu.
"Biz ne alalım?" dedi Zülüf'e bakarken.
"Ne bilim ben." dedi Zülüf mağazalardan göz gezdirirken, "Hayatımda çeyize falan gitmedim ki ben."
"Sanki ben çok gittim" dedi Yasemin göz devirirken.
"Ne yapıyorsun?" dedi Zülüf telefonu kulağına götüren Yasemin'e.
"Seyran'a danışacağım." dedi Yasemin.
"Ne dedi?" merakla baktı Zülüf.
"Tencere takımı, tabak takımı, makyaj, havlu seti, gecelik... gibi daha bir çok şey saydı. Ama tabak takımı daha yararlı olurmuş, her zaman kullanıldığı için."
"Alalım hadi." dedi Zülüf porselen mağazasına girerken.
"Kırmızı rengi çok sevdiğini söylemişti Çiğdem." dedi Yasemin kırmızı yemek takımına bakarken.
"Alalım o zaman."
"Tava takımı da alalım." dedi Yasemin.
"Olur." dedi Zülüf.
~~
"Merhaba." dedi Ahu, Zülüf'le Yasemin'e sarılırken.
"Merhaba kızlar." dedi Gülcan.
"Merhaba." dedi Zülüf.
"Siz ne aldınız?" dedi Ahu.
"Kızım içeride göreceksin zaten. Acelen ne?" dedi Gülcan Çiğdem'in evine girerken.
"Yemek takımı, birde tava takımı." dedi Yasemin.
"Ben ayna tarak seti aldım. Param bu kadarına yetti. Öğrenciyim sonuçta." deyip güldü Ahu. "Annemde kırmızı abiye aldı."
Çiğdem Gülcan'ın paketini açtı.
"Vaov! Şu abiyeye bakar mısınız?" dedi Çiğdem kırmızı abiyeyi üstüne tutarken, "Ne kadar güzel değil mi?"
"Tamam anladık. Çok güzelsin Çiğdem." dedi Asiye gülerken.
"Umarım beğenirsin." dedi Yasemin paketleri Çiğdem'e uzatırken.
"Çok güzeller." dedi Çiğdem.
"Çam sakızı çoban armağanı." dedi Ahu gülümserken paketi Çiğdem'e uzattı.
Gümüş renkli, ayna tarak setine baktı Çiğdem, "Gel buraya" dedi Ahu'ya sarılırken. Birden ağlamaya başladı. Sabahtan beri belli etmiyordu, ama artık dayanamadı. Anne ve babasının şu an yanlarında olmasını çok istiyordu. Onun ağlamasıyla, Zülüf'le Yasemin'in dışında, herkes sessizce ağladı.
İpek'in gırtlağı şişmeye başlamıştı. Su içmek için mutfağa yöneldi.
"Ne oldu?" dedi Yasemin İpek'e bakarken.
"Anne ve babasına ağlıyor." dedi İpek bir yudum suyundan aldı.
"Nasıl oldu?"
"Bir sene önce, mahallenin hepsi pikniğe gitmişti. Ayşe teyze kocası, oğlu, gelini, Kadir, Çiğdem ve anne babaları, Kenan abi, Asiye ile babası, Gülcan abla... bizim dışımızda hepsi pikniğe gitmişti. Dönüş yolunda, bindikleri kamyonun freni patlamış... Çiğdem'in anne babasıyla, Kadir'in anne ve babası ve şoför orada can vermişler. Asiye'nin babası ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştı. Kenan abi ona kanını vermişti ama hayata tutunamadı adam.
"Ne korkunç!" dedi Yasemin gözleri irice açılırken "Siz neredeydiniz o zaman?"
"O gün Sirac'ın açık görüşü vardı. Biz hepimiz oradaydık."
"Kadir yanında, Çiğdem." dedi Buke Çiğdem'e sarılırken. "Birde şöyle düşün, Kadir'de olmasaydı ne olurdu halin? "
"Allah korusun!" dedi Çiğdem gözyaşlarını silerken.
"O zaman bir daha böyle ağlama. Sen en azından büyüksün. Ya Nehir'le Irmak onlar ne yapsınlar? Herkes bir şekilde yaşamanın yolunu buluyor, kızım. Allah'a her zaman şükret."
Kadir'le beraber Kenan, Baran, mahallenin gençleri gelmişti, Çiğdem'in çeyizini pikaba yüklemeye. Dışarıdan davul sesi gelmeye başlamıştı.
Zeynep Leyla'yı çeyiz sandığını üstüne oturtup, "Hemen kalkma ha" dedi Leyla'yı öperken.
"El salla buraya." dedi Yasemin video çekerken.
Leyla gülümseyerek el salladı.
"Hadi, gülüm kalk." dedi Hasan Leyla'ya.
Leyla olumsuzca başını salladı.
"Sökül paraları, Kadir." dedi Kenan gülerken.
"Yeterli mi?" dedi Kadir yüz lirayı Leyla'ya gösterirken.
Leyla para saymayı bilmiyordu. Ama Zeynep, "Eğer mavi para verirse, kalkma. Kırmızı para verirse kalk." demişti.
Leyla olumsuzca başını salladı. Odadaki herkes gülmeye başladı.
"Peki bu?" dedi Kadir cebinden iki yüzlüğü çıkartırken.
Leyla parayı alıp, sandıktan kalkıp Baran'a koştu. Böylelikle çeyiz, Kadir'in evine taşınmaya başladı.
"Üzgün müsün?" dedi Canan Çiğdem'in evinin önünden geçerlerken.
"O salak için mi?" dedi Sultan kahkaha atarken. "Onu sevmiyordum ki."
Gerçekleri söylemişti Sultan. Kadir'i sevdiği falan yoktu. Lisedeyken hoşlandığı çocuğun, Çiğdem'e seni seviyorum dediğini duyduğundan beri, kin gütmeye başlamıştı Çiğdem'e. Gerçi Çiğdem'in, o çocuğa demediğini bırakmadığını kendi kulaklarıyla duymuştu da. Ama yinede kin gütmeye devam etmişti.
"Sen daha iyilerine layıksın." dedi Canan kolunu halasının omuzuna koyarken.
"Biliyorum." dedi Sultan kendinden emin bir tavırla.
~~
Eşyalar dizilmeye başlamıştı. Kartonlarda bulunan, tabaklar, tencereler, tavalar... daha bir çok şey gün yüzüne çıkıyordu. Kadir'in kendi yaptığı ahşap mutfak dolabı, şimdiden dolmaya başlamıştı bile.
Buke, Ayşe teyze ve Aysel'le beraber eve gidip onlara yemek hazırlayacaklardı.
"Kız üşüteceksin. Sende git eve. Sobanın yanında otur kendine." dedi Zeynep.
"Üşütmem." diyerek salondan koşarak çıktı Leyla. Eşyaları taşıyan gençlere baktı. Gözleri Baran'ı arıyordu. Kenan'la Baran'ı buzdolabını avlu kapısından geçirmeye başladığını gördü. Yüreği kelebek misali uçmaya başlamıştı. Yeşil gözleri daha da parladı. Yüzünde öyle güzel bir gülüş meydana geldi ki Baran'ı her gördüğünde böyle oluyordu. Gece Turna'nın yanında uyumayı değilde, Baran'ın yanında uyumayı çok istiyordu. Tabi bunu dile getirmiyordu.
"Dikkat et Leyla." dedi Baran buzdolabını Kenan'la mutfağa taşırken, "Turna'nın yanına git."
"Gitmem." dedi Leyla.
"Neden?" dedi Baran.
"Odada Zeynep teyzede var."
"Ee ne olmuş?"
"Üşüteceksin git eve diyor bana."
Baran'la Kenan gülmeye başladı.
"Doğru diyor." dedi Baran Leyla'yı kucaklarken.
İpek buzdolabı süslerini mutfağa getirdi.
"Zeynep'ten kaçtı." dedi Leyla'yı öperken.
"Ne güzel kelebekler." dedi Leyla.
"Benle sen süsleyelim mi dolabı?" dedi Baran.
"Olur." dedi Leyla, Baran'ı öperken.
Örgüden yapılmış bebekleri,buzdolabına yapıştırıyordu Leyla.Uğur böceğini, kelebekleri, meyve çeşitlerini tek tek yapıştırıyordu Baran'ın kucağındayken.
"Çok güzel oldu." dedi Baran.
Çiğdem kırmızı yatak örtüsünü sererken, Zülüf taktığı perdenin son düğmesini korneje geçiriyordu.
"Şimdi ne yapalım?" dedi Zülüf sandalyeden atlarken.
"Diğer odaların da perdeleri takılacak." dedi Çiğdem odadan çıkarken.
Zülüf poşetten perdeleri çıkartırken, Zeynep onu süzüyordu.
" Maşallah. Tam bize göre gelin." dedi Zeynep İpek'in kulağına.
"Sen Ayşe teyzeyi de geçtin." dedi İpek göz devirirken.
"Başkasının mı gelini olsun?" diye yüksek sesle konuştu Zeynep.
Herkes Zeynep'e baktı.
"Ne diyon kız?" dedi Gülcan.
"Saçmalıyor işte." dedi İpek.
"Bura iyi mi?" dedi Kadir kendi anne babasıyla, Çiğdem'in anne babasının olduğu çerçeveli fotoğrafı duvara asarken.
"İyi." dedi Çiğdem.
"Bugün ziyaret edeceğiz onları." dedi Kadir Çiğdem'in her iki yanağını öperken.
"Seni seviyorum." dedi Çiğdem Kadir'e sarılırken.
"Oldu mu abla?" dedi İpek havluları rulo yapıp banyo dolabına dizerken.
"Sen yaparsın da olmaz mı?" dedi Gülcan banyo kapısındayken.
Saksıdaki çiçekleri ara hole dizmeye başlamıştı Kenan'la, Asiye.
Turna sehpaları siliyordu. Yasemin'le Ahu ahşap zemini siliyorlardı.
"Acıktım." dedi Leyla pikaptan fırınlı ocağı Kadir'le taşımaya başlayan Baran'a.
"Valla bende acıktım." dedi Baran gülerken.
"Sen git." dedi Kenan fırınlı ocağı tutarken.
Leyla'yla Baran el ele tutuştular.
"Ne yiyelim?" dedi Baran.
"Allah ne verdiyse." dedi Leyla.
Baran gülümsedi. Leyla'yı kucaklayıp, "Tanıdığım çok güzel köfte yapan bir lokanta var."
"Evde yemeyecek miyiz?" dedi Leyla şaşkınla.
"Hayır. Yemek daha hazır değildir şimdi." dedi Baran. Leyla için bir değişiklik olsun istemişti. "Arabaya biner, lokantaya gideriz. Oradan da parka."
"Parka da mı gideceğiz?" dedi Leyla sevinçle.
"Hı hı." dedi Baran, "Oradaki arabayı sen sürersin."
Leyla'nın emniyet kemerini taktıktan sonra, arabayı sürmeye başladı Baran. Lokantaya gelmişlerdi.
"Çok güzel kokuyor." dedi Leyla gözleri kapalı, başını hafifçe sallarken.
Baran gülümsedi. Kendileri için iki porsiyon köfte söyleyip, Leyla'yla lavaboya geçti.
"Ellerimizi yıkayalım." dedi Leyla'nın eline kokulu sıvı sabunu dökerken.
Beraber masaya geçtiler.
"Hangisinden başlayalım?" dedi Baran.
Leyla tabaktaki köftelere, patates kızartmalarına, domatese, biber ve pilava baktı, "Köfteden." dedi.
Çatalla ayırdığı köfteyi Leyla'nın küçük ağzına götürdü Baran. Yemeklerin hepsini bitirmişlerdi.
"Bir daha yiyelim mi?" dedi Baran.
Leyla ellerini karnına götürerek "Çok yedim, dayı." dedi sandalyeye yaslanırken.
"Parka gitme zamanı." diyerek kalkıp hesabı ödeyip, Leyla'yı kucaklayıp lokantadan çıktı Baran. Önlerinden balon satan yaşlı bir adam geçiyordu. "Çok güzeller değil mi?" dedi Leyla'ya bakarken.
"Hı hı." dedi Leyla gülerken.
"Hepsi bizim olsun, o zaman." dedi Baran balonların hepsini alırken, "Sıkı tut." dedi balonları Leyla'ya uzatırken.
"Hepsi benim oldu!" diye sevinçle bağırdı Leyla.
Lunaparka gelmişlerdi. Leyla'ya çarpışan arabayı nasıl süreceğini gösteriyordu Baran.
"Aferin." dedi Baran Leyla arabayı çalıştırırken.
Daha sonra Baran bir elinde balonlarla beraber, Leyla'yı atlı karıncaya bindirdi.
"Bu at çok güzel." dedi Leyla atlı karıncadan Baran'a el sallarken.
~~
Çeyizi dizdikten sonra, herkes evden çıkıp Baran'ın evine gitmeye başladılar yemek yemek için.
"Bitti mi kız?" dedi Ayşe teyze.
"Bitti." dedi Gülcan.
"Yemekler hazır mı teyze?" dedi Ahu.
"Hazır." dedi Buke.
Yemekten sonra, Kadir'le Çiğdem anne babalarını ziyarete gittiler. Yağmur çiselemeye başlamıştı.
Dualar okundu. Buke'nin söylediklerinden sonra, Çiğdem daha iyi olmuştu. Mesela hüngür hüngür ağlamadı bu sefer. Buruktu içi; tıpkı Kadir'in ki gibi. Mezar taşlarını öptüler. Kuşlar için yapılmış olan mermer taşa su doldurdular.
"Hadi gidelim." dedi Çiğdem Kadir'in elini tutarken.
~~
Sirac okuldan Fırat'ı almıştı. Caddeden geçerlerken, Garip'i arabaya binerken görünce selam verecekken,
"Sonra Sirac." dedi Garip arka koltuğa otururken.
"Kızdın mı bana?" dedi Sirac.
Garip cama doğru biraz daha yaklaşarak, "Senden daha önemli işlerim var. Şimdi o yağlı ellerini arabamdan çek, evlat!"
"Hakkım olmayan bir işin başına geçmemi istiyorsun benden." dedi Sirac histerik gülüşle, "Bundan başka bir şey iste benden. Yerine getirmezsem yüzüme tükürürsün o zaman."
Garip gülümsedi "Ne istersem mi?"
"Ne istersen." dedi Sirac tereddütsüz.
"Büyük konuşuyorsun."
"Hayır."
"Gidelim Süleyman." dedi Garip camı kapatırken.
~~
"Ne oldu, dayı?" dedi Leyla.
"Lastik patladı." diye güldü Baran.
"Balon gibi mi?" dedi Leyla kahkaha atarken.
"Aynen." dedi Baran Leyla'yla beraber arabadan inerken, "Şansımıza mahallede patladı."
"Bu kız kim?" dedi Alaz dükkanın önünden geçen Baran'la Leyla'ya bakarken.
"Yeğeni oluyormuş. Sultan ablam öyle demişti." dedi Alaz'ın yeni yetişmeye başlayan çırağı Sinan.
~~
"Neredeydiniz?" dedi Turna kapıdan geçen Baran'la Leyla'ya.
"Yemek yedik. Oradan da parka gittik."dedi Leyla "Bak balonlarıma." dedi balonların hepsini elinden bırakırken. "Bak küpelerime abla." dedi Leyla ellerini kulağına götürüp, Baran'ın aldığı balıklı gümüş küpelerini gösterirken.
"Çok yakışmış." dedi Turna gülümseyen yüzüyle.
"Teyzelerime de göstereceğim." dedi Leyla salona doğru koşarken.
Turna Baran'a sarıldı, "Yeni kitaplar geldi dükkana. Beraber dizer, arada bir sayfaları açar okuruz."
"Belki satırların altını da çizeriz yine." diye Turna'nın kulağına fısıldadı Baran
~~
Garip kahkaha attı "Açık konuş, Doktor." dedi oturduğu sandalyeye rahatça yayılırken.
Doktor Ayla, hayatında böylesine rahat bir hastayla karşılaşmamıştı.
"Ee hadi söylemedin?"
"Kâzım bey, beyninizdeki tümör..." diye söze başlamıştı Doktor.
"Yaşama oranım kaç, Doktor?" dedi Garip gülümserken.
"Tehlikeli bir ameliyat olacak."
"Tehlikeli ha!" diye kahkaha bastı Garip.
"Ameliyatınızı daha fazla geciktirirseniz..."
"Boş versene Doktor."
"Sizi sevenleri düşünün. Onlara bunu yapmayın."
"Yoruldum, Doktor." dedi Garip ciddi bir tavırla. İlk defa yorulduğunu itiraf etmişti.
"Sizin sayenizde kaç tane hasta ameliyat oldu biliyor musunuz? Yaptığınız yatırımlardan haberim var." dedi Doktor "Zülüf hanımı düşünün. O siz olmadan ayakta duramaz." Doktor iç geçirdi "Eğer ameliyat olmazsanız, kalan şansınızı da yok etmiş olursunuz." Doktor resmiyeti bir kenara bırakmıştı, "Kızınızın evlendiğini, çocuklarının olduğunu, çok mutlu olduğunu görmeyi istemiyor musunuz? Bunu istemediğinizi söyleyin bana. Bende sizi rahat bırakayım."
Garip gerçekten artık çok yorulmuştu.
"Benim kim olduğumu hatırlamadın mı?" dedi Doktor Ayla.
"Hatırlamak mı?"
Doktor Ayla, Garip'in karşısına geçti. Ellerini tuttu, "Beni tanımanı bekledim, ama sen tanımadın beni." deyip mavi gözlerini, Garip'in gözlerine dikti, "Yetimhanenin en küçük kızını unuttun mu sen?" dedi Garip'e sarılırken.
"Ayla sen misin gerçekten?"
"Sözümü tuttum. Bak Doktor oldum. Ama sen tutmadın sözünü. Geleceğim dedin, o günden sonra da hiç gelmedin."
"Gelemedim Ayla." dedi Garip genç Doktorun göz yaşlarını silerken.
Uzun, koyu bir sohbete dalmıştı, yaşlı adamla geç kadın ellerindeki kahvelerle.
"Seni hemen tanıdım biliyor musun?" dedi Ayla. "Sen bu odaya girer girmez, tanıdım seni. Senin de beni tanımanı bekledim."
"Artık yaşlıyım, Ayla. Eskisi gibi değilim."
"Hala aynısın. Hala o güçlü, sarsılmaz adamsın sen." dedi Ayla Garip'in ellerini sıkarken.
"Kaç yıl oldu görüşmeyeli?"
"Yirmi üç yıl oluyor. Otuz beş yaşımdayım artık." dedi Ayla gülerken.
"Doktor oldun demek ha?" dedi Garip Ayla'nın yüzünü okşarken "Sana da bu yakışırdı zaten."
"Müdür Belkıs'ın benim için söylediği sözü hiç unutmadım." dedi Ayla "Anası ne ki, kızı ne olsun?"
"Manyağın tekiydi o."
"Evet manyaktı. Nasıl hissettiğimizi hiç düşünmeden konuşuyordu. Senin geleceğin günü iple çekiyordum. Tek ben değil tabi. Müdür Belkıs yaptığın tüm yardımlara bayılıyordu; tabi sana da." dedi Ayla kahkaha atarken. Garip'te onun gibi kahkaha atıyordu.
"Evlendin mi?" dedi Garip.
" Evet. Evli ve iki çocuk annesiyim. Beni deli gibi seven kocam var." dedi Ayla masanın üzerinden çerçeveli fotoğrafı Garip'e uzattı.
"Çok güzelsiniz."
"Dünya gerçekten çok küçük. Yıllar sonra yine karşılaştık." dedi Ayla.
"Böyle karşılaşacağımız kimin aklına gelirdi?" dedi Garip.
Ayla Garip'in ellerini tuttu, "Tüm bunları sana borçluyum. Sen ve yardımların olmasaydı, Müdür Belkıs haklı çıkacaktı."
"Çocuklarını ve kocanı görmek istiyorum. Bakalım kocan seni hak ediyor mu?" dedi Garip konuyu değiştirirken.
"Mükemmel biri." dedi Ayla gülümserken, "Lütfen ameliyatı kabul et. Doğum günümü unutmayıp, benimle dans eden adamı kaybetmek istemiyorum. İçimdeki ölen umutları yeşerten adamı kaybetmek istemiyorum." Ayla göz yaşlarını sildi. "İki oğlum ve kocam hayatımdaki en güzel adamlar onlar. Ama biliyor musun? Beni ilk seven adam sensin. Bana ilk inanan adam sensin. Sen benim hep ilklerim ve umutlarım oldun. Sen yüreğimin en güzel köşesin desin baba." dedi Ayla Garip'in avuç içinden öperken "Bana bunu yapma lütfen."
"Sen kazandın kızım." dedi Garip Ayla'nın ellerini öperken.
Doktor Ayla sevinçle ayağa kalkıp, Garip'e sarıldı.
"Ameliyat olmadan önce, yerine getirmem gereken şeyler var. Onları hallettikten hemen sonra burada olacağım."
Ayla'nın kaşları çatıldı "Ameliyatından daha önemli ne olabilir ki?"
"Kızım ve oğlum için vermem gereken kararlar var."
BÖLÜM SONU.
|
0% |