Yeni Üyelik
40.
Bölüm

Doğum günleri ve ölümler

@verahare

Gece yağmur yağmış." dedi Turna sobaya odun atarken. Islak bezle soba tahtasını silmeye başladı.

 

"Bugün cumartesi." dedi Leyla Buke'nin yaptığı kesik parmaklı yeşil eldiveni giyerken, "Fırat okula gitmeyecek."

 

"Kahvaltımızı edelim gidersin dayının evine."

 

"Hayır biz dışarıda oynayacağız. Dayım iki tane kağıttan gemi yapacakmış sokakta yüzdüreceğiz onları."

 

"Dayın arıyor." dedi Turna telefonu kaldırırken, "Tamam geliyoruz."

 

"Ne dedi?"

 

"Kahvaltıya çağırıyor." dedi Turna ceketini giyerken, "Allah'tan sobayı yakmadım."

 

Baran'ın evine gittiler.

 

"Yaptın mı dayı?" dedi Leyla.

 

"Oradalar." dedi Baran sehpanın üzerindeki gemileri gösterirken.

 

"Beni kucakla seni öpeyim dayı."

 

"Gel." dedi Baran Leyla'yı kucağına alırken.

 

"Bir, iki, üç..." daha fazla öptü Leyla.

 

Kahvaltıdan sonra, Baran Turna, Fırat Leyla el ele evden çıktılar.

 

"Gözümüzün önünden bir yere ayrılmayacaksınız tamam mı?" dedi Baran.

 

Leyla'yla Fırat başını evet anlamında salladılar. Yağmur suyunda gemilerini yüzdürmeye başladılar. Turna dükkanına gitti. Camları silerken, çocuklara bakmayı ihmal etmiyordu.

 

"İyi sil ha." dedi Kenan dükkana girerken. "Simit getirdim sana."

 

"Sıcak mı?" dedi Turna gülümserken.

 

"El yakacak kadar." dedi Kenan manidarca gülümserken.

 

Eskiden Turna'nın annesine simitleri hep o alıyordu. Gönül hocanın simiti diğerlerine göre, daha büyük ve bolca susamlı olurdu. Dükkana gelene kadar da hala sıcacık olurdu. Okul yüzü görmemiş olan fırıncı Veysel'e ısrarla okuma yazmayı öğretmişti Gönül hoca. Kalemlerin ucu kırılıyor, yaşlı adam açacağı çevirirken sitem ediyordu, ölmüş babasına isyan ediyordu onu okutmak yerine çoban yaptığı için. Gönül hoca hiç pes etmiyordu. İhtiyar adamın "Çoluk çocuğa maskara olduk." sözlerine tebessüm ederdi. "Öğrenmenin yaşı yoktur Veysel amca." deyip yaşlı adamın çayını karıştırıp uzatırdı Gönül hoca "Engel yoktur. Eğer ki düşünebiliyorsak ve Allah canımızı almadığına göre, hiç bir engel yoktur önümüzde. Yolumuz apaçık. Bize sadece kımıldamak kalıyor. Hadi kımılda. Karına eliyle tuta bileceği, gözleriyle görebileceği bir söz yazmak istemez misin?" Bu sözlerden sonra ihtiyarın yüreği gençlerin ki gibi olur, yazma isteğiyle kavrulurdu. Fırından çıkar çıkmaz Gönül hocanın dükkanına gelir, somurtarak çıkardığı defteri, artık heyecanlı ve öğrenme açlığıyla açmaya başlardı. Her sabah Gönül hocaya özel olan simitini yapıp, Kenan'la yollardı. "İlk hangi sözü yazacaksın Veysel amca?" derdi Gönül hoca gülümserken. "Adını." derdi yaşlı adam deftere yeni öğrendiği harfi yazmaya çalışırken. "Ne güzel." deyip Kenan'ın getirdiği çayı karıştırıp yaşlı adama uzatırdı Gönül hoca. Çok yaşamamıştı Gönül hoca. Ama kısacık ömründe öyle büyük etkiler bırakmıştı ki insanlarda... yatağında, bir elinde kocasının vesikalık fotoğrafıyla hayata gözlerini yummuştu. Ölürken bile tebessümü eksik etmemişti dudaklarında. Öleceğini hissetmiş, kızına yarım sayfalık bir mektup yazmıştı. Az yazar, çok düşünürdü. Cenazesi çok kalabalık olmuştu. Eski öğrencileri, öğretmenler, sınıf arkadaşları, öğretmenlik yaptığı vilayetlerden onu tanıyan herkes gelmişti. İsteği üzere kocasının yanına gömülmüştü. "Hayatta her şey istediğimiz gibi olamayabilir. Ama yinede gülümseyin ve hayata asla küsmeyin." olumsuzluklar karşısında hep böyle konuşurdu.

 

Şimdi Gönül hocanın yerine, Turna'yı koymuşlardı. Veysel'in oğlu Mustafa Turna'ya her gün simitini yapıp Kenan'la yolluyordu.

 

"Çaylar geldi." dedi Baran.

 

Turna simitini yemeğe başladı, "Hiç öyle bakmayın simidime."

 

"Bana da mı?" dedi Baran.

 

"Sana da." dedi Turna gülerken.

 

"Kardeşim hepsini yiyemezsin,bölüş abinle." dedi Kenan.

 

"Yo yiyebilirim abi." deyip kahkaha atmaya başladı Turna, "Yemin ederim çocuk gibisiniz ya." deyip simiti üçe böldü.

 

"Turna."

 

"Hım?"

 

"Bugün Leyla'nın doğum günü." dedi Baran.

 

"Gerçekten mi?"

 

"Hı hı."

 

"Neden daha önceden söylemedin?" deyip kalktı Turna.

 

"Dur telaş yapma." dedi Baran "Her şeyi hazırladık biz. Kahveyi bu akşam süsleyip doğum gününü kutlayacağız."

 

"Ya elbise?"

 

"Arkasında kelebeği olan beyaz bir elbise aldık." dedi Kenan gülümserken.

 

Üçü de Leyla'ya döndü. Leyla gülerek gemiyi yüzdürüyordu.

 

"Alo." dedi Baran telefonu kaldırırken.

 

"Hemen hediye almalıyım." dedi Turna Kenan'a bakarken. "Kimdi Baran?"

 

Baran yutkunmaya çalıştı. "Asmin ölmüş." dedi fısıltı halinde.

 

Leyla birden durgunlaşmıştı. Gülmüyordu. Ayağa kalkıp sudaki gemiye kayıtsızca baktı. İnce ince göz yaşları akmaya başlamıştı.

 

"Hissetti." dedi Turna "Kahretsin!"

 

"Ne oldu Leyla?" dedi Baran Leyla'yı kucaklarken.

 

"Buram." göğsünü işaret etti "Çok ağrıyor dayı."

 

~~

 

Acil uçakla Asmin'in cenazesine yetişmişlerdi Baran, Turna ve Sirac. Asmin'in kimsesizler mezarlığına defin edilmesine razı olmamıştı Baran. En önde tabutunu Sirac'la beraber taşımıştı.

 

Doğum günleri ve ölümler... Hayat gerçekten de çok garipti. Bir annenin kızını doğurduğu gün ölmesi, adını koyamadığı bir hissi, ta dibine kadar yaşayan küçük bir kız. Hayat çok fazla acımasızdı.

 

"Turna sizsiniz değil mi?"

 

Turna gözyaşlarını silip, genç kadına baktı, "Evet benim."

 

"Ben Asmin hanımla ilgilenen hemşireyim. Asmin hanım geleceğinizi bildiği için, bunu size vermemi söyledi." yuvarlak şeklindeki kırmızı kutuyu uzattı.

 

"Teşekkür ederim." dedi Turna kutuyu alırken. "Son sözü ne oldu?"

 

"Leyla." dedi genç kadın, "Defalarca kızının adını sayıkladı."

 

"Leyla." deyip hıçkırarak ağladı Turna.

 

Asmin'in ölümü, Baran'la Turna'ya çok ağır gelmişti. Çiçekleri ekip suladıktan sonra;

 

"Keşke daha farklı olsaydı her şey." deyip bir çiçek daha ekmeye başladı Turna "Seninle daha farklı bir şekilde tanışsaydık. Eminim ki kardeş gibi olurduk o zaman." deyip ağlamaya başladı, "Keşke yaşayıp, şu an Leyla'yla el ele olsaydın."

 

"Yenge gibi bir kadın, daha da gelmez bu dünyaya." dedi Sirac, "Şimdi anlıyorum onu neden bu kadar çok aradığını."

 

Baran ses etmeden Turna'ya doğru gitti, "Gidiyoruz." deyip Turna'yı kaldırmaya çalıştı.

 

"Defalarca Leyla demiş, Baran." deyip daha çok ağlamaya başladı Turna. Ayakları onu taşıyamıyordu. dizlerinin üzerine yığıldı kaldı.

 

Baran Turna'yı kucağına alıp, mezarlıktan çıkmaya başladı. Taksiye binip hava alanına gittiler.

 

Asmin'in hemşireye yazdırdığı mektupları okuyordu Turna göz yaşları içinde. Asmin'in pişmanlığını, özürlerini, tane tane okuyordu. Mektubun son satırları;

 

"Leyla hep gülsün istiyorum. Öldüğüm gün bile." diye bitiyordu.

 

Asmin'in Leyla'ya yazdığı mektubu eline aldı Turna. Açıp okumayı çok istiyordu. Ama yapamadı. Leyla'nın hakkını ihlal etmedi. Leyla tam on sekizine bastığı gün mektubu okuyacaktı. Asmin öyle yazmıştı mektubunda. Kalın bir mektuptu. Belki beş belki on sayfalıktı. Yada daha fazlaydı.

 

Baran'a gösterdi yazıyı, "Bugün daha çok mutlu olsun istiyormuş."

 

~~

 

Zeynep Leyla'yı yıkayıp, salona döşeği serip yanan sobanın karşısında uyumuşlardı. Buke, Asmin için Yasin'i-şerifi odasında okuyordu.

 

"Ne oldu teyze?" dedi Fırat İpek'in göz yaşlarını silerken. "Annemle Leyla neden şimdi uyuyorlar?"

 

"Hadi gel Cemo'ya gidelim." dedi İpek kalkarken.

 

~~

 

"Dayım gelmiş." dedi Leyla yataktan çıkarken. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızıydı. "Buram artık ağrımıyor. Zeynep teyzem yıkadı beni."

 

"Bugün senin doğum günün bir tanem." deyip Leyla'yı öptü Baran.

 

"Doğum günüm mü? Hani şu televizyondaki gibi olanlardan öyle mi?"

 

"Evet ama. Senin ki daha güzel olacak."

 

"Daha mı güzel olacak?" dedi Leyla coşkuyla gülerken.

 

"Bak elbisen de hazır." dedi Turna Leyla'yı öperken.

 

"Kelebeği de var!" diye sevinçle bağırdı Leyla.

 

"Gülcan abla saçlarını da yapacak ve sen yine göz kamaştırıcı olacaksın tatlım." deyip Leyla'yı kucaklayıp öptü Turna. Ağlamamak için kendini zor tutmuştu, "Eve gidip üzerini değiştirelim."

 

"Nerede kutlayacağız doğum günümü?" yeşil gözleri daha da parlıyordu Leyla'nın.

 

"Süpriz o." dedi Baran.

 

Turna evden çıktıktan sonra, Buke Baran'a döndü;

 

"Doğum günümü kutlayacaksınız?" dedi "Tövbe Yarabbi."

 

"Leyla için teyze. Leyla için. Oturup yas tutacağımıza, onu mutlu edelim. Görmedin mi Leyla ne kadar çok sevindi?

 

"Abim haklı. Hepimiz birbirimize boş boş bakıyoruz. Matemi bırakalım." dedi İpek "Sabahtan beri ağlayıp ağlayıp duruyoruz ve bunun Leyla'ya hiç bir faydası dokunmuyor."

 

Leyla'nın saçlarını lüle lüle yapıyordu Gülcan. Turna'nın ağlayıp ona sarılası geliyordu.

 

Kahve çok güzel süslenmişti. Herkes gelmişti. Hediyeler masanın üzerinde yığılıyordu. Uğur böcekli kocaman bir pasta, üzerine beş tane mum dizilmişti.

 

Turna Leyla'ya aldığı hediyeyi evde unutmuştu. Evine koşar adım gidip, kapıyı kapatmadan hemen yukarı çıkıp Leyla'nın hediyesini aldı. Aşağıya geldiğinde ufak bir çığlık attı.

 

Alaz salonda dikilmiş, Turna'ya büyülenmişcesine bakıyordu.

 

"Defol Allah'ın cezası! Hemen çık evimden."

 

"Çok merak ediyorum. Baran olmasaydı bana evet der miydin?"

 

"Ne rezil birisin! Nişanlı bir kadınla nasıl böyle konuşabiliyorsun?" bağırıp çağırmak istiyordu Turna.

 

"Onu öldürmek istedim biliyor musun? Ama sonra vazgeçtim korktuğumdan değil tabi. Yalnız şunun için korktum. Yine gidersin diye ölesiye korktum ki. Bir kez Turna. Sadece bir kez Baran'a baktığın gibi bak istedim bana. Ona güldüğün gibi, sarıldığın gibi bana da sarıl istedim. Ama sen yüzüme bile bakmaya tenezzül etmedin."

 

"Baran'a senin yüzünden bir şey olursa, bir an bile tereddüt etmem canını alırım!" dedi Turna Alaz'a doğru giderken.

 

Acı bir gülümse oluştu Alaz'da, "Yeter ki gitme sen. Ben uzaktan sevmeye de razıyım." deyip evden hızla çıktı.

 

Turna nefes nefeseydi. Alaz'ın rahatsız etmeleri tekrardan başlamıştı. Korkudan buz kesilmişti. Hele Baran'ı öldürmek istediğini söylediği zaman, Turna ölüp ölüp dirilmişti.

 

~~

 

"Kapat gözlerini." dedi Baran Leyla'nın elini tutarken.

 

"Aç dediğimizde açacaksın." dedi Turna Leyla'nın diğer elini tutarken.

 

"Tamam."

 

Kahveye doğru ilerlediler. Baran kapıyı açtı.

 

"Şimdi açabilirsin gözlerini." dedi Turna gülerken.

 

"İyi ki doğdun Leylaaa. İyi ki doğdun Leylaaaa." ıslıklar, alkışlamalar, gülüşmeler hepsi birbirine karışmıştı.

 

"Uğur böcekli, hemde kocaman." dedi Leyla pastasına hayranlıkla bakarken.

 

"Mumları üflemeden önce bir dilek tutacaksın tamam mı?" dedi Turna.

 

"Tamam." dedi Leyla gülerken.

 

Leyla ömrünün sonuna kadar Baran ve Turna'yla yaşamayı diledi.

 

"Üf, üf, üf..." deyip mumları söndürdü. Leyla beş yaşına basmıştı.

 

"Sıra pastayı kesmede." dedi Baran Leyla'yla pastayı keserken. Baran pastadan bir dilim Leyla'ya yedirdi.

 

Hediyelerin hepsi açılmıştı. Leyla çok mutluydu. Büyüklerin ellerinden öpüp, hediyeler için teşekkür ediyordu. Dans müziği açılmıştı.

 

"Benimle dans eder misin küçük hanım?" dedi Baran Leyla'ya elini uzatırken.

 

"İlk dansımız." dedi Leyla gülerken.

 

Leyla'yı kucağına alıp dans etmeye başladı Baran.

 

Eve gelirken Leyla yorgunluktan Baran'ın kucağında uyumuştu.

 

"Anne." dedi Leyla gülümserken.

 

"Rüya görüyor galiba." dedi Baran.

 

Rüyasında, Asmin'le küçük bahçelerinde kovalamaca oynuyordu Leyla. Yakalanınca sonsuz öpücüklere boğuluyordu. Asmin karnını gıdıklayıp, öpüyordu.

 

"Rüyada buluşuyorlar." dedi Turna fısıltı halinde.

 

BÖLÜM SONU.

 

 

Loading...
0%