@verahare
|
Sabahın sekizinde Dolunay'ın yelesini örüyordu Zülüf. "Canım kızım." Kendi kendine konuşup gülümsedi. Sirac uyurken mezarlığa gidip Emel'i ziyaret etmişti. Kara, soğuk toprağın üzerini beyaz güllerle örtüp uzun uzun konuşmuştu onunla. Dudakları buz gibi soğuk mermer taşa temas ederken "Seni seviyorum, Özlüyorum." deyip bir yanı sancıyorken ayrılmıştı oradan. Ağlamamıştı ama gözleri dolu doluydu.
"Salep yaptım. Sıcak sıcak için."
Zülüf başını arkaya çevirdi. Narin'in kendisine uzattığı üstünde buharlar yükselen bir fincan salepi alırken,
"Elinize sağlık." dedi.
"Afiyet olsun. Güzel bi at ama, sanki biraz deli gibi ha?" diye gülümsedi Narin.
Zülüf'ün yüzüne yavaş bi gülümseme yayıldı. Ama onu gülümseten Narin'in söyledikleri değil, Sirac'tı.
"Sabah uyandığımda yoktun." Elindeki portakal çiçeklerini gösterip, "Bahçede seni ararken bunlar gözüme çarptı." deyip Zülüf'ün yanına geldi Sirac. Narin yeni evli çiftleri başbaşa bıraktı. "Neredeydin?"
"Emel'i ziyaret ettim." dedi Zülüf portakal çiçeklerini alırken. "Bugün kuğunun ölümünü oynayacağım. Geç olmadan gidelim. Arabayı sen sür." ~~ Yasemin eskiden kedisinin olan, yenilenmiş eve hayretle bakıyordu. Hardal sarısı çıplak duvarlar, çim yeşili kapılar. Salonda mürdüm rengindeki iki tane koltuk, beyaz stor perdelere uyum sağlıyordu. Camın önünde duran sehpalı siyah lambaderin üzerinde çömlek saksıda ekili küpe çiçeğini görüp ona dokunmak için adım atınca, her zaman üzerinde yürüdüğü fayansların ahşap olduğunu fark etti. Ciwan ne ara yapmıştı bunları? Yatak odasını merak ediyordu. Ne kadar değişebilirdi ki?
"Gel diğer odalara bak." dedi Ciwan Yasemin'i elinden tutup eskiden yatak odası olan odaya doğru götürdü.
Yatağın olduğu kısım beyaz ferforjer korkuluklarında rengarenk sardunyaları olan bir balkondu artık. Odanın içinde pencerenin yanındaki duvarı boydan boya kaplayan gömmeli tavana kadar uzanan turkuaz rengide rafları kitap dolu büfeden kitaplık vardı. Odanın ortasında tekerlekli, ahşaptan orta sehpa bulunuyordu. Balkona açılan kapının yanında sarı, kırmızı, mavi ve siyah berjer kotuklar yan yana dizilmişti.
Ciwan'ın onu bu kadar çok sevmesini seviyordu. Daha önce hiçbir erkek onu mutlu etme çabasına girişmemiş, sevmemişti.
Yasemin'i diğer odayı götürdü Ciwan. Bomboş soğuk bir oda...
"Burası neden bomboş?"
"Yasemin evi beğendin mi?" dedi Ciwan.
Yasemin Ciwan'a dönerek, "Cennetten bir köşe gibi." dedi sıcak bir sesle. "Neden bu kadar zahmete giriştin?"
"Senin için yaptığım hiçbir şey zahmet değil Yasemin. Gönül işlerinde zahmet olur mu hiç?" dedi Ciwan. Yasemin'in önünde diz çöküp siyah kot pantolonun cebinden küçük kırmızı kutuyu çıkardı. Kutunun kapağını açarken gözlerini kaldırıp "Aile cüzdanımız olsun istiyorum Yasemin." dedi tutkunun hakim olduğu bir sesle. "Gecenin yarısında bizi uykumuzdan uyandıran çocuklarımız olsun istiyorum. Benimle evlenmeni istiyorum. Evlenir misin benimle?"
"Evlenirim." dedi Yasemin heyecanla. Adamın ellerinden tutup yukarı çekti. Alyans yüzük parmağına geçirilirken yüzü ışıl ışıldı. "Seni seviyorum." dedi dudakları boyun damarlarının üzerinde gezinirken. "Hemde çok seviyorum."
"Burasını yatak odası yaparız." dedi Ciwan. "Senin zevkine göre dayayıp döşeriz. Mutfağa sonra bakarsın. Hadi gel nikah işlemlerini başlatalım." diye ekledi. Yasemin'in elinden tutup koşar gibi evden çıktılar.
~~
Bir demet kır çiçeğine iliştirilmiş, "Yıldızlar her zaman gökyüzünde olmaz." notunu okudu Zülüf. Babasının gönderdiği çiçekleri Azrak'a geri verdi. Alt dudağını sarktı,
"Ama gelicem demişti bana. Gelecekti... ön sıralarda oturacaktı... İşleri benden daha mı önemliydi sanki?" dedi kızar gibi.
"Bir dahaki sefere gelir kızım." dedi Seyran.
Karanlık, kalabalık bir ortamda, ön sıralarda oturmuş, sabırsırca Zülüf'ün çıkmasını bekliyordu Sirac. Aralı dudaklarında karısının omuzlarına kondurduğu öpücüğün sıcaklığı vardı. Yanında oturan Mert birdenbire gülüp annesiyle konuşmaya başlayınca, Yasemin'in sessizce ondan susmasını isteğini duydu. Diğer tarafında olan Azrak görüntülü arama yapmış, telefonu Zülüf'ün birazdan çıkacağı boş sahneye çevirmişti. Garip, hasta yatağında oturmuş doktor Ayla'nın elinde tuttuğu telefona dört gözle bakmaktaydı. Ameliyat başarılı geçmişti. Az sonra sırtı dönük bir şekilde parmaklarının ucunda cilalı zemin üzerinde dans eden kızı göründü. Tepesinde beyaz bir ışık onu takip ediyordu. Yıldız gibi parlıyordu kızı.
"O benim kızım." dedi Garip yorgun bir sesle. Sargılı başı ağrıyordu. Vücudunun bazı kısımlarını hissetmiyordu. Ayla geçici olduğunu söylemişti ona. Fakat yine de içinde bulunduğu durumu kabullenmiyor, böyle olmaktansa bin defa ölmeyi yeğliyordu. Ona kalsa Zülüf'ün gösterisine katıldıktan sonra ameliyat olacaktı. Ama Ayla daha fazla ameliyatı geciktirmesinin mümkün olmadığını kesin bir dille söylemişti.
"Üzülme. Bir dahaki sefere yanında olursun." dedi Ayla yumuşak bir sesle. "Hatta bende gelirim Zülüf'ü izlemeye." ~~
Gösteriden sonra restorana gittiler. Zülüf yaptığı acılı ezme salatasını servis tabağına koydu. Et ızgaraları peşinden garsonlar getirdi.
"Kız otur, zaten yoruldun." dedi Seyran. "Bizim için zahmete girme."
"Zahmete falan girdiğim yok. Hadi başlayalım artık. Valla ben kurt gibi açım." dedi Zülüf Sirac'ın yanına otururken.
"Bizim için değil, kocasına yapıyor Seyran." diye güldü Yasemin. Masanın altından bacaklarına Zülüf'den gelen tekmeyi yiyince yüzü acıyla buruştu. Bunu gören Gülsüm gülümsedi. Konuyu değiştirmek için,
"Akşama kına var değil mi?" dedi.
"Evet." dedi Zülüf iştahla etini yerken. Aklına unuttuğu bir şey gelmiş gibi oldu birden. Peçeteyi yağlı dudaklarına götürüp sildi. "Asiye'nin annesi sizi de davet etti düğüne."
"Geliriz." dedi Seyran. ~~
Asiye kızlarla beraber kuafördeyken, Aysel bilmem kaçıncı gözyaşlarını siliyordu. "Öyle konuşmasaydım. Evini ayırmazdı Asiye." deyip tekrardan gözyaşlarına boğuldu.
"Kendi evine çıkması fena mı oldu Aysel? Deli deli konuşma kız." dedi Ayşe teyze. "Bırak, kız evini yuvasını bilsin. Kendi ayakları üzerinde dursun. İnsan evlendimi kendine ait yuvası olmalı. Seninle kızlarla aynı evde yaşayacaklarsa evliliklerinden ne anlar ki bu çocuklar? Diledikleri gibi hareket edip, konuşamazlar." Birden gülümseyip, "Bak eviniz birdi, iki oldu. Hele birde torunlar oldumu değme keyfine." dedi.
Pembe renkte kadife kaftanı giymişti Asiye. Kaftanın kenarları ve etek uçları küçük çiçek işlemeliydi. İçinde sarı ve pembe renkte incileri vardı. Saçları ince bukleler halinde dökülüyordu omuzlarından. Başında pembe taşlı alınlık vardı. Yan tarafında kız kardeşlerinin saçları yapılıyordu. Başını çevirince Elif'i gördü. Açık mavi elbisenin içinde çok güzel görünüyordu. Ona gülümsedi. Elif'de ona gülümseyerek karşılık verdi. Yavaş yavaş Asiye'yi sevmeye başlamıştı.
"Çok güzelsin." dedi Asiye Elif'e.
"Teşekkür ederim."
Turna balık modeli, kolu tüllü lacivert elbiseyi giymişti. Kısa kalın topuklu siyah süet ayakkabısını geçirmişti ayaklarına. Saçlarını su dalgası modeli yapmıştı. Gümüş set su yolu küpesini taktı. Onu kolye, yüzük ve bilezik takip etti. Kırmızı rujlu dudaklarıyla gülümseyip,
"Nasıl oldum?" dedi.
"Harikasın." dedi Asiye gülerek. "Baran'ın yüreğini hoplatacaksın." ~~
"Yorgunsun, istersen gelme." dedi Sirac eve girerlerken.
"İnan bana evde oturmak beni daha çok yorar." dedi Zülüf yatak odasına giderken. Kucağındaki çiçekleri sandığın üzerine bırakıp, gardıroptan kadife zemini siyah, rengarenk çiçekli dizlerinin biraz üstünde olan elbiseyi giydi. Saçlarını at kuyruğu yaptı. Mavi kot ceketini giyip anneannesinin hediye ettiği parfümü üzerini püskürttü. "Hazırım ben." deyip odadan çıktı.
"Çıkalım o zaman."
Sirac kapıyı kilitlerken Zülüf dizlerine kadar gelen siyah botunu giyiyordu. Fermuarı çekip gövdesini kaldırdı. Sirac'ın koluna girdi. Bacakları yorulmuş, yaraları sızlıyordu. Avludan çıktıklarında Zülüf'le yürümenin bile apayrı olduğunu fark edip gülümsedi Sirac.
Kenan ile Asiye kalabalık düğün meydanında kendilerine çok yakışan zeybeği oynuyorlardı. Aysel içinden nazar değmesin diye dua ediyordu onlara. Asiye'nin kınasını Turna yoğurmuştu.
"Hadi gel.Sadece biz kızlar oynayacağız." dedi Çiğdem Asiye'yi masadan kaldırırken. Bütün kızlar Asiye'yi ortaya alıp, çifte telli oynamaya başladılar. Sonra hep beraber halay çekmeye başladılar.
Turna halaydan çıkıp Zülüf'ün yanına geldi. "Kalk beraber oynayalım kız." dedi gülerek. Zülüf'ün konuşmasına fırsat vermeden kolundan tutup kaldırdı. "Sanki ben çok mu biliyorum oynamayı? Maksat neşemiz yerine gelsin." diye ekledi Çiğdem'le Yasemin'in ellerine girirken.
Asiye'yi ağlatan hüzünlü kına şarkısı çalıyordu. Kızlar elinde kınalarla dönüyorlardı etraflarında. Az sonra Turna Asiye'nin yumruk yaptığı avucunu açıp içine yarım altını koyup kınayı sürmeye başladı. Baran'da Kenan'ın serçe parmağına sürüyordu kınayı. Asiye'nin yüzünü örten kırmızı duvağın altından iri gözyaşları damlıyordu. Kınayı sürdükten sonra Kenan'ın aldığı balık sırtı modeli olan altın seti Asiye'ye takmaya başladı Turna. Sonra Aysel'in verdiği yüzük ve bileziği taktı. Kendisinin ve diğerlerinin aldığı altınları da taktıktan sonra Asiye'yi kaldırıp eline içi şeker ve bozuk parayla dolu olan testiyi verdi. Kenan'ın karşısında gülen yüzüyle oynamaya başladı Asiye. Yorulana kadar oynadıktan sonra testiyi Kenan'ın önünde kırdı. Şeker ve paralar ortaya saçıldı. Çocuklar da koşarak onları topladılar.
Dans ederlerken Kenan Asiye'nin içine işleyen sıcak derin bir bakışla "Seni seviyorum" dedi. Asiye başını onun göğsüne yaslayıp, "Bende." dedi başını göğsünden kaldırıp yüzünü öperken. "Hemde kendimden öte."
Sidar İpek'in yanına gelip, "Dans edelim mi kuzen?" diye sordu.
İpek dudaklarını büzerek, "Ben dans etmeyi bilmem ki." diye mahçupca gülümseyerek omuzlarını kaldırıp indirdi.
Sidar elini ona uzatıp, parmaklarını avuç içine götürüp açarken, "Öyleyse benimle öğren." dedi.
Uzatılan eli utanarak tuttu İpek. Yıllar sonra ilk kez onun elini tutmak kalp atışlarını hızlandırıyordu. Adamın bir eli belini kavrayınca yüzünü onunkine kaldırdı. Elini omzuna attı. Beceriksizce dans eden bacaklarını uzun elbisesi örtüyordu.
"Bir gün inşallah beni seversin."
İpek ses etmedi. Utangaç gözlerini yere indirdi.
Gece herkes evlerine dağıldı. Asiye son gecesini annesiyle ve kardeşleriyle birlikte uyuyarak geçirdi.
Zeynep, Fırat'la Leyla'nın ellerine kınayı sürüp uzun çorapları ellerine geçirirken, "Sabaha nar gibi kızarmış olacaklar." dedi.
Sabah erkenden uyandı Asiye. Ellerinde kurumuş olan kınayı lavabonun musluğuna tuttu. Annesinin hazırladığı kahvaltı sofrasına oturdu. "Ben her gün evine gelicem abla." dedi Nehir gülerek.
"Yeni evli çiftlerin evine öyle her gün gidilmez." dedi annesi çayları doldururken.
"Neden ki?" dedi Nehir şaşkın gözlerle.
"Gidilmez işte."
Asiye hafifçe gülerek, "Geleceksiniz tabii." dedi kardeşinin saçlarını okşarken.
Gülcan Asiye'nin saçlarını isteği üzerine dağınık topuz yapmaya başlamıştı. Çiğdem koltukta oturmuş, Asiye'nin beyaz topuklu ayakkabısının tabanına bekar kızların adını sıralıyordu.
Düğün çok güzel geçiyordu. Kenan hiç olmadığı kadar mutluydu. Artık onunda bir ailesi vardı. Evine geldiğinde ona kapıyı açacak olan bir kadını vardı artık. Sevdiği kadın... Asiye'nin gülüşleri kulaklarını dolduruyordu. Onu beyazlar içinde görünce birden ağlamak geldi içinden. Masada otururlarken dolan gözlerini yere indirdi. Zorda olsa tutabildi kendini. Başını kaldırdığında Elif'i gördü. Hiç baba olmamıştı ama bir baba gibi sevmiş , bakmıştı ona. Nikah şahitleri Baran'la Turna olmuştu. Evlilik defterini beraber ellerine almışlardı. Kenan balayı için Kapadokya'ya gideceklerini ilk kez söylediğinde Asiye'nin genişleyen gözbebeklerini hiç unutmayacaktı. Ama Asiye etrafına bakıp yanlarında kimsenin olmadığından emin olduktan sonra kulağına fısıldayarak, "Bu geceyi kendi evimizde geçirelim." demişti.
Gece herkes evlerine dağılırken Turna Elif'i evine götürmüştü. Ne Elif'in ne de Leyla'nın uykusu yoktu. "Aslında uyku saatiniz geldi de geçiyor. Uykunuzun olmadığını da görüyorum. Siz beni burada bekleyin. Hemen gelicem." deyip Baran'ın evine gitti. İpek'in laptopunu alıp evden çıktı. Eve geldiğinde laptopu sehpanın üzerine koydu. Elif ve Leyla koltuğa oturunca animasyon filmlerinden "Buz Devri"ni seçti. Onlar filmi izlerken, o mutfağa geçip mısır patlattı. Her ikisinin ortasına oturup kucağına büyük derin bir kase dolusu patlamış mısırı koydu. Beraber filmi izleyip mısırlarını yediler. ~~
Arabayı evinin önünde durdurup indi Kenan. Asiye'ye kapıyı açıp elinden tutup çıkardı. Avluya girdiklerinde sırtına aldı onu. İçeriye girdiklerinde omzuyla kapıyı kapattı. Salona geçtiler. Soba yanıyordu. Masa meyveler, çerez ve meşrubatla donatılmıştı. Bir saat öncesinden Çiğdem'le Turna gelip hazırlamıştı bunları. Kenan'ın çıkarmasına yardım ettiği gelinliği askıya asıp banyoya geçti Asiye. Spreyden sertleşmiş saçlarını yumuşayınca dek yıkadı. Ondan sonra Kenan banyoya girmişti. Az sonra yatak odasına geçtiler. Karısının ıslak saçları öptü Kenan. Nemli dudaklarını, teninin her zerresini...
Sabahın erken saatlerinde ellerinde valizlerle evden çıktılar. Arabalarına binip birlikte balayının yolunu tuttular.
BÖLÜM SONU...
|
0% |